Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Toplumsal yaşam dinamiğinde, tarihsel süreç içinde, hep 3 tür insan olagelmiştir.
1- Fırsatçılar – Oportünistler
Bu tür insanların temel felsefesi sürekli bireysel çıkar, mal, servet ve makam peşinde koşmaktır.
Çıkar ve rant kollamaktır. Temel taktikleri de; ideolojilerden bağımsız olarak, kendi çıkarları için, kimler ve hangi ideoloji iktidar olursa olsun, iktidar olanlara yaranma yarışına girmektir. Sağcı, solcu, liberal, devletçi, faşist, komünist, dinci , ırkçı… her tür iktidara uyum yetenekleri son derece yüksektir.
Eğer bir iktidarın çevresindeki oportünistler varolan iktidarı terk etmeye başlarlarsa o iktidar kısa bir süre sonra değişecek demektir.
Çünkü oportünistler yalnızca kendi bireysel çıkarlarına programlanmış makineler gibidir.
Geleceği ve potansiyel iktidar adayını doğru kestirir, yön (rota) ve yan (taraf) değiştirme hazırlığı yaparlar.
2- İdealistler
İdealistler genelde kurulu düzenden hoşnut olmayan, varolan iktidarı değiştirmek isteyen, kimi kez de yeni bir siyasal rejim kurmak isteyen görece daha eğitimli ve idealist insan kümelerinden oluşur. Bu tür idealist, devrimci ve çoğu zaman mutsuz toplumsal kümeler sağcı, solcu, liberal, komünist, otoriter, demokrat, ırkçı, dinci, nasyonalist ve faşist ideolojik kimlikler taşıyabilirler. Temel özellikleri de sürekli kurulu düzen ve varolan siyasal iktidar karşıtı olmalarıdır.
Tarihsel önemli bir gerçek şudur : Dinci, ırkçı, milliyetçi, faşist, komünist, liberal, demokrat, devletçi… hangi ideoloji iktidar olursa olsun, fark etmez. Belli bir süre sonra varolan iktidarın çevresi mutlaka fırsatçılar – oportünistlerce kuşatılır. Bu kuşatma, varolan iktidarın çürümesine ya da oportünistlerce çürütülmesine dek sürer. Her türlü iktidar değişiminden sonra, oportünistlere düşen görev, yeni iktidara uyum sağlamak ve iyice kuşatmaktır.
Gerçek yaşamda sürekli iktidar olanlar ise çoğunlukla hep oportünistler olurlar.
3- Sessiz Çoğunluk
Bir ülkede, sessiz çoğunluk konumundaki nüfusun toplam nüfus içindeki yeri % 70-80’leri bile bulabilir. Bu kesimde olanların genelde eğitim düzeyleri daha az, gelir düzeyleri daha düşük, oturdukları konutlar daha az donanımlı (konforlu) ve toplumsal konumları (statüleri) de daha gerilerdedir.
Demokrasi ile yönetilen ülkelerde siyasal partilerin programları ve propagandaları daha çok bu sessiz çoğunluk konumundaki kitleyi hedef alır. Ayrıca bu çoğunluk kitle dinin, inançların, gelenek ve göreneklerin daha belirgin ve yoğun olarak yaşandığı bir toplum kesimidir. Bu nedenle de siyasal iktidarın ve öbür siyasal partilerin yoğun duygusal ve popülist propagandaların hedefi konumundadır.
Bir tümce (cümle) ile söylemek gerekir ise; demokrasilerde iktidarın varlığı ve meşruluğunu bu halk çoğunluğu sağlar, ama iktidarın sefasını ise iktidar eliti ve oportünistler birlikte sürerler.
Sonuç şudur :
Siyasal iktidarlar, sürekli olarak popülizme ve din sömürüsüne (istismarına) sarılarak, sessiz çoğunluğun, yani halkın ekonomik, sosyal ve kültürel… sorunlarına yabancılaştıkça halkın iktidara olan desteğini de o oranda yitirmeye başlarlar. Türkiye’ de de durum onu gösteriyor. Varolan siyasal iktidar, koltuk rehaveti, fırsatçı, rantçı oportünizm sarmalından kurtulamıyor.
Toplum da bunu fark etmeye başlamış durumda.
Doğru, yaşamda bunları örüyoruz.