Toplu şiraze kayması
Dilimizdeki en güzel sözcüklerden biridir “Şiraze”. Söylerken bile ağza çok yakışır. “Top Ten” listebaşı şarkı sözü gibi, “best seller” edebi bir kitap adı gibidir. Türkçe Sözlük’te tam karşılığı şu:
“Ciltçilikte, kitap yapraklarını diplerinin ucundan birbirine bağlayan ve onları düzgün tutmaya yarayan ince bez şerit.”
Ama tek başına kullanmayız hiç. “Şirazesi kaymak” deyimi ile hatırlarız hep bu sözcüğü: “Dengesini yitirmek. Kontrolünü kaybetmek. Psikolojik tutarsızlık.”
Bu anlam ve içeriği ile toplumsal manzarayı umumiye’mizi çok iyi anlatmıyor mu?
Aslında, Refikimiz Sözcü’nün yazarı sevgili meslektaşım Yılmaz Özdil kadar yerim olsa, bir gazete tam sayfası kadar alanda örneklerle açabilirim de… Sadece birkaç örnekle değineceğim.
Sayın H.D.Ö.D.İ (Her Devrin Önemli Devlet İnsanı) Cemil Çiçek’in, hafta başında İsmail Saymaz’a verdiği röportajda sarf ettiği cümlelere bakınca insanın beyni yanıyor. Diyor ki:
(…) tekke ve zaviyeler kapatıldı diyoruz ama bu oluşumlar varlığını sürdürüyor. Aykırı bir şey diyeyim: Bu yapılara yardım yapıyorsak şeffaf olacak. İcap ediyorsa vergiden düşsün. Ama kaynak nereden geliyor, nereye harcanıyor, bunun temin edilmesi lazım (…) “Hem siyasetin kayıt dışı unsurları haline geliyorlar hem kayıt dışı dini oluşum meydana geliyor. Ekonomide, siyasette ve dinde kayıt dışılık var. Denetime ihtiyaç var (…)
Bu mülakatın çıkış noktası, bir tarikat şeyhinin küçük bir kızı taciz etmesi üzerinden başlayan, “Bu tarikat ve cemaatleri ne yapacağız?” tartışması.
Bu tartışma yapılırken, sağcıların sürekli tekrarladıkları bir türkünün sözleri şöyle (mealen) özetlenebilir:
“Bunlar toplumsal yaşamın. Bu toprakların. Bu toplumun bir parçası. Tümden ortadan kaldırılamaz. Ama denetlenmeli. İyisi-kötüsünü birbirinden ayrıştırmalı. Devlet denetimi ve gözetiminde faaliyetleri devam etmeli.” Adeta “Bunlara ihtiyaç var” demeye getiriyorlar.
Geçen hafta da yazmıştım, birtakım reyting peşinde meslek erbabı da bunları “kakara-kikiri” tarzı TV röportajlarında ağırladıkları “Tontiş-tatlı-esprili-zararsız-insancıl-gerçek(!)” cüppeliler, sarıklılar, poturlular, takkeliler tercih edilecek. Ama taciz-tecavüz-badeleme vs. iğrençlikleri ile deşifre olmuşlar “tukaka” edilip temizlenerek sözüm ona “adalet ve asayiş” temin edilecek o cephede.. Öyle mi?
Çare son derece açık ve net biçimde ortada duruyor hanımlar, beyler.
Mustafa Kemal ATATÜRK’ün rehberliği ve önderliği ile çıkarılmış yasalar var ortada. Bunların içerik ve biçim olarak toplumsal yaşama verdikleri zarar da…
Yasaları uygulayacaksınız olacak bitecek. Din-inanç alanındaki düzenlemelerin yasal çerçevesi ne ise (Diyanet, camiler, imam hatip eğitimi vs.) o çerçevede hayata geçirilecek. Gerisi de sadece ve sadece insanların birey ve aile olarak kendi iç vicdani uhrevi hayatlarının mevzusu olacak. Bunun dışında tekke-zaviye, tarikat, cemaat, medrese vs. örgütlenmeler “zararlı faaliyet” kabul edilecek. Bu kadar basit ve net.
Aksi? On yıllardır söylemekten dilimizde tüy biten ve asla bıkmadan tekrarlayacağımız şekilde, FETÖ’ler, METÖ’ler ÇETÖ’ler, TETÖ’ler türeyecek ve devleti ele geçirerek, bugüne kadar başımıza açtıkları belaları açmayı sürdürecekler. Tercih bizim.
Utanılacak yalnızlık
Dış politikadaki felaket ve rezalet tablosunu hatırlatmaya gerek yok. Bir zamanlar “duvara toslayanların” uydurdukları tabir vardı ya: “Değerli yalnızlık…” Adeta o filmin tekrarını oynatıyorlar. Suriye’den Libya’ya, Ege’den Doğu Akdeniz’e, Ortadoğu’dan Avrupa’ya, her alanda buz gibi bir iklimde tir tir titrer bir biçimde yalnızlığa mahkûm edilmiş bir politikanın esiri olmuş sürükleniyoruz. Ve işin en dayanılmaz tarafı da, bu politikanın daha “üç vakit önceki” mimarları, bugün ortaya çıkmış herkesten çok eleştirme cüretini ve utanmazlığını sergilemekteler. İnsan diyecek söz bulamıyor. Bari sus, Muhterem. Bari sus!
En azından kapsamlı bir özeleştiri yaptıktan sonra konuşmaya başla ki senin yerine biz utanmayalım. Hiç mi yüzü kızarmaz sizin gibilerin?
ATATÜRK tartışması
Milyonlarca satırlık, yüzlerce sayfalık yazıldı, çizildi konuşuldu bu konuda.
CHP İstanbul İl Başkanı Sayın Canan Kaftancıoğlu’nun sözleri üzerine başlayan tartışmadan söz ediyorum. Hayatları boyunca Yüce Önder ATATÜRK’e söven, devrimlerini hedef alan, mirasını yerle bir etmeye yeminli çevrelerin bu konunun “üzerine atlamasını” iğrenerek izlememi bir yana koyuyorum.
Canan Hanım’ın bugüne kadar genel olarak alkışladığım, desteklediğim ve bundan sonra da aynı şeyi yapmaya devam edeceğim duruşuna ve gururla taşıdığı cesur siyasi kimliğine saygımdan dolayı ben de üzüntülerimi belirten bir tweet attım bu konuda. Özetle “Madem ATATÜRK ismini kullanmakta bir beis görmediğinizi söyleyecektiniz, malum toplantıda bunu neden oracıkta söyleyerek işin içinden çıkıvermediniz de kendinizi bu duruma soktunuz?..” dedim.
Tekrarlıyorum. Yüce Önderimizin “Hangi isimle anıldığı” meselesi, herkesin, her duruma göre kişisel tercihidir. Kimse asla karışamaz, dikte edemez ve bunun tezviratını yapmamalıdır.
Ama bir tercihin arkasında durarak savunuyorsanız, üzerinize gelindiğinde “farklı zamanlarda farklı tercihler kullanabileceğinizi” söyleyerek sizi seven ve destekleyenlerin sizin adınıza üzülmesine neden olmak niye?
ÖZELLEŞTİRME ile TARİKAT VAKIFLARI’nın Gayri meşru İlişkisi
Sayın Zafer Arapkirli’nin yazısını esas alarak , yaşanan ve daha büyük yaşanacak tehlikeler neler?
(…) tekke ve zaviyeler kapatıldı diyoruz ama bu oluşumlar varlığını sürdürüyor.
ve bu yasadışı yapılara yardım yapılıyor bu yardımlar şeffaf olabilir mi ?
Tabi ki Olamaz
Tesadüfen belki kimin yardım yaptığı ortaya çıkabilir ?
Örneğin ;
Özelleştirilerek yandaşa kıyak çekilen
Başkent Gaz’ın ,yıllardır fahiş ZAMlarla Ankaralının anasını ağlatarak elde ettiği haksız kazançların bir kısmını sanki Ensar Vakfına Rüşvet öder ,diyet öder gibi
Çocuk tacizcisi tecavüzcüsü Ensar Vakfının TURGEV in ABD deki hesabına 8 Milyon Dolar akıttığı ortaya
Hem de Kızılayı kullanarak
Kızılayda kılıfına uyduruyor tabi.
Şartlı Bağış diyor
Ülkenin Kızılayı yoksullara değil ,AKP İktidarına yakınlığı bilinen Ensar TURGEV Vakfına kaynak akıtıyormuş .
iyi mi?
Sonrada Kızılay Devletin Maske vermesi gereken dar gelirli Halkımıza utanmadan Kızılaya 10 Tl Bağış yapın diye üst üste mesaj atabiliyor !
Tam da Aziz Nesinlik
Yaşar ne Yaşar ne yaşamaz gibi
Diğer Tarikatların ve Vakıflarının Kaynakları nereden geliyor?
Kimlere ve nereye ne amaçla harcanıyor ?
Hangi Çıkar karşılığı bu yardım yada bağış yapanlar
Kamunun hangi kaynaklarını yağmalıyor ?
Yardım eden yada Bağış yapanlar ve Yardımı alanların Siyasi ve Ticari menfaatleri ve bağlantıları neler ?
İşte Uğur Mumcu yaşıyor olsaydı ; bu kirli ilişki ve bağlantıları bir bir ortaya çıkartırdı
Uğur Mumcunun Katilleri Kimler?
Gayet açık net değil mi?
Neden bu Katillerin bugüne dek bulunmadıkları da Net
Ve bu Tarikatlar Cübbesiz Ahmet Hocanın ağzından kaçırdığına göre binlerce kişiyi silahlandırmış ve Hükmediyor?
Bu Tarikatlara bağlı kaç silahlı milis var ?
Biz 15 Temmuzu yaşadık değil mi?
yardım yapanlar Tarikatları kendi siyasi ticari amaçları için kullanıyor
Böylelikle “Hem siyasetin ve hem de Ticaretin kayıt dışı unsurları haline geliyorlar vergi kaybı da yaşanıyor
Düşünebiliyor musunuz?
Hem yasadışı hem kayıt dışı dini oluşum hem kayıt dışı ekonomi
AKP Yıllardır Ekonomide Kayıt dışılığı kayda alacağız derken Güçlü yandaş Holdıngleri ve yandaş Tarikat ve Cemaatlerin Vakıflarını gözden ırak tutmaya çalıştığı görülüyor değil mi?
. Ekonomide, siyasette ve dinde kayıt dışılık var. Denetime ihtiyaç var (…)
Yoksul Dindarlar ;
Din Tacirleri Siyasetçiler Din Baronu Tarikat Şeyhleri tarafından istismar ediliyor soyuluyor hem duyguları hem inançları ve hemde cepleri gelecekleri
Tüm Dinci gerici istismarcı oluşumların Emperyalistlerle ilişkileri var
Emperyalistlerinde bu yapıları kullanmak için ihtiyaçları var
Bu Nedenle Gerçekten Demokratik ve Tam Bağımsız Türkiye’ye ihtiyaç var
Düzeltme
ÖZELLEŞTİRME ile TARİKAT VAKIFLARI’nın Gayri meşru İlişkisi
ile SEÇİM GÜVENLİĞİ Mümkün mü?
Sayın Zafer Arapkirli’nin yazısını esas alarak , yaşanan ve daha büyük yaşanacak tehlikeler neler?
(…) tekke ve zaviyeler kapatıldı diyoruz ama bu oluşumlar varlığını sürdürüyor.
ve bu yasadışı yapılara yardım yapılıyor bu yardımlar şeffaf olabilir mi ?
Tabi ki Olamaz
Tesadüfen belki kimin yardım yaptığı ortaya çıkabilir ?
Örneğin ;
Özelleştirilerek yandaşa kıyak çekilen
Başkent Gaz’ın ,yıllardır fahiş ZAMlarla Ankaralının anasını ağlatarak elde ettiği haksız kazançların bir kısmını sanki Ensar Vakfına Rüşvet öder ,diyet öder gibi
Çocuk tacizcisi tecavüzcüsü Ensar Vakfının TURGEV in ABD deki hesabına 8 Milyon Dolar akıttığı ortaya
Hem de Kızılayı kullanarak
Kızılayda kılıfına uyduruyor tabi.
Şartlı Bağış diyor
Ülkenin Kızılayı yoksullara değil ,AKP İktidarına yakınlığı bilinen Ensar TURGEV Vakfına kaynak akıtıyormuş .
iyi mi?
Sonrada Kızılay Devletin Maske vermesi gereken dar gelirli Halkımıza utanmadan Kızılaya 10 Tl Bağış yapın diye üst üste mesaj atabiliyor !
Tam da Aziz Nesinlik
Yaşar ne Yaşar ne yaşamaz gibi
Diğer Tarikatların ve Vakıflarının Kaynakları nereden geliyor?
Kimlere ve nereye ne amaçla harcanıyor ?
Hangi Çıkar karşılığı bu yardım yada bağış yapanlar
Kamunun hangi kaynaklarını yağmalıyor ?
Yardım eden yada Bağış yapanlar ve Yardımı alanların Siyasi ve Ticari menfaatleri ve bağlantıları neler ?
İşte Uğur Mumcu yaşıyor olsaydı ; bu kirli ilişki ve bağlantıları bir bir ortaya çıkartırdı
Uğur Mumcunun Katilleri Kimler?
Gayet açık net değil mi?
Neden bu Katillerin bugüne dek bulunmadıkları da Net
Ve bu Tarikatlar Cübbesiz Ahmet Hocanın ağzından kaçırdığına göre binlerce kişiyi silahlandırmış ve Hükmediyor?
Bu Tarikatlara bağlı kaç silahlı milis var ?
Biz 15 Temmuzu yaşadık değil mi?
yardım yapanlar Tarikatları kendi siyasi ticari amaçları için kullanıyor
Böylelikle “Hem siyasetin ve hem de Ticaretin kayıt dışı unsurları haline geliyorlar vergi kaybı da yaşanıyor
Düşünebiliyor musunuz?
Hem yasadışı hem kayıt dışı dini oluşum hem kayıt dışı ekonomi
AKP Yıllardır Ekonomide Kayıt dışılığı kayda alacağız derken Güçlü yandaş Holdıngleri ve yandaş Tarikat ve Cemaatlerin Vakıflarını gözden ırak tutmaya çalıştığı görülüyor değil mi?
. Ekonomide, siyasette ve dinde kayıt dışılık var. Denetime ihtiyaç var (…)
Yoksul Dindarlar ;
Din Tacirleri Siyasetçiler Din Baronu Tarikat Şeyhleri tarafından istismar ediliyor soyuluyor hem duyguları hem inançları ve hemde cepleri gelecekleri
Tüm Dinci gerici istismarcı oluşumların Emperyalistlerle ilişkileri var
Emperyalistlerinde bu yapıları kullanmak için ihtiyaçları var
yalnız tarikatların denetlenmesi tezinin sahiplerinden birisi de “sözde” sol liboşlar
Laiklik yerine Sekülarzmi öneren bu emperyalist işbirlikçileri
Din Tacirleri ve etnikçilerle birlikte Tarikatlar realitedir denetlenmelidir .diyorlardı
Devrimci Laiklik uygulamasını çok sert bulan tüm bu çevreler “kediye ciğer emanet edilmeyeceğini” sanki bilmiyor -muş gibi yapıyor.
Bu Bağlamda yasadışı bir oluşumun yani Tarikatların Denetimi söz konusu bile olmaz
Bu Yasadışı oluşumu meşrulaştırmak olur
Emperyalist Küreselleşme ideolojisi sekülerizmin de hedefi zaten Tarikatları meşrulaştırmak
Etnisitelere olduğu gibi mezhep ve Tarikatlara sözde özgürlük özde ise
Kendisine karşı birleşerek Mücadele edecek mazlum milletleri ezilen halkları inanç ve etnik kimlikleri ile ayrıştırıp boğazlaştırıp kullanmaktır