Dondurmacı
Çocuk dondurmacıya girdi. Kuyrukta beş kişi vardı. Çilekli, vişneli, limonlu, böğürtlenli, antepfıstıklı, bademli ve vanilyalılara bakarak ve ağzı sulanarak beş kişinin kocaman külahlar dolusu dondurmalar alıp gitmelerini bekledi.
– Ne istiyorsun?
Bir yirmilik uzattı.
– İki top vanilyalı.
– Kaç yaşındasın?
– On üç.
– Bugün çocuk günü değil!
– Ne demek?
– Evet, yeni kararname ile çocuklar sadece cumaları, milli ve dini bayramlarda yiyebilecekler artık.
– Babam alsa da bana verse.
– Suçtur. Cezası var. Babanı sevmiyor musun?
– Çok seviyorum ama biz ne yaptık ki yiyemiyoruz?
Çocuğun arkasında bekleyenlerden biri sordu:
– Satışı neden böyle kısıtlanıyor?
– Ekonomik sıkıntı var. Belki ithalatı kısıtlamak, döviz kaybını azaltmak istiyorlar.
– Yarın cuma. Bugün alsa da parasını yarın verse olur mu?
– Biz yarın da satamayacağız.
– Neden?
– “Çocuklara dondurma satma belgesi” olan satıcımız henüz yok da ondan.
– Bu belge nasıl alınıyor?
– Bakanlığın yetki verdiği yerlerde on günlük kurslar açılıyor. Askerliğini yapmış olman, terörle ilgili incelemelerden temiz çıkman gibi şeyler de gerekli. Para verip kaydoluyorsun.
– Çıngırak çalıp Maraş dondurması satanlar için de mi geçerli?
– Yakında onlar da kapsam içine alınacaklarmış.
– Ya abi, sen beni bu dükkânda işe alsana. Günde bir külaha sabahtan akşama kadar çalışırım.
Dondurmacı çocuğa acımaya başladı. Kuyruktakilerin de içi burkuldu.
– Ne yapabilirsin?
– Mutfakta tabak, bardak yıkarım.
– Dur be… Elektrikler sık kesiliyor, dondurmalar eriyor. Elinde yelpaze bekleyecek, elektrik gidince dondurmaları yelpazeleyeceksin. Tamamsa yarın sabah sekizde burada ol!
– Oldu abi.
Çocuk giderken işe alındığı, bundan böyle her gün bir külah dondurma yiyebileceği için mutluydu; televizyonda Ekonomi Bakanı dünyanın bizi ne çok kıskandığını a…
– Ne istiyorsun?
Bir yirmilik uzattı.
– İki top vanilyalı.
– Kaç yaşındasın?
– On üç.
– Bugün çocuk günü değil!
– Ne demek?
– Evet, yeni kararname ile çocuklar sadece cumaları, milli ve dini bayramlarda yiyebilecekler artık.
– Babam alsa da bana verse.
– Suçtur. Cezası var. Babanı sevmiyor musun?
– Çok seviyorum ama biz ne yaptık ki yiyemiyoruz?
Çocuğun arkasında bekleyenlerden biri sordu:
– Satışı neden böyle kısıtlanıyor?
– Ekonomik sıkıntı var. Belki ithalatı kısıtlamak, döviz kaybını azaltmak istiyorlar.
– Yarın cuma. Bugün alsa da parasını yarın verse olur mu?
– Biz yarın da satamayacağız.
– Neden?
– “Çocuklara dondurma satma belgesi” olan satıcımız henüz yok da ondan.
– Bu belge nasıl alınıyor?
– Bakanlığın yetki verdiği yerlerde on günlük kurslar açılıyor. Askerliğini yapmış olman, terörle ilgili incelemelerden temiz çıkman gibi şeyler de gerekli. Para verip kaydoluyorsun.
– Çıngırak çalıp Maraş dondurması satanlar için de mi geçerli?
– Yakında onlar da kapsam içine alınacaklarmış.
– Ya abi, sen beni bu dükkânda işe alsana. Günde bir külaha sabahtan akşama kadar çalışırım.
Dondurmacı çocuğa acımaya başladı. Kuyruktakilerin de içi burkuldu.
– Ne yapabilirsin?
– Mutfakta tabak, bardak yıkarım.
– Dur be… Elektrikler sık kesiliyor, dondurmalar eriyor. Elinde yelpaze bekleyecek, elektrik gidince dondurmaları yelpazeleyeceksin. Tamamsa yarın sabah sekizde burada ol!
– Oldu abi.
Çocuk giderken işe alındığı, bundan böyle her gün bir külah dondurma yiyebileceği için mutluydu; televizyonda Ekonomi Bakanı dünyanın bizi ne çok kıskandığını a…
Böyle yasak olurmu. Hemde çocuk öncelik çocukların böyle yasa olamaz şaka gibi geldi.