Uğur CİLASUN : NUTUK

NUTUK

portresi

Dr. Uğur CİLASUN
YURT Gazetesi,
07.11.16

6 Kasım 2016 günü sabah uyandım. Memlekette vaziyet-hâl ve ahvâl-i şerait şöyle idi:

Misak-ı Milli sınırları dışında dost olarak bir tek komşu devlet kalmamış idi.
Ordumuz, Suriye’de eğittiği başıbozukları, IŞİD denen İslami terör örgütünün üzerine gönderiyormuş gibi yapıp, Suriye idaresine muhalif Kürt kuvvetlerine hücum ettiriyordu. Sultan ve Sadrazam bu harekâtı tasdik etmeyen ABD’ye ‘’Eey Amerika’’ diye posta koyup, kapalı kapılar ardında temenna çekiyordu.
Eğitimli başıbozuklar bir gün üç köy alıyor,ertesi gün beş köy verip geri çekiliyordu.
Sultan Irak’ta Musul’a sefer etmeyi ve fethetmeyi çok istiyordu.
Bunun için sınıra tanklar ve asker yığıyordu ama Irak Başbakanı, ABD ve Rusya ‘’hööt’’ deyince kıpırdayamıyordu.
Sultan hırsından muhtarları toplayıp onlara “gazanız mübarek ola” naraları attırıyordu.
Misak-ı Milli sınırları içinde terör örgütleri cirit atıyordu.
PKK’lı şakiler ve IŞİD’li haramiler her gün şehirlerimizde bombalar patlatıyor, asker, polis, sivil, çoluk-çocuk demeden insanlarımızı katlediyordu.
Buna karşı Saray ve çevresi hamasi nutuklar atıp, ölenlere rahmet, ailelerine başsağlığı dilemekten başka bir şey yapmıyordu.
Bütün memlekette “örfi idarenin” bir alt basamağı olan “Olağanüstü Hal” ilan edilmiş idi.
Meclis-i Mebusan’ın kanun yapma selâhiyeti elinden alınmış, Heyet-i Vekile’ye devredilmiş idi.
Bu suretle mebuslar, bir anda boşta gezen ‘kaldırım mühendislerine’’ dönüşmüş idi.
Anayasa lüzumsuz bir metin halini almıştı.
Bir iktidar mebusu, televizyonlardan, “Anayasayı yırtıp yakacağız” diye şirretleniyordu.
Anayasayı korumakla vazifedar mahkeme “yetkim yok” diye kanun hükmünde kararnameleri incelemeyi reddediyordu.
15 Temmuz akşamı “aslında iktidar bizim hakkımız” diye Cumhuriyete karşı ayaklanan FETÖ’cüleri, 31 Mart Vakası’nda olduğu gibi düzenli orduları ve demokrasiye inanmış sivil güçler marifeti ile defeden saray idaresi,

  • Bu ayaklanma bize Allahın bir lütfudur diyordu.

Darbecilerle birlikte nerede kendisine muhalif bir teşkilat mensubu, Darülfünun hocası, muharrir, gazeteci ve benzeri kişi varsa işinden ayırıyor, hapishaneye atıyor, olmadık eza-cefa yapıyordu.
Son olarak muhalif “Cumhuriyet” ceridesinin idareci ve muharrirlerini derdest edip hapishaneye tıkmıştı.
Sultan’ın “selahiyetlerinin azlığı” şikâyeti ile getirmek istediği, garplıların “Diktatorya” dedikleri idareye destek vereceğini açıklayan Meclis-i Mebusan’daki bir fırkanın reisi Devlet Efendi’nin arzusu üzerine, HDP Fırkasının Kürt mebusları gözaltına alınıp tutuklanıyordu. Memleketin afakını, büyük şair Tevfik Fikret’in dediği gibi bir “dûd-ı muannid” sarmış idi.

Ey Türk Gençliği!

İşte bu ahval ve şerait altında dahi vazifen Cumhuriyeti ve Demokrasiyi ilelebet müdafaa ve muhafaza etmektir. Muhtaç olduğun kudret sana “ATA”ndan tevarüs etmiştir.’’
================================
Evet Dostlar,

Meslektaşımız, bizim gibi Halk Sağlığı Uzmanı hekim olan ağabeyimiz Uz. Dr. Uğur Cilasun’un “NUTUK” adını verdiği “hiciv” ve “tarihsel analoji” yazısı yukarıda. Çok öğretici ve düşündürücü değil mi?? Tarihten eytişimsel (diyalektik) çıkarımları yap(a)mayan toplumların başı, benzer koşullarda benzer sonuçlar determinizmi gereği dertten – beladan kurtulamıyor; TARİH HAZRETLERİ TEKERRÜR EDİYOR!..

Oysa Mustafa Kemal Paşa bu olgunun da ayırdındaydı ve en büyük kutsal emaneti olan Türkiye Cumhuriyeti‘ni ne bağrında yetiştiği ve sonsuza dek Başkomutanı olduğu Ordu’ya ne de Kurtuluş Savaşı’nı Başkanı olarak verdiği TBMM’ye emanet etmiş; tam da TÜRK GENÇLİĞİNE bırakmıştı.. O denli emindi ki; kendi ölümlü bedeninin elbet bir gün toprak olacağını biliyor ama Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza dek yaşayacağını haykırıyordu..

Sevgi ve saygı ile.
08 Kasım 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir