EKONOMİDE OLAĞANÜSTÜ’nün ÖTESİ!?
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com
Güneydoğudaki dış kışkırtmalı (daha önce de 18 kez olduğu gibi) isyanı bastırma harekatı,
kuşkusuz ülkemizin en önemli güncel sorunudur.
Vatan evlatları kahpece şehit edilmektedir!
Ancak Ekonomi ve türevi olan işsizlik, yoksulluk, gelir dağılımının iyileştirilmesi,
gönenç (refah) toplumu olma hedefleri de uzun süre gündemde alt sıralara itilemez.
Ancak güçlü bir ekonomi ile ayakta kalmak ve adına ‘Küreselleşme’ denen
post-modern emperyalizm çağında ayakta kalınabilir, sözü dinlenen bir ülke olunabilir.
Ocak 2016 enflasyonu TÜİK verileri ile %2’ye çok yakındır (%1,82).
2015 Ocak – 2016 Ocak arası 12 aylık (yıllık) enflasyon %10’a, 2 rakamlı enflasyona dayanmıştır (%9,58). Bu sorun zincirleme pek çok olumsuzluğa yol açacaktır; başta yoksullaşma olmak üzere.. Ocak 2016 sonunda dışsatım (ihracat), son 5 yıldır ilk kez aylık 10 milyar Doların altındadır. Geçen yıl Ocak ayına göre %14 azalmaya karşılıktır bu. Dışsatım geçen yılsonunda %9 düşmüştü. Türkiye orta gelir tuzağından çıkamamaktadır. 2008’de ulaşılan kişi başına yıllık gelir rakamı 10 400 Dolara 7 yıldır erişilememektedir ve gerçek anlamda sürekli düşüş sorunu söz konusudur.
AKP iktidarı 2008’de formül değişikliği ile bir günde kişi başına (per capita) ulusal geliri %37 artırdıktan sonra bu kez Dolardaki dalgalanma nedeniyle Orta Vadeli Programda (OVP) sunum yöntemini değiştirdi. Yıllar boyunca kişi başına düşen ulusal geliri döviz kuru hedefine göre OVP’ye koyan iktidar, yeni Programda satın alma gücü paritesi (SAP) ile kişi başı ulusal gelir rakamını verdi. Peki bu ne değiştirdi? Hesaplamalara göre rekor kıran kur yüzünden Türkiye’de 2015 ve sonrasında kişi başına ulusal gelir (KBUG) 9 bin Doların altına inecekti. OVP’de döviz kuru hedefiyle yer alırsa KBUG hedefi düşecekti. SAP ise farklı para birimlerinin aynı mal veya hizmeti almak için ne denli yerel para ödeyeceklerini gösteriyor. AKP iktidarı, yeni OVP’de KBUG’i SAP olarak verince daha yüksek gözüktü. Geçen yıl yayımlanan orta vadeli programda 2015 için KBUG 10936 Dolardı. Resmi Gazetede yayımlanan OVP’de (10.10.2015) ise 2015 yılı kestirimi bir anda 2’ye katlanarak 19506 dolara yükseldi…
Bu masa başı kalem oynatmaları, gerçekte AKP iktidarının ekonomide de ne denli çuvalladığının kanıtı ve itirafıdır. Hesaplama yöntemleri ile oynanınca halkın gerçek ekonomik durumu düzelmekte midir? Halk, tenceresini kaynatıp kaynatamadığına bakmaktadır. Peki, ekonomide uzman iç ve dış çevreleri bu basit ayak oyunlarıyla aldatmak olası mıdır, yoksa kendi kendini
ele verme midir?
Türkiye’nin toplam borcu 600 milyar Doları aşmış ve AKP’nin iktidar olduğu Kasım 2002’den bu yana 2 katı daha büyümüş, 221 milyar Dolardan 600+ milyar Dolara tırmanmıştır. Ulusal gelir 2002 sonunda 230 milyar $ iken 2015 sonunda kestirilen 720 milyar Dolara erişirse (2014 sonunda 823 milyar $ idi!) 13 yılda sağlanan 500 milyar $ artışın 400 milyar doları, toplam borçta oluşan büyüme kaynaklı mıdır?
2023’te ilk 10 ekonomi içine girmek ham hayal (politik bir masal!) idi, Kaf dağının dibine itilmiştir. Bu gidişle G-20 içinde kalmak da olanaksızdır, Türkiye, geçelim 2023’te il 10 ekonomi içine (1. Lige) girmeyi, ilk 20’den de (küme) düşecektir!
Bölücü terörün ana hedeflerinden biri de Türkiye’yi ekonomik açıdan istikrarsızlaştırmak,
sınırlı kaynaklarını bu bela ile savaşımda tüketmesini sağlamaktır. Bu boyut hiç akıldan çıkarılmamalı ve Türkiye bu kez PKK’yı kökleriyle birlikte kazımalıdır. 1978’den bu yana
38 yıldır PKK’nın Batılılarca (ABD – İsrail – AB) maşa olarak bölücü terör örgütü işleviyle kullanılagelmesinin ülkemize maliyetinin 300 milyar Doları aştığı belirtilmektedir. Bu para 1 trilyon TL’ye yakındır ve Türkiye’nin 2015 bütçesinin neredeyse 2 katıdır. 2015 sonunda gerçekleşeceği kestirilen 700 milyar Doları birazcık aşacak ‘gerçek’ toplam ulusal gelirin (GSMH) yarısına yakındır.. Muazzam bir kaynaktır ülkemiz için.. ABD, PKK artık yeterince yıprandığından ve işlevini de büyük ölçüde gördüğünden -ya da gör(e)mediğinden- yarım ağızla PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmekte ancak yerine, PKK’nın Suriye – Irak kolu PYD ve türevi YPG’yi koymaktadır.
Türkiye ile Batı adına vekaleten savaş bundan böyle PYD – YPG üzerinden yürütülebilecektir. Nitekim son günlerde ABD, Türkiye’nin uyarısına karşın PYD’ye ilişkin politikasını ısrarla sürdürmektedir.
Dış ticaret açığı 2015’in ilk 9 ayı için 49 milyar $’dır. Dışsatım düşmekte ancak dışalım daha az düştüğünden (tüketim toplumu!), dış ticaret açığı ciddi boyutlarda süregelmektedir. Aynı dönem için (2015 Ocak – Eylül 9 ay) cari açık 40.57 milyar $ olmuştur. Eski Maliye Bakanı, şimdi terfi ederek Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı, Başbakan Davutoğlu’nun deyimiyle ‘Mezopotamya çocuğu’ Mr. Mehmet Simsek, 2015’te bütçe açığının GSYH’ye oranının %1,3 olacağını açıklamıştır. 720 milyar $ GSYH gerçekleşirse, bütçe açığı 936 milyon $ olacak demektir. Bunlar nominal olarak önemli (büyük) rakamlardır; bilerek salt oransal boyutları öne çıkararak kendini ve kamuoyunu yanıltmaya çalışmanın anlamı ve yararı yoktur. Rusya ve güney komşular Suriye, Irak ile yaratılan çatışma ortamı, dışsatımı ve dış ticareti, turizm girdilerini ciddi biçimde vurmuştur. Salt Rusya ile dış ticaret hacmı 35 milyar $ olarak Erdoğan tarafından telaffuz edilmiştir. AKP’nin çok hatalı ve yerle bir olan uydu dış politikasının çok ağır faturaları ile yüz yüzeyiz.
Ne talihtir ki, petrol inanılmaz biçimde düşük fiyatlarda gitmektedir. Varili 30 Dolara dek inebilmiştir! Ancak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Damat Albayrak, bir türlü doğal gaz fiyatlarında indirimi başaramamıştır ve BOTAŞ’ın bilançosunun düzelmesini beklediğini itiraf etmiştir. Kış bittikten sonra herhalde göstermelik bir indirim yapılacaktır. Böylelikle, AKP’ye 1 Kasım 2015 seçiminde oy yağdıran 23.5 milyon necip Türk vatandaşı, bir kez daha bu iktidarın kimin iktidarı olduğunu ve kime hizmet ettiğini bir kez daha görme olanağı bulabilecektir; gözünü açar ve deriiiin uykusundan uyanabilir ise..
Bir de bu petrol fiyatında inanılmaz ‘düşüş’ “mutlu” konjonktür (Felix culpa!) olmayaydı,
vay Türkiye’nin haline! Ancak bu “yıkıcı balayı”nın sürgit olamayacağı da açıktır. OPEC ülkelerinden müşterilerine 3 Trilyon Dolara ulaşan servet aktarımı gerçekleşmiştir ki, bunun, Putin’in Rusya Federasyonu’na boyun eğdirme amacıyla da olsa finansal sürdürülebilirliğinin düşünülemeyeceği açıktır. OPEC ülkelerinin gelirinde ciddi azalma, küresel dengeleri altüst edebilecek boyuttadır. Ayrıca içeride de halk, fevkalade düşen / düşürülen petrol dışalım (ithal) fiyatlarına karşın, olağanüstü yüksek akaryakıt vergisi ile çok ağır dolaylı vergi yükü altında tutulmaktadır. Aradaki milyarlarca Dolarlık fark, muazzam kamu israfını ve bütçe açığını finanse etmede (azaltmada!) kullanılarak halktan bir kez daha acımasızca – adaletsiz dolaylı vergi alınmaktadır.
Öte yandan kamu giderleri kısılamamaktadır. SGK açıkları bunaltmaktadır.. AKP iktidarının Kasım 2015 seçimlerindeki 100 günlük vaatleri önemli düzeyde akçal (mali) kaynak gerektirmekte. Bir yandan da 24 Temmuz 2015’ten bu yana 6,5 aydır sürdürülen kapsamlı isyan bastırma harekatı gündemdedir ve ciddi maliyeti söz konusudur.
Dış konjonktür de hiç olumlu değildir; yabancı sermaye çekerek istihdam yaratacak
üretime – dışsatıma dönük yatırım yapmak açısından ve dışsatımı artırabilmek bakımından.
FED, aşamalı faiz artırımıyla 2008’de küresel piyasalara karşılıksız sürdüğü 6 Trilyon Doları
geri emme çabasındadır.. Dolayısıyla uluslararası piyasada likidite daralması söz konusudur.
3 milyona yakın Suriyeli ve Iraklının ülkemizdeki varlığının 4 yılı geçen “uzamış konukluğunun” akçal çerçevesi (mali portresi) 10 milyar Dolar’ı aşmıştır. Henüz AB’den tek bir € cent gelmiş değildir. Vaadedilen 3 milyar € gelse bile çok koşulludur, parça parçadır ve dişin kovuğunu bile dolduramayacaktır. Şansölye Merkel’in Davutoğlu ile vardığı 10 maddelik uzlaşmanın içi boştur!
Bunlara ek AKP – RTE ha bire nüfus artışını kışkırtmaktadır. Davutoğlu’ndan ummazdık ama bu olağanüstü yanlış politikada Bay RTE ile yarışmaktadır nerdeyse! Doğum eylemini kadınların vatani görevi gibi gördüğünü belirterek ucuz popülizm yapmaktadır ne yazık ki.
Ve 2015 sonunda nüfus 1 milyon 45 bin kişi gibi muazzam bir düzeyde artmıştır. Nüfus artış hızı önceki yıl %1,33 iken 2015 için %1,34 olmuştur. Oysa Türkiye’nin nüfus artışını ciddi ve hızlı biçimde frenleyerek % yarımlara çekmesi zorunludur (Demografik Fırsat Penceresini de kaçırmamak için!). Tüm bu gerçeklere karşın AKP – RTE’nin izlediği irrasyonel (akıl dışı) politikaları anlamak olanak dışıdır ve ülkemize zararı dönüşümsüz, giderimi (telafisi) olanaksızdır. Bu durumun hızla durdurulması kaçınılmazdır.
Hepsine tuz biber, Saray’ın muazzam giderleridir..
- Hele hele Bay RTE’nin zırhlı makam aracını taa Güney Amerika’ya askeri uçakla taşıtması ve 200 bin Dolar maliyet çok acıdır, yazıktır, günahtır. İslam’a aykırıdır lüks – israf olduğu için! Fakir – fukaranın rızkıdır. Bu para 600 bin TL’dir ve 1300 TL asgari ücretten 461 işçinin 1 aylık emeğinin karşılığıdır.. Allah’tan korkmak gerekir. Erdoğan’ı saran bu ölçüsüz can korkusu nedir, nedendir? Gittiği ülkelerde zırhlı makam aracı yok mudur? Kiralansa idi çok daha ucuza gelmez miydi?? Bu fiyasko davranış ciddi bir toplumsal travmadır ve unutulmayacaktır.
Bu insaf dışı saltanatın bizim bir yurttaş olarak çok zorumuza gittiğini, asla içimize sindiremediğimizi, vergi ödeyen ve vergisinin en verimli biçimde kullanılmasını,
kendisine kamu hizmetleri olarak döndürülmesini pek haklı olarak bekleyen bir yurttaş olarak,
akıl almaz savurganlık karşısında Tayyip beye hakkımızı helal etmiyoruz.
Erdoğan Kul hakkı yemiştir ve Yüce Tanrı’nın bile bunu bağışlamaya hakkı olmadığını
kendisi de pek iyi bilir. Bizi geçelim, daha pek çok “tüyü bitmemiş yetim” in de hakkı,
bu sorumsuz davranışla adeta gasp edilmiştir.. Üstelik Güneydoğu’dan her gün birkaç şehit cenazesi gelir ve gözyaşları sel olarak defnedilirken yapılmıştır bu Güney Amerika gezisi..
Bu zamanlamanın gerekçesi nedir ve ülkemize ne gibi ertelenemez yararlar sağlamıştır acaba?
Bir yurttaş olarak açıklanmasını diliyoruz..
Herkes en düzeyde tasarruf yapmalıdır ve yöneticiler buna örnek olmalıdır. TÜİK’in
2015 verileriyle yoksulluk rakamları yürek karartıcıdır. Milyonlarca yoksul yurttaş vardır.
Ekonomi için alarm zilleri üstelik şiddetle çalmaktadır.
Ekonomi yangın alanıdır.
AKP hükümeti, olağanüstü önlemlerle olağanüstü durumla baş etmeye çalışmalıdır
var gücüyle.
Öte yandan AKP içi kazanlar da kaynamaya başlamıştır.
Her çıkışın bir inişi vardır. B. Arınç, H. Çelik… geç de olsa çok ciddi ve önemli uyarılar yapmaktadır.
Bu dünya Sultan Süleyman’a da kalmadı, Osmanlı’ya da, başka imparatorluklara da..
AKP RTE için kaçınılmaz son yaklaşıyor..
AKP iktidarı bitecek ve halka hesap verecekler..
Muhalefetin birazcık kımıldaması koşulu ile..
Tarihin tunç yasası böyle..
Son söz :
“Hiçbir korkuya benzemez, halkını satanların korkusu !..” (Nazım HİKMET)
Sevgi ve saygı ile.
10 Şubat 2016, Ankara
Bloomberg Dünyanın en perişan ekonomiler sıralamasını yayınladı. Tanınmış ekonomistler tarafından Enflasyon, İşsizlik, Üretim, Borç, Rekabet vb. kıstaslar göz önüne alınarak belirlenen bir ‘Perişanlık indeksi’ne göre Türkiye, 2015 te olduğu gibi, 2016 da yine Dünyanı en perişan 8. nci ekonomisidir
En perişan Ekonomiler sıralamasında 1.Venezüela, 2.Arjantin, 3.Güney Afrika, 4.Yunanistan, 5.Ukrayna, 6.İspanya ve 7.Sırbistan’ın arkasından gelen Türkiye’yi Brezilya, Kazakistan, Hırvatistan, Uruguay, Rusya… takip ediyor. Dünyanın en sağlam ekonomileri olarak Tayland, Singapur, İsviçre, Japonya, G.Kore ve Çin gösteriliyor. Bir yıl öncesine göre İsviçre 3, Japonya 4, Kore 4 ve Çin 8 basamak ilerlemişler. Tsunami felaketinden yaklaşık 1 trilyon dolar zararla çıkan Japonya’nın kendini kısa sürede toparlaması ve ekonomik gelişimini sürdürebilmesi hayranlık verici…
Bu “nesnel” acı gerçekler gözlerden uzak tutulsun diye, Türkiye’nin gündemi aylardan beri Terör, Başkanlık, Anayasa ve tabii öte Dünya hamaseti üzerinde kurgulanıyor. æ