Çin stratejileri: Seçimin gölgesinde,
“meralar apartman olacak” kararı çıktı
“Savaş Sanatı” adlı eseridir. Türkçesi de var.
Uluslararası bir toplantıda bir Çinli ile sohbet ediyorduk. Bir numaralı stratejiyi bilip bilmediğimi sordu. Meğerse “zor durumda isen kaç” imiş bu strateji. Şaka bir yana ülkemizde de bu stratejilerin epeydir uygulandığını görüyoruz. Bu stratejilerin tuhaf adları da vardır. Örneğin “imparatora farkına vardırmadan denizi geçirmek” gibi. İşte 1 Kasım 2015 seçimleri öncesi böyle bir Çin stratejisine şahit olduk. Seçimden hemen iki gün önce 30 Ekim 2015’te Resmi Gazetede yayınlanan yönetmelik ile mera ve yaylak alanları kentsel dönüşüme açıldı. Yani apartmanlaşabilecek. Şimdi bunu yayınlayanlar tümüyle rastalantı diyeceklerdir. Bilmiyoruz. Çok küçük bir olasılıkla olabilir. Ancak bu tür stratejilere o denli çok tanık olduk ki, yönetime bu konularda destek veren, bu stratejilere çok egemen bir kadronun (belki içlerinde yabancılar da vardır!?) olduğunu tahmin ediyoruz. Seçimin sonuçları uzunca bir süre tartışıldığına göre bu konunun da gündeme çıkamadan kaybolması son derece normal.
Yönetmeliğe göre, durumu ve sınıfı çok iyi veya iyi olan mera, yaylak ve kışlaklarda tahsis amacı değişikliği yapılamadığı için; bölge kentsel dönüşüm alanı olarak ilan edilmeden önce 1/5000 ölçekli haritası ile Mera Komisyonuna başvurularak uygun görüş alınacak.
Tahsis amacının valilikçe değiştirilmesinin ardından 20 yıllık ot gelirinin yatırılması sağlanacak. Ot bedeli yatırıldıktan sonra iki yıllık süre içinde kesinleşmiş uygulama imar planı komisyona sunulacak. Bu süre içinde söz konusu planların sunulmaması durumunda tahsis amacı değişikliği iptal edilecek. Konu ile ilgili açıklama yapan Köy-Koop Başkanı Yakup Yıldız da
bu düzenlemenin hayvancılığa darbe anlamına geldiğini söyledi.
Yıldız “bu uygulama kötü kullanımlara da açık” dedi.
Belleğinizi bir yoklayın. Bu sözünü ettiğimiz olay hakkında bir şey hatırlıyor musunuz?
Hayır, çünkü seçim bunun görülmesini engelleyen büyük bir kamuflaj oluşturdu.
Hep sözünü ediyoruz. Hayvanlar merada otlamak yerine mısır, soya, küspe, şeker pancarı posası gibi yoğun yemlerle beslenirlerse etleri, sütleri, yumurtaları insan sağlığı için zararlı oluyor. Diğerinde ise bunlar sağlık için çok büyük bir destek oluşturuyor. Ayrıca bu yoğun yemler maliyetleri de artırıyor. Çünkü çoğunu ithal ediyoruz. Ucuza gelmeleri söz konusu değil.
Geniş ve zengin meralara sahip ülkelerde hayvansal ürünlerin maliyetleri çok düşük. Ülkemizdeki meralar yüzyıllardır çok yıpranmış, erozyonla aşınmış halde.
İşimiz hiç kolay değil. Ancak şimdi başlarsak yıldan yıla hep daha iyi bir duruma geleceğiz.
Meraları yitirmememiz gerek. Yetmez, meraları otça zenginleştirmek için çaba göstermeliyiz. Bu yönde değil ters yönde gelişmeler izliyoruz.
=====================================
Dostlar,
Sevgili Köylülerimiz,
6330 sayılı Büyükşehir ya da Bütünşehir Yasası ile uygulamaların bu yönde gelişeceği
bu sitede kezlerce yazıldı. Dahası, söz konusu Yasanın amacının Köy tüzel kişiliğinin
otlak, yaylak, mera, sulak, çeşme, su kaynakları… gibi doğal kaynaklarına el konması olduğunu açık açık yazmıştık :
– MERALARI YOK ETMEK HALKA SON İHANET OLUR
(http://ahmetsaltik.net/2015/01/31/meralari-yok-etmek-halka-son-ihanet-olur/)
– Geçmişimiz ve Geleceğimizdir Köylerimiz…
(http://ahmetsaltik.net/page/2/?s=6330)
….
30 Mart 2014 yerel seçimlerini izleyen gün olan 31 Mart 2014 sabahı 17 bin dolayında
köy mahaleye dönüştürüldü ve nüfusu 750+ bin olan 30 ilde bu uygulama yürürlük aldı.
“Köy” tabelaları 1 günde “Mahalle” ye dönüştü, Köy Tüzel kişiliği, dolayısıyla mülkiyet ve
dava hakkı gibi yasal haklar ortadan kaldırıldı. Mahalle muhtarlığının tüzel kişiliği,
taşınmaz mülk edinme ehliyeti yok..
Dolayısıyıyla 30 ildeki 17+ bin köyda yaşayan milyonlarca insanın ortak mal varlığı Büyükşehir Belediyesinin mülkiyetine geçti.. Sıra bu alanlara ilişkin olarak belediye meclislerinde
imar planı değişikliklerine ve yağmaya – talana geldi. Belediyeler binlerce dönüm mera vb. alanı imara – betonlaşmaya açarak satıyor artık.. Tapuyu alan dikenli telle çeviriyor..
İngiltere’de birkaç yüzyıl önce yaşanan “çitleme” (fencing) vahşetini günümüzde Türkiye’de AKP köylülerimize dayatıyor.. O zaman köylü kente çekilerek sanayi devriminin ucuz emek geeksinimi karşılandı İngiltere’de. Bizde, kente kaçacak topraksızlaştırılan köylüye iş var mı??
Bakalım yargı ne diyecek? Bir yanda “kutsal” ve Anayasada korunan mülkiyet hakkı (md. 35);
bir yanda bir yasa ve bir uygulama yönetmeliği ile milyonlarca köylü insanımızın, hayvancılığımızın, tarımımızın belini kıran süreç..
Aaaaah halkımız ahh… Anlatmaya çalıştık, dinledin mi, kulak kabarttın mı, anlamaya
çabaladın mı? “Şehirli” olma masalına kandın, Belediye su getirecek, yol ve ulaşım sağlayacak, atıkları toplayacak… belediye başkanı ve meclis üyelerinin seçimine katılacaksın…
diye turpun heybedeki bölümünü görmedin..
Hep deneme yanılma ile mi öğreneceksin? Şimdi oyunun vahşetini, acımasılığını ve muazzam boyutlarını gördün.. Ama bunları yapacağını söylediğimiz AKP’yi bir kez daha iktidar ettin.. Hem de tek başına.. Muhalefetin de eli kolu bağlı.. Şimdi AKP’li belediyelerce yandaşlara satılan ve etrafı yeni malsahiplerince dikenli telle çevrilen meralarını kurtarmak için dağda taşta ölüm – kalım savaşımı veriyorsun.. “Meramız için ölürüz” diyorsun.. Çok geç kalmadın mı??
Ülkenin aydınlarını eleştiren çoktur ve bu iş çok da kolaydır..
Beylik, okkalı söylemler arka arkaya hızla konabilir pek çok insan tarafından..
Ama, Aydınlanma Bilgesi üstadımız merhum Cumhuriyet Gazetesi başyazarı İlhan Selçuk sıklıkla uyarırdı :
faili meçhul (bilinen!) cinayetlere kurban gidenler, ortalıktan yok edilenler, yazıp çizdikleri için yıllarca kodese atılanlar, Madımak’ta yakılanlar….. yeter mi, daha sayalım mı?
Tüm bunlar senin içindi..
Su işleyenin, toprak kullananın, fabrika emekçinin olsun diye idi..
“3 Fidan” (Deniz Gezmiş – Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan) senin için
daha 30 yaşına bile varmadan idam sehpasını kendileri tekmeledi..
Aydınlanma Şehidi Uğur Mumcu,
Sahi, Uğur Mumcu’yu anımsıyor musun? Örneğin ne zaman vuruldu?
Vuranlar ve azmettirenler yakalanıp ceza aldı mı? Çocukları, eşi ne oldular?
Mumcu’nun senin için yazdığı onlarca kitaptan okuduğun 1 tane var mı?
Şimdi ne yapacaksın yaşam hakkını acımasız gaspeden AKP’ye ve dayatmalarına karşı??
Sevgi ve saygı ile.
16 Aralık 2015, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com
“…Çinlilerin binlerce yıldan kalma…”
Artık Milletlerin kendi dillerinde kendilerini nasıl söylediklerini öğrensek iyi olur; en azından nezaket icabı… İşin politik yanı da var. Siz Amerika-lı, Çin-li İsveç-li falan derseniz, sonra birileri de kalkar size “öyleyse Türkiye-li demekte ne mahzur var?” diye sorar…
Nasıl ki zamanında öğrenmişiz bir takım Milletlerin adlarını, Rusya-lı demiyoruz, Rus diyoruz, Alman, İngiliz, Fransız, İtalyan, İspanyol, Macar, Yunan, Bulgar… diyorsak aynı şekilde
Amerika-lı değil, Amerikan
Pakistan-lı değil, Paki
Hindistan-lı değil, Hindu
Çin-li değil, Çonguo
Polonya-lı değil, Polska
İskoçya-lı değil, Skoç
İsveç-li değil, Swenska….
Danimarka-lı değil, Dansk…
……..
demeliyiz… Özellikle akademisyenlerin bu konuda daha titiz ve örnek olmalarını bekliyorum. Sevgilerimle. æ