Hüseyin Avni Güler’in Saygın Anısına :
27 Mayıs Devrimi’ne neden ve nasıl katıldım ?
(1925 – 1 Mayıs 2013)
Dostlar,
Sayın Hüseyin Avni Güler, Emekli Hava Pilot Kurmay Albay idi ve 27 Mayıs 1960 Devrimi’nin öncü çekirdek kadrosunda yer almıştı. 12 Eylül 1980 sonrasında
Kasım 1983’te yapılan ilk seçimde – CHP de öbür partiler gibi kapatıldığından-
CHP yerine Necdet Calp başkanlığında yeni kurulan, kendisinin de kurucu olduğu-
Halkçı Parti‘nin İstanbul milletvekili seçilmişti (TBMM 17. Dönem, Kasım 1983 –
Kasım 1987).
19 Mayıs 1989’da, rahmetli Prof. Dr. Muammer Aksoy ve arkadaşları ile birlikte davranarak harman yürekli 50 yiğit, ADD’yi (Atatürkçü Düşünce Derneği) kurmuşlardı.
1993’te ADD Edirne Şubesini kurarak biz de Aydınlanma savaşımına (mücadelesine)
eylemli ve etkin olarak katıldıktan sonra, ADD çalışmalarında kendisiyle yer yer birlikte olma onurunu yaşadık.
2010 yazından sonra ADD Bilim – Danışma Kurulu’nda (BDK) 3 yıl birlikte çalıştık.
85 yaşında idi ilk ADD BDK toplantısına onur verdiğinde (2010).
Toplantılarda ağırbaşlılığıyla dinler, hiç söz kesmez hatta söz verilmedikçe de konuşmazdı.
Söz aldığında da engin deneyimi ve birikimi ile, ölçüsüz yurtseverliği ile son derece yürekli değerlendirmeler yapar ve cesur öneriler sunardı. Zerrece korkusu ve çekincesi yoktu.
Siyasal iktidarın son yıllarda Atatürk karşıtı olarak yapıp ettiklerinden ciddi biçimde rahatsızdı ve bunların bir bölümünü açıkça vatana ihanet ile bir tutuyordu.
27 Mayıs Demokratik Devrim Derneği‘ni kurdu (1990) ve yıllarca tüm giderlerini üstlenerek 2011’e dek yaşattı. Son olarak 27 Mayıs 2012’de 27 Mayıs Devrim Şehitlerini mütevazi mezarlarında O’nun başkanlığında bir avuç sayılabilecek yurtseverle ziyaret etmiştik.
(Ali Nejat Ölçen, MBK Üyesi Suphi Karaman’ın oğlu Suay Karaman, Erdal Tüt, biz. vd.)
3 yıl kadar öncesinde de, ADD – BDK toplantısından çıktığımızda, 23 Nisan 2012 günü Ulus’ta 1. BMM önünde TGB’li gençlerin öncülüğünde yapılan kitlesel basın açıklamasına ve iktidarın yasakladığı Atatürk’ün GENÇLİĞE HİTABESİ‘ni okuma protestosuna katılmıştık.
87 yaşında idi.. bir süre ayakta kaldı, bize yorulduğunu belirtti ama ayrılmak da istemiyordu.
İlk Meclisin dış bahçe duvarında bir yeri (ıslak ve çamurlu) temizleyerek oturmasını sağlamıştık… Sonra da bir taksi ile evine geçirmiştik. Bu etkinlikte E. Alb. Sayın Cemil Denk de bulunmuşlardı.
Web sitemizde yer alan “27 Mayıs 1960 İhtilali – Devrimi 54 Yaşında!”
başlıklı yazımıza da bakılmasını dileriz.
Sayın Güler ile 2007’de yapılan bir söyleşi metni aşağıdadır..
27 Mayıs Devrimi sonrası Yassıada Mahkemesi kararı ve MBK onay ile idam edilen
– Başbakan Adnan Menderes
– Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu
– Maliye Bakanı Hasan Polatkan‘ı “demokrasi kahraman” ilan ederek 27 Mayıs Devrimi’ne kinlerini kusanlar ibretle okumalı merhum E. Alb. Hüseyin Avni Güler’in çarpıcı sözlerini.
Sevgi ve saygı ile.
27.5.2015, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com
================================================
27 Mayıs Devrimi’ne neden ve nasıl katıldım ?
E. Hv. Pl. Alb. Hüseyin Avni Güler
Atatürk bir gün İsmet Paşa’ya demişti ki:
- “Biz İstiklâl Mahkemesi’nde imamlar astık. Şu şu rezaletleri yok muydu?
Vardı. Bütün rezaletleri unutuldu; ama asıldıkları unutulmuyor.”
Bizim de kusurlarımız unutulmuyor. Bugün 60 yaşından küçük insanlar
Yassıada davaları hakkında bir şey bilmiyor, dava dosyaları yayımlanmadı.
Belki bu ikaz, yetkilileri uyandırır.
27 Mayıs 1960’tan 6 Ocak 1961 tarihine kadar ülkeyi Milli Birlik Komitesi (MBK) yönetti.
6 Ocak’tan başlayarak Kurucu Meclis (Temsilciler Meclisi + Milli Birlik Komitesi) yönetti ülkeyi.
Şayet Yassıada davalarından sonra infaz edilen üç idam kararının onayı MBK’ya
değil de, Kurucu Meclis’e verilseydi, söz konusu üç idam infaz edilmeyebilirdi.
Biz 27 Mayısçılar da “kansız bir ihtilal” diye daha övünçlü bir devrimden
söz ederdik.
Ben 27 Mayıs 1960 Devrimi örgütüne 1958 yılında girdim.
Sekiz yıllık evli idim, rütbem üç yıllık yüzbaşı idi.
Beni 27 Mayıs gizli örgütüne iten birkaç olayı anlatmak istiyorum :
1) 1958 yılında Lübnan’da Müslüman Araplarla Hıristiyan Araplar arasında savaş çıkmıştı. Celal Bayar ve Menderes yönetimi, Lübnan’a silah ve cephane yardımına karar vermişti.
Ben Ankara Etimesgut 12. Hava Üs Komutanlığı’nda Uçucu Seyrüseferci Yüzbaşı olarak görevliydim. Üssümüz, C-47 Bakata uçakları ile görev yapıyordu.
Ben Lübnan’a yedi sefer (sorti) uçtum. Her uçuştan önce uçağımız kapalı sandıklarla yükleniyor, ilk yüklemelerde o zamanki Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu meydana geliyor,
uçağın yüklenişine nezaret ediyordu. Kapalı ve büyük sandıklardaki yükümüzün ne olduğunun biz bile farkında değildik; çünkü bilgilendirilmedik.
1958 yılında Kıbrıs İngilizlerin elindeydi. Uçağımız Kıbrıs üzerinden geçerken İngiliz jetlerine parola veriyor ve gidip Beyrut Havaalanı’na iniyorduk. Uçuşk ekibine birer sandviç ve kola veriyorlardı, uçağımız yakıt ikmali yaptıktan sonra o gece üssümüze geri dönüyorduk.
Sonra Beyrut Havaalanı Müslüman Arapların eline geçtiği sırada alana indiğinde bir uçağımız enterne edildi. Uçuş ekibi tutuklandı. Rahmetli (sonra başka bir görevde düşerek şehit olmuştu) Bnb. Rıza Kalaycıoğlu ve ekibi, iki ülkenin anlaşması sonucu ülkeye getirildi.
Bu olaydan sonra Celal Bayar ve Menderes’in milliyetçi, mukaddesatçı ve Müslüman yönetimi tarafından Lübnan’da Müslümanlara değil de Hıristiyanlara Türkiye’den 85 uçak dolusu
silah ve cephane götürdüğümüzü ve bilmeden onların günahına alet olduğumuzu da öğrendik.
O silahları mermileri kullanan Hıristiyan Araplar belki de binlerce Müslüman öldürmüşlerdir. Beni oyunlarına alet eden o kimselere ben şimdi lanet ediyorum; ama ben, “anıtmezar”larda yatan o kimselerin bu durumunu milletime arz ediyor ve yalan söyleyerek ne mal olduklarını açıkladığım için pişmanlık duymuyorum.
Sonradan bu olayın Meclis’ten geçmediğini, hatta Bakanlar Kurulu’nun kararı bile olmadığını öğrenmiş bulunuyorum. Gene bu olayın gerçek olup olmadığını öğrenmek isteyenler için,
bu görevi yapan havacı arkadaşlardan sağ olanların adlarını veriyorum:
Hv. Plt. Kd. Alb. Ahmet Özsungur, Havacı Uçucu Seyrüseferci Kd. Alb. Nevzat Balaban ve Abdül Aksal. Daha detaylı bilgi isteyenler, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na başvurabilirler.
2) Gene Celal Bayar – Adnan Menderes yönetiminin, son yıllarının dış ülkelerden kredi (borç!) alınamadığı için, 1950 seçimlerinden sonra İsmet Paşa’nın Hazine’de biriktirdiği 128 (yüz yirmi sekiz) ton altının çoğunu dışarıya rehin vererek kredi alması meselesi… Bu olayın da Meclis’ten ve Hükümet’ten geçmiş olması gerekir; ancak o günlerin tanığı olanlar ve basında yazıldığını hatırlaması gerekenler bilgi vermediler.
Gene yükümüzün ne olduğunu bilmeden Londra’ya 2 (iki) tondan fazla altın götürdüğümüzü
ve uçaklar dışında gemilerle, trenle ve tırlarla 100 (yüz) ton kadar altının dış ülkelere rehin gönderildiğini biliyorum.
27 Mayıs’ta Maliye Bakanımız büyük insan Kemal Kurdaş, yaklaşık 96 (doksan altı) ton altını geri getirtti. Sayın Kurdaş, tasarruf bonoları çıkararak memur ve işçilerden alınan paralarla bu görevi başardı.
3) Aynı mukaddesatçı, Müslüman Bayar – Menderes ekibi, Cezayir’de Frasızlara karşı bağımsızlık savaşı veren Müslümanları değil de Fransızları desteklemişti.
Böylece halka dindar olduklarını her fırsatta söyleyerek onları bugünkü iktidar gibi aldatan
bu insanlara, devletin parası ile anıtmezarlar yapılıyor. Bütün Türkiye düşmanları,
şimdiki yöneticilerin seçim kazanması için çalışıyorlar.
Ey geçmiştekiler ve şimdikiler!
Allah aşkına siz kimden yanasınız?
(http://www.turksolu.org/142/guler142.htm, 11.6.2007)
Hüseyin Avni Güler beyefendinin oğluyum.
Acımız henüz çok taze; kendisinden ayrı kalışımızı dahi idrak edememiş durumdayız. Bu kederli günlerimizde, yazınız biz aile üyelerine esenlik ve onur verdi. Yüksek sesle okuduk ve dinledik. Satırlarınıza gönülden katılır, ellerinizden sıkarız.
Bugünün tarihi 27 Mayıstır ve hem babamız Hüseyin Avni Güler ve hem de bizler için çok derin anıların yıldönümüdür. Babam bu hareketin içine girdiğinde çocukları olan bizler henüz miniktik. Babamızın kelle koltukta yapmış olduğu bu girişim, o dönemde ailemiz için büyük bir risk idi ve babamız için de mangal gibi bir yürek gerektirmekte idi. Ülkemizdeki bir çok çağdaş kurumun ve modern bir anayasanın temellerinin atıldığı 27 Mayıs 1960 hareketine iştirak etmiş olması sebebiyle, babamızı asla eleştirmedik ve onunla hep gurur duyduk.
Babam, uzun yıllar 27 Mayıs Derneğinin başkanlığına sahip çıktı ve hemen her yıldönümünde de, önemli insanların konuşmacı olduğu paneller proğramladı. İdamları önemli bir eleştiri konusu yapmış ve bu askeri hareketin dikkat çekici ve stratejik bir zaafiyeti olarak nitelendirerek, hümanist yanını sergilemiştir.
Bugün kadehimizi babamın şerefine kaldıracak ve kalbimizdeki anıtını köşk eyleyeceğiz.
Çok sevgili aile büyüğümüzü bizlere gururla anımsattığınız için sizi candan kutluyor ve saygılarımızı gönderiyoruz.
Değerli Kurtcebe Güler,
Babanızla ne denli övünseniz azdır.
O’nun çizgisini ve katkılarını sürdüreceğinizi düşünüyorum ve de bekliyorum.
Görüşmek ve dostluk kurma dileğiyle..
Sevgi ve saygı ile.
27.5.2013, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
http://www.ahmetsaltik.net
Başta Büyük ÖNDER Atatürk ve Silah arkadaşları, Cumhuriyetimizin kazanımlarının TAVİZSİZ savunucusu olan Büyüğümüz, abimiz, amcamız, babamız HOCAMIZ Emekli Hava Pilot Kurmay Albay, 17.Dönem İstanbul Milletvekili Sayın Hüseyin Avni GÜREL’den; Dürüstlüğü, Kültürü, Saygınlığı, Engin Bilgi-Deneyimiyle Atatürkçü ve Halkçılığıyla BİZLERE Yol GÖSTERİCİ olmuştur.
Sayın Hüseyin Avni GÜREL’i Saygı ve Şükranla anıyor, ailesine başsağlığı ve sabır diliyorum. Işıklar içinde uyusun…
28 Mayıs 2013
Kubilay ÇEPE
Tesadüfen okudum… Allah rahmet eylesin… Aynı şimdiki iktidar partisinin Filistin’lileri destekler niteliğindeki sahte sözleri ve İsrail’e her yönden gizli yardımları gibi… Allah, bunların sonunu bizlere gösterecek çok yakında!!! Askerlerimizi İsrail’in sınırlarını genişletmek için heba eden Tayyip ve çetesi!!!
Görüş belirtenlerden Sayın Kubilay Çepe, söz konusu ettiği kişinin adı Hüseyin Avni GÜLER iken soyadını iki kere “GÜREL” olarak yazmış. Sehven yazıldığı belli olan bu yanlışlığı düzeltmesini rica ederim.
Yeğeni: Arif Bilgin