Dostlar,
Değerli bilim insanı Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan önemli bir çalışmasını paylaştı bizimle..
Laikliğin grafiği..
Az önce uzun uzun “Türkiye’de laikliğin grafiği” ni konuştuk.
Eğimleri (slope) ampirik öngördüğünü düşünmüştük.
Sorduk doğrulamak üzere ama çok şaşırdık; Ali hoca her dönemde eğrinin (trend) eğimini (slope) hesaplamak üzere 2 sayısal ölçüt kullanmıştı!
Hayranlıkla dinlerken bu parametreleri sorduk, yanıtladı :
1. O dönemde açılan İHL sayısı
2. O dönemde çıkarılan laiklik karşıtı yasal düzenlemelerin sayısı..
Gerçekten çok şaşırmıştık.. İlki neyse de 2. ölçüt çok ama çok zaman alacak bir mevzuat kronolojisi ve içerik taraması gerektiriyordu. Uzun sağlıklı – onurlu – üretken ömürler olsun, 74 yaşında, sekretersiz – asistansız bir kıdemli hoca bu çok emekli işi nasıl başardı ki?
Yanıt daha da çarpıcı idi.
– Saltık, 1 yansı için gerekli veri toplamak kimi kez birkaç ay alıyor..
O’nu çok iyi anlıyorduk, çünkü biz de benzer durumda idik. Bir yansı hazırlamak,
2 satırlık bir not kimi kez birkaç yüz sayfa (Türkçe – İngilizce) okumayı, internette,
basılı kaynaklar arasında saatler geçirmeyi gerektiriyordu. Birkaç gün önce
SAĞLIK DÜZEYİ ÖLÇÜTLERİ konulu dersimizin salt güncellemesi 9 saatimizi almıştı (sitemizde yayımladık..)
İleri matematik bilenler hemen değerlendirecektir, Sn. Ercan eğriyi en iyi uyan
(best fitting) kılmak üzere bir de “yumuşatma” (smoothing) işlemi uygulamıştı.
Biz de Hacettepe Tıp ilk sınıfta (İngilizce bağışıklığı sonrası 1971-72) 2 yarıyıl yüksek matematik eğitimi almış olmanın ve sonraki yıllarda Biyoistatistik ile epey uğraşmamızın (Hacettepe’de master programı derslerini tamamlamış olmanın) avantajı ile bu emeğin matematiksel ardalanını (background) değerlendirebiliyorduk..
******
Üzerinde birkaç saat konuşulabilecek bir eğri..
Bir Nükleer Fizik hocasının siyaset bilimine paha biçilmez katkısı..
- Evet dostlar, 2015 Türkiye için gerçek bir milat!
Eğri henüz x eksenine değmiyor.. Hala umut var..
Biz de Ali hocaya takılarak,
– Uğursuz eğri asimptotik olarak gidecek ve ancak sonsuzda değecek galiba…
diye takıldık. “Bunca az laklik” ortamında yaşanabilir miydi??
Evet, Türkiye halkı 2015 seçimlerinde ya bu dinci kadroları tasfiye edecek, en azından tek başına iktidar yapmayacak ya da tersi durumda
- 2023’te tam tekmil ANADOOLU FEDERE İSLAM CUMHURİYETİ KAÇINILMAZ..
Ufukta görünen kayda eğer başkaca bir nesne – olgu -süreç – devinim… vb. yok!
Türkiye’nin 1 numaralı 2015 Nisan – Haziran arasındaki (daha öne alınmazsa) genel seçimlerdir. Her-kes ama her-kes bu kritik tarihsel gündeme kilitlenmek zorundadır.
“Laikliğe karşı eylemlerin odağı” olan iktidar partisi AKP (Anayasa Mahkemesi kakarı!) ilk genel seçimde iktidardan nasıl indirilecektir??
Başta anamuhalefet CHP olmak üzere sırasıyla MHp belki – hatta HDP, sayıları 60’ı geçen siyasal particikler, dernekler, barolar, meslek kuruluşları, medya, sermaye, üniversiteler, vakıflar, cemaatler, sadaka kültürünün müritleri milyonlar….
Yaşmsal önemdeki bu seçimde ne yapacaklarını hatasız kararlaştırma ve uygulamak zorundadır.
Görünen odur ki, merkez sağda ulusalcı -vatansever – halkı ATATÜRK’te birleştirecek yeni bir siyasal parti, en büyük parti durumuna gelen kararsızların oylarını toplayarak AKP’yi tek başına iktidar olmaktan alıkoyabilecektir.
Bu arada CHP – MHP akıllarını başlarına almazlarsa baraj sorunu bile yaşayabilirler.
Sevgi ve saygı ile.
2.11.2014, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
======================================
Değerli arkadaşlar,
Prof. Dr. D. Ali ERCAN
Yakınlarda yaptığım bir söyleşide kullandığım bir yansıyı da ekliyorum aşağıdaki iletiye.
Köhne orta çağ toplum yapısından çıkıp, çağdaş Medeniyet ufkunda bir yıldız gibi yükselen Türkiye Cumhuriyetinde, bilimin rehberliğinde olması ve bilimin rehberliğinde işlemesi gereken (Laik!) Devlet yapısının inişli çıkışlı serüvenini anlattığım bölümde kullandığım bu grafik yansı, Cumhuriyetimizin Mustafa Kemal Atatürk zamanında
doruk yapan Laiklik özelliğinin, kuruluşundan doksan yıl sonra, yeniden çıkış noktasına nasıl inişe geçtiğini gösteriyor.
Soru; Laiklik uygulaması bakımından şimdilerde dibe vurmuş olan Türkiye’de
bir mucize gerçekleşecek ve yeniden bir yükseliş yaşanacak mı,
yoksa Mısır gibi, İran, Afganistan, Pakistan gibi, Arap Ülkeleri gibi
şeriat karanlığına dalacak mı? æ
*****
HAL VE GİDİŞ SIFIR
BASINDAN
1 “… Anayasa gereği Türbanlı öğrenciyi derse almayan Prof. Esat Rennan Pekünlü‘ye ‘eğitim hakkından yoksun bırakmak’ suçundan dolayı mahkemenin kararlaştırdığı 4 yıllık hapis cezası Yargıtay tarafından onaylandı…”
2 “…Fazıl Say’ın eserleri Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının repertuvarından çıkartıldı…”
Değerli arkadaşlar,
Elhamdülillah Şeriata doğru dört nala koşturan “görüntüde laik” bir devletimiz var artık…
Yargısıyla, Yürütmesiyle, Bürokrasisiyle, Yerel yönetimleriyle Şeriat sempatizanı bir sosyal yapıyla, karanlık ve kargaşa dönemine gidişin işaretleri ortada…
Ortaçağ’da takılı kalmış beyinlerin çağdaş bilime ve Çağdaş Sanata düşmanlığını sanatçılara ve bilim adamlarına karşı kindar davranışlarında görüyoruz.
Avrupa’daki Hristiyan şeriatının meydanlarda bilim insanlarını yakışından 4 yüzyıl sonra tarihten ders almayan ve benzer ilkellikleri sürdürenlerin ibretlik halini üzüntü ve kaygıyla seyrediyoruz.
Sevgilerimle. æ
Piyanist Fazıl Say
Prof. Dr. Esat Rennan Pekünlü
Değerli Dostlar,
Sizlerle, en az Sizler kadar değerli, çalışkan, üretken, yüreği sevgi ve umut dolu bir bilim insanının bir yazısından bir kısmı paylaşmak istiyorum.
UMUT GELECEĞİMİZDEDİR
“Bir Fransız atasözünü en çok bu günlerde anımsamalıyız. “Her şey bitti dendiğinde elimizde koskocaman bir gelecek vardır.”
Gelecek bizim dışımızda bir olgu mudur? Hayır. O bizim ellerimizde, içimizde, kafa ve yürek derinliğimizde yaşanmayı, oluşturulmayı bekleyen bir süreçtir. Ve biz geleceği her an yeniden yaratırız.
Büyük insanlık binasına sağlam bir tuğla koyabilmektir bazen yaşamak dediğimiz acı-tatlı süreç..
Hayat sürekli gelişmekse, ama çarpık olmayan bütünlüklü, anlamlı ve toplumsal bir ilerlemeyse gelecekten ümitsiz olamayız.
Toplumların tarihine uzun dönemli bakıldığında süreçlerin bazen çok hızlandığını görürüz.
Asırlık dönüşümlerin bir-iki yılda veya ayda gerçekleştiği olmuştur.
O nedenle ozan “Yaşamak asırları bir hamlede aşmaktır” dizesiyle özetlemiştir, hızlı süreçlerin diyalektiğini..
Nicelikler uzun zaman birikir, sayılar birbirine eklenir, gün geldiğinde niteliksel dönüşüm oluşur.
Su kaynar buhar olur, kıvılcım çakar ateş olur, gece gündüze dönüşür, üzümse şarap olmayı bekler..
Yine Şairin dediği gibi, insan; sevgisiyle, öpücükleriyle yapar yeni insanı, insanlığın çiçekli bahçelerine yepyeni güzellikler eker, ekler..
Umut gelecekte, gelecek ise şu yazı yazan, kilim dokuyan, kitap okuyan ellerimizdedir..
Ellerimiz yüreğin, beynin, iç dengemiz vicdanın emrinde işe koyulur, üretir, tüketir, üretkenlikte sınır tanımadan insanlığın ortak bahçelerine yeni, temiz çiçekler armağan eder..
Gündem, siyaset, iktisat, hayat ne kadar karmaşık ve yoğun olsa da biz duyarsız kalamayız bir minik serçenin erken sabah ötüşlerine..
Ağlayan, açlık çeken bir küçük çocuğun bir kaymaklı dondurma özlemine..
Yaşlı bir ninenin özlemli bakışına gülümseyen gözlerle yakınlaşan bir evladın sıcaklığına..
Hiçbirine ilgisiz duramayız, eğer geleceği ellerimizle yaratacak ve yakalayacaksak..
Ama, umutla, hiç yaşlanmayan coşku ve heyecanlarla, sevinçle..”
Ben de aynen O’nun gibi düşünüyorum.
Umutla,
Perihan Aysal
16.11.2014
Yüreğinize sağlık Perihan hanım..
Hep söylerim, umutsuzluk duygusal bir kategoridir.
İnsan olarak hakkımız vardır.
Ancak bilim insanı ancak verileri irdeleyerek bir çıkarımda ve öngörüde bulunabilir.. Hepsi o denli..
Sevgi ve saygıyla.
16.11.2014, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
http://www.ahmetsaltik.net