Dostlar,
Sayın Prof. Dr. Ali Ercan hocamız,
Çok sevdiği ve ustası olduğu Matematiği (Nükleer Fizik uzmanı olarak eli mahkum!), yaşamın hemen her alanında uygulamalı örneklerle bize sunuyor.
Böylelikle yaşamı daha nesnel algılamak ve değerlendirmek,
adeta ölçmek – biçmek olanaklı oluyor..
Ali hoca bizelere “Matematiksel düşünmeyi” sevdirerek öğretiyor..
Matematiksel düşünce – düşünme,
Büyük Atatürk‘ün
- “Yaşamda en gerçek yol gösterici bilim ve tekniktir.”
sözünün somut kanıtı gibi..
Teşekkür borçluyuz..
Sevgi ve saygı ile.
Datça, 12.9.13
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
========================================
DEMOKRASİNİN ÖLÇÜMÜ
Değerli arkadaşlar,
Bugün sizlerle Demokrasinin ölçümü üzerine düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Sosyal bilimler camiasında genel olarak kabul gören bir deyiş vardır:
- “Aç ve bilgisiz toplumlarda demokrasi olmaz.”
Bu sözü biraz daha nesnel ifade etmeye çalışırsak, “düşük eğitimli ve düşük gelirli toplumlarda Demokrasi düzgün olarak işlemez.” diyebiliriz.
(Böyle toplumlarda Hırsızlık, Rüşvet ve Nepotizm öne çıkar)
Aslında bu değerleri ölçmek zor ve tartışmalıdır ama kaba bir yaklaşımla eğitimi (E) yıl olarak, Geliri (G) ülkedeki kişi başına ortalama gelirin Dünya ortalamasına oranı olarak alabiliriz.
Tabii gelir düzeyi kadar, ülkedeki gelir dağılımının adil oluşu da o derece önemlidir.
Gelir dağılımındaki eşitsizliğin ölçütü olarak Gini Katsayısı (g) faktörde ters orantılı alınmalıdır.
Çünkü bir ülkede Gini katsayısı ne kadar düşükse orada gelir dağılımındaki adaletsizlik o denli az demektir.
Toplumun Demokratikleşme düzeyini saptamak için en az öbürleri ölçüsünde önemli olan bir etmen de demokratik yaşama katılımdır. Seçimlere katılım oranı (K) ile birlikte Demokratikleşme düzeyi (D)’yi belirleyen etmen
F = G x Ex (K-0,5)/g
olur. D ile F arasındaki ilişkiyi sınırlı bir üssel ifade ile göstermek en basit haliyle
şöyle olabilir :
D= 1- exp(-F/4)
Aşağıdaki grafikte de görüldüğü gibi F değeri yükseldikçe Demokratikleşme düzeyi (Demokrasi katsayısı) %100’e doğru yükseliyor. G, E ve K değerlerinden birinin bile olmayışı (sıfır oluşu) o ülkede Demokrasinin olmayışı (D=0) ile eş anlamlı bir sonuç doğuruyor.
Bu grafiği açıklamak için, örnek olarak Türkiye’yi alalım:
Türkiye’de seçmenlerin eğitim düzey ortalaması E=5,3 yıldır.*[1] Türkiye’de kişi başına ortalama gelir 9 bin dolarla Dünya ortalama değeri 10 bin doların % 90’ı kadardır; G=0,90 Türkiye’de gelir eşitsizliğinin ölçütü Gini Katsayısı g=0,43 tür.
Seçimlere katılım oranı da son 10 yılda ortalama %76 olmuştur. K=0,76. Buna göre
F=0,90×5,3×0,26/0,43=2,88 olur.
F-değerini formülde yerine koyarsak, Türkiye’nin Demokrasi katsayısı,
D = 1-exp(-2,88/4) = 0,514
olarak bulunur. Bu sonuçtan da kabaca şu yargıya varabiliriz :
Türkiye’deki seçmenlerin %49’unun, yani yaklaşık yarısının oyları bilinçsiz,
manüple edilebilir (aldatılabilir, güdülebilir, satın alınabilir) oylardır. æ
Prof. Dr. D. Ali ERCAN
12.9.13
[1] İsveç’te G=5,7 g=0,24 E=11,4 yıl K=0,85
F=5,7×11,4×0,35/0,24=94,8 -> D = %100 (Krallık olan İsveç’te örnek Demokrasi !!)* http://www.nationmaster.com/graph/-education-average-years-schooling-adults
Sayın Prof. Dr. Ali Ercan hocamız,
Çok sevdiği ve ustası olduğu Matematiği, yaşamın hemen her alanında uygulamalı örneklerle bize sunuyor. Böylelikle yaşamı daha nesnel algılamak ve değerlendirmek, adeta ölçmek – biçmek olanaklı oluyor..
Ali hoca bizelere “Matematiksel düşünmeyi” sevdirerek öğretiyor..
Teşekkür borçluyuz..
Sevgi ve saygı ile.
Datça, 12.9.13
Dr. Ahmet Saltık
http://www.ahmetsaltik.net
“EYVAH GİTTİ ÖMRÜNÜN HEPİSİ!..”
Bir profesörle, bir köylü bir gemide yolculuk ediyorlarmış… Profesör, Köylüye sormuş:
“Müzikten anlar mısınız?”
“Anlamam…”
“Eyvah, gitti ömrünün yarısı!.. Peki, şiirden, edebiyattan anlar mısın?
“Onlardan da anlamam,” demiş köylü.
“Hiç değilse, matematikten anlar mısın?”
“Yok… Ondan da amlamam,” demiş köylü..
“Eyvah… Gitti o kalan, ömrünün de yarısı!..” demiş, Profesör… Tam o sırada gemi alabora olmuş, denize savrulmuşlar.. Yakında bir ada görünüyormuş… Bu kez köylü, profeöre sormuş:
“Yüzmekten anlar şu adaya kadar yüzebilir misin?
“Yok… Bir tek ondan anlamam,” demmiş Profeör…
“Eyvah… Gitti ömrünün hepisi!..”
Ali Ercan’ın bu demokrasi ölçümü de bu öyküye benzemiş… Dünyada ve hayat gerçeğinden yüzde yüz kopuk, insan halinden zerre kadar anlamayan, sözde yüksek bir anlayış geliştirmek ve Atatürkçülerin kadim siyasi başarısızlıklarına soyut bir bilimsel kılf uydurmak istemiş…
Balzac, Cumhuriyet’in iki temel hatasından birinin, DEVLETİN GERÇEK BİR SAHİBİNİN OLMAMASI, birinin de seçim sandığında İYİ İLE KÖTÜ’NÜN ŞANSININ EŞİT OLMASI olduğunu söylemiş… Bu nedenle, Cumhuriyet Sisiteminde aşağıdan yukarıya doğru, devlet görevlerine doğru dürüst insanların seçilemeyeceğini iddia etmiş ve kendi şehri Angulem seçimlerini de örnek vermişti.
Angulem’in altı milletvekilinden birini toprak sahibi, birini orman sahibi, fabrika sahibi seçmektedir. Diğer üç milletvekili ise; halkın toprak sahibinin toprağında, Fabrika sahibinin fabrikasında, Orman sahibinin Ormanında iş bulmu umuduna göre el değiştirmektedir. Bu üç kişi anlaştığında ise; altı milletvekilinin altısını da seçebilmektedirler… Halk, kimin seçildiğini ve sözde oy vermekle kimi seçtiğini hiç dert etmemektedir.
2002’de halk, bir delege çetesi kurarak CHP’yi elegeçiren Baykal’dan sonra Ecevit’ten de umudunu kesmiş; parti ve adam yokluğundan Ak Parti’ye yönelmişti… Ak Parti, az buçuk halkın beklentilerine göre çalıştığı, en azından halkın aleyhine olan işleri yapmadığı, İMF ile Stend By anlaşması yaparak halkın anasını ağlatmadığı için de daha sonraki seçimlerde Ak Parti’ye desteğini sürdürmüştür.
Buna karşılık CHP, Baykal’ın penisinin keyfine göre yönetilmiş; üstüne de bunu Atatürk’ün ilke ve inkalaplarıyla maskelemeye çalışmıştır…
Ak Parti, doğuda “dört bin köyde iki milyon insanın evinin yakılmasını, dört bin köyün haritadan silinmesini,” dert etmiş, bu nedenle ortaya çıkan iç savaşı durdurmaya çalışmış; CHP ise Onur Öymen’in ağzından, “İNSANLAR ÖLDÜ DİYE DERSİM’DE ATATÜRK DURDU MU?” diyerek yüz binlerce ve hatta milyonlarca kişilik bir katliam önermiştir.
Prof.dr.Ali Ercan, on binlerce insanın ölmesini hiç dert etmemiş… Bundan sonra, bu iç savaş durdurulmazsa; yüz binlerce insanın öleceğini de düşünmemiş… Gelir dağılımıyla, eğitim seviyesiyle halkın oy vereceğini sanmış… Dileriz, Profesör Doktor Ali Ercan’ın fizikçiliği, siyasal düşüneceleri kadar zayıf değildir… Ve dileriz Ali Ercan salt zayıf bir fizikçi olduğu için Atatürkçülükle, fizikteki zayıflığını gizlemeye çalışmamaktadır.