Dostlar,
YURT Gazetesi’nin başarılı genel yayın yönetmeni, toplumcu yazar – aydın
Sayın Merdan Yanardağ kardeşimize verilen terör örgütü üyeliği gerekçeli
10.5 yıllık hapis cezası içimizi bir “yanardağ”a çevirdi..
Ergenekon davası boyunca böyle bir örgütün varlığı kanıtlanamadı.
Ama, varlığı kanıtlanamayan, Emniyet’in, Genelkurmay’ın “yok” dediği
sanal örgüte üyelikten, özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi
çooook ağır cezalar yağdırdı..
Mahkeme, gerekçeli kararını bir an önce yazmalı ve hükümlerine temel oluşturan maddi olguları, somut kanıtları tek tek ortaya koymalıdır.
Kaldı ki, öyle derin usul hataları yapıldı ki, karar Yargıçlar Sendikası ve eski İstanbul Barosu başkanı çok deneyimli hukukçu Turgut Kazan’a göre YOK HÜKMÜNDE.. (Hukuk diliyle Mutlak butlan ile sakat). Örn. karar alma sürecine mahkemenin duruşma yapan asıl üyelerine ek olaral yedek üyeler de, -kendi itiraflarıyla- katıldılar..
Bu konuda sitemizde yer alan aşağıdaki yazımıza da bakılmalıdır :
Ergenekon Davası Kararı yok hükmündedir! (15.8.13)
(http://ahmetsaltik.net/2013/08/15/ergenekon-davasi-karari-yok-hukmundedir/)
Ergenekon davası kararlarını bu milletin hazmetmesi olanak dışıdır.
Bu vicdanları isyan ettiren intikam cezaları, mutlaka adalet zeminine taşınacaktır..
Sevgi ve saygı ile.
15.8.2013, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
===============================================
Haber Merkezi – Ergenekon davasında verilen ağır cezalara aydınlardan tepkiler sürüyor. Genel Yayın Yönetmenimiz Merdan Yanardağ’a verilen 10 yıl 6 ay hapis cezası sanatçı ve gazetecileri ayağa kaldırdı.
LEVENT ÜZÜMCÜ: KANITLAR HALKA SUNULMALI
Ünlü oyuncu Levent Üzümcü, Ergenekon kararlarıyla ilgili “Cezaları gerektiren bütün kanıtlar halka sunulmalıdır” yorumunu yaptı.
NURAY MERT: MAHKEMELER SİYASİ BASKI ARACI
Gazeteci Nuray Mert ise “Mahkemelerin siyasi bir baskı aracı olarak kullanıldığını düşünüyorum” dedi. Yanardağ’a verilen cezayı kınayan Mert, “Asıl önemlisi, bu davanın ‘statüko ile hesaplaşma’ olarak takdim edildiği halde, hasaplaşma olması gerçeğinin göz ardı edilmesinden bahsediyorum” diye konuştu.
TUNCAY ÖZİNEL: BU ÜLKEDE ADALET ÖLDÜ!
Yanardağ’a verilen ağır cezayı bir hikaye ile anlatmak istediğini belirten tiyatrocu Tuncay Özinel ise şöyle konuştu: “Ölümlerin çan çalarak ilan edildiği bir ülke varmış. Çan bir defa çalındığında, halktan biri, iki defa çalındığında, asillerden biri, üç defa çalındığında, saray çevresinden biri, dört defa çalındığında ise kral ölmüştür. Günün birinde çan sesi duyulur. Bu kez çan beş kere çalar. Meraklanan kalabalık, ‘Nedir bu beş çan sesi?’ diye sorar ve ‘Adalet öldü!’ yanıtını alır. Evet bu ülkede adalet öldü!” yanıtını verdi.
PELİN BATU: ADALET SİSTEMİNE İNANCIMIZI KAYBEDİYORUZ
Oyuncu ve yazar Pelin Batu, Merdan Yanardağ’a verilen hapis cezasına tepki göstererek “Ne yazık ki adalet sistemine olan inancımızı her geçen gün kaybediyoruz” dedi. Bu yapılanların sadece okuyan yazan kesime değil herkese karşı uygulandığını belirten Batu, “Sokaktaki halkın kafası çok karışık. Sapla saman birbirine karışmış şekilde” diye konuştu. Yurtdışındaki gazetelerin Ergenekon davasıyla dalga geçtiğini hatılrlatan Batu, “Amerikalılar bile ülkemizde adalet sistemiyle dalga geçiyor. Türkiye’de ki en büyük sorun hukuk sistemindedir. Doğru düzgün bir anayasa istiyoruz ancak bu zihniyetle zor görünüyor” yorumunu yaptı.
MUSTAFA MUTLU: DAVA SİYASİ
Gazeteci Mustafa Mutlu, bir dönem birlikte çalıştığı meslektaşı Merdan Yanardağ’a destek verdi. Ergenekon mahkemesinin kararlarının yok hükmünde olduğuna dikkat çeken Mutlu, “Çünkü yedek hakimler karara katılmıştır” dedi. Mutlu, Merdan Yanardağ’ın bugüne dek meslek ilkelerinden zerrece sapmadığını vurguladı. Davanın siyasi olduğunu ifade eden Mutlu, “Mahkemenin ağır cezalar içeren hükmünün Yargıtay’da bozulacağından kuşkum yoktur” diye konuştu.
OKTAY EKŞİ’DEN DESTEK ZİYARETİ
CHP İstanbul Milletvekili ve Gazeteci Oktay Ekşi, Merdan Yanardağ’a verilen hapis cezasının ardından gazetemize destek ziyaretinde bulundu. CHP’li Ekşi, Genel Müdürümüz Ezgi Seda Özbolat ve Yazıişleri Müdürümüz Hicran Aygün’le görüştü.
DİN BÜROKRASİSİ, KENDİSİNİ YARATAN CUMHURİYET BÜROKRASİSİNİ TASFİYE EDİYOR!..
“Bize Sünnilerle Alevileri eşit ve eşdeğerde gördüremezsiniz,” dediğinde kendini Laik sanan,
“Bize Türk Milleti ile Kürt Milliyeti’ni eşit ve eşdeğerde gördüremezsiniz,” dediğinde kendini yurtsever sanan;
daima Özgürlükle, Adaletle, Eşitlikle, Uygarlıkla, İnsan Hak ve Hukukuyla kavgalı olan Cumhuriyet’in 10-Kasım 1938’de ölen Atatürk’ün ilke ve İnklaplarına bağlı sivil ve asker bürokrsiye; bu kafanın yarattığı Din Bürokrasisi’nin hiç ihtiyacı kalmadı.
Cumhuriyet’in sözde Laik, sözde Çağdaş, sözde Uygar Bürokrasisi; Devleti Vatandaşa karşı her açıdan korumuş, ama vatandaşı Devlete karşı zerre kadar korumamıştı.
Bu nedenle, Devlet ve Devlet yöneticileri ne yaparlarsa yapsınlar her zaman haklıydılar… Büyük bir suç işlediklerinde yargılanmıyorlar; üst makamlar tarafından gözden çıkarılmaları ve izin verilmesi halinde yargılanabiliyorlardı.
Buna karşı vatandaş, “ben Kürdüm,” dediğinde bölücü; “ben komünist, sosyalist ya da proleterim,” dediğinde YIKICI, “ben Aleviyim,” dediğinde “HEM BÖLÜCÜ, HEM YIKICI,” oluyordu.
Hele Apo, bu kafa ve bu mantıkla tam 54 bin kişinin katili olmuştu. Hapsedilmesi, bir adada 12 metrelik bir odaya tıkılması bile yeniden on binlerce kişinin katili olmasına engel olamamıştı.
Yurt Gazetesi, İlhan Selçuk ve Orhan Erinç döneminin Cumhuriyet gazetesi gibi Fethullah Hilafeti’nin kontrolünde idi ve Fethullah Hilafeti tarafından ciddi bir Muhalefet Gazetesinin kurulmaması için kurulmuştu… Sahibi Durdu Özbolat da, Fethullah Hilafet’in hem adamıydı, hem Fethullah Hilafetine göbekten bağlıydı.
“Sünilerle Alevileri, Türklerle Kürtleri eşit ve eşdeğerde gördüremeyen;” her türlü Adalete, Özgürlüğü, Eşitliğe karşı olan, Uygarlığı, İnsan Haklarını peşinen reddeden bir Atatürkçü aranmış ve Merdan Yanardağ, bu nedenle gazetenin başına getirilmişti.
Merdan Yanardağ; “Sünnilerle Alevileri, Türklerle Kürtleri eşit ve eşdeğerde gördürememe” faşistliğine karşı çıkmadı.
Özgürlüğü Adaleti ve Eşitliği Savunmadı. Uygarlığa, İnsan Haklarına karşı tavır alan Türkiye’nin gelkeneksel politikalarını eleştirmedi.
Ak Parti’ye AKP, Sayın Başbakan’a RTE diyen yazar ve gazetecilerle çalıştı… 10 Kasım 1938’de ölen Atatürk’ün İlke ve İnklaplarına bağlı kaldı ve bundan başka bir şey yapmadı. Yani Fethullah Hilafeti’nin belirlediği çizgiden şaşmadı. Ama Fethullah Hilafeti bazan getirdiği gibi, bazan verdiği her şeyi bin katıyla geri alarak götürürdü.
Fethullah Hilafeti, “YANLIŞ YOLDASINIZ, YANLIŞ YOLDA DEVAM EDİN” demek için sadık bendesi Merdan Yanardağ’ı, verdiklerinin bin katını geri alarak götürmeyi tercih etmiştir.
Hala bugün; Alevilerle Sünnileri, Kürtlerle Türkleri EŞİT VE EŞDEĞERDE GÖRDÜREMEZSENİZ, Özgürlüğü, Adaleti, Eşitliği bölücülük sayarsanız, Uygarlığa ve Çağdaşlığa düşman olursanız; Türkiye’nin son otuz yılını “54 BİN KİŞİNİN KATİLİ APO!..” diye açıklarsanız, ne doğru dürüst gazetecilik yaparsınız, ne doğru dürüst bir şey yazarsınız… Varlığınız yalnızca Sünni Din Bürokrasisine yarar…
Merdan Yanardağ’ın varlığı da, yokluğu da mahkumniyeti de Fethullah Hilafetinin işine yaramaktadır… Mahkumiyetinin sona ermesi ise “YANLIŞTA ISRAR ETMEMEKTEN GEÖMEKTEDİR!..”