DİL YANLIŞLARI

Prof. Dr. D. Ali ERCAN

portresi

DİL YANLIŞLARI

Değerli arkadaşlar,

Son zamanlardaki ateşli, heyecanlı toplantılarda,  yurtsever aydınlarımızın ağızlarından duyduğum 2 yanlış ifade biçimine değinmek ve bu konuda  uyarmak istiyorum. Biliyorsunuz, “İnsanlar nasıl düşünürlerse öyle konuşurlar..” denir. Ama bunun tersi de doğrudur; yani
“Yalnızca düşünce dili değil, dil de düşünceyi etkiler..”.

Dış görünüşü bakımından, Dil Bilgisi kurallarına göre yanlışsız, hatta gönül alıcı ve kulağa çok hoş gelen söylem biçimleri aslında çok kurnazca kurgulanmış tuzaklara düşmemize neden olabilir. Aydınlarımızın
semantik (dil mantığı) yanlışlarından önemli 2’sini seçiyorum :

1. “Türkiye-li” tuzağı

Yabancı Ülkelerin Yurttaşlarının karşılığı Türkçemize zamanında bilerek ya da bilmeyerek (?) yanlış  deyimlerle sokulmuş. Şöyle ki: ABD vatandaşına “Amerika-lı” Norveç vatandaşına “Norveç-li” Çin vatandaşına “Çin-li”…vb. diyoruz. Öte yandan Rusya, Almanya, İngiltere, İtalya için aynı yanlışı yapmıyor; Alman, Rus, İngiliz, İtalyan, Yunan, Bulgar, Romen kelimelerini kullanıyoruz ki, doğrusu da budur.

Siz Amerika-lı, İsveç-li, Norveç-li, Polonya-lı vb… derseniz, birileri de kalkıp
“Türkiye-li demekte ne sakınca var?” sorusunu sorar haklı olarak ve yanıtlayamazsınız. Kimi kez  telaffuzları zor da olsa, olabildiğince,
her ülkenin yurttaşını kendi dilinde olduğu biçimiyle ifade etmeliyiz.

Değerli arkadaşlar,

ABD vatandaşı “Amerikan”, İsveç vatandaşı “Svenska”, Polonya vatandaşı “Polska” dır… Ne yazık ki Dil Kurumu bu konuda duyarlı değil, alışılmış yanlışları sürdürüyor sözlüklerinde. Ama Yurtsever, ulusalcı aydınlarımızın aynı yanlışa düşmelerini kabul edemiyorum. Ulus-Devlet yapılanmalarında Ülke, Dil ve Yurttaş kavramları aynı kök sözcükle ilintilidir. 

Büyük Atatürk,

  • “Türk demek Türkçe demektir; Ne mutlu Türk’üm diyene!”

vecizesiyle bu ilintiye işaret etmek istemiştir… Hangi etnik kökenden gelirse gelsin,
(ya da öyle olduğunu sansın) Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşının adı “Türk” tür.

 2. “Kürt-Türk” tuzağı

İkinci tehlikeli yanlış barış ve kardeşlik çağrılarının sloganı haline getirilmiş “Kürt-Türk kardeştir,..” ifadesindeki gizli tuzaktır.

“Kürt”, ülkemizde bulunan (veya bulunduğu varsayılan) etnik kümelerden birine verilen addır.

“Türk” ise bir halk kümenin, bir Etnisitenin adı değil,  tüm bu etnik kümelerin birleşiminden oluşan Ulusun adıdır.

Büyük Atatürk,

  • “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.”
    tanımında bunu açıkça ifade etmiştir.

O halde aynı tümce (cümle) içinde yan yana Kürt ve Türk sözcüklerini eşdeğer anlamda kullanmak (yani her ikisi de ayrı birer milletin adıdır, veya her ikisi de ayrı birer halkın adıdır, anlamına) Tekil (Üniter) Devlet yapımıza yöneltilmiş tuzak anlatımlardan  biridir.

“İzmirliler ve Karşıyakalılar kardeştir” tümcesi dil mantığı (Semantik) açısından ne denli saçma ise (Çünkü “İzmirli” dendiğinde İzmir’in bir bölümü olan Karşayaka semtinde yaşayanlar da otomatik kast edilir zaten) “Kürt-Türk kardeştir..” anlatımı da o denli yanlış; birleştirici olmayan, ayrıştırıcı ve saçma bir anlatım biçimidir.
Örneğin bu anlatım yerine “Kürtler de kardeşimizdir” dense çok daha doğru olurdu.

Dil, Dil, Dil…. Anlaşabilmenin temeli doğru kullanılan Dildir.

Sevgilerimle. æ
1 Nisan 2013

 

DİL YANLIŞLARI” hakkında 2 yorum

  1. Rıza GÜNER

    ORTA ÇAĞ KARANLIK DÜŞÜNCE IRKÇILIĞI VE EŞİT VATANDAŞLIĞI İÇİNE SİNDİREMEMEK!..

    Sayın Ali Ercan, insanı KULLUK VE TAB’ALIKTAN VATANDAŞLIK SEVİYESİNE çıkaran Büyük Fransız Devrimi’nden 224 yıl sonra; ilkel üst kimlik anlayışından, hala kendisini kurtaramamış ve Halkların ve Milletlerin Eşitliği İlkesini hala kabul edememiştir…

    Üst Kimlik İlkelliğini, hiçbir zaman kabul etmeyen ve eşitlik temelinde kurulan Ülkeleri bile kendi kafasına göre yorumlayarak, umutsuzca kendini haklı çıkarmaya çalışmaktadır.

    İnsanlık için eşitliğin ne kadar önemli olduğunu, dört bin yıl önce Çinli bir General anlamış ve Eşitlik Temelinde, dört bin yıldır modernitesini(çağdaşlığını) koruyan Modern Orduyu kurmuştur.

    Osmanlı’nın Yeniçeri, Sekban-ı Cedit, Asakiri Mansure-i Muhammediye gibi, İslami ve Sünni Üstünlük iddiasıyla Peygamber Ocağı olarak kurulan Orduları ise çabucak eskimiş, değerden düşmüş, devlet savunması yapabilecek yetenekleri de olmamıştır.

    Osmanlı’nın, Nizamı Cedit adıyla çok geç olarak kurduğu Modern Ordu ise; gene Halkların ve Milletlerin Eşitliği İlkesi temelinde kurulmamış, Müslüman olmayan Halk ve Milletleri kapsamamış; Sünniliği ve Peygamber Ocağını modernize etmek iddiasında olmuştur.

    Sünniliği ve Peygamber Ocağını Modernize etme anlayışı, Cumhuriyet döneminde terk edilmemiş; aksine sözde Laiklikle, sözde Çağdaş uygarlıkla, sözde Devrimlerle, sözde Cumhuriyetle ve sözde Demokrasiyle kılıflanmış ve bu kılıflama Üstün Türk Ulusuyla kutsallaştırılmıştır.

    Hitlerin Üstün Cermen Irkı kadar üstün olan Üstün Türk Ulusu, görünüşte Irkçı ve kafatasçı değildir.

    Ama, Üstün Türk Ulusu; Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuş, 7. Yüz Yıldaki Sünni-Yezitçi Ortaçağın bütün Karanlık Düşüncelerini kabul etmiş; bu doğrultada yapılan Sözde Ermeni Tehçirine sahip çıkmış; bu sözde Tehçire; “bizi arkadan vurdular,” gibi gerekçeler uydurmuştur.

    Üstün Türk Ulusu, 7. yüzyıldaki Sünni Yezitçi karanlık düşüncelerin dürtüsüyle, Sözde Ermeni Tehçiriyle yetinmemiş; Üstüne Rum Temizliği, Tehçiri ve Mübadelesi
    yapmış ve Dersim 3. Büyük Alevi Soykırımıyla Alevileri de aradan çıkarmıştır…

    Ve nihayet, şimdiye kadar vurucu güç, cellat ve ağca gibi tetikçi olarak kullanılan Sünni Kürtlere sıra gelmiş; DÖRT BİN KÖY BOŞALTILMIŞ, İKİ MİLYON KİŞİ YERSİZ YURTSUZ BIRAKILMIŞ ve Onur Öymen gibi kişiler, Sünni Kürtlere de, Dersim gibi soykırım yapılmasını önermiştir.

    Atatürk, gerçek bir Cumhuriyet mi kurdu; gerçek BİR HALİFELİK DEVLETİ Mİ?

    Eğer, gerçek bir Cumhuriyet kurmuşsa; “Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde doğan ve yaşayan herkes eşittir!.. Türkiye Cumhuriyeti, toprakları üzerinde doğmakla ve yaşamakla bütün vatandaşlık haklarına sahip olunan uygar bir ülkedir… Hiçbir halk ve millet bir diğerinden üstün değildir. Ermeniler, Rumlar, Aleviler, Kürtler, Türklerin hepsi eşit Hak ve Hukaka sahip vatandaşlarıdır… Tehçir de, Mübadele de, soykırım da yanlıştır,” demesi gerekirdi.

    İnsan Kimliği ve Kişiliği, bir Ülkenin toprakları üzerinde DOĞMAKLA YA DA İLGİLİ KANUNLA BİR ÜLKENİN TOPRAKLARI ÜZERİNDE YAŞAMAKLA KAZANILAN BİR HAKTIR.

    Örneğin bu sitenin sahibi sayın Ahmet Saltık, Dersimli Kürt ve Alevi, bir anne ile babanın oğludur. Bu nedenle, kendisi de Kürt ve Alevidir… Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt ve Alevi bir vatandaşıdır… Ama, “ben Türküm,” demesi yanlıştır. Toprakları üzerinde doğduğu devletin adı Türkiye olduğu için; “BEN TÜRKİYE VATANDAŞIYIM, BEN TÜRKİYELİYİM YA DA BEN TÜRKİYE’N’İM DİYEBİLİR… Ama “ben Türküm,” demesi aslını inkardır ve Cumhuriyetin özgürlük, adalet ,eşitlik ideallerine de aykırıdır.

    Eğer Türkiye, Ahmet Saltık’ın duruımundaki kişilerin, “ben Kürdüm, ben Aleviyim,” demesiyle bölünüyorsa; böyle bir devleti korumak hiçbir şekilde mümkün olmadığından, üzülmemize hiç gerek yoktur.

    Her zaman bir tehçire, mübadeleye, katliama ve soykırıma ihtiyaç duyulan anlayışı da acilen sorgulamak gerekmektedir.

    Cevapla

D. Ali Ercan için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir