E. Amiral Türker Ertürk
100 YIL ÖNCE 100 YIL SONRA
Genelkurmay Başkanlığı 100’ü aşkın savaş pilotunun istifası ile ilgili olarak yaptığı açıklamada “Ayrılan her personelin yerine aynı ehliyette başka bir personelin görevlendirildiği ve istifa/emekliliği doğal, kişisel bir hak olduğu unutulmamalıdır.” demiştir.
Dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidiniz yüzbaşı rütbesinde (31-37 yaş) ve bu kadar sayıda pilotun bir anda istifa etmesi çok vahim bir olaydır. İngiltere ve Fransa gibi ülkelerde bile bu sayıda pilotun istifası,
icra edilen görevleri çok ciddi bir biçimde sekteye uğratır ve öncesinde bunu görüp gerekli tedbirleri almayan Genel Kurmay Başkanı’nın görevden alınmasına veya istifa etmesine neden olur.
Genel Kurmayın yaptığı bu açıklama, anormal ve olağanüstü bir olayı normalmiş gibi gösterme çabasıdır. Olay yalnızca pilotlarımızın istifa sorunu da değildir. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı tasfiye amaçlı operasyonlar ve karalama kampanyaları yoğun biçimde sürmektedir.
Daha ne olsun! 5 ay sonra Deniz Kuvvetleri Komutanı olacağı kesin olan Donanma Komutanı istifa etmiştir, bu normal midir? 400’e yakın muvazzaf ve emekli askerlerin zindanlarda olması sıradan bir olay mıdır?
Türk Silahlı Kuvvetleri personeline karşı ailelerini de hedef alıp canından bezdirmek ve meslekten ayrılmalarını sağlamaya yönelik saldırılar için Genelkurmay Başkanı hangi tedbirleri almış veya almayı düşünmektedir? Genelkurmay Başkanı, personeli için dayanılmaz boyutlara ulaşan bu ağır saldırı ortamında, hele bu yıl zorunlu hizmetin 15 yıldan 10 yıla inmesi ile birlikte çok sayıda istifanın geleceğini görememiş midir?
Yoksa bu sorunları iletmiş de Başbakan’ın mı umurunda olmamıştır?
Nitelikli komuta gücü yok olmuştur!
Dijital terör unsuru sahte ve düzmece delillerle sürdürülen siyasal davalarla, karalama ve itibarsızlaştırma kampanyaları ile mazisi şan ve şerefle dolu kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’nin moral ve motivasyonu çok kötü durumda olup, nitelikli komuta gücünün çok büyük bir bölümünü kaybetmiştir.
Anayasamızın 117’nci maddesine göre “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
yurt savunmasına hazırlanmasından Meclis’e karşı Bakanlar Kurulu sorumludur.” Başbakan ve Bakanlar Kurulu bu konuda tedbir almadığı gibi
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu duruma düşmesinin önünü açmıştır.
- Amaçları Türkiye Cumhuriyeti’ni dönüştürmek ve
rejim değişikliği yapmaktır. - Bu nedenle Türk Devrimlerine, Cumhuriyetimize,
Atatürk’e ve askerimize düşmanlık yapılmaktadır.
Askere karşı yapılan düşmanlıklardan küçük bir örnek;
- Türk Hava Yolları’nda asker kökenli pilotların hemen hemen hepsi
tasfiye edilmiş, yerlerine yabancılar ve Yunanlar alınmıştır.
Kimdir bu Yunan pilotlar? 8 Ekim 1996’da Sakız adası açıklarında Türk F-16’sını arkadan kahpece vurarak pilotumuz Yüzbaşı Nail Erdoğan’ı şehit eden
Mirage 2000’in Yunan pilotu Grivas’ın arkadaşları ve yurttaşlarıdır.
Pilotumuzun Yunanlar tarafından şehit edildiği gerçeği tam 7 yıl sonra
AKP iktidarı döneminde ortaya çıkmış ama Hükümet kılını bile kıpırdatmamıştır. Askerimizin başına çuval geçirildiğinde de aynı şey yapılmıştır!
- AKP iktidarında THY, kokpite (pilotun bulunduğu uçuş kabini) besmele ile giren asker kökenli pilotu işten atmak ve yerine istavroz çıkararak giren Ortodoks’u işe almayı istihdam politikalarının gereği saymıştır.
Müslüman olduğunu iddia edenlere duyurulur!
- Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı sürdürülen operasyonların arkasında emperyalizm vardır.
- Amacı askerleri hizaya getirmektir. Bu hiza emperyalizmin çıkarına olan, ülkemizi bölecek, rejim değişikliği yaptıracak ve taşeronlaştıracak çizgidir. Bugün esir olan Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk Halkı tarafından kurtarılmadıkça bu hizaya geliş daha da hızlanacaktır.
Ermeniler ve Cemaat
Yaklaşık 100 yıl önce millet-i sadıka olarak adlandırılan Ermeniler,
emperyalizm tarafından türlü vaatlerle kandırılarak isyan ettirildiler.
Belki de bin yıldır huzur içinde beraber yaşadıkları topluma ihanet ettiler
ve Ermeniler; Ruslarla savaşan Türk Ordusu’nu arkadan vurdular.
100 yıl sonra yine emperyalizmin bin bir yalanı ve dolanı ile kandırılan bu kez Müslüman olan ya da Müslüman olduklarını sanan
- Cemaat; CIA güdümünde askerleri hizaya getirmek için
Türk Ordusu’nu arkadan vurmuş ve hançerlemiştir.
Yüz yıl önce kazanan emperyalizm, yitirenler ve acı çekenler ise Ermeniler dahil bu toprakların insanları olmuştur. Cemaat tarafından kutsal dinimiz kullanılarak kandırılanlar bilmelidirler ki; kazanan yine emperyalizm olacak yitirenler ise
onlar da dahil olmak üzere hepimiz olacağız.
Bu Cumartesi, Türk subayının Balyoz ile esir edilişinin ikinci yılıdır.
Bu nedenle tutuklu eşlerinin kurduğu Vardiya Bizde Platformu’nun
“Sessiz çığlık” adı altında her hafta yaptığı eylemin bu haftaki önemi daha da büyüktür.
Ankara’da Sakarya caddesinde, İstanbul’da Beşiktaş’ta, İzmir’de Gündoğdu’da ve Bursa’da Şehreküstü meydanında yapılacak haksızlığa hukuksuzluğa ve savunma hakkının yok edilmesine isyan eden demokratik eyleme destek vermek yurtseverliğin gereğidirr.
Saygılar sunarım. (8.2.13)
CEMAAT DEĞİL HALİFELİK ÖRGÜTÜ, KIBLE DEĞİL GÜÇ MERKEZİ DEMEK GEREKMEKTEDİR!..
ABD ve ABD bağlı hiçbir örgüt, Fethullah’ı ve Fethullah’ın Halifelik Örgütünü, kendine muhattap almaz ve oturup birlikte plan yapmaz. Koskoca ABD, “Türk Subayı’nı esir almak gibi,” bir planlamayla da uğraşmaz.
NATO’ya giriş koşulları ve ABD’yle imzalanan İkili Anlaşmaların gereği olarak; Türkiye Entegre Subay yetiştirmeyecek, Nitelikli Komuta Gücüne duyabileceği ihtiyacı ise ABD’den karşılayacaktı.
ABD için, Entegre Subay, Karargah subayı vardır; Türk Subayı diye bir kavram yoktur. Karargah Subaylarının, kendilerini Türk Subayı diye adlandırmaları vardır.
Entegre Subay, her türlü askerlikten, hayattan, dünyadan, sivillikten anlar; gelecek ve vatan için büyük planlamalar yapabilir.
Karargah Subayı, yalnızca görev yaptığı askeri sınıftan anlar… Topçu ise yalnız topçuluktan, tankçı ise yalnızca tankçılıktan, istihkam ise yalnızca istihkamdan anlar… Diğer askeri sınıflardan, planmadan, sevk ve idareden, anlamaz. ABD, ‘Türk Subayı’ndan askerlikten anlamamaktan, başka bir şey istemez.
Hele hele koskoca ABD’nin Fethullah’ı ve Fethullah Hilafetini muhattap alması, onlarla birlikte Türk Subayı aleyhinde plan yapması Türker Ertürk’ün hüsnü kuruntusudur.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin, kendisini TÜRKİYE CUMHURİYET ORDUSU OLARAK GELİŞTİRMESİ gerekirdi. Her silahlıu kuvvetin ordu olmadığı, her ordunun modern ordu, her modern ordunun da Cumhuriyet Ordusu olmadığı, ABD Stratejistlerinin gözünden kaçacak bir kusur değildir.
Bir Ordu, Harp Akademesi Mezunu Entegre Subayların yönetiminde Cumhuriyet Ordusu değilse; ABD stratejistleri tarafından fazla önemsenmez.
1980’li yıllarda Fethullah Hazretleri; “ÖYLE BİR YAY GERİLDİ… ÖYLE BİR FIRTINA KOPACAK Kİ; ÖNÜNDE DÜNYANIN EN BÜYÜK ORDULARI DİZE GELMİŞTİR… DİZE GELECEKTİR!..” diyordu. Demek ki; bugün dünyanın en büyük ordularını dize getirecek bir fırtına koparmış…
Türker Ertürk; Fethullah Hilafetine yardımcı da olmuş; “YÜZ YIL ÖNCE ERMENİLER BİZİ ARKADAN VURDU!..” demiş. Ermenilerin nerede hangi yıl, hangi gün ve saatte arkadan vurduklarını ise açıklamamış. Böylece sözde Ermeni Tehçirine haklılık kazandırmak istemiş. Cemaat diyerek iltifatta bulunmuş… Ama, Cemaatın sözde Müslüman olduğunu iddia ederek, ilericilikten de geri kalmamış.
Ne ki, Fethullah Hilafeti devlet içinde devlet haline gelen çok büyük bir örgütlenmedir. Karargah Subayı anlayışıyla bu örgütü anlamak mümkün değildir.
Ama, pasif bir cemaat değil, devlet içinde devlet haline gelen, kendine bağlı bir ordu kurabilecek çapta bir Halifelik Örgütüdür. Washington’u da güç merkezi olarak kabul etmiştir. Bu nedenle; Washington’la asla çelişmez, asla çelişmek de istemez.