1651 TUTUKLUDAN AÇIKLAMA: Duyarlı davranacağınızı umarak..

Dostlar,

Balyoz davası sanıkları neler istemişlerdi karar öncesi, biz neler yapabildik e sonuç ne oldu?

Kararın ardından 1 kez daha irdelemekte yarar var.. Bu yüzden, hoşgörünüzle 2. kez veriyoruz bu metni..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 8.10.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

================================================

Duyarlı davranacağınızı umarak...

DIŞARIDA 33 AMİRAL KALDI (!)

1651 TUTUKLUDAN AÇIKLAMA

TUTUKLU ASKERLERİMİZDEN AÇIKLAMA !!

SÖZDE BALYOZ DAVASI NEDENİYLE TUTUKLU OLAN ASKERLERİMİZ; BALYOZ DAVASININ NE OLDUĞUNU, MİLLETİMİZE ANLATMAK AMACIYLA AŞAĞIDAKİ BİLDİRİYİ HAZIRLAMIŞLAR. BU BİLDİRİNİN MÜMKÜN OLDUĞU KADAR ÇOK KİŞİYE ULAŞMASI İÇİN SİZLERİN DESTEĞİNİ BEKLİYORLAR.

LÜTFEN LİSTENİZDEKİ TÜM KİŞİLERE ULAŞTIRMAK VE ONLARIN DA BU ZİNCİRİ DEVAM ETTİRMESİNİ SAĞLAMAK SURETİYLE ASKERLERİMİZİN SESLERİNİ DUYURMALARINA YARDIMCI OLUNUZ. ELEKTRONİK POSTA YOLUYLA ULAŞAMADIĞINIZ KİŞİLERE ALACAĞINIZ ÇIKTILARLA ULAŞINIZ…!

BALYOZ GERÇEĞİ :

1.Darbe teşebbüsü suçlamasına esas teşkil eden sözde Balyoz planının tek dayanağı olan 11 numaralı CD sahtedir. Sahteliği bilirkişi raporlarında gösterilen yüzlerce örnekle ispatlanmıştır. CD’nin gerçek
olduğuna yönelik somut hiçbir kanıt da yoktur. Ancak savcılar ve mahkeme heyeti bu açık, yalın, kesin ve net gerçeği ısrarla görmek istememekte ve bu sahte delillerle herkesi peşinen suçlu kabul etmektedir.

2. 11 numaralı CD’nin imajı, defalarca talep edilmesine rağmen CMK esasları ısrarla ihlal edilerek savunma avukatlarına verilmemektedir. Kanaatimiz odur ki istenen CD’ler verildiği takdirde;

a) 11 numaralı CD’nin sahteliği kısa sürede teyit edilerek hazırlanan komplo ortaya çıkarılacak ve dava çökecektir.

b) Sahte belge üreten şebeke, yeni deliller(!) üretebilmek için zaman bulamayacak, böylece dava süresini uzatmak isteyen komplocuların oyunu bozulacaktır.

3. İddia makamı çeşitli kurum ve kuruluşlardan gelen ve 11 numaralı CD’nin sahteliğini gösteren ve sanıkların lehine olan belgeleri adli emanete(!) almak suretiyle savunmadan ve mahkemeden saklamakla
kalmamış, aynı zamanda bu belgeleri çarpıtarak, bilerek ve yanlış yorumlayarak Mahkemeyi yanıltmıştır. İnternet sitelerindeki öğrenci tezlerinden dahi alıntıların olduğu, soruşturma savcılarının sanıklar aleyhine tek taraflı olarak hazırladığı iddianame bir ucubedir. Bu garabet iddianamenin kabul edilmesi başlı başına bir skandaldır.

4. Sözde Balyoz Planı ve buna paralel ve sahte olarak düzenlenen diğer planlara dayanarak hazırlanan iddianamede gösterilen mağdurlar; ne cebren ıskat veya vazife görmekten men edileceği iddia edilen hükümet, ne de sözde planlarda ismi geçen kişilerdir. Olayın gerçek mağdurları Türkiye Cumhuriyetine ve Türk Silahlı Kuvvetlerine yıllarca canı pahasına hizmet vermiş olan emekli ve muvazzaf 194 askerdir.

5. Savunmaya verilmeyen 11 numaralı CD ve dosyaların varlığı; kutsal savunma hakkımızı özellikle kısıtlamakta, gerçeklerin ortaya çıkarılmasını engellemekte, yapılan tutuklamalar ile süreç, mesleki kariyerleri hukuken sonlandırılmak suretiyle tutuklu askerler aleyhine dolaylı cezaya dönüştürülmekte, bu şekilde bir tasfiye gerçekleştirilmekte ve hukuka saygı kavramının arkasına saklanarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne saldırılar sürdürülmektedir..

6. 11 Şubat 2011 tarihinde evrensel hukuk normları yok sayılarak savunma hakkı verilmeden ve lehte deliller göz ardı edilerek 163 kişi için tutuklama kararı verilmiştir. Üst mahkemeye yapılan itiraz, mahkeme Başkanının hukuk ve adalet adına büyük bir cesaretle kaleme aldığı ve iddianameyi tümüyle çürüten çok haklı gerekçeleri görmezden gelinerek oy çokluğu ile reddedilmiştir. Bu karar mahkeme öncesi yapılan hakim atamaları hakkında kamuoyunda oluşan şüpheleri haklı çıkarır mahiyettedir.

7. 196 sanık ile başlayan dava sürecinin ilk adımı olan Kimlik Tespiti esnasında iddianamenin gayrı ciddi hazırlanması sonucu yanlış kimlik tespiti nedeniyle sanık sayısı 194 ‘e düşürülmüştür. Zaten Temmuz 2010’da 102 sanık için verilen yakalama kararının yanlışlığı da üst mahkeme tarafından düzeltilmişti.İddianamenin okunmasından sonra Mahkeme Savcısı tarafından 181 sanığın tutuklanması talep edilmiş, iki üyesi değişmeyen Mahkeme Heyeti tarafından gerekçesi anlaşılmayan nedenlerle 163 sanığın tutuklanmasına karar verilmiştir. Daha önce soruşturma safhasında bir kez tutuklanan ve yakalama kararı verilen 102 sanık içerisinde de yer alan bir sanık her nedense bu kez tutuklama kararı dışında bırakılmıştır. Bu uygulamalar, yakalama ve tutuklama kıstaslarının tutarsızlığını ve keyfiliğini göstermektedir.

8. Mahkeme heyeti tarafından tutuklama nedenlerinden birisi olarak da delillerin henüz toplanmamış olması gösterilmektedir. Sekiz yıl önce icra edilen bir seminere dayalı sözde delillerin hala toplanamamış olması hiçbir şekilde kabul edilemez. Deliller tamamlanmadan, tamamen sahte deliller ve kişisel kanaatlerle bu iddianame nasıl hazırlanmış ve nasıl kabul edilmiştir? Bu kabul hukuk kurallarına ve mevcut kanunlara göre mi yapılmıştır? Daha toplanacak delil mi vardır? Yoksa komplocuların yeni sahte delil üretip yine bir yerlere saklamaları mı beklenmektedir? unutulmamalıdır ki ; Gölcükte çıkanlar yeni delil değil 11 numaralı sahte CD’nin aynısıdır. Bu husus 11.ci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı tarafından açıkça ifade edilmiştir.

9. Her kışlasında cami veya mescidi bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını, kendi camilerini bombalayan ve kendi uçağını düşüren birer cani gibi gösteren iddianamenin tamamen gerçek dışı olduğunu Türk milletine doğrudan anlatabilmek için; daha önce 10.cu Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedilen duruşmaların bir televizyon kanalından canlı olarak yayınlanması talebimizi tekrarlıyoruz. Çünkü 2003 yılında icra edilen plan seminerinin tüm konuşmaları Ordu Komutanının emriyle kayda alınmış ve muhafaza edilmiştir. Bu seminerin üst komutanlıklar tarafından emredilen katılımcı ve gözlemci personelin iştirakiyle açıkça ve legal olarak yapıldığını Türk Milleti görmelidir. Müvekkillerimizin uğruna canlarını feda edeceklerine dair namus ve şerefleri üzerine ant içtikleri Yüce Milletimizden saklayacak hiçbir şeylerinin olmadığını ve tüm suçlamaların asılsız olduğunu tüm dünyaya haykırıyoruz.

10. Sonuç olarak;

a) Mevcut durumu itibariyle bir garabet olan bu iddianame bir iftiranamedir! Ve iddianameye esas teşkil eden sözde Balyoz Planı 194 sanık için açık bir komplo ve bir dijital terördür.
b) İddianamedeki suçlamaları tümüyle reddediyoruz.
c) Mahkeme Heyetini Balyoz Güvenlik Harekât Planı denen komployu kimlerin hazırladığını bulmaya davet ediyoruz.
d) Duruşmaların televizyonlardan canlı yayınlanmasını talep ediyoruz.
e) Mahkeme Heyetinden herhangi bir lütuf değil, Türk Milletinin kendilerine verdiği yargılama yetkisini, evrensel hukuk kuralları ve mevcut kanunlar çerçevesinde,vicdanlarının sesine kulak vererek kullanmalarını, hukukun gereklerine ve ettikleri yemine uygun kararlar vermelerini bekliyoruz.

TSK Muvazzaf ve Emekli Asker Tutukluları Adına

(E) Orgeneral Şükrü Sarıışık
Kur.Alb.Yılmaz Çongar

1651 TUTUKLUDAN AÇIKLAMA: Duyarlı davranacağınızı umarak..” hakkında 3 yorum

  1. ERSİN ÖZBEY

    ÜLKE ELDEN GİDİYOR KİMSE UMURSAMIYOR MAALESEF BİZLER DE YETERİNCE ÇALIŞAMADIK

    Cevapla
  2. Rıza GÜNER

    DEMEK Kİ; İHTİLAT ŞARTI, HERKESE UYGULANABİLİYORMUŞ!..

    Günlerden bir gün, Köprülü Mehmet Paşa, muhtemelen Beyazıt Meydanı’da, iki aylık Alevi Bebeğini, TÖRENLE BOĞUP ÖLDÜRMÜŞTÜR… İki aylık Alevi bebeğinin, büyüdüğünde ülkeye nifak sokmasından, karışıklığa sebep olmasından kuşku duyulmuş ve bu kuşkunun gereği yapılmıştır.

    Cumhuriyet dönemine kadar, yalnızca Alevilere, Alevi muamelesi yapılırken; Cumhuriyet döneminde sosyalistlere, komünistlere ve sağcı olmayan herkese Alevi muamelesi yapılmış ve İHTİLAT ŞARTI uygulanmıştır.

    Şair Nazım Hikmet, göz açıp kapayıncaya kadar, Orduyu İsyana Teşvik’ten on beş yıl, Deniz Kuvvetleri İsyana Teşvikten yirmi yıl ceza almıştır.

    İhtilat Şartı uygulandığından; birkaç Harp Okulu öğrencisinde şiirlerinin bulunması, bir ikisi ile selamlaşmış olması ve birini de “oğlum, bizim peşimizi bırak,” diye uyarması; Orduyu İsyana Teşvik kabul edilmiştir.

    İhtilat Şartı uygulandığından; birkaç Deniz Assubayında kitaplarının bulunması da; Nazım Hikmet’in Donanmayı İsyana Teşvik ettiği konusunda mahkemeye yeterince kanaat vermiştir.

    Eğer, bir davada İhtilat Şartı uygulanıyorsa; yalnızca “olmuş bitmişin delili” aranmaz; Yarın işlenmesi mümkün suçun delili de aranır ve Köprülü Mehmet Paşa’nın iki aylık Alevi bebeğini boğarak öldürmesinden, Nazım Hikmet’in yargılanmasından anlaşılacağı gibi; “CEZA YARIN İŞLENMESİ MÜMKÜN OLAN SUÇLAR İÇİN verilir. Tabii… Masumiyet karinesi gibi gerçek Hukuk kurallarına uyma mecburiyeti de yoktur.

    Cumhuriyet Dönemi’nde; Sünni din adamlarına çok büyük yetkieler tanınmış, devletin bütün imkanları ayaklarının altına serilmiştir. Sünni din adamları da bu yetki ve inmkanlardan yararlanarak dünyanın en büyük Halifelik Örgütlerini kurmuşlar, dünyanın en büyük halifelerini yetiştirmişlerdir.

    1990’lı yıllarda, Halife-i Azam Fethullah Hocaefendi Hazretleri; “ÖYLE BİR YAY GERİLDİ, ÖYLE BİR FIRTINA KOPACAK Kİ; DÜNYANIN EN BÜYÜK ORDULARI ÖNÜNDE DİZE GELMİŞTİR, DİZE GELECEKTİR!..” diyordu.

    Tabii… Haklı çıkacaktır!.. Haklı çıkmaması için bir sebep var mı?..

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir