İçine sindirebilenlere bayram kutlu olsun
Ali Rıza Aydın
Odatv.com 20.8.12
Adettendi… Göndereceğiniz kişinin ya da ailenin özelliğine göre kartlar seçilir, ulusal ve dinsel bayramların ya da yeni yılın iyi dilekleri postalanırdı; mevki sahipleri özel kart bastırır, ekonomik olarak zorlananlar baskısız küçük kart ya da beyaz küçük kağıtları kullanırdı. Öyle kalıplaşmış tümceler yerine, kişilere ve dostluklara özel notlar yazılırdı, dilekler renklendirilirdi. Yılda birkaç kez kurulan bu bağlantı, dostların yerlerini ve adreslerini de sabitlerdi.
Artık, internet gönderileri ve özellikle de telefon mesajları iyice yerleşti. Teknolojiye uzak kalınamıyor. Çoğunlukla kalıplaşmış mesajlar bir tuşa basarak rehberdeki herkese gönderiliyor. Kimi mesajlar o kadar mekanik ki, isim bile yazılmıyor. Kişiye özel, anlamlı mesajlara az da olsa rastlamak olanaklı…
Özellikle telefonla yapılan toplu gönderilere alışamadım, yanıt veremiyorum.
Olanağıma göre sesimi duyurmayı, ses duymayı tercih ediyorum.
1976’da Tuzla Piyade Okulunda, kısa süreli birlikte olduğumuz, yemin töreninden önce ayrıldığımız bir arkadaşımla, bayram ve yılbaşı kutlamaları nedeniyle hiç kopmadık. Görüşemiyoruz, ama o klasik deyişle “asker arkadaşlığı” sıcaklığı hiç soğumadı. Ben yanıtı aksatsam bile mesajları geliyor. Olaya, zamana göre mesajlar yazıyor. Aradım, sesini duydum, bu bayramdaki mesajını ve adını yazmak için iznini aldım.
İşte sevgili arkadaşım Mustafa Çoban’ın bu bayramda yazdığı mesaj: “Adalet kılıcının tek yanlı çalıştığı, hukukun guguk yapıldığı, kadına şiddet, kan dökme, iş ve trafik kazaları ile terörün tavan yaptığı şu ortamda içine sindirebilenlere helal ve de kutlu olsun”…
Diyecek söz yok. Yalnızca mesajdaki olumsuzluk listesi uzar, uzadıkça da arkadaşımın yazdıklarını içine sindirenlere ağır gelir. Uzatmayalım, “şeker bayramı şeker tadında kalsın” demeye bile dilim varmıyor.
Hiç olmayacak yerlerde, hiç olmayacak olumsuz durumlarla karşılaştığımda, insanın yapmaması gerekenleri yapanları gördüğümde, -tepkisel olarak-“kutluyorum efendim” derim. Öyle ya, sonuçta insana ve insanlığa yakışmayan olağandışı bir durum söz konusu… Şimdi 36 yıllık arkadaşımın mesajından esinlenerek bu güzelim ülkeyi ve insanlarını bu hale getirenlere, ağız tadını bozanlara ve sömürdükçe sömürenlere aynı sözcükleri kullanacağım:
Yaptıklarınızı içime sindiremiyorum ve kutluyorum efendim…