BAYRAM NASİHATLARI
Bu seneki oruç, Tayyip Bey’i çok sarstı. Oruç tutup sevap kazanacağı yerde,
ağzının ayarını bozunca insanlara hakaret edip günah işleyen biri oldu çıktı.
Neyse şimdi bayram, nasılsa daha düzenli beslenmeye başlamıştır.
Önce Hipoglisemi’si ve onun yansıması olan sinir bozukluğu düzene girer,
sakinleşir ve biraz söz dinler.
Tayyip Bey;
Gürcü inanışında “eleştiri, kişiye verilebilecek en büyük armağandır” denilir.
Hele “nasihat etmek”, “doğruları öğretip, hatadan korumak” Gürcü’lere göre
çok daha makbuldür.
Eğer biri, bir Gürcü’ye nasihat eder ve onu yanlıştan döndürürse, nasihati alan kişi, nasihati verene “velinimeti” gibi davranmak, gördüğünde elini öpüp,
hürmet etmek zorundadır.
Siz de, Türkiyeli bir Gürcü olduğunuzu söylediğiniz için bunları çok iyi biliyor olmalısınız.
Nasihat-ül Yek;
Benim rahmetli Osman Amcamın bir sözü vardı; “Devir desinler devri değil,
devir tasarruf devridir” derdi. Siz bu kurala uymak zorundasınız. Bir daha Milletvekili seçerken “az yakan” dan seçmelisiniz. Ne o öyle, çok benzin yakan Urfalı Bayan vekiliniz?.. Sekiz silindirli Amerikan arabası gibi kızcağız!…
Benzin yakmıyor, sanki lıkır-lıkır içiyor. Lütfen ya derhal değiştirin, ya da
her milletvekiline birer bisiklet alın. Hem spor yapsınlar, hem ulaşım.
Hele viteslisinden alırsanız, PKK’lıları gördüler mi bassınlar pedala, vınnn,
en yakın askeri vesayetçi garnizona…
Nasihat-ı Dü;
İkide bir gazetecileri, televizyoncuları fırçalıyorsunuz. Ne istiyorsunuz
bu adamlardan? Zaten medyanın %95’i sizin emrinizde.
Bir kısmı akrabaların, bir kısmı damadın, bir kısmı cemaatin, bir kısmı da eski mücahit yeni müteahhit AKP zenginlerinin elinde. Bunlar, siz konuşmadığınız zamanlarda bile sizi methetmekteler.
Siz attan düşseniz, bunlar “Dünyada, Başbakanımız kadar attan çabuk inebilen biri yoktur, Başbakanımız attan çabuk inme dünya rekoru kırdı. ” diye manşet atarlar.. Bırakın %5 de demokrasi varmış gibi muhalefetçilik oynasın…
Fakat siz, işi fırça atmaktan, “tehdit etmeye” vardırdınız.
En son Metro açılışında,
“Benim medyaya karşı tavrım vardır ve bundan sonra da olacaktır.” dediniz.
İş tehdide gelince, hemen nasihat devreye girer. Lütfen dinleyin;
Demokratik Hukuk Devletinde, Başbakan’ın kimseye tavrı olmaz olamaz, yapabiliyorsa eşine tavır yapabilir, o da gücü yeterse!…
Başbakan, devletin maliyesini-polisini-hakimini-savcısını, oğlunun gemisinde çalışan müstahdem gibi kullanamaz. “Bak oğlum Savcı, filanca gazetenin patronuna bir kulp takıp onu içeri at.” diyemez.
Veya Maliye Bakanını çağırıp, “Bak yavrucuğum, o gazete patronu var ya,
ona bir kulp takıp, öyle bir ceza yaz ki, feleği şaşsın.” diyemez.
Gün gelir hem o kanunsuz emri vereni, hem de kanunsuz emre uyanı
“kabak oyar gibi oyarlar.”
Çevrenizden, “Bitir bunları Başbakanım, en büyük sensin, Sen Başbakansın
ister asarsın, ister kesersin..” diyen ve sizi suçlu duruma düşürmek isteyen kelekler çıkabilir. Çünkü her devirde, burnunun ucunda peynir görüp, kendini mandıra sahibi sanan gerzekler çıkmıştır. Siz, siz olun sakın yasalara aykırı olarak “devlet gücü” kullanmayın. O güç sadece ve sadece Türk Milletinindir.
Nasihat-ül Se;
Sizi “Karun kadar zengin oldu” deyip hırsızlıkla suçlayan “Kurtulan Numan” ve
“ata bile binemeyen adam, ülkeyi nasıl yönetir, o ülkeyi bölüyor” diye size b.k atan Gaziosmanpaşa semtinden, “Soylu Süleyman” denen iki asilzadeyi partinize almaya kalkmışsınız. Bence hata yapıyorsunuz ama siz bilirsiniz.
Ya insanlar, “Ulan bu iki kişi doğru söylüyorsa” diye düşünmeye başlarlarsa
ne olacak? Biliyorsunuz, Gürcülerde “şüphe en kuvvetli zehirden bile etkilidir”
sözü var. Takdir sizin, ama şunu hiç unutmayın; “Kendi partisine ihanet eden adamlar, herkese ihanet ederler…”
Tayyip Bey,
Bir büyüğünüz olarak bu mübarek bayram günü size üç konuda nasihat ettim.
Bu nasihatleri dinler ve yerine getirirseniz başınız ağrımaz.
Ben lafımı söyler, ortaya bırakırım. Herkes ihtiyacı kadarını alır…
Beni gördüğünüzde, herkesin içinde elimi öpmeye kalkmayın, çok ayıp olur.
Elalem bize rezil olmasın. Haydi siz şimdi Fettah’ın otellerinden birine ailece gidin, istirahat edin, sıcak suya girin.
Fırsat olursa ben yine nasihat ederim…
Sağlık ve başarı dileklerimle.
20 Ağustos 2012
RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu
0 532 211 00 11
TÜRKİYE GAZETECİLİĞİNDE ZATEN NASİHATTEN BAŞKA BİR ŞEY YOK!..
Türkiye gazeteciliğinde Analiz yok, tablo yok, hikaye yok, eleştiri yok, sorgulama yok, Alevi köşe yazarı yok!.. Gazetecilik ve yazarlık, övgü ile ibaret, övgü ile yergiden ibaret.
Beğendiğinizi göklere çıkaracaksınız, beğenmediğinizi yerin dibine batıracaksınız… Sayın Başbakan da bunun farkında ki, övgü istiyor; yerilmek, karalanmak istemiyor… Ortada en fazla iki şık varsa, kötü olan şıkkı kim ister?
Rıfat Serdaroğlu’nun, birinci nasihatine gülmek istedim. Ama ne kadar kendimi zorladımsa gülemedim.
İkinci nasihatte ise; Türkiye’deki gazetecilik özetlenmiş gibi… Türkiye’de, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Nazım Hikmet, Yılmaz Güney gibi yazar ve aydınların artık yetişmemesinin, en önemli aydın kaynağının kurumasının nedeni bu gazeteciliktir… Ne bir gerçeği anlat var, ne bir yanlışı ortaya çıkarmak var… Ne on binlerce kişinin öldürülmesini sorgulamak var…
Bunun; Sayın Başbakan’ın gözünden kaçması, sayın başbakanın böyle gazeteciliğin entellektüel boşluğunu farketmemesi mümkün değil… “Şu yazarı atın!..” dediğinde biliyor ki, o yazarın zerre kadar yazarlık değeri yok!.. Tamamen şişirme, tamamen balon…. Kurulduğu gazete köşesinde ayrılırsa, artık bir şey değil.
1995’te varlık dergisinde Filiz Nayır’a, Yaşar Nabi Nayır’ın bir sözünü değiştirdim ve şöyle dedim: “Nobel’i Yaşar kemal’e vermezler… Verseler verseler, Orhan Pamuk’a verirler… Çünkü Yaşar Kemal’in ne yazdığı belli… Orhan Pamuk’un ne yazdığını anlamak ise mümkün değil. Nobel Jürisi, ‘Orhan Pamuk, belki kimsenin anlamadığı kadar büyük bir şey yazmıştır,’ diye düşünürse, Nobel’i Rhan Pamuk’a verir!”
Gerçekten de Nobel Jürisi, Orhan Pamuk’un kimsenin anlamadığı kadar büyük bir şey yazdığına hükmetti ve bunu Nobel’le ödüllendirdi… Türkiye’nin Edebiyatı da, 1970’li yıllardaki Naturalizm ve sözde Toplumcu Gerçekçilik macerasından sonra, aptal modernizmine ve anlaşılmazcaya vurdu. Gazetecilik de edebiyatı izleyerek, her türlü gerçeklikten, her türlü insanlık ve uygarlıktan koptu; düpedüz övgü ile yergi oldu. Elbette, sayın Başbakan’ın bunları bilmemesi ve anlaşılmazca yazarak Diyanet Hilafetine, Fethullah Hilafetine yardımcı olan köşe yazarlarının yanlışlarından yararlanmaması mümkün değildi.
Üçüncü Nasihat ise Rıfat Serdaroğlu, 2014’te Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacağını aklına bile getirmemiş… Numan Kutulmuş’un, Cumhurbaşkanlığına kazanması mümkün bir aday göstereceğini idrak etmiyor… T24’ün genel yayın yönetmeni Doğan Akın gibi oldukça düşük bir zeka seviyesiyle eski defterleri karıştırmış; araya kara kedi sokmaya uğraşmış…
Ne var ki; Sayın Başbakan da, sayın Numan Kurtulmuş da, siyasetin bir “KAZANMA SANATI” olduğunu bilirler, gereğini de yaparlar.
CHP, Fethullahçı Danışmanların Kılavuzluğunda, Cumhurbaşkanlığına bir kadın aday göstermeyi ve daha şimdiden Cumhurbaşkanlığına havlu atmayı şimdiden ilan etmiş durumda… Geriye Numan Kurtulmuş kalmış.
Ya Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanlığını kazanabilecek bir aday gösterirse?
Sayın Rıfat Serdaroğlu, bir kişiye nasihat etmeden önce, aynaya bakması yerinde olur.