Etiket arşivi: Dr. Ahmet Saltık

Milli aydınlar TÜRKLÜĞE sahip çıkıyor!

Dostlar,

Sitemizde saha önce yayımladığımız bu haberi,
(https://ahmetsaltik.net/milli-aydinlar-turkluge-sahip-cikiyor/)
2 ay sonra bir kez daha paylaşmayı yararlı buluyoruz..

Türkiye’mizin bir yerlerinde “Kuzey Kürdistan” (!) kongresi toplanıyormuş da!

Sevgi ve saygı ile.
28.6.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

======================================

Milli aydınlar TÜRKLÜĞE sahip çıkıyor!

Yeni anayasa çalışmaları kapsamında “Türk” ifadesinin kaldırılmasına tepki gösteren
Türk aydınlarının başlattığı kampanya çığ gibi büyüyor. 400’den çok aydın daha bildiriye imza koydu

İl il, ilçe ilçe gezip “Çağrı Konferansı” serisi başlatacak olan aydınlar; barolar üniversiteler, STK’lar ve gençlere davet yapmaya hazırlanırken sanal alemde de kendiliğinden siteler oluşmaya başladı!

Yeni anayasa çalışmalarında “Türk” ifadesinin anayasadan silinmesine tepki gösteren ve aralarında Prof. Dr. Halil İnalcık, Prof. Doktor İlber Ortaylı, Prof. Dr. İskender Öksüz ve Sadi Somuncuoğlu’nun da yer aldığı 300 aydının, Türk milletine yaptığı çağrıya destek çığ gibi büyüyor. Dün de eski Devlet Bakanı Kamran İnan, eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, emekli Büyükelçi İnal Batu, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ve eski Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek’in de aralarında bulunduğu 400’den fazla kişi, bildiriye imza attı. Prof. İskender Öksüz tarafından okunan bildiri büyük ilgi gördü. Türk Milleti’ne çağrı yapmayı görev olarak üstlendiklerini belirten Öksüz, Ankara’nın ardından diğer illeri de dolaşacaklarını söyledi. Öksüz, “Daha
bu adımları atmadan bildiriye gelen gelen ilgi ve desteği mutlulukla gözledik” dedi.

Asla çıkaramazlar

Prof. Öksüz, bildiriyi Ankara Barosu Konferans Salonu’nda kalabalık bir topluluk önünde okudu. Burada bir konuşma yapan Öksüz, anayasadan Türklük ifadesinin çıkarılmasına  kimsenin gücünün yetmeyeceğini belirterek, şunları söyledi. “Yeni anayasanın olmazsa olmazsı olarak gördüğümüz bu üç madenini çağrısı başka bir duyuru olmadan sosyal medyada kendiliğinden açılan imza kampanyaları ile 30 bine yaklaştı. Ayrıca cumhuriyet tarihi boyunca kamu kuruluşlarının isminde yer alan T.C. ibaresinin kaldırılmasına karşı yurttaşlarımızın gösterdiği asil tepkinin milyonları aştığı görülmektedir. Bütün bunları Türk milletine çağrı metni çerçevesinde değerlendirdiğimizi büyük bir memnuniyetle değerlendiriyoruz. Bize ulaşan bu bilgileri ve imzalarıyla vatanımızın bütünlüğüne milletimizin birliğine ve şerefli vatandaşlarımızın eşitliğine ve devletimizin tekliğine sahip çıkan bu haysiyetli ve cesur destekleri günümüzün ve yarınımızın teminatı olarak görüyoruz.”

İl il, ilçe ilçe gezilecek

Prof. Öksüz, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Baştan beri planladığımız konferanslar ve ziyaretler listesi ilan edilecek ve il il, ilçe ilçe ” Çağrı Konferansları “na ve gezilerine başlanacaktır. Bu bağlamda üniversitelerimiz, barolarımız, meslek kuruluşlarımız, STK’larımız ve gençlerimize de çağrımız var. Harekete geçerek benzer demokratik platformlarda aziz vatandaşlarımızı aydınlatma görevini üstleniniz. Durumun ciddiyetini dikkate alarak, vatan savunmasında kararlı bir faaliyeti gerçekleştiriniz.”
İŞTE O BİLDİRİ
Aydınların kamuoyuna açıkladığı 3 maddelik bildiri şöyle                          :

==================================================================
1. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu ve sahibi olan Türk milletinin adı,
vatandaşlık tarifinden ve Anayasa’dan çıkarılamaz. 

2. Devletimizin eşit ve şerefli üyeleri olan aziz vatandaşlarımız,
ırklara ve mezheplere ayrıştırılamaz. 

3. Anadolu coğrafyasında Selçuklu ile başlayın Osmanlı ile devam eden
Türk Milleti’nin kesintisiz egemenliğini esas alan büyük Atatürk’ün kurduğu
milli devlet yapısı ortadan kaldırılamaz.
(18 Nisan 2013, Ankara)

==================================================================
Prof. Kafalı: Bu yolda yılmadan yürüyeceğiz
Toplantıya katılan bazı aydınlar, kampanya hakkında YENİÇAĞ’a açıklamalarda bulundu.

Prof. Mustafa Kafalı, imza kampanyasının giderek büyük ilgi gördüğünü ve vatanına sahip çıkanların sayısındaki artışın kamuoyu tarafından görüldüğünü belirterek,
“Ben de artık Türkiye kadar iyiyim. Türkiye’ye baktığınız zaman işlerin iyi gitmediğini görüyorsunuz. Üzülüyorum. Vatanına sahip çıkanları gördüğünüz zaman ise seviniyorsunuz” dedi. Prof. Sevgi Kafalı da “Başlatılan bu çalışmaya iktidar her ne kadar tepki gösterse de yılmadan yolumuzda yürüyeceğiz. Başbakan konuşmalarında bizi ima ederek ’Amaçlarına ulaşamaz’demeye çalışıyor ama biz sonuna kadar giderek
Türk milletini uyandıracağız.” diye konuştu.

Toplantıya katılanlardan eski Çalışma ve  Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan, aydınların başlattığı kampanyaya tam destek verdiğini ifade etti.

Okuyan, “Bu çağrı karşısında sessiz kalınması mümkün değildir. Ben de bugün buraya gelerek desteğimi gösterdim. Bundan sonra ’Türklük’konusunda daha hassas davranma zamanı” dedi.

Eski Devlet Bakanı Hasan Macit ise herkesin tarafını belli etmesinin zorunlu olduğunu kaydetti. Macit, şöyle konuştu: “Artık sağ ve sol kavramlarına göre tanımlama kalmadı. Bunun yerine milli olanlarla olmayanlar var. Dolayısıyla tarafınızı net bir şekilde
ortaya koymanız gerekiyor. Bu artık önemli bir dava haline geldi.”

Eski Devlet Bakanı Sadi Somuncuoğlu da Başbakan Erdoğan ile teröristbaşı
Abdullah Öcalan arasında mutabakata varıldığının ortaya çıktığını söyledi.
Somuncuoğlu, Erdoğan’ın görevlendirdiği 63 akıl insana da tepki göstererek
şunları söyledi:

“Bildiriyi okuduktan sonra % 70’i bölücü zihniyetten oluşan bir akil adamlar faaliyeti başlatılmıştır. Terörist başı Öcalan ile Başbakan arasında varılan mutabakatın hayırlı olduğunu anlatıyor ve milleti ikna etmeye çalışıyorlar. Hangi yolla olursa olsun görüşlerini bu istikamette anlatacaklardır.”
Sanal alemde büyük destek
Bildiriye destek sanal alemde de hızla artıyor. 620 öğretim üyesi, eski rektör ve dekanlarla yurt dışından destek verenler dahil 271 profesör, 768 öğretmen, 165 gazeteci ve yazar, 219 hekim, 132 hukukçu ve 10 büyükelçi, internet üzerinden bildiriye imza attı. Şu ana kadar internet sitelerinde toplanan imza sayısı şöyle:

Vatanseveriz.com: 13 bin 479
İmza.la/tc-vatandaslarindan-hukumete-uyari: 7 bin 746
İmza.la/turk-milleti-ne-cagri: 6 bin 390
RİHİ BİLDİRİYE BU İSİMLER DE İMZA ATTI…
Kâmran İnan, İnal Batu, Kurtuluş Taşkent, Mehmet N. Yıldırım, Müfit Özdeş, Numan Hazar, Nuri Yıldırım, Tugay Uluçevik, Türkekul Kurttekin, Uğur Ergun. Prof. Dr. Özer Serper, Prof. Dr. Nusret Çam, Prof. Dr. Bekir Batı, Prof. Dr. Ramazan Durmaz, Prof. Dr. Mehmet Okur, Prof. Dr. Timur Kocaoğlu, Prof. Dr. Ayşe İlker, Prof. Dr. Nadim Macit, Prof. Dr. İsmet Çetin, Prof. Dr. Leyla Karahan, Prof. Dr. Ceval Kaya, Prof. Dr. Mustafa Aksoy, Prof. Dr. M. Fatih Köksal, Prof. Dr. Hasan Tunç, Prof. Dr. Vahit Türk, Prof. Dr. Ertuğ Avşar, Prof. Dr. Ayşe Yücel Çetin, Prof. Dr. Fatih Kirişçioğlu, Prof. Dr. İzzet Sak, Prof. Dr. Muhittin Tuş, Prof. Dr. Şuayip Karakaş, Prof. Dr. Fikret Burak, Prof. Dr. İbrahim Aydın, Prof. Dr. Hande Dağcı, Prof. Dr. E. Murat Esin, Prof. Dr. Şakire Pogun, Prof. Dr. Halil Ceşitli, Prof. Dr. Mucide Ak, Prof. Dr. Recep Erol Sezer, Prof. Dr. Korkut Ersoy, Prof. Dr. Nazmiye Altıntaş, Prof. Dr. H.Yusuf Gökalp, Prof. Dr. Abdullah Korkmaz, Prof. Dr. Ali Baş, Prof. Dr. Eyüp Karakaş, Prof. Dr. Yücel Tanyeri, Prof. Dr. Ömer Saydam UysalProf. Dr. Faruk Aykan, Prof. Dr. Şafak Şahlan, Prof. Dr. Abdullah Keçik, Prof. Dr. İsmail Hakkı Koçar, Prof. Dr. Siber Göksel, Prof. Dr. Tezer Fırat, Prof. Dr. Kemal Çınar, Prof. Dr. Aytekin Besim, Prof. Dr. Özkan Özden, Prof. Dr. Nuray Erkan Özden, Prof. Dr. Nimet Yıldırım, Prof. Dr. Fevzi Çakmak, Prof. Dr. Haluk Ferhat Ecer, Prof. Dr. Yüksel Şahin, Prof. Dr. Erhan Özdiler, Prof. Dr. Zerrin Bayrakdar, Prof. Dr. Eşref Yüksel, Prof. Dr. İlhan Sungur, Prof. Dr. Mehmet Ali Körkpınar, Prof. Dr. Nilgün Çerikçioğlu, Prof. Dr. Ayla Kaya, Prof. Dr. Bahar Doğan, Prof. Dr. Yavuz Bağcı, Prof. Dr. Remzi Duran, Prof. Dr. Feyzullah Eroğlu, Prof. Dr. Ayşe İrmiş, Prof. Dr. Sabahat Bayrak Kök, Prof. Dr. Yalçın Göğüş, Prof. Dr. Fikret Karaca, Prof. Dr. Vehbi Doğan Sorguç, Prof. Dr. Erdal Açıkses, Prof. Dr. Tuncer Ören, Prof. Dr. L. Berrin Erbay, Prof. Dr. Necmi Değer, Prof. Dr. Hasan Basri Üstünbaş, Prof. Dr. Ahmet Günşen, Prof. Dr. Hasan Basri Gülcü, Prof. Dr. İhsan Keleş, Prof. Dr. Taylan Aksu, Prof. Dr. Osman Ceyhan,Prof. Dr. Ramazan Durgut, Prof. Dr. Mehmet Bozkurt Ataman, Prof. Dr. Nuriye Akev, Prof. Dr. Ayşe Sevin Özdeniz, Prof. Dr. Fetih Gülyüz, Prof. Dr. İzzet Karahan, Prof. Dr. Duran Altıparmak, Prof. Dr. Salih Çeçen, Prof. Dr. Cahit Kalkan, Prof. Dr. Ali Durmaz, Prof. Dr. Bünyamin Traş, Prof. Dr. Mehmet Maden, Prof. Dr. M. Kudret Selçuk, Prof. Dr. Nafiz Delen, Prof. Dr. Ahmet Karataş, Prof. Dr. İbrahim Arslanoğlu,Prof. Dr. Habibe Özmen, Prof. Dr. Salim Cöhce, Prof. Dr. Seçkin Ergin, Prof. Dr. Ahmet Gökkuş, Prof. Dr. Salih Zeki Bulut, Prof. Dr. Cankat Tulunay, Prof. Dr. İbrahim Somuncu, Prof. Dr. Mehmet Karapınar, Prof. Dr. Mustafa Atasever, Prof. Dr. Ahmet Aksın, Prof. Dr. D. Ali Çınar, Prof. Dr.Nursel Aksın, Prof. Dr. Acar Sevim, Prof. Dr. Seçkin Pehlivanoğlu, Prof. Dr. Eftal Yücel, Prof. Dr. Kazım Önel, Prof. Dr. Ahmet Ateş Şahin, Prof. Dr. M. Kemal Çiftçi, Prof. Dr. Şeref İnal, Prof. Dr. Fatma İnal, Prof. Dr. Rahmi Doğanay, Prof. Dr. Ömer Tarım,Prof. Dr. Cahit Konak, Prof. Dr. Mahmut Ok, Prof. Dr. Hasan Hüseyin Dönmez, Prof. Dr. Mustafa Karakaya, Prof. Dr. Sadettin Tıpırdamaz, Prof. Dr. Feyzullah Güçlü, Prof. Dr. Mustafa Acaroğlu, Prof. Dr. Hüdaverdi Erer, Prof. Dr. Övgün Anmet Ercan, Prof. Dr. Özer Pala, Prof. Dr. Bilal Dik, Prof. Dr. Mehmet Ali Azman, Prof. Dr. Behiç Coşkun, Prof. Dr. Erdem Koç, Prof. Dr. Orhan Kılıç, Prof. Dr. Öner Samanlı,Prof. Dr. Necmettin Özerkmen, Prof. Dr. Erdem Koç, Prof. Dr. Nejat Akar, Prof. Dr. Ayfer Tuncer, Prof. Dr. Ramazan Demir, Prof. Dr. Neyyire Yasemin Yalım, Prof. Dr. Abdülkerim Kasım Baltacı, Prof. Dr. Necmi İşler, Prof. Dr. Selami Kılıç, Prof. Dr. Mete Korkut Gülmen,Prof. Dr. Sevim Balcı, Prof. Dr. Fevzi Yılmaz Göğüş, Prof. Dr. Orhan Çetin, Prof. Dr. Mutlu Sevinç, Prof. Dr. Fahrettin Alkan, Prof. Dr. Celal İzci, Prof. Dr. Sezen Koşay, Prof. Dr. Suat Akgün, Prof. Dr. Kayhan Öztürk, Prof. Dr. Önder Tuzcu, Prof. Dr. Güzide Turanlı, Prof. Dr. V. Doğan Sorguç, Prof. Dr. İsmail Hakkı Nur, Prof. Dr. Ayşe Yüce, Prof. Dr. Şanslı Şenol, Prof. Dr. Emel Türk Arıbaş, Prof. Dr. Ömür Ceylan, Prof. Dr. Egemen İdiman, Prof. Dr. Nazmiye Kaya, Prof. Dr. Fethi İdiman, Prof. Dr. Muammer Elmas, Prof. Dr. Beşir Şahin, Prof. Dr. Çetin Pekacar, Prof. Dr. Recep Çetin, Prof. Dr. Tuncay Özgünen, Prof. Dr. Naciye Yıldız, Prof. Dr. İrfan Nasrattınoğlu, Prof. Dr. Osman Erganis,Prof. Dr. Kemal Arı, Prof. Dr. Ali Berat Alptekin, Prof. Dr. Dursun Taşcı, Prof. Dr. Nuri Köstüklü, Prof. Dr. D. Ali Dinç, Prof. Dr. Mithat Kerim Arslan, Prof. Dr. Ferruh Yıldız, Prof. Dr. Semi Şen, Prof. Dr. Faris Karahan, Prof. Dr. Ömür Gülmen, Prof. Dr. Nilgün Alptekin, Prof. Dr. Ali Naki Selmanpakoğlu, Prof. Dr. Hasan Serdaroğlu, Prof. Dr. Tugrul Pirnar, Prof. Dr. Bilgin Kaftanoğlu, Prof. Dr. Rukiye Ömeroğlu, Prof. Dr. Haluk Güvenç, Prof. Dr. Deniz Ünsalan, Prof. Dr. Işınsu Kuzu, Prof. Dr. Emine Özcan, Prof. Dr. Yavuz Sezen, Prof. Dr. Beşir Şahin, Prof. Dr. A. Ziya Aktaş, Prof. Dr. Onur Kenan Ünlü, Prof. Dr. Ali Rıza Köymen, Prof. Dr. Nigan Bayazıt, Prof. Dr. Yahya Sezai Tezel, Prof. Dr. Recep Kök, Prof. Dr. Adnan Tepecik, Prof. Dr. Oktay Gürsoy, Prof. Dr. Abdülkadir Konuk, Prof. Dr. Ali Günyaktı, Prof. Dr. Ali Murat Danyal, Prof. Dr. Ali Yazıcı, Prof. Dr. Ayhan Albostan, Prof. Dr. Ayşe Çetin, Prof. Dr. Bahtiyar Mehmetoğlu, Prof. Dr. Bilgin Kaftanoğlu,Prof. Dr. Ebubekir Altuntaş, Prof. Dr. Fatih Kirişçioğlu, Prof. Dr. Fatoş Yarman Vural, Prof. Dr. Gülhan Özbayoğlu, Prof. Dr. Güzide Turanlı, Prof. Dr. Hacer Tor, Prof. Dr. Harun Ülger, Prof. Dr. Hasan Coşlu, Prof. Dr. Hayati Sarı, Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, Prof. Dr. Hüseyin Şimşek, Prof. Dr. İsmet Çetin, Prof. Dr. Kemal Üçüncü, Prof. Dr. Kudret Güven, Prof. Dr. Leyla Karahan, Prof. Dr. M. Münir Atalar,Prof. Dr. Mahmut Hortacsu, Prof. Dr. Mehmet Atçeken, Prof. Dr. Mehmet Bayraktar, Prof. Dr. Mehmet Haberal, Prof. Dr. Mesut Anıl, Prof. Dr. Mustafa Ceylan, Prof. Dr. Mustafa Poyraz, Prof. Dr. Naciye Yıldız, Prof. Dr. Nazif Geboloğlu, Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Prof. Dr. Nurşen Mazıcı, Prof. Dr. Oya Akgönenç, Prof. Dr. Ö.Faruk Taşer, Prof. Dr. Rüstem Cangi, Prof. Dr. Sema Barutçu Özönder, Prof. Dr. Sibel Özel, Prof. Dr. Süleyman Güngör, Prof. Dr. Sümer Şahin, Prof. Dr. Şakir Akça, Prof. Dr. Şule Pekyardımcı, Prof. Dr. Tolga Yarman, Prof. Dr. Yalçın Küçük, Prof. Dr. Yusuf Yanar, Prof. Dr. Zafer Demir, Prof. Dr. Zafer Ulutaş, Prof. Dr. Zuhal Yüksel, Prof. Dr. Abdullah Kopuzlu, Prof. Dr. Abdullah Mağden, Prof. Dr. Ali Gürol, Prof. Dr. Cavit Kazaz, Prof. Dr. Hamdullah Kılıç, Prof. Dr. Hasan Seçen, Prof. Dr. Ramazan Altundaş, Prof. Dr. Ümit Demir, Prof. Dr. Yakup Kurucu, Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, Prof. Dr. Yunus Kara, Prof. Dr. Yusuf Şahin, Prof. Dr. Ahmet SALTIKNoyan Umruk (E. Tuğgeneral), Hakkı Baha Tüzüner (E. Korgeneral), Abdullah Necati İkizoğlu (E. Orgeneral), Yaşar Karagöz (E. Tümgeneral), Armağan Kuloğlu (E. Tümgeneral), Hasan Iğsız (E. Orgeneral), İsmail Hakkı Pekin  (E. Korgeneral), Mehmet Eröz  (E. Korgeneral), Necati Gültekin (E. Tuğgeneral) Dr. Munir Erim, Dr. Turhan Candan, Dr.  Kürşat Kadir Canlı, Dr. Alisina Mengi, Dr. Sezer Ozyavuz, Dr. Erhan Atesci, Dr.  Erden Alper Külcü, Dr. Emil Novruzov, Dr. Ferudun Sıtkı Eren, Dr. Hikmet Ülker, Dr. Musa Yılmaz, Dr. Hamdi Hacibedel, Dr. Levent Akçay, Dr. Cahit Pekyardımcı, Dr. Mehmet Ünlü, Dr. Mesut Aslan, Dr. Metin Denli, Dr. Miktat Sen, Dr. Oğuz Paköz, Şenol Konukçu (Gazeteci), Abdullah Azizoğlu (Gazeteci), Musa İmdat (Gazeteci), Ramazan Durmuş (Gazeteci), Serdar Koçak (Gazeteci), Haldun Aytı (Gazeteci), Hülya Narin(Gazeteci), Yücel Tanay (Gazeteci), Can Pulak (Gazeteci), Ceyhun Bozkurt (Gazeteci),Gülter Gülsen Kolankaya (Gazeteci), A.Tuncay Özkan (Gazeteci), Deniz Yıldırım (Gazeteci), Hikmet Çiçek (Gazeteci), Mehmet Faraç (Gazeteci), Mustafa Balbay(Gazeteci- Milletvekili), Turhan Özlü (Gazeteci), Yücel Hacaloğlu (Gazeteci) Turan Yıldırım (İşadamı), Cumali Köktaş  (İşadamı), Namık Melek  (İşadamı), Kenan Demir  (İşadamı), Serdar Tavukçu  (İşadamı), Zülfikar Altay  (İşadamı), İhsen Erkin Özkan  (İşadamı), Aydoğan Buğalıdüzü  (İşadamı), Fatih Mehmet Kılıç  (İşadamı), Süleyman Er  (İşadamı), Hüseyin Tuğrul  (İşadamı), Alihan Mengeneci  (İşadamı), Mete Kumbar  (İşadamı), Muammer Demirci  (İşadamı), Aziz Cüneyt Yüksel  (İşadamı), Orhan Özdemir  (İşadamı), Halis Bayat  (İşadamı), Recep Alemdar  (İşadamı), Tuncay Kılıç  (İşadamı), Alperen Bozkurt  (İşadamı), Tuncay Yüksel  (İşadamı), İbrahim Hüseyin Gülgen  (İşadamı), Burak Ilgaz  (İşadamı), Akif Pırasa  (İşadamı), Selahattin Enli  (İşadamı), Ajlan Okman  (İşadamı), Oktay Uyar  (İşadamı), Nihat Apaydın  (İşadamı), Ali Ergin  (İşadamı), Ali Rıza Çelikay  (İşadamı), Ali Şişman  (İşadamı), Bilal Aslan  (İşadamı), Fatih Aran  (İşadamı), Hikmet Kural  (İşadamı), Mehmet Enver  (İşadamı), Mehmet Görgen  (İşadamı), Mehmet Muhterem Gözütok  (İşadamı), Mesut Zeybek  (İşadamı), Nevzat Kurtoğlu  (İşadamı), Nihat Batar  (İşadamı), Osman Gazi Köseoğlu  (İşadamı), Recep Bekdemir  (İşadamı), Sadık Güner  (İşadamı), Salih Özpideciler  (İşadamı), Sedat Kara (İşadamı), Sedat Yurtseven (İşadamı), Süleyman Uluocak (İşadamı), Ahmet Nebi Kadıoğlu (İşadamı), Hakan Güngör (İşadamı), Ünal Mısırlıoğlu (İşadamı), Ahmet Yalçınkaya (İşadamı), Abdurrahim Aydemir (İşadamı), Osman Demir (Yönetici), Mustafa Arman (Yönetici), Nazmi Bilke (İşadamı) Sanem Arslan (Hukukçu), Ayşegül Dalkır Kahveci (Hukukçu), Hakkı Kavas (Hukukçu), İsmail Karadağ (Hukukçu), Kerim Yılmaz (Hukukçu), Betül Tortamış (Hukukçu), Osman Niyazi Müftüoğlu (Hukukçu), Günay Öndeş (Hukukçu), Ahmet Yılmaz (Hukukçu), Mustafa Nevruz Sıvacı (Hukukçu), Naciye Çidam (Avukat), Adnan Çöktü (Avukat), Aysel Uluçevik (Avukat), İsmail Kılıç (Avukat) Kemal Kerinçsiz (Avukat), Metehan Altay (Avukat), Metin Öney (Avukat), Mürsel Aslan (Avukat), Önder Özdemir (Avukat), Sadık Cansever (Avukat), Şevket Can Özbey (Avukat), Tayfun İçli (Avukat), Ülkü Çekiç (Avukat), Vecdi Aksakal (Avukat) Soner Buğdaylı (Öğretmen), Hakkı Kahveci (Öğretmen),Mehmet Kılınç (Öğretmen), Tolga Elbirlik (Öğretmen), Cafer Uslu (Öğretmen), İrfan Karaoğlu (Öğretmen), Nurtaç Usta (Öğretmen), Ali Nihat Elhan (Öğretmen), Ümran Demir (Öğretmen), İdris Kılıçaslan (Öğretmen), Eyüp Uzunali (Öğretmen), Hüseyin Özevcimen (Öğretmen),Necmiye Özevcimen (Öğretmen), Ahmet Civcik (Öğretmen), Deniz Seyhan (Öğretmen), Hakan Aktulga (Öğretmen), Murat Sert (Öğretmen), Sabri Önder (Öğretmen), Oğuz Coşkun (Öğretmen), Faruk Yıldırım (Öğretmen).

18 Nisan 2013, YENİÇAĞ..

==================================================================

 

ŞERİAT ÜLKESİNDE KADIN OLMAK

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz Ulusal Eğitim Derneği, 2012-13 döneminin son Cumartesi konferansını 29 Haziran 2013 günü düzenliyor..Sn. Zekiye Yüksel sunuyor..

  • ŞERİAT ÜLKESİNDE KADIN OLMAK

Gene saat 14:00’te..

Teşekkür ederiz derneğimize..

Ayı gün saat 15:00’te de Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan‘ın
“ŞEYTAN ÜÇGENİNDE DEMOKRASİ” konferansı var..
Mithatpaşa Cd. 49/5’te..
Bu duyuru da web sitemizde..

https://ahmetsaltik.net/konferans-seytan-ucgeninde-demokrasi-oyunu/

1044990_10201022031225841_915846350_n

Sevgi ve saygı ile.
28.6.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net


SİZİ AYAK TAKIMLARI SİZİ!

Dostlar,

Sayın Rifat Serdaroğlu yazdıkça açılıyor..

Müthiş bir kalem oldu..

Bakar mısınız aşağıdaki olağanüstü taşlamaya (hicve, yergiye)!

Yaşasın demokrasi..

Teşekkürler Sayın Serdaroğlu!

Sevgi ve saygı ile.
28.6.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===================================

SİZİ AYAK TAKIMLARI SİZİ!

portresi3

Rifat SERDAROĞLU

Siz kendinizi ne sandınız yahu?
Siz kim “Fenerbahçe Cumhuriyeti” kurmak kim? Cumhuriyet kurulacaksa ben kurarım.
Hem de Ilımlısından!
Kuvvayı Milliye imiş!
Biz tüm Milliyetçiliği ayaklar altına almadık mı?

 

Çarşı, her şeye karşıymış! Ne Çarşısı be? Çarşı kurulacaksa ben kurarım.
Üstelik Taksim’in göbeğine kurarım, hem de AVM’lisinden.

Fener’i cemaate teslim etmeyen ve bana boyun eğmeyen Başkanınızı deliğe tıktıran kim? Onu içerde tutturan kim? Elinizden kupayı alıp sizi Avrupa’ya göndermeyen kim, hala anlamadınız mı?

Benim adamım olan “Torbeş’i” sözüm ona başınızdan attınız!  Ama ben ne yaptım? Aldım adamımı futbolun başına oturttum, size şapka olsun diye!
Yetmedi iki gazete verdim emrine, eğlensin diye çocuk.

Siz kalkacaksınız, biriniz Kadıköy’den yürüyerek köprüyü geçip Taksim’e geleceksiniz. Diğeriniz Çarşı dediğiniz fitne yuvasından çıkıp, benim sarayımın önünden geçeceksiniz!
Sizler kimsiniz yahu? Ayaklar ne zaman baş oldu?
Haddinizi bilin bana biat edin, kapatırım takımlarınızı, kalırsınız orta yerde dımdızlak, yetim bebeler gibi.

Sizler ikiniz de safsınız yahu!

Hem UEFA’nın ikinizi birden Avrupa’dan şutlayan kararının, hem de dikbaşlı Başkanın makamını elinden alan mahkeme kararının tesadüf eseri bir araya geldiğini mi zannediyorsunuz?

Ben boşuna mı Ali Dibo denen adamı Bakan yaptım?

Platini’yi babanızın hayrına mı Türkiye’ye getirtip, kulağını büktüm?
Sizlerin uyanık iken düşündüğünüz şeytanlığı ben uykuda bulurum be!
Bak yerel seçimler öncesi hem sizlerin lastiğini patlattım, hem de Kasımpaşa
ve Kayseri’yi Avrupa’ya gönderdim. Şeytanın aklına gelir mi bu plan?

Ben nasılsa sizin statlarınıza artık gelemeyeceğim. Yanlışlıkla gelsem,
çoluk-çocuk beni rezil edeceksiniz. Bundan adım gibi eminim.
Benim gelemediğim yerleri sizlere zindan etmezsem ben de adam değilim.

  • Ulan, sizlerin topunuzun bir besmelelik canı kalmış be!

Benim oğlum bina okur, döner-döner gene okur.
Et tekrar-ı Ahsen, velev kane yüz seksen.

  • Camilerde içki içtiniz ulan.
  • Başörtülü kızlarımızı dövdünüz be.
  • Kürt kardeşlerim, sizlere uymadılar ama n’aber?
  • Polise o emri ben verdim, ben.

Perşembe günü de, kulübe polisi yine ben gönderdim.
Benden iyi Demokrat mumla arasanız bulamazsınız.

  • Adamın gözünü çıkartırım ulan.
  • Ulan sizin yaptığınızı Apo yapmadı yahu. O benim cankuşum be…

Kim bağlıyor ulan kollarımı? Bu beyaz gömlek nerden çıktı be?
Pırlantalarım, milyar-milyar dolarlarım var benim. Esad benim kardeşim idi,
Kaddafi bana ödül verdi, Hamas bana tapar. Yahudiler de ödül verdi.
Ararım Obama’yı şimdi.

Siyah – Beyaz / Sarı – Lacivert.
Dünyanın kralıyım ben, bırakın bağlamayın beni yahu…

Sağlık ve başarı dileklerimle.

28 Haziran 2013

RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
facebook.com/rifatserdaroglu35
0 532 211 00 11

Kuzey Kürdistan Neresi?

Dostlar,

CHP Uşak milletvekili Sayın Av. Dilek Akagün Yılmaz’dan,
Başbakan Erdoğan’a zıpkın gibi soru :

  • Kuzey Kürdistan Neresi ????

Evet Başbakan R.T. Erdoğan
Net, kıvırmadan yanıtlar bekliyoruz..
Hem de gecikmeden, oyalamadan..
Demokrasi bu işte..
Saydam (şeffaf) olacaksınız, hesap verebilir  – hesap sorulabilir olacaksınız.

Turgut Özal gibi hesabı mahkeme-i kübraya havale etmeyeceksiniz, edemeyeceksiniz.
Önce bana, yurttaş olarak hesap verceksiniz..

Teşekkürler yurtsever ve yürekli milletvekili Sayın Av. Dilek Akagün Yılmaz!

Sevgi ve saygı ile.
28.6.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

============================================

Kuzey Kürdistan Neresi                        ??????

CHP Uşak milletvekili Av. Dilek Akagün Yılmaz, Başbakan Erdoğan’a
15-16 Haziran 2013 günlerinde yapılan
“Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı”nı sordu.

Toplantıda;

– “Kürdistan halklarının kendi tercihleriyle (özerklik-federasyon-bağımsızlık gibi) statülerini belirleme hakkına sahip olduğu,

– Kürdistan halklarının kendi kaderini tayin hakkının sadece Kürdistan halkının kararına ve onayına bırakılması,

– Anadilde eğitim ve Kürtçenin resmi dil olarak kabulü
,
anayasal güvence altına alınması,

Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması,

PKK‘nın terör örgütleri listesinden çıkarılması

kararlarının alındığını hatırlatan Yılmaz, Erdoğan’a şunları sordu:

1)Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı’ndan sonra yayınlanan sonuç bildirgesinde belirtildiği gibi ülkemizde “Kuzey Kürdistan” olarak nitelendirilen ayrı bir bölge mi oluşturulmuştur? Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak böyle bir bölgenin
fiili olarak oluşturulmasına onay veriyor musunuz?

2)Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 3. maddesinde belirtilen

Türkiye Devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.

ilkesini açıkça ihlal ederek bu bölgeyi fiili olarak kurup Anayasal bir suç işleyen bu kişi, kurum veya örgütler ile ilgili yasal işlem başlatılmış mıdır?

3)Söz konusu konferansta dile getirilen

“Kürtçenin resmi dil olarak tanınması,
anadilde eğitim,
Abdullah Öcalan’ın tahliyesi ve
PKK’nın terör örgütü listesinden çıkarılması..

gibi talepleri hükümet olarak yerine getirmeyi düşünüyor musunuz?

4)BDP’nin, “Çözüm Süreci”nin 2. aşamasına geçildiğini söylediği bu günlerde hükümetinize verdiği bilinen 25 maddelik Demokratikleşme Paketi’ni neden açıklamıyorsunuz?

Halktan gizlediğiniz nedir?

5)Taksim’de gezi parkı eylemleri sırasında terörist Öcalan’ın posterlerini indirttiğinizi övünerek söylemektesiniz, ancak Diyarbakır’da Öcalan’ın isteği ile yapılan ve ülkenin
bir bölgesinin bölünmesinin ve Öcalan’ın tahliyesinin talep edildiği bu toplantıya karşı
neden sessiz kalıyorsunuz?

6)Ülkemizde bir ortaçağ kurumu olan toprak ağalığının yoksul Kürt köylüsünün temel sorunu olması nedeniyle ortadan kaldırılması, ekonomik kalkınma ve ülkemizin gerçekten demokratikleştirilmesi yerine, sadece gerici ve bölücü yaklaşımlarla
Kürt vatandaşlarımızın sorununun çözülebileceğine inanıyor musunuz?

Odatv.com,  27 HAZIRAN 2013

MED SCHOOL EXAM

Dostlar,

Prof. Dr. Ali Ercan hocamızdan nefis bir espri..

İngilizce olduğu için hoşgörü dileriz..

Sevgi ve saygı ile.
28.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================

MED SCHOOL EXAM

When I took the entrance exam for medical school,
I was perplexed by this question:

“Rearrange the letters:  P-N-E-S-I  to spell out the part of the human body that is most useful when erect.”
.
.
.
.
.
.
Those who spelled SPINE became doctors. The rest are in Parliament. 

 

YORGANI BÜYÜTMEK GEREK

Dostlar,

Saygıdeğer dostumuz Zeki Sarıhan’dan kısa, özlü, duygu ve de akıl yüklü çoooooooooooooook hoş bir yazı..

Teşekkürler değerli Sarıhan..

Sevgi ve saygı ile.
28.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=================================

YORGANI BÜYÜTMEK GEREK

Zeki_Sarihan_portresi

 

Zeki Sarıhan

Millet olarak hepimiz bir aile sayılırız. Öyle değil mi?
Öyle değilse kardeşlik adına söylenecek ve yazılacak her söz bir yalandan ibarettir.

Çok çocuklu ailelerde olduğu gibi milletin bireyleri olarak hepimiz bir yatakta yatıyoruz. Türkler, Kürtler; dindarlar, laikler; sağcılar, solcular; işçiler, çiftçiler, memurlar, gençler, askerler, serbest meslek sahipleri…

Ancak üstümüzdeki yorgan küçük geliyor. Üşümemek için birimiz yorganı kendi üstüne çekiyor, öteki taraftaki açıkta kalıyor. Öteki taraftaki çekiyor, beriki taraftaki açıkta kalıyor.

Yorganı çekiştirip duruyoruz. Milletin çocukları bu yorgandan ısınabilmek için kavga ediyoruz. Yorgan parçalanacak!

Yapılacak olan, yorganı genişletmek, hepimizi örtecek hale getirmektir. Öyle geniş bir yorganımız olsun ki altındakilerin hiçbiri üşümesin.

Bu yorganı kim yapacak?

Kadınlar. Onlar becerikli elleriyle her şeyi yapmaya kadirdirler.

Dışarıdan hiçbir malzeme getirmeye gerek yok. Evde kullanılmayan kumaş parçalarından öyle geniş renkli bir yorgan yaparlar ki, bütün kardeşler bunun altında ısınır, mutlu olur…(28.6.2013)

Direniş ve yeni anayasa


Dostlar

Sayın Ali Rıza Aydın, Anayasa Mahkemesi Em. Raportörüdür.
Politik literatürdeki nitemiyle “Topal ördek” RTE, hiç sıkılmadan
“Yeni Anayasa” girişimini sürdürürse ve Sn. Aydın’ın pek yerinde nitelemesiyle politik bağlamda artık “Aksak Meclis” (halk tabanındaki temsil olanağını büyük ölçüde yitirdiğinden) bu sürece katılırsa.. çıkarılabilecek sözde “Yeni Anayasa” nın nasıl bir ucube olabileceğine ilişkin ince ama ürkütücü hicvine dayalı yazısı okunmalı ve yabana atılmadan üzerinde düşünülmelidir.

Sevgi ve saygı ile.
28.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===================================

Direniş ve yeni anayasa 

Ali_Riza_Aydin_portresi

 

Ali Rıza Aydın
Em. Anayasa Mahkemesi Rap.

 

 

Hiçbir şey olmamış gibi, tarihin farklı ve haklı direnişlerinden biri bitmiş gibi yola devam edilmek isteniyor. İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, Başbakan’ı istifaya çağıran basın açıklamasında (22.6.2013) belirttiği gibi, “kendisine dönük toplumsal öfkenin nedenlerini kendi uygulamalarında ve ülkeyi götürdüğü karanlık yollarda arayacağına” suçlu avına çıkan, “otoriter bir polis devletine yönelen tepkileri, daha da şiddetlenen bir polis devletiyle” karşılayan Başbakan saldırdıkça saldırıyor.

Bu ağır baskı koşullarında, hâlâ yeni anayasa ve yeni demokratikleşme paketinden
söz ediliyor. İyimser görüntülerle AKP’nin ders almasından söz ediliyor.
Sermaye dünyasının kimi örgütleri, esnaf, sanatkâr ve ziraat odaları, sınıf tavrına
ihanet eden işçi ve memur sendikaları aracılığıyla tam sayfa gazete ilanı veriliyor.

“Türkiye kısır çatışmalarla enerjisini boşa harcamak yerine, yeni anayasasını yapmak; son yıllarda elde edilen tüm kazanımları koruyarak daha güçlü ekonomi ve demokrasi yolunda 2023 hedeflerine hızla ilerlemek zorundadır” deniliyor. Yandaş medyanın desteğiyle “yıkılmadık, ataktayız” mesajları veriliyor.

Dinsel çember içine sıkıştırılmış suskunlardan da destek alınıp, sömürü düzeninin, sermayenin istikrarının, gericiliğin devamı isteniyor. Seçimin kutsallığına sığınılıyor. Erdoğan’ı 2002 Anayasa değişikliği ile milletvekili ve başbakan yapan, seçimi öne çıkaran hukuk ve demokrasi anlayışı kutsallığını koruyor da devlet yönetimini keyfilikten kurtarma, hiç olmazsa burjuva demokrasisi ve hukukunun ilkelerini tanıma olanağı yaratılmıyor.

Direnen halk almış başını giderken, AKP’nin dünyasını fersah fersah aşarken,
bu otoriter iktidarla mı yeni anayasa yapılacak? Ülkenin dört bir yanında savunmasız olarak saldırıya uğrayanların, hak ve özgürlükleri ihlal edilenlerin, gözaltına alınanların, tutukluların, yaralıların ve yaşamını yitirenlerin üzerine basılarak mı Meclis’in dört duvarı arasında en tumturaklı sözcüklerle yeni anayasa yazılacak, insanlık onurundan
söz edilecek?

Halkla barışık olmayı beceremeyen, kendi yandaşları dışındakileri tanımayan,
vahşi kapitalizmin her istediğini koşulsuz yerine getiren, gericiliği yaşam tarzı yapan AKP’nin anayasa girişiminden, on yılı aşan iktidar döneminin kopyasıyla birlikte, direnişi bastırma yönteminin kopyasının çıkacağı açık.

İşte yeni anayasaya yansıması olası kimi örnekler:

Polisin “Allah Allah” nidaları, TOMA, tank ve gaz kullanımı güvenlik aracı olarak, “baret” ve “gaz maskesi” halk tarafından kullanımı yasak eşyalar olarak anayasaya girer.

Park işgali yasak, emperyalist işgal serbesttir.

  • Açık alanda “tıbbi müdahale” yasak, çivili sopa ve satır serbesttir.

Tek yetkili organ, istihbaratı ve polisi güçlü “başkan”dır. Polis giysili herkes polistir.
Halk, “başkanın vatandaşı” olanlar ve olmayanlar şeklinde ikiye ayrılır.
Başkanın vatandaşlarına güvenceli haklar tanınır, “insanlık onuru” payesi verilir.
Bu haklar “kul hakkı” olarak tanımlanır ve ötekilere tanınmaz. Şüphelilere “kul hakkı” yemini ettirilir. Kul hakkı belgesi olmayanlar kamuda çalışamayacağı gibi sanatçı da olamaz. Bunların sokağa çıkması, yan yana yürümesi ya da durması, başkanın izniyle serbesttir. Başkan ve yandaşlarının söylediklerine, yalan da olsa karşı çıkılamaz. Sermaye-emek ilişkileri işyerlerinde işveren tarafından iç genelgeyle belirlenir.
Lokavt serbest, grev izne bağlıdır. Yüzden fazla güvencesiz işçi çalıştıran işverenler gazete ve dergi, iki yüzden fazla güvencesiz işçi çalıştıran işverenler radyo ve televizyon sahibi olabilirler. Anayasada hüküm olmayan durumlarda başkan ya da diyanet başkanı fetvaları uygulanır. Fetvalar hakkında dava açılamaz.

AKP döneminde, emperyalizmle işbirliğinin, “İslami kapitalizm”in ve özellikle
direniş boyunca “İslami faşizm”in gerekleri fazlasıyla yerine getirilmiştir.
Direnişin birçok buluşma noktası içinde, temel bileşenlerin başında bu gereklerin
reddi gelmektedir.

İstifası istenilen bir siyasal iktidarın yeni anayasa girişimi de,
Meclis’in ve Komisyon’un çabalarına rağmen direnişin duvarına çarpmıştır.

Toplumun geleceğinin ve barışçı anayasasının sahibi, ne AKP’dir ne de direnişi seyretmekle yetinen aksak Meclis’tir; yaşam tarzını ve toplumsal ilişkileri belirleme konusunda inatçı ve dirençli olan, üretim ilişkilerini belirleme konusunda da kararlılığı bırakmayan, örgütlenerek çoğalan halktır.

Özgün Haziran Direnişi,

  • eşitleştirme ve özgürleştirme hedefiyle

yeni anayasanın da adını koymuştur: Toplumcu Anayasa

(27 Haziran 2013 Perşembe tarihli soL Gazetesi’nde yayımlanmıştır.)
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/ali-riza-aydin/direnis-ve-yeni-anayasa-75394, 27.6.13

Ahmet YILDIZ : SEÇİM…

Dostlar,

Seçim güvenliğive hileleri ile ilgili sonn derece önemli bir uyarı yazısı..

Mutlaka gerekli önlemler alınmalı, iktidar zorlanmalı ve sonuç alınmalıdır.

Sevgi ve saygı ile.
27.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

S E Ç İ M ..

Ahmet YILDIZ

Tayyip Erdoğan‘ın bütün meşruiyetini, dolaysıyla gücünü seçimden/sandıktan aldığı açık; her sıkıştığında sandıktan söz etmesi boşuna değildir. Evet demokrasi yalnızca sandık değildir, ama önünde sonunda sandıktır da! En güçlü diktatörler ya da tüm
halk hareketleri bile sandığa gitmek zorunda kalmışlardır.

Bir yıl içinde üç seçim var. Yara bere içindeki Tayyip Erdoğan, var gücüyle yıkılmadan bu seçimlere ulaşmaya çalışıyor…

“Tencere tava, gerisi hava” tekerlemesinin çok ciddi bir deyim olduğunu bilmeliyiz:

“Sen tencere çaladur; ben sandıkta işi bitireceğim.” demektedir.

Erdoğan’ın “sandık”a bu güveni nereden gelmektedir?

Bir seçimde eğer “sandık”tan eski gücüne yakın çıkarsa, yandı gülüm keten helva demenin vaktidir…

  • O halde, halk direnişinin tüm üyeleri kendilerini sandığa ve de
    sandık güvenliğine odaklamalıdırlar.

Ancak önlem alabilmemiz için sandıkta bin bir türlü hilenin döndüğünü,
AKP kadrolarının bu konuda hem deneyimli hem de ahlaki olarak yatkın olduklarını,
bu nedenle her yola başvuracaklarını önceden bilmemiz gerekiyor.

2011 seçimlerinden sonra başta Can Ataklı, ciddi şüpheleri dile getirmişti ve ilginçtir, muhalefet liderlerinin seçimden sonra söyledikleri: “Önümüze bakalım!” lafıyla üstü örtülmüştü. O halde genel hatlarıyla:

1 – Parmaklara boya sürülmesi yeniden uygulanmalı,

2 – İçişleri Bakanlığına devredilen şaibeli seçmen listesi oradan alınmalı,
yeniden yargıç denetimine verilmeli,

3 – Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı‘nın, Bilgisayar Destekli Merkezi Seçmen Kütüğü (SEÇSİS) Projesi derhal iptal edilmeli,

4 – Bir Amerikan bankası olan şaibeli JP Morgan’ın kredisiyle Sun Microsystems adına yerel ortaği Koç grubunun (ne kadar ilginç!) kurduğu, oyları sanal sisteme aktaran bilgisayar programı derhal iptal edilmelidir.

5- “Medya” patronluğunu düzenleyecek yasa çıkarmalı. Basın yayın işleriyle uğraşacak iş adamlarının başka ticari faaliyetleri yasaklanmalı; ısrar edenlerin lisansları
iptal edilmeli; böylece
yeni seçim, bağımlı olmayan temiz “medya”yla yapılmalı.

6- Düzenlemeler bitince % 10 seçim barajı % 3’e indirilip genel seçime gidilmeli.

Bunların yapılması bu muhalefetle zor olabilir. Yine de çözümler var görünmektedir:

Sol gazetesinde Kemal Okuyan bu konuda çok ciddi saptamalar yapmakta,
can havliyle gerçekleri anlatmaya çalışmaktadır.

OLAYLAR MÜNFERİT DEĞERLENDİRİLMEMELİ

Kemal Okuyan, “Genelde, seçim hilesinin tek ve ‘mistik’ bir yöntemle gerçekleştirildiği sanılmaktadır. Oysa, çok sayıda yöntemin aynı anda hayata geçirildiği ortadadır” diyerek önemli noktalara değinmektedir:

– Öncelikle AKP’nin ne yapıp edip sandıktan başarılı çıkacağı inancıyla mücadele edilmelidir,

– Seçim hilesi en çok seçmen kayıtlarıyla oynayarak ve “mükerrer” oy kullandırarak yapılmaktadır,

– AKP, özellikle kendisine oy vermeyecekler üzerinde tuhaf oyunlar oynamakta,
sahte üye kaydedip itiraz etmeyenleri engellemiş olmakta, habersiz ikametgah değişiklikleriyle kafalar karıştırılmakta, böylece “sanal” kişilerin oradan oraya taşınması sağlanmaktadır.

– “Bingo” durum işte bu sahte seçmen yazımındadır. Süreç nüfus müdürlüklerinde başlamakta seçim kurullarında devam etmektedir. (Parayla verilen üzeri mühürlü o pusulaları Keçiören’de etrafa saçılmıştı.)

– Toplam 200 bin sandık vardır. Her sandıkta bir muhalif kişinin oyu engellenmiş olsa bu 200 bin oy demektir gerçeğini asla unutmamak gerekir.

– Toplam 200 bin sandık vardır. Her sandıkta 10 mükerrer oy kullanılsa 2 milyon oy demektir! Uyduruk adreslere, metruk konutlara, ölülere, çocuklara seçmen kağıdını acaba hayaletler mi hazırlamaktadır? Aysberg’in boyutlarını kimse bilebilir mi?

– Sandıkta görevli üç-beş polisin “mükerre oy” kullanmasını 2,3,4..le çarparsak
1 milyon- 2 milyon gibi muazzam sayılara ulaştığını görebiliriz!

– Ana muhalefet partileri zaman geçince sandığı terk etmekte; ondan sonra, mükerrer oy kullanma, oy sayımı ve bunun çizelgeye aktarımında kim bilir neler olmaktadır!

– Bunları iktidar yerel örgütleriyle yapmaktadır.

– Ortaya çıkarılan her hile “münferit bir adli olay” olarak değerlendirmekten vaz geçilmeli, derinine inilmelidir!

Peki bütün bunları kim yapabilir? Elbetteki örgütlü halk ve de muhalefet partileri.

Ancak ne yazık ki bir aydır dünyayı ayağa kaldıran halk eylemleri Tayyip’den Pensilvanya’ya dek herkesi, sarsmış, korkutmuş da MHP ve CHP’ye daha etki edememiştir!

Bir Yükseliş ve Çöküş Hikayesi!


Dostlar,

Sayın Dr. Cüneyt Ülsever’den çok başarılı bir siyasal irdelemeyi paylaşmak istiyoruz.

YURT Gazetesindeki köşesinde bu gün ve önceki gün 2 bölüm olarak kaleme aldığı

  • “Bir Yükseliş ve Çöküş Hikayesi! “

RTE ve Ahmet Davutoğlu’nun hazin megalomanik sanrılarının (hezeyanlarının ) öyküsü.

Gene klasik..
Wilfredo Pareto’nun temelini attığı “Elitlerin Yükselişi ve Çöküşü” kuramı ile uyumlu.

Paul Kennedy de benzer bir kurama sahip;

The Rise and Fall of the Great Powers..(Büyük Güçlerin Yükselişi ve Çöküşü..)

RTE örneğinde temel sorumlu etmen ise, yazdığı kalın kitaptaki tezi Stratejik Derinlik ile derin bir ironi sergileyen Ahmet Davutoğlu’nun stratejik sığlığı!

Tarihin cilvesi işte.. İhtiraslarınız boyunuzu fersah fersah aşınca..

Sevgi ve saygı ile.
27.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

Bir Yükseliş ve Çöküş Hikayesi! (I)

Bir yükseliş ve çöküş hikayesi! (I)

Cüneyt ÜLSEVER
(25.6.13, YURT Gazetesi)
http://www.yurtgazetesi.com.tr/bir-yukselis-ve-cokus-hikayesi-i-makale,4890.html

Bugün ve perşembe günü art arda iki yazı ile RTE’nin Batı indinde yükseliş ve çöküşünü irdeleyeceğim.

***

Galiba siyasette doğru zamanda doğru yerde olmak çok önemli. 2002’de
Erdoğan siyaseten doğru yerdeydi.

2002’de ABD ve AB, kendisine karşı yükselen İslamcı siyasete set çekecek
bir alternatif İslamcı siyaset arıyordu.

2002’de başını Çevik Bir’in çektiği askeri vesayet de içeride İslamcı Erbakan hareketini bölmek için alternatif bir İslamcı lider arıyordu.

El-Kaide 11 Eylül 2001’de dünyayı alt üst eden bir saldırı ile New York’ta
dehşet saçmış, bu evrende yaşayan herkes, ilk anda aklı almasa da,
dünyanın en büyük gücü ABD’nin “vurulabileceğini” görmüştü.

Türkiye belki de Müslümanların çoğunlukta olduğu tek “demokratik” ülke idi.

Ancak, başında Müslüman çoğunluğu Batı’ya karşı kışkırtan rahmetli Erbakan vardı.

Süratle siyasal İslam “ehlileştirilmeliydi.”

***

Alternatif, RTE ve onun kurduğu AKP oldu!

RTE İslamcı ama “pragmatik/faydacı” idi”!

Eğer, Batı “laiklikte ısrarlı olmayan demokrasi”yi benimserse, RTE ve AKP
hem anti-kapitalist, hem anti-demokratik siyasi İslam’ın alternatifi olabilirdi.

***

RTE, bir Milli Görüşçü olarak anti-kapitalist/anti-emperyalist bir siyasi gelenekten geliyordu.

Ancak, aynı zamanda muazzam bir “faydacı” idi.

Erbakan Hoca’sının başına gelenlerin neden geldiğini kısa sürede çözdü.

İktidar olmanın en gerçekçi yolu aynı zamanda hem idealist (İslamcı) hem faydacı (Kapitalist/Batıcı) olmak idi.

Kısacası “yeni Özal” olması gerekiyordu. (Allah var, bu konuda beni de 2004 sonuna dek aldatabildi.)

RTE Özal’ın daha İslamcı sürümünü oynarsa ABD ve AB onun iktidarını açıkça desteklerdi. Nitekim desteklediler de!

***

RTE, hükümet olduğu halde askerle iktidar mücadelesi vermek zorunda kalınca,
2002-7 arası ABD ve AB’den büyük destek gördü. 1 Mart Tezkeresi’nin (2003) “cezası” TSK’ya kesildiği için TSK’nın yeniden tasarlanması gerektiğine karar veren ABD, AKP’ye desteğini misliyle artırdı. (Bkz: Ergenekon, Balyoz vb. davalar)

2007’ye dek AKP, ABD ve AB’nin Ortadoğu’da taşeronu olarak Batı’ya hizmet verdi. Batı da onun Türkiye’de yolunu açarak RTE’ye hizmet verdi.

SSCB etkisi dışında kalmış İslam coğrafyasında en batıda Fas’tan en doğuda Pakistan’a dek RTE “laiklikte ısrarlı olmayan demokrat” ama yine de “güçlü inanç sahibi” olarak “örnek lider” konumuna geçti. Müslümanlar için El-Kaide türü savaşçılara ve diktatörlere karşı alternatif olmaya başladı.

Müslümanlar pekâlâ anti-emperyalist olmadan da dinlerini yaşayabilirlerdi! Hem de refahı artırarak! RTE’nin bu uğurda en önemli eseri başta Mısır’da olmak üzere Müslüman Kardeşlerin ehlileştirilmesidir!

***

Kanımca pragmatist/faydacı RTE hayatının en büyük hatasını Ahmet Davutoğlu’nu (AD) Dış İşleri Bakanı olarak yaptı.

AD de Bakan olmak uğruna faydacılığı seçti, “çok kutuplu dış politika” idealini çöpe attı ve ABD’nin “tek kutuplu dış politikası”na U-dönüşü yaptı ama özünde o RTE’den entelektüel derinliği çok daha fazla olan, yıllarını bir ideolojinin akademik etüdüne adamış bir “idealist” idi.

AD yıllarca “yeni Osmanlı” hayali ile yaşamıştı. Bu uğurda çok büyük irfanlar edinmişti.

“Tıpkı Britanya’nın eski kolonileri ile yaptığı gibi Türkiye de bir milletler birliğine dönüşebilir… Bana hatırlattı ki, Britanya, eski kolonileri ile bir ortak refah bölgesine sahip. Neden Türkiye liderliğini Balkanlardaki eski Osmanlı topraklarında, Ortadoğu’da ve Orta Asya’da yeniden inşa etmesin?” (Jackson Diehl’in Ahmet Davutoğlu ile yaptığı söyleşi- Washington Post, 5 Aralık 2010)

Bazıları onu gelmiş geçmiş en büyük dışişleri bakanı ilan ettiler ama ben başından beri AD’nin güçlü hayal dünyasının Türkiye’nin başına bela olacağını iddia ettim.
Nitekim belki Türkiye’nin değil ama öninde sonunda RTE’nin başına bela oldu!

***

AD, RTE’ye bir süre sonra “faydacı” siyaseti bıraktırdı ve ona “Yeni-Osmanlı sultanı” olarak Ortadoğu’da Batı’nın vazgeçemeyeceği “lider” rüyaları gördürmeye başladı.

Görevini ilahi güçten alan ve Sünni dünyayı kurtarmakla mükellef lider!

Bu rüya da 2011-13 arasında RTE’nin sonunun başlangıcını/başlangıcının sonunu hazırladı!

(Perşembe, 27.6.13, devam edeceğim.)

===================================================

Bir Yükseliş ve Çöküş Hikayesi! (II)

cuneyt ulsever

Cüneyt ÜLSEVER
(25.6.13, YURT Gazetesi)
http://www.yurtgazetesi.com.tr/yazarlar/bir-yukselis-ve-cokus-hikayesi-ii-makale,4910.html

Salı (25.6.13) günü yazdım. 11 Eylül 2001 ertesi ABD ve AB kendisine karşı yükselen anti-emperyalist ve anti-demokratik İslamcı siyasete set çekecek, onu “ehlileştirecek” bir alternatif ararken karşılarında İslamcı ama “pragmatik/faydacı” RTE’yi buldular.
RTE Batı karşıtı Erbakan Hoca’nın başına gelenlerden yeteri kadar ders almıştı.

RTE 2003-7 arası ABD’nin İslam dünyasına biçtiği “laiklikte ısrarlı olmayan demokrasi” modeli için ideal lider oldu.

Ancak RTE, Ahmet Davutoğlu’nu (AD) Dışişleri Bakanı yaparak bence “çöküşünü” perçinleyen en büyük hatayı yaptı. AD, RTE’den entelektüel derinliği çok daha fazla olan, yıllarını bir ideolojinin akademik etüdüne adamış bir “idealist” idi.
Yıllarca “yeni Osmanlı” hayali ile yaşamıştı. Bu uğurda çok büyük irfanlar edinmişti.
***

2003-7 arası ABD’nin büyük desteği ile ülkedeki tek siyasi rakibi TSK’yı
devre dışı bırakan AKP, 2007-11 arası kendi iktidarını inşa etti.
2011 genel seçimlerinde kazanılan muhteşem zafer ise RTE’yi içeride “otokrasi”ye sürüklerken, dışarıya karşı da “bana her halükârda muhtaçlar” düşüncesini inşa etti.
2011-13 arası AD, RTE’yi dış politikada “faydacı” yaklaşımdan oldukça uzaklaştırdı. O’nu Yeni Osmanlı’yı “Balkanlardaki eski Osmanlı topraklarında, Ortadoğu’da ve
Orta Asya’da yeniden inşa edebileceğine” ikna etti.

  • Yeni Osmanlı’nın yeni sultanı da pekâlâ RTE olabilirdi.

Nitekim “van minits” çıkışı RTE’yi Ortadoğu sokaklarının hamisi yaptı!
Ancak her çıkışın bir de inişi vardır.
***

Bu köşede çok yazdım. Uzun uzun tekrar etmeyeceğim. Özetle “faydacı” siyasetten “racon kesen” siyasete dönüşen 2011-13 süreci RTE-AD ikilisini Ortadoğu’ya
ayar verme gayretine düşürdü. Kuzey Irak’ta ve önemle Suriye’de başlarına buyruk hareket etmeye başladılar. ABD’nin bahşettiği “Ortadoğu taşeronluğu” görevini “Sünni İmparatorluğu” kâbusuna dönüştürmeye çalıştılar. Üstelik Ortadoğu’da
“Rusya gerçeği” yokmuş gibi davrandılar.

AD’nin “ideolojik saplantı” ile sarhoşlamış aklı Suriye’nin Rusya için ne kadar önemli olduğuna bir türlü akıl erdiremedi. ABD’yi nerede ise Rusya ile karşı karşıya getirdi. ABD, RTE’yi defalarca uyardı. Obama dünya televizyonları önünde AD’yi parmak işareti ile lokantada masasına komi çağırır gibi çağırarak, RTE ile telefon görüşmesinin “beyzbol sopalı” fotoğrafını Beyaz Saray’ın web sitesinde yayınlayarak ikiliyi “haddini” bilmeye defalarca davet etti ama netice alamadı. RTE’nin kibre boğulmuş benliği artık uyarılara kulak asmıyordu. Sonunda Obama, mayıs ayında tenzil-i rütbe ile taşeonluk görevine son verdi!
***RTE bu durumu Türk kamuoyundan saklama gayretleri ile “cambaza bak!” oyununa soyunurken “2 ayyaş” O’nu içeride de ketenpereye getirdi.
Kendi kazdığı kuyuya kendi düştü.
***RTE “Sünni İmparatorluğu kurma” gayretleri içinde Nusayri Esad’ı “canavar” seviyesine indirerek Suriye’de bir Sünni kalkışması yaratmaya kalkışırken,
Friederich Nietzsche’nin uyarısını hiç dikkate almıyordu.

Nietzsche canavarla uğraşanlar için şöyle demişti:
“Her kim ki canavarla savaşıyorsa süreç içinde kendisinin de canavarlaşmamasına dikkat etmelidir. Cehennem çukurunun içine bakarken onun da size baktığını unutmayın.”
Gezi Parkı’ndaki çınar ağacı “diktatör Esad”ın yerine “diktatör RTE”yi,
“halkına zulmeden Esed” yerine “halkına zulmeden Teyyip”i yarattı!Kendisi gibi yaşamak istemeyenlere karşı takındığı zalim tavır Batı’da RTE’ye “
kendi başına buyruk” sıfatı yanında “yeni diktatör” sıfatını da ekledi.
“Laik hayat tarzı”nı yaşamak isteyen Türkiye’nin % 50’si, gençlerin etrafında kenetlenerek ABD’nin Ortadoğu’ya biçtiği bir donu da paçavraya çevirdiler.Bir avuç çapulcu “laiklikte ısrarlı olmayan demokrasi”yi de çöp tenekesine attılar.
***

Bundan böyle RTE zihinlerde “yeni diktatör” olarak yaşamaya mahkûmdur.

“Canım Ortadoğu halkı anti-emperyalist siyasete cevaz vermesin de varsın olsun
İslami hayat tarzını yaşasın/birbirine dayatsın, bizim için fark etmez!” safsatası da RTE’nin “tarihi misyonu” ile birlikte tedavülden kalkmıştır.

Bu dersi de dünyaya, Atatürk’ün cumhuriyeti kendilerine emanet ettiği
Türk gençliği
vermiştir!

Cüneyt Ülsever,
Yurt Gazetesi, 27.06.2013

Antarktika gerçeği : Buzullar eriyor..

Dostlar,

Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan hocamız (Nükleer Fizik Uzmanı) bir çevre dostudur..

ANTARKTİKA kıtasında (Güney Kutbu’nda) buzullar eriyor!
Küresel ısınma ya da Küresel iklim değişikliği tüm hızıyla sürüyor..

Önümüzdeki birkaç on yılda deniz su düzeyinin kabaca yarım metre yükselmesi,
dünya ve yaşam için hayal ötesi yıkımların zincirleme gelmesi demektir..

Pek çok yerleşim yeri ve tarım alanını sular basacaktır.

Artık sorun, “sürdürülebilir yaşam” sorunudur.

Mutlaka, küresel ölçekte işbirliği ile etkin ve hızlı önlemler alınması zorunludur.

Bunların da başında devletlerin nüfus planlaması,
ailelerin de aile planlaması geliyor.

  • HER AİLEYE 1 ÇOCUK.. 

Başka çare yok..

Başbakan RTE de acı gerçekleri öğrenmek zorunda..

Ali hocaya kritik uyarısı için teşekkür ederiz..

Sevgi ve saygı ile.
27.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

Değerli arkadaşlar… 

Buzullar erimeye devam ediyor,

Küresel ısınım hız kesmeden sürüyor;
iklimlerin olumsuz değişimi insanlık için çok yönlü yıkımlar (felaketler) dizisini (serisini) tetikleyebilir. 

Bilim söyleyeceğini söyledi yıllardan beri; ama politikacılar,
Hükümetler önlem almamakta direniyor, umursamıyor, ilgilenmiyorlar.

  • Dünya, güle oynaya felakete koşturuyor!

 

Tüm Dünya’da bu duruma neden olan küresel sosyo-ekonomik sisteme öfke duyan  gençlerin yaşamsal tehlike karşısındaki doğal, içgüdüsel tepkisi sokaklara, meydanlara dökülüyor. Bu  tepkiler 68 kuşağının “özgür yaşam” isteminden daha da öte ve temel nitelikte bir istemdir:
  • “Biyolojik Yaşamı sürdürebilmek” istemi .  
Ekte Tosca’nın müziği eşliğinde Antarktika gerçeği
Antarktika. æ

Sevgilerimle.  æ