ALEVİLİĞİ ZEHİRLEMEYİN…

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulan Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, 18-25 yaş aralığındaki Alevi gençleri için Gençlik Kampı düzenlemeye karar vermiş. Ancak bu kamplarda kadın-erkek ayrımcılığına giderek, haremlik ve selamlıklı bir düzenleme yapma yolunu seçmiştir.

Aynı Başkanlık, Alevi toplumunun paydaş kurumları olan Alevi- Bektaşi vakıf ve derneklerinden de Bu ayrımcı düzenlemenin gereklerine uygun olan gençleri seçip listesini ilgili Başkanlığa göndermelerini istemiştir.

Bu genelgenin uygulanması, hem Aleviler ve hem de Alevi inancı açısından kabul edilemez niteliktedir. Şöyle ki :

1- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ya da kısa adıyla AİHM; T.C. Anayasası’nın 2., 10., 24. ve 90. maddelerine dayanarak;

a- Alevi inancının varlığını kabul etmiş ve kesin karara bağlamıştır.
b- Alevi çocuklarına zorunlu din dersinin verilemeyeceğini hukuksal olarak onamıştır.
c- Cemevlerinin Alevi toplumunun ibadethanesi (tapınağı, tapınç yeri) olduğunu, Devletin Alevilere ibadethane belirleyemeyeceğini karar altına almıştır.
d- Laiklik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin anayasal temel ilkesi olduğu halde, Alevilerin hukuksal olarak hak yitimine uğradıklarını saptamıştır.
Bu hak yitiklerinin ortadan kaldırılması için; Sünnilere verilen her türlü, eğitim, finansman (akçalı destek), personel ve yer (mekân) desteklerinin aynen Alevilere de verilmesi gerektiğini karar altına almıştır. Çünkü laiklik ilkesi gereği, böylesi bir düzenleme anayasal zorunluluktur.

2- Anayasamızın, başta laiklik ilkesi olmak üzere, emredici (buyurucu) ve bağlayıcı hükümleri ve AİHM kararları kapı gibi ortada iken; Aleviliğin inanç yanı görmezden gelinerek, Aleviliği salt bir kültürel değer ve folklör ögesi olarak tanımlayıp Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde konumlandırmak, Alevi inancının uhrevi (tinsel) ve ilahi (Tanrısal) yönünü görmezden gelmektir. Asla kabul edilemez.

Peki, Alevilik bir kültürden mi ibarettır?
Değilse, bu kültür Aleviliğe nereden ve nasıl gelmiştir?

Aleviliğin inançsal tutumları ve tapınma (ibadet) biçimlerinden doğan bir Alevi kültürünün varlığı doğrudur. Ancak din sosyolojisi açısından kültür bir neden değil sonuçtur. Nasıl ki Yahudi inancı olmadan Yahudi kültürü, Hıristiyan inancı olmadan Hıristiyan kültürü ve İslam inancı olmadan İslam kültürü oluşamazsa; Alevi inancı olmadan da Alevi kültürü oluşamaz. Öyleyse, bilimsel olarak, Alevi kültürünün Alevi inancından doğduğunu kabullenmek gerekir.

3- Alevilik inancında tüm insanlar koşulsuz olarak “EŞİT CAN” sayılır. Kadın-erkek, zenci-beyaz, zengin (varsıl) – yoksul, fıtrat, inanç ve can olarak herkes eşittir.

  • Alevi toplumu kin, nefret, cebir, şiddet, kibir ve eşitliği bozan her türlü ayrımcılıktan
    uzak durur.

Ne diyor Ulu Ozanımız Yunus Emre,

  • Adımız miskindir bizim, düşmanımız kindir bizim..

Tarihsel ve ilahi söylemlerine göre, Aleviler 72 millete hep aynı gözle bakarlar. Laikliği, yani toplumsal inanç demokrasisini, başka bir söylemle din ve vicdan özgürlüğünü savunurlar. Alevi inancının özünde hak, adalet, barış, dostluk, kardeşlik, eşitlik ve sevgi vardır. Adalet, eşitlik, sevgi, ayrıştırma ve kardeşliğe aykırı her türlü düzenleme Aleviliğe de ters düşer.

4- Her türlü dinsel, sosyal, hukuksal, ekonomik, sanatsal, kültürel … ve eğitsel yaşamdaki cinsiyet ayrımcılığı Aleviliği bozar, yozlaştırır ve zehirler. Bu nedenle kadın – erkek, kaç – göç, haremlik – selamlık vb. ayrıştırmalar Aleviliğe sığmaz.

5- Hünkâr Hacıbektaş Veli‘ye, “Kadıncık Ana senin eşin mi?” diye sorduklarında “hayır
O benim EŞİTİMDİR” demiş ve eşini kendisine eşit tutmuştur. Yine Hacıbektaş Veli’ye atfen (gönderme ile) şöyle bir eşit cinsiyet, daha doğrusu cinsiyetsizlik öğretisi vardır :

ERKEK, DİŞİ SORULMAZ ERENLERİN YOLUNDA,
ALLAH’IN YARATTIĞI HER ŞEY YERLİ YERİNDE.
YANLIŞLIK VE NOKSANLIK SENİN GÖRÜŞLERİNDE…

Son söz                        :
Kadın – erkek ayrımcılığı : Yetişkin Alevi gençleri için düzenlenen haremlik – selamlık kurallarına dayalı, eğitim ve gençlik kampları;

Anayasanın laiklik ilkesine aykırıdır.
– Karma eğitim ve öğretimi zorunlu yapan Milli Eğitim Temel Kanunu’na aykırıdır.
– Medeni Kanun’a aykırıdır
– Çağdaş yaşamın gerçeklerine aykırıdır.

Konumuz açısından da, her konuda kadın – erkek eşitliği üzerine kurulan tarihsel ve geleneksel Alevi inanç ve öğretisine aykırıdır.
Alevi inancındaki eşitlik ilkesini bozmak Alevi inancını tam özünden, en can alıcı yerinden zehirleyip yozlaştırmak ve bozmaktır. Sonu asimilasyondur.

  • Aleviği zehirlemeyin!

30. Yılında Madımak Katliamı Davası Avukatı Şenal Sarıhan ile söyleşi

Dostlar,

Viyana’dan DÜZGÜN TV adı altında amatörce yurtsever yayınlar yapan Serdar Altun dostumuz geçtiğimiz günlerde biz arayarak 2 Temmuz 1993 Sivas – Madımak kırımının (vahşetinin) 30. yılı için uygun konuşmacı dileğinde bulundu.

En uygun kişilerin başında dostumuz Av. Şenal Sarıhan geliyordu. Kendilerini aradım, kabul ettiler ve Serdar Altun’un değerli eşi Bahar Altun bu söyleşiyi gerçekleştirdi.

Sn. Avukat Sarıhan, 30 yıldır bu davanın en sadık – yetkin – ısrarlı ve “amatör” avukatı oldu.
Yurtseverlik bilinci ve aydın sorumluluğu ile karşılıksız olarak 30 yıldır bu kavgayı vermekte.
Emeklerini engin şükran ve saygı ile karşılamak ve anmak gerekiyor.

O yumuşacık, insan sever, insanı saran sevecen ses tonu ve içten – sıcak gülümsemesi ile yaklaşık bir saat bu soruna ilk elden – ağızdan ışık tuttu. Bahar Altun’un sorularını yanıtladı.

Av. Sarıhan, ayrıca, bu davayı 4 cilt olarak kitaplaştıran seçkin bir Aydın..

30 yılda, kırım (katliam) dava zamanaşımına sokulmak isteniyor. Ancak bu tasarlanmış toplu öldürü (suikast) İNSANLIĞA KARŞI SUÇ.. Bu suç türünde zamanaşımı yok, AİHS-Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM-Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yerleşik içtihatlarına göre. Türkiye AİHS’ni kabul etti, bir yasa ile onaylayarak iç hukukuna kattı. (İsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Koruma Sözleşmesi ve buna Ek Protokolün tasdiki
hakkında Kanun, Kanun No: 6366 Kanun Tarihi: 10/03/1954
Resmi Gazete Tarihi: 19.03.1954
Resmi Gazete No: 8662).

1982 Anayasası m.90/5 uyarınca bağlayıcı AİHS ve AİHM kararları (Avrupa Konseyi Sözleşmesi m.47). Dolayısıyla iç hukukta da zamanaşımı olmaması gerek. Davanın tasarlayıcıları ve eylemcileri mutlaka hak ettiği cezayı almalı. Ama bu olgu önünde sonunda bir iktidar sorunu ve 21 yıllık AKP iktidarınca da engellendi. Öncesinde, katil sanıklarının avukatı Adalet Bakanı bile yapıldı: Şevket Kazan!

Türkiye böylesine acılar (tragedyalar) ülkesi. Dolayısıyla siyasal iktidar aynı zamanda bir yaşam güvencesi ya da tersi demek. Ulusumuzun bu yalın gerçekliği usundan hiç çıkarmaması gerek. Sn. Av. Şenal Sarıhan‘ın söylediklerini izlemek için lütfen tıklayın, paylaşın. Benzerlerinin yinelenmemesi toplumun yakıcı gerçekleri öğrenmesine bağlı.

Bu arada, “MADIMAK KÜTÜPHANESİ” adıyla bir web sitesi açıldı. Konuya ilişkin bilgi-belgeleri kalıcı kılmak ve tarihe mal etmek üzere. Emek verenleri içtenlikle kutlarız..

Lütfen tıklayınız, ziyaret edip inceleyiniz ve paylaşınız, yaygın öğrenilsin..

http://kutuphane.madimak.org 

Bu sitenin tanıtımı ve izlenmesi artmalı. Madımak Katliamı 30. yılında! Bu vahşet hiç yaşanmamış gibi toplumun gündeminden düşürülmeye çalışılıyor. Çalışmanın milyonlara ulaşması için lütfen bu erişkeyi (linki) yaygın paylaşalım..

Image

Hiç unutulmasın               :
2 Temmuz 1993, Sivas Madımak otelinde yakılarak öldürülen 33 yurtsever (+2 otel çalışanı). Apaçık uluslararası tuzak (komplo) ve kışkırtma (provokasyon).

  • Devletin 1. görevi yurttaşın can güvenliğidir.
  • T.C. bu kırımlara mutlaka engel olmalı, hesap sormalıdır yoksa devlet olamaz!!!

Sevgi ve saygı ile. 02 Temmuz 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

TELE1-Merdan Yanardağ’a AKP Operasyonunun Kodları

Dostlar,

TELE1’de Gazeteciler Masası programına konuk olduk 30 Haziran 2023 gecesi.
Program yöneticisi Sn. Namık Koçak, saat 21:00’de başlayan oturuma bizi saat 23:00’te aldı.
Hukukçu ve Siyaset Bilimci şapkamızla, TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Sn. Merdan Yanardağ’ın hukuk dışı tutuklanması sürecini irdeledik.

Tutuklamaya dayanak yapılan TCY (Türk Ceza Yasası) m.215 ve TMY (Terörle Mücadele Yasası) m.7/2’yi okuduk ve yorumlayarak neden tutuklama gerekçesi yapılamayacağını açıkladık. Ayrıca, Sn. Yanardağ’ın üstüne atılı suçlamanın “katalog suçlar” kapsamında olmadığını (5271 sayılı CMK-Ceza Muhakemeleri Kanunu m.100 ile sayılan), dolayısıyla, yargılanacaksa bile  tutuksuz yargılanması gerektiğini belirttik. Ayrıca tutuklama koşulları zaten yok. Kaçma kuşkusu, kanıtları karartma ya da olası tanıklara baskı yapma vb.  Çünkü söz konusu TV 4 soru – 4 yanıt programının 45 dakikalık tüm kaydı elde ve Sn. Yanardağ’ın avukatınca soruşturma evresinde savcılığa, Sulh Ceza Yargıçlığında kovuşturma evresinde de yargıçlığa (Mahkemeye) sunuluyor.

Çok çarpıcı olan ve çok büyük ölçüde AKP güdümüne sokulan, siyasallaştırılan hukukun nasıl apaçık ve pervasızca ayaklar altına alındığını kanıtlayan olgu şu :

  • Tutuklama kararı veren yargıç, savunmanın sunduğu 45 dakikalık tüm program kaydını dava dosyasına almıyor ve fakat, sav (iddia) makamı savcılığın dava açmada dayanak kullandığı montajlanmış, çarpıtılmış, özünden koparılmış, suç belgesi kılınmaya çabalanmış sahteci video kaydını esas alarak hüküm veriyor.. Yanardağ’ın savunma avukatının (Bilgütay Hakkı Durna) bu açıklaması çok çarpıcı..

Bu denli pervasız, ölçüsüz, gözü kara, adeta “düşman hukuku” uygulanmakta AKP=RTE tek adam devletinde.. Bu olgunun çıplak adını M. Yanardağ son (19 uncu) kitabına vermişti :

  • İSLAMO-FAŞİZM!

Dileriz, 3 Temmuz 2023 Pazartesi günü bir üst mahkemeye (Asliye Ceza Mahkemesine) 7 gün içinde yapılacak “itiraz” (Ceza Muhakemesi Yasası-CMK m.101/5, m.104/2, m.267-268) ile zerrece de olsa “sağduyu – yargı etiği – vicdan” egemen olur ver bu skandal – fiyasko sürdürülmez.. Tutuklamaya “İtiraz” temel bir haktır : AİHS md. 5/3 ve Anayasa md. 19/7.

En azından söz konusu programın tam ve özgün kaydı bilirkişiye yollanır ve TCK m.215 ve TMK m.7/2 açısından suç oluşturan sözler olup olmadığı hakkında uzman görüşü dosyaya girer. Buna göre de adil – bilime dayalı hukuksal hüküm kurulur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Yasası m.102’de, “Adli tatil, her yıl 20 Temmuz’da başlar, 31 Ağustos’ta sona erer. Yeni adli yıl 1 Eylül’de başlar.” denmekte. Bilirkişi incelemesi 20 Temmuz’a yetişmez sanırız. Ancak itiraz makamı (üst mahkeme) buna bağlı kalmadan da tutuksuz yargılama kararı verebilir, kanımızca vermelidir. Bu son tümcemiz, görülmekte olan bir davada yargı organına telkin-tavsiye vb. anlamında değildir; anlatım özgürlüğü kapsamında yalın görüş açıklamasıdır.

Kaldı ki, “tutuklu işlerinde” adli tatilde de zorunlu süreçler yerine getirilir. Örn. her ay tutukluluğa itiraz edilebilir (CMK m.100, m.108/1,2).

Konuşmamızın ilk bölümü hemen altta, 12 dakika. 2. bölümünün youtube erişkesi onun altında, zaman 02.21.27’den başlıyor, 7 dakika (toplam 19 dk.)

AKP’li Diyarbakır MV Galip Ensarioğlu’nun konuşmasından yola çıkarak Saray hükümeti-İmralı görüşmesini etik bağlamda ironiyle ele alan Merdan Yanardağ, “Dört Soru Dört Cevap” programında şunları söylemişti :

  • “Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin hukukta hiçbir yeri yoktur.
    Kaldırılması lazım. Ailesi ve avukatı ile bile görüşemiyor.
    Böyle bir infaz düzeni olabilir mi?
    Abdullah Öcalan hafife alınacak birisi değil.
    Çok okuyan, neredeyse cezaevinde filozof oldu, okumaktan başka bir şey yapmıyor.
    Siyaseti doğru okuyan, doğru çözümleyen son derece zeki birisidir.”

Son kitabı olan İslamo-Faşizm.. (Kırmızı Kedi Yayınevi, 2023) Bu kitabı için şöyle diyordu Yanardağ :

  • “Gericilik ile hesaplaşmasını tamamlayamayan ve devrimini yarım bırakan toplumların karşılaştığı sorunlarla mücadele ediyoruz.
  • İhanete uğrayan bir devrimin yol açtığı tarihsel ve sosyolojik sorunlar adeta nefes alamaz hale getiriyor.
  • Modern Türkiye, yolun sonuna gelmiş durumda; ya gericiliğe bütünüyle teslim olacak ya da yeniden tarihsel ilerleme kanalına dönecek.
  • Türkiye yoluna böyle devam edemez.”

İşte asıl “tutuklama” gerekçesi, AKP=RTE iktidarını çooookkk rahatsız eden belirlemeler olmalı.

  • AKP’nin hükümetinin Öcalan ile görüştüğünü,
  • yeni bir AÇILIM ve AF politikası hazırladığını deşifre etmek..

Oysa, buyurun PKK terör örgütünü doğrudan – açıkça öven AKP yetkilileri..

Arşivler unutmuyor..

Arşivler unutmadığı gibi uyutmuyor da                                    :

➖Recep Tayyip Erdoğan: “PKK ile görüşen arkadaşı ben gönderdim sıkıntısı olan bana söylesin.”

➖Cem Küçük: “Öcalan olmasaydı şu an çoktan kan gövdeyi götürmüştü.

➖Emre Aköz: “PKK terör örgütü değildir. Öcalan’a terörist demek, denize göl demektir.

➖Yasin Aktay: “Abdullah Öcalan dünyanın geleceğini çok iyi okuyor.

➖Ahmet Davutoğlu: “Kürtçe yasağını biz kaldırdık. Bana Serok Ahmet diyorlar.

➖Yiğit Bulut: “Öcalan Türkiye’nin önünü açıyor.”

➖Bülent Arınç: “Sayın Öcalan demeyi ve PKK bayrağı açmayı suç olmaktan çıkardık.

➖Etyen Mahçupyan: “Öcalan’ın çok geniş bir prestij alanı var. Nadir insanlardan birisi.

➖Hilal Kaplan: “Abdullah Öcalan ölmeyi değil, yaşatmayı tercih etti.”

➖Bengisu Karaca: “Bebek katili denilen Öcalan bize geleceği gösterdi.”
****
Bu sözler, Yanardağ’a yüklenen suçlamanın apaçık kanıtları..
Bu kişiler hakkında Yargı ne yaptı?
Bu, en azından nasıl bir çifte standarttır??

Bu arada; korkunç ekonomik çöküntü ve yakıcı ürünleri derin – yaygın yoksullaştırma – işsizlik – yüksek enflasyon ve eylemli (filli) devalüasyon ve devasa açıklar (bütçe, dış ticaret ve cari açık) AKP=RTE’nin çoook ciddi başağrıları. Ehh, Mr. Simsek ve Mrs. TCMB Guvernörü de büyücü değiller. Dolayısıyla “gündem oyunlarına” da iktidarın çoook gereksinimi var..

Dileriz, Çarşamba günü RTÜK, TELE1’e dönük ek bir darbe indirmesin.

Başkan Ebubekir bey oyunu açıkladı (ihsas-ı rey), bu toplantıya katılAmamalı..

Sevgi ve saygı ile. 02 Temmuz 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Not : Bu yazımız ADD Gn. Mrk. web sitesinde de yayınlandı :
TELE1-Merdan-Yanardaga-AKP-Operasyonunun-Kodlari.pdf (add.org.tr)

 

CHP Ne Yapmalı?

Fikret BilaFikret Bila

Seçim yenilgisinden bu yana üzerinde en çok tartışılan parti CHP oldu.

Tartışmalar daha çok genel başkan ve kadro değişimine yoğunlaşmış durumda.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı bırakması talebi (istemi) gündemde tutuluyor.

“Değişim şart (koşul)” diyenlerin asıl talepleri (istemleri) Kılıçdaroğlu’nun bırakması.

Yerine ise en yakın aday olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu görünüyor.

Değişim isteyenlerin başında da İmamoğlu geliyor.

Ancak bugüne kadar (dek) yaptığı açıklamalardan anlaşılıyor ki; Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlıktan istifa etmek veya yeniden aday olmayacağını açıklamak, yerine de İmamoğlu’nu işaret etmek gibi bir niyeti yok.

Kitaba uygun konuşmaya özen gösteriyor.

“CHP genel başkanını Kurultay seçer, değişim ama hangi değişim, bazı (kimi) değişimler geriye götürür, değişimin ileriye doğru olması gerekir.” gibi.

Bu da gösteriyor ki Kılıçdaroğlu kurultayda genel başkanlığa yeniden aday olacak.

Kılıçdaroğlu’ndan Kurultay’da yeniden aday olmayacağı biçiminde bir açıklama bekleyen İmamoğlu’na verilen mesaj ise “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na yeniden aday olması, belediye meclisinde çoğunluğu alacak şekilde büyük bir seçim zaferi kazanması, genel başkanlık konusuna sonra bakılması” şeklinde özetlenebilir.

İmamoğlu cephesinde de karar vermek kolay değil.

İmamoğlu’nun önünde üç seçenek var:

Kılıçdaroğlu ve genel merkezin önerisini kabul ederek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na yeniden aday olmak.

İmamoğlu aday olur ve yeniden İstanbul Belediye Başkanı seçilirse Erdoğan’ı üçüncü kez yenmiş bir siyasetçi olarak güçlenir. CHP’ye genel başkan seçilmesi olasılığı çok güçlenir. yitirirse

Ancak seçimi kaybederse (yitirirse), bu durum İmamoğlu’nun genel başkanlık iddiasını da çok zayıflatır. İstanbul’da seçimi yitirmiş bir ad olarak liderlik iddiası büyük ölçüde düşer.

İmamoğlu’nun önündeki ikinci seçenek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olmayıp genel başkanlığa aday olduğunu açıklamak ve Kurultay’da aday olmaktır.

Böyle bir karar Kılıçdaroğlu’na şimdiden rakip olarak ortaya çıkmak anlamına gelir.

İmamoğlu böyle bir karar alır ve Kurultay’da yitirirse hem İstanbul belediye başkanlığından hem CHP genel başkanlığından olur ve siyasal yaşamı büyük sıkıntıya girer.

Türkiye’de partilerin yapısı, delege belirleme süreçleri nedeniyle genel başkanlara karşı Kurultay kazanmak çok zordur.

Üçüncü seçenek ise “emanetçi” bir genel başkan seçtirmek için çaba göstermektir. Partisi Meclis dışında kalınca Deniz Baykal’ın CHP genel başkanlığından çekilmesi ve yerine “emanetçi” başkanlar seçtirmesi gibi.

Ancak İmamoğlu’nun bu seçeneği yaşama geçirmesi pek olanaklı değil. Bunun için Kılıçdaroğlu’yla böyle bir uzlaşmaya varması gerekir. Bugüne dek yaptığı açıklamalardan Kılıçdaroğlu’nun böyle bir niyet taşımadığı da anlaşılıyor. Kılıçdaroğlu’nun sözleri Kurultayda yeniden genel başkanlığa aday olmaya hazırlandığını gösteriyor.

Kılıçdaroğlu’nun da İmamoğlu’nun da başka adların da CHP genel başkanlığına aday olmaları elbette doğal, demokratik bir haktır.

Önemli olan, yeni bir seçim yenilgisi alan CHP’nin bu süreçten nasıl çıkacağıdır.

CHP bu kurultaydan parçalanarak çıkar ve bu durum yeni bir parti oluşumuyla sonuçlanırsa bu durum iktidarın işini kolaylaştırır.

  • Bu nedenle CHP’nin bu Kurultaydan bölünmeden çıkması gerekir.

Yitiren aday veya adayların da partide kalması ve partinin başarısı için çalışması, iddialarını CHP içinde sürdürmeleri gerekir.

Aksi bir durum yalnızca CHP’de değil Türkiye’de değişim umudunu da bitirir.

Ayıptır, günahtır, zulümdür, suçtur

Ataol Behramoğlu
Ataol Behramoğlu
ataolbehramoglu@gmail.com
30 Haziran 2023, Cumhuriyet
(AS: Bizim katkılarımız yazının altındadır..)

 

Üniformasının üzerine cüppe giyerek tekke ziyaretine giden generalinizi (amiralinizi) göstermelik bir uyarıyla ödüllendirip içten içe alkışlarken, Atatürkçü generalleri zindanda ölmeye mahkûm ettiniz.

Kastınız, duygunuz, ülkenin kurucusuna, onun ideallerine duyduğunuz nefrettir.

Elinizden gelse askeri okulları imam hatibe, bütün öğretim kurumlarını medreseye çevireceksiniz.

Bu yönde atmaya cüret ettiğiniz adımlar belli ki sürecek.

Yaptığınız, yapmayı tasarladıklarınız, bu ülkenin çocuklarına, geleceğine, umuduna, yaşamdan beklentilerine karşı ayıptır, günahtır, zulümdür, suçtur.
***

Osman Kavala’ya uygulanan ortaçağ hukuksuzluğunun nedeni, yardım ettiği öne sürülen “Gezi”ye, “Gezi” gençliğine duyduğunuz nefrettir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını hiçe sayarak, beraat ettiği mahkeme salonundan aynı kişinin tutuklu olarak çıkmasını sağladınız.

Ayıptır, günahtır, zulümdür, suçtur.
***

Size biat etmediği için, size boyun eğmediği için, vicdanının ve aklının sesini dinlediği için Selahattin Demirtaş’ı demir parmaklıklar ardında tutmaya devam ediyorsunuz.

O’na ve en değerli yakınlarına yapılan alçakça, şerefsizce saldırılara göz yumuyorsunuz.

Ayıptır, günahtır, zulümdür, suçtur.
***

Mücella Yapıcı’yı hastaneye götürürken incecik bileklerine kelepçe takıyorsunuz.

Kaçmasından mı korkuyorsunuz?

Size saldırır diye mi korkuyorsunuz?

O’nu kelepçeyle götüren genç jandarma erleri, genç komutanları, kendi anneleri, ablaları kelepçelenmiş gibi acı, utanç duymuyorlar mı?

Karşılarına kelepçeli olarak getirilen saçları apak, incecik bir kadının karşısında doktorlar, sağlık personeli acı, utanç duymuyor mu?

Mücella Yapıcı ve O’nunla birlikte cezaevinde tutulan arkadaşları, İstanbul’un yağmalanmasına karşı durmak dışında hangi suçu işlediler?

Nedir bu dinmeyen “Gezi” düşmanlığı, korkusu, paniği…

En yukarıdan en aşağıya, karar aldıranların, karar verenlerin, hepsinin yaptıkları

ayıptır, günahtır, zulümdür, suçtur.
***

Bayramın ikinci gününde, şu satırları yazmakta olduğum sırada, gazeteci, yazar, TV kurucusu , değerli aydın, eylemci, düşünür Merdan Yanardağ cezaevinde.

Sansür kuruluşu RTÜK’ün başındaki kişi, yetki ve sorumluluk sınırlarını aşarak hakaretler, tehditler savuruyor.

Milletvekili seçilmiş avukat Can Atalay yasa hiçe sayılarak cezaevinde tutulmaya devam ediliyor.

Bütün bunlar ayıptır, günahtır, zulümdür, suçtur.
***

    • Atatürkçü generaller derhal serbest bırakılmalıdır.
    • “Gezi” tutukluları derhal serbest bırakılmalıdır.
    • Osman Kavala, Selahattin Demirtaş derhal serbest bırakılmalıdır.
    • Merdan Yanardağ yargılanacaksa tutuksuz yargılanmalıdır.
    • Bu ülkenin cezaevlerinde tek bir düşünce suçlusu kalmamalıdır.
    • Ben bu ayıba, günaha, zulme, suça ortak olmak istemiyorum.
    • Çünkü suskunluk da suç ortaklığı demektir.

***
Sesimi yükseltiyorum.

Tek tek herkesi, kitlesel olarak da yurtsever-demokrat sivil toplum kuruluşlarını, sendikaları, siyasal partileri, yalnızca demeçlerle değil, büyük adalet ve özgürlük mitingleriyle, ayıba, günaha, zulme, suça karşı seslerini yükseltmeye çağırıyorum.

Halkımız kitlesel olarak sesini yükseltmek istiyor.

  • Silkinelim. Üzerimizdeki ölü toprağını atalım.
  • Ayıba, günaha, zulme, suça ortak olmayalım. 

Ülkenin her yerinde, bir an önce, durmaksızın, büyük buluşmalarda seslerimizi birleştirelim.

Büyük bir özgürlük korosuna dönüştürelim.

Bu ülkenin vicdanlı, yurtsever yazarları, şairleri, sanatçıları, bütün aydınları, o koroda eksiksiz yerlerini almaya hazırdır.
===================================
Dostlar,

Sn. Prof. Dr. Ataol Behramoğlu yoldaşımıza bütünüyle katılıyoruz..

Bu akşam (30 Haziran 2023, Cuma) saat 22:00 dolayında TELE1’de Sn. Namık Koçak’ın programında olacak ve güncel sorunlarımızı irdeleyeceğiz.

Meşruluğu tartışmaşlı AKP=RTE iktidarı;

  • Seçim sonrası güç sarhoşluğu ile demokratik hukuk devletinin tüm kurum ve kurallarını eylemli olarak (fiilen) ayaklar altına alarak
  • Açıkça karşıdevrim darbeciliği yapmaktadır.

Bu durum kabul edilemez ve sürdürülemez.
Gerek AKP içinden gerek demokratik sağdan da etkili itiraz sesleri mutlaka  yükselmelidir.
Başta CHP, muhalefet hızla toparlanarak etkin – kitlesel demokratik muhalefeti örgütlemelidir. Seçim öncesinde yazdık, söyledik, MİLLET İTTİFAKI genişletilerek TÜRKİYE İTTİFAKI‘na erişmelidir. Şimdilerde Sn. K. Kılıçdaroğlu da söylüyor, “.. gerekirse 16’lı Masa…” Ehh.. epeeeeyyyy geç olmakla birlikte gene de eylemsizlikten (ataletten) iyidir..

Meşruluğu tartışmalı AKP=RTE iktidarının gözü kara hukuk tanımazlığı, başlıca, muhalefetin darmadağın olmasından kaynaklanmıyor mu? Sn. Merdan Yanardağ ve TELE1‘in “hemmmenn” hedefe oturtulması bu dağınıklığın acı sonuçlarından değil mi??

AKP=RTE iktidarı, “tramvay” olarak tanımladığı Demokrasi treninden inmeye kararlı!

Sevgi ve saygı ile. 30 Haziran 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik    

BAYRAM KUTLAMALARI ÜZERİNE KISA NOTLAR

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Eğer dünyadaki tüm ulema, ruhban ya da din adamları sınıfı, insanlara ilahi inançlar ve inanç pratikleri; yani Allah’ın varlığı, birliği, ibadetler ve yine Allaha karşı işlenecek büyük ve küçük günahlarla ilgili öğretiler kadar; ayrıca tarih boyunca siyasal iktidarlara verdikleri sınırsız destekler konusunda gösterdikleri büyük çabaların hiç olmazsa yarısını dinlerin ahlak pratikleri; yani insanların birbirlerine karşı adil davranmaları, hakları, hukukları, sorumlulukları, dayanışmaları, dürüstlükleri, cebir, şiddet, kin, nefret, öfke, yalanlar ve iftiralardan… uzak durmaları, sevgi, barış, estetik, edep, empati (özdeşim, duygudaşlık) ve kardeşlik duygularını harekete geçirmeleri, doğaya, çevreye ve tüm yaratılmışlara saygı ve sevgi duymaları yönünde kullansalardı; sanırım yaşadığımız dünya çok daha yaşanılır ve daha güzel olabilirdi.

Alevilerin büyük ozan Nesimi diyor ki:

  • Ey Nesimi, can Nesimi Hak insan aynındadır
  • Tüm mahlukatın (yaratılmışların) vebali ULEMA BOYNUNDADIR

Bayramlar insanların kendi egolarını (benliklerini), nefislerini tutkularını: her türlü eylem ve söylemlerini yargılama ve hesaba çekme fırsatlarını da içinde barındırır.

Yine bayramların, başta kendi anne ve babalarımız, yakınlarımız ve yardıma muhtaç (gereksinimli) komşularımız olmak üzere, hastalara, öksüzlere, yoksullara, kimsesizlere ve gariplere karşı olan toplumsal ve insani (insancıl) duyarlılıklarımızı artırmayı öğütler.

Eğer böyle bir evrensel ahlaklı, insancıl ve toplumsal duyarlılık yoksa o ülkede büyük bir ahlak ve kültür aşınması var demektir…

BU DUYGU VE DÜŞÜNCELERLE, HERKESİN BAYRAMI KUTLU OLSUN..

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 28 Haziran 2023

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

EKONOMİST

“Faiz sebep enflasyon sonuçtur… Bunların kafası basmaz ben ekonomistim… Biz neyiz ki nass var.” Faiz 8.5’tan 15’e çıkarıldı.

Fossss…

GÜDÜMLÜ

AYM, HDP’ye yapılan hazine yardımının bloke edilmesini uygun bulmayınca Bahçeli kızdı,Anlaşılıyor ki AYM başkan ve üyeleri bizim söylediklerimizi hiç kaale almıyor.dedi.

AKP Güdümlü MHP’nin başkanı her kurumun kendileri gibi güdüleceğini düşünüyor…

PETROL

Sabah, Takvim, A Haber gibi internet siteleri Venezuela’da çıkan petrol görüntülerini Türkiye’denmiş (Gabar Dağı) gibi haber yaptı.

RTE, parlak zekalı gençlerine Kılıçdaroğlu için montaj video hazırlatınca yalaka medya altta mı kalsın?..

ÖZGÜRLÜK

Fatih Erbakan, Tanrının insanlara günah işleme özgürlüğü verdiğini bunun engellenemeyeceğini söyledi.

Dini, maddi ve siyasi çıkarı için araç olarak gören dinciler köşe başlarında…

GAZETECİ

Gazeteci Merdan Yanardağ terör örgütü propagandası yapmaktan tutuklandı.

Siz onu “iktidara karşı olmak” olarak okuyabilirsiniz…

BAYRAM

MHP, Hüda Par’la bayramlaşmayacakmış.

Dostlar alışverişte görsün…

KUTLAMA

Temiz yürekli, düzgün karakterli aydınlık insanların Kurban Bayramı kutlu olsun. Bayramlar huzur ve güzellikler getirsin.

Saray’ın yeni rotası…

Mustafa Balbay
Mustafa Balbay
mustafabalbay35@gmail.com
27 Haziran 2023, Cumhuriyet

 

Yazıyı kaleme almaya hazırlanırken Tele1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın gözaltına alındığı haberi geldi. Önce ortamı hazırladılar, sonra aldıkları kararı uygulattılar.

Yanardağ’a gözaltı, sabahtan planladığımız yazının tam ortasına oturuyordu. Bugün Saray’ın sonbahar ve devamındaki hesaplarını sütuna yatırıp, bir an önce derlenip toparlanmak gerektiğini vurgulamayı planlamıştık. Önümüzdeki dönem kullanılacak araçlardan biri hukuk olacak.

Yanardağ hakkında herhangi bir soruşturma açılsa, ifadeye çağrılsa gitmeyecek mi? Çok değil, en son 22 Mayıs’ta bir başka soruşturma nedeniyle ifadeye çağrıldı, gitti. İfadesini verdi, serbest bırakıldı.

Bu kez 28 Mayıs sonrası hukuk işliyor. Bunu pek çok alanda görüyoruz.

Saray’ın sonbahar hesaplarına gelince…

Muhalefeti bir daha bu kadar dağınık bulamayız” diye düşünüp buna göre bir yol haritası oluşturdukları anlaşılıyor.

Masada anayasa değişikliği var. İlk ikilem şu:

Yeni bir anayasa mı yapalım, kapsamı belli bir anayasa değişikliği mi?

Hangisine karar verirlerse versinler asıl amaç anayasa değil. Anayasa tartışmaları üzerinden kendilerince muhalefeti parçalamak ve iyice etkisiz hale getirmek. Yerel seçimleri alıp “daha ileri” gitmek!

Şu anda iktidar için anayasa zaten fiilen yok. İstedikleri yerinden delip istedikleri yerini atabiliyorlar. Sonbahara doğru yeni bir anayasa taslağı ile muhalefeti sorumluluğa ortak olmaya çağıracaklar. Saadet Partisi, DEVA ve DP’nin evet diyebileceği maddeleri öne sürecekler. İYİ Parti’nin o güne dek nasıl bir noktaya evrileceği belli değil ama buraya hatlar kurup muhalefet ekseninden koparmanın yollarını arayacaklar.

Bu durum CHP’nin konumu açısından da önemli olacak. Örneğin Kılıçdaroğlu’nun “Başörtüsü çözümünü yasaya bağlayalım” cümlesine verdikleri, “Daha sağlam olsun anayasaya bağlayalım” yanıtının devamını getirecekler. Soracaklar:

Var mısınız?

Saray’ın yol haritası önünde YRP ve HÜDA PAR pürüzleri olabilir, son tahlilde aşılır! Onlar Saray’ın yaptığını da beğenmeyip daha ileri gidilmesini isteyebilir. Ancak Erdoğan’ın izin vereceği kadar Erdoğan’a muhalefet edip sonra da belli bir noktaya gelebilirler.

Şu anda iktidarın her türlü planı gündeme getirip toplumu deneme tahtası yapma ortamı var.

Hızla bu ortamı değiştirip demokrasi mücadelesini kurumlaştırmak gerekiyor.

Bir başka açıdan bakıldığında iktidar çökmüş durumda. Ekonomi bunun başlıca göstergesi. 2019’dan beri her fırsatta yinelenen söylemlerin tam tersi bir yöntem deneniyor. Mehmet Şimşek’in, “akıl ve mantık yoluna girme” çabasının, ana kumandada Saray olduktan sonra istenen sonucu vermesi çok zor.

Seçimden önce ekonomiyi konuşturmamayı başarmışlardı. Korkarız seçimden sonra da konuşturmamayı “başaracaklar”. Böylece yaşanan hüsranın nedenleri, sonuçları örtük kalacak. Yeni bir anayasanın çapı çerçevesi konuşulacak.

Bütün bunlar için gerçekleri söyleyecek, bağımsız bir medyanın olmaması gerekiyor. Bunun yolu da bugüne kadar kanal kapatma, ilan cezası verme gibi yöntemlerdi. Yanardağ’ın gözaltına alınması burada da daha ileri gidileceğini gösteriyor.

İktidar yol haritasını belirlemiş:

-Yıkılırsam ülkenin üstüne yıkılırım!

Yine, yeniden, yeni bir toplumsal direniş, derlenip toparlanış gerekiyor.

Bayram mı dediniz!

Hüsnü Mahalli

Başka bir açıdan, 26 Haziran 2023, TELE1 İzleyici Hattı

Bayram mı dediniz! – Tele1

Yarın Kurban Bayramı..
Yaklaşık iki milyon Müslüman Mekke’de Hacı olduktan sonra ülkelerine ‘günahkarından arınmış’ olarak dönecekler. Bu ‘arınma’ hali ne kadar sürer bilinmez ama gerekirse bir daha gidip Kabe’nin etrafında tavaf ederler.

17 Haziran’da CNNTÜRK’te konuşan YRP’nin lideri Fatih Erbakan “Cenab-ı Allah insanlara günah işleme özgürlüğü vermiş. Mani olursanız büyük bir günah işlersiniz. Zorla ve korkudan dolayı namaz kılması, başını örtmesi şirk koşmaya girer.” diyordu.

Dünyanın her yerinde Müslümanların ezici çoğunluğunun işlediği irili-ufaklı günahların burada detaylandırmasının (ayrıntılandırmasının) anlamı yok çünkü bu günahları işleyenler genellikle ‘en hakiki Müslüman biziz’ derler.

Irak’ta kurulan IŞİD ve Kaide’nin Suriye kolu NUSRA’nın yaptığı gibi. Kendi aralarındaki kavgada binlerce Müslüman öldürüldü ve bunların bir kısmının kafası canlı yayınlarda kesildi.

Önceki Bayramlarda olduğu gibi bu Bayram’da da milyonlarca Müslüman dünyanın dört bir yanında kurban keserek ‘İnançlı birer Müslüman’ olduklarını kanıtlamaya çalışacaklar.

Nasıl ve ne kadar olurlar bilinmez ama yüz yıllardır Müslümanların din kardeşi başka Müslümanları kendi hesapları uğruna kurban ettiklerini de hatırlayan olmaz.

  • Kurban kesmek başka Müslümanların Müslümanları kesmesi ise bambaşka!

O da yetmeyince bu kez ‘Gavurlar’ Müslümanları kullanarak başka Müslümanların üzerine salıyor ve Müslümanlar birbirini kesiyor.

Yakın ve uzak tarihimizde çok örneği var.

Kanlı ‘Arap Baharı’ bunun son örneklerinden biri. Suriye, Libya, Yemen, Irak ve bölgenin diğer ülkelerinde ‘Gavur’un aparatı gibi davranan Müslümanlar iki milyona yakın Müslümanın ölümüne neden oldu.

Sakat kalan insanlar, yetim çocuklar, tecavüze uğrayan kadınlar, acıların en ağırını yaşayan insanlar, ülkesinden kaçmak zorunda bırakılan milyonlar ve yıkılan yüz binlerce ev..

İyi de kimin umurunda?

Yolsuzluklar, rüşvetler, dolandırıcılık, hırsızlık, sahtekarlık ve her türlü pislik ve rezillikler kimsenin umurunda değil. Yalnızca Türkiye’de değil Müslümanların yaşadığı her yerde. Oysa Cuma’ları hariç çok az sayıda Müslümanın gittiği cami sayısı gün geçtikçe artıyor. Belki de yaptıranlar günahlarını bu camilerle affettirmeye çalışıyorlardır.

Ya da öyle düşünüyorlardır. Ya da kandırdıkları Müslümanlara yutturuyorlardır.

Bildik ikiyüzlülük hikayeleri. Müslümanların bildik halleri.

Cehalet, yobazlık, çağ dışılık, fırsatçılık, lümpenlik ve rezilliğin her türlüsü. Hiç bir şey olmamış gibi herkes kendi bildiği yolda devam ediyor.

Kolayını bulanlar ‘ Kurban keser mazbut birer Müslüman olduğumuzu kanıtlarız’ modunda.

Elbette vardır aralarında gerçek dindarlar. Elbette birçoğu olup bitenlere çok üzülüyordur. Elbette hepsi çaresiz çünkü İslam adına konuşan ve davrananlar İslamın yasakladığı tüm irili ufaklı günahları açıktan ve gizliden işliyorlar. Allah korkusu yoksa kuldan neden korksunlar ki!

Müslümanların Müslümanlara her yerde ve her zaman kazık atıp kanını akıttığı bizim coğrafyada ‘Müslümanlar’ Kurban kesmeyi birer ‘eğlence’ olarak görürler. Acı ama gerçek.

Müslüman Fetö’cularla Müslüman AKP’liler arasındaki kanlı kavgayı ve detaylarını (ayrıntılarını) herkes biliyor. Başka Müslüman ülkelerde formatları farklı olsa da benzer hikayeler var.

Sonuçta herkes “Elhamdulillah Müslüman”. Herkes “ Müslümanım, doğruyum çalışkanım’ diyor. İster inanın ya da inanmayın ama galiba onların da birçoğu kendi söylediklerine inanmıyorlardır.

Neyse, kim neye nasıl inanır bilinmez ama biz yine tüm benliğiyle inanan ve inancının gereğini yapan gerçek Müslümanların Kurban Bayramını kutluyor ve haksızlıklar karşısında sesini çıkarmayanlara ‘dilsiz şeytan’ diyoruz.

“İMDAT!” BORUSU

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

 

“İMDAT!” BORUSU

Akıl yollarını duman bürümüş,
Sarp dağlara dönmüş düzümüz bizim.
Bilim bahçesinde güller kurumuş,
Kış ayına dönmüş yazımız bizim.
Xxx
Mesleği yok, bin bir hayaller kurmuş,
Her bekâra, para, makam, mal sormuş,
Yatlı, katlı zengin eş arıyormuş,
Evde kalmış yaşlı kızımız bizim.
Xxx
Millet haksızlıktan, yalandan bıkmış,
Hak, hukuk, adalet rayından çıkmış,
Yoksulun kazancı zengine akmış,
Utanmaz, arlanmaz yüzümüz bizim.
Xxx
Taban fiyatları tutarsız olmuş,
Çiftçinin kazancı yetersiz olmuş,
Dokunan kumaşlar depoda kalmış,
Para etmez olmuş bezimiz bizim.
Xxx
Üretim çarkının mili kırılmış,
İşsizin, yoksulun beli kırılmış,
Hak arayan mahkemede yorulmuş,
Adalet arıyor gözümüz bizim.
Xxx
Özgür düşüncenin özü kısılmış,
Doğru konuşanın sözü kısılmış,
Şairin, ozanın sesi kısılmış,
Düzen tutmaz olmuş sazımız bizim.
Xxx
Eğri, doğru birbirine karışmış,
Alim, cahil aynı pistte yarışmış,
Kirli, temiz aynı izde buluşmuş,
Arapsaçı gibi izimiz bizim.
Xxx
Eğitim vapuru rotadan sapmış,
Çağdışı zihniyet makamlar kapmış,
Devlet, işi piyasaya bırakmış,
Ak mı, kara mıdır yazımız bizim.
Xxx
Devlet parti olmuş, parti de devlet,
Yandaş olanlara bol kepçe nimet,
Ulusun sırtına yüklenmiş külfet,
Yine sarpa sarmış yolumuz bizim.
Xxx
Yurtsever aydınlar gaflete dalmış,
Laik Cumhuriyet çok yara almış,
Halil Çivi ” imdat borusu ” çalmış,
Uzağı görmeli gözümüz bizim.
Xxx