DR. CİHANGİR DUMANLI
EMEKLİ TUĞGENERAL, HUKUKÇU
Yetkililer cezanın gerekçesinin disiplinsizlik olduğunu açıkladılar. Bu nedenle disiplin ve disiplinsizlik kavramlarının incelenmesinde yarar vardır.
DİSİPLİN NEDİR?
211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu 13. maddesi disiplini şöyle tanımlamaktadır: “Disiplin kanunlara, nizamlara ve amirlere mutlak bir itaat ve astının ve üstünün hukukuna riayet demektir.”
Teğmenlere “Diploma töreninden sonra subay andını okutmayacaksınız” şeklinde açık bir buyruk (emir) verilmediğinden, eylemleri emre itaatsizlik (disiplinsizlik) tanımına girmez.
YDK, teğmenlerin disiplin yargılamasını 6413 sayılı Askeri Disiplin Kanunu’na (ADK) göre yapmıştır. Adı geçen Yasa, disiplin cezalarının aşamalı verilmesini benimsemiştir.
Yasa, 11. maddesinde disiplin cezasını öngörmüş ve bunları en hafiften (uyarma) en ağırına (TSK’den çıkarma) dek ağırlık derecesine göre sıralamıştır. Aynı Yasanın 14. maddesi, disiplinsizliği görülen astın, belirtilen süreler içinde yeniden disiplin suçu işlemesi durumunda “bir derece ağır ceza” verilmesini öngörmektedir. Bununla yasa koyucu, disiplin amirine, “Önce hafif cezadan başla, astın kendisini düzeltmesine fırsat ver; disiplinsizliğe sürerse cezayı bir derece ağırlaştır.” demektedir.
YDK, teğmenlere mesleklerinin ilk gününde işledikleri iddia edilen ilk disiplin suçu için,
en ağır cezayı vererek ADK’ye aykırı davranmıştır.
CUMHURBAŞKANINDAN ‘TALİMAT’
- Disiplin yasalara “mutlak itaat” olduğundan,
YDK’nin kendisi disiplinsiz davranmış olmaktadır.
Disiplin tanımında belirtilen “astının ve üstünün hukukuna riayet” açısından bakıldığında,
bu teğmenler zorlu bir sınavdan geçerek girdikleri Harp Okulunun zorlu eğitimini başarı ile tamamlamış ve subay olma hakkını kazanmışlardır. Disiplinin tanımı gereği bu haklarına riayet edilmesi gerekirken, YDK bunu da yapmamıştır. Disiplin soruşturmasının, olaydan 10 gün sora cumhurbaşkanının imam hatipler toplantısında “Birkaç kendini bilmez temizlenecektir” diyerek talimat olarak algılanabilecek konuşmasından sonra başlatılması ve cumhurbaşkanının isteği doğrultusunda sonuçlandırılması, ihraç kararının adalete göre değil, talimata göre verildiği kuşkusunu doğurmaktadır.
- Bu kararı verenler vicdani sorumluluktan kurtulamayacaklardır.
‘ASTIN HAKKINA RİAYET’
Son yıllarda kimi savcı ve yargıçların siyasal baskılarla işlem yaptıkları konusunda kamuoyunda yaygın bir inanış bulunmaktadır. Aynı yanlışın ihraç yönünde oy kullanan YDK üyeleri ve ihraç kararını onaylayanlar tarafından da yapıldığı kuşkusu üzücü, TSK’nin itibarını (saygınlığını) zedeleyici ve ulusal güvenlik açısından tehlikeli niteliktedir.
Somut olayda teğmenler disiplin suçu işlemedikleri halde ihraç yönünde oy kullanan YDK üyeleri ve ihraç kararını onaylayan komutanlar, Yasaya (ADK) mutlak itaat etmedikleri ve astının hakkına riayet etmedikleri için disiplinsiz davranmışlardır. Takdir avukatlarında olmakla birlikte, bu husus, idari yargı aşamasında bir iptal gerekçesi olarak ileri sürülebilir.