Yıllık arşivler: 2016

E. Tümg. Naci BEŞTEPE : Ayrıştıranlardan birleştirenlere

Ayrıştıranlardan birleştirenlere

????????????????????????????????????????????????????????????


E. Tümg. Naci BEŞTEPE
AYDINLIK
, 12.09.2016

Türk halkı Atatürk’ten sonra her dönemde ayrıştırıldı. Siyasetçiler kâh bu ayrışmanın mimarı oldu kâh maşası. Demokrat Parti ile başlayan çok partili dönem ayrışmanın tırmanışa geçme aşamasıydı.

“VATAN CEPHESİ”, kutuplaştırmaydı.

Birkaç çocuk bir araya gelince, Plevne Marşı’nın adapte edilmiş halini söylerdik:

Olur mu böyle olur mu, kardeş kardeşi vurur mu?
Kahrolası diktatörler bu dünya size kalır mı?

Menderes’in idamı demokrasimizde yaradır. Ancak, ayrışmadaki rolü yadsınamaz.

DÜŞMAN ÜRETME

27 Mayıs’ın devrimci havası çok sürmedi. 1968’de kıvılcımlanan Avrupa Gençlik Hareketi, Türkiye’ye sağ-sol çatışması olarak sokuldu. Demirel ve Türkeş’in başını çektiği “MİLLİYETÇİ CEPHE” oluşturuldu bu kez de.
Komünist-faşist ayrımı canlar yaktı.
Okunan gazete-dergi, devam edilen okul, kalınan yurt, üye olunan dernekler düşman belirlemede rehberdi. Çatışmalar nerdeyse ilkokullara inmişti.

12 EYLÜL DARBESİ

12 Eylül (1980) sabahı biten sağ-sol çatışması tutuklama furyasına dönüştü.
Sivas’ta görevlendirilmiştim. Gökten ihbar yağıyordu. Yurt içi-dışı fark etmiyordu.

ERGENEKONCU / PARALELCİ

Ülkemizin dibini oyma oyunları bitmiyor. AKP ile laik-dinci ayrımı ateşlendi.
2007’de başlayan Ergenekon-Balyoz vb. davalar ile yurtseverler kumpasa alındı.
“Ergenekoncudur!” demek yeterliydi birilerini 3-5 yıl yatırmak için.
17-25 girişimi ile Ergenekoncular temize çıkarken “Paralelci” suçlaması öne çıktı.
15 Temmuz darbe girişimi ile “Darbeciliğe” terfi ettiler.
Şimdi her sabah kaç yüz/bin kişinin FETÖ’cü olmaktan tutuklandığı haberleri ile uyanmaktayız. İhbarcılık iliklerimize işlemiş.

FETÖ’cü darbeden tutuklu generalin ağabeyi AKP milletvekili Dişli bile, mahkemelik olduğu iş adamına, “Savcıyla konuşup FETÖ terör örgütü ile ilişkilendirip seni içeriye aldıracağım” diyor.

Yavuz Selim Demirağ gibi bir milliyetçilik timsali Yeniçağ yazarları gözaltına alınıyor. CHP’li vekillere çamur atılıyor. Sözcü Gazetesi tehdit ediliyor.
Rakipleri, muhalifleri silmek için fırsat bu fırsat. Ayır, böl, parçala.
Senaryo aynı, oyuncular farklı.

YETER, BİRLEŞMEYE BAKIN

İktidardakiler, muhalefettekiler, siyasettekiler, medyadakiler…
Her kesimden vatandaşlar. Yeter artık. Bölmeyin birleştirin. Bölünmeyin birleşin.
Her yanımız ateş çemberi. İçimiz yangın yeri. Birleşmeye, birleştirmeye bakın.
Sonra ihbar edecek kimse bile bulamayacaksınız.

Balyoz’dan tutuklu bir arkadaşım, “Duvara toslaya toslaya doğru yolu bulacağız” demişti. Yeter bu kadar toslama. Milli iktidar birleşmenin adresidir..

*****

PAZARTESİ İĞNELERİ

İZ

RTE, “At izi, it izine karıştı.” Doğrudur.
2003’ten beri, artarak…

KARANLIK

Yaz saati uygulaması devam edecek. Karanlık sevenlerin kararı…

MEZAR

Topbaş’ın damadı FETÖ’den tutuklandı.
“Hainler mezarlığı”nı kim, kimin için istemişti?…

KOL

Hakan Fidan’ın sağ kolu Basri Aktepe FETÖ’den tutuklandı. Sol kol?…

================================

Teşekkürler değerli dostumuz Sn. E. Tümg. Naci BEŞTEPE Paşamız..

Sevgi ve saygı ile.
13 Eylül 2016, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

TBB Başkanı Prof. Feyzioğlu : Başka vatanımız yok!

TBB Başkanı Prof. Feyzioğlu :
Başka vatanımız yok!

(http://www.barobirlik.org.tr/YaziliBasin3738.tbb, 13.09.2016)

=========================

Dostlar,

Doğru söze ne denir!?

Büyük ATATÜRK uzuuun onyıllar önce reçeteyi bize vermişti:

  • Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına / ahalisine Türk milleti denir..

    Gemiyi batırmamanın yalın reçetesi bu!

    Sevgi ve saygı ile.
    13 Eylül 2016, Datça

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com

Mülkiyeliler Birliği’nden Kamuouyuna Duyuru

mulkiyeliler_birligi_logosu

KAMUOYUNA DUYURU

(AS: Bizim karkımız yazının altındadır..)

1 Eylül’de OHAL kapsamında çıkarılan 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle toplam 2346 akademisyen görevlerinden atıldı.

FETÖ’cü darbe girişimi sonrasında çıkarılan KHK kapsamında işten atılan akademisyenler arasında, SBF-Mülkiye’den
Aysun Gezen,
Celil Kaya,
Nail Dertli,
Onur Can Taştan,
Ozan Değer,
N. Ezgi Oral,

Kamuran Akın
ve İLEF’ten de Gülseren Adaklı ile İlkay Kara gibi hiçbir darbeci veya terörist örgütlenmeyle bağlantıları olmadığını bildiğimiz, bu konuda haklarında herhangi bir açığa alma işlemi uygulanmamış, hiçbir idari disiplin soruşturması veya dava açılmamış akademisyenler de bulunmaktadır. Bunlardan Celil Kaya, Nail Dertli, Onur Can Taştan ve Ozan Değer aynı zamanda Mülkiyeliler Birliği üyesidir.

Bu nedenle de kimin tarafından hazırlandığı belli olmayan listenin, hiçbir objektif kritere (AS: nesnel ölçüte) dayanmadığı ve akademisyenleri cezalandırma amacı taşıdığı ortaya çıkmaktadır. Söz konusu akademisyenlerin Anayasa’ya ve evrensel hukuk ilkelerine aykırı biçimde işten atılmaları, üstelik bu işleme karşı yargı yoluna bu aşamada başvurulamaması, FETÖ’cü darbe girişimiyle derinleşen karanlığın aydınlatılmasının önünde engel teşkil etmektedir. Kaygımız, bu tür düzenlemelerin, darbecileri geriletmek bir yana, cesaretlendirmesidir.

Ayrıca, işten atılan akademisyenlerin dışında ÖYP’li (Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı) asistanlarla ilgili çıkarılan KHK maddesi de sadece SBF-Mülkiye’den 75 dolayında asistanın eğitim öğretimlerini tamamlamadan bağlı bulundukları üniversitelere gönderilip, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 50-d maddesine göre istihdam edilmeleri düzenlenerek, bu asistanların akademik faaliyetleri kesintiye uğratılmaktadır.

157 yıllık geçmişe sahip SBF-Mülkiye ve 70 yıllık bir geçmişe sahip Mülkiyeliler Birliği, Türkiye’nin Aydınlanmasına, bilime ve toplumun ve ülkenin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuş ve bulunmaya devam etmektedir. Bu kurumların hiçbir kademesinde darbeci ve terörist yapılanmaların etkili olabilmesi, kendilerine zemin bulabilmesi mümkün değildir. Bizlerin darbecilerle “ilişkisi” ancak onlarla amansız bir mücadele yürütmek olarak gerçekleşmiştir.

Mülkiyeliler Birliği olarak, yapılan bu yanlışın derhal düzeltilmesi ve FETÖ’cü darbe girişimi ile yapılan mücadeleyle hiçbir ilgisi bulunmayan listelerin gerekirse yeni bir KHK ile düzeltilmesinin gerekliliğini kamuoyuyla paylaşıyor; böyle bir düzenleme nedeniyle mağduriyet yaşayacak olan başta Mülkiyeli akademisyenlerimiz olmak üzere, FETÖ’cü darbeciler ve terörist yapılarla hiçbir ilgisi olmayanlarla dayanışma içinde olacağımızı duyuruyoruz.

Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulu

==================================

Dostlar,

AKP’nin de ciddi biçimde FETÖ kirlenmesinden temizlenmesi zo -run – lu!

AKP’nin de ciddi biçimde FETÖ kirlenmesinden temizlenmesi ka -çı – nıl- maz!

Ancak bu Parti’deki ayıklama göstemelik ve simgesel düzeyde, kamuoyunu yanıltıcı.

Ne var ki mızrak çuvala sığmıyor ve Tayyip bey, Partisinin kapısının da çalındığını görünce panikleyerek ama suret-i Hak’tan görünmeyi de elden bırakmadan, kendince ustalıklı (!? bir politika ile Hukuk – Adalet yanlısı izlenimi vererek, “at izinin it izine karıştığı” söylemiyle gerçekte kapısına dayanan operasyona fren koymaya çabalıyor.

ADALET ülkenin (Osmanlı deyimiyle Mülk’ün) temelidir.. Ondan saparsanız Ülke başınıza yıkılır.. 14 yıllık FG ortaklığının faturasını AKP – RTE mutlaka ödeyecektir.

Sevgi ve saygı ile.
13 Eylül 2016, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

11 EYLÜL SALDIRILARININ ÜZERİNDEN 15 YIL GEÇTİ!

11 EYLÜL SALDIRILARININ ÜZERİNDEN 15 YIL GEÇTİ!

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)

Amerika Birleşik Devletleri tarihinin en büyük terör saldırılarından bir olarak kayıtlara geçen
11 Eylül (AS : 2001) saldırılarının üzerinden 15 yıl geçti.

Dünya’da da büyük değişimlere neden olan terör saldırıları başta New York olmak üzere ABD’de törenlerle anılmaya başlandı.

ABD Başkanı Barack Obama, Beyaz Saray’dan bir anma mesajı yayınladı. ABD Başkanı Obama, “El Kaide ve DAEŞ (AS : doğrusu DEAŞ olacak) gibi teröristlerle aralıksız şekilde mücadele ediyoruz ve ülkemizi güvende tutabilmek için onları yok edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

Geçen 15 yılda çok şeyin değiştiğini kaydeden Obama, “11 Eylül saldırılarını yapan El Kaide liderlerini ortadan kaldırdıklarını” ve “Usame bin Ladin’e adaleti götürdüklerini” belirtti.

Ancak bu süre içinde terörle ve teröristlerle yüzleşmeye devam ettiklerini dile getiren Obama, “El Kaide ve DAEŞ (AS : doğrusu DEAŞ olacak) gibi teröristlerle aralıksız şekilde mücadele ediyoruz ve ülkemizi güvende tutabilmek için onları yok edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

“Trajik olarak Boston’dan Chattanooga’ya, San Bernardino’dan Orlando’ya kadar gördüğümüz üzere terörist tehdidi gelişti. Afganistan’da, Irak’ta Suriye’de ve bunlarında ötesinde EL Kaide ve DAEŞ (AS : doğrusu DEAŞ olacak) gibi teöristlere karşı acımasız olacağız. Onları yok edeceğiz ve gücümüz çerçevesinde vatanımızı korumak için her şeyi yapacağız.”

Resmi anma törenleri bu gün TSİ 16:00’da başlayacak olmasına rağmen New York Belediye Başkanı Bill de Blasio Dünya Ticaret Merkezi’nin yerine yapılan anıta çiçek bıraktı.

Ne olmuştu?

11 Eylül 2001’deki terör saldırılarda, 4 yolcu uçağı kaçırılmış, uçaklardan ikisi İkiz Kuleler’e çarpmıştı. Kaçırılan bir diğer uçak başkent Washington’da Pentagon’u hedef alırken dördüncü uçak ise F-16’lar tarafından Pensilvanya kırsalında düşürülmüştü.

İkiz Kuleler’de 2606 kişi, Pentagon’da 125 kişi ve kaçırılan uçaklarda ise 246 kişi hayatını kaybetmişti. Saldırılarda 19 teröristle birlikte toplam ölü sayısı 2996 olarak açıklanmıştı.

Tarihin akışını değiştiren 11 Eylül saldırılarının ardından eski Başkan George W. Bush, Afganistan ve Irak’a girme kararı almış, Beyaz Saray’ın Ortadoğu’daki savaş yanlısı politikası büyük tepkilere neden olmuştu.

Bush’un ‘‘Terörizmle Savaş Kampanyası’‘ çerçevesinde kurulan ABD Ulusal Güvenlik Kurumu (NSA) ülkede yasa dışı dinlemelerine başlarken, “Medeniyetler Çatışması“na ve İslamofobiye zemin oluşturan 11 Eylül saldırıları, başta ABD olmak üzere, Batılı devletlerde Müslümanlara karşı işlenen nefret suçlarında büyük artışa yol açtı.

=================================

Dostlar,

“ABD, Afganistan harekatına (AS: işgaline!) kendi ülkesinde tezgahladığı bir komployla başladı. ABD’de 9/11 olarak adlandırılan bu saldırılarda New York’taki Dünya Ticaret Merkezi ve Başkent Washigton’daki Savunma Bakanlığı (Pentagon) hedef alındı.

Binlerce günahsız ABD vatandaşı öldürüldü. Bu olay tek başına, emperyalizmin kendi yurttaşlarını bile nasıl acımasızca katledebileceğini gösteren bir ibret belgesidir..

9/11 konusundaki gerçekler çok sayıda internet sitesinde kendine yer buluyor. Ayrıca bu konuda onlarca bilimsel tabanlı analiz yapıldı. Biraz merak eden biri, çok kısa bir araştırmayla bu olayın bir tertip olduğunu hemen anlar. Zaten ABD’de yapılan kamuouı araştırmaları, ABD vatandaşlarının ezici bir çoğunluğunun -neredeyse %80’inin- bu konuda ABD hükümetinin yaptığı açıklamaya inanmadığını gösteriyor.

9/11 komplosunda ABD Başkanı Bush bile devre dışı bırakıldı. Çok istemesine rağmen uzun süre Wasington’a sokulmadı; korumasız olarak havada dolaştırıldı. Neler döndüğünün farkında olmadığı için verdiği tüm demeçler birbiriyle çelişiyordu. Komplonun bir nükleer savaşa yol açmasından endişe eden Bush, Nebraska eyaletindeki Offutt hava üssüne gitti. Burası Amerikan nükleer gücünün komuta ve kontrol merkeziydi.

Bush birşeyler döndüğünü anlıyor, ama ne olup bittiğinin tam olarak farkında olmadığı için panik içinde kararlar alıyordu. Ayrıca saldırıdan önce bazı şirketler hisselerine çok sayıda satış emri vermişlerdi.

ABD’nin Irak’a saldırısı da bir sahtekarlık üzerine inşa edildi. Iak’ta nükleer, biyolojk ve kimyasal (NBC) silahların olduğu ileri sürüldü. Ama müdahale yapıldıktan sonra bu silahların varolmadığı, bir istihbarat hatası (!) yapıldığı bizzat ABD yetkilileri tarafından açıklandı.

ABD eski Ggenelkurmay başkanı ve Dışişleri Bakanı emekl, orgrneral Colin Powell, Mayıs 2005’te Amerikan ABC televizyonua verdiği demeçte ‘Irak’ta kitle imha silahları yalanını desteklediği için kendisini çok kötü hissettiğini’ söyledi.
*****
Yukarıdaki dizeleri, E. Tümamiral Sayın Soner Polat‘ın “Türkiye İçin Jeopolitik Rota” adlı çok değerli kitabından aldık (s. 77-78, Kaynak yay. 2015).

İşte ABD emperyalizmi böyle bir şeydir..
Türkiye hala “stratejik müttefik” rollerini oynamaya devam edecek, kendisini ve halkını aldatarak felakete sürüklemeyi sürdürebilecek midir??

9/11 komplosunun Hitler’in Reichstag yangınından daha beter olduğunu söylemeye gerek var mı??

Sevgi ve saygı ile.
12 Eylül 2016, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Kurban Bayramı düşünceleri

Kurban Bayramı düşünceleri

Portresi_ATA_ile
Onur ÖYMEN

(AS : Bizim düşüncelerimiz yazının altındadır..)

Bütün arkadaşlarımızın Kurban Bayramını içtenlikle kutluyor, sağlık, başarı ve esenlikler diliyorum.

Bu yıl Kurban Bayramını büyük üzüntü ve acılarla yaşıyoruz. Menfur darbe girişimi sırasında bir günde yaklaşık 240 vatandaşımız şehit oldu.

Terörist saldırılar sonucunda 2016 yılının başından beri 370’ten çok şehit verdik. Cerablus operasyonunda da kayıplarımız var.

Bölgemizde de büyük acılar yaşanıyor. Suriye’de hayatını kaybedenler için farklı rakamlar var.
Birleşmiş Milletlere göre, bu yılın Mart ayına kadar, son beş yıl içinde 283,000 kişi ölmüş. Bunun 81,436’sı sivilllerden oluşuyor. Ölümlerin çoğunluğunun sorumlusu Esad rejimi ama Esad rejiminin silahlı kuvvetlerinden 101,662 kişi de hayatını kaybetmiş. Suriye Politika Araştırma Merkezi toplam ölü sayısını 470,000 kişi olarak veriyor. Türkiye’de Esad’ın 600,000 kişinin ölümünden sorumlu olduğunu söyleyenler de var.

En düşük rakam bile geçerli kabul edilse, hiçbir ölçüye göre kabul edilemeyecek bir durum var. Şimdi, Amerika ve Rusya’nın girişimleri sonucunda Kurban Bayramı sırasında bir ateş kes uygulanacağı ifade ediliyor. Ancak bu ateş kesin sürekli olması umudu pek kuvvetli değil.

Bütün bu gelişmeler bölgemizde yaşananların insani boyutunun ön plana çıkartılmasını zorunlu kılıyor. Oysa bugün yaşanan sıkıntılar içinde bazı ülkelerin stratejik menfaatlerinin ve beklentilerinin önemli rol oynadığı görülüyor. Özetle bölgeye yeni bir nizam vermek isteyenlerin, siyasi coğrafyanın değiştirilerek devletlerin sınırlarının yeniden çizilmesini ve hükümetlerin değiştirilmesini isteyenlerin payı az değil. O bakımdan Suriye’nin sorumluluk payının ön plana çıkartılarak eleştirilmesi ve kınanması ne kadar doğruysa, büyük devletlerin rolünün görmezden gelinmesi de o kadar yanlış olur. Bu husus bence ülkemizdeki son darbe girişimi, PYD’ye verilen destek ve PKK’nın Kuzey Irak’tan tasfiyesinde büyük devletlerin gösterdiği isteksizlik açılarından da de doğrudur.

Kurban bayramında Suriye’deki ateşkes bütün bu konuların serinkanlılıkla düşünülmesi ve insanların yaşadıkları ıstırapların önlenmesine yönelik çözümlerin ön plana çıkartılması için bir fırsat yaratmasını ümit edelim.

Saygılar, sevgiler. 11.09.2016

===============================

Teşekkürler Sayın Öymen..

Türkiye bu Ortadoğu ateş çemberinde ne yazık ki ABD’nin maşalığını hem de büyük bir iştahla, kıraldan çok kıralcı olarak AKP – RTE iktidarı ile yürüttü ve bırakalım “pastadan pay almayı” (ne sefil bir beklenti değil mi!?) en büyük ve kanlı bedeli ödeyenlerden oldu..

  • Tek sorumlu AKP – RTE’dir!

Bunun yasal hesabı da bu dünyada, hukuk devleti gereği, Türk adaletine verilmelidir.
Tanrı’ya hesabınızı ayrıca verirsiniz.. “Milletim beni affetsin..” demekle de bu iş bitmez..

Diyanet İşleri Başkanı’na, Saray’da ziyareti sırasında zaten karun kadar zengin Diyanet Vakfı için 3 kurban bedeli 1500 TL vermek ve muhterem Başkan Görmez‘in de her nasılsa yanında taşıdığı makbuzla hemen belgelemesi, ardından basına servis edilmesi İslam dini ile bağdaşacak davranışlar mıdır; büyük günah olan gösteriş midir??
(Sahi, 500 TL’ye kurban var mı, kaç kilodur??)

Erdoğan kurban bağışını neden TSK Mehmetçik Vakfına yapmamıştır??

Hamasi ve vıcık vıcık din sömürüsü kokan demeç ve davranışlarla, pörsümüş popülist ritüellerle nereye varılabilir?

Bir / Bu millet, insanlık ne zamana dek uyutulabilir ve türlü türlü ve acımasızca sömürülebilir??

Bayram gelmeden 10 ve 11 Eylül 2016 günlerinde “trafik kazalarında” (cinayetlerinde!?) karayollarında = kanyollarında en az 24 insan telef olmuş, 106 yurttaş yaralanmıştır. Bu “kurban” ların hesabını kim soracak, kim verecektir? Siyasal iktidarın sorunluluğu yoksa kimin vardır? Geçen 9 günlük tatilde (Şeker Bayramı) öğrenebildiğimiz ölçüde 134 yurttaş “trafik kazalarında” (!?) karayollarında = kanyollarında “kurban” verildi.. Her gün ortalama 15 ölü ve yıllardır böyle..

  • Demir ve deniz yollarını neden bu ülke öne çıkarmaz??

    Bir “kurban bayramı” nda aklımıza üşüşen sorular, sorunların bir bölümü böyle..
    Kutlayacak ne kaldı??Gel de “bayram” yap!
    Yoksa Deli’ye her gün bayram mı??

    Sevgi ve saygı ile.
    12 Eylül 2016, Datça

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com

Tıbbiyeli Hikmet : Darbenin Gerçek Yüzü

Tıbbiyeli Hikmet :
Darbenin Gerçek Yüzü

15 Temmuz gecesi, bugün bile gerçekten darbe miydi, uydurma bir senaryo muydu? Diye tartışılan tarihe kara bir leke olarak geçecek bir gece yaşadık… Asker ve polis karşı karşıya geldi. Halk sokağa çıktı. Kurtuluş savaşında bile bombalanmayan Meclis bombalandı. Üstünde Türk ordusunun üniforması olan emir kulu 20 yaşındaki askerler linç edildi.

Tarihte eşi benzeri az görülen kara gecenin bilançosu: 208 şehit, 1491 yaralı! Dile kolay… 208 insanımızı kaybettik. 1491 insanımız yaralandı. Böyle bir kayıp ancak savaşlarda verilir. Bir savaş için bile 1 günde 208 şehit vermek büyük kayıptır. Nasıl bir gece yaşadığımızı bu rakamlar ortaya koyuyor.

Peki, neden böyle bir gece yaşadık? Efendim Fettullah Cemaati hükümeti devirmeye çalışmak için darbe girişimi yapmış. Bu mevzunun görünen yüzü… Asıl gerçek her zaman olduğu gibi derinlerde. Şeytan ayrıntılarda gizli… Neden böyle bir gece yaşadığımız için meselenin köküne inmemiz gerekiyor. Yani Fettullah Gülen cemaatinin ideolojik altyapısına ve amacına…

Fettullah Gülen cemaati, 1980 darbesi sonrası ABD’nin ılımlı İslam projesi için kullandığı bir örgüttür. 1950 de Menderes ile başlayan karşı devrim hareketinin en tehlikeli ve sinsi parçalarından biridir. Çünkü Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki isyancılar gibi silahlı bir örgüt değildir. Silah gücüyle Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti yıkamayacağını anlayan emperyalizm, ılımlı İslam projesiyle Laik Cumhuriyeti, İslamcı Cumhuriyete dönüştürme yolunu seçmiştir. Fettullah Gülen cemaati de bu amaç için kullanılan bir piyondur. Görünürde hayırsever dini bir cemaat olan Fettullah Gülen hareketi karşı devrimci bir harekettir.

Bugün, Gülen cemaatine terör örgütü diyen iktidarın ideolojik altyapısına baktığımızda da farklı bir şey yok. Onlar da cemaat gibi 1980 sonrası ılımlı İslam projesini hayata geçirmek için yetiştirilen Milli Görüşçüler… Amaçları aynı… Atatürk Cumhuriyetini, İslamcı Cumhuriyetine dönüştürme… Laikliği yıkıp şeriat düzenine dayalı bir devlet kurmak…

Cemaatin ve İktidarın sahiplendiği tarihi şahsiyetlere ve fikir önderlerine baktığımızda da farklılık yok…

  • Lozan hem AKP ye hem Fettullah cemaatine göre bir hezimettir.
  • Atatürk, hem AKP ye hem de Fettullah cemaatine göre Osmanlı’yı yıkan İslam düşmanı bir dinsizdir.
  • Şeyh Said, hem AKP ye hem Fettullah cemaatine göre bir İslam şehididir.
  • Vahdettin, hem AKP ye hem Fettullah Cemaatine göre büyük vatanseverdir.
  • İskilipli Atıf, hem AKP ye hem Fettullah Gülen cemaatine göre şapka devrimi yüzünden idam edilen bir âlimdir
  • Laiklik hem AKP ye hem Fettullah cemaatine göre dinsizliktir.
  • Türk Milliyetçiliği hem AKP ye hem Fettullah cemaatine göre ırkçılıktır.
  • Said-i Nursi hem AKP ye hem Fettullah cemaatine göre büyük İslam âlimidir.

Günümüz açısından baktığımızda da bir fark yok… 17 25 Aralık davasından sonra bile Atatürk’e ve Cumhuriyet’e iftiralar atan Mustafa Armağan’ın hem AKP yandaşı olup hem Zaman gazetesi kapatılana kadar yazılarına devam etmesi AKP ve Cemaat arasındaki ideolojik kardeşliğin hala devam ettiğinin açık kanıtıdır.

15 Temmuz gecesi yaşanılan olay görünürde bir darbe girişimi olsa da gerçekte aynı amaç için çalışan iki kardeşin kavgasından başka bir şey değildir. Ortada kesinlikle devlete yapılmış bir darbe yok. Devleti ele geçirme kavgası var. Mevzu devleti ben yöneteceğim mevzusudur

Türk milleti 15 Temmuz gecesi iki dinci grubun kavgasına tanık olmuştur. Her şerde bir hayır derler. Bu olay sayesinde dincilerin kavgasının nasıl pis ve kanlı olduğunu da gördük. Kurtuluş savaşında bile bombalanmayan meclis bombalandı… Askerler Allahu Ekber diye bağırılarak linç edildi… Sokaklar kan gölüne döndü.

Bizim yıllardır anlatmaya çalıştığımız buydu. Atatürk Laik bir Cumhuriyet kurarken bugünleri düşünerek kurdu. Çünkü dinciliğin Türk milletini nasıl felakete sürüklediğini yaşayarak öğrendi. 90 yıl boyunca Ortadoğu ülkeleri gibi yaşamadıysak bunun nedeni laikliktir. 15 Temmuz gecesi yaşananların Suriye’den, Irak’tan ne farkı vardı söyler misiniz?

İşte iki dincinin kavgası böyle olur… Meclis bombalanır. Sarıklı sakallı şeriatçı gruplar sokaklarda Allahu ekber diyerek askerler linç edilir. 15 Temmuz’a kadar en son kafası kesilerek şehit edilen Asteğmen Kubilay‘dı. 86 yıl önce Kubilayı şehit edenler ile bugün askerleri linç ederek öldürenlerin şeriatçı olması kesinlikle tesadüf değildir. Günümüzün derviş Mehmetleri sokaklarda tıpkı Derviş Mehmet gibi tekbir getirerek bir Türk askerinin kafasını kestiler.

İster darbe girişimi olsun, İster senaryo… 15 Temmuz Türk milleti için bir uyarıdır. Eğer Atatürk’e, Laikliğe, Cumhuriyet’e sahip çıkmazsak gelecekte çok daha kötü olayların yaşanacağından kimsenin şüphesi olmasın.
(17 Ağustos 2016)

TIBBİYELİ HİKMET

Perinçek’ten bayram hediyesi

Perinçek’ten bayram hediyesi

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

İsviçre’de “Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır” diyen Doğu Perinçek’in “soykırımı inkar suçu” işlediği gerekçesi ile İsviçre’deki Vaud Kanton Mahkemesi’nin verdiği mahkumiyet kararını Federal Mahkeme bozdu.

İsviçre Federal Mahkemesi Kararı:

“Vaud Kantonu, Doğu Perinçek’e tazminat olarak 3000 İsviçre Frangı ödemeye mahkum edilmiştir.”

“Vaud Kantonu ve İsviçre Ermeni Derneği, Doğu Perinçek’e temyiz süreci tazminatı olarak 2500’er İsviçre Frangı ödemeye mahkum edilmişlerdir.”

“Doğu Perinçek’in dava gideri olarak ödediği 4000 İsviçre Frangı kendisine geri ödenecektir.”

“Doğu Perinçek’in temyiz başvurusu kabul edilmiştir.”

“Vaud Kantonu Ceza Temyiz Mahkemesi’nin 13 Haziran 2007 tarihli kararı bozulmuştur. Dava, belirtilen gerekçeler göz önüne alınarak yani bir karar alınmak üzere Kanton Mahkemesi’ne geri gönderilmiştir.”

“Karar, Vaud Kantonu İstinaf Mahkemesi’ne, İsviçre Konfederasyonu Devlet Bakanlığı’na ve taraflara bildirilecektir.”

Doğu Perinçek, Vaud Mahkemesi’nin kararına AİHM (Avrupa İnsan hakları Mahkemesi) nezdinde itiraz etmişti. AİHM 2. Daire, İsviçre Mahkemesi’nin kararının Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi‘ne aykırı olduğu, parlamentoların ve mahkemelerin 1915 olaylarını değerlendirmeye yetlilerinin olmadığı, Uluslararası Soykırım Sözleşmesine göre soykırıma karar verme yetkisinin olayın yaşandığı yerdeki yerel mahkemelere veya Uluslararası Ceza Mahkemesine ait olduğu yönünde karar vermişti.

İsviçre ve Ermenistan’ın bu karara itirazı üzerine dosya AİHM Büyük Daire‘ye gönderilmişti.
AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) Büyük Daire de 15 Ekim 2015’te verdiği kararla İsviçre Mahkemesi’ni haksız bulmuştu.

Fransa Anayasa Konseyi, Yahudi Soykırımı Yasası’na Ermeni Soykırımı’nın eklenmesi için yapılan başvuruyu reddetmişti.

Almanya Hükümeti, Alman Parlamentosu’nun aldığı soykırım kararının hukuki bir geçerliliği olmadığını geçtiğimiz günlerde açıklamıştı.

Şimdi İsviçre Federal Mahkemesi’nin verdiği kararla bu konu Türkiye Devleti lehine kalıcı olarak kapanmıştır.


Aydınlık, 10 Eylül 2016

===================================

Dostlar,

Tabloyu sevinç ve gururla karşılıyoruz..

Sayın Dr. Doğu PERİNÇEK ve dava – yol arkadaşlarını gönülden kutluyoruz..
Av. Mehmet Cengiz‘in sonuç alıcı katkısı olmuştur, kutlamayı O da hak etmektedir.

Son derece büyük bir Uluslararası başarıya imza atmışlardır..

Türkiye’nin başını çoook ağrıtacak bir dertten kurtaran ululsal kahraman olmuşlardır.

Tarih yerli yerinde bu olayı dileriz yazacaktır.
Bu Ulusal davada AKP iktidarının Sayın Perinçek’e ne ölçüde destek – köstek olduğunu da!

Evet, gür sesle tüm insanlığa haykırıyoruz..

  • “Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır”

Sevgi ve saygı ile.
11 Eylül 2016, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

OHAL KHK’lerine TOPLU BAKIŞ

OHAL KHK’lerine TOPLU BAKIŞ

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Olağanüstü hal kapsamında bazı tedbirlerin alınması, bazı kamu/özel kurum ve kuruluşlara dair düzenleme yapılması, bazı kanunlarda değişiklik yapılması vb. amaçlar için Anayasanın 121 inci maddesi ile, 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 4 üncü maddesine göre,  Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nca kabul edilmiş olan 667-674 sayılı (8 adet) KHK ile mevzuatta:

Olağanüstü hal ilan ediliş nedenleri ve süresi ile de sınırlı olmayan çok sayıda/köklü değişiklikler yapılmış; bu bağlamda KHK aracılığıyla Devlet yeniden yapılandırılmak istendiği anlaşılmaktadır.

Sözü edilen değişikliklerin bazıları bölümler halinde, özet olarak aşağıya çıkarılmıştır.

Saygılarımla. 09.09.2016

Mahmut ESEN
E. Mülkiye Başmüfettişi,
mahmutesen@gmail.com 
*****

I-KAMU PERSONELİNE / KURUM VE KURULUŞLARA YÖNELİK DÜZENLEMELER  

1Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan;  3.447 yargı, 1.978 TSK, 1.519 Jandarma, 26 SGK, 10.029 EGM mensubu ve 42.887 kamu görevlisi olmak üzere toplam 59.897 kişinin görevlerine son verilmiştir.

(Görevlerine son verilenlerin oranı toplam istihdam edilen kamu personelinin %2’sine karşılık gelmektedir. Bu oran yargı mensuplarında %23 seviyesine ulaşmıştır.)

KHK’lerle kamu personelinin görevden çıkarma işlemleri kolaylaştırılmış, bu amaçla statülerine göre özel/yeni yöntemler getirilmiştir. Teşkilatlarından çıkarılan bu kişilerin, mahkûmiyet kararı aranmaksızın, rütbe/ memuriyetleri alınmakta; görev yaptıkları teşkilatta veya kamu hizmetinde bir daha istihdam edilmeleri yasaklanmaktadır.

Kamu görevinden çıkarılanların, uhdelerinde taşımış oldukları büyükelçi/ vali gibi unvanları ve yüksek mahkeme başkan/ müsteşar/hâkim/savcı/kaymakam vb. meslek adlarını ve sıfatlarını kullanamayacaklardır. Bu unvan/sıfat/ meslek adlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamayacaklardır.

Emekliliğini kazanmış kamu görevlilerinin emeklilik taleplerinin yetkili makamlar tarafından onaylanması için azami  “bir ay” olarak belirlenmiş süre, olağanüstü hal döneminde kaldırılmış, bu suretle kamu personelinin emeklilik hakları da askıya alınmıştır.

2-Çok sayıda kamu görevlisi milli güvenlik gerekçesiyle görevinden uzaklaştırılmıştır. Göreve son verme işlemleri gibi görevden uzaklaştırma işlemleri de devam etmektedir.15.07.2016 tarihinden sonra görevden uzaklaştırılan kamu görevlileri hakkında ilgili mevzuatında öngörülen soruşturma açma süreleri olağanüstü hal süresince uygulanmayacaktır. ( Disiplin cezalarında zaman aşımı durdurulmaktadır.)

3-Milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY) aidiyeti,

iltisakı veya irtibatı belirlenen ve R.G. yayımlanmış listede gösterilen çok sayıda özel sağlık/öğretim kurum ve kuruluşları, öğrenci yurtları, vakıf/dernek/iktisadi işletme, vakıf yükseköğretim kuruluşları, sendikalar,  özel radyo ve televizyon/gazete/ dergiler/ yayınevi dağıtım kanalları kapatılmıştır. ( Kapatılmış  özel öğretim kurum/kuruluşları ile özel öğrenci yurtlarından (54) adedi yeniden açılmıştır.)

Kapatılanların mal varlıkları Hazine/Vakıflar Gn. Md. devredilmiştir.

Hazine ve Vakıflara devredilenlerin dışındaki kapatılmasına karar verilmiş şirketlerin satış ve tasfiye işlemleri konusunda TMSF yetkilendirilmiştir. Maliye Bakanlığınca devredilmesi halinde, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının tasfiye işlemleri de, TMSF tarafından yapılacaktır. Ayrıca yine milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen yapı vb. oluşumlarca kiralanmış/kullanılmakta olan kamu kurum/kuruluşları ve ortaklıklara vb. ait taşınır/taşınmaz mal alacak ve haklar Hazineye devredilmiştir.

4- 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında bazı düzenlemeler yapılmıştır.   

(Telekomünikasyon Kurumu bünyesinde yer alan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) kapatılmıştır. Polis tarafından 5271 sayılı CMK 135. madde uyarınca yapılacak dinlemeler Kurum (Bilgi Teknolojileri İletişim) bünyesinde yapılacaktır.)

5-5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununda; Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun yetkilerini artıran(Başbakanın gerekli gördüğü gecikmesinde sakınca olan tedbirlerin ‘haberleşmenin engellenmesi’ uygulanması vb. ) bazı eklemeler yapılmıştır.

6-Büyükşehir belediyelerinin bulunduğu illerde, kamu kurum ve kuruluşlarının yatırım ve hizmetlerinin etkin olarak yapılması, izlenmesi ve koordinasyonu, acil çağrı, afet ve acil yardım hizmetlerinin koordinasyonu vb. görevler için İçişleri Bakanlığının taşra teşkilatı olarak kurulan Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığına özel bütçeli bir kuruluş statü kazandırılmış; Başkanlığın yetkileri bakanlıkların illerdeki yatırımlarını da yapacak şekilde artırılmıştır.

7MEB’na, kalkınmada öncelikli yörelerde sözleşmeli öğretmen istihdamı için ( sözlü sınavla) öğretmen alım yetkisi verilmiştir.

8- KHK’ler kapsamında görev alan/görevlerini yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve fiilleri dolaysıyla hukuki/idari/mali/cezai sorumluluğunun doğmayacağına ilişkin düzenleme yapılmıştır. 

II-YARGI İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER

9-Soruşturma ve kovuşturma işlemlerine yönelik düzenlemelerde çok yönlü değişikliklere gidilmiştir.  Bu bağlamda

– 5237 sayılı TCK5271 sayılı CMK başta olmak üzere; bazı kanunlarda (gözaltı süresinin uzatılması, yakalanan asker kişilerin adli kolluk görevlilerine teslim edilmesi/, soruşturmalarda ifadelerin adli kolluk görevlilerince de alınabilmesi, tutukluların avukatla görüşmelerinin gerektiğinde kayıt altına alınması/yeni avukat görevlendirilmesinin talep edilmesi, tutukluluk konularında dosya üzerinden karar verilebilmesi, C. Savcılarının yakalama/arama/el koyma/iletişimin tespiti/avukatın dosya inceleme yetkisi ile şüpheli ile görüşmesinin kısıtlanması kararı verilmesine ilişkin yetkilerini artırılması vb. ) ek/değişiklik yapılmıştır.

– 5271 sayılı CMK uyarınca taşınmazlara, hak ve alacaklara elkoyma halinde kayyım atanacağı (TMSF’nin görevlendirileceği) kuralı getirilmiştir

– 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 179 uncu maddesi uyarınca sermaye şirketleri ile kooperatifler tarafından iflasın ertelenmesi talebinde bulunulamayacak, bu yöndeki talepler mahkemelerce reddedilecektir.

10-3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununa, “Zararların tazmini amacıyla tedbir konulması” için ek madde getirilmiştir.

(TCK ve TMK kapsamına giren suçlar nedeniyle gerçek veya tüzel kişiler ile kamu kurum ve kuruluşlarının uğradığı zararların tazmini amacıyla, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısının talebi üzerine sulh ceza hâkimi, kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından, şüpheli veya sanıklara ait taşınmazlar/taşıtların devir ve temliki önlemek için şerh düşülmesine karar verilebilecektir.)

11- 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna geçici madde eklenmek suretiyle denetimli serbestlik uygulanarak cezanın infazı, koşullu salıverme için yasadaki süreler artırılmıştır. Cezaevlerindeki doluluk oranının aşağıya çekilmesi amaçlanmaktadır.

Ayrıca ceza infaz kurumlarının yapım işleri için (meralar dahil arsa temini/imar planı/ihale vb. konularda)  önemli kolaylıklar getirilmiştir.

III-TSK/MİLLİ SAVUNMA İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER

12- Kurmay subay yetiştirmek/lisansüstü eğitim vermek amacıyla yeni kurulan Enstitülerden; Kara, Deniz ve Hava Harp Okullarından ile Astsubay meslek yüksekokullarından oluşanMilli Savunma Bakanlığı (MSB) bünyesinde Milli Savunma Üniversitesi adıyla yeni bir üniversite kurulmuştur. Ayrıca (ilk kez) MSB taşra teşkilatı kurulmaktadır.

13-357 sayılı Askeri Hakimler Kanununda geniş kapsamlı ek/değişiklikler yapılmış, askeri hakimlerin mesleğe kabul/çıkarılması işlemlerinde MSB yetkilendirilmiştir.

14-211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda bazı ek ve değişiklikler yapılmış, (Genelkurmay Başkanlığına atanabilmek için kuvvet komutanlığı yapmış olma koşulu kaldırılmıştır.)

15-Kuvvet komutanlıkları MSB bağlanmıştır. Cumhurbaşkanı/Başbakan gerekli gördüklerinde kuvvet komutanları ile bağlılarından doğrudan bilgi alabilecek/emir verebilecektir.

MSB üst düzey yönetici kadrolarının askeri rütbe karşılıkları belirlenmiş, bu kadrolara atanan sivillerin kamu konut ve sosyal tesislerden rütbe karlığındaki subaylar gibi yararlanması kabul edilmiştir. MSB merkez teşkilatında  (Başbakanlık merkez teşkilatında olduğu gibi) kamu kurum ve kuruluş (mahalli idareler dahil) personeli geçici olarak görevlendirilebilecektir.

YAŞ’ın yapısı ( sivil üyeler çoğunlukta olacak şekilde) değiştirilmiştir. YAŞ’ın başkan ve üyeleri; Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Başbakan yardımcıları, Adalet/Dışişleri/İçişleri/MSB ile Kuvvet Komutanlarından oluşmaktadır.

-Harp Okulları ve Astsubay MYO kuvvet komutanlıkları yerine MSB ile irtibatlandırılmıştır. Harpokullarının ve Astsubay MYO öğrenci kaynağının lise ve dengi okul mezunları olduğu şeklinde değişiklik yapılmıştır.

Harp Akademileri, askeri liseler ve astsubay hazırlama okulları kapatılmıştır.

14-Gülhane Askeri Tıp Akademisine bağlı eğitim hastaneleri ve asker hastaneleri Sağlık Bakanlığı/bağlısı kurum ve kuruluşlarına devredilmiştir.  

III-GÜVENLİK İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER

16-2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ile 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanununda ek/değişiklikler yapılmıştır.

– Jandarma ve Sahil Güvenlik K.  İçişleri Bakanlığına bağlı olduğu, personelinin kolluk kuvveti olduğu vurgulanmış, “askeri personel” ibareleri teşkilat kanunlarından çıkarılmıştır. Jandarma ve Sahil G.K. 657 sayılı DMK kapsamına alınmış, Jandarma Hizmetler ve Sahil Güvenlik Hizmetleri adı altında iki ayrı sınıf oluşturulmuştur.

Jandarma ve SGK komutanlıklarının kuruluş ve teşkilatlanması İçişleri Bakanlığınca düzenlenecektir. Personelin alınma ve terfi işlemleri İçişleri Bakanlığınca yapılacaktır. Personel atamaları konusunda İçişleri Bakanlığına yetkiler verilmiştir. Personeline verilecek disiplin cezaları için özel bir kanun çıkarılacaktır. Özel kanun çıkarılınca kadar Jandarma ve Sahil G.K. personeli hakkında Emniyet Teşkilatı disiplin mevzuatı hükümleri uygulanacaktır.

Subay ve astsubay ve diğer personel ihtiyacını karşılamak amacıyla Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi kurulmuştur.  Akademi İçişleri Bakanlığına bağlıdır. Akademinin öğrenci kaynağı; lise ve dengi okullar, ön lisans, lisans, yüksek lisans mezunları olacaktır.

17-İçişleri Bakanlığınca terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı tespit edilen yurtdışındaki eğitim öğretim/sağlık kurumu, vakıf/dernek/şirket yöneticilerine pasaport verilmeyecektir. Ayrıca pasaportları iptal edilmiş olanların eşlerinin pasaportları da (genel güvenlik açısından) iptal edilebilecektir.

18-3201 sayılı Emniyet Teşkilât Kanununda değişiklik yapışmış, özel harekat birimlerinde istihdam edilmek üzere, KPSS şartı aranmaksızın, sözlü sınavla polis adayı alınabilecektir.

19-Geçici köy korucularının görev alanları gerektiğinde ( valilerin onayı ile iller arası da olacak şekilde) genişletilebilecektir.

Yerel Yönetimler

20- 5393 sayılı Belediye Kanununda bazı ek/değişiklikler yapılmıştır.

-Belediye başkanı/meclis üyelerinin terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılması/ tutuklanması/ kamu hizmetinden yasaklanması vb. hallerde İçişleri Bakanı/ il valileri tarafından belediye başkanı veya meclis üyesi ataması yapılabilecektir. Böylesi durumlarda belediye meclisi toplantısı yapılmayacak, meclisin görevleri belediye encümenin atanmış üyelerince yerine getirilecektir. Muhasebe işlemleri de Maliye Bakanlığı saymanlık birimlerine gördürülecektir.

-Belediye hizmetlerin aksatılmasının terör veya şiddet olaylarıyla mücadeleyi olumsuz etkilemesi hallerinde bu hizmetler il özel idaresi/Yatırım İzleme Ve Koor. Başkanlığınca yapılacak harcama tutarları da İller Bankası hisselerinden tahsil edilecektir.

=================================

Dostlar,

Değerli E. Mülkiye Başmüfettişi Sayın Mahmut ESEN’in daha önce de OHAL Kararnamelerinin neler getirdiğine ilişkin irdelemelerine web sitemizde yer verdik.
Mülkiye’li şapkamızla, kendisine teşekkür ederiz.

Dünya siyaset, yönetim, hukuk, demokrasi ve insan hakları… bakımlarından son derece “ilginç” örnekler ülkemizde yaşanmakta.. 80 milyonluk bir açık hava labortatuvarına dönüştük adeta..

Sahnede AKP – RTE baş rollerde.. İpler gerçekte kimlerin ellerinde??
Gidiş hiç ama hiiiç iyi değil..
Tüm uyarılar yararsız..
Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete.. AKP’de FETÖ’cü yok neredeyse!?
R.T. Erdoğan başkanlığında 27 kişilik bir Kurul (Bakanlar Kurulu?!), “TEK ADAM” ın
2 dudağına bakarak, Ülkemizi OHAL rejimi altında inleterek, oligarşik – totaliter bir
demir yumruk
la yönetmekte..

Eskiler, böylesi zor – umutsuz durumlarda “encamımız hayrola..” derlerdi..

AKP – RTE’nin mutlaka frenlenmesi ve devlet aklının (Raison d’etat) egemen kılınması, rejimin meşruluğu ve Türkiye’nin ülkesi ve halkı ile bölünmez bütünlüğü için yaşamsal ve
ivedi bir stratejik sorun durumuna gelmiştir.

TBMM ivedilikle tatilini / sürgününü kesip toplanmalı, OHAL Kararnamelerini görüşmeli, düzeltmeli, bu metinler ayrıca Anayasal yargıya sunulmalıdır.

Bu sorunları yaratan akıldan çözümünü bekleyemeyiz..
Bir ulusal hükümet kurulmalı; RTE Anayasal sınırlarına çekilmelidir. 
Tersi durumda, ülke çökerse altında ilk kalan AKP – RTE olacaktır..

Sevgi ve saygı ile.
10 Eylül 2016, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

İstanbul Tabip Odası Başkanı Selçuk Erez Derhal İstifa Etmelidir!

İstanbul Tabip Odası Başkanı Selçuk Erez
Derhal İstifa Etmelidir!

portresi

 

Dr. Ali Rıza Üçer
Tıp Kurumu Genel Sekreteri

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)

Çözüm süreci için  tecrit kaldırılsın!”  bahanesiyle  Abdullah Öcalan ile görüşme talebinde bulunan DTK, HDK, KJA, DBP ve HDP gibi PKK yandaşı örgütlerin Diyarbakır’da başlattığı açlık grevinde İstanbul Tabip Odası Başkanı Selçuk Erez’in Öcalan ve PKK’ya verdiği açık destek utanç vericidir.

selcuk_erez_apo_tecriti_kaldirilsin_10-9-16

Erez, pervasız biçimde Öcalan ve PKK için tezgahlanan açlık grevi eylemine destek olurken, “Halkın alkış tutup tebrik etmesi gerekiyor. Kürt halkının temsilcisi Apo’dur. Barışa inanıyorsak, bir an evvel masa başına oturmalıyız” diyecek kadar ölçüyü kaçırmıştır. Erez’in eylem ve açıklaması Türk Ceza Kanununa göre de alenen suç niteliğindedir, derhal İTO Başkanlığı görevinden istifa etmelidir.

Selçuk Erez’in BDP Diyarbakır İl Örgütünde yaptığı bu talihsiz açıklama Türk Tabipleri Birliği yönetimiyle birlikte Başkanı olduğu İstanbul Tabip Odası ve diğer yandaş odaları da bağlamaktadır. Erez’i kınamadıkları ve istifaya davet etmedikleri takdirde suça ortak olmaya devam edeceklerdir.

Hekimlerin örgütlerine sahip çıkması hayat memat meselesidir.

  • Türk Tabipleri Birliği ve Odalarımız asla PKK’ya teslim edilemez.
    10.09. 2016

=========================================

Dostlar,

Çok üzcücüdür bu gelişme.. Prof. Selçuk Erez 80 yaşında, çok kıdemli bir hekimdir, meslek büyüğümüzdür, hocamızdır. Bu yaşında hala çok etkindir (aktiftir); kalkıp Diyarbakır’a gitmiş ve bir etkinliğe katılmıştır Cumhuriyet gazetesinde düzenli ve nitelikli yazılar yazmaktadır. Cerrahpaşa Tıp Fakütesi’nin Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalını uzun yıllar yönetmiştir.

Prof. Erez’in AKLIMIZIN AMBARGOLARI adlı yapıtını herkesin okumasını öneririz. Ancak hazin bir ironi midir Erez hocanın başına gelen?? Erez hocanın aklına kimler – nasıl ambargo koydu da hocamız bu ileri yaşında olmayacak işlere katılıyor??

Sevgi ve saygı ile.
10 Eylül 2016, Datça

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

CHP’den açıklama : Kanun Hükmünde Kararnameler ve Adli Yıl Açılışı

CHP Halkla İlişkiler

Kanun Hükmünde Kararnameler ve Adli Yıl Açılışı

(AS : Bizim katkılarımız yazının altındadır..)

Kanun Hükmünde Kararnameler demokratik usullerin dışında kalan süreçlerdir.
“Yasama ayağıma dolanıyor” şeklinde konuşan bir Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında, kontrolsüz ve denetimsiz bir şekilde karar alınacak olması, muhalefeti ve demokrasiye inananları endişelendirmektedir; endişelendirmelidir de.

Türkiye, Olağanüstü Hali ve Olağanüstü Hal döneminin Kanun Hükmünde Kararnamelerini tartışırken geçtiğimiz hafta Kaçak Saray’da yargıçların Cumhurbaşkanı’nı ayakta alkışladığı bir Adlî Yıl Açılışı yapılmıştır.

Kanun Hükmünde Kararnameler konulu çalışmamız ile Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun Adlî Yıl açılış törenine katılmama gerekçelerini içeren yazı ekte bilgilerinize sunulmaktadır.

Saygı ve Sevgilerimle, 10 Eylül 2016

Yasemin Öney Cankurtaran
CHP Genel Başkan Yardımcısı
Tanıtım ve Halkla İlişkiler

EK EK 1 : Adli Yıl Açılışı

EK EK 2 : Kanun Hükmünde Kararnameler

=============================================

Dostlar,

Biraz hatta epey gecikerek de olsa CHP’den 2 önemli konuda açıklama ulaştı.
İlki, CHP Genel Başkanı Sayın K. Kılıçdaroğlu‘nun kaçak sarayda 1 Eylül 2016 günü yapılan adli yıl açılış törenine katılmama gerekçeleri.. Son derece yerinde bize göre de..

İkincisi ise OHAL Kararnameleri ile ilgili bir teknik hukuksal çalışma..
Bu da oldukça değerli, uzmanlara hazırlatıldığı belli olan 14 sayfalık kapsamlı bir rapor..

Biz bu sorunu ilk OHAL Kararnamesi çıktıktan sonra başlayarak web sitemizde işledik. Bu metinlerin Anayasal Yargı Denetimine götürme yollarını kapsamlı yazdık ve nerdeyse 10 gün sitemizin manşetinde tuttuk. (ohal_kararnamelerinin_anayasal_yargiya_tasinmasi)

CHP ise sanırız kimi siyasal kaygılarla, AKP – RTE’nin olası ceberrut saldırılarını dikate alarak daha başında bu hukuk dışı – anayasaya açıkça aykırı ve amacı belli sözde hukuk silahını Anayasa Mahkemesine taşımadı. TBMM’de görüşülüp yasalaştıktan sonra götürmeyi düşündü. Ancak ülkemiz OHAL rejimi altında AKP – RTE tarafından inletilirken, TBMM uydurma ve kurgu bir gerekçe ile, çalınan minarenin kılıfı örneği “tatile” (!), gerçekte bir tür zorunlu sürgüne yollanarak devre dışı bırakıldı. TBMM İçtüzüğü açıkça çiğnendi, çünkü 128. madde, bu OHAL Kararnamelerinin RG’de yayımlandıktan sonra en geç 30 gün içinde TBMM’de görüşülmesini buyuruyor. 30 günlük süre, 20 Temmuz’u izleyen günlerde çıkarılan OHAL Kararnameleri için geçti.. 1 Ekim’e dek sonrakiler için de geçmiş olacak.

Daha da önemlisi, Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürürlüklü olmayışı! Yüksek Mahkeme kimi hükümleri veya tümünü iptal etse bile, yapılıp edilenler aynen kalacak! AKP de zaten buna yatırım yapıyor ve Anayasaya karşı hile / hülle yöntemini kullanıyor. Bu OHAL Kararnameleri ülkemizde öylesine kökten ve kapsamlı yıkımlar doğurdu ki, pek çoğunun uzun yıllar giderimi (telafisi) olanaklı olamayacak.. Hızlı davranmak gerekirdi. Anayasa Mahkemesi’nin önceki içtihatları umut verici ve net idi.. CHP, siyasal faturadan çekindi ve bu yolun kullanımını erteledi.. Bizce çok yanlış oldu..

Hiçbir hak – hukuk dinlemeyen pervasız bir siyasal iktidar ve 28 kişilik bir oligarşik kadro ile nasıl başedilecektir? Yalınkılıç OHAL Kararnameleri ile Türkiye adeta doğranıyor..

Bu felaketi durdurmanın bir yolu hızla bulunmalı..
Hukuk Fakültelerimiz ne buyururlar hukuk devleti katledilirken?
Yüksek Yargı neden ağzını açmaz yok sayılırken??

Bu vesile ile CHP’nin kuruluşunun 93. yılını içtenlikle kutlarız..

CHP'nin kuruluşunun 93. yılında anıtkabirde ile ilgili görsel sonucu

Sevgi, saygı ve derin kaygı ile.
10 Eylül 2016, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com