Yıllık arşivler: 2015

Prof. Dr. D. Ali Ercan : BİLİMİN SAVUNMASI

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz Ulusal Eğitim Derneği
geleneksel Cumartesi konferanslarını sürdürüyor..

11 Nisan Cumartesi günü saat 14:00’te
Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan‘ı dinleyeceğiz.

Sunacağı konu,

BİLİMİN SAVUNMASI…

olacak. Sanırız bir türban – türbancı komplosuna düşürülen ve
yaklaşık 4 aydır hapiste olan Prof. Dr. Rennan Pekünlü odaklı olabilir ??

Duyuru posteri aşağıda..

ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ

 

 

 

 

 
İlgi ve bilginize sunarız..

Sevgi ve saygı ile.
09 Nisan 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Yılmaz ÖZDİL : VATAN

VATAN…

portresi_kravatli
Yılmaz Özdil
SÖZCÜ, 10 Nisan 2015

 

Anayasa Mahkemesi’nin önünde cübbesiyle adalet nöbeti başlatıp,
hukuk tarihine damga vuran Av. Şule Nazlıoğlu Erol.

Abdullah Öcalan’ı İmralı’da yargılayan mahkeme başkanı, Yargıtay onursal üyesi
Turgut Okyay.
Bursa, İzmir, İstanbul valisi, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Erol Çakır.
Genelkurmay istihbarat daire başkanı E. Korgeneral İsmail Hakkı Pekin.
Gazeteciliğin eğilmez, bükülmez isimleri Hulki Cevizoğlu, Ümit Zileli.
Soma faciasının sembollerinden, maden işçisi, işçi lideri Sefa Köken.
Türkiye’nin ilk kadın orkestra şefi, Antalya Devlet Senfoni Orkestrası’nın kurucusu İnci Özdil.
Türk halk müziğinin ustası, Kültür Bakanlığı Devlet Halk Müziği Korosu’nun kurucusu
Mehmet Özbek.
Efsane grup Modern Folk Üçlüsü’nden Doğan Canku.
Ressam Adviye Bal.
TRT başspikeri Mehpare Çelik.
Ana haber denilince ilk akla gelen isimlerden Gülgün Feyman.
Asrın iftirasına uğrayanlardan, E. Korgeneral Ayhan Taş, E. Tümamiral Soner Polat,
E. Tümamiral Semih Çetin, E. Tümgeneral Beyazıt KarataşE. Tümgeneral Naci BEŞTEPEE. Tuğgeneral Levent Ersöz, Eski Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan,
eski Devlet Bakanı Tayfun İçliTürk parlamenterler birliği genel başkanı Hasan Korkmazcan.
*
Vatan Partisi’nin milletvekili adayları.
*
Ömrünü bu ülkeye adayan Doğu Perinçek mesela, İstanbul 1’inci bölgeden aday oldu. Karşısında CHP’den rakip olarak, adını hatırlamıyorum, Ataşehir belediye başkanının eşi var.
*
E. Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in karşısında CHP’den rakip olarak Tekin Bingöl var.
Yaşar Okuyan’ın karşısına çıkara çıkara Eren Erdem’i çıkarabildiler.
Hangileri ağır basıyor sizce?
*
Değerli arkadaşım Ümit’in karşısına çıkardıkları Selin Sayek Böke,
taksi kullanmadan Bozyaka’dan Tilkilik’e gidebilsin, razıyım.
Bindirmişsin Musa Çam’la Tuncay Özkan’ın sırtına, babam da seçilir.
*
Zeynep Altıok ise, kalbini kırmak istemem ama,
Hulki Cevizoğlu’na değil rakip, canlı yayın konuğu bile olamaz.
*
Elif İlhamoğlu, henüz 25 yaşında, Türkiye’nin en genç milletvekili adayı.
Siyaset bilimi diploması var. Üç dil biliyor. Türkiye Gençlik Birliği genel başkan yardımcısı. Anti-emperyalist dünya gençlik birliği’nin genel sekreteri.
Eminönü’de Amerikan askerinin kafasına çuval geçirenlerden biri O…
10 yıl hapis istemiyle yargılanıyor.
Yurtsever bir ailede büyüdü, “babam MHP’ye oy veriyor, annem CHP’ye oy veriyor” diyor.

İstanbul 2’nci bölgeden aday…
Karşısında rakip olarak özerklik heveslisi Sezgin Tanrıkulu var.
Hangisi memlekete daha yararlı?
*
Partiyi partiyle kıyasladığında, CHP karşısında Vatan partisi belki %10 etmiyor ama…
Adları tek tek kıyasladığında, %100 fark atıyor.
*
Neden CHP’yle kıyaslayarak örnek veriyorsun derseniz?
CHP genel sekreteri Gürsel Tekin, “HDP’nin barajı aşmasını arzu ederiz,
HDP’nin güçlenmesi bizi çok mutlu eder”
dedi ya…
İşte o nedenle CHP’den örnek veriyorum. Çünkü illa bir parti daha barajı aşacaksa,
HDP yerine Vatan partisinin aşmasını arzu ederiz.
*
Gürsel Tekin’i HDP mutlu ediyorsa, bizim de Vatan’la mutlu olmamızda sakınca yoktur herhalde.

=================================

Teşekkürler sevgili Yılmaz Özdil..

Gene çooook başarılı bir yazı..

Sevgi ve saygı ile.
10 Nisan 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Turhan Özlü kitabı : Y-CHP ve Bize Düşündürdükleri


Turhan Özlü kitabı :
Y-CHP
ve Bize Düşündürdükleri

Aydınlık yazarı Mustafa Mutlu yazdı Y-CHP#039;yi yazdı

Aydınlık gazetesi yazarı Mustafa Mutlu, Ulusal Kanal Genel Müdürü Turhan Özlü‘nün
Türk Devrimi’nin yayınevi Kaynak Yayınları‘ndan çıkan Y-CHP kitabını köşesine taşıdı.
(AS  : http://www.aydinlikgazete.com/chpden-y-chpye-makale,58907.html, 9.3.15)

Deniz Baykal’a kurulan kaset tertibiyle (AS: 6-7 Mayıs 2010) başlayıp 2014 yılına dek geçen süreyi ele alan Y-CHP ile ilgili Mutlu, “Satırların altını çizerek, geriye dönerek okunmayı
hak eden bir kitap”
ifadesini kullandı.

Mutlu yazısında kitapla ilgili okurlarına, “Bu kitabı alın, okuyun… Eğer dört yıldaki değişimi Turan Özlü gibi görmüyorsanız, kitabın yazarını yerden yere vurun.” dedi.

Mustafa Mutlu’nun yazısının ilgili bölümü şöyle:

Turhan Özlü, yaşamını “Aydınlanma mücadelesi”ne adayan önemli bir isim. Türk solunun
önde gelenlerinden… Siyasetle ilk ilişkisi, 68 gençlik hareketinin içinde yer almasıyla başlamış.
İşçi hareketinin öncüleri arasına girmiş; bu yüzden 1970’lerde tutuklanmış ve yaklaşık 4 yıl cezaevinde kalmış.. 2010’da Ulusal Kanal’ın Genel Yayın Yönetmeni’yken tekrar tutuklandığını hepimiz anımsıyoruz. Ergenekon üyesi olmakla suçlandı; 2 yıl 7 ay Silivri Esir Kampı’nda tutuldu. Halen Ulusal Kanal’da Genel Müdürlük görevine devam ediyor…
***
Biliyorsunuz; okumadığım ya da okuyamadığım kitaplar hakkında sırf, “tanıtım olsun,
katkım dokunsun” diye yazı kaleme almıyorum. Turhan Özlü’nün bir ay önce elime geçen kitabı hakkında yazmakta gecikmemin nedeni de bu. Satırların altını çizerek, geriye dönerek okunmayı hak eden bir kitap “Y-CHP…” Ama oldukça uzun; okuması, gerçekten zaman alıyor.
***
Hemen belirtmeliyim ki, “CHP’ye saldırmak ya da Kılıçdaroğlu yönetimini suçlamak için” yazılan bir kitap değil. Tüm olaylar tek tek ele alınmış, aralarındaki bağlantılar doğru yorumlarla işlenmiş; sonuçta Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının CHP’nin başında geçirildikleri dört yılın “tarafsız” gözle çekilen net bir fotoğrafı ortaya çıkmış…
***
Kitap; Deniz Baykal’a düzenlenen “kaset komplosu”yla (AS: 6-7 Mayıs 2010) ve
“Gandi Kemal”in göreve getirilişiyle başlıyor. Öbür bölümleri ise şöyle:

CHP’nin, Y-CHP’ye dönüşmesinin asıl mimarı olan Kemal Derviş’in partiye etkisi…
– Kemal Kılıçdaroğlu’nun TESEV üyeliği…
– “Dersim”in sürekli olarak gündemde tutulmasının nedenleri…
– Y-CHP’nin sözde Kürt Açılımı’na dahil edilmesinin gerekçesi,
– Anayasa değişikliği sürecindeki tavrı, laiklik ilkesinden uzaklaşması…
– Kılıçdaroğlu’nun, AKP’yi ısrarla “laiklik karşıtı bir parti olarak görmemesi”nin sebepleri…
– Türbanı Türkiye’nin başına asıl geçirenin Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi olduğu gerçeği…
– Yeni CHP’nin Fethullah açılımının evreleri…
– Köklerinden kopan CHP’nin yeni bir kimlik araması…
– Ve CHP’nin “sosyal demokrasi”yle vurulması…
***
Sözüm, özellikle CHP seçmenine:
Bu kitabı alın, okuyun… Eğer dört yıldaki değişimi Turan Özlü gibi görmüyorsanız,
kitabın yazarını yerden yere vurun. Ama ne olur… Okumadan… Önyargıyla… Kinle…
Nefretle… saldırmayın…
Bunu AKP’liler zaten yeterince yaptı ve yapıyor…
Siz; CHP’nin aydın seçmenleri olarak aynı tuzağa düşmeyin…
Önce çekilen fotoğrafı görün; eğer gördüğünüz fotoğraf hoşunuza gitmezse,
çekeni eleştirdiğiniz kadar, o fotoğrafın öyle çıkmasına neden olanları da eleştirin…
Ben bunu yazdım ya; göreceksiniz fark etmeyecek…
Bazı Y-CHP fanatikleri, bu yazının altına internette her türlü hakaret cümlelerini ekleyecek…
Ne yapalım; bu da Türkiye’nin kaderi!
***
Turan Özlü’nün eline, beynine sağlık…
Atatürk’ün CHP’sini savunanlar, Y-CHP’nin röntgeninin çekildiği bu kitabı alıp
kayıtlı bütün üyelere göndermeli…
CHP’liler; kendilerini yiyip bitiren Y-CHP virüsünü yenemezlerse…
Bu yalnızca CHP’nin değil, Türkiye’nin de sonu olur!  
Kişisel not: Yazarı tanıyorum ve bundan mutluluk duyuyorum.
Ancak bu yazıda yazılanlar, kesinlikle en küçük bir “torpil” içermiyor.
http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/aydinlik-yazari-mustafa-mutlu-yazdi-y-chp-yi-yazdi-h52432.html

================================

Dostlar,

Teşekkürler Sayın Mustafa Mutlu,
Teşekkürler Sayın Turhan Özlü..

Şimdi artık CHP’yi de yeniden kurma ve özüne döndürme zamanıdır..
Nasıl olacak?
Çook zor olacak..
Tartışacak ve yöntem arayıp bulacağız..
AKP, Cumhuriyetin kadim kurumlarını, Batı emperyalizmi işbirliği içinde her türlü aracı
meşru sayarak buldozer gibi yıkıp ilerliyor..
Bu kutsal bir cihat AKP için ve 13. yılında ve de muazzam yol aldılar.. ..
Mutlaka durdurulması gerek..
7 Haziran 2015 seçimleri yaşamsal önemde.
CHP’nin kendisi de iktidara istekli değil anlaşılan. % 27’ye razı..
Kamuoyu yoklamaları da bu dolayda.
O zaman AKP – CHP – MHP – HDP dışında bir partinin daha TBMM’ye girmesinden daha etkili bir matematiksel yolu yok AKP’nin önünü kesmenin. Bu da dışarıdaki en büyük Parti olan kararsızlardan geçiyor.. Bunlar da % 28’ler dolayında.. Bir de sseçime gelmeyenler var % 15 gibi.. AKP tabanından yurtsever – vatansever oyların kayması, kararsızların ikna olması ile ve
oy kullanmayan 7,5 milyonun diyelim 5 milyonunun Vatan’a oy vermesiyle..
Kayıtlı 55 milyon seçmen var.. % 10 barajı kuramsal olarak geçerli oyların % 10’u.
%90 katılımla 5 milyon dolayında oy Vatan’ı TBMM’ye sokmaya yeterli.
Şimdiden birçok yerde bu sınırın Vatan Partisince zorlandığı, yer yer aşıldığı biliniyor.
Bu rüzgar ve ivmelenmenin hızlanarak sürmesi gerek.

Kurtuluş VATAN PARTİSİNİ TBMM’ye sokmakta görülüyor…

6 Ok Programını içtenlikle savunan yurtseverler sağcısı ile – solcusu birleştiler.

CHP’nin de, ülkemizin de hatta AKP’nin de –başını yemeden / Türkiye’yi parçalamadan– kurtuluşu bu yolda.. Biz 1973 seçimlerinden bu yana CHP’ye oy verdik. Bu gelenekten gelen
bir aileyiz. İl Genel Meclisi seçimlerinde İP’e oy verdiğimiz oldu son dönemlerde.
Gelinen durum sanıldığından – görüldüğünden çok daha kritik ve CHP, Kılıçdaroğlu ile
(ki yakın dostumuz, arkadaşımız, hemşehrimizdir!) apaçık metamorfoza uğratıldı, başkalaştırıldı, tanınmaz oldu; yoz Düzenin aleti – oyuncağına indirgendi ne yazık ki..
Tüm bu dönüşümler Kemal’in zekasını aşan süreçler değil üstelik; bu olguyu saptamak
daha da hüzün verici.. Kendisi için de sanırız hala çok geç değil; biraz frene basması bile
pek çok olumlu gelişme doğurabilir. Bu seçeneği dikkate almasını dileriz.

Dileyelim AKP 276 (%40) altında kalsın, CHP hedeflediği % 27’leri alsın, MHP % 14-15’lerde sabit kalsın.. Kalan % 17-18 içinden 10 puan Vatan’a aksın ve kilitlenen rejim yoluna sokulsun.
Aynı tabana seslenen küçük partiler için Vatan ile eylemli seçim işbirliğine gitmek için
hala geç değil.. Bir kez daha ama mutlaka düşünmeli..

Geldiğimiz yerde aklımız, somut veriler bizi böyle bir irdelemeye taşıyor.

Yurtseverlerin – vatanseverlerin işi çoook zorlaştı.
Ama bir kez daha başaracak ve Büyük ATATÜRK’ümüzün kutsal emaneti
Türkiye Cumhuriyetimizi O’nun buyruğu ve saptamasına uygun olarak
sonsuza dek onurla ve başı dik yaşatacağız. 

Bu görev ve hedef, varlık nedenimizdir aynı zamanda..

Sevgi ve saygı ile.
09 Nisan 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

CHP’nin 2 Kadın Milletvekili Adayı..


CHP’nin 2 Kadın Milletvekili Adayı..

Şafak Pavey kimdir?

Turhan Özlü

CHP’nin Yüksek Seçim Kurulu’na sunduğu liste, parti içinde büyük tartışma yarattı. Kılıçdaroğlu’na yakın olduğu düşünülen isimlerin bile liste dışı kaldığı Milletvekili isimleri ise oldukça tartışmalı. İşte bunlardan biri. CHP Istanbul Milletvekili adayı Şafak Pavey.
2011 genel seçimlerinde İstanbul 1. Bölge’den Milletvekili Pavey,
bu dönem de CHP yöneticileri tarafından aday gösterildi.

Peki Şafak Pavey kimdir?

MECLİS’E TÜRBANLI VEKİL İÇİN CHP SÖZCÜSÜ

Aydınlık yazarı Mustafa Mutlu yazdı Y-CHP#039;yi yazdı

(AS: şu erişkeye tıklar mısınız?? https://ahmetsaltik.net/2015/04/09/turhan-ozlu-kitabi-y-chp-ve-bize-dusundurdukleri/)

İlan edildiği gibi 31 Ekim günü 4 AKP’li milletvekili Meclis’e türbanla geldiler.

CHP yönetimi, Grup toplantısında benimsediği “direnmeme” kararını uyguladı.
Kılıçdaroğlu Meclis’e bile gelmedi. Grup Başkan Vekili Muharrem Ince’nin
Benim bacım da türbanlı” diye yüksek perdeden konuşmasını AKP’li vekiller
alaylı bir gülümsemeyle dinlediler. Çünkü sonucu biliyorlardı. Şafak Pavey’in
konuşmacı olarak belirlenmesi bile CHP’nin tavrını anlamaya yeterlidir.

Pavey Meclis kürsüsünden şöyle seslendi:

Türbanlı kadın vekillerden beklentim büyük. Artık türbanı bir insan hakları ihlalinden, bir insan hakları kazanımına dönüştürmek onların sorumluluğundadır.

Dahası da var. Pavey, “Kadın polislerin” türban takmasına onay veren sözler söyledi:

Ben polisin başındaki türbandan değil bana -uyguladığı- şiddetten korkuyorum.” dedi. Türban konusundaki “hassasiyetin”, Ruhban Okulu, azınlık okulları ve cemevleri için de gösterilmesini istedi. Konuşma AKP sıralarından da alkış aldı.

Pavey’in ardından kürsüye gelen AKP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Arınç CHP, MHP ve BDP’ye teşekkür etti. Ertesi günü Tayyip Erdoğan da öbür partilerle birlikte CHP’ye
teşekkür etti:

Çok önemli bir birliktelik ve dayanışma vardır.
Destek verenlere çok teşekkür ediyorum.

Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet tarihinde ilk kez Meclis’e türbanla girilmesini
Bugün çok mutluyum” sözleriyle anlatıyordu. Meclis’te konuşan milletvekillerine;
ama özellikle Şafak Pavey’e teşekkür etti.

Tarih yazdık, çok önemli bir gerçeği Türkiye’nin gündeminden çıkardık. diyordu.

CHP yönetimi mutluluktan uçmaktadır. Grup Başkan Vekili Akif Hamzaçebi’nin şu sözleri; Şafak Pavey’in Meclis konuşmasıyla aynı kalemden çıkmış gibidir:

  • Kadın milletvekillerimizin başörtülü olarak Genel Kurul’a girmeleri bir özgürlük meselesidir. Farklı yaklaşımlar yanlıştır. Sorun geride kalmıştır.
    Bu, demokrasi adına çok büyük bir kazanımdır.

İNSANLIĞIN SERİ KATİLİ ABD’DEN ÖDÜL ALDI!

ABD Dışişleri Bakanlığı, 2012 “Uluslararası cesur kadınlar ödülü“nü CHP milletvekili
Şafak Pavey’e verdi.

Pavey ödülünü, 8 Mart 2012 tarihinde ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve
Obama’nın eşi Michelle Obama’nın ellerinden aldı.

Batıcı medya günlerce olaya büyük yer verdi. Pavey yıldızlaştırıldı.
Ödül, “tüm dünyada savunmasız topluluklar, mülteciler ve engellilerin hakları için
yaptığı çalışmalar..
” için verilmişti. Pavey’in bu alanda hangi çalışmalar yaptığı bilinmiyor.

Şafak Pavey tabi soramazdı! Ama bir tek CHP’li çıkıp da “Irak’ta, Afganistan’ da,
Libya ve Suriye’de ABD bombalarıyla sakat kalan kaç engelli var?
” diye sormadı.

Binlerce Müslüman kadına
ABD askerleri ve müttefikleri tarafından tecavüz edildi!

ABD işgali yıllarında Irak’ta Ebu Garip hapishanesindeki kadınlar
dışarıya “biz artık kirletildik, yaşayamayız
diye haber gönderdiler. Hapishanenin vurulmasını istediler.

Iraklı direnişçiler hapishaneyi gören bir yerde cenaze namazı kılıp,
füzeleri fırlattılar….

****

Şafak Pavey ve Y-CHP yönetimi o kadınların çığlıklarını duymadığı gibi,
insanlığın seri katilinden insan hakları ödülü aldılar.

Pavey ailece ABD ödüllü. 16 yıl öncede annesi Ayşe Önal’a Clinton, cesaret ödülü vermişti. ABD Büyükelçisi Ricciardone bu bilgiyi, Pavey’in onuruna düzenlediği resepsiyonda verdi.

Elçilikte düzenlenen davette Kılıçdaroğlu’yla birlikte Gürsel Tekin de yer aldı.
BDP milletvekilleri Hasip Kaplan ve Sırrı Sakık da Ricciardone’nin davetlileri arasındaydı.

İNGİLTERE’den LAİKLİK ÖDÜLÜ !?

Pavey’e, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Ödülü”nden sonra bir ödül de İngiltere’den geldi.
2014 Mart ayı sonunda verilen Yılın laik kişisi” ödülü, türban konusunda gösterdiği cansiperane çabayla ilgilidir! Pavey, ödülü İngiltere’nin “Gölge Dışişleri Bakanı
Kerry McCarthy’nin elinden aldı.

Kılıçdaroğlu’nun Ricciardone ile Büyükelçilik rezidansında buluşmasında,
yanındaki iki ad dikkat çekicidir: Sezgin Tanrıkulu ve Şafak Pavey;
her ikisi de ABD devletinin ödüle layık gördüğü kişilerdir.
*****

CHP Milletvekili Adayı Selina Doğan kimdir?

CHP’nin İstanbul 2. bölge 1. sırada aday gösterdiği Selina Doğan soykırım savunucusu çıktı. Selina Doğan listelerin kesinleşmesinin ardından konuştu :

Ermeni Soykırımı’nın 100. yılında aday gösterilmemin simgesel bir anlamı var.
Böyle bir dönemde aday gösterilmem çok anlamlı. 1915 olaylarının 100’üncü yılında mağduriyet aynı şiddette devam ediyor. O mağduriyetleri yasal zeminde gidermek için elimizden geleni yapacağız.
” dedi.

Displaying image002.jpg

CHP’nin adayı Selina Doğan, Ermenistan ile sınır kapılarının bir an önce açılmasını istedi.
***

İyi çalışmalar, saygı ve sevgiler. 9.4.2016

Murat Binzet
mailto:m1000zet@gmail.com

e-posta ile gönderdiğim tüm demokratik protesto, bilgi, haber, yorum ve sosyal / siyasal içerikli paylaşımlar T.C. Anayasasının;
MADDE 25:Düşünce ve Kanaat Hürriyeti“;
MADDE 26:Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti
kapsamında tarafımdan yapılmıştır. Demokratik düşünce ve kanaatlerimin engellenmesi
ve/veya şiddet/baskı altına alınması, bu nedenle

Hakkımda olası her türlü anti-demokratik yasal girişimi“,
T.C. Anayasası, AİHM ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi kapsamında,
her türlü yasal haklarım saklı kalmak üzere, peşinen reddederim.

====================================

Dostlar,

Murat Binzet kardeşimize teşekkür ederiz..
Yazıda üstteki 2 fotoğrafı biz ekledik..

Konuya ilişkin bir yazımızı aşağıdaki erişkeden çağırarak okuyabilirsiniz.

https://ahmetsaltik.net/2015/04/09/turhan-ozlu-kitabi-y-chp-ve-bize-dusundurdukleri/

Bir de Ermeni kökenli yurttaşımız CHP milletvekili adayı Selina Doğan hakkında Sayın Onur Öymen’de aşağıdaki ileti ulaştı. Paylaşmak isteriz.. Hem iletiyi hem de içeriğindeki çağrıyı..
*****

Partilerin milletvekili aday listeleri açıklandı. Halkımız oy verirken kuşkusuz bu adayların kimliklerini ve.söylemlerini de dikkate alacak ve bu söylemlerin partilerinin politikalarına ve programlarına uygun olup olmadığını göz önünde bulunduracaktır.

CHP’nin Ermeni kökenli bir Bayan adaya da yer vermesi ilke olarak doğru bir karar olmuştur. Ancak bu adayın daha ilk konuşmasında Partinin geçmişini suçlayıcı ifadelerde bulunduğu, bu arada devletimizin ve partimizin başından beri reddettiği “Ermeni soykırımı” ifadesini kullanması haklı kaygılar ve tepkiler yaratmıştır. Bu düşüncedeki bir adayın listelerde yer alması seçim döneminde Partimize yönelik suçlamalara yol açacaktır. Eğer basında yer alan ifadeleri söylemediyse Bayan Doğan’ın derhal bir açıklama yapması ve Partinin programına, geçmişinde ve ilkelerine sahip çıktığını belirmesi gerekecektir. Aksi takdirde gerçek CHP’lilerin kendisinden beklentisi CHP milletvekili adaylığından çekilmesi olacaktır.

Saygılar, sevgiler… 9.4.2015
Onur Öymen

*****

Sevgi ve saygı ile.
09 Nisan 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Durgunluk Biçim Değiştirerek Sürüyor


Durgunluk Biçim Değiştirerek Sürüyor

Prof. Erinç Yeldan
Cumhuriyet
, 8.4.15

TÜİK tarafından geçen hafta yayımlanan milli gelir istatistikleri, ekonomide durgunluk sürecinin biçim değiştirerek sürmekte olduğunu belgeliyor. Verilere göre 2014’ün bütününde milli gelir büyümesi yüzde 2.9 düzeyinde kaldı. Nüfus artışını göz önüne alırsanız, bu rakam kişi başına yaklaşık yüzde 1.1’lik artış anlamına geliyor. Hele bir de döviz cinsinden ifade ederseniz, 10400 dolarlık düzeyi ile Türkiye’de kişi başına gelirin 2008’in gerisine düşmüş olduğu belgeleniyor. Anlaşılan, AKP ekonomi idaresinin dövizin ucuzluğuna dayandırılarak elde edilen hormonlu büyüme süreci şimdi tersine dönmüş, döviz kurundaki artışlar bu sahte cennetin ardındaki gerçekleri açığa çıkarmıştır.

Ulusal gelirde 2014’te gözlenen %2.9’luk büyümenin ardında iki etken öne çıkıyor: Devletin tüketim harcamalarındaki artış (%4.6) ve ihracattaki artış (%6.8). Devlet harcamaları 2013’te de %6.5 artmış; ihracat ise geçen yıl daralma göstermiş idi. 2014’te ihracat artışını çoğunlukla döviz kurundaki aşınmaya ve yurtiçinde daralan tüketim talebine bağlamak yerinde olabilir. Öte yandan sabit sermaye yatırımlarında dört çeyrek dönem boyunca üst üste küçülme var ve yıl ortalaması %1.3’lük daralmaya işaret ediyor. Özel tüketim harcamalarındaki % 1.3’lük durgunlukla birlikte Türkiye’nin özel sektör iç talebinde sert bir durgunluk olduğunu, büyümenin de iç talebin baskılandığı klasik ihracata yönelik büyüme ile açıklanabildiğini söyleyebiliriz.

Kısaca özetlemek gerekirse, iç tüketimin baskılanmasıyla elde edilen iktisadi artık, pahalılaşan dövizin verdiği uyarıcı etkiyle birlikte ihracat pazarlarına yöneltilmiş gözüküyor. Bu biçimiyle 2014 Türkiyesi, 12 Eylül darbesi sonrasında ücretlerin baskılanmasıyla elde edilen iktisadi artığın olağandışı ihracat teşvikleriyle birlikte dış pazarlara aktarılmasına dayanan 1980’ler konjonktürünü andırıyor. Sonucunu biliyoruz: 1988 krizi ve ANAP’ın tasfiyesi.

***

Sektörler arasında ise geçen yıl ekonominin büyümesinin ivmelendirildiği sektör olan inşaat sektörünün 2014’te durgunluğa girdiğini, 4. çeyrekte de %2 daralma gösterdiğini görüyoruz. Bu da hükümetin dayandığı en önemli sektörel kaynağın gücünü kaybetmekte olduğunu dile getiriyor. 2013’te inşaat sektörü % 6.5 büyüyerek ulusal gelirin sürükleyicisi konumunda idi. 2014’te inşaat sektöründeki çöküşü, ihracat karşılamış gözükmekte. Ancak 2015’in ilk çeyreğine TİM tarafından yapılan değerlendirmeler ihracatın 2015’te ivmesini yitirdiğini ve %15’lik bir küçülme gösterdiğini belgeliyor. Sanayi sektörlerindeki durgunluk ve daralma ile birlikte 2015’te artık ne inşaat ne de ihracatın itici olamayacağı; geriye tek bir çare kaldığı gözleniyor: Devlet harcamaları. Yeni teşvik sistemini biraz da bu gözle değerlendirmek gerekli.

2014 verileri bir yandan da “Türkiye’nin potansiyel büyüme hızı %5’tir” saptamasının artık tarihe karıştığını gösteriyor. 2003-14 AKP döneminin ortalama büyüme hızının %4.4 ile tüm Cumhuriyet dönemi ortalama büyüme hızı olan %4.9’un gerisine düşmüş olduğu görülmekte. AKP döneminin söz konusu büyüme performansı, aslında IMF ile Yakın İzleme Anlaşması’nın imzalandığı yıl olan 1998 sonrası spekülatif-yönlü neoliberal büyüme döneminin ortalamasına giderek yaklaşıyor (% 4). Bütün bunlar AKP ekonomi idaresinin sıkça başvurduğu “büyüme mucizesi” masalının da sonuna gelindiğini bir kez daha anımsatıyor.

***

1998 sonrasında genel hatları IMF-Dünya Bankası tarafından çizilen ve uluslararası finans sermayesinin gereksinimlerine göre biçimlendirilen spekülatif yönlü büyüme modelinin sürdürülemez nitelikte olduğunu ve gerek para, gerek maliye politikalarını aşırı biçimde daraltıcı uygulamalara mahkûm ettiğini birçok kez vurgulamış idik. Şimdi geldiğimiz nokta, 2003’ün hemen ardından tüm dünyada yaşanan sıcak para-ucuz döviz coşkusunun sona erdiğini ve finans ve imar rantlarına dayalı spekülasyon balonunun sönmüş olduğunu belgelemektedir.

=======================

Dostlar,

Sayın Prof. Yeldan’dan gene not düşecek bir irdeleme…
Yazık oluyor ülkeye ve halkımıza..
Bu tablo AKP’yi eritir bitirir (siyasal fatura) ama her zamanki gibi ekonomik fatura orta – alt toplumsal kesimlere yüklenir.. Bu olgunun da çok boyutlu zincirleme olumsuz yansımaları olur toplumda.. Ne yazık ki yalnızca sıradan insanımız değil, peeeek çok eğitimlimiz (?) de deneme – yanılma ile öğrenebiliyor!? Yani en ilkel öğrenme biçimi ile.. Bağışlansın lütfen, hayvanlar böyle öğreniyor. Oysa İngilizcedeki şu 2 kavrama bir bakar mısınız (hoşgörü dileyerek) :

Forecasting technics
– Quantitative decision making procedures

İnsanımıza hiç olmazsa Temel düzeyde Matematik öğretmek, onu da yaşamda Matematiksel akıl yürütme / matematiksel düşünme biçiminde kullanma becerisi – alışkanlığı kazandırmak gerekiyor.. Yaşamın dili – yasası – kurgusu Matematik! Oysa AKP bilerek ve isteyerek; kasten, insanımızı entellektüel regresyona (gerilemeye) itecek biçimde eğitimden Mantık, Felsefe, Metematik .. derslerini azaltarak SORGULAMAYI unutturmaya çalışıyor; giderek artırılan dinci öğretim ile ezberci eğitimi dayatıyor.. Üstelik AİHM’nin yinelenen kararlarını çiğneyerek!
Bunun adı eğitimbilimde zihinsel soykırımdır! İngiltere’nin sömürgesi Hindistan’da çocuklara logaritma cetveli ezberletmesinden farksızdır!

Okulöncesi sözde “Değerler Eğitimi” ise iyice akıllara sezadır.. O yaşta çocukların doğası gereği soyut olan, soyut süşünmeyi, soyutlamayı gerektiren süreçleri – olguları – değerleri kavraması kesinlikle beklenemez. Bilişsel ve duyuşsal olarak terörize olur, alt-üst oluş yaşar. Bu ise zihinsel soykırımın katmerlisidir. Korkak, soru sor(a)mayan, ezberleyip anlamadan kabullenen bir itaat – biat sürü toplumu üretir. “SAPERE AUDE!” (Aklını kullan!) diye haykıran Immanuel Kant‘ın mezarında kemikleri sızlar..

Ve siz “böylesine” krguladığınız bir toplumda, gerçekte fecaat olan ekonomi politikalarınızın çıktılarını, hiç utanıp sıkılmadan, “parlak başarılar” biçiminde “bu halka – şizofreneleştirilmiş gerçeklik algısı nerdeyse yok edilmiş kitlelere” servis edersiniz. Kurgunuz tam da budur görülen. Ancak yaşamın somut acı gerçekleri; işsizlik, yoksullaşTIRılma başta olmak üzere halk yığınlarını şiddetle terbiye edecek ve büyü bozularak idrakler tutsaklıktan kurtulacaktır. AKP de geçmişte bir yığın benzeri olduğu gibi, siyasal partiler mezarlığına def(n)edilecektir.

Bir yazıya yorumlarımızla katkı verelim derken, asıl yazıdan daha uzun yazdık, afedesiniz.

Sevgi, saygı ve acı ile ile.
09 Nisan 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 8 Nisan 2015


ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 8 Nisan 2015

portresi

 

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

 

 

 

MİRAS

Kerime Sümeyye, kadınların erkeklerden az miras alması gerektiğini savundu.
O’nun için fark etmez.
Azı, milyonların çoğuyla kıyas kabul etmez…

OYLAMA

İç Güvenlik Yasası oylamasında 199’a 32
Nükleer santral oylamasında 171’e 10
Muhalefet ne yapar?

  1. Basın açıklaması,
  2. Seçim çalışması…

SÖZCÜ

AKP Cumhurbaşkanı RTE, adliyedeki olayı Slovenya’dan açıkladı.
AKP’nin sözcü başı…

KUTLA-MA

RTE, Çağlayan operasyonunu yapan polisleri kutladı.
Neyi kutladı anlaşılmadı,
Rehin alınan savcı kurtarılamadı…

KILIÇ

Balyoz tetikçisi Taraf, dava beraatla bitince “Altın kılıç iade” başlığı attı.
Önce Ordusunu sonra kendini sattı,
Kınından çıkan kılıcın nereye konacağını yazamadı…

AK-REKTÖR

RTE, İÜ’nde en çok oy alan Prof. Raşit Tükel yerine ikicci olan Prof. AK’ı atadı.
(AS: 1202ye ‘karşı 908 oy alanı atadı bay RTE!)
Ne de olsa adam AK’lı…

VALİ

Yalova Valisi Selim CEBİROĞLU’nun öğrencilerinin önünde aşağıladığı
Öğretmen Halil Serkan Öz kalp krizi sonucu vefat etti.
“Sana vali olamazsın demedik” dediğimiz bu kaçıncı vali?…
(AS: “Son” neden kalp krizi, anladık da; “Temel ölüm nedeni” olarak rapora ne yazacağız??
Bay Valinin hakareti – aşağılaması! .. Dünyada ilk ve tek olacak!
Bu durumda bu eylemin öznesinin Ceza yasası karşısındaki konumu ne olacak??)

PARALEL

Yeni Şafak, İnönü’yü suçlamak için, 1962 yılı belgesinde 2009 yazılımını kullandı.
Paralel hastalığı…

ERMENİ

CHP’nin İstanbul adayı Selina Özuzun Doğan, Ermeni soykırımını savunuyor.
Eşi de Ergenekon ve Balyoz davalarında müdahil avukattı.
BDP’nin meclise girmesini isteyenler varken,
Ermeni soykırım yalanı destekçisi olmazsa eksik kalırlardı…

=================================

Teşekkürler Sayın Beştepe,

Zekanıza sağlık ve de bereket diyelim..
Esinleriniz bol olsun… demeye gerek var mı??
Ortalıkkara mizahtan geçilmiyor..
İsteseniz haftada 1 değil daha sık yazabilirsiniz / derleyebilirsiniz..

Sevgi ve saygı ile.
09 Nisan 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

 

 

 

 

Prof. Dr. Ali ERCAN : Afetler – Radyo Konuşması


Prof. Dr. Ali ERCAN : Afetler – Radyo Konuşması

Dostlar,

Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan‘ın AFETLER konulu radyo konuşması hakkında
kendisinden bize ulaşan ileti aşağıda..

– “Aşağıdaki erişkeden (linkten) yayınımızı izleyebilirsiniz,
dileyen dostlarınızla paylaşabilirsiniz, hatta yorumlarını da ekleyebilirler…” deniliyor.

https://www.youtube.com/watch?v=DG1rDBkqUPU

Preview YouTube video Yeşil Radyo 6 Nisan 2015: Prof.Dr. Ali ERCAN ile Afetler (Meteorolojinin Sesi Radyosu)

Sayın Prof. Ercan’a,

Ülkesi için dur durak bilmeyen çabaları için teşekkür ederek..
Program sunucusu Dr. Levent YALÇIN’a da teşekkür ediyoruz..
Söyleşi yakl. 41 dk. sürüyor..

Sevgi ve saygı ile.
09 Nisan 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Emin Çölaşan : En kritik seçim yaklaşırken

Emin Çölaşan
Emin Çölaşan

En kritik seçim yaklaşırken

Sevgili okuyucularım,
Cumhuriyet tarihinin en ilginç ve önemli seçimine yalnızca iki ay kaldı.
Başımızda tam 13 yıldan beri aynı iktidar var.

Yalnızca kendi içinde değil hem Türkiye’de hem de dünyada yıprandı.
Kendi içinde derken, birbirlerine düşmelerini kastediyorum.
Cicim yıllarında pastayı paylaşmak doğrusu çok güzeldi!
Bütün yandaşların payına o pastadan doyurucu lokmalar düşüyordu.
Mama ne zaman ki azaldı, lokmalar ne zaman ki küçüldü, bu kez birbirlerine girmeye başladılar.
Bunun adına paylaşım kavgası-doyumsuzluk göstergesi diyoruz.
Tayyip saraya zıpladıktan sonra O’nun yerine getirilen Ahmet fos çıktı,
yükün altında ezilmeye başladı. Partisi bile kendisini benimsemedi.

Şu anda Başbakanlık unvanı dışında tutunacak bir tek dalı bile yok.
Devlet ve hükümet yetkilerinin büyük bölümünü Tayyip’e devretmek zorunda kaldı.
Kendisinin yönlendirici değil, iyi bir seyirci olduğunu da böylece göstermiş oldu.
* * *
“Müslüman (!)” geçindiler, cami avlusunda siyaset yaptılar, her gün Allah peygamber dediler, Kuran’dan söz ettiler ama bir sürü belgeli hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet olayını halının altına süpürmekten utanmadılar.

Örnek mi istiyorsunuz, işte karşınızda duran 17-25 Aralık olayları.
Örtbas etmek için ellerinden geleni yaptılar ve başardılar da!..
Ama gelin görün ki, yargı dosyalarını belki sümen altı ettiler ama yolsuzlukları belleklerden silemediler.
Bütün ulusal varlıklarımızı eşe dosta, yandaşlara, yerli ve yabancı işbirlikçilere peşkeş çektiler.
Yapılan birkaç yasa ve yönetmelik değişikliği ile bütün ulusal varlıklarımız bunlara devredildi.
Kentlerimiz, koylarımız, limanlarımız, fabrikalarımız ve her şeyimiz gaddarca yağmalandı.
* * *
Başarılı (!) oldukları bir başka konu, polis devletinin kurulması,
temel hak ve özgürlüklerin bile toplumun elinden alınması idi.

Yargıyı siyasete alet ettiler, ele geçirdiler.
Yapılan polis operasyonları ve tutuklamalar sonrasında toplum baskı altına alındı, korkutuldu, sindirildi, ses çıkaramaz duruma düşürüldü.
Medyanın çoğunu satın aldılar, devşirdiler.
Basın özgürlüğü yok edildi.
Yeni yetme medya patronlarına devlet kesesinden en kıyak, en ballı işler verildi,
zararları bu yolla karşılandı.
Bu durum yalnızca ülkemizde değil, bütün dünyada tepki yarattı.
Bütün komşu ülkelerle aramızı bozdular, herkesi Türkiye’ye düşman yaptılar.
Ya onlar bize durup dururken düşman oldu, ya da biz onlara!
Suriye, Irak, Mısır, Yemen, İran, Yunanistan…
Avrupa ve ABD bize diktatörlüğe gidiş konusunda açıktan tavır koydu,
kezlerce uyarmak zorunda kaldı.
* * *
Türk Milleti’ne “Türklük” kavramını unutturmak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar.
Burada yine soruyorum, bunların bir kez olsun “Türk Milleti”, hatta “Türk” dediğini
hiç duydunuz mu?
Ülkemizin bölünmesine yol verdiler,

Güneydoğu’nun elimizden uçup gitmesine neden oldular.

Bugün Güneydoğu’da devletin sözünün geçmediğini, kentlerin ve kırsal kesimin
tümüyle PKK’ya devredilmiş olduğunu herhalde bilmeyen yoktur.
İmralı’daki büyük katille pazarlık masasına oturan da işte bu iktidardır.
* * *
Bu yazıyı dün partilerin kesin aday listeleri açıklanmadan önce yazıyorum.
Şunu unutmayın, 7 Haziran günü Cumhuriyet tarihinin en kritik virajına girmek üzereyiz,
az kaldı.
Bu aşamada parti içi kavgaların, özellikle de CHP’de beklenen tartışmaların
artık yeri olmamalıdır. Listelerde çok sevdiğimiz kimi insanlar yer bulamayacak,
belki sevmediklerimiz ön sıraları alacak…
Bu açıdan AKP’ye bakınız!
Hiç ses çıkıyor mu, hiç tartışma oluyor mu?..
Tayyip-Ahmet ikilisi tarafından belirlenen aday listelerine itiraz gelecek mi?
Gelmesi mümkün değil çünkü kaybedenlerin başına devlet kuşu yeniden kondurulacak, her biri şu veya bu biçimde yine mutlu edilecek.
* * *
Bu iktidar yeniden kazanıp Türkiye’yi dört yıl daha yönetme yetkisi alırsa,
vay hepimizin haline!..
Polis devleti, baskı ve zulüm rejimi işte o aşamadan sonra daha da güçlenecek,
milletimizin anası bağırta bağırta ağlatılacak.
Şu anda tam da seçim öncesindeyiz ve gençler başta olmak üzere toplumun %12’si işsiz.
Onlara ne kadar makarna nohut paketi verseniz yetmez.
Piyasalar durmuş, esnaf kan ağlıyor, çiftçi çaresiz, emekli perişan,
milyonlarca insanımız banka ve kredi kartı borçları nedeniyle yerlerde sürünüyor.
* * *
Bizim iktidar ve Tayyip karşıtı geçinen entel-liboş kesimini bırakın bir yana,
bazı düzgün köşe yazarı arkadaşlarımız bile böyle bir ortamda CHP’ye vurmayı sürdürüyor…Bazılarıyla konuştuğumuzda soruyorum:
“Yav arkadaş, sen bu yazılarınla AKP’ye hizmet ettiğinin farkında mısın, değil misin?..”
Sadece “Haklısın” yanıtı geliyor ama değişen bir şey olmuyor.
Seçime kadar da olmayacağı anlaşılıyor.
* * *
Bunları seçime iki ay kala kayda girsin diye söylüyorum ve bir kez daha uyarıyorum:
AKP yeniden kazanırsa -ki bu sefer biraz zor görünüyor- Türkiye elden çıkacak ve
hepimizin başına nice çoraplar örülecektir.
Bırakın başkanlık palavralarını falan bir yana, Türk Milleti’nin ensesinde boza pişirilecektir. Ondan sonra bunlara “Dur” diyecek hiçbir toplumsal güç ve makam kalmayacaktır.
Bugün Meclis’te anayasayı değiştirecek kelle sayısına sahip değiller…
Bir de olduklarını düşünün, kararı ona göre verin.
7 Haziran’a kadar hepimize, toplumun bütün kesimlerine, ama özellikle de
muhalefet partilerine çok önemli görevler düşecek.
Unutmayın, hiç kimse unutmasın…
Gün işin kolayına kaçıp muhalefet partilerinin üzerine çullanıp AKP’ye hizmet etme
günü değildir.

==========================

Dostlar,

Sevgili Çölaşan’ın yazısında haklı olduğu pek çok nokta var..
Ama tüm bunlar, listeler üzerinden yapılan operasyonu örtmeye
hele hele masum ve kabul edilebilir göstermeye yetiyor mu?
Mızrak çuvala sığıyor mu?
Biz de Emin beye soralım : Mızrağı çuvala sığdırabiliyor musunuz?
İçinizdeki ses ne diyor Emin bey, yazdıklarınızı onaylıyor mu??

Sevgi ve saygı ile.
09 Nisan 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

SBF “21. Yüzyıl İçin Planlama Seminerleri”


SBF’den :
“21. Yüzyıl İçin Planlama Seminerleri”

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanlığı ve Mülkiyeliler Birliği‘nin birlikte düzenlediği “21. Yüzyıl İçin Planlama Seminerleri” başlıyor.

İlkbahar Programı ilk seminer, 10 Nisan 2015 tarihinde saat: 09.30-17.00 arasında yapılacak olup, “Kamu Yönetimi, Kamu Maliyesi, Kamu Personel Rejimi”
alanlarına ilişkindir.

Yer: Siyasal Bilgiler Fakültesi, Mülkiye Şeref Salonu
Not: Seminer davetiyesi ve programı ekte sunulmaktadır.

Katılımınızı bekliyoruz.

Saygılarımızla.
01 Nisan 2015

21. Yüzyıl İçin Planlama Seminerleri-2015Bahar-I-Program (1)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

21. Yüzyıl İçin Planlama Seminerleri-2015Bahar-I-Davetiye (1)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

====================================

Dostlar,

Büyük emeklerin programları, ziyafetleri yukarıda…

Başta Saygıdeğer bilim insanı, DPT’nin ilk Müsteşarı Sayın Prof. Dr. Bilsay Kuruç olmak üzere emek veren herkese, SBF’deki dostlarımıza şükranla..

Sevgi ve saygı ile.
03.04.2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Not : Biz de bu toplantıya günboyu katıldık ve

“Sağlık Hizmetlerinde Gelinen Çıkmaz; Nasıl Planlamalı?”

başlıklı bir sunum yaptık… Oturumlar kayda alındı, kitaplaştırılacak..

Atatürk zehirlendi mi?


Atatürk zehirlendi mi?

 

Yılmaz Özdil

 

Yandaş gazete “Atatürk’ü İsmet İnönü zehirledi diye manşet attı ya…
Atatürk ve İnönü tarafı palavra ama, zehirlenme olduğu doğru!
* * *
17 Kasım 1938, saat 23.45
Dolmabahçe Sarayı
Atatürk’ün naaşı, muayede salonundaki katafalkta yatıyordu. İlk gün, 200 bin dolayında kişi, bayrağa sarılı tabutun önünden ağlayarak geçmişti. 2. gün hava çoktan kararmış, geceyarısı olmuştu ama, kuyruğun ucu hâlâ Ortaköy’deydi. 150 binden çok kişi ısrarla oradan ayrılmıyor, saraya girmek için sıra bekliyordu, insan seliydi.
*
Maalesef, izdihamdan dalgalanma oldu, durun ittirmeyin demeye kalmadı, giriş kapısının önünde, saat kulesi’nin çevresinde çığlıklar yükseldi, atlı polisler arkadan yüklenen kalabalığı dağıtana kadar iş işten geçti, facia oldu, insanlar sıkıştı, ezildi, 11 kişi yaşamını yitirdi.
*
Ertesi günkü gazeteler, hükümetin resmi tebliğini yazıyordu… Denizyolları işletmesi müdürü Raufi Manyas’ın kızı Bilun, 16 yaşındaydı. İstiklal caddesi 236 numarada oturan bayan Anna, 58 yaşındaydı. Bayan Roya Kişnir ve kızı Bella Kişnir, İstiklal caddesi Yıldız apartmanında oturuyorlardı. Bakırköy’den Hatice hanım, aşçıydı, 55 yaşındaydı. Kurtuluş’tan Diyamandi, sütçüydü, 40 yaşındaydı. Topkapı Arpaemini yokuşunda oturan Abdülhamid, 50 yaşındaydı. Aksaray Laleli’de oturan bayan Kevser Mehmet, 35 yaşındaydı. Tarlabaşı 19 numarada oturan Satenik Ohannes, 35 yaşındaydı. Saint Benoit Lisesi öğrencisi Paul Kuto, henüz 15 yaşındaydı. Ve, Beyoğlu Lüksemburg otelinde kalan Leon.
*
Müslüman, hıristiyan, musevi, Türk, Rum, Ermeni… “Ne mutlu Türküm diyene”ye dua etmek için, saygılarını sunmak için kuyruğa girmişlerdi. Ortak payda’ya ortak gözyaşı döküyorlardı.
*
E şimdi bakıyoruz…
*
Gayrimüslimden vazgeçtik, müslümanı bile senden-benden diye ayıran… Etnik kökeni boşverdik, kendisine biat etmeyenleri insan’dan bile saymayan… 77 yıl önce yanyanayken,
77 yıl sonra kızlı-erkekli aynı kuyrukta beklenmesine bile tahammül edemeyen…
Vedalaşmak için cenaze törenine gelenlerin kimlikleri ortadayken,
Atatürk’e hâlâ utanmadan “ırkçı” diyen bir zihniyet tarafından sürükleniyor Türkiye.
*
Kıssadan hisse.
Atatürk’ü elbette kimse zehirlemedi ama…
Özellikle son yıllarda “milletin nasıl zehirlendiğini” açıkça gösteriyor yukardaki liste!