Etiket arşivi: Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ

Atatürkçülük, milliyetçilik ve demokratlık

Emre Kongar
Emre Kongar
ekongar@cumhuriyet.com.tr
25 Mayıs 2023, Cumhuriyet

 

İkinci tura 4 gün kala, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceklerini resmen duyurdu.

Böylece ATA İttifakı içinde, Vecdet Öz’ün Genel Başkanı olduğu Adalet Partisi’nden sonra, ikinci parti de Kılıçdaroğlu’na destek açıklamasında bulundu.

Ümit Özdağ’ın bu ittifakın esas omurgasını oluşturan seçmenleri temsil ettiği düşünülürse, bu açıklamanın çok önemli sonuçlarının olabileceği görülür:

Bu açıklama, ikinci turda Kılıçdaroğlu’nun kazanma şansını artırmış görünmektedir.
***
Özdağ, Kılıçdaroğlu ile olan müzakereleri hakkında:

  • “1 sene içinde uluslararası hukuka uygun, insan haklarını gözeten, Suriyelilerin Suriye’deki güvenliğini sağlayacak, uyuşturucu çetelerini okulların önünden kurtaracak bir model üzerinde kendisiyle fikir birliğine vardık ve Zafer Partisi olarak 2. turda Sayın Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı verdik.” dedi.

***
Üzerinde anlaşma sağlanan mutabakatın tam metni şöyle:

“Kapsam:
Bu protokol, Zafer Partisi ile Millet İttifakı Bileşenleri arasında, Cumhurbaşkanlığı İkinci tur seçiminde ve sonraki süreçte yapılacak işbirliği esaslarını kapsamaktadır.

Amaç:
21 yıllık AKP hükümetlerinin yarattığı
sosyal yıkım, yolsuzluk, yoksulluk, devlet krizi,
sığınmacı sorunu,
rant-borç-talan ekonomisi ve neden olduğu ağır ekonomi sorunları
ve toplumun siyasi kutuplara bölünmesine karşı devletin yeniden düzenlenmesi;
milli birlik ve beraberliğin sağlanması, yoksulluk, yolsuzluk, yasaklar ve
ağır ekonomi sorunlarının çözümü, Türkiye için ağır bir güvenlik ve demografi sorunu oluşturan sığınmacı ve kaçakların gönderilmesi için ortak çalışma ve işbirliği detaylarının tespit edilmesidir.

Temel İlkeler:

1-Anayasamızın ilk 4 maddesi ve 66. maddede yer alan Türk Vatandaşlığı konusundaki tanımı ve içeriği korunacaktır.

2-1924 yılında kurulan milli-üniter-laik devletten asla taviz (ödün) verilmeyecektir. Bu değerlere bağlı kalınacaktır.

3- Başta Suriyeliler olmak üzere tüm sığınmacılar ve kaçaklar en geç 1 yıl içinde ülkelerine geri gönderilecektir.

4. Devletin varlığı ve bütünlüğünü hedef alan başta FETÖ, PKK, IŞİD olmak üzere bütün terör örgütleri ile etkin ve kararlı mücadele edilecektir.

Terörle mücadele çerçevesinde, terörle bağlantısı hukuki kanıtlarla sabit olan mahalli idare yöneticileri yerine devlet görevlileri ataması uygulamasına yargı kararı çerçevesinde devam edilecektir.

  • Terörle müzakere değil, mücadele edilecektir.

Türkiye’nin milli ve üniter devlet yapısını hedef alan hiçbir siyasi ve hukuki düzenlemeye izin verilmeyecektir.

5- Devletin bütün birimlerinde yapılacak görevlendirmelerde sadakat değil, liyakatin esas alınması sağlanacaktır.

6- Bütün yolsuzluklar ile hukuk çerçevesinde çok etkin bir şekilde mücadele edilecektir.

7- Devletin vatandaşına karşı şeffaf olunması ve açık davranması konularında tam mutabakata varılmıştır.”

***
Meral Akşener, Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğini açıklayan Ümit Özdağ ile ilgili olarak:

“O mutabakat metninde bizi rahatsız eden bir şey yok” dedi.

Akşener, Zafer Partisi’ne bakanlıklar verildiğine ilişkin dedikodular konusunda ise:

“Biz henüz bakanlıklar konusunu hiçbir şekilde, Millet İttifakı’nın bileşenleri olarak, bir araya gelip konuşmadık” açıklamasında bulundu.
***
Bu destek ve açıklanan bu protokol, Erdoğan/AKP iktidarı tarafından Millet İttifakı’na ve Kılıçdaroğlu’na karşı montajlanmış sahte videolarla yürütülen kara propagandayı engelleyecek ve yapılan eleştirilere karşı da bir “emniyet supabı” fonksiyonu görecek maddeleri içermektedir:

1) Anayasa’nın ilk dört maddesi ve 66. maddesi güvence altına alınmıştır.

2) Irkçılığa dayanmayan, bütün vatandaşları eşit gören, “Milli Demokratik Devlet güvence altına alınmıştır.

3) Üniter Demokratik Devlet yapısı güvence altına alınmıştır.

4) Laiklik güvence altına alınmıştır.

5) İthal nüfus sorununun bir yıl içinde çözüme kavuşturulması üzerinde anlaşma sağlanmıştır.

6) Her türlü terörle müzakere yerine, ödünsüz bir mücadele, güvenceye kavuşturulmuştur.

7) Liyakat ilkesi güvence altına alınmıştır.

8) Yolsuzluk yapanlarla mücadele güvenceye kavuşturulmuştur.

9) Hukuk Devletinin kurulması güvence altına alınmıştır.

10) Şeffaf devlet yapısı ve işleyişi güvenceye kavuşturulmuştur.
***
Sonuç olarak bu destek, Kılıçdaroğlu’nun yolunu:

Atatürkçülük çizgisinde

Irkçılığa dayanmayan Demokratik Milliyetçilik bağlamında…

Bütün vatandaşları eşit gören, Demokratik Laik ve Hukuk Devleti olan bir Cumhuriyet idealine doğru…

Güçlendirmiş…

Ve 28 Mayıs’ta, seçmenin Aydınlık bir tercih yapması ihtimalini artırmış görünmektedir.

13 Kasım’da ne oldu?

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen
21 Kasım 20227, Cumhuriyet

 

Türkiye’nin seçim sürecine girdiği ortamda, İstanbul’da, 13 Kasım 2022 tarihinde gerçekleşen terör eyleminde altı kişi yaşamını yitirdi, onlarca vatandaş yaralandı.

AKP’nin 2015 yılında, terör ve güvenlik endişesi üzerinden seçim kazanarak iktidarda kaldığını savunan analizlere bağlı olarak bu terör ortamının, AKP hükümeti tarafından kasıtlı olarak yaratıldığına dair kamuoyunda yaygın olan kuşkular yeniden canlandı.

Bu kuşkuları, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ da dile getirdi. Özdağ, dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun 2015’te yaşanan süreç hakkında bilgi sahibi olduğunu ancak AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğanın kendisini tehdit etmesinden dolayı sustuğunu iddia etti ve Davutoğlu’nun 23 Ağustos 2019’da Sakarya’da yaptığı konuşmaya dikkat çekti.

Davutoğlu o konuşmada şu ifadeleri kullanmıştı:

  • “Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. Bizi bugün eleştirenler insan yüzüne çıkamazlar, açık söylüyorum. Gelin hafızanızı bir yoklayın. İleride Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman, eminim en kritik dönemlerden, birkaç aydan biri,
    7 Haziran ile 1 Kasım (2015) arasındaki dönem olarak yazılacaktır”
    .

Davutoğlu Halk TV’de geçen hafta yaptığı açıklamada, devletin ve hükümetin, 2015 yılında terör eylemlerini organize ettiği iddiasının kesinlikle gerçekleri yansıtmadığını açıkladı. Sakarya’daki konuşması hakkında ise düşük bir cümle yapısı içinde, şunları söylemekle yetindi:

“Bahçeli beni, kayyum atamalarını eleştirdiğim için, terörle işbirliği ile suçladığı zaman, Erdoğan da buna sessiz kaldığı zaman söylediğim; ben terörle mücadele ederken Erdoğan partide ayağımı kaydırmaya çalışıyordu, Bahçeli de hükümet kuralım tekliflerinin hepsini reddediyordu; kastettiğim, budur.”
***
Tarihte birçok örnekte görülebileceği gibi, antidemokratik hükümetler, terör ortamı yaratarak iktidarda kalabilmek için, terörü üç biçimde desteklerler:

  1. Terör eylemlerini doğrudan kendileri gerçekleştirirler.
  2. Terör eylemlerini bir terör örgütü üzerinden,
    doğrudan talimatla veya aracıları kullanarak dolaylı talimatla gerçekleştirirler.
  3. Terör örgütlerine yönelik istihbaratı, takibi, denetimi ve operasyonu zayıflatarak
    ve gevşeterek, terör örgütlerine hareket alanı sağlarlar.

Bunların ilk ikisi riskli oldukları için nadiren kullanılan yöntemlerdir.
Bunların üçüncüsü, en düşük riski barındırdığı için en sık uygulanan yöntemdir.

Davutoğlu, “devlet veya hükümet böyle bir şeyi kesinlikle organize etmemiştir” derken,
hangisini kastetmektedir?

Ayrıca, Davutoğlu’nun bilgisi ve onayı dışında, hükümetin ve devletin içindeki bazı odaklar, terör örgütlerine yönelik istihbaratı, takibi, denetimi ve operasyonu zayıflatarak ve gevşeterek terör örgütlerine hareket alanı sağlamış olamazlar mı?

Suruç ve Ankara Garı katliamını gerçekleştiren teröristlerden bazılarının, eylemden önce Emniyet istihbarat tarafından takip edildikleri, Emniyet tarafından gözaltına alındıkları ancak daha sonra serbest bırakıldıkları ortaya çıkmıştı.

13 Kasım’daki (2022) terör eylemini gerçekleştiren teröristlerin bazılarının da eylemden önce Emniyet istihbarat tarafından takip edildiğine dair iddialar medyada yer aldı.
***
Hükümet 13 Kasım eylemini, PKK/PYD/YPG terör örgütünün yaptığını açıkladı. PKK ve PYD/YPG ise eylemi üstlenmediği gibi, açıklamayı reddetti. IŞİD dahil, söz konusu eylemi üstlenen başka bir örgüt de olmadı.

Teröristlerin Kürt değil Arap olması, bombayı yerleştiren kişinin, farklı günlerde çekilip yayımlanan tüm görüntülerde başörtülü olması, PKK ve PYD/YPG’nin eylemi üstlenmemesi, sanıkların ifadelerinde çelişkilerin olması, altı yıldır böyle bir eylem yaşanmamışken eylemin seçim dönemine denk gelmesi, hükümetin iddialarının kuşkuyla karşılanmasına yol açtı.

Hükümet ise bırakın yargı sürecini, soruşturma süreci bile tamamlanmadan Suriye ve Irak’taki terör örgütü PKK/PYD/YPG hedeflerini vurmaya başladı. Sınırlarını kevgire çevirerek güvenlik zaafına yol açan AKP hükümeti, sınır ötesi operasyona ve onun sonucunda ortaya çıkacak çalkantılara umut bağladı!

  • AKP’nin ve MHP’nin oyları, bombalar patladığı ve güvenlik sağlanamadığı için 2015’te artmıştı, 2023’te ise azalacak!