Etiket arşivi: YKKED (Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği)

FAKİR BAYKURT ÖLÜMÜNÜN 15. YILINDA ANKARA’DA ANILIYOR


FAKİR BAYKURT ÖLÜMÜNÜN 15. YILINDA ANKARA’DA ANILIYOR

Fakir_Baykurt_anmasi_16.10.14
Türk edebiyatının önemli adlarından
Fakir Baykurt, ölümünün 15. yılında Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Hasan Ali Yücel Salonu’nda gerçekleştirilecek
bir etkinlikle anılıyor.

16 Ekim 2014’te saat 14.00’te başlayacak etkinlik, Ankara Üniversitesi Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Uygulama ve Araştırma Merkezi ile
Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Ankara Şubesince düzenleniyor. 

 

Etkinlik Ankara Üniversitesi ÇOGEM Müdürü Prof. Dr. Sedat Sever,
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayşe Çakır İlhan
ve YKKED Ankara Şubesi Başkanı Dr. Alper Akçam’ın açılış konuşmalarıyla başlayacak. Etkinlikte Fakir Baykurt’un yaşam öyküsünü anlatan bir belgesel de gösterilecek. Belgeselin ardından Prof. Dr. Binnur Yeşilyaprak’ın yöneteceği ve Doç.Dr.Haluk Erdem, Dr.  Niyazi Altunya, Varlık Özmenek ve Araş.Gör.Sedat Karagül’ün konuşmacı olduğu, Fakir Baykurt’un çeşitli yönlerinin anlatıldığı
bir açıkoturum düzenlenecek.

İmecemize katılın…

Dr. Alper Akçam
YKKED Ankara Şubesi Başkanı

===================================================

Dostlar,

Fakir” i anma etkinliği, aramızdan ayrıldıktan 15 yıl sonra yukarıdaki gibi..

Emek verenler, hep siz okurlarımız gibi dostlarımız..

Özellikle biri, deyim yerinde ise ATOM KARINCA gibi çalışıp üreten
Dr. Alper AKÇAM meslektaşımız..

Emek verenler sağolsunlar.. Bize  de destek vermek düşüyor..

Öte yandan, Fakir Baykurt adına düzenlenen Onur Ödülü de önümüzdeki ay sahibine verilecek.. Biz de EĞİTİMİŞ üyesi olarak bu seçici kurulda (jüride) idik.

Fakir” salt bir edebiyat adamı değil.. (tiyatroya da uyarlanan “Yılanların Öcü” öyküsü zihnimize kazınmış örneğin).. Türk öğretmenlerinin 1970’lerdeki örgütlenme savaşının, TÖS’ün, TÖB-DER‘in efsane önderi, örgütenme savaşçısı..

TÖS (Türkiye Öğretmenler Sendikası) 12 Mart 1971 askeri darbesi döneminde kapatıldı.. Aydınlık – devrimci öğretmenler Dernek ile (TÖB-DER) ile sürdürdüler savaşımlarını. 1990 sonrasında ise, merhum Prof. Alpaslan IŞIKLI‘nın 1982 Aanayasası’nın memurların sendikalaşmasını engellemediği yorumu (sonrasında
Prof. Mesut Gülmez‘in katkılarıyla..) önümüzü açtı ve memur sendikalaşması başladı. Eğitim Sen, Eğitim Bir Sen, EğitimİŞ böylece yapılandı. Memurlarda sendikalaşma %72’lerde… Ne var ki, memur sendikalarının hükümetle (işverenle) toplu sözleşme ve grev olanağı yok.. Son sözü önce Hakem Heyeti (hükümet ağırlıklı) gerçekte Hükümet söylüyor.. Böylesi güdük bir örgüt de gerçek anlamda sendika olamıyor..
Dernek – sendika arası melez, Türkiye’ye özgü bir yapılanma oluyor.
Bu anti-demokratik ve hukuk dışı sınırlamaların kaldırılması gerek..

AKP 12 yıllık tek başına iktidarında pek çok anayasa değişikliği yaptı.. Hep nalıncı keseri gibiydi.. Sonki 12 Eylül 2010 halkoylaması ile dayatılan 26 maddelik kapsamlı değişiklik idi.. YÖK’e dokunmadılar örneğin. Sendikacılığın ise deyim yerinde ise
içine ettiler ve 1’den çok sendikaya üyelik hakkı (!) vererek emek sendikacılığını böldüler.. İşçilerin yaklaşık %11’i (12 Eylül 1980’de % 50 idi!) sendikalı, bunların da ancak yarısı toplu sözleşme yapabilecek durumda (500 bin dolayında)..
Çoğu kamu işçileri.. İşçilerin %95’i gerçek anlamda sendikal örgütten yoksun!

ÖZELLEŞTİRME ile emek sendikacılığı avuç içinde kar gibi eritiliyor.
Kamu bir de taşeronlaşarak aynı kırımı yapıyor.. Oysa pek çok uluslararası
hukuk metninde (ILO sözleşmeleri, İHEB, Avrupa Sosyal Şartı..),
Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası antlaşma ve sözleşmede, Anayasada emekçiye
bir hak olarak düzenleniyor sendikal örgütlenme.. AB metinleri de dahil..
(SÜTAŞ‘ın sendikalaşan emekçisini işten atan utandırıcı yasa dışı uygulamasını kınayan yazımıza bakılması..
(Emekçinin sendika hakkını tanımayan SÜTAŞ’ı protesto – boykot çağrısı;
http://ahmetsaltik.net/2014/10/09/emekcinin-sendika-hakkini-tanimayan-sutasi-protesto-boykot-cagrisi/)

Asgari ücret 891 TL (bekar, 18+ işçi). Yoksullık sınırının altında.. Ulusal gelir 10 bin doları aşmışmış yılda kişi başına.. Bölünce ayda 2000 TL düşüyor her kişiye.
Ama asgari ücret bunun yarısı bile değil! 25 milyon resmi kayıtlı çalışanın % 41’i
asgari ücretli.. (ÇSGB ve Sendika verileri) ve kayıtdışı kölelik, işsizlik çok yaygın.
Çalışma ortamları sağlıksız, güvensiz, insan onuruna hürmetsiz.. Çünkü
Emek sendikaları darmadağın, paramparça.. Sermaye – işveren sendikaları ise
kaya gibi, monoblok! Onyıllardır 1 tane; TİSK..

Sevgili “Fakir” (Baykurt), senden sonra çok yol alamadık örgütlenme haklarımız bağlamında.. Biliyoruz üzüleceksin ama sürdüreceğiz emeğin sendika hakkı savaşımımızı.. Hem daha 50 yılı yeni aştı bu kavgamız sen başlatalı..

Seni özlemle anıyoruz ve arıyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
16.10.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

YASAKLARI TANIMIYORUZ!


YASAKLARI TANIMIYORUZ!

Ceyhun_Balci_portresi

Dr. Ceyhun BALCI 

Bugün İzmir’de YKKED (Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği) ve Konak Belediyesi işbirliğiyle düzenlenmiş bir sempozyum vardı. “90. Yılında Cumhuriyet’i Anlamak” temalı etkinlikte Cumhuriyet’le yaşıt (Hıfzı Topuz ve
Dr. Engin TONGUÇ
) ulu çınarların yanı sıra
Cumhuriyet’in ilk yarısında dünyaya gelmişler
(Ataol BEHRAMOĞLU, Niyazi ALTUNYA, Yakup KEPENEK) de vardı.

Yarım yüzyılı devirmiş bizler etkinlikteki yaşça en gençlerdik.

Anılan kuşakların hiçbiri, çok değil 15-20 yıl önce Cumhuriyet’in bu duruma düşeceğini ve hatta o Cumhuriyet’in Bayramının yasaklanacağını kestiremezlerdi.
Uzunca süredir ülkeden ayrı kalmış ve bu arada olan biteni de izlememiş birileri sorabilir!

“Cumhuriyet ne halde?”   

“Bayramı bile yasaklandı!” yanıtı daha fazla söze gerek bırakmayacaktır.

“Neden?” sorusuna “tertip ve hıyanet” yanıtı verilebileceği gibi çuvaldızı kendimize batırmaktan da kaçınmamalı!

Dünyanın neresine giderseniz gidin!
Devrimler kendilerini koruma düzeneklerini geliştirirler!
Bu yapılmadığında sonuç bizlerin yaşadığı gibi olur!
Örneğin Küba’da CDR (Devrim Savunma Komiteleri) kesintisiz iş başındadır. Topla, tüfekle savunma işin bir boyutuysa, söylemsel, düşünsel ve eylemsel savunma diğer ve önemli boyutudur. Devrimler hiç büyümeyen bebeklere de benzetilebilir. Sürekli ilgi ve destek bekler! “Sürekli devrim” söyleminin altında yatan dürtünün kaynağı da bu olmalıdır.

Devrim’i ve Cumhuriyet’i korumak örgütlenmek demektir!

Bu nedenle silkinip, kendimize gelme zamanıdır!

Kutlama yasağını çiğnemek iyi bir başlangıç olacaktır!

29 Ekim’de saat 16’da Gündoğdu’da buluşuyoruz!

Bir milyon kişiyle birlikte Andımız’ı içmek,
Cumhuriyet düşmanlarına verilecek en iyi yanıt olacaktır!

Ege Üniversitesi’ndeki ADT (Atatürkçü Düşünce Topluluğu) gönüllüsü öğrenciler de 29 Ekim kutlama hazırlıklarını yoğunlaştırmışlardı. 25 Ekim günü Ataol Behramoğlu-Haluk Çetin müzikli şiir dinletisi öncesinde 29 Ekim bildirilerini dağıtırken
saldırıya uğradılar!

Saldırganlar mı? Sol maskeli alçaklar güruhu! İçlerinde her türden maskeli vardı!
Etnik bölücüsü de, küresel solcusu da, kendini bilmez yolunu yitirmiş şaşkını da Cumhuriyet’e saldırı ortak paydasında buluşmuşlardı!

Uzunca süredir bu doğrultuda birleşen sözde solcu takımının
İzmir’deki ilk saldırganlığı olması bakımından önemlidir yaşananlar.
Yeryüzündeki her devrimi sahiplenmede üstlerine olmayan bu takım her nedense
kendi devrimini ve önderini tanımazlıkta parmak ısırtan bir tutum içindedir.
Fidel Kastro’nun “başkalarının devrimini bırakın da kendinizinkine sahip çıkın” öğüdü bile işe yaramamış görünüyor.

Son saldırganlığın şifrelerini çözecek olursak!

Sol maskeli bu güruh saldırganlığıyla :

  • Bilgisizliğini, buna bağlı olarak bilinçsizliğini bir kez daha ortaya koymuştur.
  • Aydınlanma değerleri korunmadan, aydınlanma değerlerinin egemen olduğu
    bir ortam oluşmadan başka sol değerlerin de bir anlam taşımayacağını öğrenemediklerini kim bilir kaçıncı kez yansıtmışlardır.
  • Bu akıl almaz saldırganlıkları cehaletten kaynaklanmıyorsa; hıyanetlerini ve namus yoksunluklarını ortaya koymuş olmaktadırlar!

İçinden geçmekte olduğumuz bu çetin dönemde sağcılık ya da solculuktan önce gereken özelliğin namuslu ve dürüst olmak olduğu da bir kez daha ortaya çıkmış olmaktadır!

Görkemli bir 29 Ekim bu namussuzların suratında patlayacak bir şamar olacaktır!

Ceyhun BALCI
26.10.2013