Etiket arşivi: Yeşil Sermaye

12. CB – Yarıbaşkan RTE’nin 1 Ekim 2014 TBMM Konuşması; Türkiye Gündemi ve Tezkere Sorunu


12. CB – Yarıbaşkan RTE’nin 1 Ekim 2014 TBMM Konuşması;
Türkiye Gündemi ve Tezkere Sorunu..


Dostlar
,

Türkiye gündemi yoğun ve ağır..

TBMM’nin açılışı bu gün idi ve 12. CB – Yarbaşkan RTE ala ile – vala ile teşrif ettiler,
1 saati aşkın konuştular ve ve Başkan edasıyla adeta tavır koydular..

Bir yandan Türkiye’nin “vesayetten” kurtulması gerektiğin belirttiler,
bir yandan da Hükümeti vesayeti altına aldılar.

Türkiye hangi vesayetten kurtulacak, o belli değil?
Ordu mu, basın mı, bürokrasi mi, TÜSİAD mı?? Hangisi, hangisi??

Bu “düşsel vesayet tasarımı” işe yarıyor.. Ülkede sivil darbe için sosyal – politik psikolojik iklim hazırlıyor. Millet de olup biteni fark etmiyor öyle mi?
Kendi söylemleri ile çelişiyor.. Kendince Cumhur’u – Halkı küçümseyenler aldanıyor.. Onlar Cumhur’u yüceltenler.. Birileri ise (??) baskılıyor.. Bunlar görünmez vasiler olmalı..

Konuşmada ana tema 2015 genel seçimlerinin ardından

YENİ ANAYASA ve YENİ TÜRKİYE..

Adım adım başkanlık rejimine sürekleniş.

Gerçek vasi, KüreselleşTİRme süreçleri = Yeni emperyalizm dayatmaları ile
küresel sermayeye göbek bağıyla bağlı yerli sermayedir;
YEŞİL SERMAYEDİR..

Bizzat RTE söylemişti Başbakan iken;

“Sermaye ciddi biçimde el değiştiriyor..” diye..

Onların uzantısı-aracı vakıflar – şirketler – medya taslakları – tarikat ve cemaatlardır.
AKP’nin dinci despot saltanatı saklamak ve giderek daha da pekiştirmek –
tüm toplum alanlarında egemen kılmak içindir bu “vesayet ve darbe edebiyatı sömürüsü..”

****

“Tezkere” sancısı sarmıştır AKP’yi.. 2003’ün 1 Mart’ında reddedilen tezkere ile
ülke sıcak işgalden kurtulmuştu.
65+ bin ABD askeri, ağır silahlarıyla Güneydoğu’ya yerleşecekti!
Bereket engellendi! AKP’ye faturası ağır oldu.. AKP de içeriye yansıttı;
Ergenekon, Balyoz vb.. Bu sendromla – eziklikle (!?) geldiler bugünlere..
Şimdi 2 yeni tezkere birleştiriliyor :

– Yurtdışına TSK’yı yollamak,
– Yurtdışından yabancı askerleri (30 bin dolayında!) ülkeye kabul etmek..

Ayrı ayrı oylansa 2. yi reddetmek kolay.. Gene Yüce Meclis’in istencini (iradesini) vesayete almak gündemde.. Referandumlarda olduğu gibi.. 26 madde birden oylanmıştı 12 Eylül 2010 Anayasa halkoylamasında..

Bu durumda 312 AKP’li vekil ne yerine konuyor??

UYARALIM                                         :

Kuzey Irak’ta konumlanan sayıca çok sınırlı ÇEKİÇ GÜÇ, Türkiye’nin PKK ile savaşını engellemiş, ek olarak da PKK’yı sürekli olarak her yönden desteklemiştir. İstihbarat işlevi üstlenmiş, işleyeni (faili) bilinmeyen (!?) cinayet ve sabotajlara
alet olmuştur. Dönemin komutanları, Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş
başta, Çekiç Güç’ün bu marifetlerine (!) tanık olduklarını TV’lerde açıklamışlardır.
4 Temmuz 2003’te Süleymaniye’de 11 askerimizin başına çuval geçirmeye dek vardırmışlardır iğrenç psikolojik savaşlarını.

  • Tezkere, ASLA YABANCI ASKERLERİ ÜLKEMİZE SOKMAMALIDIR!
  • Bu BİR ÖRTÜK-AÇIK İŞGAL demektir! Kesinkes reddedilmelidir..

TSK’yı yurtdışına gönderme konusunu ise ayrı bir yazımızda ele alacağız..
Burada AY md. 92’ye kesinlikle uyulmalı, BM kararı olmalıdır ki, yoktur!

2 Ekim 2014, tarihsel önemde kritik bir gündür..
Yüce Parlamento, Gazi Meclisimiz kendine yaraşan duruşu sergilemelidir.
Tersine kararın telafisi olmayabilir, geri dönüşü olanaksız olabilir..
Aman dikkat…

Ülkenin yazgısını – barışını – bağımsızlığını ateşe atmayalım..

RTE – AKP, ABD’den özür dileme / deliğe süpürülmeme adına, utangaçlıkla,
adeta 1 Mart 2003’ü affettirme psikozu içindeler. Yıllarca böyle yönlendirildiler.
Bu yanlış ve yersizdir.. Zaten yeterince kıvrak olabiliyorsunuz ABD’ye gidince..
Aylarca “IŞİD unsurları” dediniz, her türlü desteği gözü kara cesaretle verdiniz;
son ABD ziyaretinde iyi saatte olsunlar sizi birkaç saatte formatlayarak
“eli kanlı terör örgütü” dedirttiler, dediniz maşallah!..

Buncası şimdilik size de ABD’ye de yeter de artar da.

Ülkeyi siyasal hırslarınız adına kanlı hesaplarınıza SAKIN ALET ETMEYİN;

  • Tezkere ile yabancı askerleri ülkemize sokmayın!

Sakın ha sakın!

Sevgi ve saygı ile.
01 Ekim 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Hüsnü MAHALLİ : MÜSLÜMAN KARDEŞLER 1 ve 2


MÜSLÜMAN KARDEŞLER 1 ve 2

Dostlar,

Ortadoğu konusunda derin uzmanlığı tartışma dışı olan Sn. Hünü Mahalli
18 ve 19 Eylül 2014 günlerinde YURT‘ta çok önemli 2 ardışık makale kaleme aldı.. (aşağıda..)

RTE’nin İslami örgütlere terörist oslun – olmasın bize çok anlaşılmaz gelen “aşkının” artalanı bu yazıda aydınlığa kavuşuyor :

  • Çünkü Erdoğan yeniden Halife olabileceğini hayal etmişti.

Erdoğan başta olmak üzere her-kes aklına bir güzel koymalı ki;

HALİFELİK; tarihsel işlevini yitirmiş, içi boşalmış, çağdışı bir dinci baskı amaçlı
siyaset kurumudur.

Türkiye’de 3 Mart 1924’te (1340) 430 sayılı yasa ile

HALİFELİK bir Devrim Yasası ile yürürlükten kaldırılmıştır.

Bu yasa, Anayasa’nın 174. maddesinde sıralanan 8 Devrim Yasasından biridir ve Anayasl koruma altındadır. Dolayısıyla Anayasa’nın ilgili maddesi değiştirilemden Hilafet kurumu yeniden getirilemez. Kaldı ki, Türkiye, Anayasası’nın 2. maddesinde sayılan değiştirilemez ve değiştirilmesi bile önerilemez temel Cumhuriyet değerlerinden birisi olarak “Laik” bir ülkedir. (Ayrıca md. 24 vd.)

Dolayısıyla ancak KURUCU BİR İKTİDAR ile yepyeni bir Anayasa yapılır ve bu “hukuksal” (!?) engeller aşılabilirse (!) Türkiye’nin laik-demokratik-hukuk devleti olma
(ayrıca 3 özellik daha var 2. maddede : insan haklarına saygılı,
Atatürk milliyetçiliğine bağlı, sosyal
) yapısı değiştirilebilir.

Ham hayaller peşinde serüvenciliğin yeri yoktur.
HALİFELİK dünya insanlık tarihinde artık çöplüğe atılmış bir kurumdur.
Onu yaşatacak – işlevsel kılacak toplumsal – ekonomik – politik – sosyal – kültürel –
sosyal psikolojik… doku ve iklim artık çağcıl dünyada yoktur ve böylesi bir iklime
geri dönüş de söz konusu değildir.

Ülkenin sınırlı enerjisi bu tür yersiz alanlarda tüketilmemelidir.

Türkiye, AKP kadrolarınca başlatılan Cumhuriyetin temel değerleri üstündeki yapay
ve gereksiz tartışmaları derhal bir yana bırakarak üretmeli, üretmeli, üretmelidir.
21. yy’da tutunabilecek akıl ve bilim – teknoloji toplumu olmaktan başka çare yoktur.

Çocuklarımıza Arapça değil geleceğin dillerini öğretmeliyiz.. Çince, Hintçe, Japonca..

Çocuklarımıza boooooooool kepçe din, ilahiyat, fıkıh, tefsir, siyer (peygamberin yaşamı)… gibi konuları değil; Matematiği, Mantığı, Felsefeyi, Çözümleyici (analitik) düşünmeyi, eleştirel aklı geliştirici eğitimi yaşama geçirmeliyiz..

  • Ne yapıp edip ERDEMLİ – AHLAKLI bir toplum yetiştirmeliyiz.

Bunca İHO – İHL – İlahiyat Fakültesi – Cami – Hoca – Hacı – Mele – Cemaat – Tarikat..
ama dünyanın en ahlaksız toplumu aynı zamanda…

2 seçenek var : Ya izlenen eğitim politikaları özlenen AHLAKLI- ERDEMLİ toplumu üretmede başarısız – yetersiz..

Ya da “dünyanın en ahlaksız toplumu” nun başat nedeni!
Dolayısıyla, zorunlu din derslerinin hiç kıvırtmadan, AİHM kararı uyarınca
artık kaldırılması kaçınılmazdır..

Canalıcı sorun budur..

RTE ya da başkalarının (Davutoğlu vd.) akıldışı (irrasyonel)
Yeni Osmanlı – Hilafet özlemleri, ham hayalleri asla değil..

RTE’nin akıl haritasını – ruhsal dünyasını ele geçiren ve yönlendirenler başta olmak üzere Ulusumuza..

Duyururuz…

Sevgi ve saygı ile.
18.9.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Not       : Mustafa Kemal Paşa’ya Halife olması önerildiğinde ne yanıt verdiği okunmalıdır. 90 yıl önce Paşa, bu kurumun içi boş bir tahakküm kurumu ve dini siyasete alet eden bir heyula olduğunu belirterek kesin ve set bir dille geri çevirmişti. Aradan geçen 90 yıl Halifelik adına lehte midir, aleyhte midir? Yandaşlar iyi tartmalıdır. Sitemizde konuya ilişkin epey yazı vardır.. Okunması dileğiyle..

– 3 MART 1924 DEVRİM YASALARININ ÖNEMİ

– 90 Yıl Sonra 3 Mart Devrim Yasaları : Onlar da Türkiye de Tam Bir Şeriatçı Kuşatmada !

Müslüman Kardeşler hakkında :

– Müslüman Kardeşler ve Şeriata Gömülen Mısır…

========================================

Portresi

 

Hüsnü MAHALLİ
hmahalli@hotmail.com
YURT, 18.9.14

 

MÜSLÜMAN KARDEŞLER-1

Müslüman Kardeşler hareketi 1928’de Hasan El-Benne tarafından Mısır’da kuruldu
Bu hareketin kuruluşu ile ilgili olarak çok şey söylendi.
Örneğin İngilizlerin dolaylı desteği.
Örneğin Suudi Arabistan sponsorluğu.

1950’li yıllarda Arap milliyetçiliği ile sola karşı komplolara başlayan örgüt yasaklandı, liderleri idam edildi ve kaçanlar hep Suudi Arabistan ya da İngiltere’ye sığındı.

Müslüman Kardeşler’in Arapçası El-İhvan El-Müslimin.

İhvan kelimesini ilk kez Suudiler kullandı. 1747’den başlayarak Osmanlı’ya ve Osmanlı ile işbirliği yapan aşiretlere karşı ayaklanan Suud Ailesi ve Vahabi mezhebinin kurucusu Muhammed Abdülvahab, bu ayaklanmada örgütledikleri serserilere İhvan adını verdiler. Çok bağnaz dini öğretiler ile beyinleri yıkanan bu İhvanlar yani Kardeşler inanılmaz katliamlar yapıyordu.
.
Suud Ailesi İngiliz işbirliği ile Hicaz ülkesinde Suudi Arabistan Kırallığını kurunca,
Kral Abdülaziz 1929’da İhvanları ortadan kaldırdı.
Nasıl olsa kardeş ülke Mısır’da yeni İhvanlar ortaya çıkmıştı.
O tarihten sonra Arap ve İslam dünyasında ortaya çıkan tüm İslami hareketler
ideolojik olarak Suudi ve Mısır İhvanlar’ından etkilenmişlerdir.

ABD ve Batı ise 2. Dünya Savaşı sonrasında komünizme karşı savaşta hemen hemen tüm İslami hareketleri kullanmıştır. Çünkü din kökenli bu hareketlere göre
‘Komünistler dinsiz ve Allahsızdır’.
CIA onlara öyle öğretmişti.

Bir Amerikan araştırma kuruluşunun hesaplarına göre Suudi Arabistan,
çağdışı Vahabi mezhebini yaymak, dünyadaki Müslümanları daha da bağnazlaştırmak ve onları Amerikan hizmetine sunmak için 1931-91 arasında 87 milyar $ harcamış.
En büyük payı hep Kardeşler almıştı.
Suudi Arabistan ve büyük patron onları çok seviyordu.
Ülkelerinden kovulanların tümü ya Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine ya da ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve öbür Avrupa ülkelerinde konuk ediliyorlardı.

AKP’nin Kasım 2002’de iktidara gelişi ile birçok şey değişmeye başladı.
İhvanları sevme konusunda AKP yönetiminde Türkiye, ezeli düşman Suudiler ile yarışmaya başlamıştı.
Vahabi mezhepli olmasına karşın Suud Ailesi’nden hoşlanmayan Katar Emiri Hamed ise bunu fırsat bilerek Ankara’nın çizgisine yaklaştı.
Adam inanılmaz zengin.
AKP ise iktidara gelir gelmez Rahmetli Erbakan Hoca’nın yolunda yürüyerek dünyadaki tüm İslamcı parti, grup, örgüt ve hareketlere el uzattı. Çekingen başlayan bu ilişki zamanla çok gelişti ve İstanbul bu kesimler için etkin bir merkez oldu.

AKP Hükümeti İhvan olan herkes ile ilişki kurmuş, farklı içerik ve düzeylerde
birlikte hareket etmeye başlamıştı.

‘Arap Baharı’ öncesinde bile ülkelerinden kaçan ya da Batı ülkelerinde barınan İhvanların büyük bölümü İstanbul’u yeni mesken edinmişti.
AKP Hükümeti hepsi ile çok sıkı ve kapsamlı mali ve ekonomik ilişki kurmuştu.
Yasin El- Kadı yalnızca bir örnek .

Kardeşlerin yönetiminde Yeşil Sermaye kurumları içte ve dışta hızlı bir şekilde zenginleşiyordu.
Esad ise Türk ve Arap medyasına verdiği demeçlerde

“Erdoğan bana gelip ‘reform yap’ dediğinde aslında bir tek şey istiyorudu :
Müslüman Kardeşleri serbest bırak ve hükümeti onlarla paylaş..” diyordu.
Yani Erdoğan bu söylem ve tutumu ile dünyadaki tüm Kardeşlere

‘ Bundan böyle koruyucunuz Suudiler değil benim’ demek istiyordu.
Hamas’a da bunun için sahip çıkıyordu.
Çünkü Hamas İhvan idi.
Yani AKP’liler gibi.
.
Çoğunluk onlar ile anlaşamıyordu .
Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün, Libya, Tunus ve diğerleri…
Onları İhvan olmayan İhvan tanımı ile ‘Kafir Alevi Esad ve onun müttefiki Şii Iran ve Hizbullah’ sahipleniyordu.

ABD bile Esad’a gidip ‘Bu terörist Hamas İhvanlarından vazgeç sana istediğini verelim’ demişti.
Esad İhvan değildi ama ‘ Kardeş kardeşten vazgeçmez’ diyerek Amerikalılar’ı kovmuştu.
Sonrasında ‘Arap Baharı’ oyunu başladı.
Neler mi oldu onu da yarına bırakalım.

  • Çünkü Erdoğan yeniden Halife olabileceğini hayal etmişti.

=======================================================

MÜSLÜMAN KARDEŞLER-2

Portresi

Hüsnü MAHALLİ
hmahalli@hotmail.com
YURT, 19.9.14

 

Arap Baharı tezgahı ile İhvanlar Tunus, Fas, Mısır, Libya ve Yemen’de iktidara geldi
ya da güçlendi. AKP yönetiminde Türkiye, tüm bu süreçte İhvanlara her alanda sınırsız destek verdi. İstanbul İhvanların yeni uğrak yeri ya da başkenti olmuştu. AKP her gün bu ülkelerden yüzlerce İhvanı konuk ediyor, yardım ediyor ve eğitiyordu. TRT’de onlar için Arapça özel bir kanal bile kuruldu. Her hafta İstanbul’da İhvanların katılımı ile bölgesel ve uluslararası konferanslar, sempozyumlar, seminerler düzenleniyordu.

Erdoğan ‘Yakında Sultan olurum’ rüyasını görmeye başlamıştı

Davutoğlu ‘stratejik derinlikten’ giderek tüm bölgenin Kardeş olacağını söyleyip duruyordu.
Katar Emiri’nin televizyonu Elcezire, Erdoğan ve Davutoğlu’na durmadan gaz veriyordu.
Ama olmadı.
Belki de kendi Mason Biraderlerin nazarı değmişti.
Erdoğan ve Suriye’nin Dostları Grubu’ndaki 100 ülkenin sınırsız desteğini alan
Suriyeli Kardeşler Esad’ı deviremedi. Suriyeli Kardeşlere başta Arap ülkeleri olmak üzere 70-80 ülkeden başka hakiki Kardeşler geldi ama yine olmadı.
Esad hep direndi ve ayakta kaldı.
Esad direnince Mısır’daki Kardeşler iktidarı  devrildi.
Hasan Elbenne’nin ülkesi Mısır gidince, Erdoğan’ın rüyası kâbusa dönüştü.
Üstelik Kardeşlerin işi Tunus, Libya, Fas, Yemen, Irak  ve Filistin’de çok kötü gidiyordu.
Suriye’de durum daha da kötüleşiyordu.
Tüm desteğe rağmen Kardeşler işe yaramamış ve ortaya yeni türden Kardeşler çıkmıştı.
Nusra, İslami Cephe, Mücahitler Ordusu ve daha niceleri .
Ama en orjinal Kardeşler IŞİD‘in saflarında iman ediyordu.

  • Çünkü kestikleri kafalar ile zevkle top oynuyorlardı!

Orijinal Vahabi Kardeşliği‘nden çok şey öğrenmişlerdi.
Yoksa Nusra, ÖSO ve öbür kardeş örgütler içindeki Kardeşlerinin kafalarını
keserler miydi?
Kardeş Erdoğan çok üzülmüş ve çaresizdi.
.
IŞİD’çi İhvanlar 49 Türk vatandaşını rehin almıştı

Ama olsun Erdoğan-Davutoğlu yönetiminde Türkiye Kardeşler’den vazgeçecek gibi görünmüyor.
İhvan hareketinin çökmesine rağmen.
İhvan kelimesinin patentine sahip Suudiler ve Mısırlılar artık Kardeşlere terörist diyor.
Nusra ve IŞİD’ten farkları yok.
AKP yönetiminde Türkiye ise ülkelerinde terörist muamelesi gördüğü için kaçan
tüm Kardeşlere kapılarını açmış durumda.
Mısır, Libya, Suriye, Tunus, Irak ve daha birçok ülkenin Kardeşleri İstanbul’da barındırılıyor.
İstanbul’da her hafta Kardeşler ile ilgili bir etkinlik yaşanıyor.
Arap medyasında bunlar ile ilgili olarak bolca haber yayınlanıyor.
En son bu ay başında Dünya Müslüman Alimler Birliği Kongresi vardı.
Kardeşlerin ruhani lideri, ideologu ve her seçimde Erdoğan için dua ve Gülen için beddua eden Yusuf Kardavi yeniden birliğin başkanı seçildi.
Adam Suriye’de Alevi ve Şiilerin öldürülmesi fetvasını vermişti.
Kardeşler de O’nu dinlemişti. ÖSO, Nusra, IŞİD ve öbürleri .
Hepsinin Türkiye’de Kardeşleri var.
Hepsinin Washington’da Çeyrek Müslüman Obama gibi Big Brother‘ları var.
‘Ben bilmem eşim bilir’ misali.
Hangi Kardeşler nereden kovulacak ya da hangileri nereye gidecek,
hepsine Büyük Birader karar verir.
Bazen söz bazen de telapati.
O da olmazsa beyzbol sopası.
Kardeş Kardeşi isterse sever isterse döver.
Şekil ve şemal hiç önemli değil :
Ilımlı, mülayim, yumuşak,  mazbut, light, sakin, hırçın, sert, kavgacı, radikal
ya da kapkara…
Hepsi frençayzing usulü ile çalışır.
Önemli olan ‘helal mal’ satmaktır.
Yani hakiki İhvan olmaktır.
Hepsine İstanbul’da yer var.
TOKİ boşuna bu kadar inşaat yapmıyor.
Umarım depreme dayanıklıdır.
Bir de tsunami ile uğraşmayalım.