Etiket arşivi: yaşam pahalılığı

Sığınmacılar, enflasyon ve Yanardağ

Emre Kongar
Emre Kongar
ekongar@cumhuriyet.com.tr
04 Temmuz 2023, Cumhuriyet

 

Ne oluyor, neden oluyor; madde madde sıralayalım:

1) Herkes, yaşam pahalılığından şikâyetçi (yakınmacı), herkes geçim derdinde…

2) Sığınmacı sorunu, artık ekonomik ve siyasal bir sorun olmanın sınırlarını aştı, insanların güvenlik sorunu durumuna geldi…

3) Merdan Yanardağ, bir iktidar milletvekilinin terör örgütü ve onun lideri hakkında yaptığı yorumlar üzerinden iktidarın politikalarını eleştirdiği için, terör örgütü propagandası yapmak suçlamasıyla hapse atıldı.

4) Bu sorunları yaratan iktidar, şeffaf ve adil olmayan koşullarda, üstelik devlet gücünü de kendisi için kullanarak genel seçimleri kazandı, yerel seçimlerde de İstanbul’u geri almaya çalışıyor.

5) Süreçler ve olaylar art arda geliyor; yaşamımızı cehenneme çeviriyor; bütün bu sorunların sorumlusu olan iktidar, bu olumsuzlukları yaratan koşulları daha da ağırlaştırarak sürdürüyor.
***
6) Çünkü, Azgelişmişlik kapanına sıkışmış olan ülkemizin, “devleti, kendi kişiliğinin önüne koymaya alışmış olan” insanı, bağımsız ve özgür kişiliğini bir türlü yeterince geliştiremediği, yeterince eğitilemediği için, bütün bu olumsuzluklarla iktidar arasındaki ilişkiyi göremiyor; kutsanan bir dinsel/mezhepsel kimlik ve kutsanan bir milliyetçilik / etnikçilik anlayışı ile Osmanlı’dan gelen “kulluk” davranışını sürdürüyor.

7) İktidar halkın, seçmenin, bu anlayışına, bu tutum ve davranışına dayanarak kutsal devlet, kutsal din ve kutsal milliyet kimlikleri üzerinden siyaset ve propaganda yapıyor, böylece her türlü baskıyı, yanlışı, yolsuzluğu, yasağı örtbas ediyor.

8) İktidar hem eğitimi çağ gerisine çekerek hem de Osmanlı’nın kulluk anlayışını siyasal ve ideolojik olarak pekiştirerek, seçmenin gelişmesini engelliyor, onu yoksullaştırarak kendisine muhtaç ediyor ve böylece her türlü toplumsal, ekonomik ve kültürel gelişmeyi durdurarak ömrünü uzatmaya çalışıyor.
***
9) İktidar, bu propaganda ve siyaset ile maskelediği baskılar, yolsuzluklar, yasaklar ve harcamalar yoluyla, üretilen milli geliri, ülke çıkarlarına uygun olarak değil, küçük bir oligarşinin yararına göre harcadığı için, toplumun üretim gücü ve borçlanma kapasitesi 21 yılın sonunda tükeniyor ve iflas başlıyor.

10) İflasın geçici olarak durdurulabildiği izleniminin yaratılması için bazı (kimi) önlemler alınıyor; eski uygulamalarla uyumsuz olan bazı ekonomik ve siyasal politika değişikliklerine başvurmak gereksinmesi ortaya çıkıyor; bu çelişkilerin kamuoyunda tartışılmasını engellemek için de medya üzerindeki baskı artırılıyor.
***
11) Sığınmacılar sorunu, diyalektik olarak yukarıda açıkladığım bu sürecin hem nedeni hem de sonucu oluyor:

Nedeni oluyor, çünkü onların üzerinden iktidar güç ve süreklilik kazanıyor.

Sonucu oluyor, çünkü sığınmacıların sayısı on milyon gibi bir büyüklüğe ulaşınca, eğitimde, sağlıkta, konutta ve güvenlikte, sosyal, ekonomik, mali, kültürel ve siyasal sorunlar, başa çıkılmaz niteliğe bürünüyor.

12) Enflasyon da diyalektik olarak bu iktidarın politikalarının hem nedeni hem sonucu oluyor.

TÜİK ile aynı yöntemi ve paketi kullanan, bu nedenle de sonuçları daha güvenilir olmakla birlikte, yine de bastırılmış nitelik taşıyan ENAG dün yıllık enflasyon oranını 108.58 olarak açıkladı.

Diyalektik olarak, ülke kaynakları tüketildiği için enflasyon yükseliyor, enflasyonun yükselmesi halkın daha da yoksullaşmasına ve iktidara muhtaç olmasına yol açıyor.

13) İktidar yerel seçimlere doğru, Kürtler üzerinden yeniden farklı politikalar geliştirme hazırlığına girişiyor ve bu, bir milletvekili tarafından açıklanıyor.

14) Bütün bu süreci irdeleyen ve çelişkileri vurgulayan TELE1’in sorumlusu Merdan Yanardağ, hapse atılıyor.

15) Bugün Yanardağ’ın hapisteki yedinci günü.

EKONOMİ TIKIRINDA

Suay KARAMAN
Azim ve Karar, 29 Kasım 2021
 

24 Ocak 1980 kararları ile devletin ekonomideki payını küçülten önlemler alındı ve ülkemiz serbest piyasa ekonomisine geçti. 24 Ocak kararları dünyada yaygın olarak kullanılan IMF politikalarından oluşan bir programdır. Bu programın ilkeleri faizlerin yükseltilmesi, sıkı para ve maliye politikaları, emek ücretlerinin baskı altında tutulması, kamu hizmetlerine zam yapılması, kamumun piyasadan çekilerek özel sektörün önünün açılmasıdır. 

Planlı kalkınma modeliyle ülkenin gereksinim duyduğu her türlü mal ve hizmetin ülke içinde üretilmesi anlayışıyla dış alımın yerini tutan (ithal ikamesi) Türkiye, bu kararlar ile dış satıma (ihracata) dayalı bir ekonomik modeli benimsedi. Ayrıca döviz alım satımı serbest bırakıldı, dış alım (ithalat) serbestleştirildi. Yabancı sermaye yatırımları teşvik edildi, kademeli olarak sosyal devlete son verildi. Döviz piyasası üzerindeki denetimler kaldırıldı, faiz oranları serbest bırakıldı, fiyat denetim ve sınırlamaları kaldırıldı, özelleştirmeler başladı. 

Alınan kararlar kapsamında %33 oranında devalüasyon (Türk Lirası’nın değerinin düşürülmesi) yapılarak günlük kur uygulamasına gidildi ve 1 Dolar 47 liradan 70 liraya yükseltildi. Kamu İktisadi Teşekküllerinin ürettikleri ürün fiyatları artırıldı, tarım ürünleri destekleme alımları sınırlandırıldı; gübre, enerji ve ulaştırma dışında sağlanan destekler kaldırıldı. 1980 yılında enflasyon %107 olarak gerçekleşti. 

Aradan geçen yaklaşık 42 yıla karşın, serbest piyasa ekonomisine teslim edilen ekonomimiz hiç ayar tutmamış, sürekli iniş ve çıkış yaşayarak, büyük sıkıntılara neden olmuştur. 1994 ve 2001 yıllarında da krizler yaşanmış ve hep kemer sıkma politikasıyla bugünlere gelinmiştir. 

AKP iktidarıyla sürdürülen serbest piyasa ekonomisi ile bugün daha da büyük bir ekonomik krizle karşı karşıyayız. Planlamaya son vererek, üretimden uzaklaşmak, dış alım, yanlış kur politikası ve dövize bağımlı olmanın sonucunda gelinen nokta  üzücüdür. Türk Lirası’nın sürekli değer yitirmesi, yurttaşların alım gücünü düşürmektedir. Bunun yanında yaşam pahalılığının artmasına neden olduğu gibi yoksulluk, işsizlik ve hiperenflasyon sarmalı sürmektedir. Kasım ayında 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 3.192 TL, yoksulluk sınırı 10.396 TL oldu. Enerji fiyatlarındaki büyük artış ve yüksek dış borç ekonomiyi zorlamaktadır.  

2021 yılı Ocak başında 7,4 TL olan dolar, bugün 13 TL’ye dayandı; 9,1 TL olan € 14 TL oldu. Paramız Dolar karşısında yaklaşık %70, Euro karşısında %55 değer yitirdi. 2021 Ocak ayında litresi 7,1 TL olan benzin 9,7 TL, litresi 6,6 TL olan motorin 9,8 TL olmuştur. Her şeye sürekli zam yapılmaktadır.

  • Böylece korkunç bir yoksullaş(TIR)ma ve dibe vuruş ile karşı karşıyayız.

Bu yılın Kasım ayı başında 9.50 TL olan Dolar, dün 12.50 TL oldu. Böylece Dolar, 27 günde 3 TL yükselirken TL %32 değer yitimine uğradı. Aynı biçimde Kasım ayı başında 11 TL olan €, dün 14 TL oldu. Euro da Dolar gibi 27 günde 3 TL yükseldi ve TL %28 değer yitirdi. Enflasyonun yükselmesini göze alarak kuru başıboş bırakan siyasal iktidar, ‘ihracatta rekabet gücü kazanacağız, Çin’e göre daha ucuz olacak mal ve hizmetleri dünyaya satacağız, TL değer kazanacak ve enflasyon düşecek’ kuramının boş olduğunu anladığı zaman, belki ekonomiyi düzeltebilir. 

  • Ekonomik sorunlar dış güçlerin oyunu diye açıklanamaz.

Ekonominin kitabını yazanlar (!), doğru ekonomi politikası izlediklerini söyleyenler, “ekonomistim” diye övünenler şimdi, “ekonomik kurtuluş savaşı veriyoruz” düzeyine geldiler. Ancak “ekonomik kurtuluş savaşı” söylemi inandırıcı değildir, çünkü serbest piyasa ekonomisine bağlılık içinde ekonomik kurtuluş savaşı verilemez. AKP iktidarı en katı biçimde liberal ekonomi programı izlemektedir. Özelleştirmelerle yoluna devam eden, planlamaya son veren, üretimden vaz geçen, dış alım odaklı bir kapitalist sistemle yürüyen bir iktidar, nasıl ekonomik kurtuluş savaşı verir? 

Krize neden olanların, krizi yaratanların aynı zamanda çözüm üretemeyecekleri bilinmelidir. Birleşik Arap Emirlikleri’nden gelecek 10 milyar Dolarlık yatırım ile ya da Katar’dan gelecek paralarla, ekonominin düzelemeyeceği çok açıktır. Ekonomik kurtuluş savaşı dış ülkelerden gelecek paralarla verilmez. 

Türkiye eğer gerçekten ekonomik kurtuluş savaşı verecekse,

  • Bu ancak Atatürk’ün modeli ile gerçekleştirebilir.
  • Neo-liberal ekonomiyle kurtuluş savaşı verilmez.

Bunun için kamucu ve halkçı girişimler yapılmalı, sosyal devlet yeniden yapılandırılmalı, planlı üretime geçilmelidir. Ülkemizi ekonomik bataktan çıkarmak için öncelikle yolsuzluk, rüşvet ve israfa son verilmelidir. 128 milyar doların hesabı sorulmalıdır, yap-işlet-devret projeleri için garanti ödemelerine son verilmelidir. 

24 Ocak 1980 kararlarından beri uygulanan ekonomik modelin özü, dövize bağımlılık ve sürekli borçlanmadır 

Bu model Türkiye’yi üretmeden tüketen, borçlanarak lüks yaşayan bir topluma dönüştürdü. Çözüm bu modelde değildir. 1923-38 arasındaki Cumhuriyet ekonomisine dönülmelidir. 1961 yılında kurulan Devlet Planlama Teşkilatı’nın öncülüğünde planlı ekonomiye geçilmelidir.

  • Çözümün anahtarı : Halkçılıktır, Devletçiliktir, Planlamadır, Üretimdir, Karma Ekonomidir ve Denk Bütçedir.

Bu siyasal iktidar tükenmiştir, bitmiştir. Yerine gelecek muhalefet partileri de neo-liberal ekonomik modele, serbest piyasa ekonomisini sürdürecekse, değişen hiçbir şey olmayacaktır. Bu durumda bizlerin de “ekonomi tıkırında” demekten başka sözümüz olamaz. Eşsiz önderimiz Atatürk’ün

  • “Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür.”

sözünü unutmamamız gereken günlerden geçtiğimizi bilmeliyiz.