Etiket arşivi: Yargının siyasallaşması

Kuzey (Ankara) güney ekseni: Meclis mi, kişi mi?

İbrahim Ö. Kaboğlu

İbrahim Ö. Kaboğlu
Siyaset 20.07.2023, BİRGÜN

10 Temmuz sabahı İstanbul’da  ‘İsveç’in NATO üyeliğine hayır’ sözü, akşam Vilnius NATO zirvesinde, ‘evet’e döndü; ama “nihai karar TBMM’de” kaydı da eklenerek. Oysa “Parlamenter sistem tartışmaları bir daha açılmamak üzere kapanmıştır” sözü belleklerde.

AKP Genel Başkanı ve CB Erdoğan’ın gün içindeki ‘hayır’-‘evet’ çelişkisi ve AB kartını kullanması karşısında Avrupalılar, “görüş değiştirme yeteneği yüksek kişi”, “pazarlıkçı” ve “ucuz şantaj denemesi”  vb. nitelemeler yaptı.

Türkiye’de insan hakları ihlallerine ilişkin soruları ise, ‘bu konularda sorun yok’ şeklinde yanıtlandı.

MANEVİ RÜZGÂR!

Doğru, Anayasa düzleminde  basın ve ifade özgürlüğü güvenceleri de var. Ama sorunun kaynağı, “2017 kurgusunun anayasasızlaştırma sürecine ivme kazandırması eşliğinde  yargının siyasallaşması.

Aslında yasama-yürütme karşılıklı denge ve denetim düzeneği kaldırılmasa, yargı bağımsız karar verebilse, anayasal hak ve özgürlükler saygı görecek; ülke, “siyasal ve düşünsel suçlular” hapishanesine dönüşmeyecekti.

2017 kurgusu sonucu parti genel başkanı da olan CB, kendi iradesi dışında TBMM’nin karar alamayacağını da biliyor.

Oysa özerk TBMM, uluslararası ilişkilerde ulusal çıkarları savunmada hükümetin ve yöneticilerin elini güçlendirir.

Bu nedenle, “Meclis karar verir” sözü, “parlamenter sistem” tartışmasını kapatmak bir yana, açmakla gerçekçi olur; üstelik, Anayasa değişikliği gündeminin sıcak tutulduğu bir ortamda.

Parlamenter rejimde, başbakan, Hükümeti temsilen açıklama yapacaktı ve akşama kadar değişmeyecekti, Meclis’e yaptığı yollama da inandırıcı gelecekti.

Talimat ile yasa yapan Cumhur İttifakı, hayır oyu bir yana, CB tezkeresini müzakere bile edemez

Şu halde kurumlara ve kurallara dönüş, Türkiye’nin uluslararası toplum önündeki saygınlığı bakımından da yaşamsal. Uluslararası ilişkilerde sürekli savrulmalar, parlamenter rejim gereksinimini her gün daha çok hissettiriyor.

Kuşkusuz bu okuma, parlamenter rejim yanlısı ‘demokratik muhalefet’çe yapılmalı.

Ne ki, 2023 hezimeti, monokrasi ayracını kapatmak için demokratik itici güç değil, teslimiyet yaratmış görünüyor.

Bu nedenle demokratik anayasa, yurttaşlar ve sivil toplum örgütleri başta gelmek üzere toplum tarafından istenmeli.

“Parlamenter sistem, Meclis demek. Tartışmaya bile karşı çıkan kişinin “Meclis karar verir” sözü, bir çelişki değil mi? Hem TBMM önemsenecek, hem de Temmuz sonu bile beklenmeden Meclis kapatılacak. Neden?

İsveç’in NATO’ya giriş onayını geciktirmek mi yoksa, nasılsa 1 Ekime  kadar Meclis kapalı olacağı için siyasal İslam çalışmalarına ivme kazandırmak için mi?

ÜLKESEL YAĞMA!

Meclis’i işaret ederek göz kırptığı Kuzey’in manevi rüzgarı, 17 Temmuz’da Ankara’yı güneye yönlendirdi, “maddiyat” için: Para karşılığında ulusal varlıklar.

Riad, BAE ve Katar yolunda ise, bu kez “Biz neyi satacağımızı çok iyi biliriz” sözleriyle “ülke pazarlaması itiraf ediliyor.

Güney hattında, içerisi ve dışarısı birbirini tamamlıyor gibi:

İÇERİDE: Menzil TarikatI’na tıpkı Hizmet Cemaati’ne olduğu gibi, “ne istedilerse verilmiş” görünen ve anlaşılan.

DIŞARIYA: İslam dünyasına da çok değerli ulusal varlıklar satılacak!

Hangi ortamda? Kuzey’de işaret edilen Meclis, hemen kapatılarak; Güney’e ise, ülkeyi pazarlamak için “aile boyu saltanat gezisi” düzenlenerek.

  • Baltık Denizinden Basra Körfezi’ne savrulmalar, 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin sonucu.

Muhalefetin yapabildiği ise, TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağırmak.

Oysa TBMM gündemi, içeride yoksullaştırılan halkı ölesiye soyan vergilerle sınırlı kalmamalı, ulusal değerlerin satışına yönelik eylem ve işlemleri de olmalı.

CHP, Yeşil Sol P, İYİ P. SP ve diğerleri, CB’nin, NATO ile ilgisi bulunmadığı halde AB kartını kullanma girişimi karşısında TBMM’de “demokrasi ve hukuk”, en değerli varlıkları pazarlama karşısında ise, ‘ülkesel değerler’ savunmasını yapabilmeli.

Demokratik parlamenter rejim isteyen partiler, azınlık bilinci ile davranamadıkları sürece, ne ulusal değerleri savunabilir, ne de  uluslararası ilişkilerdeki savrulmaların önüne geçebilir; olsa olsa “tek kişi dümeni”ne girer.

6 CHP Milletvekilinden Uyanışa Çağrı


Dostlar,

CHP’nin 6 yiğit milletvekili ortak bir basın açıklaması yaptılar.
Sayın Birgül Ayman Güler‘in web sitesinden açıklama duyuruldu.

Bu yürekli, gerçekçi ve yerinde açıklamayı biz de paylaşıyoruz.
Metin aşağıda..

  • Tehditler artık CHP’nin kurumsal kimliğine dek uzanmaktadır.

Bu sayın milletvekilleri, yıllardır yinelediğimiz gerçeğin altını çizmektedir :

  • İntikamcı iktidarlar “demokratik anayasa” yapamaz!

Umarız CHP’nin kurumsal politikalarını da bu yönde değiştirebilirler bu 6 sayın vekil.

CHP artık kendine gelmelidir.
Sayın Kılıçdaroğlu, en hafif deyimiyle Polyanna’cılık oynamayı bırakmalıdır;
hem de ivedilikle..

Ateş bacayı sarmak üzeredir.

Milyonlarca kararlı, bilenmiş, ölümü bile göze almış…. kitle sokaklardadır ve
HÜKÜMET İSTİFA!.. diye haykırmaktadır. Ortada 7 ölüm, binlerce yaralı, 10’u aşkın insanın gözünü yitirmesi, yüzlerce gözaltı… apaçık AKP faşizmi görünmekte ve uygulanmaktadır.

Böylesine eli kana bulanmış ve insanlık suçu işleyen bir iktidar ile
demokratik ve insan haklarını geliştirici anayasa yapılabilir mi??

12 Eylül 2010 değişikliklerinde kurulan tuzak da mı CHP’yi uyarmaya yetmiyor??

Parlamentoculuk – uslu muhalefetcilik ile CHP,
meşru halk eylemiyle yıkımın – dağılmanın eşiğine getirilmiş bir iktidara
neden payanda olmaktadır?
AKP sonrası için olası Atlantik ötesi vize alma adına mı?

Bu aymaz politikaların zerrece savunulabilir yanı yoktur.
Biz de hiç politika yapmadan, diplomasiye bulaşmadan doğrudan söylemiş olalım.

Sevgi ve saygı ile.
13.8.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

============================================

6 CHP Milletvekilinden Uyanışa Çağrı

Basın Bildirisi, 12 Ağustos 2013
http://www.birgulaymanguler.net/index.php?option=com_content&view=article&id=1127:uyanisa-cagri&catid=187:izmircalismalari-2&Itemid=768

UYANIŞA ÇAĞRI

  • İzmir Milletvekili ve CHP Parti Meclisi Üyesi Birgül Ayman Güler,
  • İstanbul Milletvekili Nur Serter,
  • Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz,
  • Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum,
  • Kayseri Milletvekilli Şevki Kulkuloğlu ve
  • Antalya Milletvekili Gürkut Acar

ortak bildiri yayımladılar. CHP Milletvekilleri yayımladıkları bildiride 5 Ağustos 2013 günü sona eren Ergenekon Davası kararlarını tanımadıklarını açıkladılar.

Ergenekon Davası 5 Ağustos 2013 günü sona erdi.

* Hukukun tüm ilkeleri çiğnenmiş,
* sahte dijital deliller davanın esası olmuş,
* savunma hakkı yok edilmiş,
* Danıştay cinayeti sanıkları aklanırken elinde kaleminden başka bir şeyi olmayan aydınlar ‘cebir ve şiddetle hükümeti yıkmak’ mahkum edilmişlerdir.

Silivri kararlarını tanımıyoruz

Bizler, Türk Milletinin milletvekilleri olarak

teröristleri tanık diye kabul eden,
– canileri beraat ettiren,
– yurtsever aydın ve komutanları ise dayanaksız biçimde mahkum eden
Silivri mahkemesinin kararlarını tanımıyoruz.

Çünkü, her şeyden önce, mahkumiyet kararları veren mahkemenin kendisi,
hukuken yok hükmündedir.
Bu, yalnızca Ergenekon Davası’nın görülmesi için devam ettirilmiş bir
Özel Yetkili Mahkeme’dir. Yargının siyasallaşmasının en uç son örneği olan
bu mahkemede adeta düşman hukuku uygulanmış, “Türk Milleti adına” verildiği iddia edilen kararlar Türk Milletinin vicdanını çok ağır bir şekilde yaralamıştır.İktidar, güvenlik güçleri eliyle yalnızca duruşma salonunu değil yolları ve tarlaları kuşatma altına alarak, duruşmanın aleniyetini ortadan kaldırmıştır.

Duruşmayı izleme yasağı, anayasal seyahat hakkının açıktan açığa gasp edilmesine
ve ülke genelinde fiili sıkıyönetim ilanına dönüşmüştür.

  • Savrulan tehditler, faşist diktatörlüğün ayak sesleridir.

Şimdi iktidar, anti-demokratik uygulamalarına karşı direnen, boyun eğmeyen her kesimi, intikam yargılamalarına dahil etmeye çalışmaktadır.
Hedef tahtasına da Cumhuriyet Halk Partisi’ni yerleştirmiş durumdadır.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç,

“Ergenekon Davası’nda verilen kararın meşruiyeti yoktur” diyen Genel Başkanımız Kemal KILIÇDAROĞLU’nu
“Beğenmediğin mahkemelerin huzuruna çıkmak durumunda kalabilirsin..”diyerek tehdit edebilmektedir.

Mehmet Ali Şahin, yalannamelerle mahkum ettikleri milletvekillerimizin
“CHP’den ihraç edilmesi gerek”tiğini söyleyebilmektedir.
Gericiliğe, din istismarına, rantçılığa, baskı ve zulme karşı başkaldıran
Gezi Direnişi’nde, daha fazla gencin katledilmesini ve yaralanmasını önlemek için saldırılara kalkan olan milletvekillerine soruşturma açılmaktadır.Bütün bu tehditler, hak – hukuk, demokrasi – sandık çığlıkları içinden
yükselen faşist diktatörlüğün ayak seslerinden başka bir şey değildir.

  • Özü ve yönü açığa çıkmış olan bu iktidarın hiçbir tehdidine boyun eğmeyeceğimizi, faşizme geçit vermeyeceğimizi ilan ediyoruz.
İntikamcı iktidarlar “demokratik anayasa” yapamaz!AKP
* yasamayı adeta askıya almış,
* yargıyı emrine çekmiş,
* basın – yayın kurumlarını felç etmiştir.

Şimdi, ana muhalefet partisi başta olmak üzere tüm yasal siyasal yapıları tehdit etmektedir.
Böyle bir iktidar, üstelik PKK ile müzakereler temelinde iş görerek,
anayasa yapmaya çalışmaktadır.AKP’nin “Demokratik Anayasa” yapmak gibi bir niyeti de, bunun için açık ve demokratik bir toplumsal uzlaşma sağlama şansı da yoktur.

‘Mazlum AKP’ maskesi düşmüş, sinsi gerçek ortaya çıkmıştır.
Bize düşen görevin, ülkemizi tehdit eden karanlık Anayasa Oyunu’nu halkımızın ve dünya kamuoyunun gözleri önüne sermek olduğu inancındayız.Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz. 12.08.2013