Etiket arşivi: -YARGI REFORMU STRATEJİ BELGESİ-

İdarenin Susma Hakkı?

M. Önder TEKİN
EMEKLİ YARGIÇ

7331 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 14.07.2021 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Ceza yasaları ile birlikte idari yargılama usulüne ilişkin yasada kimi değişiklikler ve eklemeler içeren bu yasama çalışması, hukuk devleti ilkesinin zayıflaması nedeniyle yargıya duyulan güvensizliğin zirve yaptığı dönemde gerçekleştirilmiştir. Yargı Reformu Strateji Belgesi ile İnsan Hakları Eylem Planı’nın yaşama geçirilmesi amaçlanmıştır. Yargı bağımsızlığının yok edilmesi, insan hakları ihlaline yol açan uygulamaların yoğunluğu, erklerin Cumhurbaşkanı’nın şahsında birleşmesi gibi hukuka aykırı eylemler ile iddialar arasındaki uçurumun büyüklüğü gözetildiğinde yasanın, özelde “adil yargılanma hakkına” genel olarak da “hukuk devleti”ne bizleri ulaştırmayacağı çok açık olmakla birlikte, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda yapılan kimi değişiklik ve eklemelerin hukuk âleminde yaratacağı etkilerin değerlendirilmesinde yarar vardır.

GERÇEKLİKTEN UZAK

Yasanın genel gerekçesinde “birey odaklı yönetim anlayışının kuvvetlendirilmesi” amacıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun bazı maddelerinde de değişikliğe gidildiği belirtilerek vatandaşların hukuki durumlarının bir an evvel belirgin hale gelmesi ve mahkemeye erişim hakkının güçlendirilmesinin sağlanması hedefi ortaya konulmuştur. Bu kapsamda, başvuruları cevaplamayan idarelerin, başvuruları reddettiklerinin kabul edileceği süre altmış günden otuz güne, kesin olmayan cevaplarda ise bekleme süresi altı aydan dört aya indirilmiştir. Bu sürelerde, ilgililere yanıt verilmemesi durumunda istem reddedilmiş sayılacaktır. Ayrıca kararların verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yazılacağı kuralı getirilmiştir.

İdare ve vergi mahkemelerinde uzun yılları bulan yargılama süreleri ve Danıştay’ın ilk derece olarak görüm ve çözümünü gerçekleştirdiği kimi davaların esas kararlarının altı-yedi yıl sonra verilebildiği dikkate alındığında temyiz süreciyle birlikte on yıla yaklaşan yargılama süresini hemen hiç etkilemeyecek olan söz konusu yasa değişikliğinin “makul sürede yargılanma hakkı” ihlallerine bir etkisinin olmayacağı ortadadır. Bu nedenle, yasanın gerekçesinde belirtilen “idareye yapılan başvuruya yanıt vermeme süresinin kısaltılmasının mahkemeye erişim hakkı”nı güçlendireceği iddiası gerçeklikten uzaktır.

ZİHNİYET DEĞİŞMELİ

Öncelikle bir istek ya da şikâyetle ya da bir sorununu çözmek için idareye başvuruda bulunan kişinin yanıtsız bırakılarak çözüm sunulmayacağına dair yasa hükmünün hâlâ yürürlükte olması, güçlendirildiği iddia olunan “mahkemeye erişim hakkı”nın kullanılmasından önce kimi temel hakların ihlali sonucunu doğurmaktadır. Devletin, idarenin kişilerin taleplerini olumlu karşıladığı oranda hedeflendiği iddia olunan “özgür birey, güçlü toplum” hedefi gerçekleşebilir. Vatandaşa yanıt dahi vermeden istemini reddederek isteminin reddedilmiş sayılacağı günleri kısaltarak “mahkemeye erişim hakkı”nı kullandırmaya teşvik eden yönetim anlayışı, dava sayılarını artırarak “makul sürede yargılanma hakkı” ihlaline yol açmak dışında bir işe yaramayacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve uluslararası sözleşmeler ile güvenceye alınan örgütlenme özgürlüğünü kullanan bir memurun görev yerinin değiştirilmesi ya da düşünce özgürlüğünü kullandığı için keyfi olarak disiplin cezasıyla cezalandırılması temel hak ve özgürlüklerin ihlali sonucunu doğuracaktır. İdari aşamada temel hak ve özgürlüklerin ihlaline yol açmayan “hukuka bağlı idare” anlayışını yaşama geçirmek yerine kişilerin hakları ihlal edildikten sonra açacakları “idari dava” öncesi başvurunun yanıt verme süresinin otuz güne indirilmesini “mahkemeye erişim hakkı”nı güçlendiren “yargı reformu” olarak sunan zihniyeti değiştirerek hukuk reformuna başlamak daha rasyonel olmaz mı?

GÖREVLİLER SUSAMAZ

İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca idari makamlara başvuruda bulunarak haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem yapılmasını isteyen ilgililere otuz gün içinde yanıt verilmemesi üzerine istemlerinin reddine dair işlemin hukuka uygunluk denetimi yetki, şekil, neden, konu ve maksat unsurları yönünden yapılmaktadır. Oysa idari işlemlerin ilgililere yazılı bildirimini düzenleyen anayasa hükmüne aykırı olarak ilgiliye yazılı yanıt verilmeden işlem tesisinin gerçekleşeceğini düzenleyen hüküm hâlâ yürürlüktedir. İşlem yazılı olmadığından, işlemin yetkili makam tarafından tesis edilip edilmediği, şekil unsuruna uygunluğu, istemin reddedilmesinin nedeninin ne olduğu yönlerinden yargısal denetimi hakkaniyetli bir yargılama sürecine dönüşememektedir. İdari işlem yazılı olarak ilgilisine bildirilmediğinden, işlemin iptali istemine yönelik hazırlanan dava dilekçesindeki iddiaları varsayıma dayalı olacaktır. Varsayıma dayalı hak iddiasıyla açılan davada, adil yargılanma hakkı ihlali doğacaktır. Hak arama özgürlüğü kısıtlanacaktır.

Anayasasında “hukuk devleti” olduğu yazan ülkemizde, hukuka aykırı kurallar ve uygulamaların yoğunlaştığı oranda göstermelik “yargı reformu” paketleri yürürlüğe girmektedir. Samimiyet içermeyen, sorunları derinleştiren paketler yeni bir göstermelik yargı reformu paketine (!) zemin hazırlamaktadır. Süreç böyle gitmektedir. Eminim böyle devam etmeyecektir. İdari usul yasasını bile çıkarmayan, vatandaşını muhatap almayan, sorununu çözemeyen, başvurusuna dahi yazılı yanıt vermeyen yönetim anlayışı, hukuk devletinin yeniden hayata geçirilmesiyle birlikte sona erecektir.

  • Hukuku tesis etmekle görevli olan idarenin susma hakkı yoktur.

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİNİN 7188 SAYILI KANUN -YARGI REFORMU STRATEJİ BELGESİ- KONUSUNDA HAZIRLADIĞI BROŞÜR ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİNİN 7188 SAYILI KANUN -YARGI REFORMU STRATEJİ BELGESİ- KONUSUNDA HAZIRLADIĞI BROŞÜR ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER

Mahmut ESEN
(E) Mülkiye Başmüfettişi

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin ilk paketindeki yasa değişikliği gerektiren kimi hususlar, 17.10.2019 gün ve 7188 sayı ile yasalaşmıştır.
Bu konularda avukatları bilgilendirmek için TBB tarafından bir broşür hazırlanmıştır. Konuya ilişkin “önemli iyileştirmeler ve gelişmeler sağlandığına” vurgu yapılan bu broşür tarafımdan incelenmiş, dikkatimi özellikle çeken kimi konular, kamuoyunu bilgilendirme bağlamında aşağıda özetle belirtilmiştir.

1- Dava sayısını azaltmasının yanı sıra, “avukatlara on binlerce yeni iş olanağı sağlayacağı” gerekçesiyle hızlı (seri) muhakeme usulünün gelmiş olmasının TBB tarafından coşku ile savunulduğu, meslek mensuplarının çıkarları ile birlikte toplumun çıkarlarının gözetilmesinin göz ardı edildiği görülmektedir.
Oysa yasa ile getirilmiş olan basit muhakeme usulünde; asliye cezalık suçların büyük bölümünde, avukatının da huzurunda şüphelinin, C. Savcısınca teklif edilecek olan seri muhakeme usulü uygulanmasını kabul etmesi halinde, C. Savcısı suç için belirlenmiş cezanın yarısı oranında yaptırım belirleyerek iddianame düzenleyecek, gerekirse suçu erteleme kapsamına alabilecektir. İddianameyi kabul eden Asliye Ceza Mahkemesince basit yargılama usulü uygulanacak ve itiraz olmaması durumunda, dava hakkında duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden karar verilebilecektir.
Bu usulün uygulanması ile, suç işleyenler hakkında, bu suçlar TCK’da öngörülmüş cezaların yarısı oranında ceza verilebilecektir.
Bu usul ile suç işleyenlerin korundukları, bu durumda kamu düzeninin olumsuz etkileneceği açıktır.

2– Yürürlükte olan yasada bir yıl olan, Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde iki yıla çıkarılması önerilen ertelemenin üst sınırı, genel kurul kararı ile yeni yasada üç yıla çıkarılmıştır.
Bu yolla, uzlaştırma ve ön ödeme kapsamındaki suçlar dışında, Cumhuriyet savcısı, üst sınırı 3 yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı, yeterli kuşkunun varlığına karşın kamu davasının açılmasının 5 yıl süreyle ertelenmesine karar verebilecektir.
Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmediği takdirde, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilecektir.

CMK’nın ilk biçiminde bulunmayan ve daha sonra 6.12.2006 gün ve 5560 sayılı yasayla 1 yıl olarak getirilmiş olan erteleme sınırının 3 yıla çıkarılması, C. Savcısına verilmiş geniş takdir yetkisi sonucu olarak, suçluların büyük bölümü -ne yazık ki- cezasız kalacaktır.

Artan suçlular nedeniyle ceza vermede, verilen cezaların tam olarak infaz edilmeleri konularında toplum olarak güçlük çekmeye başladığımız anlaşılmaktadır.

3-15 yıl kıdemi bulunan avukatlara, haklarında kimi suçlardan dolayı soruşturma / kovuşturma açılmamış olması koşulu ile hususi damgalı pasaport (yeşil pasaport) verilebilecek olması durumunun, TBB tarafından büyük bir başarı gibi avukatlara sunulduğu anlaşılmaktadır.
Ancak avukatlarımıza yeşil pasaport verilmesinde geç kalınmıştır. Çünkü Almanya başta olmak üzere AB ülkelerinin resmi görevle gelmeyen yeşil pasaport sahiplerine yönelik denetimlerini sıklaştırdıkları (sağlık sigortası, dönüş bileti, nakit para veya geçerli kredi kartı sorulduğu, aksi halde girişlerine izin verilmediğine) ilişkin haberler basında yer almaya başlamıştır. (https://t24.com.tr/yazarlar/zeynel-lule/ab-nin-yesil-pasaport-sikintisi,23886)

Selam ve saygılarımla. 28.10.2019
===================================
Dostlar,

7188 Sayılı “Yargı Reformu” Yasası Yüzeysel Bir Adımdır; O Denli!

7188 sayılı yasa kapsamında getirilen yeni düzenlemeler yüzeyseldir, dolayısıyla “REFORM” olma savı yerinde değildir. “Reform” nitelemesi aşkın ve duygusal bir değerlendirmedir.
AKP yönetiminde eylemli olarak ya da baskıcı mevzuatla yitirilmiş kimi haklar, kısık sesle sanki bir ölçüde (kısmen) geri verilmektedir..

Bu düzenlemeler, Türkiye’ye, çoktan ve derin biçimde yitirdiği “hukuk devleti” olma nitemini asla geri kazandıramayacaktır. Bu bağlamda sayısız olumsuz örnek verilebilir. Her şeyden önce “ucube TEK ADAM REJİMİ” utandırıcıdır ve siyasal kuramda (teoride) yeri olmayan, kendine özgü (nev-i şahsına münhasır) anomalili bir rejimdir ve daha 1. yılında ciddi biçimde tıkanmış, Türkiye’yi çok yönlü soluksuz bırakmıştır.

Demokratik Cumhuriyet‘in temel koşulu 3 ana erke ve bunların ayrılığı ile karşılıklı denge -denet (check and balance) sistemine dayalı olmasıdır.

Cumhuriyetimizin 96. yılını kutladığımız bu günde öncelikli sorunumuz, rejimin hızla normalleştirilmesi ve parlamenter sisteme yeniden dönülmesidir. Böylesi köktenci bir değişim, hiç kuşkusuz AKP = Erdoğan‘ın da ciddi biçimde yararına olacaktır.
***
Öte yandan, 7188 sayılı yasa ile ceza ve ceza muhakemesi yargısına getirilen değişiklikler, suçların etkin yaptırım görmesini de ciddi biçimde engelleyebilecektir. Bu olgu, toplumda adalet duygusunu zedeleyebilir ve zincirleme sorunlara yol açabilir..
C. Savcısına tanınan erteleme, uzlaşma…. yetkileri aşkındır ve istismara açık olabilir.

En önemlisi ise, AKP = Erdoğan‘ın baskıcı – ayrıştırıcı – ötekileştirici – kendini her şeyin üstünde gören olağanüstü kibirli kişiliğinin (narsisistik kişilik yapısı) yarattığı iklimde, olabildiğine siyasallaşmış, yandaş kadrolarla doldurulmuş yargı sisteminde, 7188 s. yasanın muradının ne ölçüde yaşama geçirilebileceğidir. Öte yandan bu düzenlemeler olsa olsa çok sınırlı ve iyi niyetli görünen başlangıç düzenlemelerinden öte bir beklentiyi de hak etmemektedir gerçekçi olmak gerekirse.

Söz gelimi Hukuk eğitimi (ve Tıp) ABD’de, 4 yıllık herhangi bir lisans eğitiminden sonra alınabilmektedir. Hukuk mesleklerinde çalışacakların entellektüel ve profesyonel olgunlaşması son derece önemsenmektedir. Yargıçlık kürsüleri hemen hemen tümüyle ek olarak lisansüstü derece ile elde edilebilmektedir. Ülkemizde Hukuk lisans eğitiminin ciddi sorunları vardır. Gereksinilen insangücü planlaması başta, eğitim standartlarının yükseltilmesi kaçınılmazdır.

Hızla çeşitlenen ve kapsam kazanan yaşam alanlarına karşılık düşen hukuksal düzenlemeler karşısında 4 yıllık lisans eğitimi, temel bilgi – beceriyi edinmede bile son derece yetersiz kalmaktadır ve giderek uzmanlaşma zorunlulaşmaktadır. Tıpta, diş hekimliğinde, mühendislikte olduğu gibi hukuk profesyonellerinin de uzmanlık dallarına ayrılması hızla planlanmalıdır. Pratisyen hekimlikte yaşanan zorluklar, “pratisyen hukukçu – avukat – savcı” bir ölçüde yargıçlar için de geçerlidir.

Son olarak; TBB’nin -Başkan Feyzioğlu’nun- 7188 s. yasayı değerlendirirken sıklıkla “avukatlara çok sayıda ek iş olanaklarının çıkacağını” öne çıkarması, bu hizmetleri kullanmak zorunda kalacakların durumu bakımından rahatsız edici etik kaygılar uyandırmaktadır..

Sevgi ve saygı ile. 29 Ekim 2019, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
AÜHF Öğrencisi, Anayasa Hukuku PhD Öğrencisi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Yargi_Reformu_Neler_Getirdi_2019