Etiket arşivi: Veba

Salgın Bir Çevre Sorunudur

Salgın Bir Çevre Sorunudur

Dr. Ceyhun BALCI

Küresel salgın yarattığı korku ve ürküyle insanlığın başka önemli konuları düşünmesini ve sorgulamasını da engelledi. Yarasa, yılan ve pangolin derken iş bir etnisiteden nefrete vardırıldı. Olmadık şeylerin altında nefret suçu arayanlar her nedense bu konuda sessiz kaldılar.

Salgın, yüksek ölümcüllük sergileyince doğal olarak korunma ve tedavi öne çıktı. Yanı sıra üçüncü sayfa haberi olmaya varabilecek bir dizi ilginç soru gündeme oturdu.

Kargoyla gelen paketten virüs bulaşır mı?

Ya da virüs havada asılı kalarak insandan insana geçişi başarabilir mi türünden sorular kitlelerin ilgisini daha çok çekti.

Bu süreçte üçüncü sayfa haberleri de bolca üretildi.

Komplo kuramcılarının zevkten dört köşe oldukları da göz ardı edilmemeli.

Özellikle azmanlaşarak kent ötesi oluşumlara evrilen yerleşimlerin salgının denetim altına alınmasında önde gelen engeller olduğu da çok açık şekilde ortaya çıktı. Bu denli yoğun ve iç içe yaşanan ortamlar varlığını sürdürdükçe salgınla baş etmek olanaksız olmayı sürdürecektir.

Tüm bu güncel başlıklar gerçekten önemli birincil sorunu perdeleme işlevini de başarıyla yerine getirdi. İki ardışık küresel salgının insan ömrüne sığmaması önde gelen yanılsama etkeni oldu.

İnsan eliyle yaratılan çevre değişiklikleri salgının hız kesmeksizin sürdüğü göz önüne alındığında ele alınmayı ve fark edilmeyi fazlasıyla hak ediyor.

Ormanları, otlakları ve hatta çölleri kentleştiren insanın buralarda farklı canlılarla karşılaşması kaçınılmazlaşıyor. Bu da yerleşilen yerin gerçek ev sahibi olan türle yakınlaşma anlamına geliyor. İnsanın baskın olduğu ortamlarda diğer türler sağkalım savaşı vermektedir.

Tıpkı dere yatağını insanların basması ve belirli aralıklarla sele kapılıp yaşamlarını yitirmeleri gibi insanın çevreyi hiçe sayan sorumsuz, sınır tanımaz ve kibirli tutumu küresel salgınlar aracılığıyla hak ettiği yaptırımın uygulanması sonucunu doğuruyor. Yıllardır üzerinde durulan ama bir türlü dişe dokunur karşılık alınamayan insan-çevre ilişkisini düzeltme girişimlerinin her seferinde (AS: kezinde) karşılıksız kaldığını sayısız örnekle doğrulamak olasıdır.

Salgın, çevreye ve doğaya karşı insan hoyratlığını yaptırıma uğrattı saptamasını yapmak abartı sayılmamalı.

Yapılan çalışmalar insanların dünyanın yerleşime uygun alanlarının yarısını değişikliğe uğrattığını göstermektedir. İnsanın baskın olduğu ortamlarda gergedan ve devekuşu gibi türler “yitir(il)enler” listesine eklenirken, farelerin de içinde bulunduğu kemirgenler bu ortamların “kazananları” olmaktadırlar. Bu kazanan-yitiren denklemi, kazananların insanlara hastalık taşıma potansiyeli olduğunu gösteriyor. İnsanlık tarihinde derin iz bırakan kara ölüm (veba) salgınlarından bir kemirgen olan farenin sorumlu olduğunu anımsayalım!

Son salgında kendisini gösteren bir başka yanılsama, yaban yaşamının başka türlerden insana bulaşan hastalıkların kaynağı olduğudur. Bu kesinlikle yanlış bir saptamadır. Asıl sorun ekosistemde insan eliyle gerçekleştirilen değişikliklerdir. Yaban yaşamının sürdüğü alanların tarıma açılması ve kentsel yerleşimlere dönüştürülmesi salgınlara kaynaklık eden birincil etkendir.

Bu açıdan bakıldığında, son salgında kullanılan dilin de yanlış ve yanıltıcı olduğu ortadadır. Virüsle “mücadele” ve “savaş” gibi söylemler insanın doğaya yönelik hatalarına eklenmiş dil yanlışlarıdır. Açıkça vurgulamakta yarar var; İnsan doğanın bir parçasıdır. Her ne kadar Homo sapiens’in diğer canlılarla karşılaştırıldığında üstünlükleri olduğu doğruysa da, bu üstünlüklerin hiçbiri insanı doğanın bir parçası olmaktan soyutlayamaz. Hele hele doğaya savaş açma ve doğayı kendi amaçları uğruna bozma hakkı hiç vermez.

Virüs kaynaklı küresel salgın,
insanın ekosistemde yol açtığı olumsuzlukların doğal sonucudur.

Hiç kuşkusuz her canlı gibi insanın da kendisini koruma hakkı vardır. Maske-Fiziksel mesafe-Temizlik üçlemesi korunmanın bugün için bilinen etkili üçlemesidir. Korunma olgusunu, savaş ya da mücadele gibi doğayla barışık olmayan boyutlara taşımak hata olmakla kalmaz yeni salgınlara çağrı çıkartmak anlamına da gelir.

İnsanı başka canlılar karşısında üstün kılan aklını kullanma yeteneğini hiç olmazsa bu kez kullanması dileğiyle!

Virüsün dili olsa da bunları söylese! Doğrusu virüs her şeyi anlaşılabilir şekilde anlatıyor! Ama, üstün varlık insan, anlamamak için üç maymunu oynamayı tercih ediyor.

Özetle, küresel salgın gerçekte bir çevre sorununun gündelik yaşamımıza yansımasıdır.

Tıpkı ozon tabakasının incelmesi ya da küresel ısınma gibi. Onlardan farkı, kısa zaman aralığında yaşama geçmesi ve deyim yerindeyse insanı sersemletircesine silkeleme yeteneğine sahip olmasıdır. (http://dagarcikturkiye.com/2020/12/01/salgin-bir-cevre-sorunudur/)

Kaynakça : https://www.nature.com/articles/d41586-020-02189-5

BULAŞICI VE SALGIN HASTALIKLAR DURUMUNDA UYGULANACAK MEVZUAT HÜKÜMLERİ

BULAŞICI VE SALGIN HASTALIKLAR DURUMUNDA UYGULANACAK
MEVZUAT HÜKÜMLERİ

Mahmut ESEN
E. Mülkiye Başmüfettişi

1-Anayasa 119. maddesinde yurdumuzun tümünde veya belli bölgesinde olağanüstü hal ilan edilmesini gerektiren nedenler arasında “tehlikeli salgın hastalıkların” ortaya çıkması durumu da sayılmıştır.
Bulaşıcı ve salgın hastalık tanımları, Bulaşıcı Hastalıklar Sürveyans ve Kontrol Esasları Yönetmeliği’nde açıklanmıştır.

2-Bulaşıcı ve salgın hastalıklar konusunda yapılacak işler, kamunun vermesi gereken sağlık hizmetleri konusunda temel mevzuat olan 24.04.1930 gün ve 1593 sayılı “UMUMİ HIFZISSIHHA KANUNU” ile düzenlenmiştir.
Bu yasanın 3. maddesi uyarınca bulaşıcı ve salgın hastalıkların önlenmesi/giderilmesi hizmetlerinin (bütçe olanakları ölçüsünde) Sağlık Bakanlığınca doğrudan yerine getirileceği belirtilmiştir.

3-Tehlikeli/ salgın hastalık çıktığında il / ilçe Umumi Hıfzıssıhha Kurulu‘nun toplanması, halkın bilgilendirmesi ve hastalığın giderilmesi için gerekli önlemleri alması gerekmektedir. (1593/23-28. md.)
Tehlikeli salgın hastalıklarla mücadele işleri Yasada, hudut / sahillerde ve yurt içinde olmak üzere iki bölümde düzenlenmiştir.

4-Tehlikeli salgın hastalık çıktığında / kuşkulanıldığında merkezi yönetim tarafından aşağıdaki önlemler alınacaktır:
4.01-
– Hasta olanların sağlık kurumlarında / konutlarında karantina altına alınması,
– Hastalara serum / aşı verilmesi,
– Hastalık yayan haşarat ve hayvanatın itlafı,
– Hastaların binalarının / eşyalarının dezenfekte edilmesi,
– Yurt içinde seyahat edenlerin muayenesi ve eşyalarının temizlenmesi,
– Hastalığa / yayılmasına neden olan gıda maddelerinin tüketiminin önlenmesi,
– Hastalık oluşmuş yerlerin gerektiğinde geçici olarak boşaltılması, (1593/72 md.)
4.02-Zorunlu olarak kurum / konutlarda karantina altına alınmış kişilerden muhtaç olanların kendilerine ve ailelerine yiyecek giderleri Hükümetçe karşılanacaktır. (1593/83 md.)
4.03-Tehlikeli salgın hastalık çıkan binalarda ve bitişik binalarda sağlık yönünden belirlenmiş sakıncalı durumlar giderilecektir.
Ayrıntılar konuya ilişkin yönetmelikte düzenlenmiştir. (1593/ 84, 86 md.)
4.04- Tren / otobüs vb. toplu taşıma araçlarında salgın hastalıkların yayılmaması için işletme yönetimlerince gerekli önlemler alınacaktır.
Kişilere ait genel hizmetlerde kullanılan taşıtların (taksi / dolmuş) sahipleri de aynı önlemleri alacaktır. (1593/146 md.)

5- 21.03.2020 tarihinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından “65 Yaş ve Üstü ile Kronik Rahatsızlığı Olanlara Sokağa Çıkma Yasağı Genelgesi” yayımlanmıştır. Genelgede 65 yaş ve üzeri olanlar ile bağışıklık sistemi zayıf / kronik hastalıkları olan vatandaşlarımızın ikametlerinden dışarı çıkmaları yasaklanmıştır.

Yasaklama kararının “tehlikeli salgın hastalıkların” ortaya çıkması nedeniyle ivedi olarak alınmak zorunda kalındığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca kararın yasal bir zemine oturtulabilmesi için il valilerinden; il umumi hıfzıssıhha kurulunu toplantıya çağırmaları, 5442 sayılı İller İdaresi Kanunu’nun 11/C ve 1593 sayılı UHK 27 ve 72. maddelerine göre gerekli kararların alınması istenmiştir.

6- İllerdeki il Umumi Hıfzıssıhha Kurullarının olağanüstü toplantılar yaptıkları, “65 yaş ve üstü ile kronik rahatsızlığı olanların” sokağa çıkmalarını yasaklayan ve konuya ilişkin öbür düzenlemeleri içeren kararlar almaya başladıkları görülmektedir.

Alınan kimi Kurul kararlarının incelenmesinden ve basına yansıyan kimi haberlerden sokağa çıkma yasağını ihlal eden vatandaşlara uygulanması gereken yaptırımların yasal dayanağı (5442 sayılı İller İdaresi Kanunu / 5237 sayılı TCK / ve 1593 sayılı UHK) ve dolaysıyla idari para cezalarının miktarlarında (392-3.150 TL) arasında değişen farklılıklar olduğu saptanmıştır.

7- İçişleri Bakanlığı genelgesinde de belirtildiği üzere sokağa çıkma yasağına ilişkin kararın, İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulunca, 1593 sayılı UHK’nun 27 ve 72’nci maddeleri uyarınca, “hasta olduğundan kuşku duyulanların konutlarında gözlem altında bulundurulması” gerekçesiyle alınmış olması gerekmektedir.

Çünkü olay “ tehlikeli salgın hastalıkların” ortaya çıkması nedeniyle genel sağlığı / toplum sağlığını ilgilendirmektedir.

Dolaysıyla kamu düzeni / güvenliği veya bulaşıcı hastalık çıkan konutların karantinaya alınması ile (TCK m. 195) doğrudan bir ilgisinin olmadığı düşünülmektedir.
Bu yüzden 1593 sayılı yasanın 72. maddesi uyarınca konmuş sokağa çıkma yasağının ihlali halinde, aynı Kanun’un 282. maddesi uyarınca mülki idare amirlerince 250-1000 TL arasında idari para cezası verilmesi gerekmektedir. (AS: rakamlar ın güncellenmesi gerekiyor.. 2 kişiye 3150’şer TL idari parea cezası verildi..)
İdari para cezası uygulamasında iller arasında belirmeye başlanmış olan önemli farklılıkların hızla giderilmesi ve gerekli eşgüdümün sağlanmasında yarar vardır.
==================================

Dostlar,

Bulaşıcı hastalıklarla savaş mevzuatı, Sn. Esen’in yukarıda özetlediğinden ibaret değil. Başlıca birkaç kaynağı özetlemişler Sn. Esen.. Kendilerine teşekkür ederiz çok kıdemli bir kamu yöneticisi, eski belediye başkanı, kaymakam, vali yardımcısı ve Mülkiye Başmüfettişi olarak.

Örn. bir de ULUSLARARASI SAĞLIK TÜZÜĞÜ (International Health Regulation) var Veba, Kolera, Sarı Humma gibi bulaşıcı hastalıkların uluslararası bildirimini (DSÖ’ne..) zorunlu kılan metin gibi.. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Anayasası, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, ILO Sözleşmeleri gibi…

Şimdilik, Anayasa md. 119’da sözü edilen durum söz konusu değildir. Yürürlükteki mevzuatla korona salgını ile başedilmesi olanaklıdır.

Sevgi ve saygı ile. 24 Mart 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com