Etiket arşivi: üniversitenin konferans salonunda Yasin okutuluyor

Prof. Dr. Rıfat OKÇABOL : Din toplumuna doğru!


Din toplumuna doğru!

portresi

 

Prof. Dr. Rıfat Okçabol
Boğaziçi Üniversitesi

 

 

 

Hemen her gün, toplumu din toplumuna dönüştürecek bir adımın daha atıldığı görülüyor.

Bir gün, okulların birinde kızlarla erkeklerin ayrı sınıflara konduğu haberi geliyor.
Ertesi gün, bir üniversitenin konferans salonunda Yasin okutuluyor.
Bir gün çocuklara imam hatibe gidip gitmeyeceği soruluyor.
Bir başka gün, alkollü hastanın ambulansa alınmadığı haber çıkıyor.

Bu tür haberler alt alta sıralandığında, dini topluma dönüştürme sürecinin görülmemiş derecede hız kazandığı anlaşılıyor. İstanbul Üsküdar’da ilkokullarda din anketi dağıtılmasıyla ilgili haber, bu sürecin giderek sistematikleşmekte olduğunu gösteriyor.

İlkokul öğrenci velisinin dolduracağı anlaşılan bu anketin giriş bölümünde,
“Bu anket öğrencilerin Türkiye’de devlet okullarındaki din derslerinde onların ahlaki
ve dini duyarlılıklarına bağlı olarak nasıl din eğitimi aldıklarını incelemeyi hedefleyen
bir araştırma çalışmasının parçasıdır.” yazıyor. Ancak ankette bu anketin kim/kimler tarafından hazırlandığı bilgisi yer almıyor.

Bu anket için Bakanlıktan izin alınıp alınmadığı gazete haberinde belirtilmiyor.
Oysa okullarda anket uygulanması için, önce Bakanlıktan izin alınması gerekiyor.
İzin alınırken Bakanlık, kimi anket sorularına izin vermeyebiliyor. Bakanlıktan
izin alınmışsa, bu ankete Bakanlığın nasıl izin verdiği, Bakanlıktan izin alınmadıysa
bu anket uygulamasının nasıl gerçekleştiği önem kazanıyor. Çünkü anket soruları, bilimsel nitelikten uzak ve yönlendirici sorularla dolu olduğu gibi, öğrenci ailesini
fişleme ve de temel kavramları çarpıtacak niteliğinde olan soruları da içeriyor,
anketi dolduracakları ister istemez dine yönlendirecek soruları da içeriyor.

Anket, ne sıklıkla ibadet yapıldığı ve hangi dine mensup olunduğuyla ilgili 3 soruyla başlıyor. Anket uygulayıcı, Müslüman olmayanların din dersini almadıklarını bildiği halde kişilere hangi dine mensup olduklarını soruyor! Bu sorudaki ana amacın, kişilerin Sünni mi Alevi mi olduğunu öğrenmek olduğu belli oluyor. Ankette, çocuğun ibadet yapıp yapmadığı, anketi dolduracak kişinin ne sıklıkta ibadet yaptığı gibi sorular yanında ailenin din temelli bir aile olup olmadığını da ortaya çıkaracak sorular soruluyor.
Üstelik anketin üzerinde dolduracak işinin ad-soyadı bölümü olmamasına karşın öğrencilerden anketleri teslim ederken üzerine bu bilgileri de yazması isteniyor!

Bu soruları, (ankette yazıldığı olduğu biçimiyle) “okullardaki din dersleri ile ilgili öğrencilerin deneyimleri, yaz Kuran kursları ile ilgili öğrencilerin deneyimleri,
evde öğrencilerin dinsel deneyimleri ve okullardaki din eğitimi müfredatı ile
Türk dini kimliği arasındaki ilişki” gibi 4 başlık altında yer alan sorular izliyor.

Açıklama bölümünde, okullardaki din dersleriyle ilgili olduğu belirtilen ankette,
anlaşılmaz bir biçimde 15 sorunun yaz Kuran kurslarıyla ilgili sorular olduğu görülüyor. Bu sorularla bir yandan da velilere yaz Kuran kursu propagandası yapılmış oluyor.

Anketteki pek çok soruda, var olan din dersleri sanki laik derslermiş gibi,
“okullardaki laik din dersi müfredatı” ifadesine yer veriliyor. Ankette birkaç soruda “Türk dini kimliği” gibi bir ifade kullanılıp yeni bir kimlik üretilmeye ve dayatılmaya çalışılıyor. Anketi dolduracak kişilere, “okullardaki laik din dersi müfredatı dini kimliğin gelişiminde olumsuz etkiler yaratmaktadır”, “laik din dersi müfredatı Türk dini kimliğiyle çatışmaktadır”, “çocuğum laik din eğitimini aldıktan sonra ibadetlerini değiştirdi”, “okullardaki din dersinde öğrenciler laik din dersi müfredatı yüzünden günümüz manevi ve ahlaki meseleleri eleştirel olarak değerlendirme fırsatı bulamamaktadır” gibi ifadelere katılıp katılmadıkları soruluyor. Bu tür sorular da, anketi hazırlayanların okullardaki
din dersini bile yetersiz bulduklarını gösteriyor.

Bu anket, bilimsel niteliğiyle değil de toplumu dini topluma dönüştürme hedefi açısından çok hesaplı biçimde hazırlanmış bir anket olarak göze çarpıyor.

Toplumu din toplumuna dönüştürmeye yönelik bu tür bilinçli ve planlı uygulamalara karşın, ne yazık ki, laik, demokratik ve sosyal hukuk devletini korumakla görevli olan yetkililerin aymazlığı ise anlaşılmaz biçimde sürüyor.