CHP, Cumhuriyeti ve Demokratik Rejimi kurduğu için tarihsel bir öneme sahiptir.
CHP, Atatürk’ün kurduğu parti olduğu için duygusal bir öneme sahiptir.
- CHP, Altı Ok’un temsilcisi olduğu için ideolojik bir öneme sahiptir.
CHP, Altı Ok’a ek olarak, tarihsel ve siyasal bağlamda “Ortanın Solu” çizgisini de temsil ettiği için, “Demokratik Sol” ya da “Sosyal Demokrasi” olarak siyasal bir öneme sahiptir.
CHP, Atatürk’ün “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir fendir” sözlerine dayalı aklı, bilimi temsil ettiği için, çağdaşlığa sahip bir partidir.
CHP, “Sosyalist Enternasyonal”e de üye olarak uluslararası bir öneme sahiptir.
Özetle CHP, Türkiye’de ve Dünyada, Cumhuriyeti, Demokrasiyi, Demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni bir “değerler bütünü” olarak temsil eder.
Şimdi bu değerlere bakalım.
***
Önce Altı Ok’u anımsayalım:
Cumhuriyetçilik :
Padişahlığın ve Halifeliğin yerine Halk / Millet Egemenliği.
Milliyetçilik :
Ümmet yerine Millet; kozmopolit Osmanlı yerine Ulusal Türkiye Cumhuriyeti; bütün milletlerle eşitlik.
Halkçılık :
Sömürü yerine dayanışma.
Devletçilik :
Kamu girişimciliği, planlı kalkınma, kamusal hakların korunması.
Laiklik :
Din, mezhep, ırk, dil, farkı olmaksızın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlarına eşitlik; devletin herhangi bir inanca dayalı olmaması; azınlıkta kalan kimlik sahiplerinin çoğunluk inancına karşı korunması.
Devrimcilik :
Akıl ve bilim bağlamında çağdaşlığı korumak için insanlığın gelişme ve evrim çizgisini sürekli olarak izlemek ve değişmek; Din-Tarım Toplumundan, Laik-Kentsel-Endüstri toplumuna geçişin kurumlarını oluşturmak ve korumak.
***
Sonra 1961 Anayasası’nın getirdiklerini anımsayalım:
- Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti.
Kuvvetler (Güçler) ayrılığı.
Anayasa Mahkemesi
Bağımsız yargı.
Senato.
Planlama.
Özerk Üniversite.
Özerk TRT.
Sendika ve örgütlenme özgürlüğü.
Grev ve lokavt hakkı. (AS. Anayasa m.54 başlığı: Grev hakkı ve lokavt” denilmekte..)
Özerk devlet kurumları.
***
Daha sonra Bülent Ecevit’in 1977 seçimleri öncesinde Yeni CHP programına eklediği 6 yeni ilkeyi görelim:
Özgürlük : Devletin baskısı yerine bireyin özgürlüğü.
Eşitlik : Herkesin fırsat eşitliğine sahip olması ve herkesin milli gelirden katkısı oranında pay alması.
Dayanışma : Toplumsal üretimin ortaklaşa sağlanması, duygu ve ilke birliği.
Emeğin üstünlüğü ve bütünlüğü : Emeğin sömürülmesinin engellenmesi ve milli gelirden alacağın payın milli bir politika olarak korunması
Gelişmenin bütünlüğü ve etkinliği : Bütün toplumsal ve insanı değerlerin birlikte, uyumlu bir biçimde uygulanması.
Demokratikleşme : Demokratik Rejim’in önündeki engellerin kaldırılması ve Temel Hak ve Özgürlüklerin tümüyle korunması.
***
En sonra da Kemal Kılıçdaroğlu’nun katkısını anımsayalım:
Adalet: Hukuk Devleti ve yargı bağımsızlığı.
Güçlendirilmiş Parlamenter Demokratik Rejim: Şahsım Devleti Rejiminden kurtuluş.
***
Şimdi soru şu:
14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde, Kılıçdaroğlu bu yazıda anımsattığım değerler birikimini topluma yansıtabilmiş midir?
Örneğin Cumhuriyeti, Atatürk’ü, Laikliği, Planlı ve Kamucu Ekonomiyi, Emeğin Üstünlüğünü, Çağdaş Eğitimi, Kadın Haklarını, yeterince savunabilmiş midir?
YOKSA BÜTÜN BU DEĞERLERİ YETERİNCE SAVUNAMAMIŞ ve SAVUNANLARI DA DÜŞ KIRIKLIĞINA UĞRATTIĞI İÇİN Mİ SEÇİMİ KAYBETMİŞTİR?