Etiket arşivi: ulusal birlik

İzmir İLKSES Gazetesi ile söyleşi : Deprem Bölgesinde Bulaşıcı Hastalık Tehlikesi

Uyuz, bitlenme, mantar enfeksiyonu… Türkiye’ye yayılabilir

Deprem bölgelerinde çıkabilecek bulaşıcı hastalıkların, nüfus hareketliliği dolayısıyla tüm Türkiye’ye yayılabileceğine dikkat çeken Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, Kovit-19’un da bu süreçte artabileceğini vurguladı.


21.02.2023

Uyuz, bitlenme, mantar enfeksiyonu: Türkiye’ye yayılabilir

SULTAN GÜMÜŞ KAYA / RÖPORTAJ (AS: Söyleşi)

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, deprem alanında yaşanan ve yaşanabilecek olan salgın hastalıkları gazetemiz aracılığıyla kamuoyuna aktardı. Gerçekleştirdiğimiz röportajda (söyleşide) Prof. Saltık, çadır – konteyner evlerde insanların çok kalabalık yaşadığını dolayısıyla kişi başına 3,5 metre kare alan bile sağlanamadığını kaydetti. Yakın temas ve hijyen sorunu nedeniyle uyuzbitlenme ve kimi mantar enfeksiyonlarının görülebileceğini aktaran Saltık, Kovid-19 pandemisinin de bu süreçte artabileceğini vurguladı.

Öte yandan, yaşanan nüfus hareketliliği dolayısıyla bölgede çıkabilecek bulaşıcı hastalıkların tüm Türkiye’ye yayılabileceğine de dikkat çeken Prof. Dr. Ahmet Saltık,

  • “Türkiye nüfusunun %90-95’i deprem kuşağında yaşamakta.
    Bu doğa gerçekliğine uygun bir toplumsal düzen kurmak zorundayız.
    ” dedi.

detail-photo-fancybox-0KİŞİ BAŞINA 3,5 METRE KARE ALAN…

10 kentimizde yaşanan deprem yıkımının salgın hastalıkları da birlikte getirdiği belirtiliyor. Durumun bu denli vahim bir tabloya yol açmasının nedenlerini aktarabilir misiniz?    

Bulaşıcı – salgın hastalıklar, afetlerin ardından ciddi sorun kaynağıdır. Bu hastalıkların kökenlerine göre irdelenmesi uygun olur. Depremin ardından hava yolu, yakın temas, su ve yiyecekler, yaralanmalar, çevre koşulları bulaşıcı hastalık salgınları için başlıca kaynaklardır. Maraş ve yöresi ile birlikte 10 kentimizi çok olumsuz etkileyen şiddetli deprem, 13 milyona varan büyük bir nüfusu tehdit etmektedir. 110 bin km2 alana yayılan depremin ardından, bu büyük nüfus kitlesinin temel gereksinimlerini hızla karşılamak kolay değildir.

  • İlk iş yıkıntı altında kalan insanların – hayvanların yaşamlarını kurtarmaktır.
  • Ardından, yaşamda kalanların yaşam güvenliğini sağlamak gelir.

Bu amaçla, ağır kış koşulları da gözetilerek barınma ve beslenme öncelik almalıdır. Bölgede yeterli barınma koşulları gereken hızda sağlanamamıştır. Çadırlar yetersiz, konteyner evler çok çok azdır. Yararlanılabilecek kapalı mekan, deprem çok şiddetli olduğundan yok gibidir. Dolayısıyla sağlanan çadır- konteyner evlerde insanlar çok kalabalık yaşamaktadırlar. Kişi başına 3,5 m2 alan sağlanamıyor.

Aynı zamanda Sağlık Hukuku uzmanısınız. Bu doğrultuda deprem sahasında
başlıca hangi salgın hastalıkların boy göstereceğini düşünüyorsunuz?      


Kapalı alanda kalabalık yaşam
, özellikle hava yolu ile bulaşan hastalıklar için risk etmenidir. Üst ve alt solunum yolu bulaşları (enfeksiyonları) kolaylıkla yayılabilir. Tonsillit, farenjit, sinüzit, soğuk algınlığı (nezle), grip, zatürre, verem, kızamık, Kovid-19.. başta olmak üzere! Zatürre, bebek-çocuk ve yaşlılarda ağır giderek ölümlere yol açabilmektedir. 

  • Ağır kış koşulları, yetersiz-dengesiz beslenme,
    üst ve salt solunum yolları bulaşlarını artırıcı ve ağırlaştırıcıdır. 

Ayrıca enkaz tozlarının solunması gerek yöre halkında gerek arama-kurtarma emekçilerinde, hafriyat işçilerinde kimi sorunlara yol açabilecektir (asbestozis vb.). Yıkımlarda, hafriyat kaldırmada… Histoplasma capsulatum mantar enfeksiyonu alınabilir. Yakın temas ve hijyen sorunu nedeniyle uyuz, bitlenme, kimi mantar enfeksiyonları görülür.

detail-photo-fancybox-1KOVİT-19 BU SÜREÇTE ARTABİLİR!      

Halen Kovid-19 pandemisi ile savaşırken, göçük altındaki kentlerde yaşanan ya da yaşanacak olan salgın hastalıklar, durumu daha da kritik bir duruma dönüştürür mü?

1’den çok bulaşıcı hastalık ne yazık ki eşzamanlı olarak yaşanabilir. Kovit-19 da bu süreçte artabilir. Hem kapalı ortamlarda kalabalık yaşam, hem stres ve beslenme, barınma, uyuma, giyinme.. yetersizlikleri tetikleyici olabilir.

  • Kovit-19, grip ve öbür çocukluk-erişkin aşılarının anımsatma dozlarının yapılması çok uygun olur.
  • Halkın sürekli sağlık eğitimi çok değerli.
  • Bulaşıcı hastalıklar için erken tanı kritik.

Bu amaçla erken tanı-uyarı sistemlerinin kurulması gerekli.

Deprem dolayısıyla Türkiye’yi halk sağlığı bakımından nasıl sorunlar bekliyor?

Bölgede çıkabilecek bulaşıcı hastalık salgınları Türkiye’ye yayılabilir!

Tersine, ülkemizin değişik yerlerinden bölgeye de kimi bulaşıcı hastalıklar taşınabilir.

Çünkü ciddi boyutta bir nüfus hareketliliği söz konusudur.

Bölgede sağlık hizmetlerinin basamaklandırılarak (Birinci – İkinci – Üçüncü Basamak) etkinlikle sürdürülmesi gerekecektir.

Özellikle 0-6 yaş çocukların düzenli aşılanması önemlidir.

Çöken sağlık altyapısı ayağa kaldırılmalıdır. İnsan gücü bakımından bölge desteklenmeli ve döngüsel (rotasyonla) görev verilmelidir.

  • Sağlık hizmetleri kamusal sorumluluk ve temel insan hakkıdır.
  • Neo-liberal vahşi küreselleşme dayatması ile son 20 yıldır “Sağlıkta Dönüşüm” adı altında özellikle hızlandırılan sağlıkta özelleştirmenin durdurulması gerekmektedir.

Ardışık afetler akıldan çıkarılmadan,
kamusal sağlık sektörü tüm boyutlarıyla ülkemizde güçlendirilmek durumundadır.

Koruyucu sağlık hizmetlerini önceleyen, Dünya Sağlık Örgütü’nün “Tek Tıp – Tek Sağlık” anlayışı ekseninde bir ulusal – kamusal sağlık sistemine gereksinim ivedidir.

DERS ALARAK SORUNLARI AŞACAĞIZ

Bu noktada yetkili kurum ve kuruluşlara nasıl bir görev düşüyor?
İvedi olarak yapılması gerekenler nelerdir?

Afetlere müdahale başlıca AFAD’a verilmiş durumda. Eski sivil savunma örgütleri bu kuruma devredildi. KIZILAY da epey geriye çekildi. 7269 sayılı yasa gerekli düzenlemeleri içeriyor. Ancak AFAD çok yetersiz kaldı. Bölgeye 2 – 3. günü izleyerek ancak sınırlı katkı sağlanmıştır. Onlarca ülkeden gelen dış yardım, ülkemizin her yerinden koşan kişi ve kurumlar afette risk azaltımı için ciddi ve özverili çalışmalar sergilemiştir…

Bir OHAL Bölge Valiliği, bölgesel düzeyde eşgüdüm için yerinde olacaktır.
TBMM’de özel oturumlarda sorun değerlendirilmeli, bir Araştırma Komisyonu kurulmalı, demokratik biçimde halkın katılımıyla yol alınmalıdır.
Afette ve sonuçlarında sorumluluğu olan tüm kişi ve kurumların bağımsız-tarafsız yargı organınca adil ve hızla yargılanarak hak ettikleri yaptırımlara çarptırılmaları büyük önem taşımaktadır.

  • Bölgeden göç önlenmelidir!

Depremzede nüfusun yaşam koşulları hızla iyileştirilmelidir.

Barınma, giyim, beslenme, çevre sağlığı koşulları, tuvalet, su, atıklar, geçim, eğitim, sağlık, psiko-sosyal destek çok önemlidir.

Son olarak neler eklemek istersiniz?

Türkiye nüfusunun %90-95’i deprem kuşağında yaşamakta. Bu doğa gerçekliğine uygun bir toplumsal düzen kurmak zorundayız. İlk olarak ulusal nüfus planlaması ile nüfus artış hızını azaltmak, aile planlaması yapmak zorundayız. HER AİLEYE 1 ÇOCUK!

  • İmar affını unutmak, yapı denetim mevzuatını güncelleyerek ödünsüz uygulamak gerek.

En önemlisiülke genelinde yeniden kadastral planlama yaparak kentsel yerleşim yerlerini güvenli zeminlere taşımak,
yerleşime uygun olmayan alanları tarıma, meralara,
otlak ve yaylaklara ayırmak gerek…

Bu afetler asla kader değildir!

Japonya başta olmak üzere depremle son derece başarılı savaşım veren ülke örnekleri vardır.

İstanbul’dan başlayarak hızla,
kentsel dönüşüm
ulusal seferberlikle birkaç yılda tamamlanmalıdır.

Bu adımlar ulusal bir politika zeminine oturtulmalı, günlük siyaset dışına çıkarılmalıdır.

Kırdan kente göç durdurulmalı, tersi teşvik edilmelidir.
Nüfus ülke coğrafyasına elden geldiğince dengeli dağıtılmalıdır (stratejik önemdedir).

Sığınmacılar hızla ülkelerine geri gönderilmeli,
Hatay’ın demografik yapısı 
özellikle korunmalıdır.

  • Seçimlerin ertelenmesi için bu afet gerekçe yapılamaz,
  • Anayasada salt savaş erteleme nedenidir. (Md.78)

Afetle savaşım gündelik politikaya asla alet edilmemeli, ulusal birlik korunmalıdır.

Ulusal dayanışma, bilimsel akılcılıkla ve ders alarak bu sorunları da aşacağız.

Umutsuzluk yok!
***

================================================================
Söyleşinin pdf biçimi : İZMİR İLKSES GAZETESİNE DEMEÇ

Sevgi, saygı, ACI ve UMUT ile. 21 Şubat 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik    

 

100. YILDA SEÇİMLER ve GELECEĞİMİZ

Dostlar,

Dün akşam, 3 Şubat 2023 Cuma günü saat 21:00’de (Türkiye saati ile) Avusturya’dan yayın yapan DÜZGÜN TV‘nin konuğu olduk.

Sn. Kazım Balaban‘ın sorularını yanıtladık. Konumuz,

  • 100. YILDA SEÇİMLER ve GELECEĞİMİZ

idi. AKP iktidarının 3 Kasım 2002’den bu yana 20 yıl 4 aydır ülkemizde neler vaad edip neleri yaptığını / yapamadığını irdeledik :

– Sağlık ve sosyal güvenlikte
– Ekonomide
– Hukuk ve Adalette
– Eğitimde
– Dış politika ve güvenlikte
– Din sömürgenliğinde (istismarında) 

Ülkemizin nasıl perişan edilerek uçurumun eşiğine sürüklendiğini sayısal veriler ve somut örneklerle açıkladık. Vaadlerinin ezici bölümünü yapamadılar / yapmadılar. Tam tersine!

Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz” özdeyişine gönderme ile, AKP/RTE 2023 seçimlerini kazanırsa neler yapabileceğinin kestirilebileceğini belirttik.

Ulusal gelir 2023’te kişi başına 25 bin Doları aşacak, Türkiye ilk 10 ekonomiye girecekti. 2022 sonunda hala 10 bin Doların altındayız ve 21-22. sıraya gerileyerek G20’den düştük Dünyanın en yüksek enflasyonu olan 6 ülkesi içindeyiz. Kurgulu bir yoksullaşTIRma ile perişan edildi Ulus!

Hukuk devleti çöktü!

Dış Politikada AB-ABD uydusu, maşası, taşeronu, Erdoğan’ın itirafı ile BOP eşbaşkanı bile  olduk. Ulusal çıkarlar savunulamıyor. Kıbrıs’ta KKTC kritik eşikte. Ege’de 19-20 ada / adacığımız Yunanlarca işgal edildi ve üstelik, Paris Andlaşmasına aykırı biçimde silahlandırıldı..

Ülkede can güvenliği yok, siyasal cinayetler başladı, aydınlatıl(a)mıyor; Sinan Ateş, SADAT, mafya!

Laiklik ayaklar altına alındı, pupa yelken din devletine sürükleniyoruz. Diyanet fetva yağdırıyor!?

Eğitim “ulusal – bilimsel – kamusal…” olmaktan çıkarıldı, tarikat – cemaatlerce tutsak edildi.
……………..
Liste uzatılabilir.. Yayında ayrıntılı açıkladık..
***
Seçime giderken Erdoğan’ın DİPLOMA SORUNU, sağlık durumu ve 3. kez aday olmasının olanaksızlığı ile ilerledik. 1982 Anayasası yürürlükte, 2018’da kronometreyi sıfırlama palavra!

YSK Erdoğan’ın adaylığını  kabul etmeden YSK önüne tüm Millet İttifakı vekilleri, hukukçularla.. gidilerek bir uyarı metninin kamuoyuna açıklanması ve YSK’ya verilmesi uygun olur. Anayasayı çiğnememesi ve anayasa ihlali suçu işlememesi gerektiği eksenli anımsatma..

YSK gene de RTE’nin 3. kez adaylığını kabul ederse, yürütmeyi durdurma istemiyle hemen AYM’ye gidilmesi.. Anayasa md. 79 elvermiyor gözükse de, Anayasanın bütünsel olarak sistematik yorumu durumunda YSK kararının denetlenmesinin hukuka uygun olacağı savıyla.

Aynı zamanda hemen AİHM’ne (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘ne) ivedi başvuru.. İç hukuk yollarının Anayasa md. 79 ile tıkandığını savlayarak ve ivedi tedbir kararı isteyerek..

Tırnak boyasında ısrar…
Sandıklarda ıslak imzalı tutanakların mutlaka alınması..
Seçime yüksek oranlı katılımla AÇIK ARA FARKLA RTE’yi geride bırakmak..

Evet… giderler… Paşa paşa giderler… 2019 İstanbul BŞBB seçiminde olduğu gibi.. 13 bin fark 806 bine çıkınca halkın tokadını yiyip oturmuşlardı..

Savaş – çatışma çıkarıp seçimi erteleme.. Anayasa md. 87 yetkiyi TBMM’ye veriyor. RTE böyle bir yola başvurursa, kendi parti gurubuna egemen olamaz… 1 Mart 2003’te olduğu gibi..

Umutluyuz.. Yaşam pahalılığı çoooooooook ağır, çoooooooook yakıcı. Halk bunu yaşıyor.
TEK ADAM diktatörlüğü istemiyor. Kamuoyu yoklamaları hep bu yönde.. Abbas yolcu..

Millet İttifakı hata yapmamalı, TÜRKİYE İTTİFAKI‘na büyütmeli dayanışmayı..

70 dakika süren kapsamlı irdelememizi ve çözüm önerilerini dinlemek için lütfen tıklayın..

https://www.youtube.com/live/X8rbTZxevt8?feature=share

https://fb.watch/itds3TrOYX/

1908’de despot Padişah 2. Abülhamit’i tahttan indiren ve HÜRRİYETİ İLAN EDEN halkımız, 1807’den bu yana 216 yıldır süren demokratikleşme uğraşısını ve başarısını sürdürecektir. Tarihin tekerleği geri döndürülemeyecektir.

20 yıllık AKP/RTE parantezi kapatılacaktır.

Zaman, ULUSAL BİRLİK zamanıdır.

Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır..

Sevgi ve saygı ile. 4 Şubat 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

İNANCIN, AHLAKIN, VİCDANIN VE AKLIN İFLASI…

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

11 Ocak 2023, İzmir

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Vatandaş soruyor :

  • “Hocam, sözde bir tarikat şeyhinin (!) altı yaşındaki kendi öz kız çocuğunu, babası yaşındaki biri ile (HÇ: bir insanla diyemiyorum) evlendirmesi (!!??) konusundaki düşüncenizi öğrenemedik. Kısaca yazar mısınız?”

Çok kısa olarak anlatayım, bu ve benzeri olayları :

1- Böylesi akıl almaz bir davranış dinden, irfandan (aydınlanmadan), izandan (anlayıştan) ve akıldan yoksunluktur. Zır cahillik, kör cahillik yani en büyük aklî (ussal) ve dinsel cehalettir.

2- Ahlaksal (Moral değerler) olarak en büyük, en çirkin ve en utanılacak rezalettir, iğrençliktir!

3- Vicdan bakımından canilik ya da canavarlıktır. Zulümlerin en ağırı ve en katlanılmazıdır.

4- Tarihsel olarak da, Hazreti Hüseyin Efendimizin Kerbela’da aç ve susuz bırakılıp, çoluk – çocuk, masum 72 aile yakını ile şehit edilmesine denk bir vahşettir (yabanıllıktır).

Çünkü inancımıza göre, masum bir insana zulüm bütün insanlığa zulümdür.

Bu zulüm kendisini asla koruyamayacak ve savunamayacak masum bir çocuğa, hem de kız çocuğuna karşı işlenmiştir.

Sözün bittiği yerdir.

Ayrıca zulmü görmezden gelmek ve hele zalimleri korumak yapılan zulme katmerli ortak olmaktır.
==============================================

Dostlar,

Tarihe geçecek bu insanlık utancı yüz karası olay, tarikat – cemaat – tekke – türbe denen pislik yuvalarının (Atatürk‘ün nitelemesi) nelere yol açabildiğinin, böylesi yoz bir kültürün sürdürülmesine ortam hazırladığı ve maskelediğinin, insanın insanlaşmasını engellediğinin, tarifsiz bataklıklara sürüklediğinin…. çok çarpıcı bir örneğidir.

Ne yazık ki asla tekil olmayıp yaygındır.

İktidar sözcülerinin saçmaladığı gibi “siyasetin konusu olmayan münferit hadise” asla değildir.
Doğrudan, tarikatlar koalisyonu AKP politikalarının kol kanat germesi ile olaylanmaktadır (meydana gelmektedir).

AKP = RTE tek adam rejimi bu olaydan politik olarak epey zarar görmüştür, bunun ayrımındadır. Kamuoyuna unutturmak için her gün yepyeni gündem oyunları sergilenmektedir. İmamoğlu’na tuzak, türbanı Anayasa’ya sokma…… gibi.

Asla unutturulmamalı ve yasal – ahlaksal – etik hesabı sorulmalıdır.
Konu gündemde tutulmalıdır. Bu ay içinde ilk duruşma yapılacaktır. Dava kitlesel olarak sahiplenilmelidir.

  • Tarikat – cemaat – tekke – türbe denen pislik yuvalarının, Atatürk‘ün nitelemesine ve eylemine uygun olarak, Devrim Yasaları kapsamında zaten kapalı olması zorunludur. (Anayasa m.174)
  • Bunların dernek, vakıf vb. maskelerle çalışması kesinkes önlenmelidir.
  • 6’lı Masa ve tüm muhalefet bu eksende birleşmeli ve Cumhur ittifakı gericiliğine karşı ortak, kararlı, sürekli yasal eylemler, öneriler üretmelidir. Kamuoyu buna hazırdır. 

Bir de;

  1. İktidarın sözde nass maskesiyle uyguladığı korkunç – yaygın toplumsal YOKSULLAŞTIRMA 
  2. Dış politikada yaşanan sefillik, ulusal çıkarların korunamaması, KKTC’yi yeterince kollayamama, işgal edilen Ege adaları, yalnızlaşma, kimi ülkelerle yoz ilişkiler..
  3. Kasıtlı olarak, Ulusu yeniden Osmanlılaştırmak için ülkemize doldurulan 10 milyon dolayında büyük çoğunluğu donanımsız, Türkçe bile bilmeyen yabancı…
  4. Korkunç yolsuzluklar, eklenen siyasal cinayetler, uyuşturucu mafyası..
  5. İktidarın OLASI SEÇİM HİLELERİ… ve alınacak önlemlerde ısrar.. örn. parmak boyası..

Bu 5 konu gündemden düşürülmemeli. Bunlar AKP = RTE‘nin yumuşak karnı.
Bunlar konuşulmasın diye sürekli gündem oyunları masaya sürülmekte..

Tek hedef, AKP=RTE iktidarını seçimde sandığa gömmektir,
ULUSAL BİRLİK tek ve en etkin yoldur!

Sevgi ve saygı ile. 11 Ocak 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik    

 

Bir aç tavuk rüyası

Ege Cansen
cansen@sozcum.com

SÖZCÜ, 09 Ocak 2022

Türkiye ekonomisi, “faizi indirerek, enflasyonu düşürme” gibi yanlış bir tutum yüzünden hak etmediği kadar yükselen bir enflasyonla karşı karşıya kaldı. Endişem, bunun bir iktisadi krize dönüşmesidir. Ekonomik krizlerin standart tanımı, milli gelirin (GSYH) azalması ve işsizliğin artmasıdır. Bu tanıma göre Türkiye’de şu an bir ekonomik kriz yoktur. (AS: ULUSAL GELİR DÜŞÜYOR, İŞSİZLİK ARTIYOR!!))) Ama Türkiye’de, “Türk’ün, Türk Lirası’ndan kaçması”ndan doğan finansal bir kriz vardır. Bu kaçış “kur korumalı TL mevduat”a rağmen durmayabilir. Çünkü kriz, güven krizine dönüşmüştür. Yaşanan süreç bir enflasyon-devalüasyon sarmalıdır. Yani enflasyon devalüasyonu, devalüasyon da enflasyonu beslemektedir. Devalüasyon kelimesinden rahatsız olanlar, buna TL’nin değer kaybetmesi diyebilir. Tek para birimli ülkelerde, enflasyonla mücadelenin bilinen yöntemi, merkez bankalarının faiz artırması ve para miktarını daraltmasıdır. Faiz yükselmesi, sermayenin fırsat maliyetini artırır. Sermayenin fırsat maliyeti artınca, düşük getirili yatırımlardan vazgeçilir. Düşen yatırım hacmi, ekonomik faaliyeti daraltır. Daralan ekonomik faaliyet sebebiyle, istihdam ve gelirler azalır. Azalan gelirler dolayısıyla, mal ve hizmet talebi düşer. Talep düştüğünden, firmalar daha da fazla satış kaybetmemek için fiyat artırmaz, iş arayan çoğaldığından, ücretler düşer. Böylece aslında bir “fiyat-ücret” sarmalı olan enflasyon yavaşlar ve durur.

ÇİFT PARALI TÜRKİYE’DE ENFLASYONLA MÜCADELE

Türkiye ekonomisi bize benzer pek çok ülke gibi “çift paralı”dır. Bu paralardan ulusal olanı alışverişte ve kısa vadeli ödemelerde kullanılır. Diğeri ise “ölçü birimi”, “servet saklama aracı” ve “uzun vadeli borçlanma parası” olan dövizdir. Ulusal para dövizin işlevlerini yerine getiremez. Döviz kıtlığı başlayınca ülke parasız kalır ve kriz çıkar. Türkiye dış borçkoliktir.  Nasıl alkolikler, alkol bulamayınca krize girerse, Türkiye de dış borç bulamayınca krize girmektedir. Geçmişte yaşanan krizler, bizi “alkole/dış borca” alıştıran meyhanecinin (Londra bankerleri ve IMF diye okuyun) yeni dış borç (alkol) vermesiyle sonlanmıştır. AKP, tam anlamıyla bir “dış borçkolik” bir ekonomi yaratmıştır. Çünkü, gayri-iktisadi gösteriş yatırımlarıyla halkı büyülemek ve itibardan tasarruf etmemek istiyordu. Devletin müstakbel TL gelirlerini temlik ederek (yap-işlet-devret) ileriye dönük dövizli yükümlülükler yarattı. AKP’nin, AB ve ABD ile arası bozulduğundan, onlar da borç parayı (alkolü) kısmıştır. Katar’ın gücü bu boşluğu doldurmaya yetmemektedir.

TÜRKİYE’NİN SORUNU CİDDİ AMA DURUMU VAHİM DEĞİLDİR

  • Türkiye’nin reel ekonomisi, çökmüş veya güçsüz kalmış değildir.

Üstelik müzmin “cari açık” sorunu operasyonel olarak çözülmüştür. Ama halkın birikimini döviz veya altına bağlama ve hatta yurt dışında tutma tercihi yüzünden “döviz açığı” devam etmektedir. Dış borç stoku ve bu stokun döviz cinsinden yüksek faizle çevrilmesi yüzünden, döviz sıkıntısı artarak sürmektedir. Canım sıkılırken aklıma şöyle bir çıkış yolu geldi: Belki de bizi  yakından izleyen AB ve ABD’nin “derin devletleri” Türkiye’nin ekonomik olarak çökmesi bize de zarar verir noktasına gelmiştir. Bir de bakarsınız, AKP istemeden IMF’nin uyarısıyla, AB ve ABD’nin merkez bankaları, nihayetinde kendilerine de yararı olacağı için Türkiye kağıtlarını “tahvil alım” sepetine dâhil eder. Bu suretle kriz pat diye biter.

Son söz: Mesela dedik.
========================================
Dostlar,

Yazının başlığına dönelim mi : “Bir aç tavuk rüyası“..

Mustafa Kemal’imin TAM BAĞIMSIZ Türkiye’si ne durumlara düşürüldü!

Özellikle 2002’de bu yana 19+ yıldır tek başına iktidar olan ve TBMM’de hep çoğunluğa sahip, etkili bir muhalefet ile karşılaşmamasına karşın AKP = RTE yönetiminde..

Hızla bu iktidardan kurtulmak gerekiyor..

Ulusal Birlik ile..

Sevgi ve saygı ile. 09 Ocak 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik     

 

Dersim Tartışmaları.. / Tunceli-Dersim Debates..


Dersim Tartışmaları.. 

Dostlar,

“Dersim tartışmaları” hakkındaki 5 sayfalık kapsamlı yazımızı,
içeriden biri, bir Dersim’li – Tunceli’li olarak dikkatinize sunuyoruz.

Sorun ciddi, nazik ve kritiktir.

Bu bakımdan son derece özenli bir dil kullanılmıştır.

Herkesin ama herkesin son derece yapıcı ve sorumlu davranması gereği çok nettir.

Bu makalemizi okumak için lütfen erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

Dersim_tartısmalari_30.5.12

Sevgi ve saygı ile.
30.11.11, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

************************************

Dostlar,

Maalesef, yerli ve yabancı “iyi saatte olsunlar”, gene sütre gerisinden ve berisinden körüklemekle meşguller..

“Siyaset” denen gerçekte soylu uğraş bu denli mi kirletilebilirdi?
İç – dış politikada tıkanınca zaman kazanma, prim devşirme adına etik ve erdemden
bu denli mi yoksun davranılabilir?

Vıcık vıcık siyaset – siyasetçi Türkiye’nin hangi derdine deva olacaktır?
Tam da tersine ek ve karmaşık sorunlar doğurmaktadır kökü dışarıda AKP siyaseti..
12 yılı geçti bu partinin tek başına siyaseti.. Ülkenin hangi köklü sorununu
köktenci, akla uygun – ülke çıkarlarıyla örtüşük olarak çözdü?
Alevi – Bektaşi inancını utanmadan sömüre sömüre zamana oynadı.
Tek bir eylem yeter not vermeye :

  • Zorunlu din dersleri AİHM kararına karşın neden kaldırılmıyor?
    Cemevleri neden ibadet yeri değil?
    Laik – seküler düzene – yaşama neden sürekli balta darbeleri indiriliyor?

Temel ve ivedi sorun bunlardır..  Acı acı güldüren Dersim popülizmi değil!

3 yıl önce 30.11.2011 günü yayımladığımız

DERSİM TARTIŞMALARI başlıklı 5 sayfalık yazımızı, o toprakların bir bireyi,
çok ağır travmanın doğrudan sonuçlarını yaşamış ve yaşayan biri olarak,
bir kez daha paylaşmak istiyoruz..

Okumak için lütfen tıklar mısınız??

Dersim_tartısmalari_30.5.12

Ulusunun öğretmeni Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Paşa‘ya saygıyla..

Sevgi ve saygı ile.
25 Kasım 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

KEMALİZM’in İNSANCIL ULUSALCILIĞI ve BATI EMPERYALİZMİNİN SÖMÜRGEN-BÖLÜCÜ-KANLI ETNİK MİKRO-MİLLİYETÇİLİĞİ

Kemalizm’in_insancil_ulusalciligi_Bati_emperyalizminin-kanli_mikromilliyetciligi_13.6.12

ADD 12. Genel Kurulu’nun Ardından.. / Remarks Following General Assembly of Association for Ataturk’s Ideology

ADD 12. Genel Kurulu’nun Ardından..

Prof. Dr. Ahmet Saltık
Ankara Üniv. Tıp Fak.
Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
www.ahmetsaltik.net

Dostlar,

Çok coşkulu bir genel kurul geçirdik.
Dileğim ADD’nin bu süreçten güçlenerek çıkmış olmasıdır. Gözlemim de budur.
Bir Cumhuriyet kadınının, emekli Danıştay Başkan Vekili / Başsavcısı gibi yüksek sıfatı olan aydın
ve yürekli bir hanımefendinin, Tansel Çölaşan’ın ADD başkanlığı, Cumhuriyet devrimlerinin ürünüdür ve
çok kıvanç vericidir. Bana çok keyif veriyor.. Divan da bir “kadın”ın yönetimindeydi,
kadroda da epey “kadın” arkadaşlarımız var..

Kadınlarımız meş’um (lanetli) gidişe el koyuyorlar galiba.. Ne güzel!
Hiçbir göreve aday olmadığımız biliniyor. Ama verilecek her görevin neferi olduğumuz da..
Ünvan, rütbe vb. istemeden, aramadan..

Gazi Kurtuluş savaşımızı “Sine-i millette ferd-i mücahit” olarak hiçbir ünvanı, sanı olmadan,
üstelik boynunda idam fermanı ile yürütmedi mi?

Bütün Örgütü kutlamak gerekir. Başarı tüm özverili ADD emekçilerinindir.

Yönetim elbette yapıcı biçimde eleştirilecektir ama öneri de sunarak.
Asla yıkıcı olmadan.. Koşullar çoook ama çooook ağır, kritik.. Tek reçete ULUSAL BİRLİK!

Bir dahaki seçime dek koşulsuz şimdiki kadronun vargücümüzle arkasındayız!

Sayın Bayan Çölaşan ve çok değerli takım arkadaşlarına gönülden başarı diliyoruz ve
hep ama hep birlikte olacağımızı açıkça ve koşulsuz belirtiyoruz.

* * * *

Dostlar,

Sonuç bildirisinin yazılması için Genel Kurul bizleri onurlandırarak görevlendirdi. ADD (ve bizim)
web sitesinde yer alan bildiri metninin altında öbür çok değerli 4 arkadaşımın da imzası görülüyor.
Bizim metnimizde şöyle bir tümce de vardı :

 “Açıkça sormak isteriz ki; ülkesinin bölünmesini net biçimde içeren resmi haritaların yayınlandığı bir küresel oyunda Eşbaşkan olmak, sözcüğün en açık anlatımıyla VATAN HAİNLİĞİ değil midir?”

Genel Kurulumuz (Divana verdiği yetki ile) bu tümceyi uygun görmedi.. Elbette saygı ile karşılıyoruz..
Fakat ben kendi adıma bu soruyu sormak istiyorum, yanıtını da çook ama çoook merak ediyorum :

Tayyip Bey Anayasa Mahkemesi’nde partisinin kapatılma davasında BOP Eşbaşkanlığı görevini yadsıdı
(gerçek dışı bildirimde bulundu!). Suç değil idi ise, sorun yaratmayacak idi ise niçin yadsıdı?

Sorun olacak idi ise neden görev aldı? Açık açık neden savunmadı eylemini Yüce Mahkemede ?
Oysa Ulusal Kanal’da görüntülü-sesli kayıtlarını izliyoruz.. 34-36 kez Eşbaşkan olduğunu kendi ağzıyla söyledi. Bu kayıtlara Tayyip beyin bir itirazı olmadı.. Olamaz ki! Kanıtlı..

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ne yapar bilmiyoruz.. Ama bir şey yapmadığını görüyoruz..

*****

Sevgili AKP’liler,

Bu çok açık ve kritik bir kırılma noktasıdır.. Tarihte acı örnekleri vardır.

Ülke ve Ulus adına hazmedilmesi ve kabulü asla ve asla olanaklı değildir.

Bir ülkeyi yöneten insan, ülkesinin bölünmesini hedefleyen haritalar apaçık orta yerde iken,
bu haritalar BOP kapsamında ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde yayınlanırken, NATO toplantısında
İtalya’da Türk subaylarına gösterilirken.. orada eşbaşkan olamaz!

Bunun 2 açıklaması vardır :

1. Çok ağır gaflet-dalalet
2. Hıyanet..

Zırva tevil götürmez.. Mızrak da çuvala sığmaz.. Tersine örnek gösterilemez..

Türkiye bir akıl tutulması yaşıyor.

Basın ve yargı kuşatılmış.. Konu gündeme taşınmıyor, tersine unutturuluyor.
Ama bu tablo herhalde sonsuza dek sürmeyecek..

12 Eylül sürdü mü?? Hitler, Cromwell, Franco, Mübarek… rejimi sürdü mü? Hatta 28 Şubat !?
Tayyip beye uzun ömür dileriz, Kenan Evren gibi 90′lı yaşlarında da olsa bu ağır eyleminin hesabını yargıda mutlaka verecektir.. Olmadı gıyabında yargılanacaktır.

Yenilir yutulur tarafı olamaz bu BOP EŞBAŞKANLIĞININ..

Bir Toplum Hekimliği Uzmanı olarak Hekimce tanımızı (teşhisimizi) söyleyelim :

Bu, bir toplumun akıl tutulmasıdır;

* halkın kollektif illüzyonudur,
* kitlelerin realiteden koparılmasıdır,
* sosyal dissoyatif sendromdur..

Çıplak söyleyelim : SOSYAL ŞİZOFRENİDİR!

CIA operasyonudur..

Görevimiz halkımızı bu patolojik tablodan çekip çıkarmaktır.
Bunun yol ve yöntemlerini bulmaya, içinde bulunduğumuz tablo bizi mahkum kılıyor.
Dolayısıyla çözüm bu mahkumiyetten doğal olarak ve kaçınılmaz biçimde (diyalektik!) doğacaktır.

Bu arada yine de dileyelim :

Sn. Erdoğan bir an önce bu görevi (hangisini isterse??) bırakmalıdır.
Bu kez de, bu koşulla iktidar yapıldığı için ABD desteğini yitirecektir ve
iktidarda kalma olanağını yitirecektir..

Kırk satır mı kırk katır mı??

Sanırım dünyanın en zorda adamı Tayyip bey olmalı.

Yine de zararın neresinden dönülürse kârdır; ata sözüdür..

*****

Türkiye kadim bir ülkedir; bu zincirleri er geç kırar; AYDINLIK hep ama hep kazanır..
Ama sorumlularının, başta Tayyip bey ve Abdullah Gül, onlara gözü kapalı, koşulsuz destek veren
AKP siyasal kadrolarının faturası giderek ağırlaşır, altından kalkılamaz duruma gelir.
AKP’ye milyonlarca oy veren necip halkımız da elbet derin uykusundan uyanacaktır, uyandırılacaktır.

Sayın Başbakan, Sayın Gül, sevgili AKP’liler..

Lütfen biraz sağduyu, sağduyu, sağduyu..

Bunları size yaşı 60′a gelmiş, 36 yıllık bir hekim ve 17 yıllık bir tıp profesörü olarak içtenlikle
ama derin kaygı ile yazmaktayım.

 Mazlum bir ulusun, 80 milyon insanın yazgısı elinizde..

Çok ağır vebal altındasınız; ah almayınız, almamalısınız, altından kalkamazsınız.
Vicdanınıza tarihsel vebalin hesabını veremezsiniz, ruhsal apseleriniz sizi bitirir..

Duyuyor, görüyor musunuz, hissediyor musunuz ????

Yoksa ???

Sevgi ve saygı ile.
12 Haziran 2012, Ankara

Prof. Dr. Ahmet Saltık
Ankara Üniv. Tıp Fak.
Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
www.ahmetsaltik.net

19 Mayıs 1919 Kuvayı Milliye Ruhu ve Günümüz

19_Mayis_1919_kuvayi_milliye_ruhu_ve_gunumuz

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün sözleri..

Ataturk’un_sozleri