Etiket arşivi: TÜRKİYE SORUNLARI dizisi

BİLGE İNSAN

BİLGE İNSAN 

Suay Karaman 

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Ülkemizin yetiştirdiği saygın siyaset insanlarından, gerçek Atatürkçü Ali Nejat Ölçen’i, 16 Kasım 2020 tarihinde yitirdik. Özünde, sözünde değerli bir yurtsever, seçkin ve bilge insandı. Ülkemizin ve toplumun çıkarlarını büyük bir özveriyle ömrünün sonuna kadar savunan Ali Nejat Ölçen’i sevgi ve saygı ile anıyoruz, ışıklar içinde uyusun.

4 Haziran 1922 tarihinde Amasya doğan Ali Nejat Ölçen, İTÜ’den İnşaat Yüksek Mühendisi unvanıyla mezun olarak çalışma hayatına atıldı. 1960 yılında, askerlik görevini yaptığı sırada yeni kurulan olan Devlet Planlama Teşkilatı’na uzman olarak atandı. Devlet Planlama Teşkilatı’nda Tetkik ve Tahlil Şubesi Müdürü, Araştırma Dairesi Başkanlığı yaptı ve Müsteşarlık Müşavirliği görevinde bulundu. Turizm Koordinasyon Kurulu Merkez Proje Müdürü olarak görev yaptı. 1962 yılında Birleşmiş Milletler bursuyla Almanya’da Kiel Üniversitesi’ne ekonomi eğitimi için gönderildi ve Matematiksel Ekonomi ihtisasını tamamladı. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nde “Nüfus Sorunu ve Toplum Sağlığının Ekonomik Etkileri” adlı teziyle doktorasını tamamladı ve 1972 yılında Hacettepe Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1973-1980 yılları arasında iki dönem Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili seçilerek parlamentoda görev yaptı. 1976-1978 yılları arasında Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilliği görevini sürdürdü. Grup başkanvekilliği görevi sırasında daima doğrulardan yana, eğilmeyen tavrı ve yerinde çıkışlarıyla dikkatleri üzerine çekti.

8 Mart 1982 tarihinde değerli eşi Makbule Ölçen (1927-2015) ile birlikte kurdukları ‘Zihinsel Yetersiz Çocukları Yetiştirme ve Koruma Vakfı’ (ZİÇEV), binlerce özel gereksinimli çocuğa eğitim ve iyileştirme (rehabilitasyon) hizmeti sunarak, onların kapalı kapılar ardından dış çevreye açılmalarını sağlamıştır. Ülkemizin “Zihinsel Engellilik” alanında gösterdiği ilerleme, bu alanda yapılan ilklerin hepsi, yılmadan usanmadan büyük bir özveriyle çalışan Ölçen Ailesinin önderliğinde gerçekleşmiştir. Bugün 14 şubesi olan vakıfta, 1500’den fazla zihinsel yetersiz çocuk eğitim almaktadır. Bu süreç, Makbule Ölçen’in yazdığı Özürlüler Yokuşu (2005) kitabında ayrıntılarıyla anlatılmaktadır.

Ali Nejat Ölçen, 12 Eylül 1980 darbesinden sonraki yıllarda yazarlığa ağırlık verdi ve yazdığı sayısız makalenin yanı sıra kitapları da ilgiyle okundu. Yapı Acısı (1958), Türkiye’de Plân Sonrası İktisadi Durgunluk ve Sebepleri (1964), Akselerasyon Prensibi ve Türkiye’nin Makro-Ekonomik Hedefleri (1966), Türkiye’nin Endüstrileşme Sorunu (1969), Halk Sektörü (1974), Demokratik Sosyalizme Giriş (1976), Faşizm Millet Meclisinde Yargılanıyor (1977), Osmanlı Meclisi Mebusanı’nda İttihat ve Terakki Zorbalığı ve Siyasal İşkenceler (1982), İslam’da Karanlığın Başlangıcı ve Türk İslam Sentezi (1991), Özürlüler Hukuku (1991), Karl Marx ve İngiliz Emperyalizmi (1992), Ecevit Çemberinde Politika – Politika Çemberinde Ecevit (1995), Devlet Yokuşu (1996), Kemalizm’in Ekonomisi (1997), Kendini Yok Eden Osmanlı (2006) kitapları, güzel bir Türkçeyle yazılmış bilgi kaynaklarıdır. Babası emekli albay Mehmet Arif Ölçen’in (1893-1958) Çarlık Rusya’sındaki tutsaklık anılarını Vetluga Irmağı (1994) adıyla yayına hazırlamıştır.

Bunların yanında 1994 yılından itibaren iki ayda bir tek başına hazırladığı “Türkiye Sorunları” adlı kitap dizisini yaşamının son dönemine kadar aksatmadan yayımladı. Benim de yazarları arasında olduğum Türkiye Sorunları kitap dizisi öğretici, ufuk açıcı içerikleriyle olağanüstü bilgi hazinesi görevini yerine getirmektedir. Türkiye Sorunları kitap dizilerinde özenle hazırlanan yazılarla, tarihi belgelere yer verilerek, güncel sorunlara eleştirel bir gözle bakılmakta ve bazı konularda araştırmalar sunulmaktadır.

TBMM’nin eski parlamenterlere uyguladığı ek ödemeyi Anayasa Mahkemesi’nin yürürlükten kaldırmasına karşın bu ek ödeme, çeşitli yöntemler uygulanarak sürdürülmüştür. Ali Nejat Ölçen bu ek ödemeyi, Türkiye Sorunları kitap dizisinin yayın ve ulaşım giderlerini karşılayan bir araç olarak kullanmıştır. Böylece bu kitap dizisini binden fazla kişiye ücretsiz olarak göndermekteydi. Daha çok okuyucu kitlesine ulaşmak ve kitap dizisindeki görüşlerin toplum tarafından irdelenmesine olanak sağlanması için web sitesi de kurulmuştur.

Babamın fikir arkadaşı olan, benim de yakından tanıyıp dost olmakla onur duyduğum, övündüğüm Ali Nejat Ölçen, her zaman yeni bilgiler öğrendiğim ve beni derinden etkileyen bilge insandı.

2005 yılında eşi Makbule Ölçen’e yazdığı şiirde şöyle sesleniyordu:

“Bir yastıkta kocayın dediler mi bize
O sözü yakıştıramadık kendimize
64 yıl bir yastıkta kocamadık
Genç kaldık.
Yazgımızı getirdik dize
Yazgımız; onu da biz yarattık
Dünya malını bir yana attık
Ağacı, taşı toprağı ve kuşları sevdik
Düz yolu değil yokuşları sevdik
Sevgiye aşıktık
Birlikte yokuşları aştık.
Sevgimiz başkadır bizim, başka
Biraz da benzer ilahi aşka
Makbule Ölçen, sevgili karım
Öteki dünyada da seninle varım.”

Şimdi sevgili eşinin yanına kavuştu, büyük emek harcayarak yetiştirdikleri küçük oğulları Demir Ölçen’in (1953-2013) yanına kavuştu. Huzur içinde uyusunlar hep birlikte. Büyük oğulları Dumrul Ölçen’e bu acıya karşı direnme gücü diliyorum. Ne mutlu bizlere ki, böyle üretken ve değerli bir aileyi yakından tanıdık.
(Azim ve Karar, 23 Kasım 2020)

=======================================
Dostlar,

Dr. Ali Nejat Ölçen, bizim de yakın dostumuzdu.
Katıksız bir Kemalist idi.
Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkez Yönetim Kurulunda 2004-2006 döneminde birlikte çalıştık. Sonrasında TÜRKİYE SORUNLARI dizisinde 2 ayda bir çıkan kitapçıkta çok sayıda yazımıza yer verdi. Yazdığı kitaplardan bize bir demet armağan etti.
Tanıdığımız en zeki ve entellektüel insanlardan biriydi.
O’nu çoook özleyeceğiz..

TÜRKİYE SORUNLARI dizisi 95. sayıda yayınlanan bir yazımız aşağıdaki başlığı taşıyordu (üstünde tıklanarak okunabilir) :

İslam’da Reform Zorunluluğu 

Türkiye size şükran dolu, saygın insan Ali Nejat Ölçen, duyuyor musunuz???


Saygı ve minnet ile. (29.11.2020)

Dr. Ahmet SALTIK

ÇANKAYA’YI GÖREVE ÇAĞRI


Dostlar,

Cumhuriyetimizin Ağabeyi, 1921 doğumlu bilge insan
Dr. Müh. Ali Nejat ÖLÇEN’in aşağıdaki ders gibi yazısını paylaşmak istiyoruz.

Kendisine son derece değerli çabaları, engiiin mi engin deneyim ve birikimlerinin imbiğinden geçirerek yazdığı birbirinden değerli makaleleri için şükran borçluyuz..

Daha uzun yıllar sağlık ve onurla sürdürmesini dileriz 16. yılındaki
TÜRKİYE SORUNLARI dizisini.. Her 2 ayda bir düzenli yayın, karşılıksız adrese postalama ve de web sitesinde yayımlama.. Dostlara tam bir entellektüel ziyafet..

Aşk olsun Sayın Üstad Ali Nejat Ölçen.. aşk olsun size!

Abdullah Gül duyar mı ki?
Gereğini yapar mı ki?
En azından kendi geleceğinden korkarak, Divan-ı Harp’ten korkarak;
gözünü hırstan karartmış ve sağduyudan kopmuş, BOP eşbaşkanlığı oyuncağı olmuş siyasal iktidarı ve başını birazcık da olsa frenler mi ki??

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 4.6.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==============================

ÇANKAYA’YI  GÖREVE ÇAĞRI

portresi

Dr. Müh. Ali Nejat ÖLÇEN

Başbakan R.T. Erdoğan’ın BOP’un eşbaşkanı ol­du­ğunu açıklaması ve
bu­nunla yetinmeyip bize bir görev verildi de­mesi, Habur’da çadır mahkeme­sinin kurul­ması ve içeri­ğini kimse­nin açıklamadığı Kürt Açılımı tasarımı, Misak-ı Milli sınırla­rımızın ku­şattığı ülkemizde alt kimlik üst kimlik deyimlerinin tartışılması ve
Ana­yasa’dan “Türk” sözcüğünün çıkarılması önerilerinin ikti­dar ve hatta muhale­fet parti sözcülerinden işi­tilmesi, T.C.’ye karşı du­yulan hın­cın, iktidar parti­sinde
hoşgö­rüyle karşılanması, ulusumu­zun, devleti ve  coğrafyasıyla karma­şaya (kaosa)
sü­rüklen­mesine neden olurken; Çankaya çekingen, sessiz ve önlem­siz kalabilmektedir!

O nedenledir ki, ülkenin içine sürük­lendiği karmaşa­nın baş sorumluların­dan biri
R.T. Erdoğan ise öbürü de Cumhurbaşkanı seçilen Sn. Abdullah Gül’dür.
Bu so­rumluluğun en önemlilerini ta­rihe not düşmek ama­cıyla açıklamayı görev
biliyo­rum:

Abdullah Gül, Anayasa’nın kendisine verdiği göre­vin gereğini bugüne dek yerine getirme­miştir. Kendisi Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başko­mutanı’dır ve Türk Si­lahlı Kuv­vetleri’nin ülkemizi savunması gü­cünden yoksun bıra­kılma­sına karşın
sessiz kalabilmiştir.

Ne ya­zık ki, Çan­kaya’nın gözleri önünde TSK, bu gücünden ve yetene­ğinden
yok­sun bırakıldı. Dış güçlerin Misak-ı Milli sınırlarımızın kuşattığı coğraf­yamızı böl­meyi ve gelip yerleşmeyi amaç­layan  tasarımı­nın silahlı görevlisi PKK,
“gerilla savaşı” uygulamaya baş­ladı.

  • PKK bir terör örgütü değildir; 
    Anadolu’muza yerleş­meyi amaçlayan emperyalizmin milis gücü­dür

Bunu görmesi gereken ilk kişi Çankaya’daki Sn. Abdullah Gül ol­ma­lıydı. PKK’nın silah bırakacağını sanmak ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini küçük düşü­rerek  pazarlık
masa­sına otur­maya boyun eğ­mek ilkin Çankaya’da tepkiyle karşı­lanmalı, Sn. Abdullah Gül, Ba­kanlar Kurulunu toplayarak bunun hesa­bını sorma­lıydı.

  • Hatta Başbakan R.T. Er­doğan’ı görev­den almalı 

hatalardan ders almasını bilen bir başka hükü­metin kurulmasını sağla­malıydı. Çünkü o, Ana­yasa’nın 104. maddesine göre “Tür­kiye Cumhuriyeti Dev­leti’nin başı­dır ve devlete sahip çıkma­nın birincil sorumlu­sudur. Öylesi so­rumluluğun id­raki içinde olmak başta gelen gö­revi olma­lıydı.

 2.    Anayasa’nın 104. maddesinin “b” bendi Cum­hurbaşka­nına  “ya­bancı devletlere Türk Dev­leti’nin temsilcisini göndermek “yetkisini verme­sine karşın, Sn. Abdullah Gül, bu yetkisini de kul­lanmamıştır. Atlantic Council’de hazır­lanan bir raporda, “Anayasa’dan Türk sözcüğünün çıkarılması ve de  Abdullah Öcalan ve kadrosu için af çıkarıl­ması” koşullarına yer verildiği ve R.T. Erdoğan’ın başbakanlı­ğında ülke bütünlüğünü zedeleyecek bu tasarımı uygula­maya koy­ması, kamuoyuna bunu benimsetmeyi amaçlayan “Akiller” adın­daki grubu görevlendirmesine karşın  toplumda uyanan kitle­sel tepkiler Çankaya’da Sn. Abdullah Gül’ü ne­dense ilgilendirmemiştir. Oysa ABD’ye Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir temsilcisini göndere­rek onu, Atlantic Council’in 2009 yılında hazırla­nan ve ABD baş­kanı Obama’ya su­nulan o (menhus) raporun iki ülke ara­sındaki ilişkileri zedeleyeceğini söylemekle o temsilciyi gö­revlendir­meliydi. Tür­kiye Cumhuriyeti Dev­letine sahip çıkmanın temel ko­şulla­rından biri de budur. Bu koşul Çan­kaya’da ihmale uğ­ramış­tır. 

3.  Anayasa’nın 104. maddesinin “a” bendi Cum­hurbaşka­nına “seçim­lerin
yenilen­mesine karar verme” yetkisini ta­nımıştır. Ülkemizin ulus-dev­let-coğrafya bütün­lüğünü onarılamaz biçimde yok oluşa sürükle­yen karar ve uygula­maların
so­rum­luluğunu AKP iktidarından geri almak da Çankaya’nın görevleri arasındadır. Ulus-dev­let-coğrafya bütünlüğünü tehlikeye sürükleyecek karar ve uygulamalara yeni Ana­yasa ile hukuksal  palto giydiril­diği kuşkusu kamuoyunun zihnini kur­calamaya ve önlem alma bilincini uyarmaya başlamıştır. Bu girişimin bir süre sonra polis copu ve biber gazı ile önlenemeyecek boyut­lara tır­manması kaçı­nılmaz olabilir. Böyle bir durum, olası iç savaş koşul­larının da do­ğuşuna yol aça­bilir. Emperyal güçlerin böylesi bir planı olup ol­madığını Çankaya’nın bilmesi ve önlem al­ması başta gelen görevlerinden biridir. 

Bugün bu gö­revin de ihmale uğradığını görüyo­ruz.

İsrail devlet başkanı ile dostluk ilişkilerinin kısa sürede düşman­lığa dönüşümü­nün nedeni Baş­bakan R.T. Erdoğan’ın BOP eşbaşkanı olarak kendisine verilen görevin nedenine yönelik kuşkuların kamu vicdanından silinme­sini sağla­mak da Çankaya’nın görevi idi. O ne­den­ledir ki:

Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde üç bombanın patlaması, aslında Su­riye’deki iç savaşa müdahil olmayı öngören yan­lış politikaya karşı bir uyarıdır ve devamını beklemek
yanlış kestirim olmayabilir. Çan­kaya AKP iktida­rının ve onun genel baş­kanı olan Başbakan R.T. Erdoğan’ın BOP eşbaşkanlı­ğından istifasını istemeli ve Suriye’deki iç savaş karşısında tarafsız kalarak, sığın­macıların en kısa sü­rede
sınır dışına itilmesini sağlamalıdır. Çünkü Çan­kaya, Tür­kiye Cumhuri­yeti Dev­leti’nin başıdır ve
Tür­kiye Cumhu­riyeti Devleti, ulusu ile birlikte kendi coğraf­ya­sında “beka” soru­nunu ya­şamaya başla­mıştır. Bu so­runa Devlet sahip çıka­mazsa
ulus sahip çıkacak­tır,

Tep­kilerin kitleselleşmesi bunu gösteri­yor. Sessiz ve umur­samaz kalan yetkilile­rin ilerde nasıl suçla­nacağını bugün hiç kimse bile­mez. Türkiye Cumhuriyeti Dev­leti ve Türk Milleti düzenli ve uyumlu çalışmaktan uzaklaştırılmıştır ve umarsız karmaşaya sürüklenmektedir. Anayasa’nın 104. maddesi uyarınca Çankaya bu gidişe “dur” demek ve gereğini yerine getirmekle görevlidir. O nedenle Çankaya’yı varoluşunun nedeni olan bu temel görevi yerine getirmeye çağırıyoruz. Bugün uyanan kitlesel tepkiler bu çağırıyı uyaran ulusal istencin (iradenin) ta kendisidir.

Saygılarımla. 4.6.13