Etiket arşivi: Türkiye Öğretmenler Sendikası

EZAN SESİNDEN RAHATSIZ OLMAK!

Zeki Sarıhan

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

EZAN SESİNDEN RAHATSIZ OLMAK!

1991 yılının Ağustos ayında bir gün, yıllarca Almanya’da kalıp ülkeye dönmüş bir yazarımızı, Ankara’da kalmakta olduğu Seyranbağları’ndaki evine ziyaret ettim. Türkiye’ye dönmekten memnun olup olmadığını sorduğumda “Memnunum ama şu Ezan sesleri de olmasa!” diye cevap verdi.

Bu söz garibime gitti. “Hocam, dedim, Almanya’da da çan sesleri duymuyor muydunuz?”

“Çan sesinden rahatsız olmuyorum ama Ezan sesinden rahatsız oluyorum” dedi.

Öğretmen Dünyası’nın yazı kurulunda haftalık çalışmalarımızı birbirimize aktarıyorduk. Bu ziyareti ve yazarımızın sözlerini yadırgadığımı arkadaşlara da anlattım. Onlardan bir itiraz gelmedi. Demek ki her aydın onun gibi düşünmüyordu. İyi ki de düşünmüyordu.

Sözünü ettiğimiz yazarımız bir burjuva aydını değildi. Köyden yetişmiş, Köy Enstitüsü mezunu, TÖS’lü öğretenlerle birlikte Türkiye Öğretmenler Sendikasının kurucu ve yöneticilerindendi. Köy gerçeğini anlatan ve yoksulları kayıran kitaplara da imza atmıştı.

Onun bu özellikleri Ezan’la ilgili rahatsızlığını daha da anlamlı kılıyor. Halkla bağları olmayan, halk gibi yaşamayan ve halk için “Ne halleri varsa görsünler” diyen bir burjuva aydını olsaydı be sözleri üzerinde durulmayabilirdi. Ama halkın önünde yer alarak onun sömürü ve baskıdan kurtulmasını isteyen bir aydının böyle düşünmesi, ülkemizde aydın-halk ilişkileri hakkında da ipuçları veriyor.

Bu konuyu fena halde dert edinmem nedeniyle epey yazı yazdım :

  • “Laikliğe Halkın Penceresinden Bakmak”,
  • “Aydınlar İslam’la Barışmalıdır”,
  • “Aydınlar İslam’la Niçin Barışmalıdır?”,
  • “Aydınların Dinle İmtihanı”,
  • “Deist, Ateist, Sosyalist”, Dinden Çıkmak Derde Çare Değil”

    başlıklı yazılarım bunlardan bazılarıdır.

Bir devrimci aydının “İslam’la barışması”nı, gericilikle barışması olarak anlamak doğru değildir. İslam’la barışmak, kendi halkıyla barışık olmak anlamına gelir. Ne yazık ki, Tanzimat’tan beri yetişen aydınlarımızın en belirgin özelliği, geri kalmışlığımızı İslam’a yüklemeleridir. Her ne kadar bunların bir kısmı, halkın mücadelesinin yükseldiği dönemde sosyalizmi benimsemişlerse de, emekçilerin mensup olduğu dinle aralarına uçurumlar koymaya devam etmişlerdir.

Bu sorun aynı zamanda “devrimciler neden halkı sıkıca kavrayıp onları bir devrime götüremediler?” sorusuna verilecek cevaplarla da ilgilidir.

Kaba bir materyalizm, din karşıtlığına dayanır. Diyalektik ve tarihsel materyalizm ise dinin hangi ihtiyaçlardan doğduğunu, nasıl evrildiğini ve bugün milyarlarca insanın neden bir dinin mensubu olduğunu araştırır. Dinler, millî kimliklerin göz ardı edilemeyecek bir bileşenidir.

Hristiyan dünyasında çan sesi duyan bir sosyalist, nasıl koşa koşa kiliseye ibadete gitmiyorsa ve gitmek zorunda değilse, Müslüman Dünyasına mensup bir sosyalistin de Ezan sesi duyunca camiye gitmesi veya evde namaza durması beklenemez. Ekim Devrimi döneminde “Müslüman komünist” diye bir kavram vardı. Ondaki “Müslüman” da kültürel bir kimliğe vurgu yapıyordu. Bir sosyalistin halkının inanç değerlerine karşı kılıç sallaması onu halktan soyutlar.

Size bir şey söyleyeyim mi? Eğer Türkiye halkının çoğunluğu Müslüman olmasaydı, Kurtuluş Savaşımız başarılamazdı.

Afyon’dan geçtiğim bir tarihte, yüzlerce basamakla çıkılan kaleye tırmanmayı göze aldım. O zaman gücüm buna yetiyordu. Kalenin burcundan aşağıya inerken güneş de batmıştı. Tam o sırada Afyon camilerinden ezan sesi yükselmeye başladı. Bu sesler, buranın bir Türk-İslam ülkesi olduğunu haykırıyordu. “İşte budur” dedim kendi kendime…

Eğitimsiz bir sesle okunan ezanlar veya tek bir camiden okunan bütün köy veya mahallede duyulabilirken sekiz on yerde birden, birbirini boğarcasına hoparlörlerden verilen ezanlara karşı hoşnutsuzluk bu tartışmanın dışındadır. Seyranbağları’nda sözünü ettiğim sohbette şikâyet edilen Ezan’ın okunuşuna değil, Ezan’adır.

Bir kere daha belirtmekte zarar yoktur: İslam, ortak kimliklerimizden biridir. Hiçbir aydınımız, en azından kültürel olarak İslam dairesinde bulunduğunu yadsıyamaz. Onun simgeleri de camidir, minaredir, ezandır, cenaze namazıdır, Hıdırellez’dir, Ramazan davuludur, bayramlaşmadır. Bu kültürel dairenin dışına çıkma çabasına hiç gerek yoktur… (7 Mayıs 2022)

Fotoğraf: Fatsa / Beyceli Köyü Cami avlusunda bir bayramlaşma töreni.

================================
Dostlar,

Diyanetin / İktidarın derhal bu konuya el atması ve hoparlörden “EZAN TERÖRÜ” ne son vermesi gerek..

Bolca ve yüksek yüksek minarelerden, çok sayıda hoparlörden ve güçlü amplifkatör ile olabildiğince yüksek düzeyde ezan okumanın / okutmanın yararı değil  zararı vardır.

120 dbA’ya dek ezan sesi şiddetini artırmanın ve insanları sabahın erken saatlerinde derin uykusunda terörize etmenin İslamla bağdaşır hiçbir yanı yanı yoktur. Özellikle sabah ezanlarının 55 DbA’yı geçmeyecek şiddette okunması gereklidir. Gürültü Kontrol Yönetmeliğinde öngörülen düzey 55 DbA’dır.

Ayrıca makamına uygun, şan eğitimi almış ses sanatçılarınca okunması, kayda alınması ve Türkiye genelinde banttan, eş zamanlı okunması da çok yerinde olacaktır.

İslam bir şiddet ve dayatma – zorbalık dini olmamalıdır, aleyhine olur, insanları iter ve soğutur hatta tepkiselleştirir.

Kovit-19 salgını nedeniyle aylar önce yasaklanan saat 00:00 sonrası gece müziği, yukarıda andığımız Yönetmelik bağlamında sınırlamaya bağlıdır. Böyle olmasına karşın, salgına karşı hemen hemen tüm önlemleri 26 Nisan 2022’den bu yana kaldıran AKP iktidarı, müzik yasağını görmezden gelmeyi inat ve ısrarla sürdürmektedir.

  • Müslüman’a çifte standart yakışır mı? İslamiyet her şeyden önce İYİ AHLAK değil mi??!!

Bir yığın insan geçimini bu yoldan (gece müziği ile) sağlamakta. Bakan Soylu’ya göre 4 Bakanlık bu konuyu çalışmakta imiş! Epey de zaman geçti. Bu 4 Bakanlık neyi çözemedi de müzik yasağı sürmekte? Ayıp oluyor, insanları aptal yerine koymayın, aynaya bakın..

Halkın dinden soğuduğu, camilere namaz katılımının son derece azaldığı, özellikle İHO – İHL hatta ilahiyat bitirenler arasında Deizm – Ateizm eğiliminin arttığından DİB / AKP rahatsız. Buradan, ezandan başlayın, yersiz inat, halka dayatma – çatışma yarar sağlamaz.

  • Güleryüzlü, saygılı İslam olun; zorba ve dayatan, İSLAMİ FAŞİST olmayın…
  • Hele emperyalizmin güdümünde SİYASAL İSLAMI derhal terk edin; böyle bir din yok!
  • Bu Kuran – Muhammet dini değil; orta – uzun erimde İslamı kullanıp yok etme tasarımı!
  • Biraz akıllı olun, kendinize gelin, Kuran’a uyun; “aklınzı kullanın” !
  • Anadolu İslamı – İslamın Alevi / Bektaşi yorumu ile barışın!
  • Laik Cumhuriyet İslamiyet için de temel güvence, artık bu yalın gerçekliği kavrayın..

Ülkeyi daha da çok germeden – kutuplaştırmadan, halkı dinden soğutmadan geç olmadan!!

Sevgi ve saygı ile. 08 Mayıs 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik