Etiket arşivi: Türkiye AYDINLANMASI

Türkiye gündemi 27 Kasım 2014; AYDINLANMA savaşçısı Sn. Prof. Dr. Esat Rennan PEKÜNLÜ’ye saygı ile..

 

Görsellerle Türkiye gündemi 27 Kasım 2014;

AYDINLANMA savaşçısı Sn. Prof. Dr. Esat Rennan PEKÜNLÜ’ye saygı ile..

Slide1 Slide2 Slide3 Slide4 Slide5 Slide6 Slide7 Slide8 Slide9 Slide10
Böylesi bir iklimde “bir süre içeride kalmak” çok yararlı bile olabilir

Sayın Rennan Pekünlü hocamız..

Dik duruşunuz ve ödediğiniz – ödeyeceğiniz diyet ülkemizin önünü daha da açacak..

Türkiye Aydınlanması size daha şimdiden çok şey borçlu;
Yüce ATATÜRK’ün BURSA SÖYLEVİ’nin yürekli savunucusu! Rennan hoca!

Sevgi ve saygı ile.
27.11.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

TIMES Dergisinde Başbakan RT Erdoğan’a Açık Mektup

Dostlar,

TIMES’ta yayımlanan, deyim yerinde ise Başbakan RT Erdoğan’a tam bir tokat gibi olan açık mektup aşağıda..

Alanlarında kendilerini kanıtlamış, uluslararası üne sahip 30 seçkin aydın imza koymuş..

Türkiye’den de Fazıl SAY (Besteci-piyanist) ve Fuad KAVUR (Film yapımcısı)
mektuba imza koymuşlar..

Her 2 aydın sanatçıyı da gönülden kutlarız.
Özellikle Sayın Fazıl Say’ı, çünkü hakkında bir mahkumiyet kararı var..

  • Türkiye aydınlanmasına destek veren Dünyalı 28+2 dostumuza
    şükranlarımızı sunuyoruz.

Ancak az önce (26 Temmuz 2013, 16:00 dolayı, NTV) Başbakan RT Erdoğan,
TIMES için hukuksal yollara başvurulacağını söylüyordu gazetecilere..!

“% 50 oyla başa gelmiş bir başbakana nasıl diktatör dersiniz?” diye gocunuyordu.
Anlaşılan bu “diktatör” lafı dokunuyor Erdoğan’a ya da mağduru oynaması için iyi malzeme.. Oradan giriyor..

Ama gene saptırıyor.. Seçim sistemimizin ne denli adaletsiz olduğunu dünya bilmiyor mu? Erdoğan, 2011 Temmuz seçimlerinde toplam kayıtlı oyların yaklaşık %40’ını aldı,
% 50’sini değil! Buna karşın TBMM’de 327/550, yaklaşık %60 temsil olanağı yakaladı.

Salt bu tür yöntemleri sürdürmek ve meşruiyet dayanağı yapmak da DİKTATÖR ünvanı kazanmaya tek başına yeter de artar da!

  • Ayrıca kamuoyu yoklamalarında oyları %14 dolayında azalan Erdoğan neye dayanarak meydan okuyor (!) ??
  • Elektronik – fiziksel her tür seçim hilelerine mi?
    Kayıtsız yüzbinlerce sığınmacıya mı (mülteci)?
  • Seçmen kütükleri – MERNİS oyunlarına mı??
  • Neye neye???

Bunlar daha önce oldu ama artık çoook geç..

  • Bütün yollar iktidardan düşmeye ve yasal hesap vermeye çıkıyor Bay Erdoğan!

Acemice örtmeye çabaladığınız derin paniğiniz öyle belirgin ki!
Bunu bile fark edemiyorsunuz.

Çevrenizdekiler de (hepsi dostlarınız mı sahi??) sizi ya “yeterince – gereği gibi” uyarmıyorlar ya da daha tehlikelisi, hiç kimseyi dinlemiyorsunuz!

Her 2 durum da sizi, ülkemizle birlikte bir felakete sürüklüyor..

Neron da giderayak Roma’yı yakmış, intihar etmişti, 2000 yıldır lanetleniyor..

Yakınlarda da epey örneği var..
O kadarını –okuyup okumadığınızı bilemeyiz ama– siz de duymuşsunuzdur.

**************
Acı ve düşündürücü olan, Başbakan’ın frene basmamakta direnişidir.

Başbakan, demokratik terbiyeye uygun biçimde açık mektubu değerlendireceklerini, uyarılardan yararlanabileceklerini söylemek ve çooook puan / oy kazanmak yerine;
kör kör parmağım gözüne yöntemini seçiyor ve TIME için hukuksal yoldan söz ediyor!?

T.C. vatandaşları Fazıl Say ve Fuad Kavur’u kurban mı seçecektir?!

Erdoğan, Kasımpaşa kültürünün kör inadını sürdürüyor..
Anlaşılan, “vuruşarak” çekilecek..
Kendisine de, ülkemizin masum insanlarına da çoook yazık ediyor.

  • Erdoğan’ın yapıp ettiklerinin ayrıca İslamiyete zerrece uyar yanı da yok..
  • Erdoğan Çoook büyük risk ve vebal alıyor..

Var güçleriyle O’nu uyarmayanlar da suç ortağı..
Örneğin RTE’nin anlayacağı bir dil olan “istifa etmeyi” bile anımsamayanlar..

Sevgi ve saygı ile.
26.7.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=======================================

Ünlülerden Erdoğan’a çok sert mektup

Bay Recep Tayyip Erdoğan Türkiye Başbakanı
Ankara, Türkiye. Temmuz 2013

Sayın Bay Erdoğan,Aşağıda imzası olanlar, bu mektubu sizin polis güçlerinizin İstanbul’da Taksim Meydanı ve Gezi Parkı ile Türkiye’nin diğer büyük şehirlerindeki barışçı gösterileri,
Türk Tabipler Birliği’nin verilerine göre beş kişinin ölmesi 11 kişinin ayrım göstermeksizin biber gazı kullanımı nedeniyle gözünü kaybetmesi ve 8 binden fazla kişinin yaralanmasına neden olacak biçimde, zalimce bastırmasını

en güçlü şekilde kınamak amacıyla yazıyoruz. Ancak, Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nın benzersiz bir şiddet kullanımıyla boşaltılmasından sadece günler sonra, tek suçları sizin diktatoryal yönetiminize karşı çıkmak olan bu beş ölüye aldırmadan, İstanbul’da Nuremberg Toplanması’nı hatırlatan bir miting düzenlediniz.

Sizin hapishanelerinizde Çin ve İran hapishanelerindeki sayının toplamından
daha fazla gazeteci var.

Buna ek olarak, göstericileri çapulcu, yağmacı, holigan olarak nitelendirdiniz,
hatta bu göstericilerin yabancıların yönlendirdiği teröristler olduğunu söylediniz.

Oysa gerçekte, bu göstericiler sadece Türkiye’nin kurucusu Kemal Atatürk’ün öngördüğü şekilde laik bir cumhuriyet olarak kalmasını isteyen gençlerdi.

Sonuç olarak, bir yandan ülkenizi AB üyesi yapmaya çalışırken, bir yandan Türkiye’nin bir Egemen Devlet olduğunu söyleyerek, AB liderleri tarafından size yönelik tüm eleştirileri reddediyorsunuz.

Size
– 9 Ağustos 1949’da imzalanmış Konvansiyon uyarınca Türkiye’nin
Avrupa Konseyi’nin bir üyesi olduğunu,
– 18 Mayıs 1954’te
Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonunu imzaladığını ve
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yetkisini tanıdığını saygıyla hatırlatıyoruz.

Bunların sonucunda, beş masum gencin ölümüne neden olan emirleriniz, Strasbourg’da bir davaya dayanak teşkil edebilir.

Saygılarımızla..

Türkiye’den Fazıl Say’ın da yer aldığı, “Başbakan Erdoğan’a açık mektup”un imzacıları şöyle:

  1. ANDREW MANGO, Atatürk’ün biyografisinin yazarı
  2. HUGO PAGE, Avukat
  3. RONALD THWAITES, Avukat
  4. DAVID LYNCH, Yönetmen “Mulholland Drive” filmiyle Altın Palmiye ödülü sahibi
  5. SEAN PENN, Aktör/Yönetmen, “Milk” ve “Mystic River” filmleriyle Oscar sahibi
  6. SUSAN SARANDON Aktris, “Dead Man Walking” filmiyle Oscar ödülü sahibi
  7. SIR BEN KINGSLEY, Aktör, “Gandhi” filmiyle Oscar ödülü sahibi
  8. JAMES FOX, Aktör
  9. FREDERIC RAPHAEL, Yazar, “Darling” ile Oscar ödülü sahibi
  10. SIR TOM STOPPARD, Senaryo yazarı, “Shakespeare in Love” filmiyle Oscar ödülü sahibi
  11. CHRISTOPHER HAMPTON, Senaryo yazarı, “Dangerous Liaisons” filmiyle Oscar ödülü sahibi
  12. LORD JULIAN FELLOWES, Senaryo yazarı “Gosford Park” ile Oscar ödülü sahibi
  13. VILMOS ZSIGMOND, Sinematograf, “Close Encounters of the Third Kind” ile Oscar sahibi
  14. BRANKO LUSTIG, Yapımcı, “Schindler’s List” ve”Gladiator” ile Oscar ödülü sahibi
  15. RACHEL JOHNSON, Yazar
  16. EDNA O’BRIEN, Yazar
  17. CHRISTOPHER SHINN, Senaryo yazarı
  18. DAVID STARKEY, Anayasa tarihçisi
  19. FAZIL SAY, Besteci-piyanist 
  20. LADY CHOLMONDELY, Chopin Society Başkanı
  21. LORD MONSON, Yazar
  22. LORD STRACHCARRON, Belgesel yapımcısı
  23. DOWNSHIRE MARKİSİ, Toprak sahibi
  24. JEREMY CORBYN MP, İşçi Partisi Milletvekili
  25. EDMUND KINGSLEY, Aktör
  26. IGOR USTINOV, Heykeltraş
  27. MAURICE FARHI MBE, Yazar
  28. JACK FOX, Aktör
  29. CLAIRE BERLINSKI, Yazar
  30. FUAD KAVUR, Film yapımcısı 

TIMES'ta_acik_mektup

Prof. Dr.Rennan Pekünlü ile TÜRBAN Hakkında Söyleşi


Dostlar
,

Sayın Prof. Dr. Rennaan Pekünlü hk. bu sitede birkaç dosya var..

http://ahmetsaltik.net/hepimiz-rennan-pekunluyuz/

http://ahmetsaltik.net/prof-pekunlu-turbanli-ogrenciyi-derse-almadi-hapse-mahkum-oldu/

……

Şimdi ise tarihsel değeri olan bir söyleşiyi paylaşmak istiyoruz.

Metin aşağıda..

Ayrıca pdf olarak da erişim veriyoruz.

Rennan_Pekunlu_ile_Turban_Soylesis

Türkiye AYDINLANMASI‘nın daha alacağı çok yol var..

Teşekkürler Sayın Prof. Dr. Rennan Pekünlü hocaya..

Sevgi ve saygı ile.
8.5.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

==================================

Aylık Bilim, Kültür, Politika Dergisi
BİLİM VE GELECEK DERGİSİ’ MAYIS 2013 SAYISINDA YAYINLANAN

Prof. Dr.Rennan Pekünlü ile TÜRBAN Hakkında Söyleşi

Prof. Dr. Rennan Pekünlü: “Benim üzerimden korkutma ve sindirme politikası uygulanıyor.”
Türban, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından verilen çok sayıda muhtelif kararlarla siyasal İslâm’ın simgesi olarak tarif edilmiş, üniversitelerde ve kamu kurumlarında kullanımı yasaklanmıştır. Bu kararlar ve dayandıkları yasalar hâlâ yürürlüktedir ve türbanın üniversitelerde kullanımı hukuki olarak hâlâ yasaktır. Kısacası kamu görevlisinin müdahale etmesi değil etmemesi suçtur.
Söyleşi: Osman Altun
Ege Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Rennan Pekünlü hakkında “öğrenimi engelleme” gerekçesiyle açılan dava ve Pekünlü’nün 2 yıl 1 ay ceza alması kamuoyunda biliniyor. Yandaş medyanın yoğun karalama kampanyası ile Pekünlü hedef gösterildi. Biz de dergimizin sürekli yazarı olan Sayın Pekünlü’ye işin içyüzünü sorduk.
İşte hukuksal, siyasal ve toplumsal gerçekler. Söyleşiyi İzmir Temsilcimiz
Osman Altun gerçekleştirdi. 
********************
Hocam öncelikle Bilim ve Gelecek çalışanları ve okurları adına size geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz. Bizler konudan öncelikle inanılırlığı herkes için son derece tartışmalı, “yandaş basın” olarak tabir edilen gazetelerden bilgi sahibi olduk. Hakkınızda bir karalama kampanyası başlatıldı ve arkasından takip edebildiğimiz kadarıyla YÖK ve adli soruşturma süreçleri gelişti. Olayın içyüzünü sizden dinlemek istiyoruz. Öncelikle basına yansıyan fotoğrafların arka planını anlatmanızı
rica ediyoruz.
R. Pekünlü : 16 Mayıs (2011) günü Ege Üniversitesi Rektörlüğünün, Hukuk Müşavirliğinin ve Güvenlik Birimlerinin izniyle olduğunu düşündüğüm bir provokasyon olayı yaşandı. O gün öğrenciler öğleden sonraki derslere girmiş, öğretim üyelerinin gelmesini beklerken ve ben de alt kattaki odada oturan doktora öğrencimle yaptığımız çalışmanın ayrıntılarını tartışmak üzere buluşmuşken, C Blok dışında ellerinde kamera ve mikrofon bulunan 2 erkek ve türbanlı öğrencileri etrafına almış onlara bir şeyler anlatırken bir kadını gördüm. Bunun üzerine C Blok kapısına gidip olanları anlamaya çalıştım. Çevrede güvenlik görevlileri yoktu. Oradaki bir öğrenciden Astronomi Bölüm sekreterini arayıp C Blok önüne gelmelerini istediğimi söylemesini rica ettim. Bu arada, Cihan Haber Ajansı muhabirleri olduklarını sonradan öğrendiğim 2 erkek kameralarını çalıştırarak binaya doğru yürümeye başladılar ve ardından da 6-7 türbanlı öğrenci ve onlara danışmanlık yapan kadın da binaya doğru gelmeye başladılar. Bu arada dersler başlamış, eğitimin huzur ve güveninin sağlanması sorumluluğu da bana düşmüştü. Kapıya yüklenen muhabirler ellerindeki mikrofonu da kapı aralığından uzatarak,
“Türban yasak mı?” gibi sorular sormaya ve kapıyı iterek açmaya çalıştılar.Bu olaylara Astronomi Bölümünün birisi profesör ikisi doçent olan üç öğretim üyesi de tanık olmuşlar ve Cihan Haber Ajansı muhabirlerinin öğrencilere verdiği direktifleri duymuşlardır. Bu olaylar yaşanırken güvenlik görevlileri gelmiş, muhabirleri C Blok kapısından 15-20 m öteye uzaklaştırmışlardır. O sırada ben de kapının önüne çıkarak muhabirleri, türbanlı öğrencileri değil, görüntüledim. Basına yansıyan, beni fotoğraf çekerken gösteren fotoğraflar böyle bir provokasyonun ürünüdür.

Soru : Fakültenin kapısında beklediğiniz, öğrenciler hakkında tutanak tuttuğunuz, fotoğraflarını çektiğiniz iddia ediliyor. Bu iddialar hakkında ne söylemek istersiniz?

R. Pekünlü : Matematik ve Astronomi Bölümleri C Blok zemin kattaki 4 dersliği ortak kullanıyor. Benim hem güz hem de bahar yarıyıllarında bu dersliklerde derslerim oluyor. Ayrıca, yine zemin katta ve dersliklerin ortasındaki odalardan ikisinde Yüksek Lisans ve doktora öğrencilerim bulunuyor. Ben hem lisans dersleri için hem de Yüksek Lisans ve doktora öğrencilerimle yaptığımız çalışmalar nedeniyle müştekilerle (yakınmacılarla)
sık sık karşılaşıyorum. Ancak onlar bu karşılaşmaları kendilerini beklediğim biçiminde yorumluyorlar! Ben Matematik bölümü öğrencilerine derse girmiyorum, onları sınıfa almamam söz konusu olamaz! Ayrıca sınıf içnde türbanlı olarak bulunduklarını itiraf ediyorlar.

  • Danıştay, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve AİHM’nin yerleşik içtihatlarıyla türban üniversite yerleşkelerinde, binalarında ve dersliklerinde yasaklanmıştır.

Yalnızca FNG ve BU’nun izinlerini alarak fotoğraflarını çektim. İzin aldığıma ilişkin 3 tanığım var. 4. Asliye Ceza Mahkemesinde bu tanıklarım fotoğrafları izinli çektiğim konusunda tanıklık ettiler. Bu fotoğrafları kötü niyetle kullanmadım, Rektörlük ve Dekanlık makamına ileterek yönetimi görevlerini yapmaları için uyarmak amacıyla çektim. Çektiğim fotoğrafları görsel ve/veya yazılı basına sızdırmadım, yalnızca İlk Soruşturma Komisyonuna kanıt olarak sundum. Soruşturma Komisyonundan bu tanıklarımın dinlenmesini istemiş olmama karşın bu isteğim yerine getirilmeyerek yanlı, hukuka aykırı bir soruşturma geçirdim. Niçin fotoğraf çektiğimi geçmişte yaşadığım bir olayla açıklamak istiyorum.

7 Aralık 2001 tarihinde YÖK Başkanlığına bir dilekçe sundum. Bu dilekçede,
türban yasağına karşın üniversitenin her bir biriminde türbanlı öğrencilerin varlığından, Fen Fakültesi Dekanlığının aymazlığından söz ederek gerekli önlemin alınmasını talep ettim. YÖK’ten aldığım yanıt yazısında Dekanlık tarafından “türban ve diğer irticai faaliyetler konusunda büyük bir duyarlılık gösterildiği, öğrencilerin dersliklere, laboratuvarlara ve binalardaki öbür kapalı alanlara kesinlikle türbanla giremedikleri, türban yasağı konusundaki kararların bölüm başkanlıklarına, öğretim üyelerine ve öğrencilere duyurulduktan sonra bu yöndeki tutumlarının dikkatle izlendiği” söyleniyordu.

Bir bilirkişiyle veya bilirkişi heyetiyle olayı yerinde incelemeyen YÖK’ün bu yanıtı üzerine, kampüs içinde, medikososyal binası içinde, merkez kütüphane içinde,
Fen fakültesinin binaları içinde yüzleri belli olmayacak şekilde çektiğim türbanlı öğrenci fotoğraflarını bu kez Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e gönderdim. O dönem Genel Sekreter Yardımcısı sayın Bülent Serim’den gelen yanıtta, dilekçemin E.Ü. Rektörlüğüne, gereği yapılmak üzere gönderiliğini öğrendim. Yine değişen bir şey olmadı!

Yönetmelik ve Danıştay kararlarını kendilerine hatırlatmış olmam tümüyle iyi niyetimden kaynaklanıyor. Geçmişte, Leyla Şahin, Z.T., H.B., N.K. üniversiteden uzaklaştırıldılar; avukat E.A. Barodan atıldı…Kendilerine bunları hatırlatmam benzer bir durumla karşılaşmamaları içindi. Anımsatmayı onlar tehdit ve zorlama olarak algılayıp yorumluyorlar.

Soru : Üniversitelerde türbanın yasaklanması sürecini kısaca özetleyebilir misiniz? Mücadelenizde hangi yasalara, hangi mahkeme kararlarına dayanıyordunuz?

R. Pekünlü :

  • Türban, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından verilen çok sayıda çeşitli kararlarla siyasal İslâm’ın simgesi olarak tarif edilmiş, üniversitelerde ve kamu kurumlarında kullanımı yasaklanmıştır.

Çok sayıda karar örnek verilebilir ama örneğin Anayasa Mahkemesi’nin 7.3.1989 tarihli kararında;

  • “Devlet kuruluşlarında dini inanç ve düşünce sebebiyle belli kişilere örtü veya türban örtme hakkının tanınması, Anayasanın 24. maddesinde belirlenen din ve vicdan hürriyeti sınırlarını aşan ve laiklik ilkesiyle tamamen çatışan bir durum
    arz etmektedir.” denilmektedir.

AİHM de yapılan itiraz üzerine 3.5.1993’te

  • “Yüksek öğrenimi laik bir üniversitede yapmayı seçen bir öğrencinin
    bu üniversitenin düzenlemelerini kabul etmiş sayılacağını, laik üniversitelerin, öğrencilerin kılık kıyafetlerine ilişkin kurallar koyabileceğini, bunun din ve vicdan özgürlüğüne müdahale sayılamayacağını..”
    söylüyor.

Bu kararlar ve dayandıkları yasalar hâlâ yürürlüktedir ve türbanın üniversitelerde kullanımı hukuki olarak hâlâ yasaktır.
Soru : Bu kararların uygulanması veya uygulanmaması noktasında kamu görevlilerine herhangi bir görev düşmekte midir? Kamu görevlilerinin buna müdahale etmesi gerekmekte midir?

R. Pekünlü : TCK madde 279 açıktır:

“Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya
bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Bülent Serim de bu konuya dikkat çekerek Odatv’deki yazısında,

“Anayasal kurallar ve Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı, özellikle
kamu görevlileri yönünden ‘gereğini yapmak’ zorunluluğunu getirir. Tersini öngören yazı, genelge, yönergeler (idari işlemler), ‘kanunsuz emir’ kategorisine girer ve bu emirlere uyulması kamu görevlisini sorumluluktan kurtarmaz. Çünkü

  • Anayasa’nın 137. maddesinde, Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz. diyor.” diye yazdı. Kısacası kamu görevlisinin müdahale etmesi değil etmemesi suçtur.

Aslında bu da daha önce Türkiye mahkemelerine taşınmış, karara bağlanmış bir konu. Öğrencilerin hakkında yakınmacı olduğu Abant İzzet Baysal Üniversitesi araştırma görevlisi Aygül Oktay, “bazı öğrencilerin yakınmada bulunmaları nedeniyle dersi
terk ettiği ve yetkisi olmadığı halde başka bir derslikte bir grup öğrenciyle ders yaptığı” gerekçesiyle idari yargı tarafından uyarı cezası onanmış. Danıştay 4. Hukuk Dairesi 27.06.2007 tarihinde verdiği kararda “görevini Anayasal ilkelere uygun olarak yerine getirmek isteyen davacı hakkında uyarma cezası verilmesinde hukuka ve mevzuata uyarlık görülmediği gerekçesiyle davacı hakkındaki uyarma cezasının iptaline karar verildiği anlaşılmıştır. (…) Dava konusu olaylar nedeniyle yapılan öbür idari işlemler de idari yargı kararları ile iptal olunmuştur. (…) Şu durumda davacı yararına uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekir.” denilmektedir. Kısacası araştırma görevlisinin Anayasal ilkelere uygun davrandığı tescil edilmiştir.

Soru : Mahkemenin hakkınızda 2 yıl 1 ay, para cezasına çevrilemeyecek veya hükmün okunmasının geri bıraktırılamayacağı bir ceza vermiş olmasının sizce
nasıl bir anlamı olabilir? Mahkeme neden böyle bir ceza vermeyi tercih etmiş olabilir?

R: Pekünlü : Belirttiğim gibi türban yasağıyla ilgili bütün iç ve dış hukuk yolları kapanmış, Türban yasağı kesinleşmiştir. 1990 yılında çıkarılan 2547 sayılı kanuna eklenen 17. madde ile “Yasalara aykırı olmamak kaydıyla yükseköğretimde kılık kıyafet serbesttir.” düzenlemesi yapılıyor. Anayasa Mahkemesi 1991 yılında açılan dava üzerine, 1989 yılında aynı mahkemenin verdiği kararda türbanın anayasal kurallar tarafından yasaklandığı, “kanunlara aykırı olmama” koşulundaki “kanunlar” sözcüğünün Anayasa’yı da kapsadığını belirtiyor. Dolayısıyla, Anayasa değişmediğine göre
türban yasağı sürmektedir.

Burada yapılmak istenen, değişen siyasal iklim nedeniyle, TCK’nın 112. maddesindeki “Cebir ya da tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla eğitim hakkının engellenemeyeceği” yönündeki maddeyi işleterek
benim üzerimden korkutma ve sindirme politikası uygulamaktır. Kanunlara göre
var olan türban yasağını, kamu otoritelerine gözdağı vererek fiili olarak kaldırmaktır. Bunun için benim cezaevinde yatmam gerekiyor, bunun için ceza 2 yıl 1 ay olarak verilmiştir.

Soru : Bu süreçte çalıştığınız kurum olan Ege Üniversitesi Rektörlüğü nasıl bir tutum aldı?

R. Pekünlü : Ege Üniversitesi Rektörlüğü’ne savcılıktan yazı gönderilerek bana bu konuyla ilgili herhangi bir görev verilip verilmediği, türbanın Ege Üniversitesi’nde yasak olup olmadığı soruldu. Öncelikle rektör Candeğer Yılmaz’ın imzasının bulunduğu yazıda hakkımda “Astroloji ve Uzay Bilimleri Öğretim Üyesi” denilmektedir. Rektörlük yazısında “Astronomi” yazılacağına “Astroloji” yazılması, rektörlüğün ne kadar okültizmin etkisi altında olduğunun göstergesidir.

Türbanın üniversitelerde yasak olduğuna dair, YÖK, rektörlük ve dekanlık makamları tarafından yayınlanmış birçok belge bulunmaktadır. Bir örnek olması adına, eski rektör Prof. Dr. Ülkü Bayındır’a verdiğim dilekçe üzerine gelen yanıt yazısında;

  • “Başörtülü bir öğrencinin Fakülteye alınmaması işleminin hukuka ve ilgili mevzuat hükümlerine aykırı olmadığına karar verildiğinden, başörtü takarak Üniversitemize gelen öğrenciler hakkında gerekli ve yasal işlemlerin yapılması gerektiği hususunda ısrarlı ve kararlı olduğumuz konusunda bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.” denilmektedir.

Rektör bana yazdığı yazıda gereğini rica ederim derken neyi kastediyor acaba?

Oysa E.Ü. Rektörü Cumhuriyet Savcısı’na verdiği yanıtta;

“Üniversitede türban yasağının titizlikle uygulanması talimatının verildiği arşivler dolusu belgelerin varlığını gizleyerek” türban yasağı diye bir yasak olmadığını söylemiştir.
Bu da E.Ü. Rektörü’nün gerçek dışı beyanla beni yasal bir yasak yokken kafasına göre yasak koyup “eğitim hakkını engelleyerek üniversitede anarşi yaratan kanunsuz biri” gösterdiği anlamına gelmektedir. Savcı da bu bildirime dayanarak davayı üniversiteden izin almadan açmıştır.

Nitekim İzmir 9. Asliye Ceza Mahkemesi, adıma açılan ikinci davanın, “dava şartı yerine getirilmeden açılmış olması” gerekçesiyle, yani E.Ü. tarafından lüzumu muhakeme ve CMK 223/8 maddesi gereğince durdurulmasına karar verdi.

Ege Üniversitesi Rektörlüğü tarafından lüzumu muhakeme kararı verilerek açılan birinci dava ise Yargıtay’da halen görüşülmektedir.

Ergenekon sanıklarından ortak açıklama

Dostlar,

Ergenekon tertibi sanıkları-tutsakları, 18 Mart 2013 günü (görkemli
Çanakkale Deniz Utkusu‘nun 98. yılı ne ilginç ki!) savcılığın esas karara ilişkin istemini sunmasının ardından aşağıdaki açıklamayı yaptılar.

Bu açıklamayı biz de paylaşıyor ve destekliyoruz.

Herkesin, Türkiye AYDINLANMASI için eteğindekileri dökme zamanı gelmiştir.

Ankara’da, Yargıtay’da “yargıçlar var” demek ve bu yapay bunalımı aşmak istiyoruz.

Aşacağız da! Halkımıza güveniyoruz..

Çoooooooooooook ivedi olan; ayaktaki yurtsever milyonlara politik önderlik eksiğidir.

İllerde yapılacak eylem yeri ve saati şöyle                                         :

İSTANBUL: SAAT 12.30 TAKSİM ODAKULE ÖNÜ
ANKARA: SAAT 13.00 GÜVEN PARK
İZMİR: SAAT 17.00 KIBRIS ŞEHİTLERİ CADDESİ (TANSAŞ ÖNÜ)
TRABZON: SAAT 12.00 MEYDAN PARKI, ATATÜRK ANITI
MERSİN: SAAT 13.00 ATATÜRK EVİ ÖNÜ
DÜZCE: SAAT 13.00 SPOR SOKAK
BURSA: SAAT 13.00 ŞEHREKÜSTÜ MEYDANI
ORHANGAZİ: SAAT 13.30 CUMHURİYET MEYDANI
GEMLİK: SAAT 13.00 ATATÜRK ANITI ÖNÜ
İNEGÖL: SAAT 13.30 ADLİYE BİNASI ÖNÜ
ANTALYA: SAAT 12.30 KAPALI YOL, KIŞLAHAN ÖNÜ
ALANYA: SAAT 12.30 MERKEZ POSTAHANESİ ÖNÜ
GAZİPAŞA: SAAT 14.00 CUMHURİYET MEYDANI
DENİZLİ: SAAT 13.30 BAYRAMYERİ MEYDANI
ZONGULDAK: SAAT 17.00 MADENCİ ANITI
KOCAELİ: SAAT 17.00, MERKEZ BANKASI ÖNÜ
KAYSERİ: SAAT 17.00 CUMHURİYET MEYDANI
LÜLEBURGAZ: SAAT 17:00 KONGRE MEYDANI
MUĞLA: SAAT 17.00 SINIRSIZLIK MEYDANI
ESKİŞEHİR: SAAT 18.00 ADALAR MİGROS ÖNÜ
ADANA: SAAT 11.30 ADANA ADLİYESİ ÖNÜ
KIRKLARELİ:15.00 AKP BİNASI ÖNÜ
KARS: 14.00 AT HEYKELİ ÖNÜ
İSKENDERUN: SAAT 13.00 ORTODOKS KİLİSESİ YANI
KAHRAMANMARAŞ: 14.30 İL ÖZEL İDARESİ İŞ MERKEZİ ÖNÜ
MANİSA: SAAT : 17:00 MANOLYA MEYDANI
ORDU: SAAT 13.00  STADYUM KARŞISI AKP İL BİNASI ÖNÜ
KASTAMONU: SAAT 13:00 AKP İL BİNASI ÖNÜ
GEBZE: SAAT 17:00 ESKİÇARŞI TARİHİ ÇEŞME ÖNÜ
NİĞDE: SAAT 12.30 HÜKÜMET MEYDANI
ISPARTA: SAAT 17.00 KAYMAKKAPI MEYDANI
BALIKESİR: SAAT 17.30 AKP BİNASI ÖNÜ
BURDUR: SAAT 14.00 CUMHURİYET MEYDANI
AFYON: SAAT: 12.30 ÇARŞI PTT ÖNÜ
TGB RİZE: SAAT 15.00 CUMHURİYET MEYDANI
BOLU: SAAT 16.00  AKP İL BİNASI ÖNÜ
SAMSUN: SAAT 17.30 CUMHURİYET MEYDANI
MANİSA: SAAT : 14.30 MANOLYA MEYDANI
ERZİNCAN: SAAT 13.00 ADD ŞUBE BİNASI KARŞISI
KARABÜK: SAAT 12.30 BELEDİYE ÖNÜ
AYDIN: 17.30 SEVGİ YOLU
SİLİFKE: 14.00 BELEDİYE KÜLTÜR SARAYI YANI
ÇORUM: SAAT 16.30 PTT ÖNÜ
TEKİRDAĞ: 08.00 CUMHURİYET MEYDANI
ERZURUM: SAAT 15.00 HAVUZBAŞI ATATÜRK ANITI ÖNÜ
AYVALIK: 14.00 CUMHURİYET MEYDANI
GAZİANTEP: 17.00 ŞEHİTLER ANITI ÖNÜ
BALIKESİR: 12.30 KURTDERELİ VERGİ DAİRESİ ÖNÜ
ARTVİN: SAAT 15.00 AKP İL BİNASI ÖNÜ (ATAPARK)

  • CHP’nin artık silkinmesi zamanı geliiiiip geçmektedir..
    Sorun kendisi için de varlık-yokluk sorunu eşiğine tırmanmıştır.
    Toplumsal muhalefet susturulduğunda CHP’nin 1 fiskelik gücü kalır mı??

Sevgi ve saygı ile.
19.3.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===========================================

Ergenekon sanıklarından ortak açıklama:

Ergenekon davasında yargılanan sanıklar, avukatları aracılığıyla
savcılık mütalaasına karşı ortak açıklama yaptı. Açıklamada,

‘Savcılığın sözde esas hakkında mütalaasını tanımıyoruz, reddediyoruz.”

denildi.

Duruşmaya ara verildiği sırada salon dışına çıkan avukatlar adına basın açıklamasını avukat Serkan Günel okudu. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

  • ‘Bugün Silivri’de adalet, hukuk ve insan hakları bir kez daha ayaklar altına alınmıştır. Savcılar, Meclisin çıkardığı yasaları hiçe saymıştır. Hukukun bütün temel ilkeleri çiğnenmiştir. Sanıkların, savunmaları, gösterdikleri lehe deliller tümüyle yok sayılmıştır. Güvenilirliği tartışmalı, gizli tanıkların, sanıklarla arasında açıkça husumet bulunan sözde tanıkların, akıl ve mantıktan uzak iddiaları kesin delil sayılmıştır. Mahkeme heyeti; savcıların iddialarına karşılık sanıkların ve avukatların savunma taleplerini reddetmiş, maddi gerçeğe ulaşmak için ayağına kadar gelen tanıkları dahi dinlemeyi reddetmiştir. İddianame; delil değeri olmayan, sonradan üretilmiş çoğu sahte delillere dayandırılmış, yargılama aşamasında hukuka aykırı deliller hiçbir şekilde ayıklanmamıştır. Bugün okunan belgeler, savunma tarafına ve dolayısıyla iddia makamına henüz sunulmadan 2 bin 200 küsur sayfadan ibaret. Esas hakkındaki görüşün (mütalanın) savcılar tarafından duruşmada yazılı olarak okunması, mütalaanın da tıpkı karar gibi önceden hazırlanmış olduğunu ortaya koymuştur. Bu davanın hedefi Cumhuriyetin değerleri, kurumları, Atatürk ilkeleri ve devrimleridir. Bu nedenlerle savcılığın sözde esas hakkındaki mütalaasını tanımıyoruz, reddediyoruz. Gelinen noktada hukuku hakla birlikte arama mücadelesini sürdüreceğiz. Davanın bundan sonraki aşamalarında, mahkeme heyetine ve savcılığa rağmen adaleti ve özgürlüğü istemeye devam edeceğiz. Bu dava Türkiye’nin hukuk imtihanıdır. Tüm halkımızı Ergenekon tutsaklarının hukuk mücadelesine omuz vermeye çağırıyoruz.”

Tutuklu ve Hükümlülerin Sağlık Hakları

Dostlar,

Daha önce www.ahmetsaltik.com adresinde birkaç yıl sizlerle iletişim içinde olduk..

Şimdi ise yeypyeni sayfa düzenimiz ile yeni adresimizde birlikte olacağız..

www.ahmetsaltik.net..

Umarız Türkiye Aydınlanması‘na katkımız olur, ağır ve tarihsel aydın sorumluluğumuzun hiç olmazsa bir bölümünü yerine getirebiliriz.

1 Maysı 2012’de başladık, bu gün daha 4. günümüz..

Size çok kapsamlı bir dosya sunmak istiyoruz..

  • TUTUKLU ve HÜKÜMLÜLERİN ULUSAL ve
    ULUSLARARASI HUKUKTAN KAYNAKLANAN SAĞLIK HAKLARI..

Dolu dolu 17 word sayfası..

Çok emekli bir çalışma. Daha önce İstanbul Barosu Dergisinde ve TEORİ’de yayımlandı.
Ulusal Kanal’da birkaç programda dile getirdik..

Bu kapmsalı çalışmayı okumak için lütfen erişkeyi (linki) tıklar mısınız ??

Tutuklu_ve_Hukumlulerin_Saglik_Haklari

Bu konuyu işlemeyi sürdüreceğiz..

Sevgi ve saygı ile.
4.4.2012, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net