Etiket arşivi: Türk-Kürt Kardeşliği

Yavuz Alogan : Eğitim sorunu ve Kürtçe


Eğitim sorunu ve Kürtçe..

Dostlar,

AYDINLIK Gazetesinin başlattığı tartışma ortamında yer alan, Sn. Yavuz Alogan’ın kaleme aldığı “Eğitim sorunu ve Kürtçe..” başlıklı yazıyı paylaşmak istiyoruz..
(Görseli biz ekledik..)

Kürt çocuklarına, onların geleceğine yazık olmasın.. diliyoruz..

İyi bir eğitimi günümüzde Kürtçe alma olanağı yok ne yazık ki..
O zaman Türkiye ile, Dünya ile bütünleşemez (İntegrasyon), geçerli meslek edinemez ve tersine Kürt assimilasyonu ile Türkiye’den yalıtılır ve Kürt ağalarınca sömürülmeleri sürer!

Dikkat buyurulsun; assimilasyonu Türkiye ve “Türkler” yapmıyor!
Tersine, emperyalizmin maşası Kürt Ağası politik önderler – PKK yapıyor!
Bu ne talihsiz ve bahtsız bir politikadır Kürt kardeşlerimiz üstünde!
Kürt ve Türk yurtseverleri el ele vererek, bu lanet olası feodaliteyi yıkmalıyız.
Bölücü Emperyalizmin maşası Kürt Ağası politik önderler – PKK
aradan çıkarıldığında Türk – Kürt kardeşliği büyün boyutlarıyla yaşanacak!

Bu acı gerçeği Kürt kardeşlerimizin görmesi ve kendilerine emperyalizmin maşası olarak bu büyük tarihsel kötülüğü yapan Kürt Ağası politik önderleri – PKK’yı dışlayıp aşmaları gerekiyor..

Sevgi ve saygı ile.
22 Eylül 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

====================================

Yavuz Alogan
Dik Yokuş – AYDINLIK – 20 Eylül 2014

Türkiye’de Öğretim Birliği Yasası‘nın uygulanmaması,
Kürtçe’nin eğitim ve bilim dili olup olamayacağı
konusunda yapılan tartışmaların nedenidir.

Başka deyİşle, Tevhİd-İ Tedrİsat Kanunu (1924) ve
bu YASANIN uygulanmasıyla görevlİ planlama organı olan
Mİllİ Eğİtİm Bakanlığı Talİm ve Terbİye Kurulu ortadan kalkmasaydı, eğİtİm ve öğretİm bİrlİğİ yok edİlmeseydİ,
bu konuyu tartışıyor olmayacaktık.

Geçmişte Milli Eğitim Şuraları yapılır, TÖS ve TÖB-DER gibi öğretmen kuruluşları eğitim alanında alınan bütün kararlar ve uygulamalar üzerinde söz sahibi olurdu.

Günümüzde eğitim alanında hiçbir denetim kalmadı; bu alan, etnik ve dinsel grupların insafına terk edilmiş; eğitim piyasada alınıp satılan bir meta, öğrenciler müşteri ya da mürit durumuna gelmiştir.

Aslında bu durum, AKP’nin ulus-devlet yerine ümmet toplumu kurma
(RTE’nin “yeni sosyoloji” derken kast ettiği şey) niyetiyle uyumludur.

Bütün çocukların dinsel eğitimden geçmesi, her birinin potansiyel birer imam olarak yetiştirilmesi; yerel yönetimlerin güçlendirilmesi tasarısıyla birlikte eğitimin
milli” olmaktan çıkarılarak yerelleştirilmesi amaçlanıyor.

TÜBA ve TÜBİTAK gİbİ kurumlar, gerİcİlİğİn ülkeye yayıldığı merkezler DURUMUNA gelmİşTİr.

Bu kurumların yaydığı kültür Türkçe mi?

(Çok uzun bir konu ama İslamcıların gazete ve kitaplarında da Türkçe’nin
yazım kurallarıyla oynanmaktadır).

Felsefe, Biyoloji, Mantık gibi dersler orta öğretim müfredatından çıkarılmakta,
bu derslerin saatleri kısaltılmakta, üniversite düzeyinde ise bu bölümler bilinçli olarak zayıflatılmaktadır.

Başka deyişle, Türkçe’nin kendisi bilim dili olmaktan çıkmaktadır.

Türkçe biyoloji, felsefe, mantık kavramlarının zamanla unutulmayacağını
söyleyebilir miyiz?

Türkçe’ye düşmanlık tabana inmiştir.

Ankara’daki Gençlik Parkı’nda, seyyar dondurmacı, kâğıt helvacı, simitçi vs.tabelasını Arapça harflerle yazmaktadır (geçen hafta kendi gözümle gördüm!)

ANCAK BİR-İKİ ASIR SONRA

Eğİtİm dünyevİ – öğretİm laİk – müfredat bİlİmsel olmalıdır;

öğretim birliği yeniden sağlanmalıdır;
İmam hatİp okulları ülkenİn İmam İhtİyacına denk gelecek ölçüde azaltılmalıdır;
yurttaşlar para ödemeden eşİt öğrenim OLANAĞINA
sahip olmalıdır.

Dil sorununa gelince; her dil insanlık kültürünün değerli bir parçasıdır, mirasıdır; korunmayı, geliştirilmeyi; sanat, bilim, hukuk alanlarında yeni kavramlarla zenginleştirilmeyi hak eder.

Kürtçe başta olmak üzere Anadolu’da yaşamış ve yaşayan bütün diller için bu hak geçerlidir.

Dillerin korunması ve geliştirilmesi filolojilerin, kültür kurumlarının görevidir.

Kürtçe, Lazca, Çerkezce konuşanlar kendi devletlerini kurup kültür kurumlarını oluştururlarsa, bir iki yüzyıl sonra, kendi toplumlarının her türlü iletişim ve kültür gereksinimini ana dilleriyle karşılayabilirler.

  • Ancak bir ulus-devletin içindeki farklı ulusallıkların dilleri (“azınlık diller”)
    resmi dil olarak kullanılamaz; eğitim, hukuk, bilim dili olarak kabul edilemez.
  • Aksi halde ulusal bir devletin varlığından söz edilemez;
    tıpkı Yugoslavya’da olduğu gibi farklı diller farklı siyasal sınırları belirler.

 

HANGİ DİL YAYGINSA RESMİ DİL ODUR

Tarihsel olarak bakıldığında, farklı dillerin konuşulduğu bir ülkede en yaygın kullanılan dil hangisiyse, o dil resmi dil, eğitim dili olmuştur.

Bu biraz da doğal bir kültürel süreçtir.

Her dil değerlidir; “benim dilim senin dilinden
daha üstündür” gibi bir tartışma olmaz.

Diyarbakır, Cizre ve Yüksekova’da yaşanan olaylar, PKK’nin AKP’yle kurduğu ittifakı daha üst bir noktaya taşıdığını, açılım” denilen süreci zorlamaya çalıştığını gösteriyor.

Eğitimle ilgisi olmayan siyasal bir olaydır.
Burada üzücü olan Kürt çocukların durumudur.

Fakat bölge halkının bu “Kürtçe eğİtİm seferberlİği”ne (!) İlgİ göstermedİğİ görülüyor kİ, sevİndİricİ olan da budur.

 

AHMET TANER KIŞLALI : Türkler ve Kürtler…

Dostlar,

Rahmetli Devrim Şehidi eski Kültür Bakanlarından Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı‘nın AKİT‘in hedef göstermesi üzerin kahpece aramızdan kopartılışının üzerinden
tam 14 uzun yıl geçti.

Aziz anısına hürmetle sitemizde bundan önce 2 yazı koyduk (21.10.13) :

Bu makale ise, rahmetlinin 15 yıl önce Cumhuriyet‘te yazdığı
HAFTAYA BAKIŞ köşesindeki irdelemesi..

Tema : TÜRK – KÜRT KARDEŞLİĞİ!

Aradan geçen 15 yılda bu kardeşliğin nasıl acımasızca, kalleşçe dinamitlendiğini izliyoruz. Her geçen gün bu 2’linin nasıl sistemli olarak ayrıştırıldığını gözlüyoruz.
Bedeli binlerce can oldu.. Analar ağladı, babalar ağladı, çoook yazık oldu..

Geldiğimiz yerde durup bir kez daha serinkanlılıkla düşünmek zorunlu!..

  • Çünkü bundan sonrası artık sıcak çatışma, kanlı kardeş kavgası, İÇ SAVAŞ!

ABD’de 50 ayrı millet bir “Birleşik Devletler ulus devleti” kurmuş, “Amerikan milleti – ulusu” diye sentetik – yapay bir üst kimlik edinmiş ve kaynaşarak bir arada yaşıyorlar. Federasyon çoook zayıf.. Güçlü bir tekil – üniter ulus devlet söz konusu, resmi dil tek.
Bu birliktelik, ortak millet kültürü – hukuku yaratma çabası onları bir dünya devleti yaptı..

  • Yeryüzünün en güçlü ulus devleti ABD; 50 milletten oluşuyor.
    Bölünmek kimsenin aklına gelmiyor!

Avrupa’da da çok güçlü ulus devletler var..
İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya bunların başlıcaları.. Japonya, Kore, Çin de öyle!

Sonuç : Büyük Atatürk çözümü yazmıştır. Yeryüzünün en insancıl, en demokratik, insan haklarına dayalı, barışçı, asla ırkçı olmayan ulus – millet tanımını vermiştir :

  • Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.”

Artık aklımızı başımıza almamız ve dış güçlerin oyununa gelmeden birlikte kardeşçe dayanışarak yaşamalıyız.

Demokrasimizi tüm nimetleriyle, ekonomik varsıllaşma başta olmak üzere
adil olarak tüm ülke insanımıza yaymalıyız.

Bunu Türk – Kürt kardeşliği ile birlikte yapmalıyız.

  • Kürt kardeşlerimiz emperyalizmin bölücü oyunlarına gelmemeli.
  • PKK emperyalizm adına Türkiye ile vekaleten yürüttüğü ve artık
    orta düzeye tırmandırdığı iğrenç kanlı taşeron savaşı derhal sonlandırmalı.
  • PKK – BDK – KCK, eli kanlı soykırımcı emperyalizmle işbirliği ile özgürlük savaşı verilemeyeceğini, emperyalizmin tarihinde hiçbir halkı özgürleştirmediğini,
    bunun doğasına aykırı olduğunu anlamalı. Uzun erimde hedefin bölme ve yönetme – sömürgeleştirme (divida et impera!) olduğu akıldan çıkarılmamalı!
  • PKK – BDK – KCK, eli kanlı soykırımcı emperyalizmle işbirliği ile özgürlük savaşı vermenin ahlak dışı olduğunu anlamalı ve önkoşulsuz silah bırakmalı.
    Çözüm bu coğrafyada, her tür dış karışmadan bağımsız olarak aranmalı..
  • Türkiye Cumhuriyetini birlikte kurduk; kırmızı çizgilerimiz ortaktır, korunmalıdır :– Ülke ve halk bölünmezliği,
      (tek millet – tek devlet)
    – tek resmi dil,
    – tek bayrak

    asla tartışılmamalıdır.

    **********

Anadolu AYDINLANMASI’nın ürünü Devrim şehidi Ahmet Taner Kışlalı
hala öğretmenimiz..

Türkler ve Kürtlerbaşlıklı Cumhuriyet‘te yayımlanan 20 Kasım 1998 tarihli yazısı aşağıda..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 21.10.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

Türkler ve Kürtler…

Görsel

AHMET TANER KIŞLALI
(HAFTAYA BAKIŞ)

Yenisey Anıtları, Orhun Yazıtları‘ndan daha eskidir.
Ve Yenisey’deki ”Elegeş” anıt taşında, o yörenin ve dönemin Türkçesiyle şöyle yazar:

”Men Kürt el-kanı Alp-Urungu…”

Yani, ”Ben Kürt hanı Alp-Urungu…”

Bu, Kürt sözcüğünün bugünkü biçimiyle kullanıldığı ilk yazılı örnektir.
Orhun Anıtları’nda ise, bugünün Anadolu Türkçesinde bulunmayan,
ama bugünün Anadolu Kürtçesinde bulunan tam 532 sözcük vardır.

Üstelik Oğuz Han‘ın 24 torunundan birisinin adı da Kürt’tür.

Araştırmanın sahibi ise, Alman Prof. De Groot ‘tur.

****

Birçok bilim adamı, Kürtlerin aslında Türklerin bir boyu olduğunu öne sürüyor.

Macar araştırmacılar, Macaristan’da yaşamış Türk-Kürt boylarına örnek olarak
18 köy saptamışlar.

Dikkati çeken bir nokta da, Kürt sözcüğünün anlam taşıdığı tek dilin Türkçe oluşu.

Kaşgarlı Mahmud ‘un ünlü ”Divan-ı Lügat-ıt Türk” ünde, Kürt ”kutsal kayın ağacı” anlamına geliyor. Kazak Türkçesinde ise, Kürt demek ”kar yığını” demek.

***

Kürt araştırmacıların bazıları, Eyyubi devletinin Kürt olduğunu yazıyorlar.

Oysa Selahaddin Eyyubi ‘nin kardeşleri arasında Turan, Tuğtekin, Böri adlı olanları var. Eşlerinden biri ise Umar Bey kızı Emine.

Dönemin şairlerinden İbn Senaülmülk, Halep’in Selahaddin Eyyubi tarafından alınmasından sonra şöyle yazıyor:

”Arap milleti, Türklerin devletiyle yüceldi. Haçlı davası Eyyüb’ün oğlu tarafından perişan edildi.”

***

Hep söylenir.

Türklerle Kürtler Anadolu’da bin yıldır birlikte yaşıyorlar.
Başka coğrafyalardaki beraberlikleri ise çok daha eskilere gidiyor.

Uzun süren birlikteliğin yarattığı kültür ortaklığı, yadsınamayacak kadar somut kanıtlarla dolu.

Türklere özgü 24’lü toplumsal-yönetsel düzene Kürt boylarında da rastlanıyor.
12 hayvan temelli Türk takvimi Kürtlerde de var. ”Atalar Kültü, Yersu Kültü,
Ateş Kültü” iki kesimin de ortak inançları.

Atasözlerinden manilere, tekerlemelere, bilmecelere, düğün ve yas törenlerine,
çeşitli oyunlara, birçok geleneğe kadar.. benzerlikler, hatta aynılıklar,
sayılamayacak kadar çok.

Nevruz da iki kesimin ortak bayramı.

Türk cumhuriyetlerinde rastlanan ”kırmızı, sarı, yeşil” renk tutkusu,
Kürtler arasında da çok yaygın… Hatta PKK bayrağında bile var.

***

A. Tayyar Önder ‘in geniş kapsamlı araştırmasında, yukarıda bazı örnekleri yer alan bilgiler çok ayrıntılı bir biçimde ele alınıyor.

Ama bu konudaki araştırmaların en ilginçlerinden birisi Ziya Gökalp‘e ait.

Birçok Anadolu Türk’ünde olduğu gibi.. Ziya Gökalp’in kökeninde de,
Türklük ile Kürtlük karışmış. Kendisinin Diyarbakır ve çevresinde yaptığı,
üç ay süren araştırma, bu karışımın toplumsal boyutlarını ortaya koyuyor.

Kürtleşen Türkmen boyları..
Örneğin, Türk olduklarını Kürtçe söyleyen Türkanlılar..

Kırsal kesimde Kürtleşen Türkler..
Kentlerde Türkleşen Kürtler…

1993 yılında KONDA’nın İstanbul’da yaptığı ankette, ana ve babası Kürt olanların oranı % 7.44’tü. Ve ”Kendinizi ne hissediyorsunuz” diye sorulduğunda %4’ü ”Türk” yanıtını vermişti…

***

İşte, çok anlamlı bazı somut bilgiler!

İşte “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” diyen Atatürk‘ün tanımı!

Ve işte, kurulduğundan bu yana, yurttaşlarının ”kökenlerine bakılmaksızın” her göreve gelebildikleri, her işi yapabildikleri Türkiye Cumhuriyeti!

Türkiye’nin ”Ortadoğu’nun İsviçresi” olmasını engellemeyi amaç edinmiş olan
bazı Avrupa ülkelerinin ”türlü-çeşitli” oyunlarının sergilendiği bir dönemde…
tüm bunların bir kez daha anımsanmasında yarar olduğunu düşündüm.

2011 Başında Türkiye ve Geleceğe Bakış / Looking at Turkey and The Future in Early 2011

Corlu_konf_2011_Basinda_Turkiye_ve_Gelecege_Bakis_4.2.11