Etiket arşivi: TURAN DURSUN’un 24. Ölüm Yıldönümü

TURAN DURSUN’un 24. Ölüm Yıldönümü


TURAN DURSUN’un 24. Ölüm Yıldönümü

04 EYLÜL 1990’da İSTANBUL^da UĞRADIĞI SİLAHLI SALDIRI SONUCU
ÖLDÜRÜLEN TURAN DURSUN ANISINA..

portresi
TABULAR YIKILMALIDIR!

  • “İnsan özgür olduğu sürece insandır.
    Bu özgürlüğün alınması eğer bir düşünce
    ve sanat yüzünden olursa hiçbir biçimde onaylanamaz. Geleceğin dünyası böyle durumların yaşanmayacağı dünya olacaktır.”
  • “Zaman gelecek bu ‘bilgi’ ve ‘hikmet’ leri halka sunan din adamlarının sundukları yerler, okudukları kitaplar, kılıkları, sunuş biçimleri değişecek, laik Cumhuriyet okullarından,
    İmam-Hatip okullarından, Yüksek İslam Enstitülerinden, İlahiyattan, büyük bir kesimiyle de Kuran kurslarından çıkışlı oldukları görülecek. Ne ki biçimler değişse bile, özün, insana, topluma, evrene bakışlarının değişmediğine tanık olunacak. Yüzlerce, binlerce yıl ötelerden getirilen yırtıldıkça yamanan, dar geldikçe genişletilen giysiler, Tanrı’nın yeni terzileri eliyle biçimlendirilip ve yamanıp Müslüman cemaate yeniden giydirilecek. Politikacılarla el ele verilerek.”
    Turan Dursun,
    KULLETEYN

    *****************

    Sıradan bir gündü.
    Namaz hazırlığı. Abdest gerekti. ” Temizlik “. Ama başka türlüsü.
    Temel amaç ” günahlardan arınmak “.

    Üşüşmüşlerdi dörtgen “Kulleteyn” in çevresine. “Taharet” ve “Abdest” için.
    Kimi yatakta, kollar sıvalı. Kimi Kulleteyn’in çevresinde bir yer bulma çabasında, dolaşmakta. Kimi yerini bulmuş olmanın rahatlığı içinde kıçını açıp çökmüş;
    kimi çömelmiş. Bacaklar arasındakiler salkım saçak. Hava da sıcak mı sıcak. ” Vay babooo!!! ”

    Kıçlarını açanlar “taharet” çiler kesiminde. Biraz sonra, bir Kulleteyn’e, bir bacak arasına gidip gelen eller, başlattığı şapur şupurları tam bir cümbüşe dönüştürecekti. Hem de ne cümbüş. İşte başlamıştı bile…

    Bacaklardakilerin tümü, çoğu çuldan çaputtan, yamalı ya da yırtıkları sallanan şalvarımsı şeyler, tek tük de olsa kimi şanslılarda bulunan akı gitmiş donlar..
    ne varsa sıyrılmıştı aşağıya. Cömertçe sıyrılmıştı. “Mallar meydanda” ydı hep. Bacaklar arasında ki “takımlar”genellikle kara, kıllı kokusu çevresine yayılır biçimde terli. “Üçlü takım” lar, çalışırken, oturup kalkarken, sıcakta ve çileli yaşamda sıkıştırıldıkları bacakların arasından, bir süre için de olsa kurtulup özgürlüğüne kavuşmuş olmanın keyfiyle sarkmış; bulabildiği havayı soluyordu. Özgürlük ne güzel şeydi. Yıkanma, serinleme. “Ohhh…” Takımlar yıkanıyordu da yıkanıyordu. Ovula ovula, şapur şupur. Kirler değilse bile terler gidiyordu. Kulleteyn’in suyunun kirli, “fırtıklı” (sümüklü) oluşuna aldıran yoktu. Hiç de olmamıştı zaten. Olsaydı çok yadırganırdı. Her namaz öncesinin doyulmaz keyfi yaşanıyordu. “Taharet” büyük mutluluk. Şapur şupurlar konuşmalara, derinden gelen “oh” lara, mırıldanmalara, “dua” lara, bağrışmalara karışıyordu. Bir kendine gelme, bir yenilenme oluyordu her “taharet” te. Kulleteyn’in ayrılmazları durumundaki kadın, çoluk çocukla birlikte paylaşılan bu durum,
    yaşamın can damarlarındandı.

    Dilsiz bir meddahtır sabah

    firardır gülhatmi

    firkat
    şeddeli bir eski Türkçe
    yanlış bir karanfil
    ol evvel bahar
    dilsiz bir meddahtır sabah
    şadırvanlar sabun kokar
    bulvarlar ferah

    -müzekkeresiz aranır şehir-
    – giderayak çıkar vur emri-

    katli vacip fetvalarıyla büyüdü dilin
    utançtı sonrası… sonrası… külli haram külli yasak
    koştun ölüm ilanlarına yıldızlara basarak
    dehrin cefası haki urbalar gözlerinde
    gözlerinde darp izleri ellerin çıplak
    verdin ellerini ellerimize çoğaldı ellerimiz
    ellerimiz ne çok el ne çok el

    gül mü
    bilinmez suyu veren ateşe
    nerden gelir bu yangın sesleri
    ölenler anarlar mı bir daha
    ölümü

    Mustafa Köz
    İçimizden biri, 4.9.14

    =============================

    Dostlar,

    Bir şey eklemeye gerek var mı??

    Turan Dursun’u kalleşçe vurdular 24 yıl önce..

    Aydın bir din bilgini idi..

    En çok da onu vuranlara ya da azmettricilerine yararı olacaktı, olmaktaydı.

    “Din”  adına insanlığın içine sürüklendiği zavallı ve derin sefaleti bizlere sergiliyordu. Din bezirganları dayanamadılar..
    Halkı alçakça sömürü araçları ellerinden gidebilirdi..

    Zinhar katli vacipti..

    Ve kiralık katiller, sözde İslam mücahitleri, Allah’ın verdiği canı, inançlarını yiyerek onlar aldılar..

    Turan Dursun’un bedeni artık yok .. Ama görkemli yapıtları ortada..

    Özellikle gençler okumalı. 8 ciltlik Kuran yorumunu da (tefsirini).

    Karanlık cinayeti işleyenleri lanetliyoruz bir kez daha..

    Cinayeti tümüyle aydınlatmayan Devlet sorumlularını şiddetle kınıyoruz.
    Bu tutumlarıyla yeni cinayetlerin nedeni olmuşlardır ve olacaklardır.
    Suça ortaktırlar!

    Rahmetli Turan Dursun başına gelebilecekleri biliyordu..
    İrtica karşıtı yayınları yüzünden Türkiye’de can güvenliği kalmadığı için ABD’ye gitmek zorunda kalan Prof. Dr. İlhan Arsel ile mektuplaşmalarında öldürülme kaygısını dile getiriyordu. Ancak yurt dışına gidemedi, T.C.Devleti de yurttaşına can güvenliği sağlayamadı.

Yazıklar olsun bin kez..

Son söz : HER ŞEYE KARŞIN AYDINLANMA ENGELLENEMEYECEKTİR.

AKIL KÖR İNANÇTAN,
BİLİM DE DİN BAĞNAZLIĞINDAN er ya da geç ÖZGÜRLEŞECEKTİR..

Sevgi ve saygıyla.
5.9.2014, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

*****************

  • Karanlık beyinli ilkel yaratıklar tarafından kalleşçe katledilişinin
    24. yıldönümünde, İmam – Müftü – Din Bilgini – Yazar – Düşünür ve
    Aydın bir kişiliği;
    Değerli Turan Dursun’u saygıyla anıyor,
    O’nu aramızdan alanları lanetliyorum.

    Prof. Dr. D. Ali ERCAN..