Güçlü ordu – güçlü Türkiye
(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)
Bir ülkenin gücünü oluşturan unsurlar vardır. Ekonomik güç, insan gücü, teknolojik güç, sosyo-kültürel güç, politik güç, coğrafi güç, askeri güç gibi. Bunların her biri ayrı ayrı önemli ve birbirini bütünleyicidir. Birinin yokluğu veya yetersizliği diğerlerini etkiler. Bunların çoğunda güçlü olan ülkeler dünyanın güçlü ülkeleridir. (AYDINLIK, 22.8.16)
ASKERİ GÜÇ
Askeri gücün bu güçler içinde özel bir yeri vardır. Diğer güçlerin hepsinden etkilenir. Diğer güç unsurları ne kadar kuvvetliyse askeri güç o oranda güçlüdür. Askeri gücü farklı kılan ise diğer bütün güçlerin güvencesi oluşudur. Evin bahçe duvarı, dış kapısı, pencerenin mandalı insan yatağında rahat uyumasını sağlayan unsurladır. Askeri güç ülke için odur işte.
ARKAYA ALMAK, ÜSTÜNE BASMAK
Ekonomisi güçlü bir ülkenin arkasında güçlü ordu yoksa geleceği belirsizdir. Devleti yöneten politikacılar dünya arenasında orduları kadar güçlüdür. Yoksa,”Eyyyyy!” diye başlayan nutukların hiçbir anlamı yoktur. Güler geçerler.
RTE/AKP yönetimi Orduyu arkasına almak yerine üstüne basmayı yeğlemekte.
Ordusunu kendisine tehdit görüp, darbe yapmasın diye düzenleme yapan ülke ve politikacı herhalde görülmemiştir. Ordu kendi yönetimi için değil, ülkenin çıkarlarına göz koyan başka ülkeler için caydırıcı unsur ve gerektiğinde tehdittir. KHK’ler ile yapılan ordunun üstüne basmaktan başka bir şey değildir.
KHK’LER
669 sayılı KHK ile;
Gnkur. Bşk.’nın kuvvet komutanlığı yapmış olma zorunluluğu kaldırılmış, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın kuvvet komutanları ve bağlılarına doğrudan emir vermesi sağlanmış, YAŞ üyeliklerine alakasız bir sürü hükümet üyesi doldurulmuştur. Bu düzenlemeler ile Ordunun siyasetle iç içe girme yolu sonuna kadar açılmıştır.
Siyasileşen ve asli görevinden uzaklaşan ordu,
ülke için yıkım habercisidir.
YAŞ’da ağırlık siyasetçilerde olunca yükselme beklentisi içinde olanlar görevde başarı yerine siyasetçi avlamaya yönelecektir. Balkan Savaşı yenilgisi ve Balkanların yitirilmesinin en başta gelen nedeni budur. Çanakkale ve Kurtuluş savaşı başarıları ise emir-komuta birliğinin öne çıkması sonucudur.
İMAMLAŞMA
RTE/AKP’nin hayalinde Harp okullarını İmam Hatiplilere açmak vardı. Bu fırsattan istifade ile onun yolunu açtılar. Askeri liseleri kapatıp, Harp Okullarına girişte “lise ve dengi okul mezunu olma” koşulunun getirilmesinin esas nedeni budur. Bu değişikliğe gerekçe olarak askeri öğrencilerin darbeye katılması ve cemaat yuvalanmasının gösterilmesi komik ötesidir. O gerekçeye göre Türkiye’de kapatılmayacak okul pek kalmaz.!
Din temelli bir ordu ile istenen niteliğe ulaşmak olanaksızdır.
Oysa, Atatürk’ün dediği gibi, ordunun kudreti subay ve komutanların kıymeti ile ölçülür.
Din adamları kendi alanlarındaki saygın yerinde hizmet vermelidir. Aksi takdirde 15 Temmuzdakinin benzeri, başka grup-cemaat-tarikatlar tarafından tekrarlanır. Hiç kuşku olmasın.
Önerimiz,
- Ordunun üstüne basma yanlışından dönülmesi, askerine güvenerek onun güçlü ülkenin arkasında güçlü bir güvence haline getirilmesidir.
- KHK’ler gecikmeksizin düzeltilmelidir.
======================================
Dostlar,
Kimi kez taze (akut) gündemi biraz geriden izlemekte yararlar vardır.
OHAL Kararnamelerinin yayımlandığının ertesi gini AKP – RTE tarafuından ne denli yanlış da olsa geri alınması, düzeltilmesi beklenmemelidir.. Bu negatif edim sürecin olağan doüası gereği değili AKP – RTE’nin yapısı – niteliği gereği bir öngörüdür.
O nedenle, “fikri takip” ilkesinden kopmadan, kimi yazı ve anımsatmaları uygun aralıklarla yineleyerek sürdürmekte yarar vardır. Nitekim Genelkurmay Başkanına atamada Kuvvet Komutanlığı yapmış olma koşulunu kaldıran düzenlemeden geri adım atılmıştır. Ancak bu çok yetersizdir hatta devede kulaktır.. Siyasal polemiğe malzeme amaçlı bile olabilir.
Ordumuzun yerleşik geleneklerine ve kurumsal yapısına dönük hatalardan mutlaka ve hızla dönülmelidir. Bu bir politik – siyasal zaafiyet değil yanlıştan dönme erdemidir. Unutulmasın, 15/16 Temmuz gecesi Tayyip beye korunma güvencesi veren de TSK 1. Ordu) olmuştur. Öte yandan Cerablus ve dolayı operasyonunda emir – komuta zincirinde bir zayıflık, yersiz ve zamansız siyasal müdahale olur mu diye ödümüz kopmaktadır. TSK’ya dönük “OHAL Kararnameleri Saldırısı” henüz yenidir ve umar – dileriz ki kalıcı yıkımları henüz etkisini göstermemiş olsun.. Ancak bu dönemin kendiliğinden uzaması olanağı yok…
AKP ve Erdoğan, mutlaka, TSK’ya dönük kin ve intikam “OHAL Kararnameleri Saldırısı” nı mutlaka ve gecikmeden geri çekmelidir. Bu kendileri için de doğru olanıdır. Yapılanlar siyaseten de ciddi biçimde yanluştır. Halkımız, öz bağrından çıkan Milli Ordusu’na amacı çok aşan düşmanca girişimleri kesinlikle onaylamayacaktı
Keşke bu OHAL Kararnameleri yayımlandıklarından sonraki 10 gün içinde “şekil” bakımından Anayasaya aykırılık savıyla Anamuhalefet Partisi CHP TBMM Grubu sıfatıyla ya da 110 CHP’li vekil imzasıyla Anayasa Mahkemesine iptal için götürülseydi.. (AY md. 148 ve 150). Bu yıkım Kararnamelerinin pek çok uygulama işlemi yapılmamış olurdu.. TBMM görevini yapmadan, OHAL Kararnamelerini görüşmeden tatile sokuldu! Ülke OHAL altında ama Meclisimiz tatilde!? 1 Ekim’de açılacak.. bu OHAL Kararnameleri sözde görüşülecek ve onaylanacak. CHP’ye göre “yasalaştıktan sonra” Anayasa Mahkemesi’ne götürecekler.. Atı alan çoktaaaan Üsküdar’a geçmiş olacak. Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi iptal kararları geriye yürümüyor! (AY md. 153/5). CHP politik risk almaktan çekindi ama ülkemize, TSK’ya fatura çoook ağır!
15 Temmuz’dan bu yana 45 gün geçti… Teenninin zamanıdır.. Geç kalınmasın lütfen !?
Sevgi ve saygı ile.
29 Ağustos 2016, Tekirdağ
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com