İbrahim Ö. Kaboğlu
Siyaset 15.06.2023, BİRGÜN
ikincisinde 14 Mayıs yasama tercihi ve 28 Mayıs öncesi savrulmalara değinmiştim. (AS: Seçimler-2: 14 ve 28 Mayıs | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM)
Bu yazı ise, 28 Mayıs sonucu ve 2028’e giden yolda anayasal tehlikeler üzerine.
18 Haziran seçimleri, 2+1 tasarımına yönelikti: TBMM+CB seçimi, anayasal tercihi de ortaya koyacaktı: ‘demokratik parlamenter rejim’.
Deprem güncel, 14 Mayıs ise tarihsel kaldıraç olarak kullanılarak beş hafta öne alınan seçim sonuçları, öngörümün tersi anlamında geçmişe yönelik olarak okundu: ‘2017 kurgusu teyidi’
İKTİDAR ARACI
Cumhur İttifakına göre, 2017 kurgusu ‘Anayasa sayfası artık kapandı’.
Aynı İttifak, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CBHS -kendi deyimleri) veya Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme (PBDBY –kendi deyimim) için de 2018 seçimleri sonrasında benzer ifadeler kullanarak ‘demokratik Anayasa önerileri’ni perdelemeye çalıştı.
Ne var ki, Millet İttifakı’nın demokratik parlamenter rejim hazırlıkları, Cumhur İttifakı’nı 1 Şubat 2021’de ‘sivil anayasa’! gündemine yönlendirdi.
Parlamenter rejim çalışmalarının somutlaşması karşısında Anayasa gündemi için bu kez, ‘seçim sonrası’nı işaret eden PBDBY yanlıları, 28 Mayıs sonrası, yine ‘sivil anayasa’! demeye başladı.
Görünen o ki Anayasa, TBMM’nin 28. Dönemin gündemde olacak.
Hangi ortamda? 2017 kurgusu öncesi ve sonrası Anayasasızlaştırma ve bilgi kirliliği süreçlerinin yoğunlaştığı bir dönemde.
Bakanlık devir konuşmaları keyfi yönetim itirafı oldu: Keyfi ve fiili (eylemli) yönetimden hukuksal düzene geçişe yönelik -özellikle İçişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı- konuşmaları, seçimler sonucu siyasal iktidarın eldeğiştirdiği izlenimini yaratmayı amaçladı.
Oysa keyfilik, 2017 kurgusunun sonucu idi. Seçimler ise, tek kişilik hükümeti meşrulaştırma vesilesi olarak kullanıldı.
Anayasa’nın yeniden gündeme getirilmesi, şu üç amaçla anlaşılabilir:
-2017 kurgusunu pekiştirmek,
-Toplum mühendisliğini amaçlayan (başörtüsü ve aile) Anayasa değişiklik teklifini genişleterek yenilemek,
–Derinleşen iktisadi bunalımı perdelemek.
Ne yapmalı? Cumhur İttifakının ‘Anayasa gündem tekeli’ni kırmak. Bunun iki önkoşulu var: Doğru bilgi ve demokratik anayasa çalışmalarını sahiplenmek.
DOĞRU BİLGİ İÇİN…
Bakanlar listesi ve devir-teslim konuşmaları, 2017 kurgusuna karşı medya kuruluşlarını bile ‘kabine, hükümet ve bakanlar kurulu’ vb. kavramlar eşliğinde ‘parlamenter rejim sanal izlenimi’ yaratma yarışına soktu.
Yanlış kullanım, ‘seçimler bir anayasa oylaması oldu’ görüşüne ve haliyle PBDBY’nin meşrulaşmasına katkıdan başka bir işe yaramamakta.
Bu nedenle medya, sivil toplum örgütleri ve yurtseverler, gelişmeleri yakından izlemek görev ve sorumluluğunda:
-Yürütme (CB) ve İdare (Bakanlar), Anayasa’nın emredici hükümlerine ne ölçüde saygı gösteriyor?
-Yasama, Anayasa’nın özüne ve sözüne saygılı yasa yapıyor mu?
– Bu bağlamda, TBMM’ye -CHP listelerinden- giren Millet İttifakı adayları, katkı vermiş oldukları anayasa çalışması ile ne ölçüde tutarlı davranabiliyor?
Bunlar, olası bir anayasa değişikliği dayatması öncesinde sınav niteliğinde söylem, eylem ve işlemler olacak.
Şu halde asıl sınav, Millet İttifakı için şimdi başlıyor. Ancak ‘Anayasa, siyasetçilere bırakılamayacak kadar ciddi bir alan’ olduğu için sınav, anayasacılar ve hukukçular başta, sivil toplum örgütleri, özgür ve demokratik toplum savunucusu bütün yurttaşların.
ANAYASA UYANIKLIĞI
–Başörtüsüne mutlak özgürlük ve güdümlü aile anlayışı öngören Anayasa değişiklik önerisini genişleterek yeniden gündeme getirme olasılığı nedeniyle,
-Cumhur İttifakı’nın yeni bileşenleri ile anayasal kazanımları sıfırlama isteği nedeniyle,
-2017 Anayasa kurgusu yerine, demokratik parlamenter rejim için yapılan -çelişki ve yetersizliklerine karşın- Anayasa çalışmalarını gündeme getirebilmek için.
Anayasa sınavı ve uyanıklığı, her zamankinden çok daha yaşamsal; bugünkü durumu bile aramak zorunda kalmamak için. Hep öyle olmadı mı?