Etiket arşivi: “Tek adam RTE”

KORONA VİRUS NELERE ŞAL, NELERE MERCEK?

KORONA VİRUS NELERE ŞAL, NELERE MERCEK?


Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

İçimiz dışımız “corona virus” oldu..
Oysa Ülkemizin yakıcı sorunları ağırlaşarak sürüyor..
Dolar 6,44 TL’ye tırmandı! Öbür dövizler de yükseliyor..
Üstelik elin ülkesinde de (ABD – AB, UK..) hastalık var, can alıyor her gün onlarca, yüzlerce.
Sektörler akçalı (mali) bunalımda, ortada döviz kıtlığı var büyük ölçüde dolaşımın (sirkülasyonun) yavaşlamasına bağlı.

Ancak “Küresel AĞA”, kerameti kendinden menkul senyoraj hakkını (!) / hegemonisini pervasızca dayatıyor ve FED, 198 milyar $ nakiti kağıt ve mürekkep bedeli karşılığında basıp piyasaya sürüyor.. (Bu para, 2020 Türkiye bütçesinden yaklaşık %20 daha fazla!?)
ABD’de enflasyon olmuyor, paranın değeri de düşmüyor.. FED faizleri neredeyse sıfırlıyor. Siyasal iktidardan bağımsız, para politikalarını “büyük oyunun kurallarına göre” oynuyor ABD Merkez Bankası FED.. Bizde ise “biat etmedi kulumuz” diye AKP = Erdoğan tarafından TCMB Başkanı görevden alındı. Üstelik Erdoğan’ın bilim dışı takıntısı gerekçesi ile : Faiz enflasyon doğuruyor!? 

Ekonomist olduğunu savlayan ama gerçek diplomasını bir türlü göremediğimiz AKP = Erdoğan, İktisat 1. sınıf öğrencisinin bile öğrendiği evrensel bilimsel gerçeği ters yüz ederek gerekçe (!) yaratıyor kendine, kamuoyunu yönlendiriyor… Dolayısıyla bu kafayla yönetilen ülkemiz, bir türlü belini doğrultamıyor. G20’den düştük – düşeceğiz, işsizlikten de perişanız.

Cılız – hastalıklı – çok borçlu – üretmeyen ekonomi, haliyle ulusal parasını da güçlü kılamıyor..

Sürekli olarak yoksullaş-TIRIL-ıyoruz!

Kişi başına ulusal gelir 7 yıl öncekinin altında ve 9 bin Doları zor buluyor.. (Dünya ortalaması 11 bin Doları aşkın) ve bu iktidar, TEK ADAM = RTE eliyle harikalar yaratıyor öyle mi??!

Cümle alem şunu aklına bir güzel koysun ve hiiiiç çıkarmasın :

  • Türkiye’nin sorunları, tek başına AKP = Erdoğan iktidarı ile 18 yılda öylesine ağırlaşmış, öylesine içinden çıkılmazlaşmıştır ki; alleme-i cihan olsa tek bir kişi içinden çıkamaz. Mustafa Kemal ATATÜRK bile! Kaldı ki, o büyük önder, en kritik savaşları bile Meclis ile yürüttü.

Bitmeyen dertlerimizden başımız göğe ererken, bir de küresel korona salgını eklenince, ekonomi, deyim yerinde ise su kaynatıyor..
Kuşkusuz bu olumsuz gelişmeler günlük yaşama yansıyacak ve yaşamı daha da katlanılmaz kılacak.. Ailece intiharlar unutulmayacak, işsizlik kavuruyor özellikle gençleri.. 4+ milyon!

Şehitler tepesine mazlum halkın cefalı – özverileri evlatları yağıyor Erdoğan hazretleri böyle buyurduğu için, buyurmaya da devam edeceği / ettiği için.. 2 oğlundan bir “çürük” ama her nasılsa uluslararası ticarette yurt dışında olağanüstü başarılı (!?); öteki bedelli / paralı askerlik yapmış sayılan okçu – TÜRGEV’ci mahdumu olan Erdoğan’ın..

  • Oysa toplumsal cinnet içinde halk adeta!

Ne var ki, AKP = Erdoğan büyüsü – illüzyonu giderek bozuluyor!

Kuşku yok, hiçbir halk sonsuza dek aldatılamaz, idraki / algısı köreltilemez.
Ne yazık ki, bu süreçte küplerini doldurarak karunlaşaranlar, yolsuzluklarla talan ederek halk yığınlarını yoksullaştıranlar, ülkeyi açık hava hapishanesine dönüştürenler.. birkaç kuşak çooook varsıllaşmış (zenginleşmiş) oluyorlar. Halkın yaşamı, geleceği çalınıyor haramzade soygunu ile, yalnız yaşayanlar değil, çocuklarının – torunlarının bile geleceği yok ediliyor!
****

Korona virus salgını AKP = Erdoğan için bir bakıma “ilaç” gibi geldi..

Tüm yakıcı sorunları, iktidarı bunaltan dertlerimizi öteledik (!)..
Muhalefet yok, eleştiri yok, toplantı yok, gösteri yok, yok, yok, yok.. TBMM bile tatilde!

Bu arada AKP = RTE’nin sesi de çıkmıyor.. Konuş(a)mıyor..

Karşısına yığma kalabalıkları görkemli salonlara doldurup esip gürle(ye)miyor.. Ama Erdoğan konuşamdan yapamaz ki! Bir yolunu mutlaka ama mutlaka bulacak, dağlarca kibirli mimiklerini – postürünü – giyimini – jestlerini – ses tonunu – edasını – hamasetini – şiddetini – narsisizmini, gündemini.. ne yapıp edip yaratacak ve bizleri daha çok yoksun bırakmayacaktır cemalinden!

Akıllarına hiçbir şey gelmiyorsa, biz söyleyelim; çağırırsınız TRT’yi sarayınıza 1-2 muhabirle, “ULUSA SESLENİŞ” (!) konuşması yaparsınız hiç yoktan, müritlere ayar verir, boşalırsınız falan..

Ama bu arada KORONA SALGINI ile ilgili hesap da vereceksiniz halka, hiç yolu yok!

Peki ne söyleyecek Tek Adam Erdoğan? Kader – fıtrat, bizde hasta çoook az, ölüm yok, Dünya biz hayran, hamdolsun, Rabbim falan filan…. öyle mi? Karantinaya alınmayıp evlerine yollanan 21 bin Umre ziyaretçisi için ne buyuracak örneğin; ki salgınla savaşımda bağışlanmaz hatadır!

Yaşam adeta durdurulurken, camilerde namaz için ayak sürümeyi, yarım ağız “camiler açık ama evde kılabilirsiniz, toplu gelmeseniz fena olmaz…” türü karnından fetvaları nasıl savunacak?

Şehir hastaneleri talanı uğruna kapatılan hastanelere yeniden duyulan yakıcı gereksinime ne buyuracak??

31 Aralık’tan (2019) bu yana (Çin’de ilk resmi olgu) 2,5 ayda hala, yalnızca birkaç merkezde (<6) ancak korona testi yapılabilmesine ne buyuracak?

  1. Basamak sağlık hizmetlerini felç edişlerine ne buyuracak?
  2. Koruyucu sağlık hizmetlerini unutup / felç edip varsa yoksa tedaviye odaklanmaya ne diyecek?

Sağlık sektörünü ezici düzeyde piyasalaştırmasına / özelleştirmesine ne buyuracak?

Halkın yoksullaşTIRılmasına, beslenmesinin bozulmasına, yaygınlaşan açlığa ne buyuracak?

Vahşetle kirletilen çevreye, tarım ve hayvancılığın çökertilmesine, en temel besinlerin bile dışalım (ithalat) bağımlılığına ne diyecek?

450 milyar Doları aşan devasa borca ne diyecek?? (2002’de iktidar olduğunda 120 milyar $ idi!)

Etil alkolde bile stokları birkaç günde tükenen ve dışalıma mahkum ülkemiz, 18 yıldır kimin tek başına mutlak iktidarı tekelinde??

Üniversite öğrencilerini apar topar yurttan atıp, yurtları karantina yerlerine dönüştürme ayıbına ne açıklama sunacak AKP = Tek Adam Erdoğan ? Ki bu da salgınla savaşımda ciddi bir fiyaskodur, toplu kitle hareketlerinden kaçınmak gerekir, İtalya bu nedenle perişan!

  • Örneğin camiler bu amaçla / karantina yerleri olarak kullanılsa fena olmaz mı?

TOKİ hızla prefabrik karantina alanları yaratabilir mi? Özellikle büyük kentlerde boş arazi bulabilir mi? Akçalı (mali) gücü buna yeter mi? Ya da satılamayan yüzbinlerce konut fazlasını karantina evleri olarak kullanmayı aklına getirir / kıyabilir mi şu olağanüstü dönemde?

Çin gibi 10 (on) gün içinde 1000 (bin) yataklı birkaç hastane yapabilir misiniz o anlı şanlı, devasa kamu ihalelerini her nasılsa heeeep ama heeeep kapmayı beceren yandaş / kandaş / candaş / yoldaş / sırdaş / dindaş / Cennetdaş (!) yüklenicilerinizle (müteahhitlerinizle)??

Şehir hastaneleri safsatası / talanına kurban edip boşalttığınız hastaneleri ne yaptınız? Yoksa okulları tatil etmeniz bundan mıydı, öğrenci yurtlarını boşaltıp karantina yerleri yapmak?!
****

İyi kötü sosyal medya canlı; orada da AK tiroller ve yandaş – kandaş – candaş kimi yargı mensupları 7/24 görev başındalar.. zinhar çizmeyi aşmak yok.. Üstelik salgın hastalık hukuku gündemde bu kez! TCK’nın malum maddeleri; Adalet Bakanının bile açık – örtük gözdağı verdiği! Ama bu maddeler, koronadan korunmak için (!) muska – dua tacirlerine işlemiyor?!
Öte yandan kamusal olanaklar sağlık dahil öylesine sınırlı ki, KORONA SALGINI ile başetmek hiiiiç kolay değil.. Kamu sağlık sektörü olabildiğince küçültülmüş.. Ülkedeki 1530 dolayında hastanenin yaklaşık 650’si özel sektörün. Hastane yatakları ve yoğun bakım birimlerinin 1/4’ünden çoğu yine özel sektörde. Hemşire sayısı neredeyse hekim sayısına denk, 160 binlerde. Oysa 1 hekime karşılık 4 hemşire uluslararası standart.
  • Yeterli cerrahi maske bile yok  sağlık çalışanlarına..
TTB Merkez Konseyi Başkanı sevgili meslektaşımız Prof. Dr. Sinan Adıyaman’ın web sitemizde yer verdiğimiz açıklamasında, korona testi negatif gelen hastada 2. kez test istemi yapıldığında “riskli” gibisinden saçma sapan yanıtlar geldiği belirtildi. Oysa bir laboratuvar testi ya (+) tir ya da (-).. Arada kuşkulu durumlar olabilir belki ama dünyanın hiçbir yerinde bir laboratuvar “riskli” gibi bir değerlendirmede bulunamaz. Böylesi bir yargı ancak klinik durum için söz konusu olabilir. Yoksa böylelikle mi resmi hasta sayısı çoook sınırlı tutukuyor?? (http://ahmetsaltik.net/2020/03/17/ttb-hekimlerden-aldigimiz-duyumlar-koronavirus-hastasi-sayisinin-daha-fazla-oldugu-yonunde/)
Bilim Kurulu’nun kararları düzenli açıklanmıyor, neden?
Hem Kuran’da, fıkıhta… şer’i kaynaklarda yeterince hüküm yok mu bu konuda?
Neden bilim kuruluna sarıldınız, hani yaşamın her alanının dininizin kurallarına uydurup öyle yaşayacaktınız 6. Din Şurasında Erdoğan’ın kapanış konuşmasına göre??
Neden salgını DİB yönetmiyor da özel sektörden gelme Sağlık Bakanı çırpınıyor??
Demek ki ülkeye 160 bini bulan imam değil, SAĞLIK ÇALIŞANI – HEKİM gerekliymş, haa??
Salgın ile imam-hatipler değil hekim – hemşire… özverili sağlık çalışanları boğuşurmuş haa??
****Öte yandan, ülkemizde yüz bini aşkın hekimin yasal meslek örgütü Türk Tabipleri Birliği‘nin bilim insanı kimlikli – alanın uzmanı akademisyen temsilcisi neden yok Bilim Kurulunda?

……….
………………….

Sorular, dertlere tercüman ve de hal-i pür melalimize ayna olarak daha da uzatılabilir..

Dünya Bankası – IMF maşaları eliyle küresel emperyalizmin dayattığı SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM MASKELİ sağlık hizmetlerini özelleştirme, piyasaya ve sermayenim insafına terk etme, devleti kenara çekip sağlık hizmeti vermekten alıkoyma…. politikaları bir kez daha çök-müş-tür.

Sağlık, doğuştan kazanılan bir temel insanlık hakkıdır ve Devletin ana yükümlerinin başındadır.

Türkiye, sağlık hizmetlerinde, KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİNE kesin öncelik veren, kamucu bir sağlık sistemine hızla, oyalanmadan geri dönmek zo-run-da-dır.

Oysa AKP, bunların tersini yapmak üzere iktidara getirildi ve 18 yılda epey de yaptı.

Sağlık alanında da yerli – yabancı sermayeye rant aktarmak boynunun borcu!

Peki şimdi ne olacak??

Sevgi, saygı ve derin KAYGI ile. 17 Mart 2020, Ankara

Kaç- AK SARAY Sorunu Vahimdir, Gündemden Düşürülmemelidir!


Kaç- AK SARAY Sorunu Vahimdir, Gündemden Düşürülmemelidir!

Dostlar,

CHP İzmir MV dostumuz Sn. Prof. Dr. Oğuz OYAN’ın yerinde ve kişilikli tutumunu içeren yazısını 20.10.14 günü sitemizde yayımlamıştık :

29 Ekim’de “Erdoğan Sarayı”na Neden Gitmiyorum?

Bu çok yönlü skandalın gündemden düşmesi için AKP elinden geleni yaptı, yapıyor..

Rennan hocaya uygulanan zulüm ve utanç veren hukuk cinayeti başlıcası oldu.

RTE’nin kaçak AKSARAY’ı için Danıştay’ın 6. Dairesi’nin de “hukuka dışıdır” kararı vardı. Ancak dönemin başbakanı bay RTE hukuka meydan okuyarak, bu gözükara cesareti nereden buluyorsa, “güçleri yetiyorsa gelsin yıksınlar, yapacak ve içine girip oturacağım..” demişti !?

Öyle de oldu.. Bu açık hukuk tanımaz pervasızlık karşısında Danıştay Başkanı, Başkanlar Kurulu ya da ilgili 6. Daire ne yapar diye boşa bekledik..
Ses seda yok.. Böylelikle koca Danıştay, kendisini feci biçimde ezdirmiş oldu.
Ne bir açıklama, ne bir itiraz ne de istifa..

Yargının tepesindeki Anayasa Mahkemesinden de en küçük tepki gelmedi
hukuk devletine sahip çıkan ya da bay RTE’yi uyaran..

Dönemi CB bay A. Gül de sustu… Aylardır Huber Köşkünü işgal etmekle meşgul..
Giderlerini devlete yükleyerek bu köşkte fuzuli şagil durumunda..
Hukuk istemi felç.. Tam bir otokratik yönetim..
2. Meşrutiyet döneminde Padişah 2. Abdülhamit bile bu denli pervasız değildi.

Cüeyt Arcayürek’in deyimi ile TBMM Başkanı “Çiçek Cemil” den de hiç itiraz çıkmadı..

“Tek adam RTE”, her şeyi tarumar ederek bu yasa dışı binayı, muazzam
kamu harcamalarıyla bitirdi ve içine de geçip oturdu.. Dünyada alay konusu oldu..

Bay RTE iyice yoruldu anlaşılan.. Son zamanlarda gaf üstüne gaf geliyor.
“Müslüman” denizcilerin Amerika’yı 300 yıl önce (K. Kolomb’dan) keşfi,
orada cami varlığı (hallüsinasyon mu, konfabulasyon mu; hangisi normal ruh sağlığı ile bağdaşır??) vs.

Hukuk Fakülteleri de sustular..
Artık Türkiye basit – sıradan bir yasa devleti bile değil.
Hiç kimsenin hukuk güvencesi yok.

Prof. Zekeriya Beyaz, 29.11.14 günü ADD Çankaya Şubesi konuğu olarak verdiği “ATATÜRK ve Din” konulu konferansta “..bir STALİN dönemi yaşadığımızı..” vurguladı.

*************

Bu kaçak AKSARAY sorunu çok önemli, ciddi, vahimdir.
Gündemden düşürülmemelidir.
Bu yüzden Sn Prof. Dr. Oğuz Oyan’ın önemli yazısını yeniden paylaşıyoruz..

Sevgi ve saygıyla.
30.11.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===============================================

29 Ekim’de “Erdoğan Sarayı”na Neden Gitmiyorum?

Oğuz Oyan
CHP İzmir Mv.
Cumhuriyet, 20.10.14

Bu sorunun sorulması bile CHP Milletvekilleri açısından gereksiz sayılabilir.
Ama ayrıntılı bir muhasebenin gerekli olduğu bir karşı-devrim sürecinden geçiyoruz ve bu nedenle bu soruyu kamuoyu önünde tartışmak
yarardan yoksun değildir.

Birinci ve en genel nedeni, 2002’den başlayarak

  • ..AKP iktidarının laik Cumhuriyet rejimini dönüştürmek için her türlü hukuksuzluğu içeren bir sivil darbe sürecinin mimarı olmasıdır.

Bu nedenle 2007’den sonra Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde de
CHP milletvekilleri Çankaya Köşküne itibar etmemişlerdir.
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığının eskisini aratır özellikler taşıyacağı ise
henüz seçilmeden önce bile bilinmekteydi.

İkincisi, 17 ve 25 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturmaları, ucu Erdoğan’a ve ailesine uzanan çok güçlü kanıt ve suçlamaları içermekteydi ve henüz o tarihte Erdoğan’ın dört bakanıyla birlikte milletvekilliğinden bile istifa etmesini ve ancak
bir yargısal aklanma sonucunda yeniden siyasete dönebilmesini gerektirmekteydi. Bunu yapmak yerine

– delilleri karartma,
– yargı süreçlerini baskı altına alma,
– soruşturmayı yürüten savcı ve polisleri açığa alma,
– dört bakanla ilgili olarak kurulan TBMM Soruşturma Komisyonu’nun çalışmasını engelleme..

yolunda ağırlık koyan bir Başbakanın, artık rüyasında bile görememesi gereken Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyabilmesi, Türkiye’nin nasıl Avrupa demokrasi alanından kopup Ortadoğulaştığının göstergesidir.

Bu nedenle de “Erdoğan’ın köşküne” gitmek bir demokrasi ayıbına
ortak olmak
anlamına gelecektir.

Üçüncüsü, Cumhurbaşkanlığı görevine başlayabilmek için TBMM önünde  “…Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkilâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, (…) üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim” demesine karşın bunların hiçbirine uymayan, esasen adaylığı sürecinden başlayarak yansız cumhurbaşkanı olmayacağı yolundaki açık demeçlerini ilk günden pervasızca uygulamaya koyan bir militan taraflılığın davetine icabet etmek (AS: uymak), Anayasanın cumhurbaşkanlığı tanımına topluca karşı gelmek ve takiyye yeminlere
destek vermek anlamına gelecektir.

Dördüncüsü, Cumhuriyetin simgesi Çankaya Cumhurbaşkanlığı Köşkünün
manevi değerinin ve dolayısıyla Cumhuriyet değerlerinin hoyratça dışlanmasına kayıtsız kalmak anlamına gelecektir. 

Açgözlülük ve Hukuksuzluk Müzesi

Beşincisi, Atatürk Orman Çiftliği arazisini hukuk tanımaz bir biçimde
işgal eden
, Ankara 5. İdare Mahkemesi’nin, Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nin, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun yürütmeyi durdurma kararlarına karşın inşaatı fütursuzca sürdüren, “yıkabiliyorlarsa gelsinler yıksınlar, devam ediyorum” diye hukuka ve yargıya meydan okuyan, Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin Anayasa Mahkemesi’ne başvuru sonucunu bile beklemeyen, AOÇ’un adını “Yenimahalle Orman Çiftliği”ne dönüştürme alıştırmalarına girişerek
Atatürk’ün mirasına ihanet eden, yeşili betona çeviren, oldubittici ve
korsan bir inşaat anlayışına meşruluk kazandırmak anlamına gelecektir.

Altıncısı, Türkiye’nin kaynaklarının ölçüsüz ve savurgan bir biçimde şaşaalı ve görgüsüz bir saray inşaatına harcanmasına, bütçesi açık veren ve borç içinde yüzen bir ekonomide, lüks ithal yapı malzemelerinin kullanılmasıyla maliyeti bir milyar TL’yi bulan bir inşaata onay vermek (bkz. Fırat Kozok, Cumhuriyet, 27.9.2014); yatırımsızlıktan kıvranan bölge ve ülke ekonomisi koşullarında  Kalkınma Bakanlığı’nın “Kamu Yatırımlarını Hızlandırma Ödeneği”nin son üç yılda bu “görgüsüzlük sarayı”na aktarılmasına, örtülü ödeneğin de aynı yönde
ve amaç dışı kullanımına aldırmamak anlamına gelecektir.

Bütün bu nedenlerle Cumhuriyeti ve değerlerini temsil etmeyen,
bir totaliter rejim simgesine dönüşen “Erdoğan Sarayı”na gidilmemesi gerekir.

Bu görüşler etrafında bütün CHP milletvekillerinin birleştiğine de kuşku yoktur.
Ben yalnızca siyaset yoldaşlarımın ortak düşüncelerine tercüman olduğumu varsayıyorum.

SONSÖZ : Görgüsüzlük, hukuksuzluk ve otoriterlik abidesi olan Erdoğan Sarayını bekleyen iki akıbet olmalıdır: Yıkım veya halkın ibretle gezeceği bir müzeye dönüştürme. Müzenin adını da şimdiden önerelim:

Açgözlülük ve Hukuksuzluk Müzesi!

========================================

Dostlar,

Sayın Prof. Oyan‘a katılmamak olanaklı mı?

Yargı kararlarını hiçe sayan bu kişi derhal yargılanmalı.

Anayasa Mahkemesi artık ayağını sürütmeden yüreklilikle kararını vermeli;
apaçık hukuk – mahkeme kararı tanımazlığı ve inşaatı durdurmalıdır.

Ulusal vicdan kanamaktadır ve geleceğe umutla bakma olanağı kalmamaktadır
bu ürkünç (vahim) tablo karşısında..

Anayasa mahkemesi, hukuk devleti rejimini tehdit eden bu gözü kara karşıdevrimciliği derhal durdurmalıdır.

Sevgi ve saygıyla.
21.10.2014, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net