Etiket arşivi: SUSMA hakkı

Çiğnenen masumiyet hakkı

Prof. Dr. Köksal Bayraktar / Büyük Hukukçular / Hukuk AnsiklopedisiProf. Dr. Köksal BAYRAKTAR

05 Temmuz 2023, Cumhuriyet

Türk hukuk uygulamasında, “kişinin masum olma hakkı” hiçe sayılıyor.

Son günlerde “TRT, Tabii” adını taşıyan, dijital platformda yer alan “Metamorfoz Kırılma” filmi, bu hakkı yerle bir etti ve yargı organları ile cumhuriyet savcılıkları, sanki böyle bir hak yasalarda ve anayasamızda yer almıyor gibi harekete geçmediler, geçmiyorlar.

Oysa bu hak, bireyin temel haklarından biri… Bir suç ithamı altındaki kişinin soruşturmada ve kovuşturmada, suç işlememiş gibi düşünülerek yargılamanın tamamen (tümüyle) objektif (nesnel), tarafsız ve yansız bir şekilde yerine getirilmesi bu hak ile gerçekleşiyor.

Yargılamaya konu kişinin öncelikle masum sayılması o kadar (denli) önemlidir ki; bu hak, adil yargılanma hakkına ve susma hakkına kaynak oluyor. Ayrıca gene bu hak nedeniyle yargıya taşınmış bir olay hakkında, basına, TV’ye, sosyal medyaya taraflı ve suçlayıcı açıklamalar yapılması, hukuka aykırılık sayıldığı gibi bu hak sayesinde, itham (suçlama) altındaki kişi yargılamanın bütün aşamalarında, savunmalarının ve delillerinin (kanıtlarının) yargı organlarında tarafsız, yansız ve önyargısız dikkate alınmasını isteyebiliyor…

Bu ilkelere ve kurallara rağmen (karşın) adı geçen film, çevrilebilmiş, kamuoyuna sunulabilmiş ve binlerce kişi tarafından seyredilmiştir. Dolayısıyla masumiyet hakkı defalarca ihlal edilmiştir (kezlerce çiğnenmiştir).

Masumiyet hakkı sadece (yalnızca) yerel yargılama aşamasında değil, tüm yargılama boyunca bölge adliye mahkemesi ve Yargıtay aşamalarında da sürmektedir. Bu kadar (denli) önemli bir hakkın bir televizyon kanalının dijital platformunda (yayınında) ihlal edilmesi (çiğnenmesi) ne kadar (denli) ağır bir hukuk tanımazlıktır?

Oysa bu hak, 1982 Anayasası’nın 15/2. maddesinin son cümlesi ile 38/4. maddesinde “… kimse suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar suçlu sayılamaz” şeklinde açıkça yer almasına rağmen (karşın), sürekli ihlal edilmektedir (çiğnenmektedir). CMK 223/2- b,d maddesinde “beraat kararının yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması ya da yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması” şeklindeki ifade hep masumiyet hakkının sonucudur. Ayrıca TCK 288. maddesindeki adil yargılamayı etkileme suçu, masumiyet hakkı ihlalinin (çiğneminin) yaptırımı olmaktadır.

Uluslararası düzenlemelerde masumiyet hakkının önemli ve temel bir hak olduğu kuvvetle belirtilmektedir. 1789 İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’nin 9. maddesi ile Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 11/1. maddesinde bu temel hak, vazgeçilmez bir hak olarak ortaya konulmuştur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde, “bir suç isnad edilen herkesin hukuka uygun olarak, suçluluğu kanıtlanıncaya kadar masum sayılması” önemli ilkelerdir. Uluslararası alandaki bu kurallar, mahkeme kararlarında temel kural olarak benimsenmekte ve uygulanmaktadır.

Ülkemizde nice masum insanın yargılanmadan suçlu olarak nitelenmesi karşısında, yargının işleyişinde altın iplikten söz edilmesi mümkün (olanaklı) olmamaktadır.

Yoz Bir AKP Klasiği Daha : Melih Bulu Sorunu!

http://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/yoz-bir-akp-klasigi-daha-melih-bulu-sorunu-prof-dr-ahmet-saltik-1813385

Yoz Bir AKP Klasiği Daha :
Melih Bulu Sorunu!

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)

Paraşütle indirme rektör Melih Bulu
‘nun önerileri dikkate alacağını hiç ama hiç umut etmiyoruz.

Çünkü, militanı olduğu siyasal çizginin kendine yüklediği özgörevi ne pahasına olursa olsun yerine getirmeye çabalayacaktır. Çaresizdir Bulu, çünkü bir de Boğaziçi’ne rektör olmak için zat-ı muhteremin hayalleri vardır!?

Kaldı ki istifayı bir an için usundan geçirecek olsa bile, bu yoldakulların‘ biat dışında
seçeneği olmadığından, müritleri göreve atama da, azletme de bir himmet olup,
Reis Hazretleri Cenahına aittir şeksiz şüphesiz.

Ne yapmalı?

En etkili çözüm öğretim üyelerindedir. Kuşkusuz, öğrencilerin ve öğretim elemanlarının itiraz ve direnci baştan sona yasal ve tümüyle meşrudur.

Üniversite başlıca Yönetim Kurulu ve Senato eliyle yönetileceğinden, bu kurulların üyeleri toplantılarda edilgin direniş gösterebilir. Bu yasal haklarıdır, örn. SUSMA hakkı kullanabilirler.
Bu kurullar karar alamazsa Rektör görev yapamaz; Bay Bulu, felç olabilir. Hocalar yönetsel görev kabul etmezse, 3 rektör yardımcısı atanamaz, Dekanlar da. Çünkü Rektör 3 aday bildirecek ve YÖK bunlardan birini dekan atayacaktır. (Anayasa md. 130/6)

Öte yandan RTE tarafından 2 fakülte kurulması (RG: 05.02.2021 tarih, 3519 s. Cumhurbaşkanı kararı) ve kadrolaşma yolunun açılması işlemi, Anayasa’nın 130. maddesine aykırıdır.
Çünkü; Anayasa md. 130/9 : “Yükseköğretim kurumlarının kuruluş ve organları ile işleyişleri
ve bunların seçimleri, görev, yetki ve sorumlulukları… kanunla düzenlenir.”

Cumhurbaşkanına böylesine yetki veren yasa yoktur. Zorlama yorumla böyle bir yetkinin
OHAL kararnamesiyle varlığı savunulacak olursa, Anaysa md. 130/1’de yeralan “kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler” hükmü gereği, üniversitelerin bilimsel özerklik koşulu olarak Fakülte açılmasına kendisinin karar vermesi zorunludur.

Dolayısıyla bu Cumhurbaşkanı Kararı -ki bir İdari işlemdir- hukuka aykırıdır ve Danıştay’da dava edilmesi gereklidir. Davada yasal dayanağın Anayasaya aykırılığı da savlanır. Anılan kararda kamu yararı yoktur ve tümüyle keyfi, siyasal amaçlıdır. Kamu yetkisi ilgililerce kendi ad ve keyiflerine göre değil, ULUS ADINA VEKALETEN kullanılır. Böylesi bir idari işlem iptal davası, Danıştay için de sınama olacaktır.

İktidarın gündem oyunu bu tür girişimler, ülkemizi yakıcı sorunlarından uzaklaştırmakta.
AKP = RTE’nin gerçek amacı da bu olsa gerek!

  • Türkiye’de hala günde yüz insan salgından ölmektedir!
  • Vicdanlar mühürlenmiş, ilgililer ve yandaşlar 3 maymunu oynamaktadır.
  • Toplum, bu vb. sorunlarına yabancılaştırılmaktadır!

Salgın nedeniyle sosyal, ekonomik, bilimsel, kültürel yaşam felç sınırındadır. Biriken çok yönlü sorunlar giderek çözümsüzleşmekte olup, kritik yaşamsal eşiğe dayanmıştır. Bu çok ağır koşullarda yapay Boğaziçi gerilimi sürdürülemez, sürdürülmemelidir. Dileyelim ve önerelim ki
sağduyu egemen olsun; AKP=RTE‘de, YÖK’te, kayyım rektör Bulu‘da.

BOĞAZİÇİ’ndeki yerden göğe meşru direniş ulusal ve uluslararası toplumca desteklenecektir, desteklenmelidir. AKP = RTE bu refleksi ulusal egemenliğe aykırı bir girişim gibi göstererek mağduru oynayamaz. Çağımızda özellikle temel insan hak ve özgürlüklerine aykırı
iktidar uygulamaları salt o ülkenin iç sorunu görülmemekte; uluslararası toplumun da
sorunu sayılmaktadır. AİHM‘nin bu yönde içtihat nitelikli kararları vardır.
***
Trakya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı ve her ne hikmetse ayrıca Üniversite Genel Sekreteri zat-ı muhterem Prof. Cevdet Kılıç’ın Boğaziçi eylemleriyle ilgili tweet’i dehşet vericidir.

  • “Boğaziçili misiniz, Boğaz dışılı mısınız onu bunu bilmem, biz eylem falan yapmayız.
    Biz gece vakti işi bitirir ertesi gün işe gideriz bilin istedim.”

Erdoğan bu konuda henüz tek söz etmemiştir ne yazık ki! Niçin? Koro üyeleri uyumla rollerini mi oynamakta? İlahiyatçı Prof. Kılıç neden aynı zamanda genel sekreter? Bu görev akademik değil yönetsel ve yönetim bilimleri, hukuk gibi alanlarda eğitim almışların üstlenmesi gerek.

  • Muhalefet, birlikte ve etkin yöntemlerle karşı koymak üzere yordam geliştirmeli, uygulamalıdır.

Muhalefet, başkaca sorun ve ayrışmaları, bu akut ve ciddi sorun için ayraca alıp ertelemeli
ve topluca Boğaziçi’ne giderek yerinde destek vermeli, çözüm önerileri açıklamalıdır.