Etiket arşivi: Sözde Ermeni Soykırım iddiaları

AKP-HDP BULUŞMASI

Suay Karaman

Kasım ayı başında adalet bakanı, genel başkan yardımcısı ve grup başkanvekilinden oluşan AKP heyetinin, türban konusundaki anayasa değişiklik paketi için HDP ile görüşme yapması, siyaset sahnesinde hararetle konuşulmaya başlandı. Daha önceleri açılım yaptıkları HDP’ye şimdilerde terörist diyen AKP’nin, çıkarları kesişince HDP’ye sarıldığı görülmektedir. Bu konuda olumlu ve olumsuz eleştiriler yapılmaktadır. 

24 Haziran 2018 genel seçimlerinde %11,7 oranında oy alan HDP, üçüncü parti olarak TBMM’de 67 milletvekili ile temsil edilmiştir. Ancak HDP, üçüncü parti olmasına karşılık asla Türkiye partisi olamamıştır. Çünkü söylemleriyle ve eylemleriyle PKK terör örgütünün TBMM’deki uzantısı bir görünüm çizmektedir. Hiçbir HDP yöneticisi, PKK için ‘terör örgütüdür’ diyemiyor. HDP içindeki bazı milletvekillerinin PKK terör örgütüyle ilişkileri ortaya çıkmıştır, bazı yöneticilerinin bebek katili Öcalan için söyledikleri belleklerdedir. Şeyh Said, Seyit Rıza (AS: çekince koyuyoruz), Said Nursi gibi vatan hainlerini el üstünde tutmaktadırlar; adlarını caddelere, parklara vermekte sakınca görmemektedirler. 

2 Kasım Çarşamba günü grup toplantısında HDP eş genel başkanı Pervin Buldan, “Cumhuriyet, 100 yıllık bir yıkım projesidir” diyerek, cumhuriyet yıkıcılarıyla, şeriatçılarla aynı yerde durduklarını bir kez daha göstermiştir. HDP’ye bakanlık vermeyi düşünen CHP, Pervin Buldan’ın bu sözlerine sessiz kalmıştır. Ulusal ve resmi bayramlarda yer almayan, Anıtkabir’i ziyaret etmeyen HDP yönetimi, cumhuriyet düşmanlarıyla birlikte olduğunu kanıtlamaktadır. Ancak TBMM’de hakkı olmadan milletin vergileriyle verilen paraları almakta da bir sakınca görmemektedir. 

HDP;
– 24 Nisan 1915 tarihini planlı bir etnik kimlik ve inanç soykırımı olarak değerlendirerek, sözde Ermeni soykırım iddialarını desteklemektedir ve konu hakkında açıklama yapmaktan, eylemde bulunmaktan çekinmemektedir.
– Benzer biçimde 19 Mayıs Pontus Rum Soykırımı anma günü diye açıklamalar yapmaktadır.
– Dağlık Karabağ işgalinde Ermenistan’ın, Kıbrıs sorununda Yunanistan’ın yanında yer almaktadır.
– Irak ve Suriye’deki işgallerde ABD’yi savunan bir parti, Türkiye’nin partisi olamaz.
 

Doğunun neden kalkınmadığıyla ilgili hiçbir söylemi olmayan, şeyhlik, ağalık düzeninin bitirilmesinden söz etmeyen, toprak ve tarım reformunu dile getirmeyen, yoksul köylüyü sömüren ve ezen HDP, Kürt milliyetçiliği yaparak emperyalizme hizmet etmektedir. 

Eşsiz liderimiz Atatürk‘e karşı tavır takınan HDP, şovenizmin bataklığındadır ve kendilerini Türk Milletinin unsuru olarak görmemektedir. “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı için ‘it sürüsü’ diyen HDP’nin nerede durduğu bellidir. Tüm bu söylem ve eylemleriyle HDP, asla Türkiye partisi, asla halkın partisi, asla yoksulun partisi, asla demokrasi yanlısı bir parti olamaz; şiddet yanlısı bir parti olarak kalmaya mahkûm olacaktır. 

Bugün Anayasa Mahkemesi’nde hakkında kapatma davası açılan HDP, yasal bir siyasal partidir ancak meşru değildir. Çünkü bugüne kadar elli binden fazla insanımızı öldüren PKK terör örgütünün siyasal kanadı olarak hareket eden, terör ve terör örgütü ile arasına mesafe koyamayan, cumhuriyetin değerlerine saldıran HDP, hukuk devletinde asla meşru olarak kabul edilemez. 

Ülkemizin bölünmesi için emperyalist güçler tarafından bilinçli biçimde
icat edilen ‘Kürt sorunu’ ifadesinin kullanılması,
Kürt kökenli yurttaşlarımızı ötekileştirip hedefe koymaktadır;

  • Kürt kökenli yurttaşlarımız da ülkemizin eşit ve onurlu yurttaşlarıdır.

Ülkemizde Kürt sorunu yoktur, Kürtçülük ve PKK terör örgütü ile siyasal uzantılarının sorunu olduğunu açıkça ortaya koyamazsak, emperyalizme maşa olduğumuzun da farkına varamayız.

Kürt kökenli yurttaşlarımız ile PKK terör örgütünü ve HDP’yi bir tutmak, ülkemize yapılan kötülüklerin başında gelmektedir; bu çok büyük bir yanlıştır.

Bütün Kürt kökenli yurttaşlarımızın oylarını HDP’ye verdikleri de doğru değildir. Yetmez ama evet diyen aydın insan taklitleri de, liboşlar da, kendilerini solda gören tatlı su entelleri de HDP’ye oy vererek, bilinçsizce bu partiye destek olmuşlardır. 

Yıllar önce Oslo’da PKK terör örgütüyle görüşen, Habur’da çadır mahkemeleri kuran ve açılım yapan AKP için, yeniden HDP ile görüşmek normaldir çünkü her ikisi de cumhuriyet düşmanlığında buluşmaktadır. MHP’nin de bu görüşmeyi onaylaması doğaldır çünkü emperyalizmin emrinde olanlar, verilen görevleri yerine getirmektedir. Terör örgütünün uzantısı denilen bir partiyle görüşmek ve destek istemek, siyasal fırsatçılık ve tutarsızlıktır. İşte yapılan tutarsız siyaset ile dün doğru olan bugün yanlış, dün yanlış olan bugün doğru olabiliyor. Yanlışlar ve doğrular siyasal gereksinimlere göre her an değişiklik gösterebiliyor. Böylece siyasetçilere olan güvenilmezlik algısı da topluma yerleşiyor. 

Yıllardan beri HDP, muhalif kesim tarafından sürekli şımartılan, normalleştirilmeye ve meşrulaştırılmaya çalışılan, Atatürk ve cumhuriyet karşıtı değilmiş gibi gösterilen, AKP’den farklıymış gibi davranılan bir partidir. Bağımsızlıktan, aydınlanmadan, cumhuriyetten, ulusallıktan, eşitlikten yana olmayan, feodalizme karşı durmayan, emperyalizmin güdümünde kimlik siyaseti yapan HDP ile ortak değerlerde buluşulamaz. Kısaca cumhuriyet düşmanları ile işbirliği yapılarak cumhuriyet kurtarılamaz. Bunu herkesin aklında tutması gerekir.

 Azim ve Karar, 14 Kasım 2022

Sözde Ermeni Soykırım iddiaları

Sözde Ermeni Soykırım iddiaları

Değerli Dostlarımız,
Konu hakkındaki görüşlerimi bilgilerinize sunarım.

Saygılarımla, 27.04.2020

Haluk Dural 
DPT Eski Uzmanı
Milli Merkez Genel Sekreteri

Ermeni soykırım iddiaları karşısında doğru tavır !!!

Her yıl 24 Nisan tarihi yaklaştıkça, ABD başkanı “soykırım” diyecek mi, demeyecek mi tartışmaları altında, özelikle sosyal medyada çeşitli yayınlar yapılmaktadır. Ermeni tezlerine yakın duran bazı bayraksız ve vatansız dönme solcuların sesleri son yıllarda azalma gösterse de vatansever aydınlarımızın konuya yaklaşımlarında maalesef aynı hatalar tekrarlanmaktadır. Bu hataların en başında batılı emperyalist çevrelerin Türkleri soykırım yapmakla suçlayan yayınları karşısında genellikle savunma yapılması gelmekte, bu savunmayı desteklemek için tarihsel olgular ve bilgiler tekrar tekrar yayınlanmaktadır. Elbette bu tür bilgilerin yayınlanması, sahte Ermeni iddialarının çürütülmesine yardımcı olmaktadır, ancak unutulmamalıdır ki bu tür doğru ve gerçek bilgiler batılı mihraklarda zaten vardır.

İzlenecek mücadele yöntemi

1- 1948’den önce soykırım diye kavram ve kelime yoktur.

Soykırım hukuki bir kavramdır ve 1948 yılından önce değil “soykırım” diye bir suç, batı dillerinde Genocide (Soykırım) diye bir kelime bile yoktur. Bu nedenle, iddialara karşı verilecek cevaplarda “soykırım” sözcüğü kesinlikle kullanılmamalıdır.

2- Osmanlı tebaası Ermeniler devlete isyan etmiş, bir kısmı işgalci Rus orduna katılmıştır.

Özellikle 1915 Ocak ayında başlayıp yaklaşık bir yıl süren Çanakkale savaşı sırasında Anadolu’da yaşanan olaylar, Osmanlı tebaası olan Ermenilerin devlete karşı silahlı isyanı, bu isyanın bastırılması sırasında yaşananlar, silahlı çatışmalar tarihçiler tarafından araştırılmalıdır. Özellikle Ermenilerin katlettikleri Osmanlı vatandaşlarının sayısı her zaman vurgulanmalıdır.

Bu tür çalışmalar, Ermenilerin devlete karşı silahlı isyanına katılan ve o dönemde yürürlükte olan 1274/1858 tarihli Ceza Kanunname-i Hümayunu’nda tanımlanmış olan isyan suçuyla yargılanmış Ermenilere ait mahkeme kayıtlarıyla desteklenmelidir.

Özellikle ABD’nin “soykırım” suçlamalarına karşı yapılacak girişimlerde, Ermenilerin 1915’de işledikleri “devlete silahlı isyan” suçlarının, Amerikan anayasasına göre de “vatana ihanet” kapsamında olduğu hatırlatılmalıdır. [[1]]

ABD Anayasa Madde III, Fıkra 3 

Birleşik Devletler’e karşı vatana ihanet, sadece şunlardan ibarettir; 

– devlete karşı silahlı isyana kalkışmak,

– devletin düşmanlarıyla birleşmek,

– düşmana yardım ve yataklık etmek. 

Hiç kimse, aynı fiili işlemiş iki şahidin şahitliği olmadıkça veya açık bir mahkemede itirafta bulunmadıkça vatana ihanetle suçlanamaz.

Kongre haine ceza verme hakkına sahiptir, ancak ceza verilen kişinin yaşamı sırasında, vatandaşlık hakları elinden alınanlar hariç, ceza, yargısız mahkum edilenin miras bırakmasına veya varlığının müsaderesine çalışamaz.  

3- Alman Nazileri “soykırım” suçuyla yargılanmamıştır

Roma hukukundan buyana evrensel hukukun esaslarından olan “suç ve cezanın kanuniliği” ilkesi “nullum crimen sine lege, nulla poena sine lege praevia- kanun yoksa suç da yoktur, kanunsuz ceza olmaz” uyarınca Nürnberg yargılamalarından önce devletlerin ulusal hukukunda ve uluslararası hukukta “soykırım” diye bir suç tanımlanmadığından savaş suçlusu Almanlar soykırım suçundan değil; insanlık dışı muamele, işkence, toplu öldürme, katliam, vb. eylemleri içeren “insanlığa karşı suçlar” ile suçlanıp yargılanmış ve cezalandırılmışlardır.

4- Soykırım suçu 1948 tarihinde tanımlanmıştır

Nürnberg yargılamaları sonrasında, hukuki boşluğu doldurmak üzere Birleşmiş Milletler tarafından “soykırımın” bir suç olarak tanımlandığı “Uluslararası Soykırım Suçlarını Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi” isimli uluslararası bir sözleşme hazırlanmıştır. [[2]]

5- Neden Ermeniler Türkleri mahkemeye veremezler?

Çünkü 1948 tarihinden önce hukukta “soykırım” diye bir suç yoktur.

6- Soykırım suçu nedir?

Uluslararası ceza yasası niteliğindeki BM Uluslararası Soykırım Suçlarını Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi’nin 2. Maddesine göre soykırım suçları şunlardır:

“Bir ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel grubun tümünü veya bir kısmını, sırf o gruba mensup bulundukları için (İngilizce: as such) yok etmek amacıyla; 

– bir gruba mensup olanları öldürmek,

– gruba mensup olanlara ciddi bedenî veya aklî zararlar vermek,

– grubun tümünü veya bir kısmını bilfiil (fizikî olarak) yok etmek amacını güden yaşam koşullarını bilinçli olarak gruba zorla uygulamak,

– grup içinde doğumları önlemeye yönelik önlemleri dayatmak,

– grubun çocuklarını başka bir gruba zorla sevketmek.”

Altı çizilmesi gereken husus, bir eylemin veya suçun soykırımı olarak nitelendirilebilmesi için, bir gruba mensup insanları sırf o gruba mensup oldukları için öldürme, yok etme kastının (saikinin) olması gerekir.

1915 olaylarında isyancı Ermeniler Osmanlı vatandaşlarını katletmeye başlamışlar, bunun üzerine meşru müdafaa halinde vatandaşlar ve kolluk güçleri de silahlı Ermenileri öldürmüştür. Bu meşru müdafaa için yapılan öldürmeler, soykırım suçları arasında yoktur.

7- Yetkili mahkeme neresidir?

BM Soykırımı Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi’nin 6. maddesine göre;

“Soykırımı işlemekle suçlanan kişileri yargılama yetkisi bulunan organ ise, suçun işlendiği ülke Devletinin yetkili mahkemesi veya Tarafların kabul etmesi halinde bir uluslararası ceza mahkemesidir.”

Bu 6. madde çerçevesinde, bugüne kadar Türklerin Ermenilere soykırım yaptığı iddiasıyla, devletlerin devamlılığı ilkesi uyarınca, Osmanlı İmparatorluğunun ardılı olan Türkiye’deki yetkili bir Türk mahkemesinde, hakkında soykırım davası açılmış ve/veya hükmolunmuş hiçbir Türk vatandaşı yoktur. Çünkü, Ermeni iddiaları, Sözleşmenin yürürlüğe girdiği 1951 yılından önceki bir tarihe, 1915 yılına aittir ve o tarihteki bir olayı Sözleşme kapsamına sokmak imkânsızdır.

8- BM Soykırımı Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi geriye doğru işletilemez

Soykırım suçunu tanımlayan uluslararası Sözleşme, yürürlüğe girdiği 12 Ocak 1951 tarihinden sonra meydana gelebilecek ve Sözleşmenin 2. ve 3. maddelerinde sayılan suçlara uygun eylemleri “Soykırım” olarak tanımlamış olup, bu uluslararası Sözleşmeye göre ancak, Sözleşmenin yürürlük tarihinden sonra işlenen soykırım suçları cezalandırabilir. Yani bu Sözleşme GERİYE DOĞRU işletilemez (mâkabline şamil değildir).

9- Viyana Anlaşmalar Hukuku Sözleşmesi

27 Ocak 1980 tarihinde yürürlüğe giren, 23 Mayıs 1969 tarihli Viyana Anlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’nin (Vienna Convention On The Law Of Treaties) 28. maddesi [[3]];

“Sözleşmelerin (devletler arasındaki ikili veya çok taraflı antlaşmaların- H. Dural), tersine bir hüküm bulunmadıkça, o Sözleşme yürürlüğe girdiği tarihten önce vuku bulan eylemlere veya Sözleşme yürürlüğe girmeden önce sona ermiş durumlara UYGULANAMAYACAĞINI” 

belirtir.

10- Tehcir soykırım suçu değildir [[4]]

Savaş veya savaş benzeri hallerde her devlet kendi vatandaşlarını ülke toprakları içinde daha güvenli bölgelere tehcir edebilir. Zaten soykırım suçları arasında “tehcir” sayılmamaktadır.

Sonuç olarak:

Soykırım suçlarıyla ilgili yukarıda anılan Sözleşme, emperyalist bir yalan olan Ermeni soykırımı iddiaları karşısında, Türkiye ve Türk vatandaşları açısından en sağlam uluslararası hukuk platformudur. Bu hayâsız ve asılsız Ermeni soykırım iddialarıyla mücadele edecek olan sorumluluk sahibi her Türk vatandaşı, Soykırım Suçlarını Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesini en iyi şekilde öğrenmeli ve kullanmalıdır.

Son Not: Daha ayrıntılı bilgiler için lütfen yazarın diğer makalesine bakınız.[[5]]

[[1]] : U.S. Constitution, http://www.law.cornell.edu/constitution/constitution.table.html#preamble

[[2]] : https://www.un.org/en/genocideprevention/genocide-convention.shtml

[[3]]: VIENNA CONVENTION ON THE LAW OF TREATIES, SIGNED AT VIENNA 23 May 1969, ENTRY INTOFORCE: 27 January 1980

Article 28 : Non-retroactivity of treaties

Unless a different intention appears from the treaty or is otherwise established, its provisions do not bind a party in relation to any act or fact which took place or any situation which ceased to exist before the date of the entry into force of the treaty with respect to that party.

[[4]] : Ayrıntılar için bakınız: Haluk Dural, Ermeni soykırım iddiaları hukuk dışıdır, Tehcir soykırım suçu değildir.

https://www.academia.edu/40996293/Ermeni_Soyk%C4%B1r%C4%B1m_iddialar%C4%B1_hukuk_d%C4%B1%C5%9F%C4%B1d%C4%B1r_Tehcir_soyk%C4%B1r%C4%B1m_su%C3%A7u_de%C4%9Fildir_Hal%C3%BBk_DURAL

[[5]] : Haluk Dural, ABD’nin Ermeni soykırım iddiaları hukuk dışıdır, https://www.academia.edu/40876120/ABDnin_Ermeni_Soyk%C4%B1r%C4%B1m_iddialar%C4%B1_hukuk_d%C4%B1%C5%9F%C4%B1d%C4%B1r