Etiket arşivi: Şevket Kazan

30. Yılında Madımak Katliamı Davası Avukatı Şenal Sarıhan ile söyleşi

Dostlar,

Viyana’dan DÜZGÜN TV adı altında amatörce yurtsever yayınlar yapan Serdar Altun dostumuz geçtiğimiz günlerde biz arayarak 2 Temmuz 1993 Sivas – Madımak kırımının (vahşetinin) 30. yılı için uygun konuşmacı dileğinde bulundu.

En uygun kişilerin başında dostumuz Av. Şenal Sarıhan geliyordu. Kendilerini aradım, kabul ettiler ve Serdar Altun’un değerli eşi Bahar Altun bu söyleşiyi gerçekleştirdi.

Sn. Avukat Sarıhan, 30 yıldır bu davanın en sadık – yetkin – ısrarlı ve “amatör” avukatı oldu.
Yurtseverlik bilinci ve aydın sorumluluğu ile karşılıksız olarak 30 yıldır bu kavgayı vermekte.
Emeklerini engin şükran ve saygı ile karşılamak ve anmak gerekiyor.

O yumuşacık, insan sever, insanı saran sevecen ses tonu ve içten – sıcak gülümsemesi ile yaklaşık bir saat bu soruna ilk elden – ağızdan ışık tuttu. Bahar Altun’un sorularını yanıtladı.

Av. Sarıhan, ayrıca, bu davayı 4 cilt olarak kitaplaştıran seçkin bir Aydın..

30 yılda, kırım (katliam) dava zamanaşımına sokulmak isteniyor. Ancak bu tasarlanmış toplu öldürü (suikast) İNSANLIĞA KARŞI SUÇ.. Bu suç türünde zamanaşımı yok, AİHS-Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM-Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yerleşik içtihatlarına göre. Türkiye AİHS’ni kabul etti, bir yasa ile onaylayarak iç hukukuna kattı. (İsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Koruma Sözleşmesi ve buna Ek Protokolün tasdiki
hakkında Kanun, Kanun No: 6366 Kanun Tarihi: 10/03/1954
Resmi Gazete Tarihi: 19.03.1954
Resmi Gazete No: 8662).

1982 Anayasası m.90/5 uyarınca bağlayıcı AİHS ve AİHM kararları (Avrupa Konseyi Sözleşmesi m.47). Dolayısıyla iç hukukta da zamanaşımı olmaması gerek. Davanın tasarlayıcıları ve eylemcileri mutlaka hak ettiği cezayı almalı. Ama bu olgu önünde sonunda bir iktidar sorunu ve 21 yıllık AKP iktidarınca da engellendi. Öncesinde, katil sanıklarının avukatı Adalet Bakanı bile yapıldı: Şevket Kazan!

Türkiye böylesine acılar (tragedyalar) ülkesi. Dolayısıyla siyasal iktidar aynı zamanda bir yaşam güvencesi ya da tersi demek. Ulusumuzun bu yalın gerçekliği usundan hiç çıkarmaması gerek. Sn. Av. Şenal Sarıhan‘ın söylediklerini izlemek için lütfen tıklayın, paylaşın. Benzerlerinin yinelenmemesi toplumun yakıcı gerçekleri öğrenmesine bağlı.

Bu arada, “MADIMAK KÜTÜPHANESİ” adıyla bir web sitesi açıldı. Konuya ilişkin bilgi-belgeleri kalıcı kılmak ve tarihe mal etmek üzere. Emek verenleri içtenlikle kutlarız..

Lütfen tıklayınız, ziyaret edip inceleyiniz ve paylaşınız, yaygın öğrenilsin..

http://kutuphane.madimak.org 

Bu sitenin tanıtımı ve izlenmesi artmalı. Madımak Katliamı 30. yılında! Bu vahşet hiç yaşanmamış gibi toplumun gündeminden düşürülmeye çalışılıyor. Çalışmanın milyonlara ulaşması için lütfen bu erişkeyi (linki) yaygın paylaşalım..

Image

Hiç unutulmasın               :
2 Temmuz 1993, Sivas Madımak otelinde yakılarak öldürülen 33 yurtsever (+2 otel çalışanı). Apaçık uluslararası tuzak (komplo) ve kışkırtma (provokasyon).

  • Devletin 1. görevi yurttaşın can güvenliğidir.
  • T.C. bu kırımlara mutlaka engel olmalı, hesap sormalıdır yoksa devlet olamaz!!!

Sevgi ve saygı ile. 02 Temmuz 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

MADIMAK VE BAŞBAĞLAR VAHŞETLERİ

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Bu gün, günümüzden tam 29 yıl önce gerçekleştirilen iki vahşetin yıldönümü. Bu 2 vahşetin biri 02 Temmuz 1993 günü Sivas Madımak Otelinde ve öbürü, birkaç gün sonra Erzincan’ın Başbağlar Köyü kırımında (katliamında) yaşandı.

Bu yangın ve kırımlarda (katliamlarda) salt insanlar ve onların yaşama hakkı yakılmadı; onlarla birlikte din, iman, hak, hukuk, laiklik, akıl, bilim, özgürlük, demokrasi adalet, ahlak, vicdan, sevgi, barış, umut, hoşgörü, güven, kardeşlik, kültür, sanat, insanlık…. ülke, devlet ve toplum adına ne denli güzel “değer” varsa ateşe atıldı.

  • İç ve dış şer güçler, elbirliği ile azgın cehaletin, cehalet bombasının fitilini ateşlediler..

Bundan sonra yapılacak en güzel şey, olup biten bu vahşetlerden gerekli ders alınarak, hem bu vahşi cehaleti yok etmek ve hem de başta sevgi, barış ve kardeşlik olmak üzere, yitirdiğimiz tüm ahlaksal, insancıl, hukuksal değerlerimizi en kısa zamanda daha güçlü bir biçimde, elbirliği ile yeniden geri kazanmanın, onarmanın yollarını arayıp bulmak olmalıdır.

  • Her iki vahşi olayda da ana sorumluluk, hem toplumu cahil bıraktığı ve hem de doğrudan kendi yurttaşlarının can güvenliğini yeterince koruyamadığı için devletindir.

En başta da dönemin siyasal iktidarına aittir.

Ne yazık ki çeşitli siyasal, dinsel, ekinsel (kültürel) ve etnik nedenlerle, siyasal iktidarlar bu olayların üzerine yeterli ve etkin bir kararlılıkla gidememiştir. Olayların üzerindeki sis perdesi yeterince aydınlatıl(a)mamıştır. Bu durum kabul edilemez.

Başta bu vahşetlerde yaşamlarını yitirenlerin yakınları ve sevenleri olmak üzere tüm ulusumuzun başı sağ olsun.
=======================================
Dostlar,

AKP, 20 yıldır tek başına iktidardır.
Bu yakıcı ve toplumsal barışı dinamitleyen kırımlar mutlaka ama mutlaka aydınlatılmalı ve gerçek sorumlular yargı önünde hesap vermeliydi.

Sanıkların avukatlığını üstlenenler arasında olan Refahyol iktidarının Adalet Bakanı Şevket Kazan, bakanlığı sırasında onları hapishanede ziyaret etti.[18] Geniş avukat listesinde çok sayıda Refah Parti üyesi ve yöneticisi olması eleştiri konusu oldu. Bu avukatlar ilerleyen yıllarda AK Parti ve Saadet Partisine katıldılar ve içlerinden üst yönetim görevlerine yükselenler oldu. 26 kişilik bu listede biri bakan olmak üzere 4 AKP milletvekili de bulunmaktadır.

Bu tablo kabul edilemez!

Kırımları aydınlatmayıp suçlularını yargıda hakettikleri gibi cezalandırmayan herkesin, başta siyasal iktidarlar olmak üzere elleri, kırımcılar ölçüsünde, hatta daha beter  kanlı ve kirlidir.

Ne yazık ki başsağlığı dilemek, Ulusun acısını paylaşmak hiçbir derde deva ol(a)mıyor..

Yüreğim yangın yeri.. 2 Temmuz 1993’ten bu yana, 29 yıldır hiiiiiççç dinmiyor.. Bu intikam güdüsü değil, adalet hakkı.. ki benzerleri için de etkin caydırıcı olsun esas olarak.

Gerekrse Yargılamanın yenilenmesi kurumu kullanılmalıdır.  CMK md. 311 ve sonrası hükümler işletilmelidir. Adalet Bakanlığı konuyla doğrudan ilgilenmelidir.

TCK’da insanlığa karşı işlenen suçlar için zamanaşımı söz konusu değildir (md. 77).

Gün olur, görevlerini yapmayarak adaleti karartanlardan da hukuksal hesabı sorulur, ölseler de!

Sevgi ve saygı ile ama adalet özlemi acı ve kaygısıyla.

02 Temmuz 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik    

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ANITKABİR’de 19 Mayıs Konseri ve AKP’nin hazin halleri..

ANITKABİR’de 19 Mayıs Konseri

ve AKP’nin hazin halleri..

Her meslekten ve her yaştan 750 korist ve 28 amatör koro, yeni bestelenen ATATÜRK marşını ve Atatürk’ün sevdiği şarkıları coşku içinde seslendirdiler..

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın efssane şefi Hikmet Şimşek’in 1998’deki konserinden 17 yıl sonra 2. kez böylesine coşkulu bir halk etkinliği sergilenmiş oldu.

Bu arada 12. CB Bay RTE, hukuk dışı biçimde bir kez daha, Aksaray’da seçim propagandasında idi. Başvezir Davutoğlu da seçim telaşında idi Zonguldak’ta. Anıtkabir’e Gençlik ve Spor Bakanı gitti Hükümet adına.. AKP’nin Atatürk’e ve Devrimlere bakışı bir kez daha
apaçık ortada.. Tayyip bey 18 Mayıs’ta Samsun’daki seçim propagandasında gene
ATATÜRK sözcüğünü ağzına almadı.. “Gazi Mustaf Kemal” dedi alışılageldiği gibi..
19 Mayıs törenlerini yasaklayanlar, sözde Samsun’da 1 gün önceden O’nu anıyorlardı..
Ne de yavan ve iğreti idi ağızlarında, içtenlikten uzak mı uzak..

Tayyip bey çok yorgun ve unutkan oldu epey.. Geçtiğimiz günlerde bir konuşmasında
asgari ücret için “Bin TL dolayında herhalde..” dedi.. Oysa 949 TL idi ve bir zamanlar
bu düzeyde bile geliri olmayan, ev kirasını RP’nin ödediğini Şevket Kazan’ın ağzından öğrendiğimiz birisi, Devlet Başkanı olduğunda asgari ücrete ve emekçinin yaşam kavgasına
bu denli yabancılaşmamalıydı.

“1 milyon da çok para mı??” diyerek Diyanet İşleri Başkanlığı’na alınan lüks otomobili savumdu. Eleştirenlerin kendilerinin ve çocuklarının “altında” Mercedes araçlar olduğuu söyledi. Bu aracın gerçek değerinin de 1 milyon TL değil 300 bin TL dolayında olduğunu ekledi. Bu veri doğru ise, söz konusu lüks makam aracı en az 300 işçinin asgari ücretine denktir..

300 000 TL / 949 TL= 316 asgari ücret…

1 milyon TL ise 1 000 000 TL / 949 TL = 1054 asgari ücret..

Bursa’da 15 bin dolayında emekçi (Renault, Tofaş, Mako vb.) ücretlerinin geçinmelerine yetmediğini bildirerek en sonunda greve gittiler..

Onlara selam olsun..

Dileriz, sermaye yanlısı AKP iktidarı, milli güvenlik vb. gerekçelerle Bakanlar Kurulu kararı ile grevi ertelemeye gitmez.. Geçtiğimiz yıl MESS grevinde Bakanlar Kurulu, skandal bir biçimde, daha grev başlamadan, Bakanlar Kurulu toplanmadan bakanlara imzalatılmış hukuksal olarak yok hükmünde bir “Karar” (?!) ile durdurma kararı vermiş ve safını emekçiden yana değil, sermayeden yana koymuştu. Hem özüyle hem biçimiyle Hukuku da hiçe sayarak..

***

12. CB Bay RTE dün de Karaman’da, seçilme yaşının 30 olduğunu, seçme yaşının 18 olması nedeniyle seçilme yaşıının da 18’e indirilmesi gerektiğini belirtti. Oysa seçilme yaşı 25 idi..
ve 13 Ekim 2006’da kendi iktidarları döneminde Anayasa değişikliği ile sağlanmıştı.

Bir de kendince “pratik zeka” önerisi oldu.. 18 yaşında TBMM’ye seçilen gençlerin askerlik sorununu, vekillikte geçen sürenin askerliğe sayılması.. Tayyip beyin akıl yürütmesi zaten “ilginç” ve “sui generis” (kendine özgü) idi; giderek bu 2 özellik daha da belirginleşiyor..

****

Daha nicelerini sayalım ???

“Necip” (soylu) milletimiz herhalde 7 Haziran 2015 seçiminde kendi celladına milyonlarca oy (20-21 milyon) boca etmeyecektir… Oysa yaklaşık 5 milyon oy, kalleş % 10 barajını aşarak VATAN PARTİSİ‘nin TBMM’ye girmesine yetecek ve ülkemizin yazgısı değişecek..

Vatan Partisi’nin 19 Mayıs Ankara Mitingi çok başarılı ve coşkulu idi bu arada..

Sevgi ve saygı ile.
20 Mayıs 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

RİFAT SERDAROĞLU : HEPSİ İFTİRA BUNLARIN


HEPSİ İFTİRA BUNLARIN

portresi3

 

RİFAT SERDAROĞLU

 

 

Türkiyeli Tayyip iktidara geldiği andan başlayarak “Dış Güçler” , “Faiz Lobisi” , “Cemaat” , “Tarikatlar” , “Ana Muhalefet” , “Yavru Muhalefet” , “Askeri Vesayet” , “Vatanseverler” , “Medya” tarafından iftira yağmuruna tutuldu.

Bereket, güneşe kar dayanamayacağı gibi, AK Delikanlıya da
iftira dayanmadı, hepsi eridi gitti!


Bugün Türkiyeli Delikanlıya atılan bazı “Büyük İftiraları” beraberce hatırlayıp, Sultanımızın kem gözlerden ve Pensilvanya beddualarından korunması için ne yapabileceğimizi tartışacağız.

İFTİRA (1)

Türkiyeli Tayyip’in Avrupa’daki adamları, camilerde sadaka paraları toplamışlar da, paraların bir bölümünü içki âlemlerinde metresleriyle yemişlermiş de, paranın büyük bölümünü Türkiye’de “REİS” dedikleri adama göndermişlermiş de, mış, mış da, mış, mış!…

Toplanan paraların teslim edildiği kişi çok güçlü olduğu için O’na ulaşılamazmış da, hatta O’na “Hırsızlar İmparatoru” derlermiş de,
mış, mış da mış, mış…

-Bir kez Avrupa’da toplanan milyonlarca avro kesinlikle “helal” paralardır. O paralar da helal ve hayırlı işlere harcanmıştır. O paralarla televizyon kurulduğu, siyasal çalışmalara harcandığı, bir kısmının ise zulaya aktarıldığı külliyen iftiradır. Bu böyle biline. Gâvur parası olan milyonlarca avro, ülkeye getirilmeyip de, kilisenin elinde mi kalsaydı ha, bunu mu isterdiniz a münafıklar?

İFTİRA (2)

Sözüm ona Türkiyeli Tayyip aileden çok yoksul bir adammış. Babasından
“Allah’ın kör kuruşu” miras kalmamış. Belediye Başkanı oluncaya dek
kıt-kanaat geçinmiş. Şevket Kazan’ın dediğine göre evinin kirasını bile parti ödermiş. İstanbul’a Belediye Başkanı olduktan sonra çok zengin olmuş!

Rahmi Koç denen bir gariban “Tayyip’in 1,5 Milyar Doları” var demiş.
Yabancı bir ekonomi dergisi, Türkiyeliyi, dünyanın en zengin 8 siyasetçisinden biri olarak duyurmuş. Wikileaks denen dedikoduculara göre Türkiyelinin İsviçre Bankalarında sekiz tane gizli hesabı varmış.
Türkiyelinin çocukları sözüm ona çok zengin olmuşlar da, gemiler-pırlantalar-medya kuruluşları-rafineriler-hastane zincirleri varmış da mış, mış da mış, mış…

-Bunların hepsi zinhar yalandır, iftiradır. İftirayı atanların idrar yolları tıkansın inşallah!

İşin doğrusu şudur: Türkiyelinin rahmetli babası “taka” sahibi bir denizcidir. Denizlerde gezerken korsanların hazinelerini bulması
büyük ihtimaldir. Kimse bunu göz ardı edemez. Hazine bulmadığını söyleyen, iddiasını ispatla yükümlüdür.

Türkiyelinin helal servetinin bir kaynağı da çocuklarının pipilerinden gelmektedir. Sünnet-düğün derken Türkiyeliyi seven akraba-dost-
iş adamlarının verdiği “takılar” yıllar içinde büyümüş ve dev gibi servetler oluşmuştur. Türkiyelinin serveti tümüyle helaldir. İnanmayan bedduacılar, gidip çocukların pipilerine baksınlar ve servetleri kaynağında incelesinler.

İFTİRA (3)

Türkiyelinin Bakanlarının çocukları, devlet görevlilerine babalarından çok emir vererek “nüfuz” kullanmışlar da, 18-20 yaşında çocukların
yatak odalarında milyonlarca avro bulunmuş da, yattıkları yerden
para makinaları ile para saymışlar da, sözüm ona gencecik çocuklar
rüşvet almışlar da, 
mış, mış da, mış, mış…

Türkiyelinin Genel Müdürü, evinde eski parayla 9 Trilyon karşılığı dövizi ayakkabı kutusuna koymuş da, bu nasıl olurmuş da mış, mış da, mış, mış…

-Allah insanı hem kuru, hem yaş, hem de ıslak iftiradan korusun.

Bakan çocukları efendi-okumuş-terbiyeli çocuklardır. Biri hediye olarak milyonlarca dolar verir de, bu çocuklar niçin almasın? 
Ya parayı verenler kırılır-üzülürlerse, ha söyleyin bakayım ya kalpleri kırılırsa?

Hem çocuklar, babacıklarının yüklerini hafifletip, evlerinin giderlerine katkıda bulunuyorlarsa, bunun neresi suç Allah aşkına!
Müslümansanız söyleyin yahu, bunun neresi suç?


Bu çocuklar kısa yoldan zengin olmuşlar da kötü mü yapmışlar?

Serseri olsalardı, bu paraları zorla alsalardı, daha mı iyi olurdu?
Siz Türkiye’siniz, büyük düşünün demedik mi? Söyleyin yahu demedik mi?

Eee o zaman bu iftiralar niçin?

Türkiyelinin de, Bakanların da, Çocuklarının da Allah’ları var.
Bi çarpılırsınız, yan-yan yürürsünüz…

Tüm bu iftiraları def ettikten sonra yapılacak tek şey,
Türkiyeliyi hamamdan uzak tutmaktır!

Bakın Üstat Ümit Yaşar Oğuzcan “Kirli Sadrazam” şiirinde
neler demiş;

Günlerden bir gün
Hamama gideceği tuttu
Sadrazam Hazretlerinin,

Bir yanında birinci veziri
Bir yanında ikinci veziri
Bir yanında üçüncü veziri,

Sonra efendime söyleyeyim
Peşkircibaşısı- Nalıncıbaşısı- Sabuncubaşısı,

Velhasıl tam dört yüz kişilik kafile
Peştamal takıp girdiler hamama…
Geçtiler kurnaların başına
Üçer beşer
Sadrazam derseniz,
Kuruldu göbektaşına
Yan gelip yattı,
Memleketin en ünlü tellakları
sardılar dört yanını,
Kimi elini kaptı kimi bacağını
Bir keseleme, bir sürtme faslıdır başladı.
Tam on iki saat
On iki tellak
İncitmeden keselediler
Hazretin mübarek vücudunu,
Öylesine bir kir çıktı ki sormayın
Her biri nah parmağım gibi,
Aman efendimiz bu ne kiri
Demeye kalmadı,
Keselerin altında eriyip gitti
Koskoca Sadrazam.
Bütün maiyet erkânı yerinden fırladı
Nittünüz devletliyi?
Tellaklar cevap verdi;
Biz yıkadık, keseledik
Devletlinin kirden ibaret olduğunu bilemedik.
Suç bizde değil
Neyleyelim
Kir bitti, Sadrazam elden gitti…

Gelelim Türkiyeliye vereceğimiz öğüde :

Eyy Türkiyeli, sen sen ol sakın hamama gitme.
Ya duş al, ya da teyemmüm eyle.

Bir erirsen, deliğe kendiliğinden süpürülürsün.
Demedi deme…

Oturacak evi yoktu; üniversite kuruyor!


Oturacak evi yoktu; üniversite kuruyor!

portresi_kravatli

Sabahattin ÖNKİBAR

İddİanın sahİbİ Başbakan’ın onlarca yıllık yol arkadaşı Adalet eskİ Bakanı Şevket Kazan‘dır ve bana şöyle demİştİ:

-Tayyip Bey, belediye başkanı olmadan önce Kasımpaşa’da sıradan bir muhasebeciydi ve geçinemiyordu. Öyle ki bizzat benim teklifimle ona Parti Genel Merkez Kararı ile kirada oturduğu ev için para gönderiyorduk.

Nereden nereye!

Oturacak evi bile olmayan Tayyip Erdoğan ailesi şimdi üniversite kuruyor ki
İbn-i Haldun ismini taşıyacak olan bu üniversite için TBMM’ye yasa tasarısı bile sunulmuş.

İyi de bu değirmenin suyu nereden geliyor? Ödediği vergilerden hareketle Emniyet Gıda’dan harçlık dışında para kazanamayan Erdoğan bu birikimi maaşı ile mi yaptı? Kendi yazılı bildirimi ile bankalarda 4 trilyona yakın parası, aile bireyleri için Çamlıca’da yapılan villa kompleksi ve büyük oğlu Burak’a
6 gemi, küçük oğlu Bilal’a pırlanta mağazası ortaklığının yanı sıra şimdi bir de üniversite! Erdoğan kaynağı açıklarsa sütunumuzda açıklamaya hazırız.

Örgüt Ergenekon’da değil devlette!

Yine biz kezlerce yazdık arşivler ortada demeyeceğiz çünkü benim gibi başkaları da yazdı ki Nedim Şener bunun için kitap çıkardı.

Yazdıklarımızın özeti şuydu:

Hrant Dink, hedeflenen Ergenekon tezgahına zemin ve kamuoyu oluşturma adına öldürtülmüştü ve ardında F Tipi örgütle siyasi irade vardı.

Nitekim Erhan Tuncel bu durumu afişe etti ve Ramazan Akyürek ile Ali Fuat Yılmazer gibilerin isimlerini verdi!

Tablo net; yasa dışı örgüt aslında Ergenekon davasında değil,
polis ve yargının içinde yani devletin merkezinde!

Peki bunun anlamı Ergenekon’un tertip olduğunun bir kere kanıtlanması
değil midir?

Altını çizerek yazıyorum, yalnızca bu polis şefleri değil, bu tezgaha bulaşan yargı mensupları da zerre kuşkunuz olmasın; bir bir hesap verecek ve
o güne yaklaşılıyor.

İşte kriz işaretleri!

Fitch ve Moodys dahil bütün uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının
son raporlarına göre en kırılgan ülke Türkiye ve en önemli sorunu önümüzdeki bir yıl içinde yapacağı 205 milyar dolarlık dış ödeme (borç!) ile her geçen gün artan cari açık!

Kırılganlığı artıran husus ise dış kaynak gelmemesi bir yana sıcak paranın çıkmaya başlaması ki, Haziran’dan Kasım’a tablo eksi 3.9 milyar dolardır.

Evet bütün dünyada borsaları rekor üstüne rekor kırarken, İstanbul borsası düşüyor çünkü yabancılar kriz endişesi ile Türkiye’ye mesafeli.

Uzmanlara göre Dolar için önümüzdeki ilk üç ay için dillendirilen rakam
2.4 YTL dolayı ki; bunun anlamı, dışarıdan ucuz dolarla borç alan
Türk özel sektöründe iflasların başlamasıdır.

Özetle, sata sata yolun sonuna geldik ama bu işlerden anlayanların
ortak kanısı, kıyametin eşikte olduğudur! (6.12.13)

Almanya konferansları : 88. Yılında Cumhuriyetin Kazanımları ve Geleceğe Taşıma Sorumluluğu / Acquisitions of Turkish Republic at 88th Year and Responsibility for Carrying to Ethernity

Azmi çelik ve Ahmet Büyükyılmaz ile.. Hamburg Cumhuriyet Konferansımızda..
Yansıları ve http://www.youtube.com/watch?v=K1pdaPVMBuk&feature=share adresinden kamera kayıtlarını izleyebilirsiniz..

Berlin_Kiel_Hamburg_88._ yilinda_Cumhuriyet’in_Kazanimlari_28-30_Ekim_2011