Etiket arşivi: ŞERİAT

Çarşamba İğneleri : 18 Ocak 2023

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

YOL

Yozgat Havalimanı için yapılan yolun maliyeti alanınkini solladı. Yapan, AKP’li Midyat belediye başkanının şirketi.

Her yol soygun, her yol vurgun!..

KELEPÇE

Akşener, ”Hırsızlara madalya yerine kelepçe takacağız.”

Sokaklarda kelepçelilere özel yürüyüş yolu yapılması gerekebilir…

ESPRİ

RTÜK, Halk TV’ye espri cezası kesti.

Basın mı özgür, ceza mı?..

HUKUKUMUZ

2020 yılında Meclis’te “Şeriat bizim hukukumuzdur” diyen AKP Milletvekili Cengiz Aydoğdu, Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığına seçildi.

Hukuku işletir artık…

DANIŞMA

Özgür Özel, resmen Soylu’nun danışmanı gözüken Emin Şen’in Bakanlıktan milyarlarca TL ihale aldığını ve trol hesaplarını yönettiğini açıkladı.

Bakana bak, danışmanını anla.

İstifa beklemek hata…

ÖLÇÜSÜZ

MSB Akar, Komutanların RTE’nin siyasal içerikli konuşmasını alkışlamasını eleştiren Kılıçdaroğlu için, “Anlamsız bir bahaneyle komuta kademesini hedef almak; haksız ve ölçüsüz açıklamalarla kendi siyasi polemiklerine konu etmek kabul edilebilir bir davranış değildir.” dedi.

Alkış haklı ve ölçülü idi!..

KORUMA

Kur Korumalı Mevduat hesabına karşın Türk Lirası en çok değer yitiren paralar içinde
Dünya üçüncüsü oldu.

Türk lirası korunamadı ama zenginlerimizin parası korundu…

SİMİT

RTE, 1993’te Çiller hükümetini “Beş kişilik aile üç öğün çay-simit yese bütçesi yetmez..” diye eleştirmişti.

21 yıllık iktidarının sonunda bir simit boyu ilerleme yok…

KARMA

Van’da üç lisede karma eğitim rafa kaldırıldı.

Ak iktidarın şımarıkları ...

VAKIF

İstanbul’da faaliyet gösteren İşrak Vakfı Müdürü’nün, ailesinin Kur’an öğrenmesi için ona emanet ettiği 14 yaşındaki çocuğa istismar ettiği ortaya çıktı.

Tarikatlar, vakıf adı altında taciz – tecavüze vakıf..

UZLAŞMA

İşlerine geldiği için seçimi öne almak isteyen AKP-MHP’liler Millet İttifakı‘nın yanaşmamasını uzlaşmazlıkla suçluyorlar.

Millet İttifakı’nın Meclise getirdiği her türlü önergeyi reddetmek için ilke kararı alanlar,

CHP’li belediyeleri çalıştırmamak için belediye meclislerinde ve sarayda takla atanlar uzlaşmayı nasıl tanımlıyorlar acaba?…

SAUDI ARABIA HAS 100.000 AIR CONDITIONED TENTS ..

SAUDI ARABIA HAS 100.000 AIR CONDITIONED TENTS THAT CAN HOUSE 3 MILLION PEOPLE
SITTING EMPTY YET HAS TAKEN ZERO REFUGEES

WHILE EUROPE TAKES THE BURDEN OF THE
MIGRANT CRISIS

by PAUL JOSEPH WATSON | SEPTEMBER 10, 2015

While European countries are being lectured about their failure to take in enough refugees, Saudi Arabia – which has taken in precisely zero migrants – has 100,000 air conditioned tents that can house over 3 million people sitting empty.

The sprawling network of high quality tents are located in the city of Mina, spreading across a 20 square km valley, and are only used for 5 days of the year by Hajj pilgrims. As the website Amusing Planet reports, “For the rest of the year, Mina remains pretty much deserted.”

The tents, which measure 8 meters by 8 meters, were permanently constructed by the Saudi government in the 1990’s and were upgraded in 1997 to be fire proof. They are divided into camps which include kitchen and bathroom facilities.

The tents could provide shelter for almost all of the 4 million Syrian refugees that have been displaced by the country’s civil war, which was partly exacerbated by Saudi Arabia’s role in funding and armingjihadist groups.

However, as the Washington Post reports, wealthy Gulf Arab nations like Saudi Arabia, Qatar, Kuwait and others have taken in precisely zero Syrian refugees. Although Saudi Arabia claims it has taken in 500,000 Syrians since 2011, rights groups point out that these people are not allowed to register as migrants. Many of them are also legal immigrants who moved there for work. In comparison, Lebanon has accepted 1.3 million refugees – more than a quarter of its population.

While it refuses to take in any more refugees, Saudi Arabia has offered to build 200 mosques for the 500,000 migrants a year expected to pour into Germany.

Saudis argue that the tents in Mina are needed to host the annual Islamic pilgrimage to Mecca, but given that the Arabic concept of Ummah is supposed to offer protection to all Muslims under one brotherhood, surely an alternative location could be found so that Mina can be repurposed to house desperate families fleeing war and ISIS persecution?

While Europe is being burdened by potentially millions of people who don’t share the same culture or religion as the host population, Gulf Arab states refuse to pull their weight, resolving only to throw money at the problem.

The likelihood of the Saudis inviting Syrian refugees to stay in Mina is virtually zero, but the thousands of empty tents serve as a physical representation of the hypocrisy shared by wealthy Gulf Arab states when it comes to helping with the crisis.

Photos credit: Akram Abahre.

http://www.infowars.com/saudi-arabia-has-100000-empty-air-conditioned-tents-that-can-house-3-million-people-yet-has-taken-zero-refugees/

==============================

Dostlar,

Değerli site okurumuz, meslek büyüğümüz Prof. Dr. Siber Göksel’den ulaştı yukarıdaki metin ve fotolar…

Türkçe’ye tümünü çevirmedik..

Ama anlaşılıyor ki, S. Arabistan’ın klimalı yüz bin çadırı altyapısı ile hazır kurulu iken, tüm Hacı adaylarını konuk edebilecekken, böylesine muazzam bir kurulu kapasiteden (3 milyon insanı konuk edebilecek!) Suriyeli sığınmacıları yararlandırmadı! Tek bir kişiyi bile!

Müslüman müslümanın din kardeşi olacak bir de değil mi??
İslamiyet neden böyle geri kaldı acaba, 56 İslam ülkesi hep geri!?

S. Arabistan ilkel ve vahşi bir despot krallıktan başka bir şey değil..
Salt bu yüzden bile uygar Hacı adaylarınca protesto edilerek
Hacca gidilmemeli..

Büyük özverilerle Hacca giden insanların can güvenliğini bile sağlayamayan sefil ve aciz bir yönetim.. Hemen hemen her yıl acı olaylar yaşanıyor ve çok sayıda Hacı adayları canlarından oluyor..
Bu yılki can yitikleri 800’e yaklaşıyor..

Akıl ve bilim dışı yobaz bir dinci ilkellikle yönetimin çok acı faturası Dev bir facia! Bunun da adı ne yazık ki “Şeriat” oluyor! Yazıklar olsun.

Bu birkaç gün önce sitede yer verdiğimiz “HACCIN MATEMATİĞİ” adlı yazıya bakar mısınız lütfen ??

http://ahmetsaltik.net/2015/09/24/haccin-matematigi-2/

Bir de “Hac ölümleri… hekim gözüyle bakış

http://ahmetsaltik.net/2015/09/25/hac-olumleri-hekim-gozyle-bakis/

  • Yakınlarını yitiren hacı adayları uluslararası mahkemelerde maddi ve manevi tazminat davası açmalı mutlaka…

Acaba BM de bir girişim yapar (insiyatif alır) ve yargı kararı aramadan Hac’da ölenlerin yakınlarına Suudi Arabistan’ın maddi – manevi tazminat ödemesine aracı olur mu? ABD’nin, sevgili “maşası” – üssü
bu ilkel ülkeye yaptırım uygulanmasına BM Güvenlik Konseyi‘nden
karar çıkarılabilir mi acaba? Yoksa ABD – İngiltere veto mu eder??

Sevgi ve saygı ile.
26.09.2015, Manavgat

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Prof. Dr. D. Ali ERCAN : Laikliğin grafiği..


Dostlar,

Değerli bilim insanı Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan önemli bir çalışmasını paylaştı bizimle..

Laikliğin grafiği..

Az önce uzun uzun “Türkiye’de laikliğin grafiği” ni konuştuk.
Eğimleri (slope) ampirik öngördüğünü düşünmüştük.
Sorduk doğrulamak üzere ama çok şaşırdık; Ali hoca her dönemde eğrinin (trend) eğimini (slope) hesaplamak üzere 2 sayısal ölçüt kullanmıştı!

Hayranlıkla dinlerken bu parametreleri sorduk, yanıtladı :

1. O dönemde açılan İHL sayısı
2. O dönemde çıkarılan laiklik karşıtı yasal düzenlemelerin sayısı..

Gerçekten çok şaşırmıştık.. İlki neyse de 2. ölçüt çok ama çok zaman alacak bir mevzuat kronolojisi ve içerik taraması gerektiriyordu. Uzun sağlıklı – onurlu – üretken ömürler olsun, 74 yaşında, sekretersiz – asistansız bir kıdemli hoca bu çok emekli işi nasıl başardı ki?

Yanıt daha da çarpıcı idi.

Saltık, 1 yansı için gerekli veri toplamak kimi kez birkaç ay alıyor..

O’nu çok iyi anlıyorduk, çünkü biz de benzer durumda idik. Bir yansı hazırlamak,
2 satırlık bir not kimi kez birkaç yüz sayfa (Türkçe – İngilizce) okumayı, internette,
basılı kaynaklar arasında  saatler geçirmeyi gerektiriyordu. Birkaç gün önce
SAĞLIK DÜZEYİ ÖLÇÜTLERİ konulu dersimizin salt güncellemesi 9 saatimizi almıştı (sitemizde yayımladık..)

İleri matematik bilenler hemen değerlendirecektir, Sn. Ercan eğriyi en iyi uyan
(best fitting) kılmak üzere bir de “yumuşatma” (smoothing) işlemi uygulamıştı.
Biz de Hacettepe Tıp ilk sınıfta (İngilizce bağışıklığı sonrası 1971-72) 2 yarıyıl yüksek matematik eğitimi almış olmanın ve sonraki yıllarda Biyoistatistik ile epey uğraşmamızın (Hacettepe’de master programı derslerini tamamlamış olmanın) avantajı ile bu emeğin matematiksel ardalanını (background) değerlendirebiliyorduk..

******
Üzerinde birkaç saat konuşulabilecek bir eğri..
Bir Nükleer Fizik hocasının siyaset bilimine paha biçilmez katkısı..

  • Evet dostlar, 2015 Türkiye için gerçek bir milat!

Eğri henüz x eksenine değmiyor.. Hala umut var..
Biz de Ali hocaya takılarak,

– Uğursuz eğri asimptotik olarak gidecek ve ancak sonsuzda değecek galiba…
diye takıldık. “Bunca az laklik” ortamında yaşanabilir miydi??

Evet, Türkiye halkı 2015 seçimlerinde ya bu dinci kadroları tasfiye edecek, en azından tek başına iktidar yapmayacak ya da tersi durumda

  • 2023’te tam tekmil ANADOOLU FEDERE İSLAM CUMHURİYETİ KAÇINILMAZ..

Ufukta görünen kayda eğer başkaca bir nesne – olgu -süreç – devinim… vb. yok!

Türkiye’nin 1 numaralı 2015 Nisan – Haziran arasındaki (daha öne alınmazsa) genel seçimlerdir. Her-kes ama her-kes bu kritik tarihsel gündeme kilitlenmek zorundadır.

“Laikliğe karşı eylemlerin odağı” olan iktidar partisi AKP (Anayasa Mahkemesi kakarı!) ilk genel seçimde iktidardan nasıl indirilecektir??

Başta anamuhalefet CHP olmak üzere sırasıyla MHp belki – hatta HDP, sayıları 60’ı geçen siyasal particikler, dernekler, barolar, meslek kuruluşları, medya, sermaye, üniversiteler, vakıflar, cemaatler, sadaka kültürünün müritleri milyonlar….

Yaşmsal önemdeki bu seçimde ne yapacaklarını hatasız kararlaştırma ve uygulamak zorundadır.

Görünen odur ki, merkez sağda ulusalcı -vatansever – halkı ATATÜRK’te birleştirecek yeni bir siyasal parti, en büyük parti durumuna gelen kararsızların oylarını toplayarak AKP’yi tek başına iktidar olmaktan alıkoyabilecektir.

Bu arada CHP – MHP akıllarını başlarına almazlarsa baraj sorunu bile yaşayabilirler.

Sevgi ve saygı ile.
2.11.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

Değerli arkadaşlar,

Portresi_gulumseyen

 

Prof. Dr. D. Ali ERCAN

 

 

Yakınlarda yaptığım bir söyleşide kullandığım bir yansıyı da ekliyorum aşağıdaki iletiye.

Laikligin_grafigi_Ali_Ercan_2.11.14

 

 

 

 

 

 

 

 

Köhne orta çağ toplum yapısından çıkıp, çağdaş Medeniyet ufkunda bir yıldız gibi yükselen Türkiye Cumhuriyetinde, bilimin rehberliğinde olması ve bilimin rehberliğinde işlemesi gereken (Laik!) Devlet yapısının inişli çıkışlı serüvenini anlattığım bölümde kullandığım bu grafik yansı, Cumhuriyetimizin Mustafa Kemal Atatürk zamanında
doruk yapan Laiklik özelliğinin, kuruluşundan doksan yıl sonra, yeniden çıkış noktasına nasıl inişe geçtiğini gösteriyor.

Soru; Laiklik uygulaması bakımından şimdilerde dibe vurmuş olan Türkiye’de
bir mucize gerçekleşecek ve yeniden bir yükseliş yaşanacak mı,
yoksa Mısır gibi, İran, Afganistan, Pakistan gibi, Arap Ülkeleri gibi
şeriat karanlığına dalacak mı? æ

*****

HAL VE GİDİŞ SIFIR

BASINDAN

1 “…  Anayasa gereği Türbanlı öğrenciyi derse almayan Prof. Esat Rennan Pekünlü‘ye ‘eğitim hakkından yoksun bırakmak’ suçundan dolayı mahkemenin kararlaştırdığı 4 yıllık hapis cezası Yargıtay tarafından onaylandı…”

2 “…Fazıl Say’ın eserleri Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının repertuvarından çıkartıldı…” 

Değerli arkadaşlar,

Elhamdülillah Şeriata doğru dört nala koşturan “görüntüde laik” bir devletimiz var artık…

Yargısıyla, Yürütmesiyle, Bürokrasisiyle, Yerel yönetimleriyle Şeriat sempatizanı bir sosyal yapıyla, karanlık ve kargaşa dönemine gidişin işaretleri ortada…

Ortaçağ’da takılı kalmış beyinlerin çağdaş bilime ve Çağdaş Sanata düşmanlığını sanatçılara ve bilim adamlarına karşı kindar davranışlarında görüyoruz.

Avrupa’daki Hristiyan şeriatının meydanlarda bilim insanlarını yakışından 4 yüzyıl sonra tarihten ders almayan ve benzer ilkellikleri sürdürenlerin ibretlik halini üzüntü ve kaygıyla seyrediyoruz.

Sevgilerimle. æ

Fazil_Say_portresi

 

 

Piyanist Fazıl Say

 

 

Rennan_Pekunlu'ye_destek

 

 

 

 

 

portresi

 

Prof. Dr. Esat Rennan Pekünlü

 

 

Müslüman Ülkeler ve Aydınlanma Felsefesi


Müslüman Ülkeler ve Aydınlanma Felsefesi

Dr. AYŞE ATALAY

Ortadoğu coğrafyasında Müslüman ülkeler dini, mezhepsel farklılıklardan dolayı sözcüğün tam anlamıyla birbirlerini boğazlıyorlar. Irak’ta, Suriye’de süregelen mezhepsel çatışmalar barbarlık boyutuna erişmiş bulunmakta. Müslüman dünyasında neden bir türlü barışa, dinginliğe, hoşgörüye, uzlaşıya erişilemiyor? Bu kin, bu nefret,
bu farklılığa olan kahredici hoşgörüsüzlük neden? Acaba bu durum Batı’nın yüzyıllar sonra bir dizi kargaşadan, kanlı savaşlardan sonra ulaştığı aydınlanma felsefesinin Müslüman coğrafyasına ulaşmamasının bir sonucu mu?

Felsefe; en başta soru sormaktır..

Ne? Neden? Kim? Niçin? Ne şekilde gibi bir dizi soru sormak ve bu soruların kökenine inmektir. Bu açıdan felsefe sorgulayıcıdır. İtaatkâr, boyun eğici değildir. Karşı çıkar, karşı argümanlar sunar, irdeler, sarsar. Bu bakımdan kurulu düzeni, statükoyu altüst edebilir. Aydınlanma felsefesi de bu açıdan bakıldığında ortaçağın skolastik düzenini sarsmıştır. Körü körüne inancın yerine aklı, özgürlüğü, bilimi; boyun eğmenin, biat etmenin yerine sorgulamayı ve son kertede başkaldırmayı içerdiğinden skolastik düşünce biçiminin karşısına dikilmiştir.

Bu durum ise dogmaların savunucularının ve bu dogmaların sayesinde yönetme yetkisini elinde tutanların sonu demekti ve bu açıdan bakıldığında da skolastik dogmalar statükoyu simgeliyordu.

İşte aydınlanma felsefesi, dogmanın karşısına özgür insan aklını koyduğu için skolastik düzeni (en azından uygar toplumlarda) büyük ölçüde ortadan kaldırdı.
O halde aydınlanma felsefesinin özünde ne yatıyordu? Aydınlanma düşüncesinin özünde özgür insan aklı ve buna bağlı olarak direnme ve başkaldırı hakkı vardır.

İşte büyük çoğunluğu Ortadoğu coğrafyasını oluşturan Müslüman ülkeler günlük yaşamda olsun, devlet-yurttaş ilişkisinde olsun felsefeyi, daha özel bir deyişle aydınlanma felsefesini kabul ettikleri dogmalara aykırı bulduklarından, kutsala sığınarak reddediyorlar. Bu reddediş ise yine kendilerine mezhep savaşı, iç savaş, daha çok kan, daha çok ölüm ve vahşet olarak geri dönüyor.

Oysa aydınlanma felsefesinin insan aklına tanıdığı özgürlük yanında insana kattığı bir başka değer de vardır. Bu da “kutsal”ın dokunulmazlığına, tartışılmazlığına karşı direnmek, kutsal, erişilmez olarak bellenen tabuları aklın sorgulayıcı, sarsıcı özgürlüğü içinde ortadan kaldırmaktır. Yani bir başka deyişle başkaldırıya meşruiyet kazandırmaktır. 21. yüzyılda Ortadoğu coğrafyasında çoğu şeriat kurallarına göre yönetilen, evrensel değerlerden uzak ülkelere baktığımızda aydınlanma felsefesinin özgür insan aklına eylemde tanıdığı başkaldırı hakkının bile ayırdında olmadıklarını görüyoruz.

  • Bir toplumda ilerleme,
    ancak ve ancak insan aklının özgür bırakılmasıyla sağlanır.

İnsan aklı ise düşünce üretir. Bu açıdan felsefesi olmayan toplumlar ya da yaşamın
her alanında felsefeyi dışlayan toplumlar salt düşünceden bile korkarlar. Bir başka deyişle özgürlük ve ilerleme kavramları zamansal açıdan birbirine koşut bir seyir izler. Özgürlük ve ilerleme kavramları ise felsefenin insan aklını biçimlendirdiği kavramlardır. İnsana “düşünmeni yasaklıyorum” demek, evrenin en şerefli yaratığı olarak kutsal metinlerde adı geçen insanı küçümsemek demektir. (Cumhuriyet, 6.10.13)

Duran Aydoğmuş’un Cidde’de İslam Faşizmi Gözlemleri

Dostlar,

Değerli arkadaşımız Sayın Duran Aydoğmuş, sitemizde daha önce yer verdiğimiz
(6.4.13, http://ahmetsaltik.net/prof-dr-d-ali-ercan-seriat/) Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan‘ın “ŞERİAT” başlıklı yazısına kendi yorumlarını da katarak bize de ayrıca (Sn. Ercan’a ek olarak) yollamıştı.

Sn. Aydoğmuş’un doğrudan gözlemlerinden çok yararlanmıştım.
Sn. Aydoğmuş, kendi gözlemlerinin de sitemizde yer almasını arzuladılar pek haklı olarak. Gecikerek de olsa bu zevkli görevi yerine getirelim..

Sn. Ercan’ın ve Sn. Aydoğmuş’un yazılarının birlikte okunmasında yarar var bize göre.
Böylelikle İSLAMCILARIN – DİNCİLERİN (içten müslümanların değil!) mide bulandıran ikiyüzlülüklerini bir kez daha görebiliyoruz..

Dini her şeye ama her şeye utanmadan alet etmek..
İnsan sormadan edemiyor : “Dinler” yoksa bu amaçla mı icat edildi?
K. Marx‘ın uyardığı gibi : Dinleri toplumların afyonu olarak kullanmak
ya da dinleri toplumların afyonuna dönüştürmek..

Haydi bir bölük insanı bir süre aldattınız.. Tanrı buna kanacak mı??

Vah zavallı insanlık ya da insancıklar..

Sevgi ve saygı ile.
17.4.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=============================

Sevgili Dostlar,

EKte, çok çok önemli bir makale var. Bu makale, konferanslarını izlediğim ve çok faydalandığım, kendileriyle iletişimde olduğum için benimle de paylaşan değerli
Prof. D. Ali ERCAN’a aittir. Kendileri ilahiyat profesörü değil, nükleer fizik profesörüdür. Keşke diyorum, Prof. sıfatı taşıyan din adamları da bu bilim adamımız kadar dini bilgilere sahip olsalardı. Belki dini bilgileri fazla olabilir din prof’larının ama, din diye anlattıklarını dinliyoruz, okuyoruz verdiği bilgi ve vaazlarının ne işe yaradığını!
Din adamlarının başı olan Prof. sıfatlı birinin İzmir ve halkı için söyledikleri ülkemizin gündemine oturdu, yankıları halen devam ediyor! Çok yazık…
D. Ali ERCAN Hocamızın yaptığı bu gerçekçi analizini din adamları da yapsalar(dı)
ve böyle anlatsalardı, Öyle sanıyorum ki gerçek dini anlatmışolacağından, din ve uygulamaları daha yaygın ve daha sevimli olurdu. Çünkü,bizim din adamları devamlı
öte dünya hayatına odaklanmışlar, bin yıldır Anadolu coğrafyasında hep aynı şeyleri anlatıyorlar ne yazıkki! Aylar yıllardır başucumdaki radyonun yayın frekanslarını bir baştan bir başa (FM 88-108 MHz) tarıyor dinliyorum. Adeta kendinizi bir Arap ülkesindeki bir camide vaaz dinliyor gibi hissedersiniz. Fetullah Gülen Hocaefendi’nin 1970’den ABD’ye kaçıncaya kadar İzmir, İstanbul vs camilerindeki vaazlarını, Konya Müftüsünün vaazlarını, Prof. ….. ÇELİK’in vaazlarını kaydetmişler onları yayınlıyorlar! Yayınlasın tamam da;  1400 yıl önce peygamber zamanında, İslamın yayılma dönemlerinden bir türlü zamanımıza gelemiyorlar. Onlar anlatıyor, cemaat sessizce dinliyor!?
İslamın üç önemli coğrafyası olan S. Arabistan, Irak ve Suriye’de bulundum,
insanların yaşantılarını ve İslamı nasıl yaşadıklarına şahit oldum. Keşke görmeseydim!
Şunu söyleyebilirim : Arapların o kadar zenginliklerine rağmen sömürge olduklarını, üretmeyip devamlı lüks ve aşırı israflı tüketim yaptıklarını, Kadınların kara çarşaflı bile yalnız başına evinden dışarı çıkamadığını (S. Arabistan), günde beş vakit ezanın ülke sathında ve her yerde TV ve radyolardan yüksek sesle yayınlandığını,
ezanı duyan herkesin işini gücünü bırakıp, işyerini kapatıp camiye gittiğini, ağırdan alan esnafın vs din polisince coplandığını gözlerimle gördüm Cidde’de! Suudi’den ayrılan uçaklarda hostes düğmesine basarak viski istediklerini, Hem de aynı kişiye-işareti üzerine- iki kadeh birden geldiğini, birini bitirince tekrar işaret ederek ikinci kadeh geldiğini, Suudi’den kara çarşafla uçağa binen (sadece gözleri gözüken) kadınların, uçak irtifa aldıktan sonra WC’ye sıraya geçip biraz sonra hemen hepsinin de kara çarşaflarını bohçalarına koyup modern giysi ile yerlerine oturduklarını. Erkekler ülkeleri dışına çıktıklarında kaldıkları otellerde o beyaz feraceli hotozlu kıyafetleri ile odalarına içki servisi yapıldığını ve daha nelerini gördüm bu Arapların. Netice olarak, ülkelerinde neler yasaksa hepsini yurt dışında deliyorlar… Yani, -kendi deyimleri- hayatlarını yaşıyorlar!..
Demek ki, Allah -din yolunda değil, kralın yolunda gidiyor şeriat yönetiminde insanlar! Mekke’de beş yıl müteahhitlik yapan bir dostla konuştum geçen ayMahmut Makal Hocamızın Eğitimciler Evindeki Sohbet toplantısında. Yukarda anlattığım gözlemlerimi başka bir eğitimci ağabeyimiz kendisine “Siz Mekke’de beş yıl yaşamışınız, Duran Beyin anlattıklarına ne diyorsunuz?!” dedi.”Aynen” dedi müteahhit dost.
Başka ve gerçek bir kaynak ise; Suudi Başkenti Riyad’da 4 yıl öğretmenlik yapıp
günlük tutan Zekiye YÜKSEL, bu dört yıllık yaşantısını kitaplaştırmış. Kitabın adı :
ŞERİAT ÜLKESİNDE KADIN OLMAK,” Cumhuriyet Kitapları-ANI, 3. baskı 2011, 258 sayfa.
İkinci bir kaynak : Meltem VURAL’ın “ŞU DAĞIN ARDI İRAN,” Cumhuriyet Kitapları, 4. baskı 2010, 159 sayfa.
Üçüncü bir kaynak : Cemil DENK’in “Yapraktan Çarşafa, Türbandan BurkayaÖRTÜNME,” Karınca Yayın. 1. baskı
                            2010, 160 sayfa.
Netice olarak; Prof. Dr. D. Ali ERCAN Hocamın EKteki analizlerinin doğruluğunu, yukarda  anlattıklarımdan ziyade, referans verdiğim bu üç kitabı okuyunca daha da anlayacak ve Atatürk Cumhuriyetinin getirdiği ama silinmeye çalışılan laiklik sayesinde ülkemizde İslamın daha doğru uygulandığını kabul edeceksiniz.
Ancak, İmam Hatip çıkışlı din adamlarımız, ERCAN Hocamızın bilim rehberliğinde, Kuran ayetlerini de vererek bu anlattıklarını pek onaylamazlar. Hatta, İzmirliler için söylenenleri(!) benzerleri için de düşünürler ve kabul etmezler. Çünkü, felsefi düşünenlere başka yaftalar yapıştırırlar. Din adına da yazık oluyor!
NOT : EK makalesini benimle de paylaşan Değerli Prof. Dr. D. Ali ERCAN Hocama teşekkür ediyorum.
Saygılarımla.
Duran Aydoğmuş
05.04.2013
Prof. Dr. D. Ali ERCAN’ın kısa özgeçmişi ve önemli bazı sunumları için bağlantı :