Etiket arşivi: Selefiler

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 30 Eylül 2020

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 30 Eylül 2020

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

HIZ

“15 Temmuz kursağımızda kaldı, istediklerimizi yapamadık. Bizim aile 50 kişiyi götürür. Bizim sitede hâlâ 3-5 var, benim listem hazır” sözleriyle tepki çeken Sevda Noyan, 10 Kasım 2013’teki tweeti nedeniyle Atatürk’e alenen hakaretten geçirdiği soruşturmada takipsizlik kararı çıktı.

HDP’lilere altı yıl önceki olay nedeniyle soruşturma açıldı.
Müyesser Yıldız’ın iddianamesi üç ayda hazırlanamadı.
Yargımız hızlıdır!…

AYNISI

CHP lideri Kılıçdaroğlu, İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun tepki çeken ‘Atatürk demeyi tercih etmiyorum’ sözleriyle ilgili olarak, “İster Gazi Mustafa Kemal deyin, ister Atatürk, Canan Hanım bizim il başkanımız elbette yanındayım” ifadelerini kullandı.

Ne derlerse desinler, ne yerlerse yesinler.
Y-CHP’nin Y-Başkanı…

ŞAŞKIN

Cüppeli Ahmet silahlanan tarikatların adlarını verince emniyetçiler şaşırmamış.
Selefiler emin ellerde…

GARANTİ

852 bin yolcu garantisi ile YİD modeli ile yapılan Zafer Havaalanı’na sadece 7 bin yolcu gelmiş.
Hesaplayan ve onaylayan ne garantilemiş?…

ALTIN

D. Perinçek, kurultayda Vatan Partisi’nin altın çağında olduğunu söyledi.
Vatan Partisi oluşumundan geriye birkaç kişi kaldı?
Partinin emektarları Hikmet Çiçek ve Bedri Gültekin hakaretlerle kapı dışarı atıldı,
İl başkanı dava arkadaşını tacizden görevden alındı,
Ulusal Kanal’ı izleyen parmakla sayılı,
Aydınlık’ın tirajı iki binin altı,
Geriye AKP’ye yamanmış yönetim ve inancını yitirmeden direnen bir avuç devrimci kaldı.

Altın piyasada değer kazandığı için mi partinin altın çağı?
Altın çağını yaşayan yargı, Vatan Partisi’ne dokunmadığı için mi partinin altın çağı?..

PAKET

Damat Bakan bir ekonomik paket daha açtı.
Hediye paketi olsa çocuklar bile inanmazdı…

KUR

Gazeteci Hakan Güldağ’ın sorusu üzerine Damat Berat, ”Döviz kuru benim için hiç önemli değil…Kurun kontrolü bizim elimizde” demiş.
O’nun için ne önemi olacak, tuzu kuru.
Kontrole gelince, Doları indirsin 7 TL’ye inanalım…

BAKAN (Sevgili Cihangir Dumanlı’dan)

Damat bakan “ben döviz kuruna bakmıyorum” dedi.
Bakan değil, BAKMAYAN

ÖVÜNÇ

Kahramanmaraş’ta öğrencilerine internette uzaktan eğitim verebilmek için tepeye çıkan öğretmen Aziz Serin kalp krizinden yaşamını yitirdi.
Kıskanç Avrupalıya karşı nasıl övünsek…

CİZLAVET

Ermenek’teki maden faciasında ölen oğlunun cenazesine yırtık cizlavet lastik ayakkabı ile gelen vatandaş Recep, koronadan hayatını yitirdi.

Recep’e selam …

AKP Türkiye’yi Batağa Çekiyor

Dostlar,

Sayın Onur Öymen, Leyla Tavşanoğlu’na verdiği ve 4.8.13 günlü
Cumhuriyet‘te yayınlanan görüşmenin metnini bize de ulaştırdı.

Gayya kuyusu Ortadoğu’da tam bir karmaşa…
Türkiye’nin yaşamsal ulusal çıkarlarını uzun erimli istikrarlı politikalarla korumak için, çok deneyimli diplomat Sn. Öymen önerilerde de bulunuyor..

Unutulmasın, Büyük ATATÜRK ne demişti :

  • YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ!

Paylaşalım ve “AKP, Türkiye’yi batağa çekiyor!” saptaması karşısında
somut politik eylem planları geliştirelim..

Sevgi ve saygı ile.
Pertek – Tunceli, 10.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

AKP, Türkiye’yi batağa çekiyor!

  • Onur Öymen İstanbul 1940 doğumlu. Ortaöğrenimini Galatasaray Lisesi’nde, yükseköğrenimini A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yaptı. Aynı fakültede savunma politikaları konusunda doktora yaptı. 1964’te Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Bakanlığın yurtiçi çeşitli kademelerinde ve yurtdışı misyonlarında görev yaptı. 1988-1990 arası Kopenhag Büyükelçiliği yaptıktan sonra 1995-1997 döneminde Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı oldu. 1997-2001 arası Türkiye’nin NATO Daimi Temsilciliği görevinde bulundu. 2002 ve 2007 genel seçimlerinde CHP’den
    Bursa milletvekili seçildi. 
    Bir Süre CHP Genel Başkan Yardımcılığı’nı yürüttü. Temmuz 2011 seçimlerinde milletvekili adayı olmadı.

Dışişleri Bakanlığı’nın eski müsteşarlarından emekli büyükelçi Onur Öymen,

  • “Nüfusu Müslüman olan ülkelerde laiklik olmadan
    gerçek demokrasi yerleşmez!”
    diyor.

Ortadoğu’nun kaynayan bir kazanken artık patlamaya hazır hale geldiğine
işaret eden Öymen, Arap Baharı’nın gittiği ülkelerde demokrasi bekleyen halkın Müslüman Kardeşler’in otokratik yönetim anlayışına çok ciddi tepkiler verdiğini vurguluyor. Buna son örnek olarak Mısır’ı gösteriyor. Libya, Tunus ve
öteki Ortadoğu ülkelerinde de çok ciddi rahatsızlıklar olduğunun altını çiziyor.
Bizim hükümete de şu çağırıyı yapıyor:

  • “Türkiye insan hakları,özgürlükler ve demokrasi alanında bu kadar geriye gitmeseydi birinci sınıf bir demokrasiye öncülük yapabilirdi.”

Ortadoğu tam bir kaynayan kazan. Mısır’da Batı’nın darbe diyemediği,
Müslüman Kardeşler kökenli Cumhurbaşkanı Mursi’nin devrilmesine yol açan
askeri müdahale, Tunus’ta altı aydır laik muhalif siyasi liderlerin suikastlara
kurban gitmesi, bizim Suriye sınırında süren savaş bölgeyi nerelere götürür? Bunun Türkiye’ye yansımaları ne olur?

O.Ö.- Başlangıçta Arap Baharı diye başlayan olayların amacı bölgeye demokrasi getirmekti. Bu hareketin öncüleri diğer bütün ülkelerde demokrasi gelişirken Ortadoğu’da gelişmemesinin sıkıntısını yaşıyorlardı.
Hedefleri gerçek demokrasiydi.

Ama bir süre sonra görüldü ki, bu bölgede öteden beri var olan bazı siyasetçiler, başta da Müslüman Kardeşler grubu değişim ortamından yararlanarak bölge ülkelerinde eski liderlerin yerine otoriter din devletleri kurmayı hedeflediler.
Bunlar çok örgütlüler. Yaknızca Mısır’da 600 bin üyeleri var. Tüm bölgede iki milyon üyeleri olduğu söyleniyor. Mısır’ın eski Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in devrilmesinden sonra yönetimi devralan askerlerin yaptığı ilk iş, 1954’ten beri yasaklı olan Müslüman Kardeşler’i meşrulaştırmak oldu. Onlara ve onlardan daha da radikal olan Selefiler’e de siyasi parti kurdurdular. İlk seçimde anlaşıldı ki,
bunlar büyük bir siyasi güç sahibi.

Müslüman Kardeşler ve Selefiler’in toplam oyu %70 dolayında.
Sonuçta Cumhurbaşkanlığı seçiminde de Müslüman Kardeşler’in adayını seçtirdiler. Bu seçim ortamını yine Mısır’da askerler sağladı. Yani bir taraftan Müslüman Kardeşler’i meşrulaştırdılar, öbür yandan da Müslüman Kardeşler’in adayının seçilmesini sağlayacak koşulları yarattılar.

– Hatta askerler o seçim öncesi kimi adayları veto etmediler mi?

O.Ö.- Ettiler. Şimdi Cumhurbaşkanı Yardımcısı olan El Baradey,
“Bu kadar antidemokratik seçim olmaz” diye adaylıktan çekildi. O seçimde yurtdışından çok paralar geldiği, bazı Mısırlılara zorla oy verdirildiği söylendi.

Şimdi demokratik seçim diye bugün atıfta bulunulan o seçimin ne kadar demokratik olduğu da ayrıca tartışmaya değer. Bundan sonra gelen rejim ve hükümet de demokratik mi oldu? Bu da ayrıca tartışılır. Hatta Müslüman Kardeşler,

  • “Mısır’da hiçbir kadın Cumhurbaşkanı olamaz.” diye de ifadeler kullandı.

Kadın-erkek eşitliğine bu kadar uzak olan bir partiden demokrat bir parti diye
söz etmek mümkün olabilir mi?

Müslüman Kardeşler’in çıkardığı anayasada yargının denetim altına alınmak istenmesi ve daha çeşitli girişimler büyük tepkilere yol açtı. Ekonominin kötüye gitmesi tepkileri daha da arttırdı. Askerler müdahale etmeden demokrasi içinde yumuşak geçiş yapılabilseydi çok daha iyi olurdu. İşin içine askerler girince
ortaya çıkan tablonun başka sakıncaları da oluyor.

– İyi de şimdi bizimkiler Sisi’nin darbesine büyük tepkiler gösteriyorlar.
Ama Mübarek’i deviren o dönemin Genelkurmay Başkanı Tantavi’nin
askeri darbesine acaba neden ses çıkarmadılar?

O.Ö.- Darbeyle siyasal çözüm bulmak yanlış bir iş. Ama bu politikayı izliyorsanız başından beri buna karşı çıkacaksınız. Tantavi iktidara gelince bizim Sayın Başbakan 13 Eylül 2011’de Mısır’ı ziyaret etti. Tantavi ve Savunma Bakanı’yla görüştü ve Mısır Hükümeti’yle stratejik işbirliği anlaşması imzaladı.

Askeri darbelere karşıysanız o zaman hepsine karşı koyacaksınız.
Ama Tantavi’ninki Müslüman Kardeşler’i meşrulaştırdı diye bize göre olumlu bir müdahaledir, ama şimdi askerler Müslüman Kardeşler’i devre dışı bıraktığı için suçludur, gibi bir ayrımcılık yaparsanız o zaman ilkeli bir yaklaşım sergilememiş olursunuz.

Her halükârda Mısır’da durum son derece karmaşıktır. Yabancı ülkelerin olaya bakışında da çok farklılıklar var. ABD gibi büyük devletler kim iktidarda sorusundan daha çok, iktidarda olan bizim politikalarımıza ne kadar hizmet eder, ne kadar yardımcı olur, sorusuna cevap arıyorlar. Müslüman Kardeşler’i bir ölçüde himaye ettiler. ABD Başkanı Obama Müslüman Kardeşler iktidar olur olmaz 450 milyon dolarlık yardım vaadinde bulundu. Ardından askeri yardım da vaat ettiler.

– Peki, neden?

O.Ö.- Çünkü onlar Ortadoğu dengelerinde Mısır’ın çok önemli rol oynadığını biliyorlar. İster Müslüman Kardeşler, ister başkası olsun, kendi beklentileri doğrultusunda adımlar atarsa bundan memnunluk duyuyorlar. O nedenle de Mursi’den memnundular. Örneğin Mursi Suriye konusunda ABD’nin her istediğini yaptı. Hamas’ın İsrail’le ateşkes yapmasına yardımcı oldu. O yüzden de Mursi’den şikâyet etmiyorlardı.

Ama Mısır halkı başka türlü düşünüyordu. Mısır halkı Mursi yönetiminden memnun mu, halkın demokratik, ekonomik beklentilerini karşılıyor mu, sorusunu hiç kimse sormadı. Ama milyonlarca insanın sokağa dökülmesi gösterdi ki, Mısır halkı
çok tepkili. Aynı göstericiler bir süre önce Tahrir Meydanı’nda, “Ordu kışlasına çekilsin” diye gösteri yapıyordu. Karşısındaki Müslüman Kardeşler gayet örgütlü bir güç. Bu iki gücün çatışması Mısır’ı yeni bir Suriye ortamına götürebilir.
Bütün sıkıntılar da buradan kaynaklanıyor.

– Sözüm ona demokrasi götürülmek istenen Libya ve Tunus’ta da siyaset sahnesi durulmuyor…

O.Ö.- Evet. Libya’da hükümet değişikliği gündeme geldi. Aşırı İslamcılara karşı olan bazı muhalif liderler öldürüldü. O nedenle de Müslüman Kardeşler’e karşı büyük bir tepki oluştu. Tunus’ta da son altı ay içinde İslamcı yönetime karşı olan siyasi liderler öldürüldü. Bu olaylar üzerine orada da Müslüman Kardeşler’e karşı tepkiler oluştu.

Bölge genelinde bütün bu olaylara bakacak olursak, bunları çok önemli gelişmeler olarak görüyoruz. Başka ülkelerde de Müslüman Kardeşler’e çok sert tepkiler var. Örneğin Ürdün de onlardan çok şikâyetçi. Kral Abdullah Türkiye’yi ziyaretinden sonra ABD basınına verdiği demeçte, Türkiye’yle Mısır’daki Müslüman Kardeşler Örgütü’nün bölgede adeta bir hilal oluşturduklarını söyledi.

  • Türkiye’nin hedefi de Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) aracılığıyla
    Suriye’de Müslüman Kardeşler’i iktidar yapmak.

Bunu çok kısa sürede gerçekleştireceklerini sandılar. Gerçekleştiremedikleri gibi Mısır’da bizimkilerin bel bağladığı Müslüman Kardeşler iktidardan uzaklaştırıldı. Böylece bizim hükümetin beklentilerinin tersine gelişmeler oldu.

– Bütün bu olanlar Türkiye açısından çok ciddi bir güvenlik riski demek değil mi?

O.Ö.- Türkiye eskisinden çok daha büyük bir güvenlik riskine girdi.
Suriye’yle bin km’ye yakın bir sınırımız var. Bu sınırın güneyi silahlı grupların denetiminde. Bu sınırın güvenliğini sağlamak sadece Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ait.

Irak’la 384 km sınırımız var. O sınırda Irak devletinin tek bir askeri yok.
Bu sınırlarda bir çatışma olduğu zaman normal koşullarda ilgili hükümete çağrıda bulunulur. Ama bugün Suriye’yle ilişki yok. Kime çağrı yapacaksınız?

Yani

  • Suriye Hükümeti’ne karşı silahlı grupları desteklemenin bir bedeli var.
  • Siz Suriye’deki iç çatışmalarda taraf haline geleceğinize ilkeleri savunup oradaki iç çatışmaların dışında kalsaydınız daha doğru bir politika
    uygulamış olurdunuz.
  • Ama ne yazık ki bugün orada çatışan grupların karargâhı Türkiye’dir.

Suriye Ulusal Konseyi dedikleri silahlı grupların yönetimini üstlenen örgütün merkezi İstanbul’da. Sadece Suriye Ulusal Konseyi değil, PKK’nin bir uzantısı olan PYD denilen bir örgüt ve daha başkaları da var. Sınırımızın büyük kısmını
PYD denetliyor. El Kaide’nin uzantısı El Nusra’yla PYD çarpışıyor.

Tam bir kaos ortamı. Türkiye’yi böyle bir kaosun parçası haline getirmek
bence siyasal açıdan çok vahim bir hatadır. Bizimkiler neredeyse yeni bir Osmanlı kurma hayaliyle yola çıktılar. Ama şimdiki durum Osmanlı’nın son zamanlarından daha da sıkıntılı görünüyor.

– Suriye’de bizimkiler Esad rejiminin devrilmesi için var güçleriyle çalışırken ABD ve büyük güçler Suriye’deki sözüm ona muhalif silahlı grupları terorist ilan etmedi mi?

O.Ö.- Bizimkilerin hedefi Türkiye, Suriye, Hamas, Mısır üzerinden Atlantik’e kadar uzanan bir Müslüman Kardeşler kuşağı kurmaktı. Bu kuşak şimdi kırıldı. Libya’da Müslüman Kardeşler iktidar ortağı ikinci parti. Onların da iktidardan çekilmesi söz konusu.

Tunus’ta Müslüman Kardeşler ağırlıklı, Gannuşi’nin Ennahda partisi sallanıyor. Bölge böyle bir kaos ortamı içine girdi. Bütün mesele sadece eleştirmek değil, durumu tespit edip çıkış yolu göstermek. Bence Ortadoğu’da bütün bu badireden çıkış yolu o ülkelerde gerçek demokrasiyi yerleştirmektir.

  • Halkı Müslüman olan ülkelerde demokrasi olabilmesi için laiklik şart.
    Laiklik olmazsa demokrasi de olmaz.

Ortadoğu’ya demokrasi önerenlerden hiçbiri laiklikten söz etmiyor.
Bir zamanlar bizim Başbakan Mısır’ı ziyaret ettiğinde laiklikten söz edecek oldu, Müslüman Kardeşler’den büyük tepki geldi. Bir daha da laikliği ağzına almadı.
Ama esas olan Batılı ülkelerin hiçbiri laik bir demokrasi olsun istemiyor.

  • Herkes, kendi çıkarına yardım edecek Müslümanlar istiyor.

Yani halkın özlemlerine cevap verecek gerçek, birinci sınıf bir demokrasiyi kimse istemiyor.

  • Türkiye, özgürlükler, insan hakları ve demokrasi alanında bu kadar geri gitmeseydi böyle birinci sınıf bir demokrasiye öncülük yapabilirdi.
  • Türkiye bugün dünya demokrasileri arasında 89. sıraya indi.
  • Basın özgürlüğü konusunda Mısır’la aramızdaki fark dört puan.
    Mursi’nin bu otoriter rejimi ve kaos ortamına rağmen basın özgürlüğünde
    Mısır 158., Türkiye 154. sıradaydı. Böyle bir ülke demokrasi alanında başkalarına esin kaynağı olabilir mi?

– Yani Türkiye bölgede etkili olmak istiyorsa önce gerçek demokrasinin ilkelerini mi yerli yerine oturtmalı?

O.Ö.- Türkiye öncelikle kendine çeki düzen vermeli ve demokratik standartları ve özgürlüklerini çağdaş normlara uyarlamalıdır. Ondan sonra da Doğu için değil, birinci sınıf demokratik yönetimlerin işbaşına gelmesine çalışmalıdır.
Bence çıkış yolu budur; istikrar da buradan geçer.

Bölgeye gerçek demokrasi yerleşmeden bölge ülkelerinin istikrara kavuşmalarını beklemek bence hayaldir. Bir de ayrım yapmayacaksınız. Mısır’da 72 kişi öldü. Başbakan haklı olarak tepki gösterdi. Bahreyn’de 86 kişi öldü. Ama bizden
ses çıkmadı. Yemen’de iki bin kişi öldü. Oralarda ölenler insan değil mi?

Aynı ilkeleri, aynı yaklaşımı her yerde savunacak ve sergileyeceksiniz.
Yani, Mübarek’i deviren askerler iyi, Mursi’yi deviren askerler kötüdür, diyemezsiniz. Askeri müdahale her yerde yanlıştır, diyorsanız o zaman da askerlere mesafe koyacaksınız. O bakımdan bu meseleleri serinkanlı düşünüp iç politika malzemesi yapmamak lazım.

Onur Öymen : Reyhanlı’daki Terörist Saldırı

Onur Öymen
E. Büyükelçi, PhD

portresi2

Reyhanlı’daki Terörist Saldırı

Suriye’de çeşitli ülkeler tarafından farklı nedenlerle desteklenen çok sayıda silahlı grup var. Bunların içinde El Kaide var, Nusayriler var, Selefiler var, Cihatçılar var, PKK yanlısı PYD var, özgür Suriye Ordusu var. Kimin ne amaçla eylem yaptığını saptamak kolay değil.
Kim yapmış olursa olsun bu bir terör eylemidir. Bu olayın da gösterdiği gibi terörün insanlık duygusu yoktur, müsamahası yoktur, acıma duygusu yoktur. Hangi terör örgütü olursa olsun, teröre müsamaha etmek, görüşmek, terörle müzakere etmek son derce yanlıştır. İyi terörist, kötü terörist yoktur. Bu olay bir kere daha kanıtlamıştır ki, terör muhatap alınamaz. Yani yarın Reyhanlıdaki terör eylemini yapanlar da demokrasiden, barıştan, kardeşlikten söz ederlerse siz onlarla da
masaya oturacak mısınız? Müzakere edecek misiniz?
PKK’nın yaptığı da bundan daha az vahim değildi.

  • PKK’nın saldırıları sonucunda 35.000 kişi öldü. 

Elinden silahı bırakmayan, silah zoruyla siyasal çözüm dayatmaya çalışan terör örgütleriyle müzakere edilmez, mücadele edilir. Bu olay bunu bir kere daha kanıtlamıştır.

Umarız ki, bu son terör saldırısı olsun, bunu başka saldırılar izlemesin. Aksi takdirde, hiç temenni etmiyoruz ama, Türkiye sık sık terör saldırılarına uğrayan başka bölge ülkelerinin durumuna düşebilir. Teröristler,
Türk siyasetini etkilemek, Türk kamuoyunu etkilemek, siyasi sonuç almak için bu gibi eylemler yapabilirler.

Bu olaydan çıkartabileceğimiz ders, terörün hiçbir zaman, hiçbir yerde
ve hiçbir koşulda muhatap alınamayacağıdır.

  • Türkiye’nin bölgedeki çatışmaların dışında kalması gereklidir.

Provokasyonlar olabilir. Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalede bulunmasını isteyenler var. Türkiye’yi böyle bir müdahaleye tahrik etmek için bu gibi eylemlerde bulunanlar da olabilir. Örneğin muhalif grupların içinde Türkiye’nin müdahalesini isteyenler varsa onlar böyle bir saldırıyı Suriye hükümetine mal edebilirler. Suriye hükümeti yaptırmışsa bunun Türkiye’nin izlediği politikalara tepkinin dışında da başka siyasal amaçları olabilir.

  • Türkiye’nin yapması gereken şey bu olayın sanıklarını yakalayıp adalete teslim etmektir.
Siyasal açıdan da ilkeli bir politika izlemektir, Her an askeri bir müdahaleye hazır olduğu izlenimini verecek söylemlerden kaçınmaktır.
Başta Atatürk olmak üzere Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye’yi
idare edenler bu konularda çok dikkatli politikalar izlemişlerdi.
Bölgedeki çatışmalara katılmaktan kaçınmışlar, bütün bölge ülkeleriyle karşılıklı saygıya dayanan iyi ilişkiler sürdürmeye özen göstermişlerdi.
Bu politikalar sayesinde Türkiye 90 yıldan beri bölgede, gerçek anlamda bir savaşa katılmayan tek ülke olmuştur. Şimdi de aynı doğrultuda bir politika izlenmesinde sayısız faydalar var.

Onur Öymen
13.5.13

SELÇUK EREZ : Suriye ne olacak?

Dostlar,

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum bölümünün emekli hocalarından, aydın ve yurtsever Selçuk Erez hocamız, sürüklendiğimiz Suriye batağına ilişkin
çok öğretici bir irdeleme yazmış. Dikkatle okunmalı bizce. Teşekkürler Erez hocam..

Selçuk Erez hocamızın AKLIMIZIN AMBARGOLARI adlı çok özlü bir kitabı vardır.
Çook yıllar önce okumuş ve pek çok şey öğrenmiştim. En çok iz bırakanı da,
bize son derece ilginç gelen, adeta “bir tür medikal teşekkür” olarak nitelediğimiz
şu tümce idi :

* Betz hücrelerinize sağlık..

Bir not koymamız gerekirse, Betz hücreleri insan beyin kabuğunda (kortekste) yer alan
ve düşüce üretmemizi sağlayan, deyim yerinde ise bizi insan yapan hücrelerdir.
Keşfeden bilimcinin adını taşımaktadırlar.

Dolayısıyla, biz de O’na kendi söylemiyle teşekkür edelim..

  • Betz hücrelerinize sağlık Sayın Erez hocam….

Sevgi ve saygı ile.
16.11.12, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

================================================


SELÇUK EREZ
www.selcukerez.com  Suriye ne olacak?Suriye, öncelikli sorunumuz, kollarımızı sıvamış orada bir şeyler yapmaya çalışıyoruz!

Beşşar Esad ile karşılıklı gidiş-gelişleri, sınır kentlerimizin bu yaklaşmadan ne kadar yararlandıklarını unuttuk. Şimdi bizi, Esad’ın kuvvetleriyle çarpışacakları donatıp, besleyip Suriye’ye yollamakla suçluyorlar. Biz de “yetki verilse de oralara yürüyüversek” edasıyla uluslararası toplantıların yapıldığı kentleri turlayıp duruyoruz.

Bu işe karışmanın, Türkiye’ye nelere mal olacağını ayrıntısıyla irdelemenin zamanı geldi, geçiyor.

Suriye’deki iç savaşın olası sonuçları nedir?

Esad’ın gitmesi, Suriye’deki iç savaşı bitirmez, amacı çok farklı olan
Sünniler, Selefiler, El Kaide uzantıları vb. gibi fraksiyonların önce çatışmaları,
sonra dengelenmeleri uzun sürer.

Osmanlı İmparatorluğu çözüldüğünde Akdeniz kıyısı boyunca Hatay’ın güneyinden Lübnan’ın kuzeyine kadar uzanan bir Alevi cumhuriyeti kurulmuştu. Fransız denetiminde 16 yıl yaşadıktan sonra Suriye’yi oluşturan bölgeler birleştiğinde varlığı sona eren
bu ülkenin yeniden doğması ve Esad’ın Baas rejiminin buraya taşınması olasıdır.
Burada bulunan Latakya ve Tartus’taki üslere sahip olan Rusya,
üslerine sahip olmayı sürdüreceğinden bu çözümü benimseyebilir.

  • Suriye’nin, Irak ve Türkiye ile komşu olan bölgesinde de 2. bir Kürt devleti doğması olasıdır.
  • Petrol yataklarına sahip olan bu bölgenin Irak Kürdistanı’na eklenip giderek
    daha büyüyecek bir Kürt devleti meydana gelmesi de olasıdır.

Geri kalan alanlarda Müslüman Kardeşler’in denetiminde bir ülke oluşur.

Biz, bu işe Esad’ın önce demokrasiden sapmasını, sonra da kendi halkına silah çekmesini gerekçe göstererek karışmıştık. Esad, demokratik reformlara girişmekte olduğunu söylemişti. Peki, işe el atmamız, dökülen kardeş kanını durdurdu mu, durduracak mı? Suriye’ye demokrasi mi gelecek? “Evet” demek güç.
Öyle ise neye yaradı?

  • Bölünmüş bir Suriye’nin hangi parçasıyla hangi tarihlerde
    yeniden dost olup ticarete başlayacağız?

Eskiden her gün Suriye’yi aşıp Ortadoğu’ya mal götüren TIR’larımız güvenli yolculuk yapma fırsatına kaç yıl sonra kavuşur?

Yoksa müteahhitlerimizin yıkılan bu ülkede büyük ihaleler alacaklarını mı düşünüyoruz?

Bu işe karışmamız Suriye halkına mı, Türkiye halkına mı yarayacak?

Yoksa biz üzülür ve dövünürken başkalarının gelip parsayı topladıklarını mı
izleyeceğiz yine?

  • Galiba ne bizim ne de zavallı Suriye halkının değil,
    başkalarının işine yarayacak bir şeylere giriştik!