Etiket arşivi: sağlıkta eşitsizlikler

2023’e girerken sağlık

authorBAYAZIT İLHAN 
GÜNCEL23.12.2022, BİRGÜN

Sağlıkta eşitsizlikler tüm dünyada belirgin sorun olmaya devam ediyor. Hem ulusal hem de uluslararası ölçekte sağlık sistemi, ekonomik, siyasal, toplumsal eşitsizlikler sağlığımızı bozuyor. Salgınlar, savaşlar, iklim krizi sıkıntıları büyütüyor. Bunları azaltmak ve sağlıklı olmayı temel bir insan hakkı olarak kabul ettirebilmek bitmeyen bir mücadele konusu. Sorunların temelini sınıfsal çelişkiler oluşturuyor.

Ortaya atılan yeni kavramların, hedeflerin de ne kadar çözümleyici olduğu tartışmalı.12 Aralık, Birleşmiş Milletler’in (BM) kabul ettiği Evrensel Sağlık Kapsayıcılığı (Universal Health Coverage) günü idi. Evrensel Sağlık Kapsayıcılığı ile tüm insanların, her yerde, ihtiyaç (gereksinim) duydukları kaliteli (nitelikli) sağlık hizmetlerini finansal sıkıntı yaşamadan alabilmelerinin hedeflendiği ifade ediliyor. Buradaki “finansal sıkıntı yaşamadan” ifadesi, parayı kimin ödeyeceği sorusunun temel çelişki olmaya devam ettiğini gösteriyor.

2000 YILINDA OLMADI, 2030’DA OLUR MU?

Dünya Sağlık Örgütü’nün 1977 yılındaki 30. Genel Kurulu’nda kabul ettiği ve bir yıl sonraki, 1978 Alma Ata Bildirisi’ne giren “2000 Yılında Herkese Sağlık” hedefi bir dönemin temel sloganı olmuştu. O dönemde Sovyetler Birliği içinde Kazakistan’da toplanan Temel Sağlık Hizmetleri Konferansı’nın sonunda yayınlanan Bildiri “2000 Yılında Herkese Sağlık” hedefine ulaşılabilmesi için gerekli ilkeleri ilan ediyordu. 2000 yılını çoktan geride bıraktık, olmadı, hedeflerin pek çoğu kâğıt üzerinde kaldı. Bu arada Sovyetler Birliği dağıldı, dünyada eşitsizlikler azalmadı, arttı.

2000 yılında bu kez BM, 2015 yılına dek gerçekleşmesi çağrısıyla Milenyum Hedefleri ilan etti. BM’nin 2015 raporlarında kimi eksikler olsa da hedeflere büyük ölçüde ulaşıldığı söylendi. Oysa temel eğitim ve sağlık hedeflerine ulaşılamadığı, derin yoksulluğun, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin devam ettiği görülüyordu. BM 2015’te ise 2030 yılına dek gerçekleşmesi için doğrudan ya da dolaylı olarak sağlığımızı ilgilendiren 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi’ni kabul etti. Bunlar açlığın, yoksulluğun ortadan kalkmasından eğitime, temiz su, hijyen, halk sağlığı, iklim, barış ve adalet istemine dek geniş yelpazede tanımlanmış durumda.

İşte DSÖ de bu çerçevede 2030 yılında Evrensel Sağlık Kapsayıcılığı ve Herkese Sağlık hedeflerini tarif etti. Bu kavramların Alma Ata Bildirisi’nin 40. Yılında, 2018’de bu kez Kazakistan’ın Astana kentindeki İkinci Temel Sağlık Hizmetleri Konferansı Bildirisi’ne de girdiğini görüyoruz. Türkiye 40 yıl önceki ve sonraki konferansların katılımcısıdır.

Okuyunca iyi hissettiren bu hedefleri gerçekleştirebilecek “ulusal ve uluslararası irade, akıl, örgütlülük var mı” sorusu önümüzde duruyor. Olmadığını ne yazık ki önceki hedeflerin çoğuna ulaşılamamasından anlıyoruz.

YENİ YÜZYILDA SAĞLIK

Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni yüzyılına ülkenin geleceği için çok önemli olan seçimlerin arifesinde giriyoruz. Uluslararası kurumların, konferansların metinlerine konu olan pek çok sorunun ülkemizde de yaşandığını biliyor ve çözümleri için kendimizi sorumlu hissediyoruz. Çok açık, 2023 seçimleri ülkemizin sağlığından eğitimine, çocuk istismarından kadın cinayetlerine, adaletten doğa mücadelesine, yoksulluğun, eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına, yurtta ve dünyada barış istemine dek pek çok konuda belirleyici olacak.

  • Sağlığın bir hak olmaktan çok tüketim nesnesine dönüştüğü,
  • kamudan sağlık hizmeti almanın giderek zorlaştığı,
  • hastaların randevu alamayıp aylarca beklediği ya da acil servisleri doldurduğu,
  • hekimlerin, sağlık çalışanlarının eğitimlerinden çalışma koşullarına ve özlük haklarına sayısız sorunla boğuştuğu,
  • sağlık kurumlarında kalabalık, kargaşa ve şiddetin önlenemediği,
  • genel bütçede sağlığa ayrılan payın büyümediğikoşullarda Cumhuriyet’in yeni yüzyılına giriyoruz.

Tüm bunların çözümünü tartışmalı, daha iyi bir ülke ve daha iyi bir sağlık sistemini (dizgesini) hep birlikte kurmalıyız. 2023 seçimlerine giden ortam bunun için uygundur, ülkemizin bunu başaracak birikimi ve deneyimi vardır.

Dünyanın aşı hali: Bilimsel gelişmişlik, ahlâki çöküş

Dünyanın aşı hali:
Bilimsel gelişmişlik, ahlâki çöküş

author

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Başkanı dünyanın Covid-19 aşısında feci bir ahlaki çöküşün eşiğinde olduğunu duyurdu. Salgının başlamasıyla 1 yıl içinde değişik tekniklerle çok sayıda aşı geliştirildi. Burada bilimin ve teknolojinin geldiği noktayı gösteren, önceki salgınlarda ulaşılamayan büyük bir başarı var. Bunun yanında insanlığın bazı kadim hastalıklarının artarak devam ettiği de tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı:

Eşitsizlikler, kâr hırsı, ahlaki çöküntü.
BİLİMDE BAŞARI ADALETSİZLİĞİ ORTADAN KALDIRMIYOR
DSÖ ve aşı ile ilgili uluslararası kurumların yerinde girişimiyle COVAX adında yapı kuruldu. Bu yapı aşının tüm ülkelere önceliklere, ihtiyaca göre adil dağılımını hedefliyor. Ancak DSÖ Başkanı Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus’un açıklamalarından görüyoruz ki, zengin ülkeler ve aşı şirketleri kendi aralarında yaptıkları kimi ikili anlaşmalarla COVAX’ın etrafından dolanıyorlar, fiyatları yükseltiyorlar, öne geçiyorlar. Yoksul ülkelerde sağlık çalışanları, yaşlılar aşıya ulaşamazken zengin ülkelerde gençler aşılanıyor. Şu ana kadar en az 56 ikili anlaşma yapılmış durumda. Şirketler yaptıkları bu anlaşmalarla kârlarını katlama telaşındalar. DSÖ bunun sebep olabileceği stoklamadan, kaostan, devam edecek sosyal ve ekonomik yıkımdan söz ediyor.
Dünyanın zenginlerinin “önce ben” hırsı artarak devam ediyor. DSÖ aşıda eşitliğin sadece ahlaki değil, stratejik ve ekonomik zorunluluk olduğunu belirterek bu açgözlü tutumun pandemiyi uzatacağı uyarısını tekrarlıyor. Bunu yaparken de en zengin 10 ülkeye anlayacakları dilden sesleniyor, aşıyı adil dağıtırlarsa 2021 yılı içinde 153 milyar, 2025 yılına kadarsa 455 milyar dolar kârlı çıkacaklarını söylüyor.
Türkiye’nin aşı tedarikini önerildiği biçimde çeşitlendirmemesi, sadece CoronaVac aşısı ile yol alması, gelen 3 milyon dozun devamını getirmedeki belirsizlikler tartışma ve kaygı konusu olmaya devam ediyor.
AŞI SIRASINI BEKLEMEYENLER
Türkiye dahil değişik ülkelerden aşı sırasını bozanların haberleri geliyor. 85 yaşında kanser hastası aşı için sırasını beklerken, ayrıcalıklı gruplar aşılanabiliyor. İçinde 23 yaşında bir gencin de bulunduğu iktidar partisi yöneticilerinin, milletvekillerinin, kimi genç siyasi parti liderlerinin “topluma örnek olmak için” aşılandıkları duyuruldu. Eskişehir’de belediye meclisi üyesi genç bir avukat aşısını yaptırdığını sosyal medya hesabında yazınca tepki aldı. Özel hastanelerin avukatlığını yaptığını ve sağlık çalışanlarıyla temaslı olduğu için bu kararın alındığını duyurdu. Ancak Türkiye’de aşıda öncelik için sağlık çalışanlarıyla temaslı olmak kavramı hiç söylenmemişti.
Aşıda yaşadıklarımız şu ana kadar 2 milyondan fazla kişinin salgın hastalık nedeniyle öldüğü dünyanın yeni halini gösteriyor. Tarihte aşı geliştiren büyük bilim insanları, kuduz aşısının mucidi Louis Pasteur, bulduğu çocuk felci aşısına patent soranlara “Güneşi patentleyebilir misiniz?” diyen büyük bilim insanı Jonas Salk, bugünlerin aşı gündemini görseler ne derlerdi? Büyük düşünürler, edebiyatçılar için de çok malzeme var, “Veba” yazarı Albert Camus şimdiki salgından ve tanımlanan bu ahlaki çöküşten eminim yazacak çok malzeme çıkarabilirdi, yazanlar olacaktır.
SAĞLIKTA EŞİTSİZLİKLER
  • DSÖ bu yıl 7 Nisan Dünya Sağlık Günü ana temasının sağlıkta eşitsizlikler olduğunu duyurdu, bunu sağlık alanında karşılaştığımız belâların çoğunun temel nedeni olarak açıkladı.
Pandemi temel bir gerçeği ortaya koydu, sağlıklı olmamız için herkesin sağlığını düşünmemiz gerekiyor.
İnsanın sağlıklı olması için hayvanların, ekosistemin de sağlıklı olması şart, yani “tek sağlık” kavramı da önemini gösteriyor.
Başkasının sağlıksız olmasını dert edinmeyen insanoğlu bu tutumunu sürdürürse yeni salgınlarla sarsılması kaçınılmaz.
Dert edinir mi?
Yoksullar kendilerini dünyanın efendilerinin insafına bırakırsa en önce kendilerinin yanacağını çok kez deneyimlediler.
Salgın hastalık ve aşı süreci bunu bir daha hatırlatıyor, haklarımız için mücadeleye çağırıyor.
(https://www.birgun.net/haber/dunyanin-asi-hali-bilimsel-gelismislik-ahlaki-cokus-331318, 22.01.2021)

“SAĞLIKLI YAŞAM” ve TOPLUM SAĞLIĞI AÇISINDAN ÖNEMİ

“SAĞLIKLI YAŞAM” ve TOPLUM SAĞLIĞI AÇISINDAN ÖNEMİ

Sevgili Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dönem 2 öğrencilerimiz,
Asistanlarımız, lisansüstü öğrencilerimiz ve sitemiz okuyucuları,

Sağlıklı Yaşam Biçimi“, kişi ve toplum sağlığı açısından temel belirleyicilerden biri.

Sınırlı ekonomik olanaklarla da “bir yere dek” sağlıklı yaşam biçimi sürdürülebilir.

Üstelik, “sağlıklı yaşam biçimi“, uygulanabildiği ölçüde daha sağlıklı bir topluma erişilmesine elverdiği gibi, toplumsal kaynak tasarrufu da sağlayabilir.

Kritik ve vazgeçilmez olan ise;

  • Sağlığın / Sağlıklı Yaşamın her – kes için doğuşta kazanılan temel bir insan hakkı olduğunu benimsemek. (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi md. 25 ve pek çok ulusal – uluslararası norm..)

Bu temel ilke ancak koruyucu sağlık hizmetlerio arada  sağlıklı yaşam biçimi– öncelenerek ve kamusal sorumlulukla sosyal devlet eliyle yaşama geçirilebilir.

Türkiye ve Dünya / Uluslararası toplum – sistem; sağlık alanında yabanıl (vahşi) özelleştirme politikalarından artık vazgeçmek zorundadır. Özellikle 1975 sonrası dayatılan KüreselleşTİRme süreçleri ile olabildiğince piyasalaştırılan sağlık hizmetleri, küresel toplumun sağlık düzeyi göstergelerinde beklenen iyileşmeyi sağlamaktan çok uzak kaldığı gibi, sağlıkta eşitsizlikleri kabul edilemez ve sürdürülemez biçimde artırmıştır.

  • Çok uluslu / trans-nasyonel hastane zincirleri,
  • Farmasötik teknololji tekelleri (ilaç devleri) ve
  • Tıbbi teknoloji tekellerinin oluşturduğu şeytan üçgenine insanlık yenilmemeli, tutsak olmamalıdır.

Bu ders bağlamında hazırladığımız 74 yansıdan oluşan (3,16 MB) power point sunumlarını pdf olarak izlemek için lütfen tıklayınız..

Saglikli_Yasam_Nedir_Toplum_Sagligi_Acisindan_Onemi_AHMET_SALTIK_AUTF_D2

Paylaşalım, bilgilenelim ve en temel insanlık hakkı olan YAŞAM HAKKI‘nı anlamlı kılan sağlık hakkımıza sahip çıkalım..

J. J. Rousseau‘ya şükranla, sahip olduğumuz TOPLUMSAL SÖZLEŞME (1762) gereği Devletten, vergilerimiz karşılığında 4 temel kamu hizmetini mutlaka bekliyor, istiyoruz :

  1. Sağlık hizmetleri
  2. Eğitim hizmetleri
  3. İç ve dış güvenlik hizmetleri (can ve mal güvenliği)
  4. Adalet hizmetleri..

Sevgi ve saygı ile. 07 Mart 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı AbD
Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF – Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

HASUDER : 10 Aralık İnsan Hakları Günü

10 Aralık İnsan Hakları Günü

Image result for HASUDER

Bütün insan hakları gibi “sağlıklı yaşama hakkı” da hiçbir şekilde devredilemez, vazgeçilemez ve ertelenemez özelliklere sahiptir.
1948 yılında Dünya Sağlık Örgütü Tüzüğünde sağlık “Sağlık sadece hastalık ve engelliliğin olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik durumudur” biçiminde tanımlanmıştır.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 25. maddesine göre; “(1)

  • Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır.

Herkes, işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi iradesi dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına sahiptir. (2) Anaların ve çocukların özel bakım ve
yardım görme hakları vardır. Bütün çocuklar, evlilik içi veya evlilik dışı doğmuş olsunlar, aynı
sosyal güvenceden yararlanırlar.”

T.C. Anayasası’nın Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması başlıklı 56. maddesinde

  • “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde
    tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden
    planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve
    sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin
    yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.” denilmektedir.

Uluslararası ve ulusal yasalar aracılığı ile sağlıklı çevrede yaşama hakkı, sağlıklı yaşama hakkı
kabul edilmesine karşın, günümüzde sağlıkta eşitsizlikler en çok konuşulan konulardan biridir.
Çevre kirliliği, iklim değişikliği, sağlıklı ve yeterli beslenememe, sağlık hizmetlerinden gereksinim duyduğu düzey ve kalitede yararlanamama gibi durumlardan sosyal ve ekonomik olarak kırılgan durumda bulunan insanların daha çok etkilendiği bilinmektedir.

Sağlıktaki özelleştirme ve prime dayalı sigortacılık sistemleri insanların sağlık hizmetlerinden
yararlanma düzeylerini olumsuz etkilemektedir. Çevresel Etki Değerlendirmelerinin ve Sağlık Etki Değerlendirmelerinin çevreyi kirletme potansiyeli bulunan işletmeler kurulurken yeterli
düzeyde yapılmadığı eleştirileri sıkça dile getirilmektedir.

Bunlarla birlikte, daha güncel olarak; Bağışıklama başta olmak üzere sağlıkla ilgili bilimsel
kaynağı olmayan bilgi üretmek ve sunmanın, bunun yayılmasına aracılık etmenin, yeni termik
santral açmak gibi çevre ve insan sağlığını tehdit eden uygulamalardan vazgeçilmemesinin,
toplumsal cinsiyet eşitsizliğini körükleyen bilgi ve davranışların medya aracılı denetimsiz
dağıtımının İnsan Haklarını ihlal edeceğini biliyoruz.

Halk Sağlığı Profesyonellerinin, örneğin yeni termik santral kurulması, termik santrallere filtre
takılmaması gibi insan sağlığını tehdit eden durumların, sağlık hizmetlerinden eşit, yeterli
düzey ve nitelikte yararlanmanın insan hakkı olduğunun, bütün insanların sağlıklı beslenme,
sağlıklı çevrede yaşama haklarının olduğunun farkında olma ve eylemlerinin de bu hakları
sağlama yönünde olma sorumluluğu bulunmaktadır.

10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününde;

Güzel ülkemizde ve dünyada, İnsan/Çevre Haklarının korunmasına hizmet eden nice güzel
haberler duymak dileğiyle, HASUDER olarak bu hizmete aracılık etmeye devam edeceğimizi
bildirmek istiyoruz.

*HASUDER adına Uzm. Dr. Mehmet Gülay tarafından hazırlanmıştır.