Etiket arşivi: Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu

ATO Konferansı : “Sağlıkta Muhafazakârlaşma”

Adalet ve Demokrasi Haftası’nda ATO’dan konferans : 

Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag) tarafından düzenlenen

23. Adalet  ve Demokrasi Haftası

etkinlikleri kapsamında, Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Mine Önal‘ın konuşmacı olduğu “Sağlıkta Muhafazakarlaşma” konulu konferans gerçekleştirildi.
Çankaya Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde 26 Ocak Salı günü gerçekleştirilen konferansın
açış konuşmasını TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Bayazıt İlhan yaptı.

Ankara Tabip Odası, Türk Tabipleri Birliği, NÜSED ve Tüketici Hakları Derneği’nin düzenleyicisi olduğu etkinliğe çok sayıda Ankaralı katıldı.

Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde
Göğüs Hastalıkları Uzmanı olarak görev yapan Dr. Mine Önal
“Sağlıkta Muhafazakarlaşma”yı son yıllarda uygulanan sağlık ve sosyal politikaların yarattığı değişimin ışığında değerlendirdi.

“Yapılan düzenlemelerle kadının kendi bedeni üzerindeki tasarruf hakkı engelleniyor”

Türkiye’de varolan yasal çerçeve içinde, 10 haftalığa dek gebeliklerin sonlandırılabildiğini
(AS: 2827 sayılı ve 1983 tarihli Nüfus Planlaması Yasası md. 5 ve 6) belirten Dr. Mine Önal;

– muayenehanelere kürtaj yasağı,
– anneye düşünme süresi verilmesi,
– bebeğin kalp atışlarının dinletilmesi ve
– kürtaja karşı olan hekimin ‘ret’ hakkına sahip olması
….
gibi yapılan yeni düzenlemelerle kadının kendi bedeni üzerindeki tasarruf hakkının engellenmeye çalışıldığının altını çizdi.

Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Dr. Mine Önal’ın “Sağlıkta Muhafazakarlaşma” başlıklı sunumundan satırbaşları şöyle:

“Anne Sütü Bankası çalışmaları sona erdi”

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu 2013 yılında ‘anne sütü bankası’ ile ilgili çalışmalarını Medeniyet Projesi olarak tanımlamışken, dünyada süregelen bilimsel tartışmaların aksine,
dinen caiz olmayabileceği görüşleri nedeniyle çok yararlı olabilecek bu girişim
başlamadan sona erdi.”

“Hastalara din psikoloğu”

“Hastalara ruhsal destek ve danışmanlığın modern tıbbi uygulamalar yerine din psikoloğu
veya manevi destek uzmanı gibi tanımlamalar altında dinsel telkin verilmesi bilimsellikten uzak ve geriye dönük bir projedir. Psikoloji bir bilim dalı ve lisans eğitimi olmayan kişilere
din psikoloğu adı altında benzer bir unvan verilmesi yanlış bir uygulamadır.”
(AS : Yasal olarak da suçtur!)

“Anayasa Mahkemesinin Aşı Kararı”

“Anayasa Mahkemesi Kasım 2015’te bebeklik / çocukluk dönemi aşılarını yaptırmak istemeyen ebeveynlerin (AS: anababanın) bireysel başvurusu hakkında; Anababa rızası olmadan çocuğa zorunlu aşı yaptırılmasının Anayasa’nın ‘kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı’nı düzenleyen ‘temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla sınırlanabileceğine’ ilişkin maddesine
(AS: m. 13) aykırı bularak “hak ihlali” kararı verdi. Böylelikle, çocukların sağlığı değil anababanın ‘rıza’ olarak adlandırılan davranış biçimleri Yüksek Mahkeme tarafından kutsanmış oldu. Çocuklarını aşılatmayan anababalar yalnızca kendi çocuklarını değil,
bütün çocukların sağlığını tehlikeye atıyor.”

“Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Yönetmeliği yayımlandı”

“Yönetmelikte geçen Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp uygulamalarının hekimler, diş hekimleri ve sağlık personeli tarafından kullanılması düzenlenmiş ve çok geniş endikasyon listesi belirlenmiştir. Kapsamında

– kupa uygulaması (hacamat),
– akupunktur,
– apiterapi,
– fitoterapi,
– hipnoz,
sülük tedavisi ve

bunun gibi birçok yöntemin yer aldığı geleneksel ve tamamlayıcı tıbba ilişkin bilimsel bilgi büyük oranda eksik ve bu yöntemlerin etkisiz olduğuna ilişkin birçok Tıp Uzmanlık Derneğinin açıklamaları var. Ayrıca kimi yöntemler riskli ve göze alınamayacak yan etkilere sahip. Hekimlerce yapılacak olması da onlara bilimsellik kazandırmaz. Ayrıca Yönetmelikle bu alanda bir pazar (AS: piyasa) oluşturulmakta ve pazara çeki düzen verilmekte. Türk Tabipleri Birliği tarafından da tıp ve tıpta uzmanlık eğitiminin gereklerine, bu alandaki kamu yararına aykırılığı nedeniyle ‘Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Yönetmeliği’ nin ekleriyle birlikte tümünün iptali
ve yürütülmesinin durdurulması istemiyle açılan dava Danıştay Onbeşinci Dairesi’nde
devam etmektedir.”

============================================

Dostlar,

Önemli bir toplantıdır… yurtsever Atatürkçü aydınımız Uğur Mumcu‘yu anmaya adanan..
Bizim de üyesi olduğumuz Ankara Tabip Odası’nın 23. Adalet ve Demokrasi Haftası imecesine değerli bir katkısıdır. Meslektaşımız Dr. Mine Önal altı çizilecek saptamalarda bulunmuş ve uyarılar yapmıştır..

Sağlık Bakanlığı’nın neye hizmet ettiğini anlamak çok güçtür.. Aslında tam da tersine “kolay” dır. Sözümona SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM masallarıyla sağlık hizmetlerine erişim kolaylaşmıştır! Kamu sağlık sektöründe kurulu kapasite sağlık hizmeti gereksinimini karşılayamamaktadır. Özellikle radyolojik görüntüleme incelemeleri için aylar sonrasına randevu verilebilmektedir. Hastane yatakları dolu olup, hastalar bekleme listesine alınmaktadır.

SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM denen kökü dışarıda özelleştirme – piyasalaştırma dayatmasının cilaları epeydir dökülmeye başlamıştır. Bu durumda, milyonlarca yoksul insana çağcıl (modern)
tıbbi hizmet verilemeyeceği için, hacamat gibi, sülük gibi ilkel ve tıbben zararlı yöntemlere yönlendirilerek “oyalanmaları” Sağlık Bakanlığı’nın yüksek takdirlerine terk edilmiştir.

Adına da zihinsel sözel tuzakla (Retorik tuzak) “Tamamlayıcı Tıp….” denen söz konusu
bu Yönetmelik düzenlemesinin Danıştay’da dava edilmiş olması sevindirici ve düşündürücüdür.
Dileriz halkın – kamuoyunun sağlığı sağlık tacirlerinin önünde tutulur ve halkın kobay edlmesi
ve sağlık hizmetlerinin geçelim “muhafazakarlaştırılmasını” ilkelleşmesi Danıştay’ın bu Yönetmeliği iptaliyle sağlanır..

Anayasa Mahkemesi‘nin aşı uygulamasında temel insan haklarının “ancak yasa ile” sınırlanabileceğine ilişkin Anayasal gerekçe ile (md. 13) anababa kararını (bireysel hak)
halk sağlığına (üstün kamu yararına) önceleyerek zorunlu aşı uygulamasını sınırlaması talihsizliktir. Gerçekte Umumi Hıfzıssıhha Yasası‘nda aşı uygulamasının zorunlu tutulduğuna ilişkin çok sayıda madde bu Yasanın ruhu ve amacı gereği yasada içselleştirilmiştir.
Biçimsel bir zorlama ile ille de bir yasa maddesinin açık açık bu zorunluluğu sözel – maddi olarak ifade etmesini aramak, kamu sağlığı yönünden sakıncalı olmuştur. Sağlık Bakanlığı’nın ise anılan yasada derhal kısa bir yasa maddesi eklenmesi ya da değişikliği ile sorunu çözebilecek iken, bildiğimiz ölçüde günümüze dek bu yönde bir adım atmamış olması düşündürücüdür.
Biz konuyu sitemizde önceki aylarda kapsamlı işlemiştik.. (HASUDER’den :
Anayasa Mahkemesi’nin Aşılama Kararı Hakkında Basın Açıklaması, 14 Kasım 2015,
http://ahmetsaltik.net/2015/11/23/hasuderden-anayasa-mahkemesinin-asilama-karari-hakkinda-basin-aciklamasi/)

Oysa “Yüce Meclis”, dünyada örneği olmayan adına “Torba yasa” denilen “Türk tipi yasalaştırma” sürecini sürdürmektedir. Son olarak doğurganlığı teşvik etmek üzere kadın çalışanlara izin ekleri ve kolaylıkları getirilmiştir.

Sağlık Bakanlığı, sağlığa zararlı olmayı sürdürmektedir..
Bu çok hazin bir olageliştir (tecellidir) ve karamizah kuyusudur..
Ancak yalın akıl, bu akıl ve bilim dışı gidişin hızla durdurulması gerektiğini buyurmaktadır.
İmmanuel Kant‘ın 1784’lerde yazdığı ünlü makalesindeki uyarıları yankılanıyor kulaklarımızda:

SAPERE AUDE… SAPERE AUDE..(Aklını kullan… aklını kullan…)

Sevgi ve saygı ile.
29 Ocak 2016, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD
www.ahmetsaltik.net 
profsaltik@gmail.com

TOPLUM RUH SAĞLIĞI MERKEZLERİ ve Son Yıllarda Yarım Milyon Yeni Şizofreni!


TOPLUM RUH SAĞLIĞI MERKEZLERİ ve Son Yıllarda Yarım Milyon Yeni Şizofreni!

AKP döneminde yarım milyon insana ŞİZOFRENİ tanısı kondu!

23.07.2014, Odatv.com

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, 2009-14 arasında Şizofreni tanısı konan kişi sayısının 583 617 olduğunu bildirdi.

SİZOFRENI
11 YILDA KAÇ VATANDAŞA
ŞİZOFRENİ TANISI KONDUĞUNU SORDU

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Türkiye’de 2003-13 arasında Şizofreni tanısı konan vatandaş sayısını sordu.

Soru önergesini yanıtlayan Sağlık Bakanı, 2009 yılı öncesine ait sağlıklı Şizofreni hastalık verisi olmadığını belirterek, “Verilerin ülke genelinde daha sağlıklı olarak verilebildiği 2009-14 arasında Şizofreni tanısı konan kişi sayısı 583 617’dir.” dedi.

Sağlık Bakanı, 2007 ile 2013 yılı ilk on ayı arasında şizofreni tedavisinde kullanılan ilaçlar için yapılan toplam harcama miktarının 2 209 166 162 TL olduğunu açıkladı.

Sağlık Bakanı, 2007 yılı ile 2013 yılının ilk on ayı arasında Şizofreni tedavisinde kullanılan ilaçlar için yapılan dışalım (ithalat) tutarının 1 229 796 423 TL olduğunu kaydetti.

TOPLUM RUH SAĞLIĞI MERKEZLERİ’nin
YURT GENELİNDE YAYGINLAŞTIRILMASI ÇALIŞMALAR DEVAM EDİYOR

Bakan Müezzinoğlu, Sağlık Bakanlığınca 2011’de yayınlanan Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı doğrultusunda toplum temelli ruh sağlığı hizmetleri kapsamında Toplum Ruh Sağlığı Merkezlerinin yurt genelinde yaygınlaştırılması çalışmalarının sürdüğünü söyledi. (AS: 110 sayfalık bu Rapora web sitemizden erişebilirsiniz : ULUSAL_RUH_SAGLIGI_EYLEM_PLANI_2011-2023)

Sağlık Bakanı, okullarda rehberlik ve araştırma servislerinde oluşturulan öğrenci
sosyal ve kişisel gelişim dosyalarında sözü geçen konulara ilişkin izleme sisteminin var olduğunu belirtti.

===========================================

Dostlar,

Konuya ilgi duyanlar, Ankara Üniversitesi ve Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi derslerimiz kapsamında işlediğimiz “TOPLUMSAL RUH SAĞLIĞI” başlıklı kapsamlı yansılarımıza bakabilirler.. (Toplumsal Ruh Sağlığı / Community Mental Health, 21.5.2012,
http://ahmetsaltik.net/2012/05/21/toplumsal-ruh-sagligi-community-mental-health/)

TTB Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun Tahliyesini İstedi

Dostlar,

Dün (10.2.14) sitemize koyduğumuz yazıda TTB’nin (Türk Tabipleri Birliği)
Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu hk. bilim kurulu raporunu konu etmiş ve
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e açık mektup yazmıştık..Bu raporun TTB tarafından bir basın açıklaması ile kamuoyuna duyurulduğunu
ve ilgililerine bir mektup ekinde gönderildiğini de paylaşalım..

TTB’ye yerinde çabası için teşekkür ederiz.

Dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi, bir kez daha yineleyelim :

“…Cumhurbaşkanı Sn. Abdullah Gül, son derece kritik bir karar aşamasındadır, hem de hiç gecikmeden.. Aynaya bakmalı ve büyük bir ivedilikle vicdanının sesini dinlemelidir.

Anayasadaki yetki artık O’nu bağlamaktadır; istenen, olmayan suçun ve cezasının kaldırılması – Hilmioğlu’nun affı değildir; istenen; cezanın infazının mağdur sağlığını kazanana dek ertelenmesidir. Sağlık durumu elverdiğinde yine cezaevine konmak üzere.. Dilerseniz cezayı ağır hastalık ve kocama nedeniyle hafifletmek ya da kaldırmak yetkiniz de var :

Anayasa md. 104/b : Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak..  

Evet Sayın Gül, insaf ediniz artık insaf..

Bu yazı sizi cinayete ortak olmaktan, katil olmaktan alıkoyma amacı da taşıyor..
Bütün kalbimizle geç kalmamanızı diliyor ve bekliyoruz ulusal ve uluslararası kamuoyu önünde..

Türkiye’nin artık bu tür insancıl adımlara çok acil gereksinimi var..”

Sevgi ve saygı ile.
11 Şubat 2014, Ankara
 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net=========================================

TTB, Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun Tahliyesini İstedi

TTB_logosu
TTB Merkez Konseyi tarafından 6 Şubat 2014’te- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,
– Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
– TBMM Başkanı Cemil Çiçek,
– Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve
– Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’na gönderilen mektupta;

  • Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun sağlık durumunun cezaevi koşullarında bulunmaya uygun olmadığını dikkat çekildi ve Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun tahliyesi istendi.

TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan imzasıyla gönderilen mektuba ek olarak Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun sağlık durumu, hastalığın klinik seyri ve hapishane koşullarında kalmasının sağlığını ve yaşamını nasıl etkileyeceği konusunda hazırlanan bilimsel bir değerlendirme raporu da sunuldu.

Mektupta şu ifadelere yer verildi:

“Son zamanlarda cezaevlerindeki hükümlü ve tutukluların sağlık sorunları kamuoyunun gündemindedir. Bu tutuklulardan birisi de Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’dur.

Prof.Dr Fatih Hilmioğlu’nun ailesi ve avukatının başvurusu üzerine Türk Tabipleri Birliği bir Bilimsel Araştırma Kurulu kurarak; Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu hakkında düzenlenmiş tıbbi belgeleri inceledi. Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu’nun sağlık durumu, hastalığın klinik seyri ve hapishane koşullarında kalmasının sağlığını ve yaşamını
nasıl etkileyeceği konusunda bilimsel bir değerlendirme raporu yayınladı.

Ekte bir örneğini sunduğumuz rapor (TTB’nin_Fatih_Hilmioglu_Raporu)
yapılan bir basın açıklaması ile 30 Ocak 2014 tarihinde kamuoyu ile paylaşıldı.

Raporda da belirtildiği gibi, Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun sağlık durumunun cezaevi koşullarında bulunmaya uygun olmadığına dair kanaatimizi ve tahliye edilmesi talebimizi tarafınıza iletir, saygılar sunarız.”

Türkiye Büyük Hekim Meclisi Toplantısına Çağrı..

TTB_logosu
Türkiye Büyük Hekim Meclisi Toplantısına Çağrı..

Dostlar,
Sayın Meslektaşlarım;

TTB’nin (Türk Tabipleri Birliği) önemli çağrısı bütünüyle aşağıda..

Okunmasını ve hak ettiği duyarlığın gösterilmesini diliyoruz çok doğallıkla..

Sevgi ve saygı ile.
22.12.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===============================

Tıklayınız...

Kamuoyunda daha çok (yanlış şekilde) “Tam Gün Yasası” olarak bilinen
“Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”, kısaca “Sağlık Torba Tasarısı – STT” hâlâ Meclis’te.

İlk olarak 26 Haziran 2013 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) gönderilen Tasarı’nın, Meclis tatile girmeden çıkarılacağı açıklanmış,
ancak gündeme alın(a)mamıştı.

Sonrasında, Meclis Ekim ayında açılır açılmaz yasalaştırılacağı söylenmiş,
Genel Kurul’a gelen 41 maddelik STT, 19 Kasım 2013’de Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonu’na geri çekilmiş ve 56 madde olarak yeniden düzenlenmişti.

TBMM Genel Kurulu’nun 4 Aralık 2013 Çarşamba günkü oturumunda
STT’nin ilk 20 maddesi kabul edilmiş, 5 Aralık’ta devam edecek olan görüşmesi ise 9 Aralık Pazartesi gününe ertelenmişti.

Genel Kurul’da 9 Aralık Pazartesi günü STT’nin 20 maddesi daha kabul edildi ancak 10 Aralık’tan başlayarak Bütçe görüşmeleri başladığı için,
kalan maddeler ve tümü görüşülüp oylanamadı, yasalaşmadı.

2014 yılı Bütçesi Genel Kurul’da aralıksız 11 gün görüşülüp,
20 Aralık’ta oylanacak.

Daha sonra, daha önceki yıllarda olduğu gibi, Meclis’in 15 gün tatile girmesi,
bu nedenle STT görüşmelerinin gelecek yıla (2014’e) kalması bekleniyor.

Ancak, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu STT’yi çıkarmak için Meclis’in tatil vermeden 24 Aralık 2013 Salı günü toplanacağını, konuyu muhalefet partileriyle de görüştüklerini açıkladı (Muhalefet partilerinin bunu
kabul etmeyeceklerine inanıyoruz).

TTB olarak, STT’yi Meclis’e ilk gönderildiğinden başlayarak izledik ve
her aşamada Tabip Odalarımızı ve meslektaşlarımızı bilgilendirdik.

Özetle;

Son haliyle artık “Tam Gün”le hiçbir ilişkisi kalmayan,

Ve fakat Kamuda çalışan hekimlerin muayenehane, tıp merkezi veya polikliniklerde çalışmasını yasaklayan,

Öte yandan; Rektörlüklere üniversite öğretim üyelerinin, Bakanlar Kurulu’na da eğitim ve araştırma hastanelerindeki akademisyenler ve eğitim görevlilerinin
% 50’sini özel hastanelere kiralama – pazarlama hakkı tanıyan,

“Bıçak parasını ortadan kaldırıyoruz.” bahanesiyle yaptığı düzenlemede akademisyenlere ve eğitim görevlilerine
özel hastanelerde de olsa tanıdığı 2. işte çalışma hakkını
kamuda görevli öbür uzman ve pratisyen hekimlere tanımayarak onları töhmet altında bırakmayı sürdüren,

  • Sülükçüye, hacamatçıya sertifika zorunluluğu getirirken işçi sağlığı ile ilgili alanda işyeri hekimliğinde sertifika zorunluluğunu delen,

Türkiye Halk Sağlığı Kurumu’na bağlı aile hekimlerine,
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu’nda nöbet zorunluluğu getiren,

Daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından çok açık bçimde iptal edildiği halde; hekimler, sağlık çalışanları sanki toprak kölesiymiş gibi ikamet zorunluğu getiren,

Yurtiçinde okuyanı, ihtisas yapanı yıllarca zorunlu hizmete gönderip yurtdışında okuyanı, üç gün bile çalışanı kayıran,

Dünyada eşi benzeri görülmemiş ve bu nedenle
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nden
Dünya Tabipler Birliği’ne,
İnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü’nden
Avrupa Hekimler Sürekli Komitesi’ne

dek dünyanın dört bir yanından tepkiyle karşılanan bir düzenlemeyle, diplomamızın bize verdiği yetkiyi kullanarak hekimlik mesleğimizi
yerine getirmeyi

“Ruhsatsız sağlık hizmeti sunma” 
adı altında bir suça dönüştürüp

3 yıla dek hapis ve 2 milyon TL (eski parayla 2 trilyon lira!) ceza öngören STT, her şeyi apaçık gözler önüne seriyor;

Sorun “Tam Gün” sorunu değil,

Sorun  Hekim Emeği Sömürüsü Sorunu !

Baştan beri söylediğimiz gibi;

Tam Gün Kölelik Düzeni!

Akademisyeninden uzman hekimine, asistanından aile hekimine dek hepimiz için zararlı olan bu STT’yi, bütün örgütsel gücümüzü kullanıp,
bütün meslektaşlarımızı eyleme çağırarak Meclis’in çöp kutusuna atmak hepimiz için tarihsel bir görev.

Bu amaçla,

22 Aralık 2013 Pazar günü,
Türkiye Büyük Hekim Meclisi’ni (TBHM) topluyoruz.

Önce, TBMM’de dördüncü kez ertelenen “Sağlık Torbası”nı TBHM’de
tek celsede oylayacağız,

Sonra da STT yine Meclis’e gelecek olursa, yapacağımız eylemi
hep birlikte kararlaştıracağız.

Ardından da fener alayı oluşturup Sıhhiye’ye yürüyor, oylama sonucunu ve eylem kararımızı Sağlık Bakanlığı’nın demir parmaklıklarına asıyoruz.

Başta Tabip Odalarımızın ve uzmanlık derneklerimizin Başkan ve yöneticileri, Büyük Kongre Delegelerimiz, kol/komisyon/çalışma grubu üyelerimiz,
Tabip Odası eylemcilerimiz olmak üzere bütün meslektaşlarımızın
çağrılı olduğu Türkiye Büyük Hekim Meclisi’ne katılım,
takdir edeceğiniz gibi, son derece önemlidir.

Mesleğimiz adına utanç verici olan Sağlık Torbası’nın hâlâ Meclis’te olduğu günlerde toplanacak olan Türkiye Büyük Hekim Meclisi’ne
olanak olduğunca çok sayıda meslektaşımızla birlikte katılımınızı bekler, çalışmalarınızda başarılar dileriz.

Saygılarımızla,

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi

*****

Türkiye Büyük Hekim Meclisi

Tarih: 22 Aralık 2013 Pazar

Yer: TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Necatibey Caddesi No:57 Kızılay-ANKARA

Program:

10:00 Kayıt

10:30 Açılış: Prof. Dr. Özdemir Aktan
(TTB Merkez Konseyi Başkanı)

10:45 Sunum: Mesele Tam Gün Meselesi Değil,
Mesele Hekim Emeği Sömürüsü Meselesi!

12:00 Siyasi Parti ve Sağlık Meslek Örgütü, Sendika Başkanlarının Konuşmaları

13:00 Sağlık Torba Tasarısı’nın Görüşülüp Oylanması

14:00 Ara

15:00 Sağlık Torba Tasarısı’nın Bir Kez Daha Meclis’e Gelmesi Durumunda Yapılacak Eylem Programının Oluşturulması

16:30 Sağlık Bakanlığı’na fener alaylı yürüyüş

17:00 TBHM oylama sonucu ve eylem kararının Sağlık Bakanlığı önünde açıklanarak demir parmaklıklarına asılması

Her yıl 175 bin kanser tanısı!


Dostlar
,

Ülkemizde yıllık kanser insidensi hızı (o yıl yeni tanı alanlar..) yüzbinde 200 olarak verilmekte (200E-05). Buradan kalkarak, 83 milyondan eksik olmayam gerçek nüfusumuzda (ne yazık ki TÜİK en az %10 eksik göstermekte nedense??!) yaklaşık olarak 166 bin yeni kanser olgusu tanısı beklenmektedir. Bu rakam (hız olarak) dünya geneline yakındır. Dünyada da her yıl 15-16 milyon insana yeni kanser tanısı konmakta..
Her yıl bu rakamın yarısı kadar kanserli hasta da aramızdan (kanserli hasta havuzundan) ayrılmakta (DSÖ verileri). Dünyada toplam ölümler 58 milyon / yıl dolayında olup yaklaşık her 7 ölümdn 1’i kanser nedenlidir.

Ancak yine de, hastalıkların görülme ve ölüm hızı bakımından en önde geleni
olmakla birlikte, insan ölümlerinin 1 numaralı nedeni AÇLIK! 

BM FAO (Food and Agriculutre Organisation – Roma) verilerine göre yeryüzünde
her 7 insandan 1’i aç (1 milyar 40 milyon) ve bu kitlenin her yıl 11 milyonu ölmekte.
Bu verilerle 5 ölümden 1’inin AÇLIK nedenli olduğu görülüyor.

Ne acıdır ki; demokrasi, barış, insan hakları… getireceği masalları anlatılagelen KüreselleşTİRme = Yeni Emperyalizm süreci tam tersine hastalık, açlık, ölüm getirmekte. FAO, açlık rakamlarının sürekli büyüdüğüne dikkat çekmekte!

Çare, DİRENİŞİ KÜRESELLEŞTİREREK (Prof. Noam Chomsky)
küreselleşen yeni emperyalizmi bir kez daha yenmek..

Konuya ilişkin bilgiler almak, korunma yollarını, erken belirtilerini öğrenmek için KANSER EPİDEMİYOLOJSİ başlıklı yansılarımıza (79 yansı) bakılabilir.
(Kanser_Epidemiyolojisi_Ahmet_SALTIK.pdf, 7.10.13)

• Hemen hekime başvurulması gereken 7 alarm verisi : 
1. Vagina ve anüsten gelen normal olmayan bir kanama veya akıntı.
2. Memelerde (kadınların her ay kendi kendilerini muayene etmeleri,
    40 yaşından sonra da yılda bir kez hekime gitmeleri..)
    veya başka yerlerde görülen kalıcı şişlik ve sertlikler.
3. İyi olmayan yaralar,
4. Miksiyon (idrar yapma) ve defekasyon (dışkılama) alışkanlıklarında
değişiklikler.
5. Ses kısıklığı ve nedensiz öksürük, öksürükte kan (hemoptizi).
6. Yutkunma ve sindirim bozukluğu (Disfaji, dispepsi).
7. Ben ve siğillerin şekil değiştirmesi, ülserleşip kanaması..

 

Sevgi ve saygı ile.
07.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

Her yıl 175 bin kanser tanısı!

ANKARA (ANKA) – Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Türkiye’de her yıl
yaklaşık olarak 175 bin kişiye kanser tanısı konulduğunu, erkeklerde en çok trakea, bronş, akciğer kanseri; kadınlarda ise meme kanserinin görüldüğünü söyledi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun soru önergesini yanıtlayan Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, kansere bağlı ölüm olaylarının on yılda iki kat arttığını belirterek;

TÜİK verilerine göre; 2002 yılında kansere bağlı ölüm %12 iken, bu oran 2012’de % 21’e ulaşmıştır.” dedi. Türkiye’nin “Kanser Haritası”nın sürekli güncellendiğini vurgulayan Müezzinoğlu,

“Bölgeler arasında kanser sıklığı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farkın olmadığını.” söyledi.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre kanserde görülen artışın 3 temel nedeni;

1. yaşlı nüfusta meydana gelen artış,
2. tütün kullanımı ve
3. obezite salgını

olarak açıklayan Bakan Müezzinoğlu,

“Ülkemizde; bunların yanı sıra, kanser kayıtçılığında yapılan iyileştirmelerle, daha önce bilinmeyen vakaların kayda alınması da kanser istatistiklerindeki artışın bir başka nedenidir. Ülkemizde açılmış olan 15 aktif kanser kayıt merkezimizle birlikte nüfusumuzun % 50’çoğunu kayıt altına almış durumdayız. Tüm dünyada aktif kanser kayıtçılığı yapılan nüfus oranının %8 olduğu düşünülürse; ülkemiz %50 gibi bir oranla bu konuda dünya lideri olmaya aday bir ülkedir.” ifadelerini kullandı.

Devlete sağlık kazığı : Kamu – Özel Ortaklığı

Dotlar,

Bu sitede çok yazıldı..

Meraklısı okumuştur, bulup okuyacaktır..

Yozgat’tan bir somut örnek daha..

Devlete sağlık kazığı : Kamu – Özel Ortaklığı

Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzionoğlu‘nun soyadı ortada..

Müezzin olduğu anlaşılan büyükleri kendisi hakkında ne okuyacak acaba??

Kamu_ozel_ortakligina_Kosk'ten_onay

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 22.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===============================================

Yozgat Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin astarı yüzünden pahalıya geliyor

Devlete sağlık kazığı

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun bugün temelini atacağı Yozgat Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin astarı yüzünden pahalıya geliyor.

Bakanlık 11 hastane yapabileceği maddi kaynağı tek hastaneye
25 yılda aktarmayı taahhüt ediyor.

Yozgat’a hastane yapacak ve taşeronluk hizmeti verecek firma, en çok 3 yılda giderlerini geri kazanıyor, daha sonraki yıllarda kâra geçiyor.

Türkiye’de “Kamu Özel Ortaklığı” modeli ile hastane olması planlanan Yozgat Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin temeli bugün TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun katılımıyla gerçekleşecek. Yatırımı ve inşaatı Rönesans Holding tarafından yürütüleceği belirtilen hastanenin, 24 ayda tamamlanarak 2015 yılı sonunda hizmete açılması hedefleniyor.

Sağlık Bakanlığı, şirketin yapacağı hastane karşılığında şirkete 25 yıl boyunca her yıl 54 milyon 750 bin TL kira ödeyecek.

Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı’nın verilerine göre kira bedelinin içinde “bina kullanım bedeli, bina ve arazi hizmetleri, olağanüstü bakım ve onarım hizmeti, ortak hizmetler, mefruşat hizmetleri, yer bahçe bakım hizmetleri ve diğer tıbbi destek hizmetleri” yer alacak. Bakanlık bu rakamlar karşılığında 25 yıllık sürenin sonunda şirkete toplam, 1 milyar 368 milyon 750 bin TL para ödemiş olacak.

Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı’nın ihale onay belgesinde ise
“400 yataklı eğitim araştırma hastanesinin tasarımı, inşaatı, tefrişatı, tıbbi ekipmanının temini ve tıbbi hizmet dışındaki hizmetlerin sağlanması” için toplam maliyet olarak 122 milyon 771 bin 927 TL gösteriliyor.

Hastanenin maliyeti ve bakanlığın ödeyeceği kira dikkate alındığında, bakanlık kamuyu toplam 1 milyar 245 milyon 978 bin 73 TL zarara uğratmış oluyor.

Rakamlara göre bakanlık ödeyeceği toplam kira parasına 11 hastane yaptırabiliyor.

Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise rakamların farklı olması dikkat çekiyor. Toplam maliyetin 275 milyon olarak gösterildiği açıklamada, bakanlığın yıllık ödeyeceği kiradan söz edilmiyor. Kiranın yine aynı kalması durumunda, kamu 1 milyar 93 milyon 750 bin TL zarara uğrarken bakanlık 25 yılda ödeyeceği kira bedeline 5 hastane yaptırabiliyor.

‘Yatırım 10 katına mal ediliyor’

Türk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Dr. Bayazıt İlhan,

    sağlık hizmetinin “yeni hastaneler yapılacak” bahanesiyle çökertildiğini

kaydetti.

Bakanlığın bu sistem ile kendi arazisinde kiracı olduğunu söyleyen İlhan, ilerleyen zamanlarda kamu sağlık hizmetinin tümüyle tasfiye edileceğini, çalışanların güvencesiz çalışmasının önünün açılacağına dikkat çekti.

İlhan,

“Devlet hastaneleri satılıyor.

Çok ucuza gelecek kamu yatırımları 10 katına mal ediliyor.”

diye konuştu. (Cumhuriyet, 20.08.2013