Cumhuriyet, 16 Aralık 2021
1 Aralık günü TBMM Genel Kurulu’na dakikalar kala millet-vekillerinin önüne getirilen doktorlarla ilgili düzenleme metninde ne yapılmak istendiği ve bu yasa değişikliğinin sonuçlarının ne olacağı henüz tam olarak anlaşılmamıştı ki, yasa jet hızıyla kabul edildi.
Hemen ardından sosyal medyada, sağlık çalışanlarından, özellikle muhalefet milletvekillerine yönelik olarak, salt hekimleri ilgilendiren bir düzenlemeye onay vermeleri nedeniyle suçlayıcı iletiler gönderilmeye başlandı. Oysa muhalefet partilerinin sözcüleri, getirilen teklifle ilgili söz aldıklarında, teklifteki en büyük eksikliğin sağlık çalışanlarının tümünü kapsamaması olduğunu ifade etmişlerdi. Torba yasanın kalan maddelerinin görüşmeleri, önce bütçe görüşmeleri tamamlanana dek ertelendi, en sonunda da Komisyon tarafından geri çekildi.
Bu sırada getirilen düzenlemenin yalnızca hekim ve diş hekimleriyle ilgili olmasını (AS: üstelik salt Sağlık Bakanlığı kadrosunda olanlar!) sağ görüşlü sendikalar, sağlık çalışanı maketi yakıp alkışlarla sönmediğini göstermek, yemekhanede hekimleri sağlık çalışanlarına alkışlatmak gibi tepki çeken eylemlerle protesto ettiler.
Sağlık Bakanlığı’nın bütçesi görüşülürken dile getirilmeyen, sağlık ile ilgili Komisyonlarda hiç görüşülmeyen, hesapsız kitapsız ortaya atılan yasa değişikliği yalnızca hekimlerle sağlık çalışanlarını karşı karşıya getirmekle kalmadı; kamudan emeklilik veya istifa yoluyla ayrılmayı düşünen, isteyen veya karar veren hekim sayısını da oldukça artırdı.
13 Aralık Pazartesi günü TBMM’de basın açıklaması yapan CHP Balıkesir Milletvekili Dr. Fikret Şahin, hekimlerin özlük haklarını ilgilendiren bir yasal düzenlemenin Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile ne ilgisi olduğunu sordu. Bu çarpıcı soru aslında yaşanan başarısızlığın veya ortaya çıkan gülünç çelişkinin gerçek nedeni olarak ortada duruyor. Birden bire, akın akın yurt dışına kaçan yetişmiş hekimleri kendine sorun edinen iktidar, ilk anda akla gelen çözümü “para pul söylemi” diyerek çok büyük bir iş yapacakmış gibi önümüze getirince, sonuç da böyle beklenenin aksi yönünde oldu.
1 Aralık’ta “ne söyledi” ile başlayan süreç demokratik bir ülkede çoktan sağlık bakanının istifası ile sonuçlanırdı. Sözde, iyileştirme amaçlayan ama gerçekte hekimlerin kamudan istifalarını ve hatta yurt dışına kaçışını önlemeyi hedefleyen bu yasa önerisinin amacından saptığı ve tam aksi yönde bir işlev kazandığı şimdiden açıkça görülüyor.
KAMU DA ZARAR GÖRÜR
Hekimler, yalnızca kamu görevlerinden değil, kamuda kalsalar bile aynı zamanda kamu sendikalarından da hızla istifa edecekler. İktidara destek olmak dışında bir işe yaramayan sarı sendikalar için bu çok da umulmadık bir durum değil. Açıkça ve koşulsuz olarak emekten yana tutum almış sendikalar için ise bu durum tehdit oluşturmaktan çok fırsat olmalıdır.
Hekimlerin kafasında “meslek örgütü” ile “sendika” arasındaki işlevsel ve kavramsal farkın berrak olmaması, bu süreçte hekimleri sağlık memuru, ebe, hemşire gibi sağlık çalışanlarının çoğunlukta olduğu sendikalara düşman etti. Kimi hekimler Tabip Odalarını yeniden anımsarken, kimi hekimler de Tabip Odalarına ve Türk Tabipleri Birliği’ne özlük hakları mücadelesi verilmediği için kızmakla meşgul.
UNUTULMAMASI GEREK
- Sendikal mücadele sınıfsal bir mücadeledir.
- Sınıfsal mücadelede, emekçinin yanında öbür emekçiler, karşısında da her zaman sermaye, yani işveren vardır.
Kamuda işvereni iktidar temsil eder. Hakların isteneceği ve alınacağı yan, iktidardır. Bu nedenle hekimler, aynı sınıfsal mücadele içinde, aynı safta, aynı sorunlara karşı yaşam savaşı veren sağlık çalışanlarına ve bu sağlık çalışanlarını kullanan sağcı sarı sendikalara kızarak, tek başına hak arayamazlar.
Yaşananlara bakarak sağlık çalışanlarını suçlamak, sağ ve sığ görüşlü sendikalar yerine faturayı sağlık çalışanlarına kesmek hekimlerin hem entelektüel düzeyine hem de sağlık ekibi (AS: takımı) içindeki önder konumuna yakışan bir tutum değildir.
Dahası, hekimler bu yanlışa düşen sağlık çalışanlarını da koruyup kollayacak bir tutum takınarak sağlık hizmetlerinde taşımak zorunda oldukları önder konumu herkese göstermek zorundadır.
Çünkü hak verilmez alınır.
Ama neyi, kime karşı, nasıl isteyeceğini bilirsen!