Etiket arşivi: Sadabad Paktı

ADD YENİDEN ATATÜRK CUMHURİYETİ MANİFESTOSU

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
YENİDEN ATATÜRK CUMHURİYETİ MANİFESTOSU


Zafer’in 100. yılından, Cumhuriyet’in 100. yılına ilerler ve bir seçime giderken;
Demokratik Kitle Örgütlerinin katılmasını umduğumuz,
Siyaset Kurumunun dikkate almasını beklediğimiz,
Ulusumuzun da desteklemesini dilediğimiz ÇAĞRIMIZDIR.

AZİZ MİLLETİMİZ!

Her karışını kanlarıyla sulayarak VATAN yaptıkları bu topraklar üzerindeki bağımsızlık ve egemenliğimizi Lozan’la dünyaya tanıtan KEMALİST DEVRİMCİLER, akıl ve bilimden koptuğu için
çökmekte olduğunu gördükleri, cepheden cepheye koşarak kurtarmaya çalıştıkları, yıkılışını tarifsiz acılarla yaşadıkları devletlerinin enkazı üzerinde, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” düsturuyla kurdukları Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hamuruna bir MAYA kattılar.
O mayanın adı NAMUS’tu! Devletimizin hamurunu çürümekten koruyan NAMUS MAYASI’nın eksilmesine izin verilmemelidir.
Çok kutuplu yeni bir DÜNYA DÜZENİ oluşurken; barış, huzur ve topyekûn kalkınma için,
bu toprağın insanlarının kadın erkek birlikte yarattığı, başarısı kanıtlı, bütün ilke,
eser ve politikalarıyla dünyaya örnek olmuş ATATÜRK CUMHURİYETİ en doğru yoldur,
YENİDEN o yola girilmelidir.
ATATÜRK CUMHURİYETİ; Aydınlanma Devrimleriyle toplumu tepeden tırnağa değiştiren,
çağ atlatan, özünde bir KÜLTÜR ve KADIN devrimi, SANAT ve BİLİM özgürleşmesi,
bir TÜRK RÖNESANSI’dır. Anadolu’nun binlerce yıllık kültürü ile bütünleşen LAİK CUMHURİYET KÜLTÜRÜ devletimizi bugünlere taşıyan en değerli kazanımımızdır, korunmalıdır.
LAİKLİK; demokrasinin olmazsa olmazı, aklın doğmalara tutsaklıktan kurtularak özgürleşmesi,
yurttaşın; fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür birey olmasıdır. Devlet; taş binalar değil,
görevli yurttaşlardır ve görevlileri laik bireyler ise laiktir. Laiklik, gölgesinde güvenle yaşadığımız Cumhuriyet Kubbemiz’in kilit taşıdır. Tarihten ders alınmalı, tarikat, cemaat adıyla
örgütlenmiş, emperyalizm taşeronu yapılanmalar için yasalar uygulanmalı, Devlette
hiçbirLaik Cumhuriyet ve Üniter Ulus Devlet karşıtı kadrolaşmaya izin verilmemelidir.
YARGI; egemenliğin ve Ulusal bağımsızlığın temel unsurudur. Bağımsız olacaktır, ama tarafsız olamaz. Anayasal düzenden yana taraftır. Bir devlet; yargı hak ve yetkisini, hiçbir koşulda
başka bir otoriteye ya da devlete devredemez. İktidarların ya da paralel güçlerin emrine girmiş, baskılarla hüküm kuran bir yargının devletleri felakete sürüklediğinin tarihte örneği çoktur,
biri de Osmanlı Devleti’dir. Yargı; kayıtsız, koşulsuz bağımsız olmalıdır.
Ulusumuz; 1961 Anayasası’nı esas alan demokratik bir ANAYASA’ya ve Hukukun Üstünlüğü ile Kuvvetler Ayrılığı ilkesine tam bağlı gerçek bir HUKUK DEVLETİ’ne kavuşturulmalıdır.
PARA; bir diğer egemenlik ve ulusal bağımsızlık unsurudur. Üretimden kopmuş, hukuk güvencesi sunamayan, nepotizme, yolsuzluğa, rüşvet ve israfa batmış devletlerin PARASI PUL, YURTTAŞI KUL olur. Üretim artırılmalı, her yurttaşın vergi mükellefi olacağı, her gelir ve harcamasını kayda geçireceği adil bir vergi sistemi kurulmalı, kayıt dışı ekonomi önlenmeli,
hakça bölüşüm ve gelir dağılımı adaleti sağlanmalıdır. Merkez Bankası bağımsız olmalı, kamu maliyesi naslar ya da saplantılarla değil, akıl ve bilimle yönetilmelidir.
ATATÜRK’ün “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına TÜRK MİLLETİ denir” tanımı
doğrultusunda; ulus olma bilinci ve ulusal birliğimiz güçlendirilmelidir. Emperyalizmin
BÖL YÖNET” taktiği güdümlü mikro milliyetçilik ve mezhepçilik tuzaklarına düşülmemeli, federasyon çağrıştıran arayışlara itibar edilmemelidir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı mezata düşürülmemeli, siyasi beklentilerle dağıtılmamalıdır. Uluslaşamamış, Ulus Devlet olamamış Irak, Suriye, Libya, Ukrayna gibi uzak yakın bazı komşularımız dahil, birçok devletin nasıl ezilen çimen oldukları iyi değerlendirilmeli, ÜNİTER ULUS DEVLETİMİZ gözümüz gibi korunmalıdır.
DIŞ POLİTİKA; “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesi ve bölge merkezli, karşılıklılık esaslı KEMALİST felsefeyle yürütülmelidir. Atatürk’ün; Sadabad Paktı ve Balkan Antantı, Montrö ve Hatay politikaları ile SSCB (Rusya), Orta Doğu ve Avrupa ilişkilerindeki prensipleri hep akılda tutulmalı, uluslararası anlaşmalarda ve büyük devletler siyasetinde bağımsızlığımızı zedeleyecek  adımlardan kaçınılmalıdır. BOP, 21. yüzyılın Sevr’idir. Bölgemizi kana bulayan bu
emperyal projenin Sevr ile aynı mantıkla hazırlandığı ve ülkemizi bölme amacının haritası ile sabit olduğu görülmelidir. Cumhuriyetimiz antiemperyalist ve tam bağımsızlıkçı
KURULUŞ AYARLARI’na dönmeli, TÜRKİYE TÜRKİYE’DEN YÖNETİLMELİDİR!
TBMM’ye neden GAZİ MECLİS dendiği, Devletimizin Büyük Millet Meclisi Hükümeti esası ile kurulduğu, MECLİS’in demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan siyasal partilerden oluştuğu
dikkate alınarak Meclis iradesini esas alan bir yönetim sistemi kurulması, yürütme erkinin
TEK ADAM’a teslim edilmemesi hedefi doğrudur, ancak sonraki iştir. Seçim kapıdadır.
Mevcut Anayasamıza göre Türkiye’yi seçilecek Cumhurbaşkanı yönetecektir. Seçmenin;
“En iyi ben yönetirim” diyecek ve ikna edecek adaya oy vereceği unutulmamalıdır.
EĞİTİM en önemli sorunumuzdur. Çocuklarımız; öncelikle düşünmeyi, öğrenmeyi, sorgulamayı öğrenmeli, tarikat ve cemaatlerden, hurafe ve dogmalardan uzak tutulmalı, bilimsel bilgi ile
eğitilmelidir. 4+4+4 yanlışından dönülmeli, temel eğitim kesintisiz 12 yıl olmalıdır. Parasız LAİK MİLLİ EĞİTİM SİSTEMİ ile özgür bireyler yetiştirilmeli, öğretmenlerimiz YENİDEN baş tacı edilmelidir. Öğretim Birliği Yasası’nı yok etme çabalarına, hele 100 yıl sonra yeniden MEDRESE ve benzeri DİYANET AKADEMİSİ türü arayışlara hiç girilmemelidir. Üniversitelerimizin bilimsel olarak özgür, mali ve idari özerkliği tartışmasız demokratik bilim yuvaları olacağı bir
Üniversite Reformu yapılmalı, ara eleman yetiştirecek meslek okulları Köy Enstitüleri modeliyle YENİDEN örgütlenmeli, gençlerimiz geleceklerini yurt dışında arama çaresizliğinden kurtarılmalıdır.
SAĞLIK, sosyal devletin temel görevidir. Hastayı müşteri, hastaneyi ticarethane olarak tanımlayan, sağlık çalışanının emeğini sömüren, insan sağlığını küresel kapitalizmin
çok uluslu şirketlerinin talanına terk eden neoliberal sağlık politikalarına son verilmeli,
Koruyucu Tıp öncelikli, Toplumcu Kamusal Sağlık Sistemi YENİDEN kurulmalı,
ilaç, aşı ve tıbbi malzeme üretimi yerli kaynaklara dayandırılmalıdır.
KADININ; insan olarak eşitliği temelinde, çalışma hayatının ve sosyal yaşamın içinde olması ile toplumsal özgürleşmenin mümkün olacağı bilinciyle, sadece ailenin değil, uygarlaşmanın da taşıyıcı kolonu olduğunu içselleştiren bir yönetim anlayışı YENİDEN yaratılmalıdır.
Eğitim müfredatından başlanarak, medyadan sokağa ve eve kadar, başta kadına ve çocuğa, şiddetin, istismarın her türü sözlüklerimizden çıkarılmalıdır. İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’ne dönülmeli, ÇOCUK ve GELİN sözcüklerinin birlikte kullanılması utancı tarihe gömülmelidir.
İstihdam yaratamayan, Sosyal Güvenlik Sistemini çökerten, sürekli cari açık üreten,
dışa bağımlı, emekçisini, emeklisini süründüren, nüfusun % 1-2’si ile faiz lobilerine çalışan NEOLİBERAL ekonomi politikaları sürdürülemez. Üretimsizlik SEBEP; faiz, enflasyon, işsizlik
ve açlık NETİCEDİR. Yüksek teknolojili ürün üretme ve 4 Denge Teorisi (Bütçe, Gelir gider,
Dış Ticaret, Kamu Özel Sektör Dengeleri) esaslı KEMALİST KARMA ÜRETİM EKONOMİSİ
YENİDEN Devletimizin Ekonomi Politikası olmalıdır. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)
YENİDEN devreye sokulmalı, akılcı planlama ve teşvik politikaları ile kamu ve özel tüm güçlerin katılacağı bir ÜRETİM SEFERBERLİĞİ başlatılmalı, KOOPERATİFÇİLİK geliştirilmelidir.
İşsizliğin ücretleri baskılamasına, sermayenin emeği kâr hırsına kurban etmesine izin verilmemeli, Sınıf Sendikacılığı güçlendirilmeli, “Sigortasız İşçi”, “Çocuk İşçi” gibi kavramlar
yok edilmelidir. Bilişim  çağı ve sanayi 5.0 kaçırılmamalı, TARIM ve HAYVANCILIK güçlü biçimde desteklenmeli, en zor koşullarda kendini doyuran 7 ülkeden biri olmamızı sağlayan çiftçimizi toprağından koparan politikalara son verilmeli,
kamu üretim tesisleri YENİDEN faaliyete geçirilmelidir.
NÜFUSUMUZ ve insan kaynağımız planlanmalıdır. Eğitimsiz kalabalıkların iş gücü ve üretime katılamayacakları, topluma yük olacakları bilinmeli, insanlarımız 3 çocuk yapma,
5 çocuk yapma gibi bilim dışı öğütlerle eğitimsizlik, işsizlik ve yoksulluğa mahkûm edilmemelidir. MÜLTECİ (iltica için başvuran) ve geçici koruma altında olanlar sorunu,
akıl dışı ırkçılık suçlamalarının sislemesine bırakılmayacak kadar ciddidir. Bu sorunun;  demografik yapımızı tahrip ve ülkemizi bölme amaçlı bir emperyal saldırı olduğu görülmeli, gereği yapılmalıdır.
TÜRKİYE; sınırlarını koruyamayan, yurt dışı tek toprağı Süleyman Şah Türbesi’ni
terör örgütlerine terk eden, 19 adasındaki Yunan işgalini tepkisiz seyreden, beyzbol sopaları
ve mektuplarla had bildirilen, tehditle terörist(!) salıveren, kapılarda bekletilen,
tescilli rüşvetçilerce temsil edilen ve İTİBARI saraylarda arayan bir ülke olmamalıdır.
TÜRKİYE; büyük doğmuştur, onurlu insanlar ülkesidir,
büyüklüğüne layık ve onurla yönetilmelidir.
ORDUMUZ; siyasetin etkisinden arındırılmalı, komuta bütünlüğü YENİDEN sağlanmalı,
kendi sağlık, eğitim, yargı ve terfi sitemlerine sahip kılınmalıdır. PARTİ ORDUSU arayışları nafile, sonu hüsrandır. Paramiliter yapılanmalar dağıtılmalı, bireysel silahlanma önlenmeli,
halkımızın bütün güvenlik güçlerimize tereddütsüz güveneceği bir düzen kurulmalıdır.
BASIN; Atatürk’ün “Basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası,
yine basın hürriyetidir
.” sözü ışığında ÖZGÜR olmalıdır. Basın organları sahiplerinin
tek işlerinin basın olması YENİDEN sağlanmalı, YANDAŞ MEDYA yaratmanın
kimseye yararı olmayacağı bilinmelidir.
SİYASİ PARTİLER ve SEÇİM YASALARI demokratikleştirilmeli, lider sultası ortadan
kaldırılmalıdır. Anayasa ve yasalarımıza uygun bütün örgütlülüklerin -Örgütlü Toplum olmanın- önündeki engeller kaldırılmalı, hukuk dışı uygulamalarla baskılanmamalıdır. Tırnak boyası ve seçim kurulları dahil, SEÇİM GÜVENLİĞİ tartışılır olmaktan çıkarılmalı, propaganda eşitliği sağlanmalıdır.
ULAŞIM; demiryolu ve deniz ulaşımı öncelikli geliştirilmelidir. Başta ENERJİ, tüm stratejik üretim alanlarındaki korkunç dışa bağımlılığımız en aza indirilmeli, yer altı ve yer üstü kaynaklarımıza, sularımıza, madenlerimize, ormanlarımıza ve çevremize sahip çıkılmalıdır.
Çalışma yaşamından banka ve sigorta sistemine, turizm ve kültürden spor ve sanata, emekli ve yaşlılarımızdan engelli yurttaşlarımıza her alanda uygulanacak ulusal ve akılcı politikalarla insanlarımızın barış, huzur ve güven içinde yaşayacakları bir düzen kurulmalıdır.
Ulusumuz; bütün bunları 100 yıl önce yaptı, doğru önderlik, doğru kadrolar, doğru yol haritası ile bugün de yapacak güçtedir. ULUSUMUZA GÜVENİYORUZ!
Dünyanın en bereketli topraklarında, dünyanın en fedakâr,
en çalışkan halkını açlığa mahkûm eden BU DÜZEN DEĞİŞMELİDİR!
Biz Atatürkçü Düşünce Derneği üyeleri, MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ!
Bilgili olacağız, cesur olacağız, kararlı olacağız, çok çalışacağız,
KEMALİZM’in namus sesini bir SİS ÇANI gibi  yurdumuzun semalarına asacağız ve milletçe

YENİDEN ATATÜRK CUMHURİYETİ’ni kuracağız.

SÖZ VERİYORUZ!
23 Nisan 2022, ATO Kongre Merkezi, Ankara

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
YENİDEN ATATÜRK CUMHURİYETİ MANİFESTOSU
====================================================

PDF ; 23 Nisan 2022 YENİDEN ATATÜRK CUMHURİYETİ Bildirgesi

Sevgi ve saygı ile. 23 Nisan 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
ADD Bilim Kurulu 2. Başkanı
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik    

Mehmet Bedri Gültekin : Kapıyı çalan tehlike ve fırsat

Kapıyı çalan tehlike ve fırsat 

 Mehmet Bedri Gültekin

Mehmet Bedri Gültekin
aydinlik.com.tr, 01.12.2016

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Ekonomide yolun sonuna geldik. 1980 yılında 24 Ocak kararları ile başlayan; neoliberal politikaları uygulayarak milli ekonomiyi tasfiye etme, Kamu İktisadi Kuruluşlarını elden çıkarma ve emperyalist finans merkezlerine her bakımdan bağlanma diye özetleyebileceğimiz programın sonuçlarını yaşıyoruz. Ama özel olarak belirtecek olursak; AKP iktidarı ile birlikte doludizgin yürürlüğe konan, sıcak para merkezlerinden borçlanarak ekonomi çarkını döndürme döneminin sonuna geldik.

14 yılda 130 milyar dolardan, 150 milyar doları kısa vadeli olmak üzere 400 milyar doların üzerine çıkan dış borç (AS: 420 milyar Dolar!); bir yıl içinde bulunması gereken 250 milyar dolar dış kaynak… Tablo budur ve Türkiye’yi bekleyen geleceğin ne olduğunu görmek için kâhin (AS: önbilici) olmak gerekmiyor.

Türkiye’nin yumuşak karnı

Yolun sonunu gösteren sadece son iki ay içinde Dolar’ın % 25 değer kazanması değildir. Ekonomi, çok çeşitli alanlarda, ABD başta olmak üzere Batı ile kapışan Türkiye’nin yumuşak karnı… ŞİÖ’ye yönelme mesajları veren Türkiye, şimdi ekonomi alanında Batı’dan gelmesi olası saldırılarla karşı karşıya. Türkiye ABD ile birçok cephede karşı karşıya geldi. Bölücü terör, FETÖ, Rusya ve İran’la ilişkiler, “Türk Akımı” anlaşması,  Irak’ın kuzeyindeki 2. İsrail’i Akdeniz’e bağlayacak ABD-İsrail koridoru vb. vb.

“Türkiye’nin ŞİÖ içinde rahat edeceği” yolundaki açıklamalar, ABD açısından bütün bu gelişmelerin üzerine tüy dikmek anlamına geldi.

Bütün bu etkenlere Batı ekonomilerinin 2008 yılında içine yuvarlandığı krizden bir türlü çıkamadığını ve emperyalizmin kendi krizini çevreye yıkarak hafifletme şeklindeki doğal eğilimini de ekleyelim.

Sonuç gerçekten yolun sonundayız ve Batı sistemi içinde ve neo liberal politikalarla gideceğimiz bir yer bulunmuyor.

Batı’nın krizi, Türkiye’nin şansı

Çin’ce de “kriz” aynı zamanda “fırsat” demektir.
Türkiye ekonomisinin şu anda içinde bulunduğu “kriz”, aynı zamanda Türkiye’nin önüne bir “fırsat”ı da çıkarmış bulunuyor. IMF verilerine göre Çin ekonomisi 2014’te yılında satın alma gücü üzerinden yapılan hesaplamalara göre ABD ekonomisini geride bırakarak dünyanın 1 numaralı ekonomisi oldu.

Çin büyüme hızını düşürmesine karşın hala % 7’lerle büyüyor. ABD ekonomisi ise deyim yerindeyse yerinde sayıyor. Sadece bu durumu göz önüne alarak düşünecek olursak, Çin’in şu anda bile ABD ile arayı açmakta olduğunu söyleyebiliriz.

Çin, yıldızı parlayan ülke olarak yalnız değildir. Atlantik ülkeleri çürüme ve durgunluk içindeyken, bütün Asya artık gelişmekte olan dünyadır. Dünya ekonomisinin Asya ile nefes alıp vermekte olduğu, günümüzün en büyük gerçeğidir. Türkiye çürümekte ve çökmekte olan Atlantik sistemi içinde mi yer alacak yoksa gelişmekte olan Asya ile mi birleşecek. Önümüzdeki soru budur ve yaşamaya başladığımız krizin cevabı da buradadır.

ŞİÖ ve Batı Asya Birliği

Daha da somut olarak ele alırsak, Türkiye 50 yıldır kapısında beklediği Avrupa’nın kapısında beklemeye devam mı edecek yoksa şimdi büyük bir arayış içinde olan komşularıyla Batı Asya Birliğine mi yönelecek? Batı Asya Birliği (Türkiye, İran, Irak, Suriye, Lübnan ve Azerbaycan); 3 milyon km2 toprağı, 250 milyon nüfusu, bugün itibariyle 2.5 trilyon dolar milli hasılası, dünya enerji rezervlerinin %35’ine sahip olması, büyük tarımsal potansiyeli ve zengin maden kaynaklarının yanı sıra genç ve eğitilmiş insan gücüyle dünyanın gelişmeye en elverişli bölgesel birliği olmaya adaydır.

Atatürk tarafından 1930’lu yıllarda Sadabad Paktı’yla (AS: 1937) ilk adımları atılan Bölge ülkeleri arasında birlik fikri, son yıllarda yaşanan acıların ve ödenen bedellerin ardından yeniden canlanıyor. Şanghay İşbirliği Örgütü’nün günümüzde artan ağırlığı, Batı Asya Birliği için koşulları daha uygun hale getiriyor.

ŞİÖ, AB’nin alternatifi (seçeneği) değildir.. diyenler, AB’nin gerçek alternatifinin üzerinden atlıyorlar. Türkiye’nin kapısını çalan ekonomik kriz ve güvenlik tehdidi bir yandan güvenlik şemsiyesi olarak ŞİÖ’yü, öbür yandan ekonomik bakımdan en yakın ortakları ŞİÖ ülkeleri olan Batı Asya Birliği’ni biricik çıkış yolu olarak Türkiye’nin önüne koyuyor.
===========================

Teşekkürler değerli dostumuz M. Bedri Gültekin…

Batı, geleneksel, genlerine kazınmış emperyalist sömürgenliği ve ikiyüzlülüğünü sürdürüyor.. Türkiye’nin o zamanki AET’ye başvurusu 1963 tarihli Ankara Anlaşması iledir ve Başbakan İsmet İnönü‘nün imzasını taşımaktadır. Aradan 53 uzun yıl geçmiştir ve Türkiye hala bekleme odasında tutulmaktadır. Oysa Birliğe tam üye olmadan Gümrük Birliği‘ne girerek ülkesini pazar kılan ve 1 Ocak 1996’dan bu yana 21 yıla varan dönemde birlaç yüz milyar Dolar dış ticaret açığı verdirilerek kanata kanata sömürülen bir konuma düşürülmüş durumdayız. Üstelik AB ülkelerinin AB dışından 3. ülkelerle bağıtladığı gümrük rejimi de Türkiye’yi doğrudan bağlamaktadır!

Geldiğimiz yer ortadadır. AKP döneminde kişi başına borç artışı, kişi başına gelir artışından daha fazladır. Bir soygun ve talan ekonomisi haramzadelerce dayatılmaktadır.

Türkiye, çok yönlü ilişkiler içinde kapsamlı bir uluslararası dengeye oynamak zorundadır. Dış politikanın tunç yasası ülkenin dostların değil çıkarlarının olacağıdır. Türkiye, karşılıklı çıkarlara saygı ekseninde ülkemizin çıkarlarını ençoklaştıracak çok yönlü ve çok yanlı (taraflı) ilişkiler denklemini kurmak ve işletmek zorundadır.

  • Verili zemin ise YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞTIR..
  • Büyük ATATÜRK tam bağımsızlığın üstüne titriyor ve
  • Savaşı, ulusun yaşamı tehlikeye girmedikçe cinayet olarak tanımlıyordu..

Sevgi ve saygı ile.
02 Aralık 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak.
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net

profsaltik@gmail.com

TÜRKİYE ve BULGARİSTAN


TÜRKİYE ve BULGARİSTAN

portresi

Prof. Dr. Anıl Çeçen

Dünyanın merkezi alanı ile ilgili haritalara baktığınız zaman, birbiriyle sınır komşusu olan ve ortak bir tarihe sahip olan Türkiye Cumhuriyeti ile Bulgaristan devletinin fazlasıyla yakın oldukları görülmektedir. Ne var ki Türkiye ve Bulgaristan  medyalarına bakıldığı zaman, bu kadar yakın komşuluğa rağmen her iki ülkenin ortak sınır komşuluğundan ortaya çıkan böylesine büyük bir yakınlığın hiç de  kamuoyuna yansımadığı ya da böylesine bir yansımanın emperyal merkezler ile siyasal çevreler tarafından kasıtlı olarak engellendiği görülmektedir. Haritada diz dize bir görünüm veren iki devletin jeopolitik konumlarının, her iki ülkenin halklarından saklanmaya çalışıldığı anlaşılmakta ve iki ülke üzerinde etkili olan siyasal güçlerin, bu iki yakın komşunun bir araya gelerek ortak hareket etmesinden çekindikleri anlaşılmaktadır. Bugün Türkiye’de yaşamakta olan normal bir vatandaş, kapı komşusu Bulgaristan ile ilgili herhangi bir bilgiye sahip olmadığı gibi, Bulgaristan’da var olan basın ve medya kanallarında da  Türkiye, diğer Balkan ülkelerinde olduğu gibi yeterince ağırlığa sahip olamamaktadır . Haritada var olan yakınlığın tamamen tersi bir uzaklık tarihten gelen aykırılıkların ve olumsuz gelişmelerin günümüzde de bilinçli bir çizgide devam ettirildiğini ortaya koymaktadır. Avrupa ya da dünya kamuoyunda da,Türkiye ve Bulgaristan birbirinden çok uzak görünmekte, geleceğe dönük senaryolarda ise bu iki sınır komşusu ülkenin birlikte yer alacağı bir yaklaşım, geçmişten gelen olumsuz alışkanlıklar nedeniyle yeni dönemin koşullarında gündeme gelmemektedir.

******

Yazının tümü için lütfen tıklayınız… Bulgaristan_ve_Turkiye

==========================

Dostlar,

Sayın Prof. Anıl Çeçen hocamızın yazdığı “Türkiye ve Bulgaristan” başlıklı 8 sayfalık kapsamlı makalenin tümünü okumak için yukarıda verilen giriş paragrafının altındaki erişkeye (linke) tıklamak gerekiyor..

Bu yazısı da 8 sayfa Sayın Çeçen’in.. tornadan çıkmışçasına.. Yine hiçbir ara başlık yok..

Anıl hocamız, geçtiğimiz Haziran’da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden emekli oldu. Onyıllarca Kamu Hukuku hocalığı yaptı, Devrim Tarihi derslerini yüklendi.
Emeği çok.. O’na ülke olarak şükran borçluyuz..
Emeklilik yaşamında sağlık ve huzur dileriz.

Fakat hocamızın durmaya niyeti yok..
Ülkemiz sorunları için kafa yormayı sürdürüyor.
Zamanı hala çok dar ki, yazılarında 8 sayfalık uzuuuun blok metinde Giriş, ara başlıklar,
sonuç ya da özet.. gibi bölümler oluşturmaya zaman ayıramıyor.. (Bu arada nokta ve virgüllerin yerlerini düzeltmek, çift boşlukları kaldırmak… gibi ufak tefek işler bize kaldı..)

Ama biz yine de O’dan öğrenmeyi sürdüreceğiz.. Her güzelin bir kusuru olurmuş.. (!)

*****

Türkiye – Bulgaristan ilişkilerinin olanaklı olan en geniş biçimde yürütülmesinde 2 komşu ülke için yarar var. Büyük ATATÜRK Döneminde Balkan Antantı (9 Şubat 1934’te Atina‘da Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında imzalanan anlaşma..) ile bu işbirliğinin temeli atılmıştı. Doğuda da Sadabad Paktı ile Türkiye barış köprüsü işlevi üstlenmişti. ( 2 Ekim 1935‘te Cenevre‘de Türkiye, İran ve Irak arasında üçlü bir antlaşma parafe edilmiş, daha sonra Afganistan da katılmıştı.)

Sevgi ve saygı ile.
13.09.2015, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

KURTLAR SOFRASI.. / Dinner Table of Wolves


Dostlar
;

26 Haziran 2012’de sitemize koyduğumuz “KURTLAR SOFRASI” adlı
85 sayfalık kapsamlı çalışmayı bir kez daha gündeminize getirmek istiyoruz.

Bu emekli çalışma, Küresel Elit‘in içyüzünü, anatomisini (yapısını),
fizyolojisini (işleyişini) sergilemekte.

Bu dosyadaki temel bilgileri edinmeden Dünya’yı ve Türkiye’yi anlamanın
çok zor olacağını düşünüyoruz.

Hoşgörünüzle, daha çok ve / veya 1 kez daha gözden geçirilmesi dileğiyle

KURTLAR_SOFRASI_03.10.02

İ ç i n d e k i l e r ……

           İlkel’den İNSAN’a Varış                                                                                          

Taş Devri Yaşamı                                                                                                   

            Mezolitik Dönemi yaşamı

Yeleşik Düzen Neolitik Çağ

            Elle Yapılan Tarım Dönemi

            Neolitiğin Üç Kurumu: Din-Aile-Devlet

            Makineleşme Dönemi

            Sanayi Devrimi

            Makineli Tarım

            Tarımın Ticarileşmesi

            Genetik, Yeni Bir Sömürü Alanıdır                                                                        7

            Sömürge Peşine Düşüş

            Küreselleşme (Köleleştirme, Uluslararası Sömürü)

            Küreselleşme Adı Altında Kurulmak İstenen: “Tek Dünya Devleti”

            Sömürücü ABD Değil, ABD’ye de Hakim Olan ELİT

ABD’nin Merkez Bankası Yoktur

ABD’nin, Merkez Bankası Görevini Gören Federal Rezerv

Paraya ve Petrole Sahip Elit Kimdir?

Siyon Liderleri Protokolleri (Planlarını anlattıkları kitap)

Elit’in Uluslararası Örgütleri: CFR, IMF, DB, DTÖ, BM, Bilderberg,
Trilateral, AB Elit’in Uluslararası Şirketleri

Elit’in Korkusu Ulus-Devletlerdir

Kazanan Hep Elit’tir                                                                                                8

Yazı, Dil, Tarih ve Uygarlıklarıyla; Evrensel Uygarlıkların Kökenini
Oluşturan Ön Türkler /ON OKLAR

Tüm Ülkelerin İlgi Odağı Türkiye

Atatürk Bu Ülkeyi Bağımsızlıktan Ödün verilsin, Köleleştirilsin Diye Kurmadı

Elit’in Parayla Para Kazanması

Zenginler Daha Zengin, Fakirler Daha Fakir Oldular

Tarihte Bir Gezi                                                                                                       9

AYRI Adlar Altında Tanınan Örgütler, Aynı Yere, Elit’e Bağlıdır.

Getirileri Aynı Havuza Akar

Elit, Dünya Eliti’dir

ABD Yazılı Yerleri Elit Olarak Anlamak Gerek

İşte Kurtlar Sofrası

Siyon Tarikatı (1090)

Tapınak Tarikatı (Tampliye Şövalyeleri, 1118)                                                     10

Vatikan                                                                                                                     11

OPUS-DEI

Malta Şövalyeleri                                                                                                    12

Dömenikenler Tarikatı

Fransiskan Tarikatı

Cizvitler Tarikatı

Masonluk (1723)                                                                                                      13

Operatif Masonluk

Spekülatif Masonluk

Masonluğa Giriş Töreni                                                                                         14

Türkiye’de Masonluk

İlluminati (1776)                                                                                                      15

Bohemian Klübü (1830)                                                                                          16

Kurukafa ve Kemikler Tarikatı (1833)

B’nai Brith (1843)

Yuvarlak Masa Örgütü (1877)                                                                                17

Wilson İlkeleri (1912)                                                                                              18

Federal Rezerv (ABD’nin Elit’e ait Merkez Bankası, 1913)         

1 Doların Şifresi: Her Yol Elit’e Çıkyor                                                                  19

Dış İlişkiler Konseyi (CFR, 1921)                                                                          21

Birleşmiş Milletler (1945)                                                                                       22

Uluslararası Para Fonu (IMF, 1945)                                                                     23

Filipinle Hükümetinin İsyanı

Niyet Mektupları (Diyet Mektupları)                                                                       24

Ülkeler Nasıl Köleleştiriliyor?

Nasıl Kurtulacağız?

Özel Çekme Hakları (SDR)                                                                                    

Dünya Bankası (DB, 1945)                                                                                     25

GATT (Gümrük Tarifeleri Genel Anlaşması, 1947)

Truman Doktrini (1947)                                                                                          26

Marshall Planı (1948)

Batı Avrupa Birliği (BAB, 1948)

NATO (Kuzey Atlantik Anlaşması, 1949)                                                              27

NATO ve Götürüleri

Bilderberg (1954)                                                                                                    28

Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET, 1957) sonra AT, sonra Avrupa Birliği          29

Eisenhower Doktrini (1957)                                                                                   30

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD, 1960)

Trilateral Komisyon (Üçlü Komisyon, 1973)

Çok Taraflı Garanti Yatırım Kuruluşu (MİGA, 1985)                                            31

Yıldız savaşları (SDI: Stratejik Savunma Girişimi)

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK, 1990)                                        32

Avrupa Birliği (AB, 1992)

Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA, 1992)                               33

GATT, sonra Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ/WTO, 1994)

Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS, 1994) 

Avrupa Enerji Şart (1985)                                                                                       34

Çok Taraflı Yatırım Anlaşması (MAI)

Uluslararası Şirketler                                                                                              35

1919-2002 Arası Türkiye ve Türkiye’ye Dayatılan Anlaşmaların İçyüzü            36

Bir İncelemede “Özünü” Kavramak Önemlidir

İç ve Dış Politikayı Etkileyen Ögeler

Tarih ON OKLAR’da / Türkler’de Başlar

Evrensel Uygarlıkların Kökeni On Oklar / Türkler

Atatürk, Türk Ulusunun Kimliğini, Kökenini Bulması İçin Çok Çalışmıştır

Eksik ve Yanlış Resmi Tarih Değişmelidir

Türkler Dünya Tarihindeki Yerini Almalıdır

Türkiye’nin 1919-1923 Dönemi                                                                              37

Satılmış, Paylaşılmış, Yıkık Bir Ülke

“Ya Bağımsızlık, Ya Ölüm”

Yeni Bir Toplum, Yeni Devlet ve Sürekli Devrimler

1919-1923 Arası Önemli Olaylar

İngiltere’nin Kürt Politikası

Chester Projesi (1923)                                                                                            38

Türkiye’nin 1923-1939 Dönemi ve Önemli Olaylar                                              39

Montrö Sözleşmesi (1936)                                                                                    

Sadabat Paktı (1937)

Hatay’ın Alınışı (1938)

Türkiye’nin 1939-1945 Dönemi                                                                              40

Atatürk’ün Yolundan Sapış Dönemi                                                                     40

Atatürk’ün Öngörüsü                                                                                            

2. Dünya Savaşı (1939-1945)

Yalta ve Postdam Konferansı (1945)

Ticari İmtiyaz Anlaşması (1939)                                                                            41

Üçlü İttifak (1939)

Türkiye’nin 1945-1960 Dönemi

Atatürk’ün Yolundan Sapış ve Hovardalık Sürüyor

İrticanın Kuramcısı ABD (1945)                                                                             42

Milletler Cemiyeti Görevini Birleşmiş Milletler’e Devrediyor (1945)                 

Bretton Woods Örgütleri: IMF, DB, GATT, DTÖ vb)

Yardım ve Yardım Anlaşmalarının Aslı, Ağır Şartlı Dayatmalardır

Türkiye-ABD Karşılıklı Yardım Anlaşması (23 Şubat 1945)                                43

10 Milyar Dolarlık Kredi Anlaşması (27 Şubat 1946)

Türkiye ABD Arasındaki Ek Anlaşma (6 Aralık 1947)                                          44

Truman Doktrini (12 Mart 1947)

Amerika, Askeri Yardımları Niçin Yapıyormuş?

Askeri Yardım Anlaşması (12 Temmuz 1947)

Marshall Planı (2 Nisan 1948)                                                                                45

Max Thornburg Raporu ve İstekleri (1947)

Marshall Planının Olumsuz Etkileri

Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO, 4 Nisan 1949)                                     46

Türkiye’nin NATO’ya Alınma Nedeni

Yardımların Veriliş Nedenleri

Türkiye-ABD Eğitim Komisyonu Anlaşması (27 Aralık 1949)                             47

Albay Haydar Tunçkanat’ın Söyledikleri

Türkiye-İsrail Ticaret ve Ödemeler Anlaşması (4 Temmuz 1950)                      48

Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu (18 Ocak 1954)

Petrol Yasası (7 Mart 1954)                                                                                   49

Ortaklık Güvenlik Anlaşması (10 Mart 1954)                                                        50

NATO Kuvvetler Statüsü Sözleşmesi (SOFA, 20 Mart 1954)

Askeri Kolaylıklar Anlaşması (23 Haziran 1954)

Vergi Muafiyetleri Anlaşması (24 Haziran 1954)

Bağdat Paktı (24 Şubat 1955)                                                                                51

Elit Rockefeller’in ABD Başkanı Eisenhower’a Mektubu (1956)

Türkiye-ABD Tarım Ürünleri Anlaşması (12 Kasım 1956)                                   52

Londra Deklarasyonu (28 Temmuz 1958)                                                            

Türkiye-ABD İstimlak ve Müsadere Garantisi Yasası (Ocak 1959)

Türkiye-ABD Güvenlik İşbirliği Anlaşması (5 Mart 1959)                                       53

Jüpiterlerin Türkiye’ye Yerleştirilmesi (25 Ekim 1959)

Türkiye’nin 1960- 1980 Dönemi                                                                            

U2 Olayı (1 Mayıs 1960)                                                                                          54

ABD’nin, Zırai Maddeler Ticaretinin Geliştirilmesi Hakkında, 161 milyon dolarlık
İkili Anlaşma ile İlgili Olarak Notası (21 Şubat 1963)

Türkiye-AET Ankara Anlaşması (12 Eylül 1963)                                                 

Türkiye ABD Kredi Anlaşması (31 Mayıs 1968)                                                   55

Ege Sorunu

Kıbrıs Sorunu                                                                                                         

Türkiye’nin 1980 ve Sonrası Dönemi                                                                    56

Türkiye Ekonomisini Etkileyen 4 Kriz                                                                  

Özelleştirme                                                                                                            57

ABD Türkiye’ye Neden Yakınlık Gösterdi?                                                          58

Kürt Sorunu ve ABD

“ABD, Türkiye’de Toprak Bütünlüğünü Desteklemiyor, Aksine Köstekliyor  

Çevik Kuvvet (Birleşik Devletler Merkezi Komutanlık)                                        59

Mutabakat Muhtırası (29 Kasım 1982)                                                                59

Limni Sorunu

Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması (SEİA, 18 Aralık 1985)

Ortadoğu’da Su Sorunu                                                                                        60

Boğazlar Sorunu

Körfez Savaşı                                                                                                         

Körfez Savaşı Sonrası

Körfez Savaşında Türkiye’nin Kayıpları                                                               61

Avrupa Birliği ve Türkiye (AB, 7 Şubat 1992)

Oyalamanın Serüveni                                                                                             62

Türkiye AET’ye 1959’da üye olmak üzere başvurdu

Ankara Anlaşması (12 Eylül 1963)                                                                        63

Lüksemburg Zirvesi (Mart 1976)                                                                           64

Avrupa Tek Senedi (1 Temmuz 1987)                                                                 65

Dublin Zirvesi (28 Nisan 1990) 

Matutes Paketi (6 Haziran 1990)

Maastricht Anlaşması (7 Şubat 1992), (AET –AT) Avrupa Birliği oldu

Lizbon Zirvesi (25-27 Haziran 1992), Edinburg Zirvesi (11-12 Aralık 1992)

Kopenhag Kriterleri (22 Haziran 1993)

Gümrük Birliği (6 Mart 1994’te imza. 13 Aralık 1995’te yürürlüğe girdi             66

Madrit Zirvesi (16 Aralık 1995)

Amsterdam Zirvesi (16-17 Haziran), Lüksemburg Z. (12-13 Aralık 1997)        67

Cardiff Z. (15-16 Haziran), Viyana Z. (11-12 Aralık 1998)

Köln Zirvesi (3-4 Haziran 1999)

İlerleme Raporu (13 Ekim 1999)

Helsinki Zirvesi (10-11 Aralık 1999) Türkiye “aday” ülke oldu

Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB, 17 Temmuz 2000)

Genişletilmiş Siyasi Diyalog (4 Aralık 2000)                                                       68

Nice Zirvesi (8-10 Aralık 2000)

Ulusal Program

Leaken Zirvesi (14-15 Aralık 2001) …                                                                 69

AB; Kıbrıs, Ermeni Soy. İddiaları, Azınlıklar- Bölücülük, Ege Sorunu, Patrikhane, Heybeliada Ruhban O, IMF programları konularında, Türkiye’den Ne İstiyor?

Kıbrıs, Ermeni Soykırımı İddiaları, Azınlık Sorunu-Bölücülük                           70

Ege Sorunu, Patrikhane, Heybeliada Ruhban Okulunun Yeniden Faaliyete Geçirilmesi, IMF Programlarının Uygulanması, Sonuç                                                           71         

AB Yolunda Neler Yapılacak? Adım Adım 2004                                                72

2000’de, 2001’de, 2002’de Yapılacaklar                                                            73

2003’te, 2004’te Yapılacaklar                                                                              74

Bu İşte Bir Terslik var Avrupa Birliği’ne Hayır

Türkler Aynı Zamanda Avrupalıdırlar                                                                  75

Araştırmacı Kazım Mirşan ve Haluk Tarcan

Büyük Araştırmacı Yüceler Yücesi ATATÜRK Atatürk’ün Bir Şiiri

Gümrük Birliği (13 Aralık 1995)                                                                            

Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği (AGSK, AB Ordusu)                              

AB İlişkilerinde Anayasa İhlali ve Yetki Aşımı                                                   76

Türkiye-İsrail Serbest Bölge Anlaşması (14 Mart 1996)                                  77

Türkiye-AB Tarım Anlaşması (9 Ocak 1998)                                                       

Güneydoğu Avrupa (Balkan) İstikrar Anlaşması (30 Temmuz 1999)

Uluslararası Tahkim                                                                                              

Türkiye-ABD Tic. ve Yat. İlişki. Geliştirilmesi Anlaşması (7 Aralık 1999)          78

Nitelikli Sanayi Bölgesi                                                                                          79

Çare ve Çözüm                                                                                                     79-80
Dipnotlar ve Kaynakça (158 adet)                                                                        81-85         

**********************

Dosya şöyle başlamakta                              :

  • İlkel’den İNSAN’a varış; insanın Kendin’den Kendine’dir,
    bir hayli emek, sabır, akıl, bilim, vicdan ve gönül ister.

Taş Devri (Paleolitik Çağ) dediğimiz dönemde, mağaralarda birarada yaşayan, ilkel-eşitlikçi-durağan bir birlikleri olan, ilkel sürü diyebileceğimiz insanlar; daha çok kadınların uğraştığı Toplayıcılık, erkeklerin uğraştığı Avcılık ve Balıkçılık yaparak; Asalak ekonomileri, ortak çalışma, ortak paylaşma ve işbirliği ile yaşamlarını sürdürmeye çalışmışlardır. Ateşi bulmuşlar, taştan aletler yapmışlardır. Korku ve umuda dayalı, düzensiz, raslantısal, sınıflandırıcı, düşçü, taklitçi ve sihirsel kültüre bağlı bir yaşamları vardır. Sonraları Devşiricilik denilen, yabani tahıl toplayıcılığı ile Ambarlama ve Biriktirme yöntemlerini kullandıkları, dinsel düşünüşün yavaş yavaş başladığı, bir tarıma ve üretime geçiş dönemi yaşamışlardır (-12.000, Mezolitik). Daha sonra da insanlar, coğrafi olayların, iklim koşullarının zorlaması ve nüfus artışı nedeniyle, sığınaklarını, mağaralarını bırakmışlar, ekolojik olarak zengin topraklara, vadilere ve daha çok su kenarlarına yerleşmişlerdir. Avcı ve toplayıcı topluluklar, biriktirdikleri malları taşıyamayacakları için yerleşik düzene geçmişler, korunmak için hendekler, surlar yapmışlar, bitkileri ve hayvanları evcilleştirmeye başlamışlardır. Balta, kazma, kürek, çapa, saban, döven, orak, pulluk ve tırpanla yani elle yapılan “tarım”la üretime geçmiş ve toplumsal yaşamı başlatmışlardır (-10.000, Neolitik Çağ). Tekerlekli taşıma araçları, yelkenliler yapmışlar, yünleri eğirip, kumaş dokumuşlar, sazdan hasır ve sepetler örmüşler, kolyeler yapmışlar, topraktan kaplar yapıp seramiklemişler ve yemeklerini pişirmeye başlamışlardır. Toplayıcılık ve avcılıktan tarım ve hayvancılığa geçiş, zamanla yiyecek depolamayı da (artı ürün) olanaklı kılmıştır. Biriktirilen yiyecek fazlası; artık tarımla uğraşmayan, araç gereç yapımıyla uğraşan, bir kısım uzman zenaatçıların da ortaya çıkmasını sağlamıştır. Tarımsal ürün fazlalığı, ekonomideki ve teknolojideki gelişmelerin temel kaynaklarından biridir. Ekim, dikim, hasat, zenaatçılık, uzmanlaşma derken, köyler kurulmuş, tarım ürünlerinin pazarlanması, değiş tokuş edilmesi ile ticaret diyebileceğimiz alış-veriş başlamıştır. Köylerin zenginleşmesi ve gelişmesi ile kentler kurulmuş ve daha sonra Devletler ortaya çıkmıştır.

Neolitik Çağın geliştirdiği üç kurum;

Din (Korku, umut, yalvarma, yakarma, tapma, tapınma, başeğmeye ödül, başkaldırmaya ceza, ruh, öte dünya, tanrı, melek, şeytan, cin vb),

Aile ve

Devlet’tir.

Artı ürün, toprak ve verimli yerleri ele geçirerek hüküm sürme uğruna, çekişmeler, kavgalar çoğalmış, istilalar başlamıştır. Ekonomik, siyasi çıkar çatışmalarıyla
sınıf kavgaları ve ülkeler arasında sömürü ilişkileri hızlanmıştır.

Makineleşme: 1840-1850 yılları…

Ve dosya şöyle bağlanmakta                   :

Özetle                   :

Yeni bir kurtuluş savaşı gerek…

Çare; Yüceler Yücesi Atatürk’ün yolunu; Akıl, bilim, vicdan ve gönül eşliğinde gereğini yaparak daha ileriye taşımak, insan gibi yaşamak, İNSAN olmaktır…

Bu ulusu tanımayanlar, tanıyamayanlar!!! 

  • BİZ SÖMÜRGE OLMAYIZ, 
  • BİZ KÖLELEŞMEYİZ … 
  • TAM BAĞIMSIZLIK, ÖZGÜRLÜK BİZİM KARAKTERİMİZDİR …

 Aydınlık günler dileğiyle “Günaydın İnsanlık”..

******************

Bu kapsamlı dosyanın üretilmesinde ve paylaşımında paha biçilmez emekleri olan tüm DOST lara, sözcüklere sığmayan gönülden şükranla..

Sevgi ve saygı ile.
30.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Demokrasi ve Kemalizm/Democracy&Kemalism

Kemalizm_ve_Demokrasi_19.11.11