Etiket arşivi: profsaltik@gmail.com

AŞI TEKNOLOJİLERİ ve COVID-19 AŞILARINDA GÜNCEL DURUM 

Dostlar,

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Enfeksiyon Hastalıkları ve
Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı değerli meslektaşımız Prof. Dr. Necla Tülek,  2020-2021 ders yılı açılış dersini sundu Fakültesinde. (07 Ekim 2020)

Konusu aşağıdaki gibi idi:

  • AŞI TEKNOLOJİLERİ ve COVID-19 AŞILARINDA GÜNCEL DURUM 

36 yansıdan oluşan kapsamlı ve güncel sunumu, konu kamuoyunda da merakla izlendiği için, kendisinin izni ile, çok teşekkür ederek paylaşıyoruz..

 

 

 

 

 

 

 

Yansıları pdf olarak izlemek için lütfen tıklayınız.. (1,62 MB)

ASI_TEKNOLOJILERI_ve_COVID-19_ASILARINDA_GUNCEL_DURUM

Sevgi ve saygı ile. 01 Kasım 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

 

 

 

 

 

Cumhuriyetim

Zafer Arapkirli
Zafer ArapkirliCumhuriyet, 30 Ekim 2020

Cumhuriyetim

Ömrümün yaklaşık 20 yılını ecnebi memleketlerde derin hasretinle geçirdiğim Cumhuriyetim.

Okuma yazma öğrendiğim ilk günlerden beri yüce ATATÜRK’ten bize miras kaldığını özümsediğim ve korumaya ant içtiğim Cumhuriyetim.

Anayasasında yazılı “Laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti” kavramlarını, ömrüm boyunca tam anlamı ile bir türlü tadamadığım Cumhuriyetim. 

En önemlisi de yüce önderin hemen her nutkunda bu toprakların insanına “Halkın temsilcilerinin kendini idare edecekleri seçerek seçimden seçime karne notu verebildiği bir rejim” olarak belletmeye çalıştığı, ancak onun bile ömrü kifayet etmediğinden tam olarak başaramadığı bir kutsal eser olarak Cumhuriyetim.

Ve kuşkusuz, son 20 yıldır her 29 Ekim yaklaştığında (diğer milli bayramlarımız gibi)“acaba bu sene nasıl bir melanet düşünecekler de kutlamamızın önüne engel getirecekler?..” diye merak ettiğimiz Cumhuriyetim. 

Tabii, 20’li yaşlarımın başından beri, mesleğimin ilk yıllarından itibaren bir “zenaat okulu” olarak bellediğim ve bugün ne biliyorsam en temel öğelerinin bana belletildiği sevgili gazetem Cumhuriyetim. 

Bu yıl da ATATÜRK’ün haklı ve son derece anlamlı bir mesaj olarak “en büyük bayram” diye nitelediği bayram günü, bayraklarımızı asıp, konuşmayı öğrendiğimiz günlerden bu yana gururla söylediğimiz marşlarımızı mırıldanırken, şöyle bir düşündüm.

İmtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kitle idealine ne kadar yaklaşabildiğimizi düşündüm ve derin bir umutsuzluk içine düştüm. İmtiyazın da uçurum boyutlarındaki sınıfsal farklılıkların ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin de ne kadar utanç verici boyutlara vardığını içim karararak kendime hatırlattım.

Alın terinin karşılığını almak isteyenin, açgözlü patronun gasp ettiği haklarını talep edenlerin iki adım yürümesine, iki satır söz söylemesine, iki metre pankart taşımasına izin verilmeyen ama ortaçağ karanlığını savunan faşist yobazların özgürce etrafa kin kusabildikleri günlerden geçtiğimize bir kez daha tanık oldum, haberlere baktığımda.

İki paragraf yazı, iki sütunluk bir karikatür çizmek için adeta “mangal gibi yürek gereken” topraklarda yaşamanın utancını ve yüz kızarıklığını, müsebbiplerinin adına da duydum yüreğimde.

Demokratik bir hukuk devleti hedefinden ne kadar uzağa savrulduğumuzu esefle hatırladım bir kez daha. Mahkemelerin tek bir ceberut iradenin seçimi ve yönlendirmesi ile hukuk tarihine geçecek skandal kararlara imza attığını ve dünyanın öteki 3’üncü, 5’inci sınıf demokrasileri ile birlikte “el âlemin (AİHM) yargıçlarının kapısına gitme rekorları kırdığımızı” düşündüm yüreğim burkularak.

Her kürsüye çıkan kamu görevlisinin, iktidarda ve muhalefette her kitleye hitap eden siyasetçinin, söylevlerini mutlaka “Kutsal kitaptan ayet-i kerimelerle ya da Peygamberden hadisi şeriflerle süsleme alışkanlığından” bir türlü kurtulamadığını, laikliğin hep (başta anayasa kitapçığı olmak üzere) süslü metinlerde ve “laf olsun torba dolsun” babında konuşma metinlerinde kaldığı bir ülkede yaşamanın hüznünü duyumsadım bir kez daha.

Daha da kötüsü, bu tür arızalardan özellikle de laiklik konusundaki ağır arızalardan şikâyet edenin adeta “din, peygamber, kitap düşmanı” olarak yaftalanmaya çalışıldığı, adeta meydanlarda “Totemlere asılıp linç edilmek istendiği” bir ülkenin vatandaşı olmanın dayanılmaz ağırlığını hissettim göğsümün üzerinde.

Teslim olmak yok

Ama…

Bütün bunların yaydığı kirli buharı ve sisi elimin tersi ile iteleyip, daha ilkokulun ilk gününden itibaren içtiğimiz andı hatırladım:

“…Yurdumu, milletimi, özümden çok sevmektir. Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir. Emanetine sonsuza kadar sahip çıkacağımıza ant içeriz…” mealinde tekrarladığımız metin geldi aklıma.

Bir namus borcu olarak, o andı yerine getirmek, “bu yoğun, bu kin ve nefret kokulu, bu adaletsizlik ve kötülük kokulu sisi ve pusu dağıtmak, ülkemi layık olduğu gerçek Cumhuriyet idealine ulaştırmak” görevinin “terk edilemez, ertelenemez bir borç” olduğunu hatırladım.

Cumhuriyetimin eşsiz kurucusuna o borcu ödemeden ölmemeye yemin ettim. Ödeyeceğiz. Başka seçeneğimiz yok.

Andımız var.
=============================
Dostlar,

Cumhuriyet gazetemizin saygın ve seçkin yazarlarından, yürekli ve yurtsever kalem
Sn. Zafer ARAPKİRLİ‘nin dün yayınladığı haftalık Cuma makalesini yukarıda sunduk..

Her sözcüğüne biz de yürekten katılıyoruz..

Nice bayramlara…
Cumhuriyetimizi sonsuza dek onurlu ve başı dik yaşatacağız..
Çünkü böylesi bir yaşam, bu topraklarda – vatanımızda ulus olarak bizim,
yerin 7 kat dibinden 7 kat göklere (arş-ı alaya) dek en meşru hakkımız..
Bu hakkımızı kullanacak ve gerekenleri yapacağız..

Sevgi ve saygı ile. 31 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

COVID-19 SALGINI ile BAŞETMEK İÇİN : TÜM DÜNYADA EŞ ZAMANLI 14 GÜN TAM KAPATMA Çağrımız

COVID-19 SALGINI ile BAŞETMEK İÇİN :
TÜM DÜNYADA EŞ ZAMANLI 14 GÜN
TAM KAPATMA Çağrımız

Dostlar,

Geçtiğimiz 24 Ekim 2020, BM’nin (Birleşmiş Milletler) kuruluşunun 75. yıldönümü idi. O gün, sanal ortamlarda önemli yayınlar yapan KARANTİNA TV sahibi Sn. Recai AKSU bizimle bir söyleşi daha yaptı ve konuyu aşağıdaki gibi belirledik :

Birleşmiş Milletlerin 75. Kuruluş Yılında Küresel Sorunlarımız: Korona Salgını Örneği

65 dakika süren program daha sonra çok izlendi ve olumlu geribildirimler aldık..
Aşağıdaki erişke (link) ile izlenebilir, izlensin ve paylaşılsın dileriz..
http://ahmetsaltik.net/2020/10/26/katrantina-tv-programimiz-24-ekim-2020/
****
Ardından web sitemizde aşağıdaki yazıyı Türkçe ve İngilizce olarak yayınladık :

  • COVID-19 SALGININ DENETİMİ İÇİN ULUSLARARASI ÇAĞRI
    http://ahmetsaltik.net/2020/10/27/covid-19-salginin-denetimi-icin-uluslararasi-cagri/

Salgın, vahşi kapitalizmin kâr hırsıyla denetlenemiyor.

BM-DSÖ çağrısıyla, TÜM DÜNYADA
EŞ ZAMANLI 14 GÜN TAM KAPATMA
çağrısı yapıyoruz… Bu tarihsel bir adımdır.

INTERNATIONAL CALL FOR CONTROLLING
COVID-19 PANDEMIC

The COVID-19 pandemic cannot be controlled
by the brutal capitalism’s ambition for profit!

With the UN-WHO call, call for 14 DAYS FULL CLOSURE CONCURRENT ALL OVER THE WORLD. This is a historical step..

*****
Türk Toraks Derneği’nin düzenlediği, 2 gün süren halk için akciğer sağlığı sanal kongresinde de, çağrılı konuşmacı olarak aynı temayı paylaştık. Oturum başkanı Sn. Prof. Dr. Fuat Kalyoncu’ya BM Genel Sekreterliği rolü yükleyerek, biz de DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) Genel Başkanı rolünü üstlenerek (!) hülyamızı / ütopyamızı bir parça somutlayarak canlandırdık!

https://www.youtube.com/watch?v=cAX3WkFzbHw&feature=youtu.be
(Bizim sunumumuz 1 saat 20. dakikadan başlıyor, 25 dakika sürüyor..)
***
Bu önerimize, Sn. Prof. Dr. Bilsay Kuruç‘tan da değerlendirme geldi. Saygın bilim insanı
Prof. Kuruç’a teşekkür ederek özlü ve hep olduğu gibi öğretici what’s up iletisini izni ile
aşağıda paylaşıyoruz:
***
Değerli Dostumuz,

Sizin, Erinç’in yazısı ve TV söyleşinizden başlayan öneri ve çağrınız üzerine yorum yapmakta geciktim. Bazen zaman hızlanıyor galiba, yetişemiyorum!

Dünyanın 14 gün kapanması‘ insanın yaşama hakkının sahibince yapılabilecek
mükemmel öneridir.

Ancak, Bunu benimseyecek ülkeler arasında Türkiye’nin (onu yönetenlerin) yer alacağını sanmıyorum. Sosyal devlet için kaynak ayırma konusunda da! Rejimin özelliklerine aykırıdır.

Değerli Dostumuz,

Dünya merkez bankaları (başta ABD’nin FED’ i olmak üzere) 2008’den bugüne dek 972 kez faiz indirimi yaparak ‘para’ yı ucuzladıkça ucuzlatmışlar. Ve bu ucuzlayan paralarla satın alınmış 19 trilyon Dolar tutarındaki mali varlıkları (borç senetlerini) para basarak kendi bilançolarına alarak borçlanmayı teşvik etmişler!

Çünkü kapitalizm son 10 küsur yılda gitgide daha çok borç yaratarak işleyebiliyor! Dünyada da bizde de. Ve bu ilginç süreç sermayenin yaşam koşulu oldu. Bu senaryo sosyal devlete (ona pay ayrılmasına) olanak vermiyor, vermeyecek. Düşünün, bu süreç 17 trilyon Dolarlık bir ‘negatif getiri’ li  borç senedi hacmi yaratmış! Yani, ‘havadan’ yaratılan para ile. Bu para nereye gitmiş? Şirketlerin hisse senetlerine ve konuta. O nedenle, covid salgını Marttan sonra ABD’de kurban sayısını önce 100 bine, sonra 200 bine çıkarırken  Wall Street’te hisse senedi ve borç senedi piyasaları coştukça coşuyordu. Çoşku sürüyor, çünkü FED para basmayı sürdürüyor ! Sosyal devlet ? diye onlara sorarsanız, “O nedir ?” diyeceklerdir.

  • Kapitalizmin saygısız ve acımasız olduğunu öğrenemezsek, işte o zaman Cumhuriyeti kaybederiz.

Sevgi ve saygıyla, iyi akşamlar. 31 Ekim2020
*****
Büyük ATATÜRK uzuuun onyıllar öncesinde tarihe not düşmemiş miydi?

  • Bizi mahvetmek isteyen emepryalizm ve bizi yutmak isteyen kapitalizm ile savaşımı (mücadeleyi) meslek edinmiş insanlarız…

Sevgi ve saygı ile. 31 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

Dünya Tasarruf Günü

Raporlara göre, 2050 yılına dek küresel ısınmadan yılda 100 milyon kişi ekonomik olarak etkilenecek.
250 bin kişi ise hastalıktan yaşamını yitirecek. Kaynakları tükenen dünyada tasarruf her zamankinden daha önemli.

cumhuriyet.com.tr   31 Ekim 2020   (AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Dünya Tasarruf Günü iklim, sağlık ve ekonomik kriz gölgesinde kutlanıyor

Yıl 1924… Dünya, tarihin en büyük ekonomik krizlerinden birine yaklaşıyor. 1929’daki Büyük Buhran… Uygulanan politikalarla halkın birikimleri yok olmuş. Sisteme güven kalmamış…

İnsanların birikimlerini yastık altında tutmak yerine bankada değerlendirmelerini teşvik için Milano’da Uluslararası Tasarruf Kongresi toplanıyor. Ve o toplantıda Dünya Tasarruf Günü ilan ediliyor.

Türk bankalarından bazıları ise 1935 yılında Türkiye’nin gündemine getiriyor tasarruf gününü. O tarihten başlayarak 31 Ekim Dünya Tasarruf Günü olarak Türkiye’de de kutlanıyor.

Bugün dünya yeni bir krizin ortasında.

  • Hem ekonomik hem sağlık hem de iklim konusunda büyük yıkım yaşanıyor. 

Önümüzdeki 50 yılda küresel iklim kriziyle birlikte 250 bin kişinin hastalıktan yaşamını yitirmesi de söz konusu. 100 milyon kişi ise ekonomik olarak etkilenecek. O nedenle özellikle enerji tasarrufu ya da enerjiyi etkili ve verimli kullanmak için tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi gerekiyor. Çünkü küresel ısınmayı enerji tasarrufu yaparak önleyebiliriz. Enerji tasarrufu sayesinde doğa ve çevre büyük ölçüde korunmuş olur.

BÜTÇE YÜKÜ ARTIYOR

Tasarrufun öbür boyutu kaynakları yetersiz Türkiye için tabii ki ekonomik. Türkiye enerji alanında dışa bağımlı bir ülke. Yıllık 45 milyar $ enerji ithalatı yapılıyor. 2020 içinde dövizde %30’ları bulan artış nedeniyle vatandaşın elektrik ve doğalgaz faturaları katlanıyor.

Artık yaşamın her alanında anahtar kelime tasarruf!

AVRUPA’DA SIFIR ENERJİLİ BİNA ZORUNLU

Avrupa Birliği’nde 1 Ocak 2021’den bu yana “sıfır enerjili binalara” dönüşümü başlatılıyor. Birçok ülkenin eylem planında yer alan bu dönüşüm Türkiye’nin de gündeminde. Çünkü Türkiye’nin 45 milyar dolarlık doğalgaz ithalatının 15 milyar dolarlık bölümü binalarda tüketiliyor.

  • Sıfır enerjili bina, yıl boyunca en az tükettiği kadar enerjiyi yenilenebilir enerji kaynağı kullanarak üreten binalar demek.

Yenilenebilir enerji kaynağı olarak güneş, toprak ve rüzgâr enerjisi kullanılıyor.

Bu konu geçen ay İstanbul’da düzenlenen uluslararası bir toplantıda ayrıntılı olarak tartışıldı.

“Uluslararası Sıfır Enerji Binalar Sanal Forumu ZeroBuild Forum 20”ye, 35 ülkeden konuşmacı katıldı. Forum Genel Sekreteri Özgür Kaan Alioğlu, “Sıfır Enerji Binalar’a dönüşüm, hem ülke ekonomisine hem birey ekonomisine hem çevreye hem de enerjide dışa bağımlı olan ülkemizin milli güvenlik alanına da büyük bir kazanım sağlar” diyor.

Türkiye’de Sıfır Enerji Bina örneğinin henüz yok denecek kadar az olduğunu da ekleyerek şunları söylüyor:

“Türkiye’de Sıfır Enerji Bina örneği maalesef iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar düşük bir seviyede. Bu hem üzüntü verici hem de bir taraftan alınacak aksiyonların getireceği kazançlar hesaplandığında çok umut vaat eden bir durum. Teşvik konusu sanırım bu altyapısal ve mevzuatsal düzenlemeler tamamlandıktan sonra gündeme gelecektir ve gelmelidir de bence. Bütün dünya, özellikle gelişmiş ülkeler tüketicilerini bu konuda teşvik ediyor ve yönlendiriyor. Geçmiş yıllarda birçok konuda treni kaçırmış ve arkasından kovalamak zorunda kalmış bir ülke olarak bu konuda hem kamu hem de kamuoyu olarak fırsatları iyi değerlendirmemiz gerekiyor.”

=================================

Dostlar,

Öncelik NÜFUS PLANALAMASINDA :

  • HER AİLEYE 1 ÇOCUK! Başka hiçbir yolu yok!Küresel bir seferberlikle.. zamanı geldi de geçiyor da..
    Dünya sonlu, tükendi / tükettik.. Sonsuza dek hesapsız üreme olanağı yok!Sonra EN ÜST DÜZEYDE TASARRUFLU YAŞAM

    3. olarak da yabanıl (vahşi) kapitalizmin HER DURUMDA ENÇOK KÂR saldırısının gemlenmesi.. Bunun da aracı, SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA ilkesinin artık çöpe atılması ve NÜFUS PALNALAMASI ilkesine sarılmak..

O zaman İzmir / Bayraklı’da alüvyon zemini tarımsal alan olarak kullanabilecek, oraları kentleşmeye açmayacak, üstüne üstlük çok katlı bina yapımına izin vermeyecek ölçüde aklımızı başımıza toplamış olabiliriz…

Kendim ettim / kendim buldum / gül gibi sararıp soldum…

Yüreğimiz acı dolu, AKLA VE BİLİME DAYALI BİR YAŞAM ise tek reçetemiz.

  • Bu arada; beklenen İSTANBUL DEPREMİ büyük – yıkıcı olursa, ÜLKEMİZİN EKONOMİK – YÖNETSEL BAĞIMSIZLIĞINI YİTİRMESİNE NEDEN BİLE OLABİLİR!!

Abartılı görülmeyip gerekenler yapılmalı.. Yapılmıyor ise KASIT ARANMALI!

Sevgi ve saygı ile. 31 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

HALK İÇİN AKCİĞER HASTALIKLARI  ve COVID-19 KONGRESİ

HALK İÇİN AKCİĞER HASTALIKLARI 
ve COVID-19 KONGRESİ

29-30 EKİM 2020 | 12:00-17:00

Güncelleme (30.10.2020; 23:33) :
29 Ekim günü yapılan tüm konuşmalara şu adresten erişmek olanaklı :

https://www.youtube.com/watch?v=cAX3WkFzbHw&feature=youtu.be

Bizim sunumumuz 1 saat 20. dakikadan başlıyor, 25 dakika sürüyor..
****
Dostlar,

29 Ekim 2020 Perşembe günü (bu gün), Cumhuriyetimizin 97. yıldönümünde,
bu kongrede bizim de, çağrılı olarak
bir konuşmamız olacak saat 13:00’t
e..

Ardından soruları yanıtlayacağız. / Yanıtladık
Şu başlıkları irdeleyeceğiz: / İrdeledik

Dünya pandemiyi nasıl yenebilir ???

  1. 8 aydır evlere kapandık, maskelerle dolaşıyoruz ama pandemi hız kesmek yerine
    her gün günlük vaka sayısında rekorlar kırıyor. Biz artık böyle mi yaşayacağız?
  2. Aşı geliştirme çalışmaları, ilaç çalışmaları doğal akışından çok daha hızlı ilerliyor,
    bu sizce umut verici mi yoksa tam tersine kaygı mı uyandırıyor?
  3. Aşı dışında umudumuz yok mudur?
    Aşının ne zaman işe yarar şekilde kullanılmasını bekleyebiliriz?
  4. Bu pandeminin bitişinin ne denli süreceğini kestiriyorsunuz?
  5. Bu pandemi bitikten sonra yeni pandemilerin de gelebileceği söyleniyor.
    Bu olasılık ne denli gerçek ve olmaması için ne yapılabilir?
  6. Pandemi ile savaş salt tıbbi önlemlerle olanaklı mı?
    Değilse hangi ekonomik, toplumsal, kültürel önlemler alınmalı?
  7. Halk sağlıkçı olarak şu anda bütün dünyanın yönetimi sizde olsa pandemi denetimi için
    ne yapardınız?

 Kongre ile İlgili Tüm Bilgiler için Tıklayınız

Halk Kongresini ve daha fazlasını aşağıdaki sosyal medya kanallardan izleyebilirsiniz

*****
Türk Toraks Derneğinin çok değerli yöneticileri meslektaşlarımızı, TTD üyelerini, emekçilerini, bu Halk Kongresine destek verenleri… içtenlikle kutluyoruz.
Bize de konuşma fırsatı verdikleri için teşekkür ediyoruz.
Bu etkinlik tam anlamıyla bir HALK SAĞLIĞI HİZMETİDİR.
  • Zaten asıl sağlık hizmeti hastaya değil sağlama verilendir!

Konuşmamızda kullandığımız 10 yansı aşağıda..

TTD_sunumu_Ahmet_SALTIK_29Ekim2020

Ulusumuzun sağlığını korumak için yararlı olsun dileriz.
(13:30’da biten söyleşimizi, 16:18’de salt youtube’da 20 bin ayrı kişi izlemişti..)

Cumhuriyetimizin kuruluşunun 97. yılını coşku ve onurla kutlarken, Büyük ATATÜRK‘ün  bu kutsal emanetini sonsuza dek başı dik ve saygın olarak yaşatma kararlılığımızı, bir kez daha Ulusumuz ve tarih önünde vargücümüzle haykırarak duyuruyor ve ilan ediyoruz!
YAŞASIN TÜRKİYE CUMHURİYETİ!
YAŞASIN TÜRKİYE CUMHURİYETİ!
YAŞASIN TÜRKİYE CUMHURİYETİ!
  • YAŞATACAĞIZ, YAŞATACAĞIZ, YAŞATACAĞIZ!

    Sevgi ve saygı ile. 29 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

KRT TV Programımız : 30 Ekim 2020

Dostlar,

Bu akşam, 30 Ekim 2020 Cuma,
saat 17:20 sonrasında KRT TV’de olacağız.

Yine salgını konuşacağız.. /

Konuşamadık…  İzmir depremi nedeniyle…

Ulusumuzun acısını yürekten paylaşıyoruz.

Depremlerde en çok hasar gören binalar kamu binaları oluyor.
İzmir’de 2 hastane binası hasar nedeniyle boşaltılıyor.
Depremde en çok gereksinim duyulan binalar..
Bu vicdansız yükleniciler / denetçiler / siyasetçiler nedeniyle hasar görerek boşaltılıyor.. Ne acı..

  • Bu arada; İSTANBUL DEPREMİ büyük – yıkıcı olursa, ÜLKEMİZİN EKONOMİK – YÖNETSEL BAĞIMSIZLIĞINI YİTİRMESİNE NEDEN BİLE OLABİLİR!!
  • Abartılı görülmeyip gerekenler yapılmalı..
  • Yapılmıyor ise KASIT ARANMALI!

Öte yandan; Deprem + COVID-19’un ciddi, birikimli olumsuz etkileri oluyor.
Bunları da gecikmeden, uygun zamanda TV’lerde konuşmalı ve yaşama geçirilmeli.
(Güncelleme; 30.10.2020, 23:28)

İlgi ve bilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 30 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

YOL TV Programımız : 29 Ekim 2020

Dostlar,

Bu gün, 29 Ekim 2020 Perşembe günü saat 17:40’ta YOL TV’de olacağız./ OLDUK

Salgını konuşacağız.. / KONUŞTUK..

https://youtu.be/w7y5r5tgnCw

Bilgi ve ilginize saygı ile sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 29 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

TELE1 TV PROGRAMIMIZ : 28 Ekim 2020

Dostlar,

28 Ekim 2020 Çarşamba günü saat 12:00’de TELE1‘e konuk olduk.

Salgının ulaştığı tehlikeli aşamada neler yapılabileceğini irdeledik..

Sağlık Bakanlığının sağlık çalışanlarına getirdiği izin, istifa, emeklilik, yer değiştirme… gibi sınırlama ve yasakları konuştuk.

İstifa yasal bir haktır ve genelge ile yasaklanamaz!

Ancak yasa değişikliği gerektirir. Fakat bu kez de Anayasa’nın çalışma hak ve özgürlüğü bağlamındaki 48-50. maddelerine aykırı olur.
Dolayısıyla istifa hakkı, Anayasanın koruması altındadır olağan rejimde.
Devlet memuru istifa dilekçesini verir, Devletin 30 gün susma / bekletme hakkı vardır.
31. gün Devlet memuru devir – teslim yapar ve görevi bırakır.

Tersi zorla çalıştırmadır ki hem Anayasaya hem de başta AİHS olmak üzere pek çok uluslararası belgeye aykırıdır.

İzlenmesi, paylaşılması ve gereğinin yapılması dileğiyle.. (34. dakika)
****

Cumhuriyetimizin 97. yılı kutlu ve mutlu olsun!

Tarihin hükmü verilmiştir ve gereği yerine getirilecektir..

Kurucu Babamız Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün öngörüsü / buyruğu çok net ve kesindir :

“Benim ölümlü bedenim elbet bir gün toprak olacak ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır (sonsuza dek yaşayacaktır)!”

Gereği, her durumda yapılacaktır.

Sevgi ve saygı ile. 29 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

Ölüm Verilerini Eksik Açıklamak Ciddi Bir Halk Sağlığı Sorunudur

Salgın Sürecinin Başarısında Fazladan Ölüm Sayıları Ana Belirleyicidir:
Ölüm Verilerini Eksik Açıklamak
Ciddi Bir Halk Sağlığı Sorunudur

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Fazladan ölüm verisi, pandeminin erken dönemi ve sonraki sürecinin etkilerini ölçmek için önemli bir göstergedir. Nitekim fazladan ölüm verilerini pandeminin başlangıcından itibaren düzenli aralıklarla izlemek, nerelerde sorun yaşandığını saptayarak bu alanlara müdahale edilmesini ve gelecek öngörülerinde bulunarak erken önlem alabilmeyi sağlar. Bu durumda salgının Halk Sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri azalacaktır.

Pandemide fazladan ölümler, COVID-19’a bağlı doğrulanmış ve kuşkulu / olası ölümler ve COVID-19 dışındaki tüm nedenlerden ölümler hakkında önemli bilgiler sağlar. Dolayısıyla pandemide fazladan ölümler, doğrulanmış ölümlerle birlikte olası ve kuşkulu ölümlerin bildirilmemesi sorunu ile sınırlı değildir. Pandemi sürecinin iyi yönetilememesinden dolayı sağlık hizmetlerine erişimin zorlaşması, sağlık hizmeti alınmasında yığılmalar ve ertelemeler olması ile pandemi döneminde iktidarlarca uygulanan yanlış politikaların var olan eşitsizlikleri derinleştirmesi fazladan ölümleri artırabilir.

Sağlık Bakanlığı verileri tümden gizlemiyor; ancak açıklarken kapsamını ve sınırlarını kendisinin belirlediği bir veri sunumu gerçekleştiriyor. Sağlık Bakanlığı’nın haftalık durum raporunda; İstanbul’da 13.09.2020’ye dek COVID-19’dan ölenlerin sayısı 2873 iken, sonrasında 04.10.2020’ye dek “yalnızca 1!” kişinin daha ölümüyle 2874 olmuştur. Bu da,

  • “İstanbul’da son bir ayda COVID-19’dan salt 1 kişi mi öldü!?”

sorusunu doğurmuştur. Daha sonra Bakanlık, kamuoyundan gelen tepkiler üzerine haftalık raporunu erişime kapatmıştır. Birkaç gün sonra yeniden erişime açtığında, verilen daha önceki 2873 ölüm sayısını 2941; 2874 ölüm sayısını ise 3090 olarak açıklamıştır. Bu ölüm sayılarına bakarak saydamlaştıklarını söylemek büyük bir hata olur. Sağlık Bakanlığı’nın güncellemek zorunda kaldığı verilere göre İstanbul’da 12 Mart – 18 Ekim 2020 arasında 3190 ölüm  gerçekleşmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin e-devlet verilerine göre 12 Mart 2020-18 Ekim 2020 arasında İstanbul’da 2015-2019 yılları ortalamasına kıyasla toplam 7162 fazladan ölüm gerçekleşmiştir. Böylece, Sağlık Bakanlığı’nın İstanbul için açıkladığı 3190 COVID-19 ölüm sayısı dışında 3972 ek ölümden (COVID-19 ya da başka nedenler) daha söz edebiliriz.

2020 yılına ait COVID-19’a bağlı doğrulanmış ve kuşkulu / olası ölümler ve COVID-19 dışındaki tüm nedenlerden ölüm verileri Sağlık Bakanlığı ve Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) web sitelerinde ne yazık ki eksik girilmiş ya da hiç bulunmamaktadır. Belediyelerin e-devlet sayfalarında ise yalnızca 12 ile ait ölüm verileri vardır. (Diyarbakır ve Şanlıurfa gibi pandeminin en yoğun yaşandığı illerin ölüm verileri, 2020 Eylül ayından başlayarak ya girilmemiş ya da küçük bir bölümü girilmiştir.) Geriye kalan 69 ile ait e-devlet üzerinden ölüm verileri mevcut değildir.

Türkiye nüfusunun % 36,5’ini temsil eden ve aralarında İstanbul’un da bulunduğu (Bursa, Denizli, Diyarbakır, Erzurum, Kahramanmaraş, Kocaeli, Konya, Malatya, Sakarya ve Tekirdağ) 11 ilin 01.01.2020 ile 31.08.2020 tarihleri arasındaki belediye e-devlet ölüm verileri, TÜİK’in aynı döneme ait 2015-2019 verileri ile karşılaştırılmıştır. Son 5 yılın ortalamasına oranla 2020’nin ilk 8 ayında ölümlerin % 12 arttığı; toplam 10.950 fazladan ölüm olduğu görülmüştür.

Belediyelerin e-devlet verileri üzerinden bakıldığında; Bursa, Denizli, Erzurum, Kahramanmaraş, Kocaeli, Konya, Malatya ve Sakarya’da 01.09.2019-25.10.2019 tarihleri arasında 8311 olan ölüm sayısı, aynı tarihler arasında 2020 yılında % 38,1 artarak 11.481 olmuştur. Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıklamasına göre Türkiye geneli için 2020’de beklenen ölüm artış oranı %2,2’dir. Denizli’de 2019 Eylül ayında 542 kişi ölürken bu sayı % 17 artarak 2020 Eylül’de 635 kişi olmuştur. Denizli’de 2018 yılı Eylül ayıyla 2019 yılı Eylül ayı arasında %0,18 artış görülmüştür. Sağlık Bakanlığı’nın COVID-19 haftalık durum raporuna göre Ankara, Konya ve Karaman’da 06.09.2020-27.09.2020 arasında 264 kişinin COVID-19’a bağlı olarak yaşamını yitirdiği görülmektedir. Belediyenin e-devlet üzerinden ulaşılan verilerine göre bu tarihler arasında yalnızca Konya’da 2020 yılında 2019 yılına göre 393 fazladan ölüm belirlenmiştir.

  • Bu ölümler ister COVID-19’dan ister başka hastalıklardan olsun, bize salgının iyi yönetilemediğini gösteriyor.

Sağlık Bakanlığı, ölüm verilerinde saydamlık göstermediği ve bu verilere ilişkin adımlar atmadığı için süreci başarı ile yönetememiştir. Nitekim salgının iyi yönetildiği kimi ülkelerde fazladan ölümler çok sınırlı kalmıştır.

Türkiye geneline ve tüm illere yönelik fazladan ölüm verileri analizinin yapılması, salgının yayılımı ve başetme yöntemleri hakkında da çok fikir verebilir. Bu analizleri yapmak için COVID-19 ölüm verilerinin saydam, eksiksiz ve güncel olarak paylaşılmasının yanı sıra, Sağlık Bakanlığı ve TÜİK tarafından 2020 ölüm verilerinin ve nedenlerinin tümünün her hafta açıklanması ile bu verilere ulaşılırlığın sağlanması zorunludur. Türkiye’deki ölümleri p-skoru üzerinden hesaplayarak öbür ülkelerin ölüm verileri ile karşılaştırmamız; ancak Sağlık Bakanlığı ölüm verilerini eksiksiz paylaştığında mümkün olacaktır.

Fazladan ölümlerdeki riskli kümeler; yaş, cinsiyet, eşlik eden hastalık (ko-morbidite) yönünden açıklanırken; mutlaka hane halkı büyüklüğü, oturulan mahalle, sosyal sınıf bağlantısı saptanarak kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Birçok ülkede yapılan pek çok çalışmada ölenlerin içinde yoksulların sayısının daha yüksek olduğu ve salgının her boyutuyla sınıfsal olduğu ortaya konmuştur. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik bunalım pandemi ile birleşince, sosyal sınıflar – yoksulluk üzerinden ölümlerin analiz edilmesinin önemi ortadadır.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi ve Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu olarak fazladan (= önlenebilir!) ölümler, pandeminin boyutlarını değerlendirmenin ve bu ölümleri önlemek için alınacak önlemleri belirlemenin en nesnel (objektif) ve karşılaştırılabilir yolunu sağlayacağı için, Sağlık Bakanlığı’nı 2020’deki COVID-19’a bağlı doğrulanmış, kuşkulu / olası ölümleri ve COVID-19 dışındaki bütün nedenlerden ölümleri haftalık düzenli olarak açıklamaya çağırıyoruz ve ölüm verilerinin sınıflar ve yoksulluk üzerinden analiz edilme sürecinde Türk Tabipleri birliği Merkez Konseyi ve Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu olarak bilimsel birikimimizi sunmaya hazırız.

 COVID-19’a bağlı doğrulanmış ölümler, COVID-19 kuşkulu / olası ölümler ve COVID-19 dışındaki tüm nedenlerden ölümlerin kamuoyu ile paylaşılması;  İl Pandemi ve İl Hıfzıssıhha Kurullarındaki Tabip Odası temsilcilerimizin gündem oluşturmada ve alınacak kararlarda belirleyici olması; ülkemizdeki ölüm sayılarının azaltılması için zorunlu bir koşuldur.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi
Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu

====================================
Dostlar,

Bu çalışmaya emek veren, bizim de görüşlerimizi alan arkadaşlarımıza / meslektaşlarımıza teşekkür ederek metni paylaşıyoruz. Salgın boyunca gerek hasta gerek ölüm sayılarının herhangi bir gerekçe ile halktan saklanması asla kabul edilebilecek bir seçim değildir.

Siyaset düzleminde siyaset kurumu ve politikacıların – bürokrasinin böylesi bir seçeneği kesinlikle söz konusu değildir. Tam da tersine, Halkın, demokratik bir hukuk devletinde GERÇEKLERİ BİLME HAKKI dokunulmazdır bir temel insan hakkı olan sağlık hakkının ayrılmaz – tamamlayıcı parçasıdır.

Türkiye, 29 Temmuz 2020’den bu yana ulusal kamuoyuna, Dünya Sağlık Örgütüne ve uluslararası kamuoyuna yanlış – eksik veri bildirerek ağır bir etik çiğnem (ihlal) konumundadır. Üstelik 30 Eylül 2020 akşamı Sağlık bakanı Koca tarafından da itiraf edilmiştir. Bu durum ülkemizin saygınlığına ciddi zarar verdiği gibi, uluslararası işbirliği ve eşgüdüm içinde olma yükümünün de gereğinin yerine getirilmemesi anlamındadır.

Bu akıl dışı (irrasyonel) politika sürdürülemez ve görünür – görünmez ulusal çıkarları koruma gerekçesine de asla dayandırılamaz. Kaldı ki böylesi bir beklenti hem gerçekçi değil hem de patolojiktir. Sağlık Bakanlığı, mutlaka

– güvenilir
– güncel
– sürekli
– geçerli
– sınanabilir… salgın verilerini kamuoyu ile düzenli olarak paylaşmak zorundadır.

DSÖ Genel Başkanı Dr. T. A. Gebreyesus’un 23 Ekim 2020 günlü basın toplantısında vurguladığı 5 koşuldan ilki, salgın verileri konusunda saydamlıktır. Pek yerinde olan bu uyarının – beklentinin, Halk ile işbirliği yapabilmek için güveni kurmada temel adım olduğu yeterince açıktır. Türkiye gibi devekuşu tavrıyla veri saklamaya yeltenen ülkelere de başlangıç için en azından diplomatik bir uyarıdır.

Sevgi ve saygı ile. 28 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

KARANTİNA TV Programımız : 24 Ekim 2020

Dostlar,

Bu akşam, 24 Ekim 2020,
KARANTİNA TV’de olacağız /
OLDUK..

Sayın Recai Aksu ile “Önce İnsan” da konumuz şu idi : 

Birleşmiş Milletlerin 75. Kuruluş Yılında
Küresel Sorunlarımız: Korona Salgını Örneği

Özgür haber kaynağı Karantina TV’nin Youtube ve sosyal medya hesaplarında,
24 Ekim 2020 Cumartesi günü, saat 20.00’de canlı yayınlandı

Youtube erişkesi aşağıda.. (4. dakikada başlıyor, yaklaşık 65 dakika)

DSÖ’nün küresel salgını BM gündemine taşımasını, BM Genel Kurulu’nda karar alınarak,

TÜM DÜNYADA EŞ ZAMANLI 14 GÜN TAM KAPATMA!

önerimizi sunduk. Bunun yaklaşık 4,5 – 5 Trilyon Dolara mal olacağını, öte yandan bu yıl küresel ekonomide buna yakın yitik – küçülme yaşanacağını söyledik..

Birkaç kritik – önemli önermemiz daha oldu..

Mutlaka izlenmesini, paylaşılmasını, duyurulmasını ve ülkesel – küresel gündem yapılmasını dileriz.

  • Kurtuluş, yabanıl (vahşi) kapitalizmi aşacak bir KÜRESEL DAYANIŞMADA…

    Bilgi ve ilginize saygı ile sunarız..

Sevgi ve saygı ile. 24 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com