Etiket arşivi: Prof. Dr. F. Dilek Gözütok

CHP Genel Başkanına Açık Mektup : Eğitim Politikaları

Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu,

Ben kamu üniversitelerinde 45 yıl öğrenci yetiştirmiş, yüksek lisans ve doktora tezlerine danışmanlık yapmış, öğrencilere, demokratik kitle örgütlerine, MEB’e, kamu ve özel kurumlara akademik danışma hizmeti vermiş, bilimsel araştırmalar yapmış, ulusal ve uluslararası yürütülen projelerde çalışmış, bilim alanında kitaplar yazmış “Eğitim Programları ve Öğretim” bilim alanı Emekli Profesörü F. Dilek Gözütok.

Çıktığınız iktidar yolunda kolaylıklar ve başarılar diliyorum. Bu metni, bir gün “Keşke ulaşsaydım!” dememek için yazıyorum. Mustafa Kemal, savaş meydanından gelerek 1921’de “l. Maarif Kongresi”ni yönetmişti. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu, 1940’lı yıllarda başlayarak çok iyi bildiğiniz gibi bugün getirildiği durumda

  • Size “Milli Eğitim Yoluyla Türkiye’yi Çağdaşlaştırma ve
    Yurttaşları Demokratikleştirme Atılımı
    ”  çalışmaları yapmayı öneriyorum.

Ülkem bunu gerçekleştirebilecek her alandan bilim insanlarına, öğretmenlere sahiptir.

1) Seçimi kazandığınızda elinizde çağdaş insanı yetiştirecek öğretim programları, ders kitapları, öğretim materyalleri var mı? 20 yıldır özellikle de FETÖ mensuplarına hazırlatılan “dininin, kininin sahibi” insanlar yetiştirmeyi amaçlayan öğretim programları ve kitaplar devlet bütçesinden bastırılıp dağıtıldı. 2005’ten beri öğretim programları ve ders kitapları konularında kimi kez bireysel, kimi kez farklı uzmanlık alanlarından akademik gruplarla çalışmalar yaptım. (2009’da Hayat Bilgisi Dersi ile ilgili yaptığım bir çalışmayı e-posta yoluyla size iletmiştim. Beni, Partinin eğitim konusunda ilgililerine yönlendirmiştiniz). Bir bölümü ulusal yayın araçlarında, bir kesimi hakemli / hakemsiz akademik dergilerde, bilimsel kongre raporlarında, TV programlarında yer aldı. Çalışmalarımın bir bölümüne www.dgozutok.org adresinden ulaşılabilir.

2023 Haziranında iktidarın devralınacağını ümit ediyoruz. Eylülde okullar açıldığında çocuklarımıza AKP’nin (Hizmet Vakfına) hazırlattığı programlara uygun olarak yazdırılan bilim dışı / Evrim Kuramına yer vermeyen, içinde yanlış bilgiler olan kitaplar mı okutulacak? Çalışmalarımda da belirttiğim gibi, ulusal ve uluslararası ölçmelerde ve MEB’in yaptırdığı araştırma sonuçlarında çocuklarımızı nasıl yetiştiremediğimiz, çocuklarımızın çoğunun Türkçe okuduğunu anlamadığı bilinmektedir.

2000 öncesi, 90’lı yıllarının ilk yarısında başlatılan Dünya Bankası projeleri kapsamında yetkin bilim insanlarımızın da görev aldığı öğretim programları ve ders kitapları vardır. Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Dairesi (EARGED) yönetiminde bu çalışmalar Eğitimde Program Geliştirme bilim alanının ilkelerine ve yöntemlerine uygun olarak yapılmıştır. (O dönemde de çalışan kimi MEB görevlileri yenileşmenin ve çağdaşlaşmanın önünde engel olmaya çalışıyorlardı). Projede ilgili her alandan bilim insanı yer almıştır. Türkiye çapında yapılan gereksinim (ihtiyaç) analizleri doğrultusunda programlar ve taslak kitaplar hazırlanmış, deneme yapılacak okulların öğretmenleri eğitilmiş, okulların fiziksel koşulları iyileştirilmiş, Müfredat Laboratuvar Okullarında (MLO) programlar denenmiş, değerlendirilmiş ve geliştirilmiştir. Kimi derslerin programı 1998’de kimilerinin ise 2000’lerde uygulamaya konmuştur. Ülke çapında uygulanan “Yeni Programlar” henüz mezun vermeden, Ziya Selçuk’un (Program geliştirme alanına yabancıdır) Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı döneminde ilkokulda 2005’te, beş sınıf birden, ortaokulda sonraki yıllarda kimlerin hazırladığı bilinen programlar uygulanmıştır. Bu programların başarısını / başarısızlığını belirleyen onlarca yüksek lisans tezi vardır.

  • 2012’de 4+4+4 yapılanması, programları, kesintili eğitimi, zorunlu eğitimin zorunlu olmaktan çıkarılması, açık ortaokul ve açık lise uygulamaları
  • Bu ülkenin insanlarını cehalete boğmuştur.

ÖNERİM                                      :

Oluşturulacak ilgili alanlardan bilim insanlarının, Dünya Bankası rehberliğinde hazırlanmış olan, 1998’de uygulamaya konan ve 2005-2007’ye dek uygulanmış öğretim programlarını Eylül 2023’te (ülkenin gereksinim duyduğu çağdaş programlar hazırlanıncaya dek bir-iki yıl uygulanmak üzere) geçici olarak günün koşullarına göre uyarlaması/güncellenmesi. AKP bütün bilim alanlarına zarar verdiği gibi akıllarının ermediği, (belki de kasıtlı) özellikle gelişmiş ülkelerde yaşama geçirilen Eğitimde Program Geliştirme bilim alanını yok saymıştır.

  • CHP’nin önderlik ettiği 6’lı Masa’ya,
    AKP’nin hazırlatıp uygulattığı programları ve kitapları okutmak yakışmaz.

Böyle bir çalışmanın kabul görmesi durumunda, Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesinden Eğitim Programları ve Öğretim bilimalanı uzmanları, programları güncelleştirilecek bilim alanlarının hemen her üniversiteden bilim insanları, programı güncellenecek alanlarda dal (branş) öğretmenleri (Eğitim Sendikalarından yararlanılabilir) görevlendirilmelidir. Uygun görülürse, Millet İttifakı ortağı partilerde yer alan eğitim uzmanları da çalışmaya katılabilir.

2) Son 20-30 yıldır çeşitli nedenlerle (yönetenlerin kimi kez niteliksizliği, kimi kez kasıtlı olarak) öğretmen eğitimindeki nitelik düşmesi eğitimin çökertilmesinde önemli bir yere sahiptir. Üniversitede farklı alanlardan Profesörler ve genç akademisyenlerle hazırlamış olduğumuz “Eğitim Bilimleri Tezsiz Yüksek Lisans Uzaktan Eğitim Proje Önerisi” makalesini web sitemden eğitim bilimleri alanındaki parti görevlilerine inceletmenizi öneriyorum. Uygun bulunması durumunda, güncellenerek Öğretmen Meslek Yasası garabetine seçenek olarak güncellenebilir, uygulanabilir ve öğretmenlere nitelik kazandırılabilir.

Bilindiği gibi 21. yüzyılın gerektirdiği çağdaş ve demokrat insan yetiştirmenin önkoşulu öğretmeni nitelikli duruma getirmektir. Hiçbir eğitim kurumu, öğretmenlerinin niteliğinin üzerinde birey yetiştiremez.

3) Demokrasi, demokrasiyi içine sindirebilmiş insanlardan oluşmamış toplumlarda kolaylıkla otokrasiye dönüşebilir. 20-30 yıldır uygulanan eğitim politikaları, yetiştirdiği insanları çağın gerisine götürmüştür. Demokrasi ve İnsan Hakları Eğitimi yapmadan, “Demokrasi ve İnsan Hakları” öğretilemez. Cumhuriyetin ilk yıllarında Mustafa Kemal’in yazdığı Vatandaş İçin Medeni Bilgiler kitabı yerini Yurttaşlık Bilgisi derslerine bırakmıştır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi‘ni imzalamak, ülkeyi yönetenlere öğretim programlarında İnsan Hakları Eğitimine yer verme yükümlülüğünü vermektedir. 90’lı yıllara dek ve sonra hazırlanan ve uygulanan programlar evrensel hak ve özgürlükleri temele almak yerine yurttaşlık görevlerini, muhtarın, kaymakamın, ülke yöneticilerinin sorumluluklarını ezberletmeyi odağa almıştır.

1996-2002 arasında MEB’in de içinde olduğu projeler çerçevesinde 1-2-3-4-5-6. sınıflara “İlköğretim İçin İnsan Hakları Eğitimi” kitapları Sosyal Psikoloji, Hukuk, Hukuk Eğitimi ve Eğitim Programları ve Öğretim alanları uzmanları ekibince hazırlanmıştır. Türkiye’nin 7 bölgesinde MEB okullarında denenen, geliştirilen, Talim ve Terbiye Kurulu’nun onayladığı, MEB’in ücretsiz olarak dağıtma yükümlülüğü olan kitaplar (6 adet öğrenci, 6 adet öğretmen kitabı ) basımevindeyken AKP iktidara geldi ve bütün çabalarımıza karşın kitaplar basılmadı.

1996’da 7-8. sınıflar için aynı uzman ekipçe hazırlanan, deneme uygulamaları yapılan, yüksek lisans tezlerine konu olan “Yurttaş Olmak İçin…”  öğretmen ve öğrenci kitapları Talim Terbiye Kurulu’nca yardımcı kitap olarak (M. E. Bakanı Hikmet Uluğbay döneminde) kabul edildi. Alanı eğitim bilimleri, sosyal psikoloji, hukuk, hukuk eğitimi vb. olan kişilere inceletmenizi öneriyorum. (Kitaplar TBMM kütüphanesinden edinilebilir.) Uygun bulunursa bu kitaplar da güncellenerek uygulanabilir.

Son yıllarda ülkeyi yönetenlerce yasaklanan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitimi Programı” konusunda denenmiş, değerlendirilmiş ve geliştirilmiş doktora tezi düzeyinde çalışmalar da hizmete hazır olarak bulunmaktadır.
***
Sayın Genel Başkan,

Bilim, sanat ve spor alanları uzmanları, program geliştirme uzmanları, eğitim psikologları, psikolojik danışma ve rehberlik uzmanları, eğitimde ölçme ve değerlendirme uzmanları, her basamak ve alandan öğretmenlerin oluşturduğu büyük bir ekip, henüz seçim yapılmadan programları yenileme / güncelleme, kitapları iyileştirme çalışmalarına başlamalıdır.

Adına “Demokratik Eğitime Geçiş” ya da “Milli Eğitim Yoluyla Türkiye’yi Çağdaşlaştırma ve Yurttaşları Demokratikleştirme Atılımı”  ya da uygun görülecek başka bir başlıkla Eğitim Seferberliği başlatılmalıdır.

Bu ülke beni parasız yatılı Yüksek Öğretmen Okulunda okuttu.
Vatanıma  borcumu ödemek için gücümün yettiği her tür hizmete hazırım.

Selâmlar. 04 Aralık 2022, Ankara

Prof. Dr. F. Dilek Gözütok
Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Emekli Öğretim Üyesi

Prof. Dr. F. Dilek Gözütok ile söyleşi

Şahin Aybek’in Eğitimbilimci
Prof. Dr. F. Dilek Gözütok ile söyleşisi

Dostlar,

Saygın eğitimbilimci Prof. Dr. F. Dilek Gözütok ile Sn. Şahin Aybek, 26 Ekim ve 2 Kasım 2020 günleri Cumhuriyet’te yayınlanan 2 söyleşi gerçekleştirdi. Oldukça kapsamlı ve 14 sayfa.  Giriş bölümü aşağıda.. Söyleşi son derece önemli saptamalar yapmakta ve çözümler sunmakta. Ülkemizin kritik sorunlanlarından biri. AKP iktidar vargücüyle ulusal eğitim sistemini gericileştirme ve gelecekte sadık yadaş olacak “dinci ve kinci” kuşaklar yetiştirme derdinde. Bu nedenle, Prof. Gözütok’un uyarıları büyük önem taşımakta.. Söyleşi girişi aşağıda. Biz yer yer seçkilerle paylaşacak ve tüm dosyayı buraya yükleyeceğiz. Okunması, üzerinde düşünülmesi ve çok geç kalmadan gereklerinin yapılması dileğiyle.

Söyleşinin tümü için tıklayınız : Dilek_GOZUTOK_ile_egitim_sorunlari_soylesisi_Kasim2020

Dr. Ahmet SALTIK
02.11.2020
============================

“Eğitim bir cumhuriyet ve demokrasi görevidir. Eğitilmemiş toplumlarda demokrasi kolaylıkla otokrasiye dönüşebilir. AKP iktidara geldiğinden beri adına ‘reform’ dediği değişikliklerle ülkede eğitimi dibe vurdurdu. 2003’ten başlayarak Millî Eğitim Bakanlığı’nda yetişmiş uzman kadrolar görevlerinden alınarak, yerlerine dış bağlantılı bir dini örgütün konuya hâkim olmayan, cumhuriyet değerlerine düşman insanları yerleştirilmiştir. Yüz yüze eğitimde ne kadar başarısız isek, uzaktan eğitimde daha başarısızız. Eğitim sistemi dibe vurmuştur. Son 20 yıl eğitim vasıtasıyla çocuklara sistematik işkence yapılan bir ortaçağ gibi anılacaktır. Türkiye, okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranında 30 ülke arasında son sırada yer almıştır. Dini cemaatler, okul öncesi eğitimin büyük bir bölümünü ele geçirmiş durumda.”

“Eğitimde 80 yıl büyük mücadelelerle elde edilen Cumhuriyet birikimlerine büyük bir darbe vuruldu. Yazı yazamayan, kendi dilinde okuduğunu anlayamayan bir kuşak yetiştirdik.

  • 4+4+4 yapılanması ile ülkeyi yönetenler “dininin, kininin sahibi” bireyler yetiştirmeyi hedeflemiştir.
  • Zorunlu din dersi programdan kaldırılmalıdır.

Son 18 yılda yapılan değişiklikler, eğitim hakkının ihlâlidir, ihmâldir, istismardır, çocuklara uygulanan zihinsel şiddettir. İmam Hatipler artık Türkiye’nin bürokrat ihtiyacını karşılayan kurumlar haline getirilmiştir. Bu uygulamalar, Milli Eğitim Temel Yasası’nın “Genellik ve Eşitlik”, “Laiklik”, “Yöneltme”. “Ferdin ve Toplumun İhtiyaçları” ilkelerine aykırıdır ve “Eğitim Hakkı” ihlâlidir. Cumhurbaşkanı, rektörleri doğrudan atayarak yükseköğretim kurumlarının bilimsel özgünlüğünü ve akademik özgürlüğünü kaldırmıştır. Üniversite kadrolarına “sadakat/siyaset/bizim adamımız” anlayışıyla atamalar yapılmıştır. Hukuk fakültelerinin birçoğunun dekanı hukuk fakültesi mezunu değildir. FETÖ ile mücadele kisvesi altında, tarikatlarla ilgisi olmayan birçok muhalif bilim insanı sorgusuz sualsiz görevden uzaklaştırılmıştır. KHK’larla üniversiteden ihraç edilenlere hakları teslim edilmelidir.”
…….
…………
D.G. AKP iktidara geldiğinden beri adına “reform” dediği değişikliklerle ülkede eğitimi dibe vurdurdu. 2003’te ilk iş olarak Millî Eğitim Bakanlığı’nda da yetişmiş uzman kadrolar görevlerinden alınarak yerlerine dış bağlantılı bir dini örgütün konuya hâkim olmayan, Cumhuriyet değerlerine düşman insanları yerleştirilmiştir. Bugün Milli Eğitim Bakanı, 2004-2006’da Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı olan, Öğretim Programlarından “Ulusal Değerleri ve Atatürk’ü” çıkaran, “Küreselleşmeyi” yerleştiren özel okul sahibi Ziya Selçuk, “aşırı kadrolaşma” yı 2006’da istifa nedeni olarak açıklamıştır.
…….
……………..
D.G. Yıllardır “evde eğitim, okulsuz eğitim” kavramlarını tartıştıran MEB’e karşın “Gelişimine katkı sağlanacak öğrenciler olduğu, bu öğrencilerin tanıştırılması gereken insanlığın sanat, felsefe ve bilim gibi üst düzey erişileri var olduğu sürece okullar var olacaktır” (Rüzgâr, 2020). Sorunları yaratanların bu sorunları çözebilme yetisi yoktur. Kuşkusuz gelişen bilim ve teknolojinin sunduğu olanaklardan eğitimde de sonuna kadar yararlanılacaktır. Gelişmeyi, kalkınmayı, ülkeyi muasır medeniyetler düzeyine ulaştırmayı hedefleyen bir yönetimin eğitim programları ve öğretim bilim alanının ilkeleri çerçevesinde eğitim sistemini bütün boyutları ile yeniden yapılandırması gerekmektedir.
………….
………………..
D.G. Kendi Devletini “Sosyal Devlet” ifadesiyle tanımlayan ülkeler, eğitim ve öğretimi devletin başta gelen ödevi sayar.

  • Tüm vatandaşlarına eşit fırsatlar tanıyarak, bilimsel, düşündüren, sorgulatan, bilinçlendiren, yaratıcı, barışçı, laik ve demokratik eğitim hizmetini parasız olarak vermek zorundadır.

Eğitim yoluyla bireylere 21. Yüzyıl becerilerini (Eleştirel düşünme, problem çözme, sorgulama, bilgiye erişim, analiz, sentez, iletişim, yenilik, yaratıcılık, merak, hayal, etik kurallara uygun davranma, adapte olma, esneklik, evrensel vatandaşlık, sosyal ve kültürler arası etkileşim, işbirliği, girişimcilik, öz-yönetim, üretkenlik, sorumluluk ve liderlik) kazandırmak devletin görevidir. Kalkınmayı, muasır medeniyetlerin üzerine çıkmayı hedefleyen her ülkenin, öncelikle yurttaşlarının eğitim hakkını teslim etmesi gerekmektedir. İnsanların sağlık sorunlarından, açlıktan, ayrımcılıktan, içinde yaşadıkları doğanın, tarihin, kültürün tahrip olmasından ve hatta savaşlardan korunması, ancak eğitim hakkından gereği gibi yararlanmaları ile olanaklı olacaktır.
………..
…………………..
Bu yaş dilimine din eğitiminin bu biçimde verilmesi pedagojik mi?

D.G. Kesinlikle değil! Çocuğa soyut öğrenme dönemi öncesi verilen bu tür eğitim, çocukta neredeyse dönüşü olmayan tahribat yaratır. 15 Temmuz 2016’dan sonra FETÖ’ye ait okullar kamulaştırılmış, bir bölümü MEB’e bir bölümü Diyanet’e devredilmiştir. Hangi dinsel cemaate ait olduğu bilinen ve Millî Eğitim Bakanlığı’nca da desteklenen okullarda çocuklara 3 yaşındayken Kur’an-ı Kerim dersi, 4 yaşındayken de hafızlık dersi verilmektedir. İnternette adları ve tanıtımları bulunan okul kurucularının “Çocuklarınızı bu güzide okullara yazdırınız. Politik güçlenme ve galibiyet, askeri üstünlük ve zaferin de kaynağı budur” ifadelerini kullandığı bilinmektedir. Bu tür okullarda çocuklar güne “gönül sohbetleri” ile başlıyor, ders programı öğle ve ikindi namazlarına göre düzenlenmektedir. Anayasa ve yasaların yasaklamasına karşın bu okullarda 3-10 yaş arasındaki çocuklara Kur’an-ı Kerim, Arapça ve hafızlık eğitimi verildiği basın yayın araçlarında ve tanıtım bildirilerinde, internette yer almaktadır. 3 yaşından liseye dek eğitimi hafızlık temeline oturtan cemaat okullarında, 3 yaşında başlanan Kur’an-ı Kerim eğitimi, ilkokulun sonunda ‘tam hafızlık’ aşamasında sona ermektedir. Çocuklar zaman zaman çeşitli camilere götürülerek oralarda uygulamalı çalışmalar da yaptırılıyor. Okul öncesi eğitimdeki çocuklara haftada altı saat din dersi ve Kuran eğitimi verileceği de Diyanet ile protokole bağlanmıştır.

Kamu kurumlarında öğrenim gören çocuklar için de Milli Eğitim Bakanlığı’nın çeşitli vakıflarla imzaladığı protokollere dayandırılarak

“Haydi Çocuklar Camiye”,
“Her Sınıfın Bir Yetimi Var”,
“Umreye Gidiyoruz,”
“Seccadem Beni Özler,”
“Dinimi Seviyorum, Öğreniyorum”

gibi etkinlikler düzenlenmekte, bu etkinliklerin çocukların duygusal gelişimine yaptığı zararlar sıkça basında yer almaktadır.
…………………
…………………..
D.G. Devlet, acilen beş yaş okul öncesi eğitimini %100 oranına çıkarmak için her tür yapılandırmayı gerçekleştirmelidir. Anayasaya ve yasalara aykırı olarak açılmış olan, bilim dışı eğitim yapan cemaat okulları derhal kapatılmalı, bu kurumlara muhatap olmuş çocuklar sağaltım eğitimine alınmalıdır. Ev dışında çalışan ya da çalışmayan annelerin 0-2 yaşında çocukları için de belli saatlerde ve gün boyu bakım ve eğitim verecek bakımevleri açılmalıdır. Tüm okul öncesi eğitim kurumları kamuya ait olmalıdır.
………………
…………………………..
02.11.2020 günü yapılan söyleşinin devamından alıntılar…

D.G. 2004’te zorunlu eğitime çocuğunu göndermeyen veliye hapis cezası verilmesini emreden yasanın kaldırılmasıyla çocuklar örgün eğitimden çocuk işçiliğine, dinî nikâhlılığa doğru kaydırılmaya başlanmıştır. 2003’te öğrencilerimizin PISA başarısızlığını giderme iddiası ile 2005’te 21. yüzyılın ilköğretim programı hazırlanmış ve bir eğitim reformu yapılıyormuş gibi sunulmuştur. Program Geliştirme Bilim Alanının ilkeleri dikkate alınmadan, büyük iddialarla hazırlanan bu programda yapılan hatalar, öğretmenin programda ne istendiğini anlayamaması, 5 sınıfı birden uygulamaya koyma ve başka yanlışlar, olasıdır ki daha sonraki yıllarda yapılan PISA’larda, çocuklarımızın yine son sıralarda yer almasına neden olmuştur. 80 yıl büyük mücadelelerle elde edilen Cumhuriyet birikimlerine büyük bir darbe vurularak 6287 sayılı yasa ile 2012’de 4+4+4 yapılanmasına gidilmiştir. 4+4+4 yapılanması ile zorunlu eğitim (sözüm ona) 12 yıla çıkarılmış fakat ilk dörtten sonra okulu terk etme yolu açılmıştır. Örgün eğitim hakkı elinden alınan, açık ortaokula, açık liseye kayıtlı çocukların sayısı bugün iki milyonu geçmiştir. Çıkarılan okul yönetmelikleri nişanlanmayı ve küçük yaşta evlenmeyi yüreklendirmiştir. Çocuklar beş yaşında (60 aylık) zorunlu olarak ilkokula kaydedilmiş, çocuğunu kaydettirmek istemeyen veliden çocuğu için “yetersiz” raporu alması istenmiştir. Böylece bireyin gelişiminde, yaşam başarısında çok önemli rolü olduğu bilimsel araştırmalarla belirlenmiş okul öncesi eğitim kademesi de baltalanmıştır.
……………….
………………………
D.G. Eğitim sistemi yapılanması kesintisiz olarak 1+8+3 olarak oluşturulmalıdır. Uygulanmakta olan öğretim programı iptal edilmeli, program geliştirme bilim alanının ilkelerine göre programlar geliştirilmelidir. (2017 öğretim programı, halen bilimsel yöntemlerle Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitim Programları ve Öğretim Bölümü öğretim elemanları tarafından bir proje kapsamında değerlendirilmektedir. Program Geliştirme çalışmalarında bu araştırmanın sonuçlarından yararlanılmalıdır.)
…………….
…………………..
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) zorunlu DKAB dersinin bir insan hakkı ihlâli olduğu kararına karşın, ders zorunlu olarak okutulmakta ve 8. sınıf öğrencilerinin liselere giriş sınavında sorulan soruların 1/5’i DKAB dersinden sorulmaktadır.
…………….
………………..
2017 öğretim programı değişikliği ile Evrim kuramı, Atatürk, Kurtuluş Savaşı gereksiz görüldü; Cihat, muamelât, ukubat kavramlarına yer verildi, Yaşamın Başlangıcı ve Evrim konusu programdan çıkarılmıştır.

  • Fatih Projesi devlete çok pahalıya mal olmuş, (MEB müsteşarının açıklamasına göre 30 milyar Dolar) eğitim sistemine büyük zararlar vermiş ve proje çökmüştür.

Okul binalarında dinin gereklerine göre yapılan mekânlar bilimsel eğitim ortamlarına dönüştürülmelidir.

  • Dogma ve hurafelerin belirleyeceği bir toplumsal yapının oluşumuna zemin hazırlayan 4+4+4 düzenlemesi derhal kaldırılmalıdır.
  • Öğretim programından zorunlu DKAB dersi ve seçmeli din içerikli dersler kaldırılmalıdır.
  • Eğitim, zorunlu ve kesintisiz 1+8+3 bilimsel, laik ve demokratik bir yapıya kavuşturulmalıdır.
  • Hazırlanacak öğretim programları yeni kuşakları, çağın gerektirdiği akıl, bilim ve sanat ortamlarında 21. yüzyıl becerileri ile donatmalıdır.
  • Hazırlanacak öğretim programlarını başarıya ulaştırmak için mevcut öğretmenler hizmet içi eğitimden geçirilmelidir.
    ………………
    ………………………..
    FETÖ ile mücadele kisvesi altında, tarikatlarla ilgisi olmayan birçok muhalif bilim insanı sorgusuz sualsiz görevden uzaklaştırılmış, biat eden ya da tepeden inme getirilen rektör ve dekanlar, kimi dini vakıfların toplantılarında görüntülenmiş, çağdaşlığa, bilime ve laikliğe hatta dine bile aykırı söylemleriyle sık sık gündemde yer almıştır.En köklü üniversiteler nefret söylemlerinin hedefi olmuş, binaları ve yerleşkeleri işgal edilmiş, kimi üniversiteler parçalanmış, üniversite yönetimleri üzerinde baskı kurulmuştur.Sonsöz : Türkiye Cumhuriyeti dibe vurmuş eğitimindeki bilim dışı ve gericileşme adımlarını düzeltecek ve eğitimine sahip çıkacak kadar büyük ve güçlü bir ülkedir. Bunu yapacak eğitilmiş insangücüne sahiptir.
    ===============================

 

 

“Eğitimimizin Son 15 Yılı ve Seçeneklerimiz” Eğitimde 15 yıldır yapılanlar Anayasayı ihlâl suçudur

EĞİTİM-İŞ, ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ ve TÜMÖD EĞİTİM KURULTAYI

“Eğitimimizin Son 15 Yılı ve Seçeneklerimiz”
Eğitimde 15 yıldır yapılanlar Anayasayı ihlâl suçudur

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır.)

Ulusal Eğitim Derneği, Eğitim İş Ankara 1 ve 2 no’lu Şubeleri ile Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD)’nin girişimiyle 07 Ekim 2017 Cumartesi günü Ankara’da düzenlenen “Eğitimimizin Son 15 Yılı ve Seçeneklerimiz” konulu sempozyumda (AS: kurultayda) AKP iktidarları süresince yaşanan eğitim sorunları gündeme taşındı. Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezinde gerçekleşen üç oturumluk sempozyumun ilkinde Eğitimde Gericileşme konusu işlendi. Ulusal Eğitim Derneği Genel Başkanı Nazım Mutlu’nun yönettiği oturumda Prof. Dr. F. Dilek Gözütok ders programlarına, Prof. Dr. Firdevs Gümüşoğlu da ders kitaplarına yansıyan boyutlarıyla konuyu ele aldı. Bu oturumda Eğitim İş Ankara 2 no’lu Şube Başkanı Banu Günüç okullardaki gerici uygulamaları, CHP milletvekili Dr. Ceyhun İrgil de gerici kadrolaşmayı anlattı. (danışmanı – temsilcisi aracılığıyla).

Sempozyumun “Eğitimde Özelleştirme” başlıklı ikinci oturumunu ise Prof. Dr. Tülin Oygür yönetti. Bu oturumda Dr. Ayhan Ural özel okulları, Hüseyin Canerik hizmetlerin özelleştirilmesini, gazeteci-yazar Rıza Zelyut ise MEB’in çeşitli kuruluşlarla (dinci vakıflar vd.!) işbirliğini ele aldı.

Sempozyumun “Biz Ne İstiyoruz?” başlıklı üçüncü ve son oturumunu Suay Karaman yönetti. Bu oturumun konuşmacılarından Prof. Dr. Semih Koray “Nasıl Bir Eğitim İçeriği?”, Prof. Dr. Recep Akdur “Nasıl Bir Öğrenme Ortamı?” ve Prof. Dr. Hüseyin Başar da “Nasıl Bir Öğretmen?” sorularına yanıt aradı. Elçin Güneş’in sunuculuğunu yaptığı sempozyum, Ayhan Sarıhan’ın yönettiği tartışma ve sonuç bildirgesinin okunmasıyla sona erdi.

Sonuç bildirgesinde aşağıdaki saptama ve önerilere yer verildi:

SAPTAMALAR

  1. Eğitimin temel araçlarından biri olan ders programları yetkin olmayan kadrolarca Türk Milli Eğitiminin amaçlarına ve demokrasi ilkelerine aykırı olarak hazırlanmıştır. Programlar gericileştirilmiş, bilim dışına kaydırılmış, Cumhuriyet, Atatürk ve bilim karşıtı bir içeriğe büründürülmüştür.
  2. Eğitimin bir kamu hizmeti olması gerekirken özel okulculuk desteklenmiş, kamu kaynakları bu alana aktarılmış, eğitime erişimde derin bir fırsat eşitsizliği yaratmıştır.
  3. 4+4+4 modeliyle eğitim kesintili hale getirilmiş, açık okullar aracılığıyla öğrenciler örgün eğitimin dışına çıkarılmıştır.
  4. Ders kitaplarında toplumsal roller ve işlevler cinsiyete göre farklılaştırılmış, kadının işlevi ev işleriyle sınırlandırılmış, kadın toplumsal yaşamın dışında bırakılmıştır. Öğrencilere böyle bir rol benimsetilmek istenmiştir. 70 yıl önce başlayan bu süreç, son 15 yılda önemli ivme kazanmıştır.
  5. Eğitim kurumlarındaki yöneticilerinin belirlenmesinde liyakat terk edilmiş, siyasal tercihler öne çıkmıştır. Eğitim yöneticilerinin yüzde 84’ü iktidarın güdümündeki bir sendikanın üyesidir.
  6. Bir yandan imam hatip okullarının sayısı artırılmış bir yandan da eğitimin her kademesi ve türündeki okullar dinsel içerikli seçmeli derslerle ve uygulamalarla imam hatipleştirilmiştir.
  7. Din eğitimi anaokuluna dek indirilerek somut öğrenme dönemindeki çocuklar soyut kavramlarla dinsel inanç bağlamında şekillendirilmeye çalışılmaktadır.
  8. MEB, müftülükler, tarikat-cemaat vakıfları ve benzer kuruluşlarla protokoller imzalayarak bir yandan eğitimin laik ve bilimsel yapısını ortadan kaldırmış öbür yandan da kamu kaynaklarını bu kuruluşlara aktarma olanağı sağlamıştır.
  9. Karma eğitimden aşamalı olarak vazgeçilmekte; okullarda, yurtlarda erkek ve kız öğrencilerin kullandığı mekânlar (sınıf, kat, yurt binası, merdiven, kantin vb.) cinsiyete göre ayrılarak kız ve erkek öğrenciler birbirine yabancılaştırılmaktadır.
  10. Eğitim kuruluşlarında hemen her tür hizmet, hizmet satın alma yoluyla gerçekleştirilmekte; bu da hizmetin denetlenebilirliğini ortadan kaldırmaya ve hizmetin gereği gibi yapılmamasına yol açmaktadır.
  11. FATİH Projesi, okullarda bir teknoloji çöplüğü yaratmıştır. Projenin ihaleleri Kamu İhale Yasası’nın dışında tutulmuş; harcamalarda saydamlığın, hesap sorulabilirliğin ve hesap verilebilirliğin önü kapanmıştır.
  12. Ders programlarının hazırlanmasında yabancı emperyal kuruluşlar söz sahibi kılınmıştır.
  13. Her yıl değişen ders programları nedeniyle yıl sonunda biriken atık kitap ve yardımcı materyaller büyük bir kamu israfına yol açmaktadır.
  14. Ulusal ve uluslararası ölçmeler, öğrencilerimizin her alandaki başarı düzeyinin sürekli gerilediğini göstermektedir.
  15. Üniversitelerin gereksinimlerini karşılamada bağımsız davranabilme yetenekleri ellerinden alınmıştır.
  16. Eğitim alanında son 15 yıldır yapılagelen işler, Anayasayı ihlâl suçu oluşturmaktadır.

ÖNERİLERİMİZ

  1. Eğitim; uluslaşma, aydınlanma ve demokratik devrime hizmet edecek biçimde kurgulanmalıdır.
  2. Eğitimin içeriğinin kurgulanmasında Atatürk ilke ve devrimleri esas alınmalıdır.
  3. Ders programları ulusal, bilimsel ve laik bir yaklaşımla yeniden yazılmalı, alan bilgisinin gerekleri doğrultusunda yapılandırılmalıdır.
  4. Eğitimin her alanında Köy Enstitülerinin zengin deneyimlerinden yararlanılmalıdır.
  5. Özel okullar kamulaştırılmalı ve kamu kaynakları devlet okullarına aktarılmalıdır.
  6. Eğitim, okul öncesinden üniversite sonuna kadar parasız olmalıdır.
  7. Eğitim-öğretimi kesintili hale getiren 4+4+4 modeline son verilmeli,
    temel eğitim zorunlu ve kesintisiz kılınmalıdır.
  8. Açık okullar aracılığıyla örgün eğitimden alıkonan öğrencilerin tümü örgün eğitimin içine alınmalıdır.
  9. Özerkliği kaldırılmış üniversiteler yeniden özerk yapısına kavuşturulmalıdır.
  10. Nitelikli öğretmen yetiştirilebilmesi için eğitim fakülteleri bütün yönleriyle yeniden programlanmalı, öğretmen formasyonlarına dönük ciddi önlemler alınmalıdır.
  11. Öğretmen yetiştirmede kuramsal bilgilerin ezberletilmesi terk edilmeli, mesleksel uygulamaya ağırlık verilmelidir. Öğretmen, öğrenciye öğrenmeyi öğretecek nitelikte yetiştirilmelidir.
  12. Öğretmen yetiştiren kurumlar, öğretmen adaylarını halka hizmet ve önderlik edecek nitelikte yetiştirmelidir.
  13. Özgür düşünceli, bilime inanan, kişilikli kuşakların yetiştirilebilmesi için öğretmenler de bu nitelikleri taşıyacak biçimde yetiştirilmelidir.
  14. Ders kitaplarının hazırlanmasında alanlarının uzmanı olan öğretmenlerle çalışılmalı;
    içerikler laik, modern, çağdaş yaşamın gereklerine dayandırılmalıdır.
  15. Bilgi yanlışlıkları ve anlatım bozukluklarıyla dolu ders kitapları yeniden gözden geçirilmelidir.
  16. Nitelikli bir eğitim için fiziksel koşullar, insan gücü ve düşünsel yapı bakımından uygun,
    sağlıklı eğitim ortamları yaratılmalıdır.
  17. Ülkemizin gereksinimlerini karşılayacak büyüklükte ve bilimsel ilkelere uygun eğitim programları, öğretim teknolojisi, ölçme-değerlendirme merkezi kurulmalı;
    ölçme-değerlendirme merkezi özerk olmalıdır.
  18. Büyük bir kamu israfına yol açan atık kitap ve eğitim materyalleri yıl sonunda toplanıp
    yeniden kullanımı sağlanmalıdır.
  19. Kolej ve temel lise tipi okullar yeniden düzenlenmeli, imam hatiplere dönüştürülen okullar ise önceki konumuna kavuşturulmalıdır.
  20. Yarışmacı, rekabetçi ve sınav odaklı bir sisteme karşı olmakla birlikte;
    yalınlaştırılmış, uzmanlara danışılarak nesnel bir ölçme sistemi yapılandırılmalıdır.
  21. Bilimle, halkla, üretimle bütünleşmiş, Atatürk’ün yolunda bir eğitim sistemi inşa edilmelidir.
  22. Bu sempozyumdan düzenleyici kuruluşların başını çektiği bir eylem planı çıkarılmalıdır.
    ======================================
    Dostlar,

    Düzenleyici her 3 kuruluşun da üyesiyiz. Kurultaya sabahtan – akşama katıldık, özenle dinledik ve notlar aldık. Kapanış oturumunda, tanınan 5 dakika içinde sonuç bildirgesine ve toplantının bütününe dönük önerilerimizi kurula sunduk. Emek veren herkese teşekkür ederiz. Ne yazık ki yandaş ve yanaşma kokuşmuş basın ilgi göstermedi. Aydınlık ve Ulusal Kanal sınırlı yer verdi. Oysa gün boyu alanın uzmanları son derece önemli saptamalarda bulundular ve çooook işe yarayacak öneriler sundular.

    CHP’nin “EĞİTİM’in ÜÇ ŞARTI” kurultay raporunu değerlendirirken de bu metnin özetinin altında değerlendirmeler yapmıştık. Bu içeriği 07 Ekim 2017 Kurultayı sonunda da özetle sunduk :
    *********
    http://ahmetsaltik.net/2017/10/10/chpnin-egitim-calistayi-raporu-tamamlandi-egitim-cemaatlere-teslim-edildi/

    • AKP’nin ülkemize en çok zarar veren – yıkım getirecek olan dayatması hatta saldırısı,
      Ulusal EĞİTİM SİSTEMİNE yapılan ihanettir. Evet, bu girişim tam bir İHANETTİR!

    BİLEREK VE İSTEYEREK, TASARLANARAK YAPILMAKTADIR ve

    • Tam anlamıyla CUMHURİYETE ŞAH MAT HAMLESİDİR!

    Bu bağlamda yazdığımız makaleyi daha önce sitemizde yayınlamıştık, okumak için lütfen üstünde tıklayınız..

    MÜFREDAT DEĞİŞİKLİĞİ CİHAT İLANI İLE “ŞAH MAT” HAMLESİ Mİ??!

    07 Ekim 2017 günü Ankara’da, 3’üne de üye olduğumuz Ulusal Eğitim Derneği, EĞİTİM-İŞ TÜMÖD‘ün bir Eğitim Kurultayı yapıldı. Bu toplantıda da benzer düşüncelerimizi dile getirdik. AKP’yi bu akıl ve bilim dışı vahşi – acımasız – dinci – kinci – yıkıcı saldırıyı durdurmaya çağırdık. Topluma, ülkemize yönelttiği malign enerjiye son vermesi çağrısı yaptık.

    Bu saldırının mutlaka def edilmesi gerek..

    Aileler (veliler) + Öğretmenler + öğrenciler birlikte direnmeli..
    Bu tutum ulusal ve uluslararası hukukta meşru bir direnme hakkıdır.

    AKP’nin bu insanlık dışı dayatması yalnızca akla ve bilime aykırı değil!
    Anayasa’nın Başlangıç bölümü, 2, 5, 10, 24, 42, 90 ve 174. maddelerine açıkça aykırı!
    Bu durumda Danıştay’ın ilgili Yönetmeliği oyala(n)madan mutlaka iptal etmesi beklenir.
    AKP yasal düzenleme ile ısrar ederse bu kez Anamuhalefet CHP Anayasa Mahkemesine iptal başvurusu yapmalıdır (AY md. 150).

    Ayrıca başta AİHS, İHEB, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi olmak üzere Anayasa md. 90/son uyarınca iç hukukumuza malolmuş uluslararası anlaşma ve sözleşmeleri de AKP = RTE zerrece takmamaktadır! Zorunlu din derslerinin kaldırılmasına ilişkin AİHM’nin Büyük Dairede kesinleşmiş 3 kararını AKP = RTE inatla ve pervasızca uygulamamaktadır.

    Bu tutum Türkiye’yi, hukuk tanımayan  “haydut devlet” statüsüne düşürebilir.
    Ardından da uluslararası toplum ve sistem ülkemize kapsamlı yaptırımlar uygulayabilir.

    Hedef açıkça ilan edilmiştir :

    • DİNCİ – KİNCİ molla, meczup ve de mensup müritler yetiştirmek!

    Bu yolla kitleleri devşirip oy deposu yapmak ve bir din devleti – sultanlık kurup ölene dek iktidarda kalmak, hesap vermemek, sonrasında da cülus! (İktidarın babadan oğula geçmesi..)

    Tasarım korkunç, dehşet verici, mide bulandırıcıdır, isyan ettiricidir.
    Bu dayatma ayrıca açık suçtur, üstelik insanlığa karşı suçtur, zaman aşımı yoktur.
    Uluslararası toplum ve kurumların BM sistemi bağlamında ülkemizin içişlerine karışmadan AKP = RTE‘yi uyarması gerekmektedir.

    • Ortadoğu’da, Avrupa’nın bitişiğinde, Türkiye’de yepyeni bir dinci – karanlık – şeriat devleti ciddi bir stratejik küresel tehdittir!

    Gerçekte AKP iktidarının meşruluğu da kalmamıştır!

    16 Nisan 2017 halkoylamasına YSK eliyle hile karıştırıldığı ve sonucun tersine döndürüldüğü iç ve dış kamuoyunda ezici bir kabul görmektedir. AKP iktidarı böylesi bir zeminde, yitirdiği iktidar kaynağını meşruluğunu son derece şaşkın durumda ve patolojik yollarla sürdürebilme hezeyanı içinde!

    Durum çooook kritik..

    Sevgi, saygı ve derin kaygı – endişe ile. 10 Ekim 2017, Ankara
    *****

     

     

    Sevgi, saygı ve derin kaygı – endişe ile.
    11 Ekim 2017, Ankara


    Dr. Ahmet SALTIK
    Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
    www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com

 

ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ


ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ

Necatibey Cad. No: 13/13 Sıhhıye-Ankara
Tel: (0312)229 43 25 Belgeç: (0312) 229 45 26
e posta: ogdunyasi@gmail.com    web: ogretmendunyasi.org

Ankara, 19.11.2013

BASINA VE KAMUOYUNA…

2013 EĞİTİM ONUR ÖDÜLÜ PROF. DR. FATİH HİLMİOĞLU’NUN

       Ulusal Eğitim Derneğince oluşturulan seçici kurul tarafından her yıl Öğretmenler Günü etkinlikleri kapsamında verilen Eğitim Onur Ödülü, bu yıl, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’na veriliyor. Hilmioğlu’nun ödülü,

23 Kasım Cumartesi günü saat 14.30’da, Ankara’daki Türk Hukuk Kurumu Konferans Salonunda (Adakale Sokak, No: 28, Kızılay) yapılacak “Aydın, Yönetici ve
Bilim İnsanı Olarak Fatih Hilmioğlu” 
konulu bir açıkoturumun ardından eşi
Nurhan Hilmioğlu’na verilecektir. Av. Ayhan Sarıhan’ın yöneteceği açıkoturumda Prof. Dr. İsa Eşme, Prof. Dr. Mustafa Kılıç ile Av. Hayati Hilmioğlu, Prof. Dr. Hilmioğlu hakkında konuşacaklardır.

Eğitim Onur Ödülü için aday gösterilen 16 kişi arasından Hilmioğlu’nun seçilme nedeni;

  • “Yöneticiliği sırasında çalışmalarıyla Ulusal Eğitim Sisteminin felsefesine, tekniklerine önemli katkılarda bulunmuş olması, eğitimin Bağımsızlıkçı, Aydınlanmacı, Halkçı, Bilimsel bir nitelik kazanması için etkili sonuç yaratan çabalar göstermesi; eğitim kamuoyunda olumlu, unutulmaz izler bırakması”
    olarak açıklandı.

Bu yılki seçici kurul şu kişilerden oluştu:

Saim Açıkgöz, Prof. Dr. Mahmut Âdem, Dr. Alper Akçam, Prof. Dr. A. Gönül Akçamete, Prof. Dr. Sina Akşin, Mutahhar Aksarı, Dr. Niyazi Altunya, Mustafa Atasoy, Erdal Atıcı, Prof. Dr. İ. Ethem Başaran, Mehmet Budak, Mustafa Gazalcı, Prof. Dr. F. Dilek Gözütok, Hasan Güleryüz,  Veli Demir, Prof. Dr. Cahit Kavcar, Prof. Dr. Nizamettin Koç, Nazım Mutlu, Mustafa Pala, Osman Nuri Poyrazoğlu, Ahmet Özer, Remzi Özkaya, Refik Saydam, Ayhan Sarıhan, Zeki Sarıhan, Prof. Dr. Ahmet Saltık, Prof. Dr. Sedat Sever, Hüseyin Hüsnü Tekışık, Prof. Dr. Ali Uçan.

Ulusal Eğitim Derneği, bugüne dek Talip Apaydın, Prof. Dr. Doğan Kuban, Prof. Dr. İnci San, Pakize Türkoğlu, Prof. Dr. İlhan Başgöz, Mehmet Başaran gibi birçok eğitimciye benzer gerekçelerle ödül vermiş ve kendi yayın organı Öğretmen Dünyası dergisinde ödül sahibiyle ilgili tanıtıcı yayınlar yapmıştır.

Nazım Mutlu
Genel Başkan

===================================

Dostlar,

Biz de yukarıdaki ödül seçici kurul üyesi idik.

Kuşkusuz tüm aday gösterilenler yaraşır ve saygındırlar.
Seçici kurulllar bu bağlamda çook zorlanırlar genellikle.

Seçilenler de Latince çok uygun bir deyimle “primus inter pares” tirler bir bakıma…
Yani “eşitler arasında birinci..”

Sevgili dostumuz, meslekaşımız, dava arkadaşımız Prof. Fatih Hilmioğlu
bu ödülü hiç kuşku yok fazlasıyla hak etti..

Bir kez daha tutuksuz yargılanmasını diliyoruz.

Sağlık sorunları çok ciddi, ağır ve ölümcüldür.

  • Fatih hoca ve hiçbir tutuklu – hükümlü hapiste sağlık sorunları
    tedavi edilemediği için ölmemelidir. Bu çok ağır bir insanlık suçudur
    ve işleyenler lanetlenmelidir.

İlgili Ceza Yargılaması Yasası hükmü belki 10. kez anımsatılmaktadır..
Sitemizde, Fatih hocanın kişiliği üzerinde yaratıln insanlık dramı ve suçu hakkında
çok sayıda yazı yayımladık ama ilgililer – yetkililer sağır – kör ve dilsiz..

Fakat vebali çok ağır olur ve hiç kimse altından kalkamaz..

Ceza_Muhakemeleri_Yasasi_infazi_erteleme

Son bir kez daha anımsatalım ve uyaralım..

İane, acıma, lütuf. vb. lerini istemekten çoook uzağız..

Yasayı çiğnemeyin, yasaya uyun yeter..

  • Ceza Muhakemeleri Kanunu madde 16/2

Sevgi ve saygı ile.
23 Kasım 2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==========================================

Ulısal_Egitim_Dernegi_Onur_Odulu_2013

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

yemek