Etiket arşivi: Prof. Ali Ercan

TORYUM EFSANESİNİN İÇ YÜZÜ

TORYUM EFSANESİNİN İÇ YÜZÜ

Prof. Dr. rer. nat. D. Ali Ercan

Değerli arkadaşlar,

Gerçeklerden köşe-bucak kaçan ama palavra-masal-efsaneye çok düşkün halkımızın tükettiği komplo uyduruklarından biri de 2007’deki elim uak kazasında kaybettiğimiz değerli bilim insanı Prof. Engin Arık ve arkadaşlarının “dış kaynaklı bir suikast”e kurban gittikleri yalanıdır.

Teoriye(!) göre, Prof. Arık, “Biz Türkiye’de muazzam Toryum Rezervleri keşfettik….” demişmiş…

Benim yakından tanıdığım Prof. Engin Arık böyle bir şey söylemiş olamaz. çünkü,

Sivrihisar yakınlarındaki Toryum yataklarımız MTA ve Fransız araştırıcılar tarafından taa 1960’larda keşfedilmişti… MTA baş mühendisi Hüseyin Kaplan’dır eğer “teknolojik bir keşif”ten bahsetmek gerekirse…

Yalnızca Toryum değil, Lantan, Seryum, Neodim… elementleri de birlikte bulunduğundan adına “nadir toprak elementleri” denen bu Cevherin (monazit) işletimi Bor’la birlikte Etibank’a bırakılmıştı (şimdi zaten tümü “Varlık Fonu” torbasında ! )

Enerji meselesine gelince, Toryumun “Fast breeder” denen ileri düzey nükleer reaktörlerde veya Uranyumla birlikte, “nükleer yakıt” olarak kullanılabileceği zaten bütün Dünyada 1950’den beri bilinen bir gerçek…

Yani, keşfedilmiş, bulunmuş, icat edilmiş bir şey yok ortada..

Almanya’dan 1985’te yurda döndüğümde Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi Fizik Bölümünde çalışmaya başlamıştım; bu “Toryum” konusunda, hem ÇNAEM de, hem de İstanbul Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitelerinde Toryumun Enerji Kaynağı olarak kullanışına yönelik söyleşiler yaptım; Üniversitelerin bu konu üzerine eğilmeleri gerektiğini söyledim…

Aradan çok zaman geçtikten sonra, Engin hanımın bu konu üzerine bir çalışma grubu oluşturduğunu duydum; memnun olmuştum.

Ancak Toryum konusunda her şey sanki Engin hanımla başlamış gibi, yapmadığı, söylemediği bir şeyi ölmüş bir insanın ardından adına eklemek tek kelime ile “ayıp” tır.

Evet, Türkiye’de Dünya toplam rezervinin %5-%15 arası 380 bin ton ThO2 bulunuyor. Bunun işlenmemiş haldeki piyasa değeri 4-5 milyar $’dır; işlenmiş saf metal (nükleer yakıt öz maddesi) olarak 30 milyar $ değerindedir; ama bu 300 bin ton Toryum, Nükleer Reaktörlerde yakıt olarak kullanılırsa, elde edilecek elektrik enerjisinin değeri yaklaşık 60 trilyon $ karşılığıdır.

Konunun kısa özeti budur, sevgilerimle.

GÜNDEN GÖRÜNTÜLER


GÜNDEN GÖRÜNTÜLER

Dostlar,

Sn. Prof. Ali Ercan hocamız derlemiş görselleri..

IŞİD’in hamisi – Türkiye’nin haramisi..

en çarpıcı görsellerden biri..

Hey Türkiyem hey..
Bu durumlara mı düşecekti Büyük ATATÜRK’ün mazlum dünyaya örnek Türkiye’si??

Bu hüzün ve utanç veren tablodan Türkiye’yi hızlaçekip çıkarmak boynumuzun borcudur..

Sevgi ve saygı ile.
02.10.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

unnamed (2)unnamed (3)unnamed (4)unnamed (5)unnamed (6)unnamed (7)unnamed (8)unnamed (9)unnamed (10)unnamed (11)unnamed (12)unnamed (13)unnamed (14)unnamed (15)










 

Herkes oy kullansaydı Cumhurbaşkanı kim olurdu?

Dostlar,

Yalın Matematik kullanımı (4 işlem!), 10.8.14 günü yapılan 12. CB / Yarı Başkan seçiminde olabildiğince net irdelemeler yapmaya elveriyor.

Sn. Prof. Ali Ercan yine bunu yapıyor ve Radikal’den Ezgi Başaran’ın makalesine dayanak yaptığı kimi “üslü” ve uzun siyasal değerlendirmeleri kolayca boşa çıkarıyor..

Benzer kanıyı paylaşıyoruz Sn. Ercan ile..

Siyaset bilimcisi de, şarap yapıcısı da, mermer kaplamacısı da mezarcısı da,
bira içicisi de siyasetçisi de…. temel düzeyde Matematik öğrenmek, us yürütürken kullanmak ve sağlıklı sonuçlara varmak için “Matematiksel düşünme – düşünce” yi etkili bir araç olarak kullanmak zorunda.. Başka çıkar yolu yok..

Ama RTE – AKP yönetiminin giderek yeşillenen Türkiye’sinde
Mantık – Felsefe.. seçmeli; Din dersleri anayasal olarak zorunlu; Peygamberin yaşamı, Hadis, Arapça, Fıkıh.. vb. dersler de mahalle baskısı ile Matematiğin – Fen bilgisinin saat sayısı olarak önünde..

Varılacak yeri birkaç yıl sonra varın siz öngörün..
Liselere yerleştirmelerde veliler telaşta…
Hiçbir yere yerleşemezse çocuklar ZORUNLU İHL okuyacak..

İşte RTE – AKP Türkiye’sinin laik – ileri demokrasisi..

Veee; Y-CHP Genel Başkanı K. Kılıçdaroğlu’na göre
Türkiye’de laiklik tehlikede değil!?

Secsinler.. Siz kimi uyutmaya memursunuz??

Sevgi ve saygıyla.
22.8.2014, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=======================================

İşte bilimsel yanıt:
Herkes oy kullansaydı Cumhurbaşkanı kim olurdu?

Ezgi hanım, genç siyaset bilimcilerimiz (!) kusura bakmasınlar, sorunun özünü bırakıp ayrıntıda boğulmuşlar; şöyle ki…
 
10 Ağustos 2014’te CB seçimine Katılım : %75
Yerel seçimdeki katılım : %89 (AS: 30 Mart 2014)
Fark : %14
Seçmen sayısı : 54,7 milyon
Yerel seçimde oy kullanıp bu kez oy kullanmayanlar  :
0,14 x 54,7= 7,66 milyon
Bunların en az 7 milyonu “boykotçular”dır.
 
Sandığa gitmeyen bu 7 milyon kişi, sandığa gidip Ekmel Bey’e oy verseydi (RTE’ye oy veren MHP seçmenlerine karşın!) Oylar şöyle dağılmış olacaktı:
Ekmel bey : 22 milyon, % 46,8
RTE : 21 milyon, % 44,7
Demirtaş : 4 milyon, %  8,5Toplam :

 47 milyon,  %100,0

Yani Ekmel Bey 1. turu önde kapatacak, seçim KESİNLİKLE
2. tura kalacaktı… Yani RTE 1. turda k-a-z-a-n-a-m-a-y-a-c-a-k-t-ı !!!
 
2. Turda nasıl bir sonuç çıkardı, onu peşinen söylemek olanaklı değil. Belki de Demirtaş’a giden %8,5’in yarısı
Ekmel Bey’e gidecek, Ekmel Bey %51’le CB seçimini kazanacaktı, bunu bilemem; ama hesap bu denli 
açıkken, olasılıkla boykotçuları vicdani rahatsızlıktan kurtarmak için uydurulan varsayımlarla “RTE nasıl olsa Seçilecekti” tezini savunmak doğru değil.Sevgilerimle. æ

Prof. Dr. D. Ali ERCAN

===============================================EZGİ BAŞARAN’ın RADİKAL’de yer alan söz konusu yazısı…

İşte bilimsel yanıt: Herkes oy kullansaydı Cumhurbaşkanı kim olurdu?

21/08/2014

ODTÜ Ekonomi’den Yrd. Doç. Can Özen ve Kentucky Üniversitesi Siyaset Bilimi’nden Yrd. Doç. Ozan Kalkan bizim için “Herkes sandığa gitse 2014 seçim sonuçlarında oy oranları nasıl olurdu” sorusunu cevapladı.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçları açıklandığı akşam ve takip eden günlerde en çok konuşulan konulardan biri katılım oranının azlığıydı.

Bir kısım dedi ki… Seçimde sandığa gitmeyenler tatilini bölmeyen CHP seçmeniydi. CHP seçmenini Ekmeleddin İhsanoğlu için mobilize edemedi, kimse ‘tıpış tıpış’ gitmedi, ‘sahillerdeki’ muhabbetlerini bölmeye tenezzül etmedi. Dolayısıyla eğer onlar sandığa gitseydi, Ekmeleddin Bey kazanabilirdi. 

Bir kısım da dedi ki… Seçimde sandığa gitmeyenlerin çoğu AKP’lidir. Ramazan Bayramı sonrası AKP seçmeni de tatile, memleketine filan gitmişti. Dolayısıyla eğer onlar sandığa gitseydi, Tayyip Bey daha da yüksek bir oy oranıyla kazanabilirdi.

Benim de seçim gecesi yazdığım yazıyla (http://goo.gl/tu0Y9T ) dahil olduğum bir kısım da seçim sonucunun katılımın azlığına bağlı olarak değişmeyeceğini amma velakin buradaki kilit meselenin MHP oyları olduğunu, MHP’nin kalesi olan yerlerde çatı aday Ekmel Bey’in değil Tayyip Bey’in desteklendiğini söylemişti.

Görüleceği üzere tüm bu yaklaşımların ve analizlerin (elbette benimkinin de) bilimsel manada hiçbir kıymeti harbiyesi yoktu.

O nedenle bilimsel, daha doğrusu istatistik açısından bir mana teşkil eden yanıtı bulmaya gayret ediyorum bir süredir.

Hem siyaset hem de istatistik alanında uzman iki çok kıymetli akademisyenden yardım istedim. ODTÜ Ekonomi’den Yrd. Doç. Can Özen ve Kentucky Üniversitesi Siyaset Bilimi’nden Yrd. Doç. Ozan Kalkan’a anlamlı bir çalışma için en temel veri olarak neye ihtiyaç duyabileceklerini sordum. Türkiye’nin tüm ilçelerindeki Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarını talep ettiler. Gerisini onlar anlatsın…

2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra çeşitli düzey ve kalitede analizler yapıldı. Bazıları daha bilimsel yöntemler kullandı. Fakat bunlarında geçerliliği tartışmalı ve hatta tümüyle kullanımı tartışmalı istatistiksel yöntemler kullandığını gördük. Özellikle de partiler arası geçiş ile ilgili varılan sonuçlar kullanılan yöntemle ortaya çıkamaz. Zira yığın veri ile bireysel davranış kestirmesi yapılamaz. Örneğin “MHP’li seçmen İhsanoğlu’nu desteklemedi” türünden ortaya atılan bir sonucu ekolojik çıkarım tekniği ile elde etmek mümkün değildir.”

Burada araya girerek benim ve bir çok başka kişinin MHP ile ilgili bu iddiasının çeşitli illerin oy oranlarını 30 Mart yerel seçimlerdeki parti oylarıyla karşılaştırarak ortaya attığını hatırlatma ihtiyacı duyuyorum. Fakat anlaşılıyor ki, illerin oy oranlarına bak ya da sadece geçtiğimiz seçimle bu karşılaştırmayı yapmak bilimsel bir anlam ifade etmiyor.

Peki nasıl olmalıydı?

“MHP seçmeninin İhsanoğlu karşısındaki tutumuyla ilgili sorunun yanıtını ancak kişi düzeyinde anketle verebilirsiniz. Eğer yığınlaştırılmış veriyle çıkarım yapacaksınız da bunu bizim biraz sonra yapacağımız gibi varsayımlarla yaparsınız. Fakat bu tür çalışmalarda en önem verilmesi gereken konu çalışmanın varsayımlarının ön plana çıkarılması, geri itilmemesidir.“

Öyleyse asıl meseleye, üstünde tartışma kopan hayati soruya gelebiliriz: Katılım tam olsaydı, yani herkes sandığa gitseydi Cumhurbaşkanı kim olurdu?

Yrd. Doç. Özen ve Yrd. Doç. Kalkan şöyle yanıtlıyor: “2003 yılında American Journal of Political Science dergisinde (siyaset bilim alanındaki en itibarlı yayındır-eb) Jack Citrin, Eric Shickler ve John Sides tarafından yayınlanan makalede “Herkes Oy Kullansaydı Ne Olurdu?” sorusunun yanıtı aranmıştı. Biz de 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi için o makalede kullanılan yöntemi uyguladık. Ve aşağıdaki şu varsayımları kullandık…”

BİR: 2014 Mart Yerel seçimleri nüfusun fotoğrafını çekmiştir. Diğer bir deyişle her ilçeden hemen hemen parti profili ortaya çıkmıştır.

İKİ: 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde oy kullanmayanlar ilçelerde 2014 Yerel seçimleri gibi dağılmıştır.

ÜÇ: Ekmeleddin İhsanoğlu oy kullanmayanlar arasında CHP ve MHP oylarını alacaktır. Bu muhafazakar bir varsayımdır. Yani açıklayacağımız sonuçlar, oy kullanmayan CHP ve MHP seçmeni İhsanoğlu’na oy verseydi ne olurdu sorusunun yanıtını verecek.

DÖRT: Recep Tayyip Erdoğan oy kullanmayanlar arasında Ak Parti oylarını, Selahattin Demirtaş da HDP ve DBP (BDP) oylarını almıştır.

**

Evet ilçelerdeki oy miktarları ile tüm bu varsayımların sonucu Özen ve Kalkan’ın simüle ettiği oy oranları, yani “Herkes sandığa gitse Cumhurbaşkanı kim olurdu” sorusunun cevabı şöyle…

Recep Tayyip Erdoğan: % 50.06

Ekmeleddin İhsanoğlu: % 39.50

Selahattin Demirtaş: % 9.11

Yani… Görüldüğü üzere herkes sandığa gitseydi de sonuç değişmiyordu. Zaten 2003’teki makalede Citrin, Shickler ve Sides de Eyalet Senato seçimlerinde ‘herkes sandığa gitseydi’ dahi bir iki eyalet dışında çok büyük farklılıklar olmayacağını ortaya çıkarmıştı.

Dolayısıyla katılımın azlığı seçim sonucunu –çok olağanüstü durumlar hariç – değiştirmiyor. Bu seçimlerde de yaşanan budur. Erdoğan yine kazanacaktı. İlk turda kazanacaktı. Ama iddia edildiği gibi daha yüksek bir oy oranıyla değil.

NOT:

1. Oy oranlarının toplamının 100 etmemesi uzun küsuratların yuvarlanmış olmasındandır.

2. Gerçek oy ile simüle edilmiş oy oranları arasındaki farkı da herhangi bir partinin oy tabanına yüklemek bu veri seviyesinde mümkün değildir

SEÇMEN KÜTÜKLERİNİN GÜVENİLİRLİĞİ, YAŞLANAN TÜRKİYE ve…??


SEÇMEN KÜTÜKLERİNİN GÜVENİLİRLİĞİ, YAŞLANAN TÜRKİYE ve…??

Dostlar,

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu, eski DİE), 31 Aralık 2013 sonu Türkiye nüfus verilerini özet bir demografik raporla web sitesinde yayımladı file:///G:/Demografi/Nufus_2013.htm).

Bilindiği gibi artık ADRESE DAYALI NÜFUS KAYIT SİSTEMİ kullanmaktayız
2000 yılından bu yana ve tüm nüfus hareketleri, başta doğum – ölüm ve göçler
(içe – dışa göçten çok yurt içi adres değişiklikleri) olmak üzere çevrim içi (on line) verileri işlenmekte. Bu sistem ne ölçüde güvenilir, uygun yöntemlerle test edilmesinde büyük yarar var. Bu amaçla sondaj yöntemine dayalı kimi örneklem çalışmaları yapılabilir, yapılmalıdır. Bu tür sayıma “de jure” sayım denilmekte. Sözcük anlamıyla “hukuka dayalı” demek..
Yani yukarıda değinilen demografik hareketliliklerin başta Nüfus Hizmetleri Yasası olmak üzere mevzuat gereği yasal birimlere bildirilmesi ve sanal ortamda kayda alınması varsayımına dayalı. Önceki sistem ise “de facto” sayım idi.. Sözcük anlamıyla “gerçeğe dayalı” .. Yani sokağa çıkma yasağı konarak herkesi evlerinde birer birer saymak ve kayda geçirmek.. Her 5 yılda bir yapılıyordu 1927’den başlayarak (birkaç aksama dışında).

Yıl Nüfus
1927 13.648.270
1980 44.736.957
1985 50.664.458
1990 56.473.035
1997 62.865.574
2000 67.803.927
2007 70.586.256
2008 71.517.100
2009 72.561.312
2010 73.722.988
2011 74.724.269
2012 75.627.384

Bu yasaya (NÜFUS HİZMETLERİ KANUNU, yasa no 5490, RG: 29/04/2006,
sayı 26153) göre “ulusal adres veri tabanı ile MERNİS veri tabanının ilişkilendirilmesi” gerekiyor (md. 48).

Madde 15,

“Sağ olarak dünyaya gelen her çocuğun, doğumdan başlayarak Türkiye’de otuz gün içinde nüfus müdürlüğüne, yurt dışında ise altmış gün içinde dış temsilciliğe bildirilmesi zorunludur.” diyor.

Madde 31/e ise ölümlerin “10” (on) gün içinde resmi makamlara bildirimini yükümlüyor.

Ancak işlerin hiç de varsayıldığı gibi gittiğini söylemek olanağ yok…

Yukarıdaki tablodan 3 sayım verisini çekersek, aşağıdaki rakamlar çok güven sarsıcı.

1997 62.865.574
2000 67.803.927
2007 70.586.256

1997 – 2000 arası 3 yılda nüfus 5 milyon artarken (??), 2000 sonrası 7 yılda yalnızca 2,8 milyon artmış!?

Olacak şey değil.. Kabaca yıllık 1 milyon artış oluyor.. 7 milyon yerine 2,8 milyon..
4,2 milyon nüfus yitik! Tam bir rezalet..

Dahası, bu verilerle, İçişleri Bakanlığı’nın sağladığı bu veri tabanıyla YSK seçmen kütükleri hazırlıyor ve seçim yapılıyor.. AKP de güzel güzel iktidar oluyor!

Demokratik sitemin A’dan Z’ye, -açık söyleyelim- ırzına geçilmiştir, geçilmektedir.

Ve Türkiye’de kıyamet kopmamaktadır..
YSK da bu oyunun bilerek – bilmeyerek içindedir.
Bir anlamda bilerek – bilmeyerek suç ortağıdır..
İşte somut örnek.. 429 bin nüfuslu Antalya’nın Muratpaşa merkez ilçesinde 50 bin seçmen kütüklerde yoktur!..
Bu ileri bilgisayar çağında böylesi bir major teknik hata olanaklı mıdır??
Asla.. Bu seçmenlerin hemen hemen tümünün CHP seçmeni olduğu savlanıyor.
Böyle seçim olur mu?
Oyunu mertçe oynamak gerekmez mi?
Demokrasinin en temel varsayımlarından biri

* Dürüst, açık, saydam, gizli – eşit oy açık sayım – döküm değil midir?

YSK mutlaka namuslu bir veri tabanına dayalı olarak seçim yapmak zorundadır.
Seçmen kütükleri 23.01.2014 günü askıdan indirilmiştir.
Bundan sonrası YSK’nın namusuna kalmıştır. Aksi durumlar ülkede istikrarı alt üst etmeye ve ciddi kargaşalar çıkarmaya adaydır.

  • Buradan YSK’yı bir kez daha uyarıyor ve gereken her türlü titizliğin
    sonuna dek, asla aksamadan eksiksiz gösterilmesini istiyoruz..

******

Türkiye, Demografi (Nüfusbilim) yazınında bir DEMOGRAFİK FIRSAT PENCERESİ içinde görülmektedir. Daha önce bu sitede konuya ilişkin Sn. Prof. Ali Ercan‘ın ve
bizim epey yazılarımız yer aldı.

Türkiye, yaklaşık %1,5 (binde on beş) düzeyindeki hızlı ama anormal ya da -çok hızlı- olmayan bir nüfus artış hızı sahibidir. Nüfus çok gençtir, örn. ortanca yaş haşa 30’dur.
Bu 2 veri birlikte, bir ülke nüfusunun DEMOGRAFİK FIRSAT PENCERESİ  içinde olması biçiminde yorumlanmaktadır. Türkiye’nin bu verileriyle 35-40 yıldan önce “yaşlı” nüfus olmayacağı kestirimi, projeksiyon hesapları ile çıkarılan trendlerden izlenmektedir.

Dolayısla vurgu, haksız – yersiz – doğru olmayan biçimde “yaşlanan nüfus” olgusuna değil; nüfus artış hızının %1’in de hemen altına çekilerek niteliğinin iyileştirilmesine yapılmalıdır.

Küresel yarışta tutunmak kalabalık ve niteliksiz bir nüfusla değil;
özellikle sağlıklı ve eğitilmiş optimal büyüklükte nüfusla olur. Türkiye’nin gerçek nüfusunu CIA %10 daha fazla vermektedir. 2014 başında Türkiye’nin gerçek nüfusu, %10 kayıt dışı ile 84 milyon dolayındadır ve Erbakan – Demirel – Erdoğan üçlüsünün yanıltılarak dillendirdiği gibi 100 milyonu besleyebilecek bir ülke değildir.

  • Dünya topraklarının %0,6 sına, enerji – su kaynaklarının %0,2’sine sahip
    bir ülke olarak Türkiye, toplam dünya nüfusunun % 1,1’ine sahiptir ve
    zaten orantısız biçimde gereğinden çok nüfus baskısı altındadır.

Sorun,

  • HER AİLEYE 1 ÇOCUK! 

Ulusal politikasıyla yoluna konabilir.. Hem de daha çok gecikmeden..

Daha fazla bilgi için lütfen şu dosyaya bakar mısınız??

HIZLI NÜFUS ARTIŞI SORUNU / The CHAOS of HUGE POPULATION GROWTH

http://ahmetsaltik.net/2013/12/02/hizli-nufus-artisi-sorunu-the-chaos-of-huge-population-growth/, 02.12.2013

Sevgi ve saygı ile.
03 Şubat 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

YABANCILARIN GÖZÜYLE ATATÜRK…

Dostlar,

  • YABANCILARIN GÖZÜYLE ATATÜRK…

Sn. Prof. Ali Ercan derlemişler.. (Birkaç derleme var böyle elde olan..
Sayın
Prof. Özer Ozankaya da bu bağlamda kapsamlı bir kitap derlemesi yapmıştı..)

dunya-dusunurleri-gozuyle-ataturk-ozer-ozankaya

(http://static.idefix.com/cache/0/270/259750)

Özellikle Büyük ATATÜRK‘ü anlamayan / anlayamayan / anlamak istemeyenler için 
yararlı olsun dileriz.. Elin 7 yabancısı, savaş meydanlarında düşmanları bile yeri geliyor namuslu davranıp gerçeği takdir ediyorlar ATATÜRK için..
Onları zorlayan mı var bu sözleri için?

İçimizdeki vefasız ve vicdansız nankörlere belki bir hidayet ışığı olur, olsun dileriz.

Yansıları izlemek için lütfen tıklar mısınız??

ATATURK_yabancılarin_gozuyle

Sevgi ve saygı ile.
11 Kasım 2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

2 Temmuz 1993 Vahşeti unutulmasın!!

Dostlar,

Sn. Prof. Ali Ercan hocamız özlü bir değerlendirme yapmış..

“Yakılan” canları sıralamış..

Biz de başına numara koyduk ki, 33 kurban rakamı görülsün..

2 kişi de otel görevlisi olarak telef oldu (yandı ve / veya boğuldu)

2 kişi de göstericilerden telef oldu (yandı ve / veya boğuldu)

Toplam yitik 37..

2 gün sonra da Başbağlar katliamı..

5 Temmuz 1993’te, Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar Köyü’nde
PKK tarafından 33 sivilin hem de “camide” öldürülüp köyün ateşe verildiği … kayıtlarda.

Oyun çok net : ALEVİ – SÜNNİ çatışması üzerinden iç savaş çıkarmak!

  • Başbağlar katliamını neden PKK üstlenir?
    20 yıldır da yalanlanmaz??

Marksist – sosyalist sol örgüt olarak kendini sunarken?
Bu ne yaman çelişkidir?
PKK emperyalistlerce bu lanetlik düzeyde bile kullanılabilmektedir..
dersek yanlış mı olur?

  • Marksist sol ne zamandan beri emperyalizmin kanlı oyunlarında
    taşeronluk üstlenmektedir?

Marksist sol bu ise PKK nedir ideolojik olarak?

PKK böylesine iğrenç taşeron ise Marksist sol olabilir mi??

  • Atatürk‘ün tanımıyla
    Türkiye halkı = Türkiye Cumhuriyetini kuran halk = Türk milleti
    tüm milliyetleri ve etnisiteleri ile bir bütün ve kardeş..

Ama beceremiyorsunuz ey aşağılık emperyalistler ve daha da alçak maşaları!
Erzincan nüfusu çokluk Alevidir. Burada 33 sünni yurttaş hem de camide topluca öldürülmekte ve tetinilmeyip köy de ateşe verilmektedir.

Şimdi soralım PKK ve BDP içindeki çoook sayıdaki Kürt ırkçısı arkadaşlara,
örn. salt kadın ve Alevi olduğu için BDP vitrin eşbaşkanı Gültan Kışanak’a :

Siz ne yaptığınızı ayrırdında mısınız??

Siz emperyalizmin böylesine sefil projelerinin bile taşeronluğunu mu üstleniyorsunuz?

Ve de Kürt kökenli kardeşlerimiz : Önderlerinizin ve terör örgütünüzün bu eylemleri sizleri utandır mıyor mu? PKK’nın gerçek içyüzünü ne zaman görecek ve dış güdümlü bu bölücü kardeş kavgasına desteğinizi çekeceksiniz??

Sevgi ve saygı ile.
2.7.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

======================================

2 Temmuz1993 Vahşeti unutulmasın!!

portresi

Prof. Dr. D. Ali ERCAN

Sıvas’ta 20 yıl önce katledilen 33 Can’ımızı saygıyla anıyorum.æ

 

 
YİTİRDİĞİMİZ CANLAR
  1. Muhlis Akarsu – 45 yaşında, sanatçı
  2. Muhibe Akarsu – 45 yaşında, Muhlis Akarsu’nun eşi
  3. Gülender Akça – 25 yaşında
  4. Metin Altıok – 53 yaşında, şair, yazar, felsefeci
  5. Mehmet Atay – 25 yaşında, gazeteci, fotoğraf sanatçısı
  6. Sehergül Ateş – 30 yaşında
  7. Behçet Sefa Aysan – 44 yaşında, şair
  8. Erdal Ayrancı – 35 yaşında
  9. Asım Bezirci – 66 yaşında araştırmacı, yazar
  10. Belkıs Çakır – 18 yaşında
  11. Serpil Canik – 19 yaşında
  12. Muammer Çiçek – 26 yaşında, aktör
  13. Nesimi Çimen – 62 yaşında, şair, sanatçı
  14. Serkan Doğan – 19 yaşında
  15. Hasret Gültekin – 22 yaşında şair, sanatçı
  16. Murat Gündüz – 22 yaşında
  17. Gülsüm Karababa -22 yaşında
  18. Uğur Kaynar – 37 yaşında, şair
  19. Emin Buğdaycı -18 yaşında şair.
  20. Asaf Koçak – 35 yaşında, karikatürist
  21. Koray Kaya – 12 yaşında
  22. Menekşe Kaya – 15 yaşında
  23. Handan Metin – 20 yaşında
  24. Sait Metin – 23 yaşında
  25. Huriye Özkan – 22 yaşında
  26. Yeşim Özkan – 20 yaşında
  27. Ahmet Özyurt – 21 yaşında
  28. Nurcan Şahin – 18 yaşında
  29. Özlem Şahin – 17 yaşında
  30. Asuman Sivri – 16 yaşında
  31. Yasemin Sivri – 19 yaşında
  32. Edibe Sulari – 40 yaşında, sanatçı
  33. İnci Türk – 22 yaşında
 

DOLAR MİLYARDERİ SAYISINDA DÜNYADA 6. yız : Vahim Tablonun Anatomisi

Dostlar,

Sayın Prof. Ali Ercan hocamızın nefis bir irdelemesini paylaşmak istiyoruz.

Biz de Ankara Üniv. Tıp Fakültesi’nde Sağlık Ekonomisi, KüreselleşTİRme,
Sağlığın Sosyo-Ekonomik-Ekinsel Belirteçleri, Sosyal Tıp, Nüfus Planlaması … gibi derslerimizde benzer verileri işliyoruz. Sağlık – YOKSULLAŞTIRMA arasındaki neden-sonuç ilişkilerine değiniyoruz.

Sayın Ercan’ın ülkemizdeki bu olağanüstü bozuk gelir dağılımı ve kokuşma (corruption) tablosunu küresel finans sistemine tam eklemlenmemize bağlamasına ek olarak 5 noktada katkımızı dikkatinize sunmak isteriz :

1. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, 4.3.13 günü (dün) basın açıklamasında ülkemizin 13 bin $ / kişi / yıl ulusal gelir rakamını aşmak üzere olduğunu ve
dünyanın Zenginler Kulübüne katılacağımızı muştuladı (!).. Acı acı gülümsedik..

2. 1950’lerde DP Başbakanı Adnan Menderes, “Her mahallede 1 miyoner yaratacağız!” buyurmuşlardı. Soylu (necip) halkımız umutlanmış ve “O milyoner
ben olur muyum?” ham hayaline kapılmıştı. Ülkeye Utarit’ten, Neptün’den..
karşılıksız kaynak yağmayacağına göre, aslında Menderes, “Mahalle halkını yoksullaştıracak; bir adamımızı milyoner edeceğiz!” demek istemişti.
Öyle de oldu.. Ülkemizde gelir dağılımı giderek adaletsizleşmeye başladı..
Menderes ekonomiyi batırdı ve IMF’den fahiş borçlar aldı çok ağır bedellerle..

3. 80+ milyon nüfuslu ülkemizde en varlıklı 100 (yüz) seçkin (Elit!) 95 milyar $ servete sahip. Geçtiğimz yıl yaklaşık 800 milyar $ toplam ulusal gelir sağlandı (GSMH).
Bu rakamın % 12’sinin, ya da 8’de 1’inin en varsıl (zengin) 100 Türk’ün (Homo eliticus) kasasında olduğu anlaşılıyor.. 100 seçkinin tepedeki 35’i ise Dolar Milyarderi.
Bu 35 “Homo Supraeliticus” ise 55+ milyar $ servete sahip. Ulusal gelirin %7’sini
35 “Türk büyüğü” yönetmekte.

4. BM Kalkınma Programı (UNDP) verilerine göre; 1996’da 358 olan $ milyarderi sayısı 2012’de 1230 oldu! Bunların servetlerinin toplamı, yeryüzü nüfusunun
yoksul yarısının yıllık gelirleri toplamına eşit!

1 dolar milyarderi = 1 Milyon yoksul !

3_elit_48_ulke

  • Küreselleşme = Yeni emperyalizm $ milyarderi üretiyor !?
  • Homo eliticuslar ve de homo insectus’lar…
  • Darwin, böylesi bir Küresel Evrimi (!) öngörememişti..

Son bir ekleme             :

Bunlar “kayıt içi” olanlar.. Ekonominin % 44’ünün kayıt dışı olduğu ülkede..
Bir de “Yeşil sermayemiz“, MÜSİAD’ımız var.. Geçen ay işletmesi 25 yıllığına
ihale ile devredilen otoyollar-Boğaz köprüleri.. konusu.. Başbakan RT Erdoğan‘ın birden bire “vatanseverliği” kabardı.. Rakamı (6,7 milyar $) düşük buldu ve ihaleyi
iptal etti.. İhaleyi alan 3’lü konsorsiyumu beğenmedi sanırız.. Bakalım kimler alacak
yeni ihaleyi.. Sanki geçmişteki “talan” ihaleler (arşivlerde rakamlar ve ihaleler duruyor..) vatana ihanet değildi ?? CHP Genel Başkanı K. Kılıçdaroğlu tek tek açıkladı ve sordu bu soruyu geçen hafta..

Tek bir örnek : Balıkesir SEKA 50 milyon $’a haraç mezat satıldı; mahkemenin atadığı bilirkişi 1,2 milyar $, tam 44 katı gerçek bedel saptadı!

İşte bu servet, Ali hocanın vurguladığı üzere, hırsızlık ya da rüşvet ile yapılıyor
çok büyük ölçüde.. Matematik öyle söylüyor..

Böylelikle Demokrasimiz (Halk yönetimi) Plütokrasiye (Zenginlerin yönetimi) ve

“Helal kazanç” da kleptokrasiye (çalanların-hırsızların yönetimi) evrilmekte..

Tam da bu sıralarda Başbakan RT Erdoğan “Dindar nesil” yetiştireceğiz buyuruyor..

Siz de buyurun bu şifreyi çözün..

Sevgi ve saygı ile.
5.3.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=====================================

DOLAR MİLYARDERİ SAYISINDA DÜNYADA 8. yiz !!

 
 
Forbes dergisinin geleneksel Türkiye’nin en zenginleri listesinin 2012 güncellemesi açıklandı.

Listedeki 
dolar milyarderi sayısı bu yıl 35 oldu. En varsıl (zengin) 100 Türk’ün
toplam serveti 95 milyar $!
 Türkiye’nin $ milyarderleri listesi şöyle…..
  1. Hüsnü Özyeğin,  Fiba Holding,  3,0 milyar $, Yaşı: 67
  2. Mehmet Emin KaramehmetÇukurovaHolding2,9 milyar $,Yaşı:67 
  3. Murat Ülkeri Yıldız Holding 2,8 milyar $,  Yaşı: 52
  4. Ferit ŞahenkDoğuş Holding, 2,6 milyar $,  Yaşı: 47
  5. Semahat ArselKoç Holding, 2,6 milyar $,  Yaşı: 83
  6. Rahmi KoçKoç Holding, 2,5 milyar $,  Yaşı: 81
  7. Filiz ŞahenkDoğuş Holding, 2,4 milyar $,  Yaşı: 45
  8. Şarık Tara, Enka İnşaat, 2,3 milyar $,  Yaşı: 81
  9. Suna Kıraç, Koç Holding, 2,2 milyar $,  Yaşı: 70
  10. Ali AğaoğluAğaoğlu İnşaat, 2,1 milyar $,  Yaşı: 58
  11. Erman Ilıcak, Rönesans İnşaat, 2,0 milyar $,  Yaşı: 44
  12. Kamil Yazıcı, Yazıcılar Holding, 1,8 milyar $,  Yaşı: 83
  13. Ahmet Nazif ZorluZorlu Holding, 1,4 milyar $,  Yaşı: 67
  14. Mustafa Latif Topbaş, BİM, 1,4 milyar $,  Yaşı: 67
  15. Tuncay ÖzilhanAnadolu Endüstri Holding, 1,4 milyar $,  Yaşı: 64
  16. Ahmet Çalık, Çalık Holding, 1,3 milyar $,  Yaşı: 53
  17. Ahsen Özokur, Yıldız Holding, 1,3 milyar $,  Yaşı: 61
  18. Ali Metin Kazancı, Kazancı Holding, 1,3 milyar $,  Yaşı: 77
  19. Deniz ŞahenkDoğuş Holding, 1,3 milyar $,  Yaşı: 66
  20. Bülent Eczacıbaşı, Eczacıbaşı Holding, 1,2 milyar $,  Yaşı: 62
  21. Aydın DoğanDoğan Holding, 1,1 milyar $,  Yaşı: 75
  22. Faruk Eczacıbaşı, Eczacıbaşı Holding, 1,1 milyar $,  Yaşı: 57
  23. Nihat ÖzdemirLimak İnşaat, 1,1 milyar $,  Yaşı: 61
  24. Sezai Bacaksız, Limak İnşaat, 1,1 milyar $,  Yaşı: 62
  25. Sinan Tara, Enka İnşaat, 1,1 milyar $,  Yaşı: 53
  26. Mehmet Nazif Günal, MNG Holding, 1,0 milyar $,  Yaşı: 64
  27. Mehmet HattatHema Endüstri, 1,0 milyar $,  Yaşı: 66
  28. Mehmet Rüştü BaşaranHabaş, 1,0 milyar $,  Yaşı: 65
  29. Murat Vargı, MV Holding, 1,0 milyar $,  Yaşı: 64
  30. Mustafa KoçKoç Holding, 1,0 milyar $,  Yaşı: 51
  31. Mübariz GurbanoğluPalmali Denizcilik, 1,0 milyar $,  Yaşı: 43
  32. Suat GünselYakındoğu Üniversitesi, 1,0 milyar $,  Yaşı: 59
  33. Suzan Sabancı Dinçer, Sabancı Holding, 1,0 milyar $,  Yaşı: 46
  34. Şevket Sabancı, Esas Holding, 1,0 milyar $,  Yaşı: 75
  35. Turgay Ciner, Park Holding, 1,0 milyar $,  Yaşı: 55
       Ülkeler    Milyarder   10 milyonda
                      sayısı                          
  1. USA       425       13,5………1
  2.  Russia    96         6,9………3
  3.  China     95          0,7
  4.  Germany 55          6,6……..4
  5.  India      48          0,4
  6.  UK         37          5,3………5
  7.  Brazil     36          2,0
  8.  Turkey    35          4,2………6
  9.  Canada   25          7,1………2
  10.  Japan      24          4,1
Değerli arkadaşlar,

Dünyada dolar milyarderleri listesinde Türkiye 35 milyarderle ilk 10 ülke arasında.
Buna sevinmek mi gerekir yoksa üzünmek mi gerekir, yanıtı size bırakıyorum.
Bence bu durum Türkiye’nin küresel finans sistemine tam anlamıyla entegre ve
teslim olduğunun bir göstergesidir. Yeterince üretmeden borç alarak ve
yaşam kaynaklarını satarak geçinen bir ülkede, vurguncu piyasa sistemini kontrol eden sermayenin böyle tavan yapmasının başka açıklaması olamaz.  
Tüm Dünyada 1230 dolar milyarderi var. Kabaca dünyadaki her 10 milyon kişiye
1,76 dolar milyarderi 
düşüyor. Türkiye’de bu rakam 4,2 yani dünya ortalamasının
2,4 katı. 
Bu da Türkiye’deki gelir dağılım adaletsizliğinin çok açık bir kanıtıdır..
Örneğin, nüfusu Türkiye nüfusunun 1,5 katı olan Japonya’da kişi başına ulusal gelir Türkiye’nin 5 katı olmasına karşın, dolar milyarder sayısı 24. Daha önceki bir iletimde, gelir dağılımında adaletin bir ölçütü ama aynı zamanda gelişmişlik ölçütlerinden de
biri olan Gini Katsayısı’nı vermiştim. Türkiye’nin Gini Katsayısı 0,46’dır.
Şimdi soralım, nasıl milyarder olunur?

Yani bin kere bin kere bin dolar sahibi olmak kolay mı?
Yukarıdaki listede 35 dolar milyarderinin ortalama yaşı 62,3 yıl.
Ortalama servetleri 1,58 milyar $
(toplam 55,3 milyar $)
Diyelim ki bugünkü bir milyarder 40 yıl önce bir sermaye işe başladı ve her yıl servetini yaşam giderleri, yasal vergileri vs.. dışında net % 20 büyüttü.
(Daha büyük bir büyüme oranı “normal” koşullarda olanaklı olmasa gerek..)
40 yıl boyunca yıllık kazancını her kezinde % 20 artırarak yığsa, 40 yılın sonunda (1,2040=1470) başlangıç varlığının en çok 1470 katına çıkabilir. 1,58 milyar dolara erişmek için ilk sermayesinin, bugünkü para ile ~ 1 milyon $ olması gerekirdi.
Yani milyonerlikten milyarderliğe namuslu (!) bir biçimde ancak 40 yılda terfi etmek olanaklı.
Soru                 :
Bu dolar milyarderlerinin 40 yıl önce birer (1) milyon dolarları var mıydı acaba?  
***
Kamu hizmetinde, Devlet memuriyetinde çalışanlara da kısaca değinelim :
Diyelim ki bir kişi tam 40 yıl boyunca en üst dereceden maaş almış olsun ve her ay
bu maaştan 1000 dolarını ayırarak (?) yıllık net %10 faizle (yani aylık %0,8 net faizle) bankaya yatırmış olsun. 480 ayın sonunda bankada birikecek toplam parası 5,6 milyon dolar olurdu. 1000 dolar yerine aylık 200 dolar tasarruf etseydi 1 milyon doları olacaktı. Hepsi bu kadar. 
 
Sonuç                   :

Devlet hizmetinde çalışarak emekli olan bir kişinin 1 milyon doların üzerinde serveti varsa o kişi ya hırsızdır ya da rüşvetçidir.

Gelir dağılımı ve Gini katsayısı..

Dostlar,

Yoğun rutinlerimiz nedeniyle son 2 gün sitemize yeterli yazı sunamadık.
Hoşgörünüzü dileriz..

Kaldığımız yerden devam edelim..

Prof. Dr. Ali Ercan hocamız, Milliyet yazarı Sn. Prof. Güngör Uras‘a yazdığı mektubu bizlerle paylaştı.

Gelir dağılımındaki adalet ülkemizde can yakmayı, kitleleri yoksul tutmayı, yoksullaştırmayı dürdürüyor..

30 yıl kadar önce Başbakan S. Demirel’den, gelir dağılımı eşitsizlğinin eleştirilmesi üzerine şu sözleri duyardık hep :

– Durun bakalım, ortada doğru dürüst pasta yok ki, paylaşımını adşlleştirelim. Hele bir pasta büyüsün bakalım..

Aradan 3-4 onyıl geçti..Ülkemizin ulusal gelir dağılımı giderek bozuluyor.
Demirel kitleleri bilerek oyaladı, sorunun çözümünü erteledi. Sermaye belli ellerde birikti. Ancak ülkemiz gene de temel kalkınma sorunlarını çözemedi. Kapitalist kalkınma modeli Türkiye’yi esenliğe ulaştırmadı.

Zaten doğası buna elvermez ki.. Dönemsel bunalımlarla hastalıklı yapı sürüyor. Kimi kez kaçınılmaz bunalımların içinden çıkılamıyor ve savaşa başvuruluyor.

AKP iktidar olduğunda Gini katsayısı 0,38 dolayında idi.. Bugün, TÜİK’in makyajlamaları ve yandaş politik düzeltmelerine karşın 0.40’aşkın.
10 yıldır iktidardaki partinin adına dikkat : Adalet ve Kalkınma Partisi.
Bu kadrolar Erbakan’ın çocukları ve kendilerince ciddi biçimde Müslümanlar.
Politik tercihlerine yol veren inanç dünyaları..
Ne var ki, AB-ABD güdümünde politikaların varacağı başkaca yer hayal edilebilir mi?

Türkiye, Büyük Atatürk döneminde olduğu gibi “TAM BAĞIMSIZ” politikalar izlemek zorunda. Günmüzde Atatürk’ün ekonomi politikasını Güney Amerika ülkeleri, Çin, Hindistan.. gibi ülkeler büyük benzerlikle izliyorlar. Başarıları da ortada.

Tam bağımsızlık, ancak mali bağımsızlık ile mümkündür. Bir devletin maliyesi bağımsızlıktan yoksun olunca, o devletin bütün hayat ışıklarında bağımsızlık felç olur. (Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK)

TÜİK‘in en son verileriyle gelir dağılımı aşağıdaki gibi :

Biz buna “LANETLİ ÇEMBER” diyoruz.. Atılacakher adımın bu olağanüstü adaletsiz gelir paylaşımını düzeltici olması stratejik bir ön koşul saılmalı..

Sözünü ettiğim 2 yazı aşağıda..

Sevgi ve saygı ile.
14.10.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================================

Sayın Güngör Uras,

Bundan bir süre önce “Gini Katsayısı” üzerine Milliyet’te yayımladığınız aşağıdaki yazınızda, müsaade ederseniz, küçük bir düzeltme yapmak isterim. Yazınızda “A alanı, alanın Lorenz Çizgisi altında kalan alana (B alanına) bölünüyor. Ortaya çıkan katsayıya Gini Katsayısı deniliyor.” diyorsunuz; Oysa Gini Katsayısı A/B değil, A/(A+B) dir..

Bu vesile ile Gini katsayısının pratik hesaplanmasını bilmek isteyenlere sizin aracılığınızla çok basit bir hesaplama yöntemi önermek isterim.. “Trapez toplama” dediğimiz bu yöntem, karmaşık fit ve integral hesaplarıyla bulunan sonuçtan % 1-2 hata payıyla farklıdır. (küçüktür)

A+B=1/2 olduğundan Gini katsayısının g=1-2B olduğu kolayca görülür..
a1 a2 a3 a4 ve a5 en aşağıdan en yukarıya doğru gelir gruplarının toplam gelirdeki paylarını göstermek üzere, B yerine Lorenz eğrisi altında kalan alanın trapez toplamı yazıldığında aşağıdaki basit eşitliği elde ederiz :

g = 1 – 0,2 ( 9a1 + 7a2 +5a3 + 3a4 + a5 )

Buna göre 2009 yılı Gini Katsayısı

g = 1-0,2 (9 x 0,056 + 7 x 0,103 + 5 x 0,151 + 3 x 0,215 + 0,476) ≈ 0,380 bulunur; maksimum %2 hata payını da eklesek, en fazla 0,387 olur.. (%9’luk bir farkı kabul etmek mümkün değil) dolayısıyla 2009 yılı için Gini katsayısını 0,415 almak doğru değil ! Aynı şekilde 2010 yılı için hesapladığımızda Gini katsayısını 0,370 buluruz, (maksimum 0,377) 0,402 değil..

Başarılarınızın devamı dilerim. Saygılarımla.

Prof. Dr. rer.nat. D. Ali Ercan
10.10.12

Not : Gelir dilimlerinin ulusal gelirdeki paylarının da doğru hesaplandığından emin değilim. Ben en üst gelir diliminin ulusal gelirden %50 üzerinde pay aldığını tahmin ediyorum; Türkiye’de gelir dilimlerinin payları kabaca şöyle olsa gerek;

a1 % 3,2
a2 % 6,5
a3 %12,9
a4 %25,8
a5 %51,6 (en üst gelir grubu en alt gelir grubunun 16 katını alıyor)
%100

Buna göre g faktörü hesaplanacak olsa

g = 1 – 0,2 (9 x 0,032 + 7 x 0,065 + 5 x 0,129 + 3 x 0,258 + 0,516)
g = 0,46 bulunur ki, çok daha makul geliyor.. Gini katsayısı 0,45 olan Çin’den daha adil bir gelir dağılımımız olduğunu sanmıyorum. æ

***

Olayların içinden (Milliyet)

Güngör Uras

Türkiye’nin Gini katsayısı 2010 yılı hane halkı kullanılabilir gelir dağılımına göre 0.402 olarak açıklandı. Gini katsayısı, Lorenz eğrisine dayalı olarak hesaplanır. Ülkelerin Gini katsayısı birbirininki ile karşılaştırılarak gelir dağılımının nasıl olduğu konusunda bilgi edinilir. Sayın okuyucularıma basitleştirerek Lorenz Eğrisi ile Gini Katsayısı’nı anlatacağım.
Böylece neyin ne olduğunu daha iyi izleyebilirler.

TÜİK (Devlet) her yıl milli gelirin hane halkı arasında (en fakirinden en zenginine) nasıl dağıldığını gösteren bilgileri yayınlıyor. 2010 yılı hane halkı gelir dağılımı tablosuna göre nüfusun ilk yüzde 20’lik dilimi (14 milyon kişi) milli gelirin yüzde 5.8 ini paylaşırken, yüzde 20’lik en zengin dilim (14 milyon kişi) milli gelirin % 46.4’üne sahip oluyor.

İşte bu gelir dağılım tablosundaki oranlara dayalı olarak Lorenz Eğrisi çiziliyor. Bir kareyi çaprazlama bir köşeden öbür köşeye bağlayan çizgiye tam gelir eşitliği çizgisi deniliyor. Eğer her %20’lik nüfus dilimi milli gelirin yüzde 20’sini almış olsa gelir dağılımı çizgisi, tam eşitlik çizgisi ile birleşecek. Halbuki birikimli olarak nüfus dilimlerinin milli gelirden aldıkları pay farklı. İşte onun için tam eşitlik çizgisi altında bir çizgi oluşuyor. Buna da Lorenz Eğrisi deniliyor. Lorenz Eğrisi tam eşitlikten ne kadar uzaklaşır ise (A alanı ne kadar büyür ise) gelir dağılımı o kadar bozuk demektir.

Tam eşitlik olsa, Lorenz Eğrisi ile tam eşitlik eğrisi birbiri üzerine binecek. 1/1 Eşitlik ortaya çıkacak. Lorenz Eğrisi tam eşitlik çizgisinden uzaklaşıyor da ne kadar uzaklaşıyor? İşte bu da Gini Katsayısı ile ölçülüyor. Eşitsizlik alanı olan A alanı, alanın Lorenz Çizgisi altında kalan alana (B alanına) bölünüyor. Ortaya çıkan katsayıya Gini Katsayısı deniliyor.
Madem ki tam eşitlik 1:1=1 idi. O halde Gini Katsayısı 1’e ne kadar yakın ise gelir dağılımı o kadar iyidir, 1’den ne kadar uzak ise o kadar kötüdür.
Bizim Gini Katsayımız 2002’de 0.44 idi. 2003’te 0.42 oldu. 2004’te 0.40 oldu. 2005’te 0.38 oldu. 2007’de 0.43 oldu. 2008’de 0.405 oldu. 2009’da 0.415 idi. 2010’da 0.402’ye geriledi.

Gini Katsayısı’nın küçülmesi, gelirde eşitsizliğin düzeldiğini gösteriyor. Gini Katsayısı ne kadar küçük ise ülkede gelir dağılımı o kadar iyi demektir.

Gini Katsayısı’nda dünya ortalaması 0.399, OECD ülkeleri ortalaması 0.310, AB ülkeleri ortalaması 0.304’tür.

Gelir dağılımı en iyi olan Kuzey Avrupa ülkelerinden İsveç’te katsayı 0.25, buna karşı İsviçre’de 0.34, Fransa’da 0.33, Almanya’da 0.28, İngiltere’de 0.34, ABD’de 0.41’dir. Görülüyor ki, kişi başı gelir rakamının yüksekliği ile gelir dağılımının bozukluğu farklı konular. ABD’de kişi başı gelir yüksek ama gelir dağılımı Türkiye’dekinden daha bozuk.

Curiosity Mars’a indi! 6 Ağustos 2012.. / The Curiosity has landed on The Mars

Dostlar,

Mars’a gidiş ve iniş..

Son derece büyük, milyarlarca dolarlık bir proje başarıldı..

İnsanlık adına onur verici..

İşte yaşamda en gerçek yol gösterici AKIL ve BİLİM..
Büyük Atatürk’ün ünlü sözü..

Cami, kilise, sinagog yaparak, imam yetiştirerek, Arapça öğreterek,
Kuran ezberleterek, zorunlu din dersiyle, matematiği seçmeli yapıp arapçayı zorunlu ders kılarak, felsefe-mantık derslerini kaldırarak… olmuyor bu işler..

Matematik, felsefe, İngilizce, pozitif bilimler öğreterek ve ezberci değil soru soran, merakları uyarılmış-kışkırtılmış (Curious!) kuşaklar yetiştirerek oluyor..

Kütüphane ve laboratuvar yaparak oluyor..

4+4+4 maskaralığı ile olacak işler değil bunlar..
Bu gidişle Türkiye Afganistan ya da Suudi Arabistan benzeri yoz bir rejime savrulur.

İktidar başta, aklımızı başımıza almak zorundayız.

Bu aynı zamanda bir çağrıdır, feryattır.

4+4+4 ülkemize yıkım getirir.. Yol yakınken geri dönün..

Çok değerli Prof. Ali Ercan hocamızın ustalıklı derlemesini sizlerle paylaşıyoruz.

Erişkeyi (linki) tıklayarak okuyabilirsiniz..

Dersler çıkarmak ve düşünmek üzere..

Sevgi ve saygı ile.
7.8.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
=========================================================

Mars’a_inis_basarildi_Curiosity_6.8.12

Courosity Mars’a indi.. 6.8.12.. (temsili fotoğraf, asılları da gelecek..)

KÜRESEL ISINMA ÇEVRE POLİTİKALARI ve TÜRKİYE YÖNETİMİ / Global Warming, Environmental Policies and Misgoverning of Turkey

Dünya Sağlık Örgütü : Küresel Isınma yüzünden her yıl 150 bin insan ölüyor..
Doğa geri tepiyor.. Vefasız, değerbilmez yerleşiklerinden (sakinlerinden) intikam mı alıyor? Doğaya hükmedilmez; kuralları ve işleyişi bilimsel yöntemlerle öğrenilir ve uyum sağlanır.. Ayrıca 7 milyar nüfusu da bu gezegen kaldıramıyor. Her aileye 1 çocuk!.. Tasarruflu yaşam, bisiklet, yürüyüş, israf yok..

KURESEL ISINMA _CEVRE_POLITIKALARI_ve_TURKIYE_YONETIMI